Aşk Bürosu

By mavdilara

200K 11.6K 5.1K

Belki bana soracaksınız "Böyle bir ailenin içinde yaşamak zor değil mi?" Diye. Arkadaşlar inananın İki asker... More

AŞK BÜROSU KARAKTER TANITIMI
1.Bölüm: PAZAR KAHVALTISI
3.Bölüm: ÇAY BAHÇESİ
4.Bölüm: GAMZE
5.Bölüm: TRAFİK ŞUBE
6.Bölüm: AŞK BÜROSU
7. Bölüm: KIRMIZI RUJ
8.Bölüm: KAFA TOPU
9.Bölüm: PATATESLİ BÖREK
10.Bölüm: RÜYA
11.Bölüm: MİNİK BİR BUSE
12.Bölüm: ÜNİVERSİTE SINAVI
13.Bölüm: KOĞUŞ
14.Bölüm: KRALİÇE KARTAL
15.Bölüm: CENAZE NAMAZI
16.Bölüm: SEVGİLİ
17.Bölüm: EZOGELİN
18.Bölüm: DÜĞÜN DERNEK
19.Bölüm: YENİ BAŞLANGIÇLAR
20.Bölüm: ANTEPLİM
21.Bölüm: ALBAYRAK
22.Bölüm: TOSUN PAŞA
23.Bölüm: GENİŞ AİLE
24.Bölüm: SÜRPRİZ
25.Bölüm: KISKANÇLIK
26.Bölüm: MESAFE
27.BÖLÜM: SON AKŞAM YEMEĞİ
28.Bölüm: ÇİFTETELLİ
29.BÖLÜM: HAKİMİYET
30.Bölüm: HABERSİZ
31.Bölüm: EVLİ, MUTLU, ÇOCUKLU
32.Bölüm: FİNAL
Özel 1.Bölüm: EBEVEYN

2.Bölüm: MEVLİT KURANI

7.6K 404 145
By mavdilara




Hello şekerparelerim

Nabersiniz?

Aşk Bürosu ikinci bölümüyle karşınızdayım

İnşallah beğeneceğiniz bir bölüm olur.

Daha fazla uzatmadan iyi dileklerimle beraber bölümü ellerinize teslim ediyorum ve bölümün sonunda sizi bekliyorum




2. Bölüm

"MEVLİT KURANI"

"Anne ben bakkala gidiyorum." Dedim ve hızlıca üzerime bir şeyler alıp dışarı çıktım. Neden bu kadar hızlı oldun derseniz sebebi annemdi. Şimdi bakkala gidiyorum diye bana bir sürü sipariş verecekti. Bende artık idmanlı olduğum için fırt diye kaçıyordum.

Tam apartmandan dışarı çıktım annem balkondan kafayı çıkardı.

Ecelimden kaçamamıştım.

"Gelirken fırından iki sıcak ekmek al. Bir de süt alacaksan bir tane fazla alda poğaça yapıcam bu akşam."

"Kız!" dedim bizim balkonun aşağısına doğru yaklaşarak. "Sen daha bugün dışarıya çıkmadın mı? Ne diye almadın?"

"Sen alınca daha bir bereketli daha bir tatlı oluyor annesinin gülü." Diye beni alladı pulladı, sonra da geri cevap vermeyeyim diye benim taktiğimi uygulayarak hızlıca içeri kaçtı. Annemle bu hallerimiz hoşuma gidiyordu.

Meloş

Meloş: İki dakika bekle dedin

Meloş: On saat oldu

Meloş: Bu yaptığın insanlığa sığar mı?

Ben Melek'i tamamen unutmuştum. O hatırlatmasa da hatırlamazdım. Belki de o kadar övülecek kadar bir hafızam yoktu.

Siz: Çok özür dilerim canım kuzenim ama

Siz: Ben seni heeeep unuttum

Siz: Sori

Meloş:

Meloş: Ve bunu utanmadan bana söylüyor musun?

Meloş: Bizim töremize göre senin ölüm hakkın gelmiş demektir

Siz: Ay vallaha özür dilerim

Siz: Ne kadar pişmanım görmek ister misin?

Siz:

Meloş: Tamam tamam affettim

Meloş: Nerdesin napıyosun

Siz: Markete gidiyorum

Meloş: Şaka

Siz: Salak mısın Melek?

Siz: Marketin neresi şaka olabilir

Siz: Asaf kafana mı osurdu

Meloş: YA!

Meloş: Geri zekalı bende marketteyim

Meloş: Bekliyom seni hızlı gel

Siz: Yettim bacım

Zaten markete yaklaşmıştım. Bu yüzden yaylana yaylana yürüdüğüm yolda tay gibi sekmeye başladım. Kısa sürede ulaştığım marketin kapısında baktım ay yüzlü bir şebek var.

"Hele hele hele bak kimleri görüyorum." Kimseden utanmadan yaptığı ağza bir kahkaha patlattım. "Asaf'ın yüzüne osurduğuna artık daha da eminim."

"Sus kız" dedi ve yüzünü buruşturdu. "Bir bebek düşün boyu 50-60 santim anca var ama bir sıçıyor..." Melek konuştukça gülesim geliyordu.

"Vallahi kızım bir de günde üç dört defa sıçıyor."

"Abartma Melek o kadarda değildir."


"Çin işkencesi muadili." Dedim dayanamarak.

"Ne muadili?! Ta kendisi!"

Asaf'ta olmasa artık kimin arkasından atacaktık Allah bilirdi. Bizim klasik boktan muhabbetimizle beraber markete girip dolanmaya başlamıştık. "Sen ne alacaksın?" dedim süt reyonundan iki tane süt alırken.

"Abur cubur bir şeyler." Dedi.

"Yoksa bu akşam beni mi davet ediyorsun?" Bilir misiniz bilmem ama atalarımız nerde beleş oraya yerleş diye bir söz söylemişler var ya mmmmh! O söz olmasaydı şu an ben ben değildim. Öyle düşünün.

"Yok." Dedi insafsız, kalpsiz karı.

"Ne demek yok?" dedim  gözlerimi pörtleterek. O eve abur cubur sadece ben geleceğim zaman girerdi. "Kızım az hemen celallenme. Akşam Melek teyzelere gidiyormuşuz Firdevs sultanı da biliyorsun öldürsen eli boş gitmez. Dedi işte birkaç bir şeyler al."

"Daha demin kalbime indirdin." Dedim ve şakacıktan kalbimi tutup yüzümü buruşturdum. Aslında benden oyuncuda olurdu da bakmayın ben istemedim.

Yanağımdan bir makas aldı "Ben senin üstüne gül koklar mıyım bacım cık cık cık."

