FOREST LORD

By squlety_1997tk

9.9K 979 375

Doğa bilimcisi jeon jungkook ve bir büyücü tarafından lanetlenmiş aslan bedeninde olan kim taehyung. semetae... More

Ayvayı sapıyla yemek
Korku
Aptal insan
Lanet
Av
cesaret
Romantik taehyung
Masalın sonu (final)

Saldırı

893 106 25
By squlety_1997tk

"Jungkook sana diyorum?"dedi yoongi elini, bir süredir taehyung hakkında düşüncelere dalmış oğlanın gözünün hizasında sallarken.

Jungkook gözlerinin önünde sallanan bir el görünce gözlerini kırpıştırdı, "N-ne?"dedi irkilip yoongiye anlamaz şekilde bakarak.

"Biz diyorum, jiminle ikimiz diyorum, denemeye karar verdik diyorum"dedi yoongi teker teker,Kelimeleri bastırarak. Jungkook ağır ağır başını salladı "iyiymiş"dedi yine dalgınca yere bakıp esneyerek. Jimin hemen ilgisiz jungkookun kolunu cimcikledi " Aloo! Jungkook! İnsan bir sevinir tebrik eder kaç yıldır bu anı bekliyorum iyiymiş ne?"dedi jimin memnuyetsiz bir sesle. Jungkook oflayıp ayağa kalktı " Halay mı çekeyim jimin? İyi yapmışsınız,tebrikler. Neyse, ben buralardayım."dedi jungkook sonradan sakinleşen sesiyle. Yoongiyle jiminin sonunda birleştiğine elbette çok sevinmişti ama şuanlık aklını meşgul eden şeyler vardı, belki sorunlarını halledebilirse onları bol bol tebrik edecek ve hatta kesinlikle yoonginin rezil anılarını jimine anlatacaktı.

Genç çocuk hala taehyungun dediklerini unutamıyordu, istemsizce gerçekten bir an olsun onun insan olmasını istemişti. Sürekli onu düşünüyor, nasıl insan olabileceğini kafasında farklı şekillerde kuruyordu.

"Bende geliyorum "dedi yoongi kalkmaya hazırlanırken, ama omzuna bastırılan bir el buna engel olmuştu. "Söz veriyorum dikkatli olacağım"dedi jungkook Güven verircesine gülümseyerek. Ama yoongi bundan tatmin olmamış gibi kararsızca jungkook'a bakarak "Geleyim" demişti ısrar ederek. Jungkook ise yoongin'in omzuna elini daha sert bastırarak kaşlarını çatmıştı  "çok uzaklaşmayacağım yoongi, hem yalnız kalmam gerekiyor,lütfen" demişti gülümseyerek yalvarır gözlerle yoongiye bakarak. Yoongi ise yenilmişlik de yavaşça baş sallamış ve aklında bir şey gelmiş olacak ki sertçe jungkook'a baktı "Telefonunu yanından ayırma sakın" demişti endişeli ve sert tutmaya çalıştığı sesiyle. Jungkook ise sadece kafa sallamakla yetinmiş ve  ağaçların içine yürümeye başlamıştı ve o sırada düşünüyordu. Taehyung ile en son sabah görüşmüşlerdi, yani bu 8 saat önce demekti. Artık duygularının değiştiğinin elbette farkındaydı, sürekli onu görmek istiyor, artık insan olabilmesi için ne denenmesi gerektiğini not bile alıyordu.

Havaysa kararmış, gökyüzündeki yıldızlarla birlikte daha çok parlayan dolunay ona ışık kaynağı olarak yetiyordu.

"Neden sürekli onu görmek istiyorum ki?"dedi jungkook kaşlarını çatarak. Sahiden de nedensizce bir tarafı onun yanında olmak, yine onunla kalmak istiyordu. Yüzünü kendi tahminlerince sesine göre tahmin ediyor ve birlikte çıktıklarını hayal ediyordu. Sürekli ergen gibi hayal kurması kendisine gülmesine neden olsada pek takmıyordu. Kafasındaki düşünceleri zaten bir tek kendisi biliyordu. Her fırsatta kokusu güzel, tavşan görünümlü genç çoçuğu nedensizce merakına yenip düşüp dinleyen ve izleyen aslan taehyung değil. Jungkookun aklına gelen şeyle ağlayacak gibi oldu. Yarın gidiyordular.

Jungkook tesadüfen belki taehyungu hızlı bulabilmek adına yürüyüşlerini hızlandırdı ve rastgele toprak yollara girmeye başladı. Taehyungu bulması gerekiyordu. Yürürken beklenmedik bir anda  yine  karşısına sağ çalılıkların ardından neye benzediğini seçemediğ bir hayvan çıkmıştı. Jungkook gözlerini açarak hemen yerinde durdu ve korkuyla sık nefesler almaya başladı. "Hay, sizde hep beni mi bulursunuz" dedi hızlı hızlı geriye giderken. Yırtıcı ona doğru hırlayıp yaklaşıyor, keskin dişlerini ortaya seriyordu.

Jungkook  artık yırtıcıların kıçını salmamasına alışmış gibi olsa da çok büyük korkmasına engel değildi,  sürekli sürekli bir hayvanla karşılaşıp duruyordu. Şimdiden gerginlikten midesi bulanıyor, kalbi korkuyla çarpıyor ve hızlı hızlı nefesler almasına neden oluyordu.

