RUS MAFYASI | texting

By hayalden1gece

13.7K 725 300

hiç sevilmemiş gibisin. More

❝ g i r i ş ❞
──1
──2
──3
──5
──6
──7
──8

──4

1.2K 73 35
By hayalden1gece


Hayat çok tuhaftı gerçekten. Öyle uzun cümleler kurup sağ elimle sol kulağımı gösterecek değildim elbette ama, geçen gün iş çıkışında yüzümde bıkkınlıkla yürüdüğüm bu yolu şimdi neşeli bir gülümsemeyle takip ediyorsam eğer hayat garip demektir.

Uğruna mal varlığımın yarısını döktüğüm o çakma uzay mekiği araba ve sürüsünün artık her zaman oldukları yerde olmaması bugün için mutlu olmamın tek sebebiydi.

Ve tabii o kocaman izbandut heriflerin yokluğu da unutulmamalıydı.

Yorgun olsam bile artık eski haline dönen mahallenin varlığı ile enerjik bir şekilde eve girdiğimde beni karşılayan sessizlikle yüzümdeki gülüş soldu. Bu gece yalnız olacağım tamamen aklımdan çıkmıştı.

Anahtarı vestiyere fırlatıp oturma odasına geçtiğimde Sude burada olsaydı asla yapmayacağım bir şeyi yaparak ayaklarımı sehpaya uzattım ve koltukta iyice yayıldım. Pekala, yalnız olmak belki de o kadar kötü değildi.

Derin bir nefes vererek iş yorgunluğunu üzerimden atmayı beklediğim dakikalarda aklıma bugün hiç telefonuma bakmadığım gelince hızla kapattığım gözlerimi geri açarak koltuğun bir köşesine fırlattığım çantamdan telefonu çıkarıp bildirimlere göz attım.

Dün çakırkeyif olmanın verdiği sersemlikle attığım aptalca mesajlar ve karşımdaki kişinin de yazdığı küfürler sonucu -sonradan çeviriden bakmıştım- engellediğim numara haricinde yakın tarihte başka hiçbir mesaj yoktu. Pekala, çok yalnızdım.

Ama iyi yanından bakacak olursak, fazladan bir baş ağrım yoktu ve kendimle baş başa kalarak daha iyi tanıyabilme fırsatı ediniyordum. Evet, işte böyle kandırılıyordum.

Uykusuzluktan acıyan gözlerimi birkaç defa kırpıştırırken tüm bu yalnızlığın üzerine Sude'nin arkadaşlarında kalacak olması gülmeme sebep oldu. Onun yaşlarındayken ben de her gün günümü gün eder, evin önünden bile geçmezdim. Fakat zaman geçtikçe ve belki de büyüdükçe tüm bu pervasızlığın pençesinde takılı kalan bedenimin aslında sahte insanlarla çevrili olduğunu fark etmiştim. Onları hayatımdan çıkarırken biraz bile pişman değildim, büyüdükçe beni üzen her şeye ve herkese karşı tüm toleransımı yitirmiştim ve bunun neticesinde şimdi kendi başına ayakları üstünde duran bir kadın haline gelmiştim. Annem eğer benim tanıdığım haliyle kalsaydı biliyordum ki şuan ki ben ile gurur duyardı.

Dudaklarımı birbirine bastırarak koltuktan kalkarken en azından bugün için üzücü şeyler düşünmemeyi kendime tembihleyerek yavaş adımlarla odama geçtim. Üzerimdeki her bir parçayı yerle buluştururken gecenin ilerleyen saatleri olmasına rağmen sessizliğini koruyan mahalle ile eski neşem geri geldi. Aslında o kadar da abartılacak bir şey değildi fakat dün gece sesler yüzünden sürekli uyanıp durmanın üzerine sabah kalktığımda hiçbirinden bir iz kalmaması güzeldi işte. Gece kime attığımı bile bilmediğim saçma sapan mesajlar sayesinde olduğunu hayal etmek kıkırdamama neden oldu. O kel kafalı heriflerden birine ciddi ciddi gitmelerini rica ettiğime inanamıyordum.

