DUDAKLARIN KARARACAK

By esrranurcelk

9.4K 1.2K 348

Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bile... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
FİNAL

41. Bölüm

72 15 2
By esrranurcelk

Oy verir misiniz? :)

İçimizde yaşayan duygular asla yok olmazdı. Öyle anlar gelirdi ki içimize sığmaz, dolup taşardı. Kendini bir yere ait hissetmek olan bütün duyguların içerisinde en güzeliydi. Var olmasan da hep oradaymışsın gibi. Hayatın oradaymış, orası olmazsan yaşamayacakmışsın gibi. Ait olduğum yerde olmak çok iyi hissettiriyordu. Şu an ait olduğum yerdeydim, onunlaydım.

Bu dünyada hiçbir yere ait olamayanlar vardı, hayat onlara cehennemdi.

Benim ait olduğum yer bu eski ev değildi. Ait olduğum yer onların yanıydı.

Onlardan ayrı kaldığım sürede özlediğim şeylerden biri de Will'ın yaptığı pilavlardı. Şu an önümdeki pilavı yerden beni izleyen iki adama bakmıyordum çünkü gerçekten çok açtım. Nasıl olduğunu anlamadığım şekilde dün gece uyuduktan sonra şu ana kadar, yani gece yarısına kadar, hiç uyanmamıştım. Hatta Vance'nin söylediğine göre hiç hareket etmeden uyumam onu endişelendirmiş, sık sık nefesimi kontrol etmek zorunda kalmıştı. Yorgunluktan çok, düşüncelerin çokluğu beni uyutmuş olmalıydı. Yine de şu an dinç hissediyordum.

Nihayet yemeğim bittiğinde karşımda oturan ikiliye baktım. Pür dikkat beni izliyor, büyük ihtimalle dün neden o halde döndüğümü merak ediyorlardı. Ayağa kalkıp tepsiyi aldım ve salondan çıktım. Mutfağa bıraktıktan sonra banyoya geçip elimi yüzümü yıkayıp derin bir nefes alarak odaya girdim. Karşılarına geçip oturduğumda artık meraklı bakışlarını sonlandırmam gerekiyordu. Zaten artık saklayacak halim kalmamıştı, her şeyi bilmeleri daha iyi olurdu.

''O gün.. su almaya gittiğimde orada yalnız değildim. Christian ve annemle karşılaştım.'' Vance'nin bakışları kısılırken Will aklı karışmış gibi bana baktı.

''O dediğin kız," Parmağıyla yanında oturan adamı işaret etti, "Vance'nin kız kardeşi mi?'' Başımla onayladım. ''O ne alaka annenle?'' Derin bir soluk verdim.

''Annemle bir anlaşma yapmışlar. Bu anlaşmaya göre annem ne derse koşulsuz yapacakmış ve by anlaşma sözlü değil, büyülüymüş.'' İkisinin de gözlerine baktım, bu dediğime oldukça şaşırmışlardı. ''Chris ona karşı gelemezdi çünkü büyü onu anında öldürürdü.'' Histerik bir gülüş döküldü dudaklarımdan, ''Karşı çıkmak istemiyordu zaten. Bana karşı büyük bir nefreti vardı, küçüklükten gelen. Bunu orada kendi ağzıyla bana söyledi. Beni hiç sevmediğini." Vance üzülse de bir şey demedi. O, biliyordu bana olan nefretini.

''Devam et lütfen.'' Will'e başımı salladım.

''Beni oradan kaçırıp götürdüler ve bir süre benden sadece incileri aldılar. İnciler yapılan büyüdeki acıyı kesiyormuş. Bende kaçmak için sessiz olmayı denedim, onları dinledim ama kaçmak için hiçbir fırsatım yoktu. Odamın pencerisi bile kapatılmıştı. Orada tıkılıp kalmıştım.''

''Hep inciler ile ağlıyordun ama.. bizim seni kabul etmememizden korkup hiçbir şey demedin.'' Ona bakarken bunu hızlı anlamasına sevinmiştim çünkü ben söyleyemezdim. Başımı salladım Vance'nin söylemine karşı. Yine, ben söylemeden anlamıştı. Buna da bir şey demediler, anlayışlıydılar.