"Dimi kız" dedim koluna girerek. "Koklamazsın."

"Yaaani koklama değil de koklayamam. Ağzıma sıçarsın sonra."

"Melek!"

"Şaka şaka. Vallahi şaka. Öldürsen koklamam raad ol."

"Adam ol." Dedim ve ikinci hedefim olan kedi dilini sepete koydum. "Sen ne yapacaksın kedi diliyle?"

"Tiramisu."

Yüzünü buruşturdu. "Hiç de sevmem."

"Sen sev diye yapmıyorum zaten canım kankam. Kartal'a yapıyorum." Gözleri muzip bir şekilde açıldı. "Niye Kartal'a tiramisu yapıyorsun ki? Melek teyze yapsın."

"Ay melek! Ne kötü karısın."

"Ne var ayol! Seni yoruyorlar hep ben o yüzden diyorum."

"Ben istemesem zaten yapmam bacım." Yaparım. O enayilik var bende. "Sabah Kartal bana mutfak toplamaya yardım etti. Bir de anneme benim yüzümden yalan söylemek zorunda kaldı. Teşekkür etmek için bende tiramisu yapıyorum. Yordun beni!"

Hedef üç kahve de sepete eklenmişti.

Melek "Bir dakika bir dakika." Dedi ve beni durdu. Yüzünde dünyanın en şapşal ve şaşkın ifadesi vardı. "Kartal sizin mutfağı mı topladı?"

"Evet.

"Ne evet Ecrin?!" dedi bir anda sesinin ayarını yapamayarak. "Az sessiz ol Melek! Etraf mahalleli kaynıyor."

"Kızım sanki Kartal her gün sizin mutfağı topluyor gibi konuşuyorsun. Bir çarpıcam bir de yer çarpıcak."

"Sen hayırdır ya?" dedim yüzümü buruştururken. "Çarpıcam falan. Dikkat et kendin çarpılma."

"Hemen de bir güç gösterisi."

"Ne sandın abla."

"Neyse ne Ecrin. Şu marketten çıkalım her şeyi bana teker teker anlatıyorsun."

"Ay mel-" İtiraz edeceğimi anlamıştı. Cümlemi tamamlarsam beni öldürecekmiş gibi attığı bakışları yüzünden sesim soluğum kesildi. Bu yüzdenden de itiraz edemeyip usulca kafamı aşağı yukarı salladım ve labnemi de alıp kasaya geçtim. Melek de hızlıca birkaç çerez alıp yanıma geldi.

Kasaydı o'ydu buydu derken marketten çıkmıştık. "E hadi anlat." Sabırsızlığı gözlerinden belli oluyordu.

"Fırına da uğricaz bak. Konuşmaya dalarsam unuturum. Unutturma."

"Tamam tamam hadi anlat." Açtım ağzımı yumdum gözümü. Ama bunu tabii ki iyi anlamda yaptım. İşte sabahtan beri ne olduysa hepsini teker teker en ince ayrıntısına kadar anlatmıştım. Ben anlatırken o da benim yerime renkten renge giriyordu. Özellikle o çay döktüğüm yeri anlatırken utancından kıpkırmızı olmuştu. Sanki çayı o dökmüş, elin oğlunu da o yakmıştı.

"Velhasıl kelam böyle işte." O kadar çok konuşmuştum ki dilim damağım kurumuştu. "Kızım sen neler yaşamışsın sabahtan beri hiçbir şeyden haberim yok!"

"Ne yaşamışım melek altüstü adamın üstüne çay döktüm bir de mutfak topladık."

"E yetmez mi kaos kadınım benim?"

"Neyse ne Melek işte böyle. Ben fırına gidiyorum..." derken sesim sona doğru kısılmıştı. Çünkü şu an bizim evin önünde duruyorduk.

"Melek!" diye cırladım hemen "Ben sana demedim mi konuşmaya dalarım fırını hatırlat diye!"

"E bende dinlemeye daldım!" Haklı bir savunmaydı. "Yolacam seni. Al şunları eve çıkart bende hemen ekmeği alıp geleyim."

"E Cihangir abi gelirken alsın."

"He Melek he. Yengeni tanımıyorsun sanki. O ekmeği abim alıp gelsin sonra annemde hayatı bana zehretsin. Hadi kızım hadi. Yallah."

"Yengem sorarsa ne diyeyim?"

"Kızım sen alık mısın? Ne dicen ekmek almaya gitti dicen tabii. Allah allah."

"Okey"

Koşar adımlarla beraber mahallenin en ucuna mevzilenmiş fırına doğru ilerlemeye başladım. Ah melek ah. Ekstra iş çıkarttın bana. Hemen içeri girdim ekmeği falan aldım derken fırına yeni giren bir teyze bana selam verdi. E insanlıktır bende selam verdim. Ne bileyim zararlı çıkacağımı.

"Sen Ayşe'nin kızısın dimi?" kaşlarım çatıldı. "Evet teyzecim. Bir sorun mu var?"

"Beni tanımdın mı evladım? Senin mevlit kuranını ben okumuştum."

Vay anasını avradını teyze. Benim mevlit kuranımı okuduğunda acaba ben kaç yaşındaydım da seni hatırlayacaktım.

"Kusura bakma teyze tanıyamadım." Dedim hata bendeymiş gibi. Şimdi ben içimden geçeni desem terbiyesizin önde gideni olurdum. O yüzden de gıkımı çıkartmadım.

"E sende haklısın evladım o zamanlar el kadardın nasıl hatırlayacaksın. Maşallah şimdi kocaman, alımlı çalımlı bir kız olmuşsun."

Sohbetin sonu pek hayra gidecek gibi durmuyordu ancak merak da ediyordum. Yüzümde yapmacık ama samimi görünen bir gülüşle "Teşekkür ederim" dedim.

"Duydum ki güzel bir şirkette çalışıyormuşsun. Yani elin ekmek tutuyormuş."

"Doğrudur teyzecim."

"E tabii güzel de kızsın. Diyorum acaba benim oğlanla bir çay içer misin?"  Size yemin ederim şöyle bir beş saniye falan kadınla boş boş bakıştım. Bu mevlidimde kuran okuyan teyze beni ayaküstü oğluna mı yamamaya çalışıyordu yoksa ben mi yanlış anlıyordum?

"Anlayamadım?" dedim mal gibi kadına. Kadında o sırada cebinden küçük bir vesikalık çıkardı. Şöyle yüzüne karşı şaka yapıyorsun herhalde teyze diye haykırasım gelmişti. Cebinden çıkardığı vesikalığı elime tutuşturdu ve "Bak bu benim oğlum. Adı Murat. Çok sevimli kan ayaklı bir çocuktur. Yaşatır seni yaşatır. Ne dersin? Bir çay içer misiniz?"