Hayat bazen böyle garipti işte.

Ilık suyla duruladığım bedenimi havluya sararken gelen uykumu bastırmamak için hızlı hareket etmeye çalışıyordum. Nitekim, ayıcık desenli pijamalarımı üzerime geçirip kendimi öylece yatağa attığımda ne yere bıraktığım ıslak havlu umrumdaydı ne de kapatmayı unuttuğum ışık.

Açlıktan guruldayan midem beni rahatsız edene kadar bir süreliğine rahatça uyumuştum. Gözlerimi yeniden açtığımda kendime çektiğim bacaklarımın bile fayda etmediği midem yeniden guruldamaya başladı. Işık yüzünden kısılan gözlerimi sıkıca kapattım ve sızlanarak yatakta iyice döndüm. Çok acıkmıştım, hatta en son ne yediğimi bile hatırlamayacak kadar uzun bir süre geçmişti fakat şimdi sıcak yatağımı bırakıp bir şeyler yemek zor geliyordu.

En sonunda rahatsızlığa dayanamayarak kapalı gözlerimle ayaklandığımda düşe kalka bir şekilde mutfağa ulaşmayı başarmıştım. Işığı yakmadan sokak lambalarının aydınlattığı kadarıyla sandviç hazırlayabildiğimde ise neredeyse yarım saat geçmişti. Tembelce ısırdığım ekmeği ağzımda çevirirken yaslandığım tezgahta neredeyse uyumak üzereydim ki aniden kapıdan gelen gürültü ile olduğum yerde irkildim. Çiğnemeyi unuttuğum lokmayı anın verdiği panikle yutarken girdiğim öksürük kriziyle birlikte mutfaktan çıkıp hole yönelmiştim.

Kapı öyle bir şiddetle çarpıyordu ki binadaki herkesin uyandığına yemin edebilirdim. Korku ve çokça endişeyle kapıya yaklaştığımda hangi hayvanın bu şekilde kapıyı yumrukladığını -ve belki de tekmelediğini öğrenebilmek için hışımla kilidi çevirip açtım.

Yapmamalıydım.

Karşımda geçen günden yeterince aşina olduğum kel kafalı adamlar belirdiğinde kapıyı aynı onların yumrukladığı gibi yüzlerine çarpmak istemiştim, zira düz bir ifadeyle bana bakan üç çift gözün varlığı üzerimdeki tüm uyku mahmurluğunu alıp götürmüştü.

Neden kapımda olduklarını sorgulamayı bir kenara bırakarak konuşmalarını beklediğimde sessizce geçen saniyelerin ardından nihayet öndeki konuşmuştu.

"у нас с тобой дело."

Bu aptallar karşılarındaki herkesi Rusça biliyor mu sanıyorlardı gerçekten? Bu iki olmuştu.

Yüzlerine mal gibi bakmam sonucu sert bakışlara sahip adam burnundan sert bir nefes verdi. "Getir telefonunu." Boğuk sesiyle sert bir şekilde konuştuğunda tuttuğum kapı kolunu sıktım. Endişeden anlımda boncuk boncuk terler oluşmaya başlamıştı. Anlamsızca konuşan adamın yüzüne bakakaldığımda yanındaki iki adam sabırsızca yerlerinde hareketlenmişti. Parmaklarının ucuyla bile değseler duvara yapışırdım, bence korkmam son derece normaldi.

"Telefonunu," dedi yeniden üstüne basa basa. Şimdi kaşları çatıktı ve dişlerini sıkıyordu. "Getir."

İnat etmenin bir fayda olmayacağını anlayarak hızlıca başımı salladım ve bir adım geri attığım gibi kapıyı yüzlerine kapattım. İlk birkaç saniye bir şey olacak mı diye beklesem de sessizlikle karşılaşınca telaşlı adımlarımı bu sefer odama yönelttim. Aceleyle yatağın üstünü ve çekmeceleri ararken sinir ve korkudan ellerim titriyordu. Nasıl olur da gecenin bir vakti öylece kapımı yumruklayabilirlerdi? İçimde çığlık çığlığa polisi arama isteği onları başıma yalnızca bela edeceğinden sessiz ve uysal davranmaya çalışıyordum.