Jungkook tam arkasını dönüp koşacakken yırtıcı ondan hızlı davranmış ve iki ön bacağını jungkookun göğsüne atarak üstüne atlamıştı. Jungkook korkuyla bağırıp yırtıcının üstüne atlamasıyla yere sırt üstü düştü. Kamp alanından çok olmasa da uzaklaşmıştı ve kendi aralarında kahkaha atan gençler onu duyacak gibi gözükmüyordu.

"Sikeyim! Ahhh!"

Jungkook acı dolu bağırışlarla kolunu ısıran az çok görebildiği gri kürklü yapılı hayvanın boğazından tutup sıkmaya başladı, belki nefessizlikten ölür umuduyla tek eliyle hayvanın boğazını daha da sıkarken. Kolu ne kadar çok acısa da geriye ittirmedi çünkü yırtıcı dişleriyle sinirlerini yırtabilir, aşırı kan kaybetmesine neden olabilirdi hayvanın keskin dişleri . Yırtıcı az da olsa nefes alamadığı için hızla başını geri çekti ve pençesini jungkookun göğsüne sapladı.

"Ahhh! Lanet olsun! Taehyung! Kurtar beni! Taehyung! Lütfen!!"

Jungkook acı dolu bağırışların beraberiyle çığlık çığlığa ağlayarak  taehyungu çağırıyordu. O çok büyüktü, güçlüydü, bütün duyuları güçlüydü hem de o ona yardım edebilirdi. Ayrıca bütün hayvanlar gözlemlediği kadarıyla Taehyungtan korkuyorlardı.

Jungkook kolunun keskin acısıyla hem deli gibi ağlıyor hem de çaresizce canının gittikçe daha çok acısımasından,sesini duyurabilmek içinde ağlayarak Yüksek sesle bağırıyordu. Yırtıcıyı etkisiz hale getirmek için aklına gelen her şeyi yapıyordu. Ama lanet yırtıcı çok güçlüydü ve jungkookun yavaş yavaş tükenen enerjisini hisseder gibi daha da güçleniyordu.

Bir anda etrafta gür bir kükreme sesi duyuldu. Jungkook pes ederek başını geriye atarak gözlerini kapattı ve kaşlarını acıyla çattı. Üstündeki yırtıcı kafasını kaldırıp havayı hemen siyah uzun burnuyla koklamış ve hemen üstünden inerek sağa doğru koşup ağaçların içinde gözden kaybolmuştu. Jungkook sırt üstü yattığı için boğazından yükselen kan ağzına yavaş yavaş geliyordu ve bu çok mide bulandırıcı olduğu için zorlukla inleyerek doğruldu ve hemen yakınında olan ağaca bir iki kez yere sürtünerek sırtını yasladı. Bir eliyle deli gibi acıyan ve kanayan kolunu tutarken bir yandan gözlerini kapatmamaya çalışıyordu.
Canı cidden çok acıyordu ve şimdiden aklında 'kesin öleceğim, tanrı beni cehenneme bile almayacak' düşünceleri kol geziyordu. En çok kolu zonkluyor, göğsündeki acı vücudunun heryerine yayılıyordu. Hatta bu acıyı daha fazla hissetmemek için ölmek bile geçmişti jungkookun bulanık aklından. Şimdi ise sürekli yaş akıtan gözleri ağır ağır kapanıyor, nefes alma hızı düşüyor ve başı aşırı derecede dönüyordu.  Yoonginin sözünü dinlemediği için çok pişman olmuştu, kamp yerinde kalabilirdi ve böylece daha güvenli olurdu. Ama yarın gidecekler için içindeki Özlem duygusunu bastıramamış ve gitmek istemişti.

Bir kere de olsa son defa da olsa taehyungu görmek istemişti.

Telefonunu yanına alsa da yırtıcı üstüne atladığı için cebinden kaymış ve toprağa düşmüştü ve onu alacak gücü kendine bulamıyordu alsa bile arayacağını hiç zannetmiyordu çünkü kolunu kaldıracak hali yoktu.

"Jungkook!"

Beyninde duyulan gür sesle ne zaman kapattığını bilmediği gözünü araladı. Titrek sesiyle sadece fısıltıyla adını demeye gücü yetmişti. "T-taehyung"

Jungkook ağzında hissettiği metal tatla kaşlarını çattı. Midesi çok bulanıyordu. Jungkook boğazından bir şey geldiğini anlayınca öğürdü ama ağzından çenesine akan şey sadece kandı. Jungkookun ağzından kanlar yavaş yavaş süzülürken ağaçların arasından hemen taehyung çıktı.

"Jungkook!"

Jungkook yine kapalı olan gözlerini zar zor açtı.

Çok Uykusu vardı.

"Hm?"diyebildi acı bir şekilde sadece.

"Gözlerini kapatma sakın!"

"Ama ç-çok uykum var tae, uyu-mak istiyorum"dedi kesik cümlesiyle fısıltıyla gözlerini yavaşça kapatırken.

Taehyung gürce kükredi "Hayır! Hayır kapatma Sakın!"

Jungkook kaşlarını çattı acıyla "Git taehyung, senin bana zarar verdiğini zannedecekler, git"dedi jungkook yine fısıltıyla yutkunarak. Yutkunduğu için midesi daha da bulanırken yüzünü buruşturdu.  Acıdan gözlerini bile açamazken taehyungu düşünmüştü, Kendisi yüzünden taehyunga bir zarar gelmesin asla istemiyordu.