Ağzım açık kadını dinliyordum. Tamamen şok içerisindeydim. Böyle şeyler kulağımıza gelirdi ancak ilk defa yüz yüze bir şekilde benim başıma gelmişti.

"Hayırdır Neriman teyze?" Bu ses abime aitti. Kafamı hızlıca abime çevirdiğimde bir elimdeki fotoğrafa baktı bir de Neriman teyzeye baktı.

"Olacak iş mi bu Neriman teyze?" dedi ve vesikalığı elimden alıp kadının eline tutuşturdu. "Annem duysa vallahi iki mahallede birbirine girer."

"Niyeymiş Cihangir. Yaptığım şey kötü mü? Allah Allah." Ay bir de haklı gibi konuşuyordu kadın. "Neriman teyze bak bizim kızı sıkıştırmışsın burada fırın kenarına. Saygımdan sesim çıkmıyor diye üstüme gelme. Ne evlenmesi yahu? Bu kız daha kaç yaşında?"

"Ne varmış yaşında? Söylediler bana 22 yaşındaymış."

"Ya sabır ya seddar. Neriman teyze hadi işine bak sen. Bizde size verecek kız mız yok hayde."

"Cihangir-"

"Teyzecim!" dedi abim bir anda. "Vallaha gelir buldozer gibi geçerim oğlunun üstünden. Allah Allah. Başka kız mı kalmadı. Yok diyoruz işte!" Abimin yükselişinin ardından sen Neriman teyze de yüksel. Biliyordu abimin ona bir şey yapamayacağını. Yırtınıyordu da yırtınıyordu.

"Sanki benden başka isteyen olmayacak bu kızı! Turşusunu kuracaksın!" diye kadın bir çirkefleşti. E tabii abimin şalterler attı.

"Neriman teyze sana ne?!" Ellerini beline atmış tam bir mahalle karısına dönmüştü. "İstersek turşusunu kurarız istersek tuzlamasını yaparız sana ne?! Kız bizim değil mi Derdi sana mı kaldı? Allah'ını seviyorsan yürü git işine beni daha fazla dellendirme." Dedi ve daha Neriman teyze gitmeden tuttu kolumdan eve doğru yürümeye başladı.  Eve girene kadar da tek bir kelime etmedi. Eve girdiğimizdeyse siren gibi ötmeye başladı.

"Anne!" diye gürledi evin içinde. Annemde lavabodaymış. Lavabodan dışarı bir fırladı kadın. Beti benzi atmış. "Ne hayvan gibi bağırıyorsun Cihangir?! Kalbime mi indireceksin benim?!"

"Anne asıl siz benim kalbime mi indireceksiniz?!"

"Biz ne yapmışız?"

"Yahu bu elin Neriman'ının benim kız kardeşimin yaşından, işinden gücünden ne haberi var anne?!"

"Ne?!" İşte şimdi tam bir kaos ortamı başlıyordu. "Ne Neriman'ı? Ne işi gücü? Ecrin?! Abin ne diyor?"

"Ben bir şey yapmadım?!" dedim ellerimi yukarı kaldırarak. Bakıldığı zaman gerçekten suçsuzdum. "Kızın bir suçu yok." Dedi abim. "Yoldan geliyorum baktım Neriman Ecrini sıkıştırmış. Eline de meymenetsiz oğlunun fotoğrafını tutuşturmuş!"

"Abin doğru mu söylüyor Ecrin?! Neriman öyle bir şey mi yaptı?"

"Ay ben ekmek alıyordum geldi selam verdi bende selam verdim. Ne bileyim beni oğluna isteyeceğini."

Annem şöyle kısa bir süre boşlukla bakıştı. Sonra da baktım sağ gözü seğiriyor. "Annecim..." dedim demedim annem dünyadan koptu. "Ay başıma gelen! O kadın nasıl böyle bir şeye cüret eder! Kim ki benim kızımı fırın köşelerine sıkıştırıp eline fotoğraf sıkıştırır!"

"Anne sakin ol! Gidip evlenecek değilim ya!"

"Bir de evlen istersen Ecrin!" ayağındaki terliği çıkartıp götüme bir tane vurdu. "İstersen bir de evlen! Evlen de o bacaklarını nasıl kırıyorum senin!" Annemin anlaşılan yine sinir krizi gelmişti. Neriman teyze kimdir oğlu kimdir hiçbir şey bilmezken burada terliği yiyen ben oluyordum. Adaletin bu mu dünya?

"Tamam anne." Dedi abim. "Ben gerekeni yaptım. Ağzının payını verip gönderdim."

"İyi yapmışsın. Az bile yapmışsın. O kadın nasıl mafya bozuntusu oğlunu benim biricik kızıma layık görebilir ya?"

"Ne mafyası?" dedim gözlerim kocaman olurken. "Ya ya! Mafya tabii! Pis iş desen, o bu desen her şey o çocukta! Meymenetsiz herif." Annem böyle saydırma üstüne saydırırken dayanamadım sarılı verdim. Amacım bu olayın benim için önemsiz ve değersiz olduğunu ona hissettirmekti.

"Annecim benim hiçbir yere gittiğim veya o Neriman'ın oğluna baktığım yok. Böyle bir şey olmayacak."

"Israr ederlerse?" dedi bir çocuk gibi. Yüzümde minik bir gülümsemeyle "Oy benim güzeller güzeli anam ne kadar ısrar ederlerse etsinler ben evet demedikçe veya siz izin vermedikçe hiçbir şeycikler olmaz. Hem abim buldozer gibi üstlerinden geçer." Dedim ve kahkaha attım.

"Kadına dedi ki oğlunun üstünden buldozer gibi geçerim. Kadın bir şok oldu görmen lazım." Söylediğim şeyle beraber annem hafiften kıkırdamaya başladığında anladım ki siniri yatışmaya başlamıştı.

"İyi demiş benim oğlum." Dedi ve abimi de sarılma çemberinin içerisine çekti. Böyle biraz duygusal bolca sinirli bir an yaşadıktan sonra hepimiz kendi işine yöneldi. Saatlerce Neriman ve oğluna takılacak değildik ya. Geçtim mutfağa açtım müziğimi keyifli keyifli tiramisumu yapmaya başladım.

"Gelse bile son günüm..."

Tabii ki de mutfağa girdiğimde olmazsa olmazım şarkım "Son Arzum" u dinliyordum.

"Senden sonra kalbimi sevgilere kapadım..."

Bu şarkı annemle babamın şarkısıydı. Biz küçükken babam her izin gününde bu şarkıyı açar gün boyunca anneme şiirler yazar, aşk dolu sözcükler sarf eder, annemde babamın en sevdiği yemekleri yapar, onunla ilgilenirdi.