Kapı yeniden yumruklandığında panikle, "Patlama be!" diye bağırdım. Umuyordum ki duymamışlardı.

En sonunda telefonumu oturma odasına bıraktığım aklıma geldiğinde vakit kaybetmeden koşar adımlarla koltuğa attığım telefonu aldım ve nefes nefese yumruklanan kapıyı açtım. Kapıyı açtığım gibi kaldırdığı elini indiren adam ters bakışlarıyla bir süre nefes nefese halime baktı. Ayıcıklı pijamalarımla terlemiş ve saçı başı karışmış halim... Tam anlamıyla rezil durumdaydım.

Adam uzattığım telefonu hızlıca elimden çekip aldığında karşı koyacak gücüm yoktu. Dövmeli parmakları ekranın üstünde hızlıca hareket ederken kısa bir an duraksayarak telefondan kaldırdığı başıyla gözlerime bakmıştı. O bakışlarıyla birini öldürebilseydi eğer şuan çoktan yok olmuştum.

Yeniden ilgilendiği telefonu izlediğim sırada merakıma yenik düşerek "Ne yapıyorsunuz?" diye sordum. İçinde olduğum saçma durumu göz önüne aldığımda bir cevap beklemiyordum fakat yanındaki adam beni şaşırtarak, "Yanlış bir numara vermişler," dediğinde tıpkı ilk seferde olduğu gibi söylediği şeye değil de konuşuyor olmasına şaşırmıştım. Öyle bir yüz ifadeleri vardı ki, sanki ağzımı açacak olsam aniden bellerinden bir silah çıkarıp kafama sıkacak gibiydiler. Yine de bu zamana kadar öyle bir şey yaşanmadığı için mutluydum.

Şaşkınlığı atlatıp söylediği şeye odaklandığımda bir şey söyleyemeden ortadaki adam telefonumu geri uzattı. Parmaklarım arasına aldığım telefonla titrek bir nefes verdiğim sırada adam bir adım atarak yaklaşmıştı. "Sakın," dedi sıkılı dişleri arasından ters bir sesle. Tehditkar ifadesiyle yutkunduğumda devam etti. "Sakın iletişime geçmiş olma."

Kalbim korkuyla çarparken söylediklerini mantıklı bir yere oturtmaya çalışıyordum fakat ben mi çok salaktım yoksa onlar mı anlatamıyor anlamamıştım. Zaten ben hiçbir şeyi anlamıyordum.

Sanırım salaktım.

"Seninle işimiz bitti," dedi garip bir tınıyla. Gözlerindeki sert ifadeye ek olarak üstten bir bakışla adımlarını geriye attığında bir elimde telefonum, diğer elimde sıkıca tuttuğum kapı koluyla öylece arkalarını dönüp gürültüyle merdivenlerden inmelerini izledim.

Ciddi anlamda, hiçbir şey anlamamıştım.

у нас с тобой дело: seninle işimiz var.

texting dedim kısa hikaye dedim ama şimdiden alıştım +1k bölümler yazmaya xhdbdjdjdb

bizimki hala gelmedi😔 (naz yapıyo)

Continue Reading

You'll Also Like

290K 20K 42
Zorba bir dörtlü ve sessiz bir öğrenci...
6.3M 340K 84
@yeis: yüksek müsaadenizle bayım, @yeis: sizi sevmeye geldim. *Kısa Hikaye #1 (10.02.2020) *Genel Kurgu #1 (21.05.2020) *Romantizm #1 (14.08.2020) *M...
94.2K 2.7K 66
Ece: sen dagittin abin toparladi :) Birbiriyle olamayan ama birbiri olmadan da yapamayanlar klübü.
33.8K 2.2K 35
~ABİMİN ARKADAŞI KURGUSUDUR~ 05**: Shawty, sen bambaşka bir mevzusun Siz: Şarkı sözü müydü bu? 05**: İstediğin şarkı sözü olsun 05**: Gülüşü güzeldi...