"Sus"

"Taehyung öleceğim, gitsene"dedi jungkook durduk yere son anda doğru gelen fikrin acısıyla gülerken. Sahi, şimdi kesin kan kaybından dolayı gözlerini kapatacak, karanlığın onu esir almasına müsaade edecekti. Yoongi çok kızacaktı kesin ona, ağlayıp suçunun kendisinde olduğunu söyleyecek ve jiminde onu teselli etmekle uğraşacaktı.

"Sana sus dedim jungkook"

Jungkook duyduğu boğuk acı sesle kaşlarını çattı. O...o ağlıyor muydu ki? Sesi çok titrek, kısık ve acınası gelmişti.

Jungkook gözlerini merakından dolayı yavaşça araladı ve acısına rağmen gülümsedi.

Cidden gözleri dolmuştu, ay ışığında bal rengi gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Gökyüzündeki ay sayesinde etrafındaki şeyleri ve taehyungu seçebiliyordu. "Seni gelmemen için ikâz etmiştim değil mi? Tehlikeli demiştim ne diye dinlemedin beni?"

Taehyung sesinin sakin çıkmaya özen gösteriyordu zira jungkookun üstüne bu halde gitmek istemiyordu.

"Ben...ben sa-sadece...yarın gi-gideceğimiz için....seni görmek iste- istemiştim." Dedi ara ara nefeslenip zar zor konuşarak.

Taehyung dediklerini şimdilik bir kenara bırakarak ona hızlıca yaklaştı ve kürklü kafasını göğsüne yaklaştırdı jungkookun. Amacı kalp atışlarına bakmak, iyiyse nasıl yapacağını bilmemesine rağmen yardım çağıracaktı.

"Gıdıklanıyorum"dedi jungkook acı dolu sesiyle. Aslında sadece canı çok yanıyordu.

"Üstüme binebilir misin?"

Jungkook kafasını iki yana salladı "Çok uykum var tae, yapamam, yaptığın herşey için teşekkür ederim. Sanırım Öleceğim, git artık hadi"dedi gözlerini yavaşça kapatırken. Taehyung jungkooka öyle bir baktıki , jungkookun gözleri açık olsa taehyungun ona aşık olduğunu sanardı.

Belkide doğruydu. İlk başlarda sinir bozucu sakar ve başını beladan kurtaramayan bu genç, aslanın ister istemez güzel yüzü, etkileyici gülüşü ve hoş kokusuyla dikkatini çeksede, taehyung hep mesafeli davranıyordu. Ama gün geçtikçe ona çekildiğini hissediyor ve kendini hep çocuğu gizlice izlerken buluyordu.

Jungkook tam karanlığa kollarını saracakken göz yaşları nedeniyle ıslak ve kırmızı ter ve kanla karışık yanağını sıcak bir el tuttu. Jungkook duyduğu sıcaklıkla merak edip gözlerini yavaşça araladı. Acaba onu kurtarmaya mı gelmişlerdi? Belkide bir süredir baygındı ve şimdi uyanmıştı, hiç bir şey bilmiyor, kestiremiyordu. Karşısında Ay'ın ışığında parlayan esmer tenli iri, kaslı ve üst tarafı tamamen çıplak, altında sadece eski püskü bir kahverengi parça olan bir adam duruyordu. Simsiyah saçları, keskin çene hatları, orta büyüklükte burnu, vişne renginde dudaklarından kim olduğunu seçemesede, Ona çok güzel bal rengi çekik gözlerden geç olmadan kim olduğunu anlamıştı.

Esmerin en güzel tonu kim taehyung.

"Ölmeyeceksin jungkook, buna müsade etmeyeceğim güzelim"dedi esmer tenli onu kucağına almak için temkinle haraketlenirken. Jungkook zorlukla yutkundu "Taehyung?"dedi boğazınım acısıyla ve merakıyla kaşlarını çatarak . Boğazı çok acıyordu her yutkunuşunda, çakıl taşı yutmuş gibiydi ve su içmek için herşeyi yapardı.

Karşısında alt dudağını dişleyen esmer iri yapılı adam cidden taehyung muydu? Yoksa hayal miydi? Ama bal rengi gözleri jungkooka sevgiyle bakarken hiç hayal gibi gelmemişti, zaten jungkookta hayal olsun istemezdi ki.

Ama....ama dönüşmesinin taehyungun dediğine göre sadece bir yolu vardı.

Korku.

"Buradayım jungkook, buradayım bebeğim ve ölmene kesinlikle müsade etmeyeceğim"dedi esmer olan jungkooku yavaşça kucağına alırken. Jungkook bağırmamak için dilini ısırsada acı bir tıslamanın çıkmasını önleyemedi.

"Ama...sen...nasıl-"

"Şşhhh, sus. Yorma kendini"dedi esmer olan yavaşça ayağa kalkıp yürümeye başlarken. Canı çok acıdığı için acıyla inleyip başını kaslı kola yasladı jungkook ve dayanamayıp gözlerini gelen yorgunlukla kapattı. Kim bilir, belki uykunun kollarına belki uyku gibi gelen ölümün kollarına bıraktı kendisini.

