Evil Devil • KTH

By impsmble

445 141 93

"Birbirimizi kaybediyoruz." "Ben kaybetmiş sayılmam. Çünkü seni hiçbir zaman kazanamadığımı biliyorum." More

1
2
4
5
6
7

3

87 36 21
By impsmble

oy vermeyi unutmayın lütfen 🤍
koyduğum müzik ile okumanızı tavsiye ederim güzel gidiyor ✨ (art deco)

Yanlış duymadım. Ağzından çıkan cümleyi kelimesi kelimesine doğru duydum, eminim. Kaskatı kesilmiştim, gerilmiş ve hüzünle dolmuştum.

Neden bağırıp çağırmıyordum? Korkumdan? Hayır. Peki ya bunun aklıma yatıyor olmasından olamazdı, değil mi?

Kendine gel Lenora ve bir şey söyle, hem de hemen! Ne diyecektim ki? Hayır? O zaman parayı bulamazsam elimle ölmemek için tek şansım olan teklifi itmiş mi olacaktım? Siktir, kafayı yiyecektim.

Kafamdan duman çıkıyor olabilirdi, çünkü tüm devrelerimin yandığına emindim.

Sakince ayağa kalktım. Bir şey demeye tenezzül etmeyecek ve bu siktiri boktan yerden gidecektim. Korkmama gerek yoktu, hele ki umutsuzluğa hiç gerek yoktu. Mabel ile konuşmuştum onunla halledebilir ve parayı bulabilirdim. Planıma sadık kalmalıydım.

Taehyung da benimle beraber ayağa kalkarken aynı zamanda pür dikkat beni izliyordu. Bakma öyle diye bağırmak istedim. Kendimi bir hız treninde sürekli düşüyor gibi hissetmeme sebep oluyorsun demek istedim.

Arkamı döndüm ve kapıya doğru adımladım.
"Gidecek misin? Öylece?"
Elim kapının kulpunu sıkıca kavramışken durdum. Ne dememi istiyordu? Görmüyor muydu tüm düşüncelerimin birbirine girdiğini, yüzümden anlamıyor muydu telaşımı?

"Bu iğrenç teklifi görmezden geleceğim."
Kahkaha attı. Sinirle döndüm. Komik olan neydi?
"Günleri sayılı birine göre gayet iyisin."
Ölümden bu kadar üstü kapalı ama aynı zamanda net bir şekilde bahsetmesi...tüylerimi diken diken etmişti. Adımladı, ağır ağır yanıma doğru geldi.

"Fark ettiysen sana çok cömert ve iyi bir teklif yaptım."
Bu sefer ben gülmek istedim. Ne kadar da iyisin ya çok teşekkür ederim. Ben dehşet içinde ona bakmaya devam ederken tekrar konuştu.

"Gerçi bir kalbimin olmadığını söyleyecek çok fazla insan tanıyorum."
Gerçekten de bana bu teklifi yaparak iyilik yaptığını düşünüyordu. Aptal.
"O zaman seni çok iyi tanıyor olmalılar."

Daha fazla burada durmak istemiyordum. Tuttuğum kulpu hızla çevirdim ve odadan çıktım. Henüz bir kaç adım atabilmiştim ki omzumdan tutulmasıyla duraksadım. Omzum ile derdiniz neydi tam olarak!?

"Ne istediğine karar ver, geç kalırsan başkalarının istekleri degişir."
Elini bir cesaretle omzumdan ittirmiş ve tekrar yürümeye başlamıştım.

Mekanı terk ederken derin bir nefes aldım. İçerisi oldukça boğucu ve dumanlıydı bir de o aptalca konuşma kendimi iyice kaybetmeme yol açıyordu.

Eve doğru yürümeye başlamışken tekrar tekrar düşündüm. Neden böyle bir teklif yaptığını anlayamıyordum. Jihan'ın dediği gibi benim iki üç kuruş paramın peşinde değildi. İnsanların acizliklerinden keyif alıyordu.

Peki dediği şeyde dürüst müydü? Gerçekten onunla bir gece geçirirsem borcumu silecek ve hayatımdan öylece çıkacak mıydı? Bu 3 senedir yaşadığım tüm stres tek gecede bitecek miydi?

Eve gelmişken, hala bir karara varamamıştım. Çok zordu her şey. Hiç değilse kestirip atmamış ve bana düşünmek için, kararım için belirsiz de olsa bir süre vermişti.

Mabel'a getirdiğim kahveyi uzattım ve ben de yanındaki koltuğa kuruldum.
"Nasıl gidiyor yemekler."
"İyi, beklediğimden daha normal."

