Psikolog || hyunin

By hyunjj_

12.2K 1.8K 1.7K

Hyunjin: Annem beni zorla psikologa getirdi psikolojim bozulmus diye amk burdaki adama asik oldum hayatim kar... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
15
16
17
18
19

14

371 63 43
By hyunjj_

"Dizlerim tutmuyor."

"Yoruldun mu?"

Yere kendini atan jeongin hyung'a bakarken güldüm ve elimdeki torbaya legoları toplama işime devam ettim.

"Yoruldum, yani normalde zihinsel olarak yoruluyorum ama fiziksel hareket etmeye etmeye böyle olmuşum, yaşlandım ne de olsa."

"Abartıyorsun daha yirmi beş yaşındasın."

"On yaşında bile yaşlı hisseden çocuklar varken bana bunu söyleyemezsin."

"Öyle mi cidden?"

"Evet, her şey akılda bitiyor hyunjin. Yaşadığımız şeyler bizi psikolojik olarak oldukça yaşlandırır, hiçbirimizin hayatı kolay değil."

"Hayatın kendisi yorucu."

"Öyle, gidecek miyiz?"

"Hmhm, nasıl hissediyorsun?"

"Hangi konuda?"

"Klinikten çıkmadan önce.."

Yaşadığımız olayı hatırlattığımda bana bakıp gülümsedi ve kalktı olduğu yerden.

"Merak etme bununla başa çıkmayı uzun zaman önce öğrendim, ama kafamı dağıtmak istemen çok ince bir davranış teşekkür ederim."

"Rica ederim sadece bana ettiğin yardıma karşılık vermeye çalışıyorum, manevi olarak."

Samimi bir gülümsemeyle omzumu okşadıktan sonra çocukların odasından çıktı, ben de uyuduklarından dolayı onları bakıcılarına emanet edip çıktım peşinden. Günüm güzelleşmişti bu miniklerle oynadığımdan, mutluydum.

Jeongin hyunga koşarak yetişmeye çalışırken onun bahçede biriyle konuştuğunu gördüm, sanırım bir öğretmenle konuşuyordu. Gülümseyip yürümeye devam ettim, bir yandan da çantamın içinde çalan telefonumu bulmaya çalışıyordum.

"Nerede bu, hay lanet!"

Onun yanına vardığımda nihayet telefonumu bulmuş ve kafamı da kaldırabilmiştim.

Bu da ne?

Gülüşüm yüzümde donakalırken jeongin hyung gülerek döndü bana ve tanıttı önündeki adamı.

"Bu beyefendi burada çocuklarla ilgileniyormuş. Ah kusura bakmayın adınız neydi?"

Sertçe yutkunup geriye bir adım attım, elimdeki telefonum düşmesin diye öyle bir sıkıyordum ki, elim arasında ufalanacak gibiydi.

"Oğlum."

Karşımdaki adamın dolu gözleri arasında konuşmasıyla gözlerim hızlıca doldu, bu tek kelime.. Nasıl böylesine etkilerdi ki beni?

"Ne?"

Jeongin bana dönerken elimi ağzıma kapatarak yanlarından geçip hızlıca bahçe kapısına gelerek çıktım anaokulundan.

"Hyunjin!"

Arkamdan seslenen iki bedeni de duymazdan gelerek koşmaya başladım, var gücümle koşuyordum, uzaklaşabildiğim kadar uzaklaşmak tek gayemdi, nasıl burada olurdu?

Bir yandan nefes almaya çalışırken elimi kalbimin üstüne koydum, çok acıyordu canım, çok çok acıyordu. Hıçkırıklarım sanki binalara çarparak kulaklarıma dolarken dizlerim tutmayana kadar bilmediğim yerlere kadar koştum, en sonunda acı bir çığlık atıp çıkmaz bir sokağın duvarına yaklaşıp yere düşerken kimsenin olmamasını fırsat bilerek bağırarak ağlamaya başladım.

Nefes alamıyordum, her tarafım titriyordu, üşüyordum bir yandan, ölecek gibiydim tamamen, gözlerine baktığım andan beri ölecek gibiydim.

Elimdeki telefonumdan arayabileceğim tek kişiyi aradım, chan'ı.

Birkaç çalışta açılan telefonla kendimi saklamadan hıçkırdım, chan'ın endişeli sesini duyarken elimi boğazıma sararak nefes almaya çalıştım bir anlığına fakat olmuyordu, boğuluyor gibiydim.

"Hyunjin! Hyunjin ne oldu neyin var?"