***

Yoongi, hoseok ve jimin gülerek zamanın nasıl geçtiğini anlamadan kendi aralarında konuşurken ağaçların arasında çıkan iri yarı esmer teni ayda parlayan bir adam ve kucağında yaklaştıkça tanıdık birisini gördükleri gibi kalktılar.

Yoongi kucağındaki kişiye baktığında kanlar içerisinde olan jungkooku görür görmez gözlerini açtı.

"Jungkook!"diyip hemen esmer olanın yanına koştu.

"J-jungkook! Aç gözlerini...ne oldu sana?!"dedi yoongi ellerini jungkookun kan bulaşan yanağına koyarken.

Esmer olan düz bir sesle konuştu " Çabuk yardım getir ve bağırmayı kes"dedi sertçe yoongiye bakarak. Bir sahip çıkamamışlardı jungkooka. Her defasında nasıl yalnız gönderebiliyorlardı bu savunmasız çocuğu? Halbuki önceden de kendisiyle baş başa kalmıştı- ki taehyungun amacı sadece onları kaçırmaktı asla zarar vermek değildi-  yetmezmiş gibi bir de kaybolup saldırıya uğrayacaktı o olmasaydı. Hoş, jungkook'u korumak asla zoruna gitmiyordu hatta büyük bir zevk duyuyordu. İçgüdüleri yüzünde gözleri hep çocuğun üstünde oluyordu, yanında olsa da olmasa da. Ama hala nasıl yalnız gönderebiliyorlardı?

"Ne oldu ona? Söylesene?"dedi yoongi dolmuş gözlerini kırpıştırırken baygın yatan jungkooka bakarak.

"Derede yüzerken bir bağırma sesi duydum, hayvan saldırısına uğramış. Kan kaybediyor hızlı olun "dedi içinde ateşler yanmasına rağmen yine düz bir sesle.

Jimin ise çoktan görevlilerle yanlarına gelmişti.

***

"Jeon jungkook, 20 yaşında, babasına haber verildi, hayvan saldırısına uğramış ve çok kan kaybediyor"

Sedyenin başındaki beyaz kıyafetli orta boylarda kahverengi kısa saçlı hemşire hem hızlı hızlı sedyeyi ameliyat yerinde sürükleyip doktorun yanında yürüyor hem de jungkook hakkında bilgiler veriyordu. Ağzında maske olduğu için sesi boğuk çıksada şuan onunla ilgilenemezlerdi.

"Hastadan 1 tüp kan alınıp kan grubuna bakılsın, ameliyathaneyi hazırlayın geliyorum"dedi doktor çenesinde olan beyaz maskeyi yüzüne kapatırken.
Hemşire " Ama çok kan kaybı var doktor, ya dayanamazsa " dedi üzgünce sedyedeki kan içinde olan çocuğa birde uzun boylu kumral doktora bakarak. Doktor sert çıkan sesiyle "Başka nasıl kan grubuna bakabiliriz? Dediğimi yap, hızlı olun" dedi sedyede yüzü kan olan jungkooka kaşlarını çatıp bakarak." Tamam doktor Bey, nasıl isterseniz"diyip hemen doktorun yanından uzaklaştı hemşire. O sırada yoongi hastanenin terasında sigara içiyor ve gece ışıklarla parlayan manzaraya boş gözlerle bakıyordu. Jimin ve hoseok ise öylece çaresizce ve sessizce oturuyorlardı. Yoongi son dumanını havaya karşısmasını sağladıktan sonra izmariti aşağıya attı. "Özür dilerim"dedi fısıltıyla.

"Özür dilerim"dedi yine sessizce. Hastaneye geldikleri gibi jungkook sedyeye yatırılmış ve hemen onu götürmüşlerdi üstündeki kanlı kıyafetlerden kurtulmak için. Yoongi gelmek istesede hemşiler izin vermemişti, yoongi bağırıp gitmek istediğini söyleyince doktor dayanamamış ona ayak bağı olmamasını, daha fazla sorun çıkartırsa hastaneden atılacağını söylemişti. Yoongi her ne kadar doktoru gebertme isteği gelsede sırf jungkook için jiminin onu terasa doğru yönlendirmesine ses etmemişti.

Jimin başını kaldırıp bir şeyler mırıldanan yoongiye baktığında omuzlarının sarsılıyor olduğunu görünce hemen ayağa kalktı ve koşar adımlarla yoonginin yanına gelip yandan beline sıkıca sarıldı. "Sorun yok yoongi, iyi olacak jungkook, iyi olacağız."dedi jimin teselli edercesine Yoonginin jungkooka sarılması yüzünden kan olan beyaz tişörtünün üstünden tek eliyle omzunu patpatlarken.

Yoongi kafasını iki yana salladı "İyi olmayacak, halini görmedin mi? Hep benim yüzümden, yine yalnız gitmesine müsade ettim. İzin vermeseydim şimd- şimdi bizimle olacaktı."dedi yoongi acıyla konuşup burnunu çekerken. Kendisini kandırmaya gerek yoktu, jungkookun halini görmüştü. Ayrıca onu getiren iri yarı adam da ortalıklarda görünmüyordu.