"Son arzum nedir diye gelip de bana sorsalar gözlerime bakıp da her şeyi anlatsalar..."

Annemle babamın aşklarına şahit olmuşken acaba onlarınki gibi bir aşk tadabilecek miyim? Onlar gibi aşk sarhoşu olabilecek miyim? Diye çok düşünürdüm. Hala da düşünürüm. Hatta bu şarkı çalmaya başladığı zaman tek düşündüğüm şey bu olurdu. Aynı şu an olduğu gibi.

"Açık gitmez gözlerim..."

Derin bir nefes aldım ve şarkıyı mırıldanmaya devam ettim. Eski, güzel ve huzurlu anılarımızın içerisinde gezinerek tiramisunun kremasını hazırladım derken ortaya koca bir borcam tiramisu çıktı. Bugünü hayırlısıyla Kartal'a teşekkürümü de ettikten sonra kapatabilirdim. Oldukça yorucu ve hareketli bir gündü.

Tiramisuyu dolaba şutladıktan sonra çayırlarda gezinen tay gibi hoplaya hoplaya anamın yanına gittim. Canım annem yakın gözlüklerini takmış Instagram gündemini takip ediyordu.

"Valide-i Sultanım nabersin."

"İyiyim güllü lokumum sen nasılsın?" dedi daha deminki sinirinden eser kalmamış bir şekilde. "Akşam yemeğini ne zaman yeriz?"

"Bu akşam Melek teyzendeyiz."

"Anaaa" dedim elimi şaklatırken. "Bende tam yemekten sonra Melek teyzelere inelim tiramisu yaptım dicektim. İyi oldu yemeğe çağırması."

"İstersen üstünü değiştir kuzum. İneriz şimdi. Firdevs halanlarda gelecekmiş şöyle masa kurmaya teyzene yardım edersin."

"E Firdevs halam geliyorsa Aysun teyze, Zeynep teyze, Reyhan teyze, Gül teyzede gelir."

"Vallaha bilmiyorum ki anam. Sen böyle sayınca da ne kadar çok teyzen varmış diye düşündüm."

"Sorma anne. Bu kadar teyze demek bu kadar amca demek. Omeykat" Yalandan şaşırma ifadesiyle anneme sırnaşırken annem kahkaha attı. "Benim kalabalık sevmeyen kızıma da bu kadar çok teyze amca şoku"

"Ney ney ney?" dedim bu sefer ciddi bir şaşkınlıkla. Instagram gündemi annemin diline vurmuştu.

Kendinden emin bir şekilde "Kalabalık teyze amca şoku." Deyince şöyle bir kahkaha patlattım. "Benim Instagram kuşu anam ya"

"Ne sandın kızım? Yaşlandık diye gençlere Fransız mı kalalım." Bu kadının şu hallerine bayılıyordum. Yanaklarını iki avucumun arasına aldım ve hamur gibi yoğurdum.

"Sana yaşlı diyen benim kıçımı yesin"

"Hadi hadi şaklabanlık yapacağına git üstünü değiş."

"Tamamdır." Nasıl tay gibi sekerek geldiysem aynı taylıkla seke seke odama gittim. Üstüme leke gelme ihtimaline karşılık siyah bir tişört altıma da aynı şekilde bol dökümlü siyah bir şort giydim. Bu bacağımın yanması hiç iyi olmamıştı. Sabahtan beri iş güç derken acısını hissetmemiştim ama üstümü değiştirirken eşofmanımın lastiği yanlışlıkla dokundu diye az kalsın ağlayacaktım. Saçımı da hemencicik bağladım mı artık hazırdım. Zaten alt kata indiğimiz için artı artı süslenmeme gerek yoktu. Rabbime şükürler olsundu ki yüzümde öyle aham şaham lekeler yoktu. Sadece iğrenç uyku düzenim yüzünden gözlerimin altında hafiften morluk, mübarek günümden dolayı da çenemde çıkar çıkmaz infazı gerçekleştirilmiş bir sivilcem vardı. Bir de güneşe çıkmaktan ortaya çıkan birkaç çilim. Bunlar dışında pamuk gibi bir hanımefendiydim.

Şaka şaka.

Hemen ağzımın üstüne bir tane şaplak indirdim ve ellerimi semaya kaldırdım. "Rabbim sen benim içimi biliyorsun. Vallaha böbürlenmek falan değil amacım."

"Sen yap yap sonra da dua et. O iş de öyle oluyordu zaten." Kapının kenarından kafasını uzatan abime güzel bir bombastic yan göz attım. "Sana ne kardeşim? Rabbim belki kabul edecek? Niye aramıza giriyorsun?"

"Ya bırak. Kendini öv öv sonra ben böbürlü bir insan değilim. Ne ala memleket."

"Sen abi misin köstek misin?"

"Abkösteğim." Demez mi? Zekasız abim benim. Nasılda saniyede midemi kaldırdı. "Valla şuraya kusucam şimdi!" diye cırladım. "Espri falan yapma sen bir daha." Kapının kenarından kıs kıs gülüyordu.

"Espri yapılmaz üretilir."

"Yok devenin nalı! Bokunu çıkarttın!"

"YOO!"

Abartı mimiklerle beraber "Ay yemin ederim o kadar zorlama bir espriydi ki kötü bile diyemedim sen düşün." Dediğimde yüzünü buruşturdu.

"Sen ne anlarsın cahil." Dedi ve kapımı kapatıp odadan çıktı. Böyle durup durup ağza alınmayacak espriler yapıyor insanın içindeki yaşama isteğini sömürüyordu. Hayır yani timine de aynı şakaları yapıyorsa vay adamların haline.

Bende odamdan çıkıp tiramisunun üzerine kakaosunu eklemek için mutfağa gittim. O sırada cebime koyduğum telefonum titredi.

DOSTİK TOSPİK KURULTAYI

Yiğido: Acilinden

Yiğido: Pul biber lazım Eco

Yiğido: Işınlan

Siz: Tamam

Meloş: Lan anan mantı mı yapıyor?

Tiramisunun üzerine kakaosunu dökmeden buzdolabına geri tepiştirdim ve çekmecedeki pul biber kabını alıp annemin yanına gittim. "Anne hadi inelim. Melek teyze pul biber istiyor."

"Sen in ben az yeşil biber dolması yapmıştım onu kaba koyup geliyorum."

"Tamamda abim indi mi?"

"Onu az içecek almaya gönderdim."

"Tamam o zaman ben kaçtım." Elimde pul biber paketi merdivenlerden ışınlandım. Apartmanı tereyağında yanmış nane kokusu sardığına göre Melek teyze pul biberi bunun için istemişti. O yüzden tüm hızımla hareket edip gecikmeden kapıyı çaldım.