"C-chan, ölüyorum. Chan ben ölüyorum, yardım et."

"Ne demek ölüyorum? Neredesin sen söyle bana!"

"Canım çok yanıyor, nefes alamıyorum."

"Hyunjin, canım lütfen sakin ol ve bana nerede olduğunu söyle. Ne var etrafında hadi anlat bana."

Dediğini dinleyerek etrafımdaki şeyleri az çok tarif ettim, bir yandan hâlâ deli gibi ağlıyordum.

"Hemen geliyorum sakın telefonu kapatma. Sakin ol benimle beraber nefes al şimdi."

Yapabildiğim kadarıyla onu taklit ederek derin nefesler alıp vermeye çalıştım fakat aklımdan bir an olsun çıkmıyordu o ufacık görüntü.

"Çok canım yanıyor chan.."

Boşluğa bakarak tekrar titreyen sesimle konuştuğumda sokağın ucundan sesini duydum, ismimi bağırarak etrafa bakınıyordu, gücüm dahi yoktu buradayım diye bağırınmaya. Ses çıkarmadan sadece beni bulmasını bekledim, sonunda bedeni görüş açıma girdiğinde koşarak yanıma gelmiş önüme çöktüğü gibi beni kendine çekip sıkıca sarılmıştı.

Kollarımı ona dolamaya bile güç bulamayarak kollarında ağladım içim çıkana kadar, o gözleri saniyelik görmüştüm belki de ancak o gözlerde kaybolan çocukluğumu, yitip giden gençliğimi de görmüştüm bir bir. Şimdi karşıma çıkıp hayatımı nasıl da altüst etmeye cesaret edebilirdi?

Gözlerimin ağırlığı fazla binince kapattım diretmeden, zaten gücüm de yoktu asla.

Babam her zaman yaptığı gibi, bu sefer de bir boka yaramamıştı.

----

Daha gözlerimi açmadan anladım nerede olduğumu, yine ve yine evimden çok olduğum yerdeydim tabii ki, hastanede.

Elimi gözlerimin üstüne kapatarak ovalarken elim tutulmuştu yavaşça, annemdi bu belli.

Bir yandan da saçlarım okşanmaya başladığında kalbim korkuyla atmaya başladı, gözlerimi açmaya bile korkarak kafamı sala doğru çekerek saçlarımdaki eli boşa düşürdüm ve hemen açtım gözlerimi.

"Anne.."

Anneme yaklaşırken başımda duran kişinin babam değil de chan olduğunu gördüğümde yutkunarak rahat bir nefes verdim.

"Anneciğim, ne oldu sana bebeğim?"

Annem yanağımı okşarken etrafıma baktım tedirgin gözlerle, ya buradaysa?

"Kimse var mı?"

"Hayır, neden?"

"Hiç.. Eve gidebilir miyiz?"

"Serumun bittiğinde gideceğiz, iyi hissediyor musun?"

Hayır, hayatımda daha berbat hissetmemiştim.

"Evet, iyiyim."

"Neden bayıldın yeniden, chan seni bir çıkmazda bulduğunu söyledi."

Dudaklarımı birbirine bastırarak chan'a baktım, annemi bunu söyleyip onu üzmek istemiyordum.

"Teyzecim sonra konuşalım mı bunları, eve gittiğimizde konuşalım."

"Bir şey oldu da benden mi saklıyorsunuz?"

"Hayır hayır, bir şey saklamıyoruz. Eve gittiğimizde konuşalım."

"Pekâlâ.. hyunjin'e su almaya gideceğim."

Chan kafasını sallayarak annemin gitmesini bekledi ve o gittiği anda yanıma sedyeye oturarak elini karnıma koyup okşadı hemen.

"İyi misin?"

Kafamı iki yana sallayarak gözlerimi kapattım, yine dolmaya başlamışlardı usul usul.

"Babam.."

"Ne oldu babana?"

"Gelmiş chan, gelmiş."

"Hasiktir ne!"

Elini ağzına kapatıp duyduğunu sindirmeye çalışırken yerimde dikleşmeye çalıştım onun yardımıyla ve elimde görmeye alıştığım serumu sinirle çekip çıkardım, bıkmıştım artık her şekilde etkilenen kişi olmaktan.

"Napıyorsun!"

"İstemiyorum saçma sapan ilaçları, gidelim."

"Hyunjin, iyi olman için bunlar biliyorsun-"

"Bir sikime yaradıkları yok!"

Bağırıp birkaç bakışın üstüme dönmesini sağladığımda sesimi alçaltarak elini tutarak sedyeden kalktım.