Jimin kafasını iki yana salladı "Şşhhh, senin bir suçun yok. Böyle olacağını bilemezdin sevgilim, güven bana. Sana hiç yalan söyler miyim ben?"dedi geriye çekilip Yoonginin kızaran yaşlı gözlerine bakarken. Dudakları kurumuş, burnu akıp duruyor ve açık kahve gözleri kızarmıştı. Beyaz teni ise solgunlaşmıştı. Yoongi jiminin güven veren yaşlı gözlerine bakıp ağır ağır kafasını sağa sola salladı. "Söylemezsin"dedi kısık sesle. Sanki uzun zaman tanıyor gibiydi- ki içten içe tanıyordu ama henüz farkında değildi- ve ona güvenmek istemişti.
Güvenecektide. Jimin gülümseyip yoonginin soğuk kemikli büyük elini tuttu "Hadi gidelim, jungkookun bize ihtiyacı var yoongi"dedi sevdiği adama güç vermek ister gibi gülümseyerek. Yoongi zar zor gülümsemeye çalışarak başını salladı.

Jimin olmasa şuanda kriz bile geçirebilirdi.

***

Yoongiden

Ameliyathanenin önünde diz çöküp oturmuş, jungkooku bekliyorduk. Geldiğimizde doktorlar bizden teker teker 1 tüp kan almıştı. Hangisi uyumlu ise o kişi jungkooka kan verecekti. Jungkook öyle geldiğinde jimin görevlilere ve hocalara haber vermişti. Hocalar bizi götürmeyeceklerini kampta kalmamızı söylesede taksiyle ambulansı takip etmiştik. Onu nasıl yalnız bırakabilirdim ki? Hemde benim yüzümden yaşam savaşı verirken. Aptal kafam! O kadar ölümle burun buruna gelmesine rağmen hala onu nasıl yalnız göndermiştim ki? İğrenç bir insandım iğrenç, iğrenç bir arkadaş... Onu kaybetme düşüncesi bile nefesimi kesiyor, kendimden iğrenmemi sağlıyordu. İyileşirse bir daha onu asla yalnız bırakmayacaktım. Sürekli kardeşimi koruyacaktım.

Yine dalgınlığıma denk gelmiş olacakki doktorun adımı seslenmesiyle hemen başımı yukarıya kaldırdım.

"Min yoongi?"

Hemen ayağa kalktım.

"Evet?"

"Negatif"dedi beyaz önlüklü orta yaşlarda bir doktor.

Kaşlarımı çattım, neyden bahsediyordu?

"Park jimin?"

"Evet?"

"Negatif"

"Hun seung?"

"Benim"

"Negatif"

Doktor kağıda bakıp bakıp birşeyler söylüyordu. Bekle...

"Kan testi mi bunlar?"dedim dehşet verici sesimle. Kafam o kadar dağınıktıki hiçbirşey algılayamıyordum. Doktor bana bakıp başını salladı ve kağıda bakıp okumaya devam etti.

"Jung hoseok?"

"Evet"dedi hoseok dudağını alt dişleriyle kıstırırken.

"Pozitif"

Doktora tıslayıp ona yaklaştım "sabahtan beri salak salak okuyorsun, kim uyumluysa söyle artık! arkadaşım ölmek üzere gerizekalı!".

Jimin kolumdan tutup bana baktı " yoongi hayatım sakin ol, hoseok uyumluymuş duymadın mı?"dedi jimin bana yorgunca gülümserken. Ben ağlarken o da ağlamıştı, bu yüzden aşık olduğum kahveleri kızarıktı.

Jimin gözlerime sevinçle bakıp jungkookun kurtulacağı gözümde canlanırken kaşlarımın çatıklığı gittiğinde gülerek karşımdaki güzeller güzeli sevgilime sarıldım. Ona sarıldığımda sanki bütün kötü düşüncelerim uçuyor, huzur buluyordum küçüğümün kollarında. O kadar aptaldımki her şeye geç kalıyordum.

"Tanrıya şükür"dedim sessizce sevinirken. Uyumlu kan bulunmuştu geç olmadan, tanrıya şükür.

"Hoseok bey, sizi hemen alalım lütfen. Kan vermeye onayınız var mı?"dedi doktor Hoseoka sorarcasına bakarak.

Hoseokun sevinçli sesini duyduğumda derin rahat bir nefes verdim "Tabiki var hemen gidelim"dedi doktordan önce yürümeye başlayarak.

Aklıma gelen şeyle kaşlarımı çattım. Jungkooku bulan adam neredeydi?

"Sevgilim? "

"Hm, efendim?"

"Jungkooku bulan adam nerede?"

"Üstü başı müsait olmadığı için gelmedi sanırım"dedi omuz silkerek jimin.

Başımı sallayıp jiminin güvenli ve sıcacık kollarından hiç istemesemde yavaşça ayrılmıştım.

***

"Jeon jungkookun yakınları siz misiniz?"dedi hemşire ağzında beyaz maske olan kahverengi kısa saçlı kız.Sesinin boğuk çıktığını anlamış olacakki maskesini çenesine kadar indirdi.

Herkes ayağa kalkıp onaylayan mırıltılar çıkardı.

"Jungkook nasıl?"diye merakla soran yoongi oldu.

Hemşire gülümsedi "Çok güçlü bir arkadaşınız var, ameliyatı atlattı. Hayati riski olmadığı için Şimdi normal odaya alınacak"dedi ve geçmiş olsun diyip yanlarından geçti. Yoongi gözlerini kapatıp tanrıya şükrettikten sonra gülümsedi. Jungkook yaşıyordu, savaşı kazanmıştı.