"Kim o?"

"Benim Kartal abi hızlı ol" Kartal abi kapıyı açar açmaz daha selam vermeden mutfağa uçtum. Tahminim doğruydu. Melek teyze mantı yapmış üstüne de tereyağlı sos yapıyordu.

"Allah razı olsun kız senden. Hızır gibi yetiştin."

"Ne demek teyze. Dalağımı yolda bıraktım ama olsun." Gülüyordum ama bir de bana sorun. Şu genç yaşımda iki saniye merdiven indim diye nefes nefese kalmıştım

"Ahaha. Yemeklerle telafi ederim ben o dalağının yerini."

"Öyle diyorsan öyledir Melek sultan." Dedim ve yanağından bir öpücük alıp salona geçtim. Salonda Sadece Yiğit vardı.

"Helal lan yusufi. Işınlanmayı buldun."

"Acil deyince uçtum. E bir de biliyorsun her masada varım." Yiğit bakışlarını tavana doğru çıkarttı "Ecrinin götü in aşağı yavrum."

"Bak bak bak edepsize bak! Ben olmasam mantını pul bibersiz yerdin."

"Yoo Melekten isterdim."

"Meleğe getirtmezdim."

"Gider marketten alırdım."

"Marketi bombalardım bende."

Gözleri kocaman oldu. "Yok ebesininki Konuştukça içinde yatan terörist ortaya çıkıyor."

"Bana muhtaç olacaksın oğlum! Yoksa teröristte olurum manyak bir narsistte"

"Tamam hünkarım." Dedive öne doğru eğildi. "Hep sen, en çok sen."

"Aferin benim minik halayığım." Söylediğim şeyden sonra ikimizde güzel bir kahkaha patlattık. O sırada da Kartal içeri geldi. Elinde masaya taşınacak olan mezeler vardı. "Yiğit kalk ekmekleri doğra masaya getir."

"Ecrin kalk kız! Oturmaya mı geldin?"

"Lan!" diye gürledi Kartal abi. "Kız senin evinde iş yapmak zorunda mı pezevenk?! Siktir git ekmekleri getir."

"Ekmekleri ben getiririm o da çorbayı getirsin"

Kartal "Sidik mi yarıştırıyorsun Yiğit? Hepsini sen getireceksin." Dediğinde "Kartal abi ben zaten yardım etmeye indim." Dedim ve ayağa kalktım. Eliyle koltuğu gösterdi. "Hayır Ecrin. Otur oturduğun yere. Hepsini Yiğit yapacak."

"Abi!" diye cırladı Yiğit ama Kartal abi saniyesinde ensesine çöktü. "Tek kelime daha edersen seni biçerim çocuk."

"Tamam be tamam!" Yiğit aslında pek de böyle bir çocuk değildi. Sadece arkadaşlarını görünce biraz güç gösterisi yapmayı seviyordu ama karşısındaki onunla aynı sıkletten olmadığı için hep dumura uğruyordu.

"Lan bak bana bağırma!"

"Ne diye kavga ediyorsunuz kızın yanında?" Melek teyze elinde mantıyla içeri doğru girerken kaşları çatıktı. "Valla kazık kadar oldunuz demem alırım ayağımın altına."

"Anne senin bu oğlun beni kankamın yanında eziyor" Yiğit'in benim arkama saklanarak Kartal'a giydiriyordu. Bense Kartal'la yüz yüze kalmıştım.

Şerefsiz Yiğit!

Kendi abisine karşı beni kalkan olarak kullanıyordu.

Kartal'la kısa bir bakışmadan sonra boğazımın kuruduğunu hissettim ve yutkunarak bakışlarımı geri çektim. "Bu kız sizden bıktı artık." Dedi Melek teyze ve beni ikisinin arasından çekti.

"Hadi mutfaktaki tencereleri getirin küçük masanın üzerine. Hadi hadi!"

Yiğit biliyordu ki kendisi gidip Melek teyzenin dediği işleri yapmazsa başına Kartal gibi büyük bir bela alacaktı. Bu yüzdende ikiletmeden mutfağa doğru gitti. Yiğit mutfağa giderken Kartal odasına gitti ve "Anne ben içecek bir şeyler alıp geliyorum." diye Melek teyzeye seslendi.

Aslında içecekleri abim alacaktı bu yüzden tekrar içecek almalarına gerek yoktu. Kartal hazırlanmadan hemen teyzemin yanına gittim. "Melek teyze abim zaten içecek aldı. Kartal abinin tekrar almasına gerek yok."

"E niye zahmet ettiniz kızım? Biz alırdık"

"Ne zahmeti Melek sultan ayıp oluyor ama."

"E o zaman Kartal'a söyle de gitmesin." Kafamı aşağı yukarı salladım ve uzun koridorun solunda olan Kartal abinin odasının önünde durdum. Kapı kapalıydı. "Kartal abi müsait misin?" ses gelmemişti. Onun yerine kapı açılmıştı.

"Müsaidim Balkız?"

"He..." dedim ne söyleyeceğimi unutarak. Fil hafızasını falan bıraktım. Bence bende direkt hafıza falan yoktu.

"Bir şey mi diyecektin?"

"Şey..."

"Ney?" Adam ağzımın içerisine bakıyordu ve ben ciddi ciddi ne diyeceğimi iki saniyede unutmuştum. "Melek teyze!" diye cırladım hemen. O da mutfaktan kafasını uzattı. "Efendim kuzum?"

"Ben Kartal abiye ne diyecektim?" Kartal yanımızda değilmiş gibi yaptığımız sohbet halis miydi? "İçecek alma diyecektin yavrum?" dedi anlamaz bakışlarla. Kartal da öylece bizi izliyordu. Kafamı Kartal'a çevirdim. "Abim içecek almaya gitmişti zaten sen içecek alma."

"Tamam." Dedi ve beni kolumdan tutup odasına çekti. Gözlerim fal taşı gibi açılmış ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.

"Sen iyi misin Balkız? Böyle bir garip görünüyorsun." Bakışları yüzümü inceliyordu. Kaşları çatıktı. Acaba yüzümde bir şey mi vardı?

"İyiyim?" dedim ve kenarda duran aynaya baktım. "Çokta garip durmuyorum aslında." Yüzümde bir şey yoktu. Sadece gözlerimin altı normalden biraz daha mordu.

"O anlamda değil." Dedi kaşları çatılırken.

"Ne anlamda?"

"Sen genellikle pek unutmazsın da o yüzden sordum. Bir de gözlerinin altı çok mor geldi gözüme. Yine uyumadın mı?" 