''Bir gün uyandığımda bahçeye çıkmama izin verdiler. Chris benimle konuştu,'' duraksadım ama konuşmanın içeriğini söylemedim. Bu, Vance'nin kötü hissetmesine sebep olabilirdi. ''Sonra annem beni bodruma götürdü. Aklımda olan tek şey susmayan çığlıklardı. Beynimin içinde dönüp duran sesler susmadı, zaten beni sona götüren de bu oldu."

''Orası nemli ve karanlıktı. Değişik sıvılar ve hayvan uzuvları vardı. Annem benimle konuşmak istese de ben bunu istemedim. Bana bir bilgi verdi.'' Ellerim saçlarımı buldu. ''Kargalar benden nefret ediyordu çünkü annem saçlarımın siyah olması için onlardan çoğunu katletti. Üzerimde onların kokusu varmış.'' Vance şefkatle saçlarıma baktı, ona gülümsedim. William ise soluğunu tutmuş beni dinliyordu.

''Aramızda itişme oldu ve o an bana büyü yaptığında kendimi kaybettim. Sonrası çok silik zihnimde. Bayıldığını ve onu bağladığımı hayal meyal hatırlıyorum. O an anladım, orada bir katil bir de kurban vardı.''

''Katil annendi.''

''Yanılıyorsun Vance, ikimizde katildik. Bir odada bir katil tek bulunmaz.'' Bana katılmadı. Onunla bunu tartışmak istemiyordum, olan belliydi.

''Uyandı ve Chris'i çağırdı. Chris'e ona yardım ederse onu öldüreceğimi söylediğimde büyünün veya benim onu öldürmemin gururuna uygun olmadığını söyleyip yanında getirdiği şişeden zehri içti.'' Yanağımın içini ısırıp Vance'ye baktım ama herhangi bir duygu yoktu. ''Ama onun boğazını ben kestim çünkü acı çekiyordu.  Sonrasında annemle birkaç şey konuştuk ve.. ve bende bütün duygularımı kaybettim. Bıçağı onun tam olarak kalbine saplayıp acısız bir şekilde ölmesini istedim.'' Boğazıma kocaman bir yumru otururken yanıma gelen Vance'nin omzuna başımı yasladığımda saçlarımı okşamaya başladı. Karşımda oturan Will elini dizime koyarken devam ettim.

''Yapamadım. O bıçağı bir türlü onun kalbine saplayamadım.'' Derin bir nefes aldım ve başımı çevirip ona baktım. ''Ama bunlar benim için hatırlamak istemediğim anılar, sadece annem öldüğünde bana bir şey oldu.'' Vance'nin kaşları yukarı kalktı.

''Ne oldu?'' Gülümsedim.

''Silinen iki anım geri geldi. Önceden kime aşık olduğumu hatırladım.'' Huysuzca kaşları çatılınca kıkırdadım.

''Bence benim onları bilmeme gerek yok.'' Nıçladım.

''Bence var.''

''Hayır dedim.'' Will aniden yükseldi,

''İkinci bir hayır da benden geliyor Perkakuş. Hiç onları bulup dövmekle uğraşamam.''

''Bu Sarı kişiye katılıyorum.''

''Bana aşık olduğunu zaten biliyorum.''

"Rüyanda sana aşıktım?"

"Bana bayılıyorsun kumral Vancecik."

''O kişi sendin, Hırsız.''

''Tabiki sana bayılmıyorum ve sana söyleme demiştim İnci Tan-'' Şaşkın bakışları beni buldu. "Ne dedin sen?"

"O kişi sendin." Gözleri kocaman açıldı, "Çocukken gördüğüm o çocuk, saçların farklı olsa da aynı sendin. O anı dışardan izler gibi gördüm, eve geldiğimde annemin parmağımı kestiği anı da gördüm. O anı hatırlamak istemezdim doğrusu." Derin bir nefes aldım. "On dördümde de sana aşık olmuşum. Muhafızlardan kaçıyordun ve seni saklamıştım. Hatırlıyor musun?"

"Ben.. en başından beri hatırlıyorum." Kaşlarım çatıldı.

"Neden bana söylemedin?" Omuz silkti.

"Hatırlamıyorsan anlatmak bir şeye yaramazdı." Bir şey demedim, belki de haklıydı.