"Yoongi bak! Sana ne demiştim ben?"dedi jimin sevinçle kahkaha atıp yoongiye kocaman sarılırken. Yoongi de başını sallayıp gülümseyip sırtına kollarını sararak sıkı sıkı sarıldı.

Bir kaç ses gelince yoongi jiminden ayrılarak ameliyathanenin kapısına baktı. Jungkook gözleri kapalı sedyede yatılı halde gidiyordu.

***

"Onu ne zaman görebiliriz?"dedi jimin kağıtlarla uğraşan ayaktaki hemşireye. "Gözlerini açınca yormamak şartıyla görebilirsiniz bayım"dedi gülümseyerek hemşire. Jimin teşekkür edip elindeki kahvelerle yoongiye doğru yürüdü. "Gözlerini açınca görebilirmişiz"dedi elindeki kahveyi yoongiye uzatırken. Yoongi kısaca teşekkür edip başını salladı ve jungkookun olduğu odasının büyük camından, gözleri kapalı bir şekilde alete bağlı beyaz çarşaflı yatakta yatan arkadaşına baktı. Gözleri hala kapalıydı, üstü başını temizledikleri kan olamayan vücudundan belliydi. Beyaz teni ise çok solmuştu.

"Jungkook nerede?"

Yoongi duyduğu soğuk tanıdık sesle başını yana çevirdi. O adam gelmişti.

"Jungkooku bir yerden mi tanıyorsun? Ayrıca adını nereden biliyorsun?"dedi yoongi sakince ona yaklaşırken. Tamam, onu kurtardığı için minnettardı ama bu adamda bilmediği garip bir şeyler vardı.

Ve bu Yoonginin hiç hoşuna gitmemişti.

"İlk önce ben sual sordum insan, cevapla artık"dedi taehyung kaşlarını çatarken.

"Ben de sana bir soru sordum"dedi yoongi dik dik bakarken. Karşısındaki siyah pantolonlu ve kaslarını ortaya seren beyaz tişörtlü simsiyah saçlı ve bal rengi gözü olan adam her ne kadar iri yarı gözükse de bu yoongiyi korkutmaya yetemezdi. Arkadaşını kurtardığı için ona karşı kibar olmalıydı belki ama karşısındaki adam yoongiye güven verici gelmiyordu. Ve kabaydı da.

"Bana itaatsizlik mi yapıyorsun sen?"dedi taehyung çenesini kasarken dişlerinin arasından. Aslan bedeninde olsa jungkookun etrafında dolanan bu kedi görünümlü oğlanı ilk önce parçalamakla başlayabilirdi. Sinirini bozuyordu.

Jungkooku çok kıskanıyordu, herkesten herşeyden.

Yoongi alaylıca güldü "itaatsizlik mi? Kimsin sen kral frediriğin oğlu prens falan mı?"dedi sonlara doğru alayla gülüp aniden yüzü ciddi bir hal alırken.

Taehyung gözlerini kapattı "Şu an gerçekten aslan olsaydım seni parçalardım buna emin ol"dedi az önceki sessiz düşüncelerini dıştan söyleyip yumruklarını sıkarken.

Yoongi duyduğu cümleyle alayla gülüp elindeki kahvesinden bir yudum aldı "Akıl hastanesi bir alt caddede kalıyor"dedi sahte bir şekilde gülümseyip arkasını dönerken. Taehyung tam ona atılacakken jimin kolundan tuttu "Siz onun kusuruna bakmayın lütfen, biraz gergin"dedi gergince gülümseyip. Taehyung kolunu kurtarıp kaşlarını çattı "jungkook?"dedi dişlerinin arasından. Jimin yutkunup boğazını temizledi " O iyi, normal odada, uyanmasını bekliyoruz"dedi jimin içten şekilde gülümsemeye çalışarak. Bugün herkes gergindi cidden, karşısındaki iri yarı adamda dahil. Zira herkese her an saldıracakmış gibi bakıyordu. Jimin bu adamın kim olduğunu ve jungkookla ne işi olduğunu bilmesede sorun yaratmamak istiyordu. Taehyung birşey demeden jiminin gösterdiği odaya doğru hızlı adımlarla yöneldi ve kapıyı kulpundan tutup hızla açarak içeriye girdikten sonra kapıyı sertçe kapatıp anahtarı iki kez sağa çevirerek kilitledi.

Yoongi bu durum karşısında sonradan fark edip elindeki kahveyi sertçe yere attı ve bağırıdı "Bu sik kafalı ne yapıyor?!"dedi sinirle bağırıp yumruklarını sıkarak. Daha kim olduğunu bile bilmiyordu ve jungkook için endişeleniyordu. Ona bir şey yaparsa Tanrı şahit onu yaşatmaz kendi elleriyle gebertirdi.

Jimin ise yoonginin sinirli bağırmasıyla onlara doğru gelen sabahki hemşirenin yanına koştu " Daha yeni bir adam jungkookun yanına izinsiz girdi hanımefendi, yardımcı olur musunuz?"dedi jimin endişeyle. Bir sorun çıksın istemiyordu. Hemşire gülümsedi "Şu yapılı adamdan mı bahsediyorsunuz, ah, onun izni var. Yani görmek istediğini söyledi bende kabul ettim,yakınıymış."dedi hemşire garip bir şekilde hipnoz olmuş gibi robot misali konuşurken, ardından başka bir şey demeden rastgele bir odaya girdi. Jimin kaşlarını çattı "Neyi var bunun böyle?" Dedi odaya giren hemşirenin arkasından merakla bakarak.