"Sanırsam bu aralar o çok güvendiğim B12'im yerlere düştü. Ayrıca uyku konusunda da biliyorsun. Birkaç işim vardı o yüzden uyuyamadım pek."

"İstersen bir doktora gidelim."

"Yok yok." Dedim hemen ellerimi sallayarak. O kadarda önemli bir şey yoktu aslında. Sadece bir anlığına ne söyleyeceğimi unutuvermiştim. Ne söyleyeceğimi bilemezken yine öylece bakışıyorduk. Nedendir bilinmez ne kadar birbirimizi tanıyıp bilsek de Kartal'la konuşurken geriliyordum. Polis olduğundan mıdır nedir ya da her şeyi irdelediği ve ciddiye aldığı için midir biraz sözcüklerimi düşünerek kullanmak zorunda kalıyordum. E bu da pek benlik bir şey değildi. 

Tam gitmek için izin isteyecektim ki kapı çaldı.

Ya Rabbim bana acımıştı.

"E ben o zaman kapıyı açayım." Dedi ve odadan uçtum. Yanaklarım ateş atıyordu. Ellerimle yelpaze yapa yapa kapıya gittim.

"Kim o?"

"Biziz biziz." Anamlar gelmişlerdi. Kapıyı açtığımda hatırladığım tek şey kalabalıktı. Dediğim gibi tüm teyzeler gelmişlerdi. Buna çocukları da dahildi. Sadece eşler yoktu.

Batu "Olum az çekil ilk ben geçicem!" dedi ve tam eğilmek üzere olan Emre'yi ittirerek önüne geçti.

"Ya Batu! Yürü git senin o boklu ayakkabılarını çıkarmanı bekleyemem!"

"Lan senin Vansların sanki kolay çıkıyor! Siktir git şurdan!"

"Bak Vanslarıma laf atma ağzına bok doldururum!" Emre Batu'nun ayağına sarıldığı an tam bir hengâme çıktı.

"Emre! Ayağımı çekmesene geri zekalı!"

"Çekil kenara o zaman!"

"Ya şunun içinde kavga ettiniz ya helal size." Burak şaşkın şaşkın onları izliyordu. Yunus Emre abininse sinirleri taşmak üzereydi. E aynı şekilde bende artık içeri girsinler de kapıyı kapatayım diye bekliyordum.

"Mal Emre! Düşücem salak çekme!"

"Kaç yaşında adamsınız şu halinize bakın!" kapıdakilerin sesini kesen gürlemeyle daha kafamı çevirmeden hemen arkamda hissettiğim Kartal olduğum yerde kaskatı kesilmeme neden oldu. Eli hemen elimin üst tarafından kapıyı tutuyordu.

"Yunus Emre ve Burak girin içeri abi."

Yunus Emre abi "Ulan Kartaldan korktuğunuz kadar benden korksanız çoktan adam olmuştunuz." Dedi ve içeri girdi. Bense hala Kartal'ın önünde put gibi duruyordum. Daha demin alevini dindirmeye çalıştığım yanaklarım şaha kalkmıştı.

"Taş kâğıt makas yapın." Dedi Kartla kısa ve net bir şekilde. Batu'yla Emre de hiç ikiletmeden taş kâğıt makas yaptı. Oyunun kuralı belliydi. Üç tur oynanır, fulleyen kazanır.

Üç tur boyunca Emre taşa karşılık kâğıt yaparak kazanmıştı.

"Yeni mi abdest aldın lan şerefsiz." Diye ağlamaya başlayınca Batu, Kartal devreye girdi. Hayır yani üç el boyunca aynı şeyi yapıp nasıl kazanmayı beklemişti?

"Ağlayacaksan siktir git Batu. Emre sende dinleme şunu gir içeri." Emre kıs kıs gülerek içeri ışınlandığında Batu Emre'nin ayakkabılarını aldı ve hiç üşenmeden bizim kata çıkartıp geri indi.

"Cidden işsiz bu adam..."  Diye mırıldandığımda arkamdan Kartal sessizce kıkırdadı. Batu bir çocuk gibi omuz silkeleyerek "Bana bulaşmayacaktı o sümüklü Emre." Dedi ve içeri geçti. En son kapının önünde sadece ikimiz kalmıştık.

"Hadi sende içeri geç." Kartal'ın sanki bu komutunu bekliyormuş gibi saniyesinde kapıdan elimi eteğimi çekip mutfağa ışınlandım. Şu an bu şekilde içeri geçemezdim. Yanaklarım ateşten farksızdı. Sırtımı tezgâha yaslayıp bir bardak su içtim hemen. Yetmedi ikinci bardağı da devirdim. Herkes gelmişti bir türlü Melekler gelmemişti. Elime telefonumu aldım.

Meloş

Siz: Neredesiniz?

Siz: Annemler sofraya oturdular

Meloş: Apartmanın önündeyiz

Meloş: Aç kapıyı geliyoruz

Siz: Açamam

Siz: Zili çalınca içeridekilerden birisi açar

Meloş: Kızım aç işte Allah Allah

Siz: Açamam diyorum Melek

Siz: Aaaa

Siz: İçeri girer girmez mutfağa gel

Siz: Mutfaktayım

Meloş: Okokokok

Telefonu bıraktığım gibi kapı çaldı. Mutfaktan kapıyı kimin açacağını dinliyordum.

"Hoş geldiniz Firdevs teyze."

Bingo.

Kapıyı Kartal açmıştı. İyi ki de Melek'i dinleyip ben gitmemiştim.

"Hoş bulduk evladım hoş bulduk." Dedi Firdevs teyze. Sonra agucuk bugucuk Asaf'ın sesini duydum. Melekse içerideki herkesle teker teker selamlaşıyordu. Salak kıza Allahtan girer girmez yanıma gel demiştim. Hanımefendi herkesi öptü kokladı derken en son mutfağa geldi. O gelene kadar elime aldığım kepçeyle kıçına güzel bir şaplak attım.

"Ben sana içeri girer girmez yanıma gel demedim mi?! Yolayım mı şimdi seni he?!"

"Ay ne yapsaydım! Gördüler beni bir kere. Aman bekleyin ben az Ecrinin yanına gidiyorum mu deseydim?" Ben çirkeftim çirkeftim, o benden de çirkefti.

"Deseydin tabii. Allah Allah" trip atar bir şekilde yüzümü sağa çevirdiğimde kolumdan tutup bana doğru sırnaştı.

"Hadi ya tamam. Ne oldu? Sen beni niye hemen mutfağa çağırdın?" Trip atmanın vakti değildi. Hemen yelkenleri suya indirdim.

"Kartal." Der demez gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu kızın bu tavırları gözüme çok batıyordu.