Dört gündür Mabel'ın randevularına gidiyordum ve gayet iyi ilerliyordu. Şimdiden Jihan'ın parası da dahil toplam 90bin biriktirmiştim. Yaşlı adamlarla yemek yiyip, onları yalandan yere dinlemek ve bir kaç tavsiye vermek oldukça kolaydı. Tabii rahatsız edici olması kaçınılmazdı ama başka seçeneğim de henüz yoktu. Taehyung'ın aptal teklifi dışında.

"3 günümüz kaldı. Daha iyi parası olan bir kaç kişi var ama gizlilik sözleşmeli."
"Anlamadım."
Mabel elindeki kahveyi masaya koyarken, bir bacağını kalçasının altına doğru çekti ve oturuşunu düzeltti. Bana doğru döndü;

"Gizlilik sözleşmeli bir randevuya daha önce hiç gitmedim ama bir arkadaşım gitmişti. Bu daha çok tehlikeli adamların gittiği toplantılara yanında süs niyetine bir eş götürmesi gibi bir şey. Gösteriş. Bu yüzden gizlilik sözleşmesi imzalatıyorlar."

Düşündüm. Yapabilirdim, bir sıkıntı olacağını düşünmüyordum.
"Sorun olmaz."
"Bana canlı konumunu da ne olur ne olmaz diye atarsın. Yinede dikkatli olmamız gerekiyor. Sırf parası için biraz bile olsun tehlikeli iş yapmak hoşuma gitmiyor ama sanırım mecbursun."

Mabel'ın benim için telaşlanıyor, endişeleniyor oluşu çok hoştu. Ben de gergindim. Gizlilik sözleşmesi demek biraz işleri ciddiye bindiriyordu.

Geçen bir kaç saatin ardından yarın için saati ve konumu ayarlamıştık. Adama kabul ettiğime dair mesaj atmıştım. Dediği yeri biliyordum, çok lüks bir mekandı ve şehrin en yüksek tepesinde, inanılmaz bir manzaraya sahipti.

Kendimi bir hostes gibi hissediyordum. Bedava iyi yerlerde yemek yiyor, geziyor ve sadece bir kaç iletişimde bulunuyordum. Bunun karşılığında da yüklü bir miktar alıyordum. Ah kimi kandırıyorum, kendimi böyle düşünerek sadece rahatlatmaya çalışıyordum. İğrençti.

"Yarın haberleşelim."
"Dikkatli git."
"Dikkatli ol."

Mabel'ı yolcularken kendime ucuz, hazır makarnalarımdan yapmak için mutfağa adımladım. Halbuki ne de güzel sabah, yaşlı bir kodoman ile boğaz manzarasında, kahvaltımda manda sütümü yudumluyordum...

Sandalyemi çekmesiyle, tatlı bir gülümsemeyi yüzüme zorla kondurdum ve oturdum. Beklediğimin aksine karşıma geçmeyerek, yanıma oturduğunda olduğumdan biraz daha fazla rahatsız oldum.

Mekana girerken Mabel'a konum atmış olsam dahi mekanın bomboş oluşu ve yanımdaki adını dahi bilmediğim ve bilmeye lüzum görmediğim adamın takım elbiseli korumalarıyla dolu olması içimi biraz huzursuz etmişti.

Garsona bana sormaya bile tenezzül etmeden sipariş verirken, masa süsü olma görevimi yerine getiriyordum.

"Birazdan bir misafirim daha gelecek."
Bana açıklama yapma gereği duyduğu için ona doğru döndüm ve kafamı sallayarak onay verdim.

Mabel'ın dediği gibi gizlilik sözleşmesini demek bu yüzden imzalamıştım. Muhtemelen kirli işler yapıyordu ve birazdan gelecek kişi ile de bunu konuşacaktı. Gergindim. Borcumu ödemeye çalışırken, başımı daha da belaya sokmak istemezdim.

Mekanın kapısının açılışını duyarken camın yansıması sayesinde arkama dönmeme gerek kalmadan tüm korumaların eğilerek selam verdiğini görmüştüm. Çok önemli biri olmalıydı.

"Merhaba."
Ses oldukça tanıdık gelmişti.
"V!"
Adam heyecanla ayağa kalkarken artık benimde kalkmam gerektiğini anladığım için sakince sandalyemi ittirdim ve ayaklandım. Heyecanla bağırdığı V kimdi.

Siktir. Şaka mıydı? Benim hayatım sikik bir kötü şakadan mı ibaretti?
"Lenora."
Yaşlı adam, titrek sesiyle beni tanıtırken şok içinde zorla elimi uzattım.