Bilmiyorduki taehyung hemşireyi zorluk çıkarınca onu gözleriyle hipnoz etmişti.

Taehyung yavaşça camın önüne geldi mavi perdesini sertçe yana çekerek içerinin görünmesine engel oldu.

"Aç şu kapıyı gerizekalı! Eğer ona bir şey yaparsan seni doğduğuna pişman ederim!"

Taehyung kapıyı zorlayıp bağıran yoongiyi es geçti ve gözleri kapalı yatan jungookun yanına adımlayarak, ardından baş ucundaki tekli siyah deri koltuğa oturdu. Gözleri jungkook'un kurumuş dudaklarında, solmuş teninde, belli olacak şekilde kanla kaplanmış saçlarına, ağzındaki oksijen makinesine ve yanağında yara izi olan çocuğun her bir zerresinde gezindi. Kalbinde bir sızı oluşsa da hemen toparlanıp iç çekti. Çocuğunu böyle görmek kesinlikle sinirlerine ve kalbine iyi gelmemişti.

"Jungkook...benim biricik güzelim, uyan hadi"dedi karşısındaki yatan çocuğun solgun beyaz kendi eline göre zarif ve küçük olan soğuk elini tutarak. Taehyung jungkook onu sevdiğinde ellerinin sıcacık olduğunu hatırladı ve bu istemsizce kalbini daha fazla ağrıttı. Ne ara bu kadar önemsemişti bu çocuğu? Ne ara sıcaklığına muhtaç olup, o güzel kokusunu duymak için uyurken sarılmak istemişti? Ne ara güzel gözlerine ve donuk kalbini bile hızlandıran gülüşüne tutulmuştu?

Hangi ara?

Jungkook gözlerini açmadı. Taehyung içindeki endişeyle huzursuz olsa da soğukkanlı olmayı başarmıştı. Çocuğuna bağlı bu aletler neyin nesiydi bilmiyordu ama ona dokunurken bile dikkat ediyordu, bu yüzden aletlere dokunmadı.

"İyisin birtanem, hadi uyan"dedi eğilip çocuğun elinin üstünü öperek. İçindeki bir ses uyanacağına dair şeyler söylüyordu ve taehyung vazgeçmek istemiyordu. Jungkook uyanana kadar burada kalacaktı.

Yanında.

Jungkook yine gözlerini açmadı.

"Ben geldim, taehyung, hadi uyansana jungkook"dedi jungkookun kan olmasına rağmen hala yumuşacık kumral saçlarını okşarken.

Jungkook boğuk gelen sesle bir süre sonra yanan gözlerini yavaşça araladı. Bilinci yerine yeni yeni geliyor, ne olduğunu hatırlamak ister gibi gözlerini kırpıştırıyordu.

Taehyung bunu görür görmez ilk defa kalbi heyecandan hızlanmış içi kıpır kıpır olmuştu ve uzun bir aradan sonra kocaman gülümsemişti.

Jungkook yutkunarak gözlerini kapatmamaya çalıştı zira hala çok yorgundu ve uykusu vardı. Ağrısı ve acısıda kendini hatırlatmıştı
"T-tae"dedi sessizce konuşmaya çalışırken. Boğazı çok acıyordu, hem bağırdığı için hemde susuz kaldığı içindi ve hala su içmemişti. Taehyung gülümsemesini silmeden "Buradayım jungkook"dedi güven verici sesiyle.

Jungkook gülümsedi "Çok yakışıklısın"dedi alakasız bir anda. Ama cidden öyleydi. Simsiyah hafif uzun saçları-ki bazı perçmeleri alnını kapatıyordu-, bal rengi gözleri, Keskin çene hatları, koca cüssesi, vişne renginde dudakları, herşeyi işte. Jungkook bıkmadan karşısındaki iri adamı sabaha kadar inceleyebilir, burnunun ucundaki beni saatlerce öpebilirdi. Ay ışığında onu gördüğünü anımsıyordu ama kesik kesikti herşey.

Taehyung bunu beklemediğinden kaşlarını anlamayarak çattı. İltifat almayalı uzun zaman oluyordu bu yüzden şaşırmıştı, hem de karşısındaki güzel oğlana boş olmadığını bilerek.

Bir süre ne diyeceğini bilemediğinden boğazını temizledi "Sen de çok güzelsin"dedi bal rengi gözleriyle jungkookun iri ve siyah gözlerine bakarak.

Kalbi neden böyle hızlandığını bilemediği için yerinde kıpırdandı taehyung.

"Aç şu kapıyı lanet adam!"

"Yoongi sakin ol!"

Jungkook duyduğu bağırma sesiyle kaşlarını çatarken taehyung göz devirmiş, odanın etrafına hala yerinde olan özel güçleriyle ses duyulmaması için bir şeyler fısıldayıp seslerin kesilmesini sağlamıştı. Her ne kadar insana dönüşse bile hala ona büyü yapan kadının  sayesinde üstünde büyü taşıyordu.

Jungkook anında kesilen seslere anlam veremezken karşısındaki heybetli adama baktı.