"Ne Kartal? Kızım açık açık anlat şunu. Çatlatacaksın illa."

"Ya beni çok geriyor Melek. Böyle uzun uzun bakıyor bazen. Bir de siz gelmeden önce diğerlerine kapıyı açmaya gittim. Batu'yu biliyorsun kavga çıkarttı. Bende kapıdayım. Sen gel zebani gibi arkamda belir."

"Eee?"

"Eeesi öyle işte. Panik yapıyorum."

"Aman kızım sende ne nazlı böcek çıktın. Kartal bu işte."

"Ne demek Kartal bu işte Melek. Çarpıcam şimdi seni!"

"Bak açık konuşmak gerekirse Kartal'ın sana hep zaafı vardı. Adam seninle takılmayı seviyor." Gözlerim kocaman oldu. Kartal ya da diğerleri duyacak diye koca bir panikle ağzını kapattım. 

"Yemin ederim kepçeyi ağzının ortasına indiririm Melek!" dedim. Bir an içimden annem çıkmıştı.

"Ay yalan mı Ecrin?" Elimi hızla ağzından çekerken yüzündeki ifade şaka yapmadığını gösteriyordu. Ay bu kız iyice yoldan çıkmıştı!

"Melek bunları burada konuşmayalım tamam mı? Salak gibi yakalanıcaz şimdi. Yemekten sonra bizim eve çıkarız. O zaman boyunun ölçüsünü alırım senin."

"Sen ilk önce git Kartal'ın boyunun ölçüsünü al."

"Bak kızım! Dangalak dangalak konuşma! Yürü. Geç içeri."

"Tamam be kızma ahaha"

Ay beni deli ediyordu bu kız. O önden önden içeri girerken hemen peşine de ben girdim. Bizim apartmanın evleri öyle çok büyük değildi. Doğal olarak salonları da küçüktü. Şu an Melek teyzenin salonunda Asaf da dahil olmak üzere on altı kelle vardı. E bu da demekti ki ne oturmaya yer vardı ne de nefes almaya.

"E hadi Ecrin, Melek siz de oturun kızım." Melek saniyede otururken benim ne yemek yiyesim vardı ne de başka bir şey yapasım.

"Ben aç değilim Gül teyze. Size afiyet olsun."

"Birlik beraberliği bozmak olur mu Ecrin kuşum? Gel otur" diye sordu Aysun teyze neşeli bir şekilde. Şu an herkesin bakışları bendeydi. "Gerçekten Aysun teyze azıcık midem bulanıyor. Ben hiç yemeyeyim."

Hemen Aysun teyzenin yanında oturan annem Aysun teyzeye fısır fısır bir şeyler söyledi ve Aysun teyze "E tamam o zaman bebeğim sen bilirsin." Diyerek geri adım attı.

Canım annem, ciğerim annem benim. Kurtarıcı meleğim.

Hepsi güle oynaya, sohbet ede ede yemeklerini yerken bende tekli koltukta oturmuş Instagram da geziyordum. En son nasıl oldu anlamadım ama konu bugün Neriman'la olan olaya geldi. Bakışlarımı hızlıca telefonumdan kaldırdım ve olayı anlatan anneme baktım. Düşündükçe deli olduğu her halinden belliydi.

"Bak hele bir de utanmadan kızı kenar köşede sıkıştırmış. Utanmaz." Dedi Reyhan teyze.

"Sorma sorma. Ben o kadar edepsiz bilmezdim o kadını."

"Ay bırak. Mafyanın anasından ne olur zaten." Dedi Aysun teyze tiksinir bir şekilde.

Zeynep teyze "Öyle deme kız. Bak bizim Tarık'ın yeğeni de öyle çok temiz işlerle uğraşmaz ama annesi pamuk gibi naif mi naif bir kadındır." dediğinde gül teyze hemen atıldı.

"Sevgi den bahsediyorsun dimi?"

"Evet evet. Çok kendine toplu bir kadındır. Neriman gibi öyle yol köşesinde insan sıkıştırmaz."

"Ay bacım sadece sıkıştırsa iyi dedi annem öne atılarak. "Bir de eline fotoğraf tutuşturmuş. Görsem de o fotoğrafı ona yedirsem."

"Cık cık cık." Dedi Melek teyze ve bana döndü. "Yavrum ne kadar korkmuştur Allah bilir."

"Abim yanımdaydı zaten Melek teyze." Dediğimde söze abim girdi. "Ben ordaydım orda olmasına da kadın ne kadar ayarsızsa artık bana diyor ki turşunu mu kuracaksınız. Dedim istersek tuzlamasını kurarız sana ne."

Aysun teyze hemen alkış tuttu. "Aferin lan Cihangir. Helal."

"Yahu Aysun teyze valla ben böyle bir kadın görmedim hayatımda." Cihangir de annemlere ayak uydurmuştu.

"Aslında o kadar da değil be." Dedi Melek teyze. "Yani kadının amacı kötü değilmiş. Alt üstü oğluna Ecrin gibi hanım hanımcık bir kız bulmak istemiş. E Allah var Ecrin de güzel kız."

"Anne." Kartal'ın kaşları çatık bir şekilde Melek teyzeye bakıyordu. Sesi oldukça uyarıcı nitelikteydi.

"Meleğim biz başkası olsa bir şey demiyoruz. Ama biliyorsun Murat'ı. Her halt var çocukta. Bizim kızdığımız nokta nasıl Murat'la Ecrin de olur görmüşte kızı gelip sıkıştırmış." Dedi Zeynep teyze.

Herkes kaşları çatık bir şekilde birbirine bakıyordu ancak o bakışlar arasından bana ulaşan tek bakış Kartalınkilerdi. Gözlerimi hızlıca kaçırırken oturduğum yerden ayağa kalktım.

"Rica etsem bu konuyu kapatabilir miyiz?" dedim çekingen bir şekilde. Ne Neriman'ı ne de Murat'ı duymak istiyordum.

"Tabii kızım." Dedi hemen Melek teyze. Onun peşinden de Reyhan teyze "Bak kızım biliyorsun Burak avukat. Eğer o pis kadın seni tekrar öyle taciz ederse ara hemen Burak'ı başlatın hukuki süreci dimi Burak?"

"Aynen annede kız konuşmaktan rahatsız oluyor artık uzatmayalım." Reyhan teyze haklısın babında kafasını salladıktan sonra Gül teyze olaydan uzaklaşmak için pazardaki kumaşların pahalılığından dem vurmaya başlamıştı. Burak'tan ve Gül teyzeden Allah razı olsundu.

Onlar öyle sohbetini ederken ben, Melek ve Yiğit beraber sessiz sakin bir şekilde masayı kaldırdık ve çayı demledik. En sondada içeri gitmeden mutfaktaki iskemlelere oturduk.