Taehyung da en az benim kadar şaşkın olsada hemen toparlandı. Sinirle bana bakarken neden sinirlendiğini anlayamıyordum. Bu beni daha da korkuttu. Elim hala havadayken tiksinir bir vaziyette elime baktı ve sıkmadan yerine oturdu.

Adam eliyle geri oturmamı işaret etti. Süslük görevimi yerine getirdim ve geri oturdum. Rezil bir durumdaydım.
"Vaktim yok."
Taehyung dişlerini sıkar bir şekilde konuşurken ses tonunun korkutuculuğundan bir daha ona doğru bakmak istemedim.

"Hemen halledelim o halde."
Yaşlı adam elini şıklatırken hızla bir adamı elindeki dosya ile yanına adımlamıştı. Dosyayı elinden alıp kontrol ettiği sırada istemeden gözüm Taehyung'a doğru kaydı ve onun bana çoktan bakıyor olduğunu fark ettim.

Çabucak gözlerimi kaçırırken bundan sonra asla bakmıcam diyerek kendime telkinde bulundum. Gözlerim kaymamalıydı. İçimi titretiyor.

"Bu elimdeki tüm mallar." Dosyayı uzattı ve devam etti;
"%70'e %30 da anlaşalım, ha ne dersin?"
Dosyayı almaya bile yeltenmeyen Taehyung arkasına yaslandı. Benim gibi yaşlı adamın da eli havada kalmıştı.
"Benimle anlaşabileceğini düşündüren nedir?"

Jihan'ın dediği gibi o çok güçlü olmalıydı. Üstünlüğünü her şekilde belli ediyordu.
"Zaten geldin geleli her şeyi üstüne alıyorsun. Tek başına ve genç halinle bunlarla baş edemezsin. İş birliği teklif ediyorum. "
"Varsayımda bulunma."

Taehyung, adamın masaya koyduğu dosyayı hızla almış ve kenara doğru fırlatmıştı. O sırada masaya gelen garsona çarpan dosya, buradaki en az benim kadar masum ve her şeyden bihaber olan onu da korkutmuştu.

"Şarap."
Garsonun bildirisiyle adam, benim kadehimi ve kendi kadehini doldurması için uzattı. Yaşlı adam da streslenmiş olmalı ki kravatını çekiştirerek gevşetmişti. Yüzümü cama dönmüş ve biraz olsun manzaraya bakarak sakinleşmeye çalışıyordum. Masadaki gerginliğin herkese yansıdığına emindim. Hemen gitmek istiyordum buradan hem de hemen.

Elbisemin açıkta bıraktığı omzuma değen el ile irkilerek tekrar sağıma doğru döndüm. Minicik temas bile midemi bulandırdı.
"Keyifle iç."
Yaşlı adam dolu kadehimi uzatırken yavaşca elinden aldım ve yine zorla gülümsedim. Taehyung buradayken sanki her şey daha da zorlaşmaya başlamıştı.

Elimdeki kadehi tam dudaklarıma götürecektim ki masaya vurulmasıyla elim titremiş ve bir kaç damla üstüme dökmüştüm.Alelacele kadehi geri masaya bırakırken, peçeteyle de üstümü sildim.

"Ne oluyor!?"
Yaşlı adam da şaşkınlıkla Taehyung'a doğru konuşurken gözlerimi bu sefer bilinçli bir şekilde ona doğru çıkardım. Yüz ifadesini görmek istedim.

"Her şeyi, bu hafta, iade et!"
Taehyung ayağa kalkarken masaya doğru baktı. Masanın örtüsünü tuttuğu gibi aniden çekmiş ve tüm her şeyin yerle bir olmasını sağlamıştı.

Yaşlı adam ve ben de panikle ayağa kalkarken bütün kırılma seslerine korumalarda toplaşmış ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Buradaki 10 kişiye karşı Taehyung tek başınaydı ve bir tereddütü bile olmamıştı.

"Keyifle ye!"
Adamın az önce aynı bana söylediği şekilde, tonlamayla konuşurken, gözlerime son kez baktı ve mekanı terk etti.

Yaşlı adam sinirle adamına bağırırken benimle ilgilenmesini, yollamasını söylemiş ve lavabolara doğru yürümüştü.
"Parayı yolladım hanımefendi kontrol edersiniz."
Hızla çantamdaki telefonu çıkarırken gelen 20bin ile rahatlamış ve kısaca teşekkürler diyerek kapıdan çıkmıştım.

Bu kadar gerildiğim ve korktuğum bir zaman dilimi hiç olmamıştı. Yarım saat içinde yaşadıklarımı yaşamak yerine ölmeyi bile tercih edebilirdim. Yüreğim ağzımdaydı.