"Anneme iyi olduğumu söyle, bir yerlere gidelim."

"Nereye gideceğiz?"

"Kafamı dağıtabileceğim herhangi bir yere."

"Bugün annen göndermez bir yere, hem senin de dinlenmen en iyisi, yanında kalacağım bu gece."

"Kalmana gerek yok."

"Fikrini sormadım, hadi gidelim tutun bana."

Koluna girerek yavaş adımlarla hastanenin çıkışına doğru yürüdük yolda gördüğümüz annemle beraber, diğer koluma da o girerken iyi olduğumu söylememe rağmen beni arabaya kadar böyle götürmüşlerdi.

Eve gidene kadar camı izlemekten başka bir şey yapmadım, annem de gayet farkındaydı sorunun bu sefer gayet büyük olduğunu ama üstüme gelmek istemiyordu. Ben de memnundum bundan.

Annem arabayı park ettiğinde kapıyı açarak indim aşağıya, hâlâ biraz başım dönüyordu, serumdan dolayıydı sanırım.

Eve girdiğimizde anneme chan'ı göndermesini söyleyerek odama çıktım, ben git dersem gitmezdi biliyordum, zaten okuldan sonra barda çalışıp ölesiye yoruluyordu, bir de benimle ilgilenmesi kötü hissettiriyordu.

Odama girdiğimde kapımı kapatıp kilitledim ve yatağıma attım kendimi, gözlerimi kapatıp birkaç dakika ses çıkarmadan sadece gözlerimi dinlendirdim. Gözlerimi açıp etrafımdaki eşyaları incelemeye başladım, odanın karanlık olmasının yanında yanan gece lambam odamı net görmemi sağlıyordu.

Gözlerim çalışma masasının üzerindeki çerçeveleri bulduğunda yutkundum, babamın çektiği bütün fotoğrafların yan yana durması içimde öylesine kötü bir sinir yarattı ki istemsizce yumruklarımı sıktım.

O beni hiç istememiş, sevmemiş, önemsememişti, sorsan elinde tek bir fotoğrafım yoktu fakat ben? Neden ondan vazgeçemiyor bütün hayatımı onun eksikliğinin acısıyla yaşıyordum ki?

Onu gördüğüm ilk anda ölecek gibi oluyordum mesela, pişkin pişkin karşıma çıkma cesaretini bulan oydu, neden acı içinde kıvranan bendim?

"Adil değil."

Kendi kendime fısıldadığımda yerimden kalktım yavaşça, çalışma masamın önüne geldiğimde uzanarak bebeklik fotoğrafımı elime aldım, kendimi inceledim binlerce kez yaptığım gibi.

"Adil değil.."

Parmak uçlarım çerçeveyi turlarken dişlerimi birbirine bastırdım ve kendimden bile beklemediğim şekilde elimdeki çerçeveyi duvara fırlattım.

"Adil değil!"

Camlar kırılıp her tarafa dağılırken bir diğerini alıp bu sefer bakma ihtiyacı bile duymadan fırlatmaya devam ettim, bir, iki, üç, beş, altı.. çerçevelerle başlayan atma işlemin elime geçen her şeye dönmüştü şimdi, ne bulduysam duvara ya da yere fırlatıyor elime geçen her şeyi parçalarına ayırmadan durmuyordum.

"Adil değil, adil değil, adil değil!"

Elime alacağım bir şey kalmayana kadar dağıttım her tarafı, annem kapının önünde korkulu bir şekilde bağırıp kapıya vururken tekrar ağlamaya başladığımdan dahi bihaberdim.

Ben neden bu yaşımda bu kadar acıyı üstlenmek zorundaydım ki, yorulmuştum artık bu kadar şeyden..

----

Jeongin hyung: Aşağıya iner misin?

__________________________________
❤️‍🩹

Continue Reading

You'll Also Like

betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby
36.6K 4K 26
chanmin texting • bbangchris sadece arkadaş olmak için çok güzelsin seungmin görüldü(02.37am)✅ • texting ama arada duz yazi da olacak<3
6.6K 763 10
"sen, ben, masum sevişmelerimiz, bu soğuk ev ve yatağımızın başına astığımız beyaz düş kapanımızla oldukça mutluyduk biz. ama.. sen gitmeyi seçtin se...
103K 16.2K 30
ülkenin nüfus politikasına göre başarısız olanlar 'dışarı' gönderilirdi. bu kez dışarı sürülenlerden biri hwang seungmin oldu.