"Bana orada bir ayna vermiştin." Duraksayıp etrafa bakındım. "Aynam nerede? Dün yere düşmüştü." Vance gülümsedi.

"Odanda, dolabın içinde. Hatırlamana sevindim. Ve İnci Tanem, o öylesine bir ayna değildi. O, Bert'ten aldığım aynaydı." Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "O zaman onu atmak istemiştim ve sen karşıma çıkınca sana vermek daha mantıklı gelmişti. Onu sakladığın için teşekkür ederim."

"O aynayı hep kimin verdiğini hatırlamadan sakladım, içimde bir yerde değerini biliyordum." Elini tutup sıktım. "Kalbim seni hatırlarken aklım unutmuştu. Bu yüzden sana her baktığımda kalbim rahatsızlanıyordu. Ama artık olmuyor, bütün benliğimle hatırlıyorum seni." Bakışları saçlarımı buldu.

"Saçların ve parmağını kaybetmeni sağlayan o kişi," İşaret parmağını kendine doğrulturken kaşları çatılmıştı. "Ben miyim?" Başımı onaylayarak salladığımda eğilip ilk saçlarımdan öptü, ardından elini tutan elimi kaldırıp acım olan parmağımı. "Özür dileri. Özür dilerim, İnci Tanesi."

"Özür dileyecek bir şeyin yok. Bunu bana yapan annem ölürken bile dilemedi. Sen hiç dileme." Willaiam öksürünce bakışlarımız ona döndü.

"Romantizmi kenara bırakın. Şimdi ne olacak? Artık bizimlesin değil mi Perlacık?" Başımı onaylayarak salladım. O sırada Vance bileğime, kaybettiğim bilekliği takıp bileğimi öptü. Mest olmuş şekilde ona bakarken, "Bende varım burada Vancekuşum." dedi. O an diğer öğrendiğim yeni bilgiyi de söyledim,

"Benim babam silik bir ruhmuş."

"Tam olarak pardon?" Will'ın şaşkın bakışına karşılık omuz silktimm.

"Bir ses sürekli bana bir şey söylüyordu. O silik bir siluet gibiydi. Nasıl oluyor bilmiyorum ama, babammış." Bayan Lewis'in sırrını söylemedim, o kimseye söylemek istemiyordu, kocası da dahil. Ama ben artık ailemden bir şey saklamak istemiyordum. O benim kararıma karışmadığı sürece onun yaptığını açığa çıkarmazdım.

"Böyle bir şey duymuştum, beni büyüten yaşlı adamdan.." Vance'nin ağzından bir kahkaha kaçtı. "Onun bunadığını sanıyordum, meğersem doğru söylüyormuş." Hep birlikte kahkaha atarken bu iki adama bakltım. Onları ve bu ortamı özlemiştim, ait olduğum yer onların yanıydı. Evim onlardı.

Onlarsız geçen bu sürede çok zorlanmıştım ama artık kavuşmuştuk. Bir daha onlardan ayrı kalmak istemiyordum. Onlarla bir arada yaşamam hep mümkün müydü onu da bilmiyordum. Bu gecede, kahkaha sesleri ile dolu olan bu odada yaşlanmak, ölmek istiyordum. Hayat, isteklerimizi soracak olursa tek isteğimin bu olduğunu belirtmek istiyordum. Annemin yokluğu beni üzmüyordu, o eve ne olduğunu merak etmiyordum ve babamı görmek istemiyordum.

Ben, bu anda kalmak istiyordum.

Hayatta bu mümkün müydü?

---

Sevgilerle*

Continue Reading

You'll Also Like

10.4K 756 8
"Sana iki seçenek sunacağım" dedi kısık ve boğuk sesiyle. Bir yandan da elindeki kadehi hafifçe sağa sola sallayarak içindeki alkolle oynuyordu. Gözl...
107K 9.3K 36
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
MAL-İ HÜLYA By 🌼

Historical Fiction

1.9K 245 11
Ne yazıyor o meşhur kitapta; "Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir." İşte Gonca hatun o mutsuz aileye...
18.1K 838 19
-Anni , baba gelirse konuşabiliy miyim? Derin derin nefes aldı gonca fakat artık ciğerinin yandığını hissediyordu . Diyemedi oğluna o bizi bıraktı a...