Parayı aldığım için hiç değilse geriye sadece 90bin borcun kaldı diyerek kendime bugünü unutturacaktım.

Sokağı bitirmiştim ki yanımda sert ve acı bir frenle araba durmuştu. Paniklemiştim. Simsiyah arabanın içinden Taehyung çıkarken hızlı adımlarla yanıma geldi.

"Siktir, orada ne işin vardı?"
"Kolumu bırak."
"Cevap ver!"
Sessiz sokağı inletirken ben ise sağıma soluma baktım. O kadar bağırmıştı ki birisi ne oluyor diyerek bakar diye düşünmüştüm ama kimsecikler yoktu.

"Borcum için."
"Ne sikimden bahsediyorsun?"
"Yemeğe çıkıp karşılığında para alıyorum. Bu kadar."
Taehyung kolumu ittirerek bırakırken sendeledim. Zaten topuklularım eski olduğu için ayağımı acıtıyordu ve zarzor yürüyebiliyordum.

"Sadece yemek ha?"
Taehyung alayla beni tekrar ederken yüzüne baktım. Ona neydi amınakoyayım?
"Şarabına hap attı, o sırada dalgın dalgın deniz manzarası izliyordun tabi...!"
Siktir, ne?

Yoksa masayı dağıtması...bu yüzden miydi? Olamazdı, hayır, ahh şu an ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Ya o olmasaydı ve o şarabı içseydim? Veya masayı dağıtmasaydı, biz yaşlı adam ile yemeğe devam etseydik...ne olurdu? Korkunç. Nasıl bu kadar pervasız davranabildim?

"A-anlamadım?"
"Anlamazsın, o küçük beyninle böyle şeyler yaparsan hiçbir sikim anlamazsın."
Beni aşağılıyor olması, hakaret ediyor olması iyiden iyiye korkumu götürüp, tüm sinirimi yüzeye çıkarırken yine de sabırla bekledim.

Karşımda kim olduğunu unutmak istemiyordum. Yapacağım tek bir yanlış bana pahalıya patlardı, hem maddi hem manevi.

"Seni ne ilgilendirir?"
Taehyung sinirinden hiçbir şey kaybetmemişken yüzüme baktı.
"Bin şu arabaya."
Kendisi çoktan arabaya doğru geçmişken ikiletmedim.

Her seferinde araba mı değiştiriyordu. Lenora kendine gel, durumuna bak, şu an sence araba mı önemli olan?

Arabayı son sürat kullanırken, içim tir tir titresede sesimi hiç çıkarmadım taa ki evimin önüne gelene kadar.
"Borcun falan yok."
"Ne?"
"Paranı istemiyorum, in şimdi."

Duyduklarım gerçek olamazdı değil mi? Kulaklarım çınlarken, vücudumda karıncalanmaya başlamıştı. 110bin param vardı. Bu para bana kalacak ayrıca borcum da silinecekti öyle mi? Siktir, kesinlikle yanlış duymuş olmalıydım.

"Anlayamıyorum, ben-
Lafımı kesti, sinirle;
"İn şu arabadan."
Bana hiç bir bok açıklamadan borcun yok diyerek benimle oyun falan mı oynayacaktı, neydi amacı?

"Borcu ödemek için 4 gündür girdiğim onca zahmetten sonra şimdi mi bunu söylüyorsun!?"
Bağırarak ve sinirle konuşmuştum. Daha fazla sabırlı olamayacaktım. Hele ki bu amaçsızca ve anlamsızca davranışlarından sonra.

"İn şu arabadan yoksa- lafını devam ettirmedi.
Sinirle yumruk yaptığı elini direksiyona geçirirken irkildim. Ağzımdan istemeden küçük bir çığlık kaçmıştı. Eminim ki elini kırmıştı, çok sert vurmuştu.

"İn."
Uzatmanın anlamı yoktu. Parayı almayacağım diyorsa işime gelirdi. Sorgulamayacaktım. Hızla inip eve doğru koştururken onu bir daha görmemek için dua ettim.

oy ve yorumlarını bekliyorum🤍
lütfen bir kaç saniyenizi ayırıp oy verin böylelikle daha sık bölüm gelir ✨

Continue Reading

You'll Also Like

105K 3K 65
Aşk güzeldir. Onun yanı sıra felakettir. Evet, felaket. En büyük felaket aşk... Baktığın her yönde onun yüzü vardır. Deli olmamak elde değildir. Ama...
153K 13.8K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
38K 2K 12
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
27.6K 7.1K 18
"ben seninle sarsılmak istiyorum."