Jungkook adamın çekiciliği karşısında yutkundu "İnsan olmuşsun?"dedi yeni fark eder gibi. Yeni fark etmiyordu ama konusunu açmak için zamanlama uygundu sanırım. Taehyung derin nefes alıp yüzünde hiç bir mimik yokken bir anda ayağa kalktı. Jungkook hemen kaşlarını çattı endişeyle" Gidecek misin? Gitme, tamam sustum"dedi suratını asarak.

Taehyung bir şey demeyip yüzündeki ufak sırıtşla yatağın diğer tarafına geçip sürahiden bardağa su doldurdu.

"Gitmiyorum"dedi bardağa su doldururken.

Su dolunca bardağı eline aldı ve eski yerine geçti. Jungkook su içeceğini anlayıp taehyung yardımıyla tıslıyarak doğruldu. taehyung elindeki bardağı jungkookun kurumuş dudaklarına götürdü ve jungkook suyu içmeye başladı. Suya doyduğunu anlayınca eliyle bardağı hafif ittirdi. "Teşekkür ederim taehyung"dedi gülümseyerek. Taehyung sadece başını salladı.

"Ağrın sızın var mı güzelim?" Dedi ilgiyle bal gözleriyle karşısındaki güzel çocuğa bakarak. Ona bakınca resmen kasıkları sızlıyor, kollarının arasına alıp saklamak sonsuza kadar bebek kokusunu solumak istiyordu.

Jungkook alt dudağını utançla ısırırken başını iki yana salladı. "Şey yok, sadece kolum çok sızlıyor o kadar" dedi hızlanan kalbiyle dudaklarını birbirine bastırarak. Böylece minik gamzeleri ortaya çıkmış, kaslı esmer adamın yavaşça yüzüne doğru eğilmesine neden olmuştu.

"Sen, nasıl böyle güzelsin? 150 yıllık hayatımda, senin gibi kimse görmedim jungkook.Seni görünce dişlerim kaşınıyor hakim olamıyorum kendime, saklamak istiyorum seni. Tek benim olmanı istiyorum, kimsenin teni daha önce bu kadar ait hissettirmemişti, kokundan daha güzel bir şey yok. Sanki bana aitsin." dedi boğuk sesiyle Jungkookun her bir yüzünün karışını incelerken. Bunları sadece içinden geldiği için söylüyor, karşısındaki çocuğa her seferinde bakınca tekrar hayran kalıyordu. Ardından esmer adam dayanamamış dolgun dudaklarını jungookun minik gamzesine bastırmış, kalbi hızla atarken tekrar yerine oturmuştu. Jungkookun karşısında neden böyle aptal gibi hissediyordu hiç bilmiyordu ama sebebini artık tahmin ediyordu.

Tek bildiği şey karşısında mavi hastane kıyafetleri olan, kumral saçlı, yüzüne uyan burnu, pembe dudaklı, iri bambu kendisine şaşkınca bakan siyah gözlü çocuğu yemek isteyişiydi. O kadar güzel görünüyorduki jungkook, insan olmasını sağlayan 'korku' bile gururunu incitmemişti.

"Şey ben...uhmm ben, yani. Sana aiti- şey yani teşekkür ederim"dedi jungkook kesilen nefesiyle utançla konuşup elleriyle oynayarak. Yanağında hala yapılı adamın dudaklarının sıcaklığı ve sızısı varken ne diyeceğini bilememiş, algısı yok olmuştu sanki.

"Ve yine teşekkür ederim" dedi jungkook beyaz tişörtlü kaslı adamın yakışıklı ve cekici yüzüne bakıp gülümserken.

Taehyung anlamadığı bu teşekkür için hafifçe kaşlarını çattı.

"Hayatımı her fırsatta kurtardığın için"diye ekledi jungkook. Taehyung gülümsedi "İyiliğimin mükafatını alabilir miyim acaba?"dedi sırıtarak. Jungkook kaşlarını anlamayarak çatarak boğazını temizledi. Bir kerede karşılıksız dursun be!

"Tabii, ne istersin aslan bey?"dedi jungkook tek kaşını kaldırıp gülümserken. Enerjisi bir beş dakika önce yokken şimdi hoşlandığı adamla aynı ortamda olmak onu heyecanlandırmıştı. Ve onun sayesinde kendisini iyi hissediyordu.

Taehyung omuz silkti "seni"dedi basitçe.

Jungkook gözlerini dehşetle açtı.

"N-ne?"

Yine mi?

****

Bölüm sonu okuduğunuz için teşekkür ederim sizi swviyorumm muckkkkkkkk oy ve yorum yapın ciciklerimmm olir miiiiii

Kim taehyung ormandaki hali (temsili) piinterest yok aq yüklemeye üşendim reelste karşıma çıktı idare edin 🥰🥰

Buda hastanedeki 😈🥰🥰

Continue Reading

You'll Also Like

790 99 3
"Tanrı şahidim olsun ki, seni ayağa kaldıracağım ve sen de özgürce koşacaksın Jeon..." "Eskisi gibi özgürce ve istediğin kadar koşacaksın... köpeğinl...
37.1K 3.2K 38
Her zamanki gibi okuluna Motorla giden Jungkook yolunun ustunde beklenmedik lacivert bir suprizle karşılaşır Texting/düz yazı
689K 56.9K 28
jungkook yurttan atıldıktan sonra ona evini açan arkadaşının abisine aşık olmuştu. text•
328K 13.1K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...