"Ay ne gerici ortamdı." Dedi Melek daha fazla dayanamayarak.

"Gerici az kalır. Herkes birbirine kaşlar çatık çatık bakıyor bir de. Resmen yüksek gerilim hattı." Dedi Yiğit gözlerini devirerek.

"Bir de bana sorun." Dedim anlımı sıvazlarken. "Acayip gerildim."

"Aman kızım ne geriliyorsun? Suç senin mi?" dedi Melek bir anda. "Bırak o pis kahnem Neriman düşünsün."

"Melo haklı kanka. Senin suçun günahın ne? Ekmeğini almışsın fıtı fıtı evinde gideceksin. Nerden bilesin karının seni sıkıştıracağını."

"Ya konu o değil Yiğit. Böyle dillenmesi pek hoş olmadı." Gerçekten de pek hoş olmamıştı. Şimdi burada konuşulanlar gayri ihtiyari başkasının kulağına gitse al başına belayı.

"Yani o konuda haklısın. Bir şey diyemem."

"Bir şey olmaz ya." Meleğin bu rahatlığı da beni öldürecekti. "Ne demek bir şey olmaz Melek? Tüm mahalleye adım çıkarsa ne olacak?"

"Kızım rahat ol. Annemleri teker teker uyarırım ben. Böyle böyle bakın kız çekiniyor, rahatsız oluyor kimseyle konuşmayın, Neriman'a saldırmayın derim."

"Onun dışında." Diye söze girdi Yiğit. "Cihangir abiler var yani." Dedi ağzı dolu dolu.

"Aynen." Dedi Melek. "Cihangir abiler kimseye laf söz ettirmez senin için rahat olsun."

Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. "E artık öyle olmasa da öyle olmak zorunda. Yapacak bir şey yok."

"Ha şöyle be kızım. Hadi çayları dolduralım da bitsin şu ızdırap." Melek de oturduğu yerden fırlayınca yine arı gibi dönüşmeye başladık. Yiğit tepsiyi çıkarttı, ben bardakları dizdim, Melek çayları doldurdu derken verdik tepsiyi Yiğit'in eline, gönderdik çayları servis etmeye.

Yiğit çayları servis ederken bende hızlıca üst kattan tiramisuyu almaya gittim. Buzdolabından çıkartıp üzerine kakaosunu serpmeye başladığımda evin kapısı açıldı. Sanırsam bu kakao tiramisuya yar olamayacaktı. Elimdeki kakaoyu bırakıp kapıyı açmaya gittim. Kim o demeden kapıyı açmıştım ve karşımda Kartal vardı. Saniyede nefesim kesilirken neden burada olduğunu anlamaya çalışıyordum?

"Bir şe-"

"Daha ne olsun?"  Dedi cümlemi bitirmeme izin vermeden. "Ben demedim mi şüpheli bir şey olursa bana haber vereceksiniz diye?"

"Dedin?"

"Peki neden o Neriman sana Murat piçini ayarlamaya çalışırken haber vermedin?" Oldukça sinirli görünüyordu ancak siniri manasızdı.

"Neden haber vereyim ki? Senin uyuşturucu işin için şüpheli bir şey değildi."

"Ne demek değildi Ecrin?" dedi bana doğru yaklaşırken. "Adam mafya bozuntusu orospu çocuğunun teki. Ne demek benim uyuşturucu işimle ilgili değil?!"

"Bana bağırma!" dedim kendimi geri çekerken. "Senin karşında çocuk yok. Eğer bilseydim söylerdim."

"Ecrin!"

"Kartal!" dedim onun yaptığı gibi bağırarak. "O an orada aklıma ne uyuşturucu karteri geldi ne de başka bir şey anladın mı?! Ayrıca o adamın kim olduğunu bile bilmiyordum!" Sadece kendini sinirlendirmekle kalmamış beni de sinirlendirmişti.

"Şimdi lütfen bana hesap sormayı ve sesini yükseltmeyi bırakıp evindeki misafirlerin yanına git." Nedendir bilinmez ağlayasım gelmişti. Yaşlar gözlerime birer birer dolarken belli etmemek için onunla göz teması kurmuyordum. Zaten tam eşikte duruyordu. Bende gitmesini beklemeden kapıyı yüzüne kapatmıştım.

Paldır küldür mutfağa gittim ve tiramisuyu yarı kakaolu yarı kakosuz şekilde dolaba geri şutladım ve odama gittim. Ona ne tiramisu lazımdı ne de teşekkür.

Hızlıca telefonumu elime aldım ve gruba girdim.

DOSTİK TOSPİK KURULTAYI

Siz: Ben gelmiyorum

Siz: Anneme karnı ağrıyormuş, uzanmaya çıktı dersiniz

Meloş: Tamamdır kuzum

Yiğido: Ne oldu lan

Yiğido: Melek cimcikledi bu yüzden sana hesap sormayacağım

Yiğido: Etimi koparttı şerefsiz

Yiğido:

Meloş: Kızı rahat bırak geri zekalı

Yiğido: Tamamdır

Yiğido: İyi dinlenmeler kanks

En son Yiğit'in de mesajını okuduktan sonra kapattım telefonu, yattım aşağıya. E demiştim zaten ağlayasım geldi diye. Bende hazır göz yaşlarım toplanmışken Kartal'dan tutun kafama takılan her şeye ağlayayım dedim.

O gece de öyle akıp gitti. Ben yine uyuyamadım. En son hatırladığım şeyse gece saat dörtte gelen bir mesajdı.

Kartal

Kartal: Özür dilerim Balkız.


OOO


Hoşgeldiiniiiz

Bölüm nasıldı?

Kartal'ımda Kartalım dediğinizi duyar gibiyim ehehe

Bölümle ilgili düşüncelerinizi belirtmeyi ve hoşunuza giden kısımlara yorumlarınızı bırakmayı unutmayın lütfen

Aynı zamanda bölümü oylarsanız da çok sevinirim

Seviliyorsunuz

İnstagram: @/maviwatty

TikTok:/maviwatty

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 153 12
"Ben o gece çok ağladım, çok bağırdım, çok kalp kırdım ama hiç biri yakmadı canımı senin kadar... Senin beni yaktığın gibi yakmadı Ay Güzelim..." Hi...
58.5K 5.5K 13
Kim Jongin wattpad'de erkek×erkek çift hikayeleri yazan bir yazardı Oh Sehun o hikayelerin baş kahramanı bir rapperdı 290417×070817
494 101 10
efsun, eski sevgilisini kalbine gömmek için onun eski hesabına yazar ancak hesapta artık başka biri vardır.
624K 28.3K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...