Zamanı Dolmuş Kelebek

By viovetica

1.8K 173 294

Hare aldığı büyük bir iş teklifi ile hiç bilmediği bir ülkeye gelmiştir. Zar zor da olsa samimi bir ortamı ol... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. bolum
10. bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm

6. Bölüm

115 15 25
By viovetica

Oy vermeyi unutmayın olur mu?

Keyifli okumalar!

🦊🩹

Kulağıma her taraftan sesler doluyordu. Salon artık daha çok kalabalıktı ve içeriyi yabancı bir müzik doldurmuştu. Koralp keskin sert adımlarıyla , elindeki viski bardağını asla bırakmadan bize doğru yürüyor ve bir yandan da viskisini yudumluyordu.

" Şuan bir ilk yaşanıyor ve ben hala şoktayım!" Dedi Sinan yanımdan , hayretler içerisinde. Nedenini bilmediğim bir şekilde bu cümlesine gülmüştüm. Arkamdan bir kaç kadın grubu olduğunu tahmin ettiğim sesleri duydum.

" Koralp bey mi o gelen? Yok artık! Hiçbir zaman davetlere gelmemişti." Dedi ince sesli bir kadın. Bardak masaya konuldu.

" Çünkü koralp bey böyle şeyleri saçma bulur da ondan." Dedi bezgin bir ifadeyle , başka bir kadın. Koralp bey masamıza gelip karşımda durduğunda başımla selam verip tebessüm etmiştim.

" Merhaba." Dedim gülümseyerek. O bana baktıkça konuşmam gerekiyormuş hissiyatına kapılıyordum. Viski bardağını masaya şarap bardağımın hemen yanına koydu. Kafasını sallayıp göz ucuyla bana bakıp sinana baktı.

" Nasıl gidiyor?" Dedi koralp göz kırpıp. Sinan omzunu silkip etrafa baktı daha sonra bana döndü.

" Etraf ile çok ilgilenmedim ama yanımda buradaki herkese taş çıkartacak bir kadın var." Dedi Sinan çapkın bir gülümsemeyle. Koralp'in kaşları havalandı ve bana baktı. Sinan elini bana uzattığında ilk başta anlamasam da elini tuttum ve Sinan beni kendi etrafımda döndürdü. Sanki beni koralp'e göstermek istiyormuşcasına beni yürütüp koralp'in yanına götürdü ve bir kez daha kendi etrafımda döndürdü. Saçlarımın uçları hafiften koralp'in çenesine değmişti. " Yanımda böyle bir kadın varken başka bir yere odaklanmak zor oluyor ahbap." Dedi Sinan böbürlenerek. Sanırım bu gece bitene kadar beni iltifatlara boğacaktı. Gülümseyip yerime geçtim ve ellerimi masaya yerleştirdim.

" Teşekkür ederim sinan ama lütfen beni bütün gece herkesin ortasında iltifatlara boğma!" Dedim sitemle. Sinan kocaman gülümseyip omzuyla omzuma vurdu ve önümüzden geçen garsondan iki viski aldı. Birisini koralp'e birisini de bana uzatmıştı. Koralp viskisinden koca bir yudum aldı ve bir dirseğini masaya yerleştirip etrafa baktı birisini arar gibi.

" Gerçekten çok sıkıcı!" Dedi koralp sıkıntıyla. Viskiyi kafama diktiğimde boğazımı yakmıştı. Hafifçe öksürüp etrafı incelediğimde çoğu kişinin dans ettiğini fark ettim.

" Niye geldin o zaman? Hem ilk defa sıkıcı davetlere katıldığını görüyorum." Dedi Sinan merakla. Sıkıcı kısmını vurgulamıştı. Koralp omzunu silkip viskisini yudumlamaya devam etti. Sıkıntıdan elimde tuttuğum viski bardağı ile oynuyor ve etrafa bakıyordum. En sonunda oflayıp bardağı masaya bıraktım ve sinana baktım.

" Sıkıldıysan dans edelim mi?" Dedi Sinan bakışlarımı anlayarak. Gülümseyip kafamı salladım ve uzattığı elini tuttum.

" Olur." Masadan ayrılıp ortaya dans edenlerin arasına karıştığımızda yeni bir şarkı açılmıştı.

"Senin ellerindeyim
Düşlerindeyim, gülüşlerindeyim."

Bir elim sinanın omzuna yerleştiğinde Sinan elini beline koymuş diğer eliyle de diğer elimi tutup yavaş adımlarla müziğin ritmine uyumlu bir şekilde dansa başlamıştık. Uzakta masalarda duran insanların gözleri bizim üzerimize toplanmıştı. Rahatsız edici durumun karşısında biraz kasılmıştım. Sanırım yarından itibaren holding'de sinanla bizim birlikte davete gelişimiz konuşulacaktı.

" Kaybolan soluk gidişlerin
Canım sevgilim artık ölmeyelim.."
Sinan biraz kulağıma eğildiğinde bende biraz ona yaklaşmıştım.

" Çoğu gözlerin bizim üzerimizde olması rahatsız edici." Dedi mırıldanarak. Aklımı okuyordu yoksa bu onu da rahatsız ediyordu? Gülümsedim ve düşündüğüm şeyi dile getirdim.

"Boşluğun dibinde yalnızım
Biraz kararsızım."

" Aklımı mı okuyorsun yoksa bu durum seni de mi rahatsız ediyor?" Dedim gülerek. Kafamı sola çevirdim ve bizi dik bakışla izleyen koralp'e baktım. Sinanın dönmesi ile bakış açım değişmişti.

" Sürekli magazinlerde boy boy fotoğraflarımın , videolarımın olduğuna bakma her zaman olmasa da genellikle rahatsız edici bir durum aslında." Dedi Sinan ciddiyetle. Kafamı salladığımda gülmemek için alt dudağımı ısırdım.

"Kendinden utanır mısın?
Sonum belki en başımdır.." Sinan gülümsedi ve beni kendi etrafımda döndürüp göğsüne doğru çekti. Eğlenmeye başladığımı gösteren kahkaham ile çaprazımızdaki çift bize imrenerek bakmıştı. La havle diyesim geliyor benim ama! Derin bir nefes alıp etrafa baktığımda koralp'in de sarışın bir kadın ile dans ettiğini gördüm.

" Yollar karışmıştır
Ben olmadan kaçamaz mısın?"

" Çok sıkıcı aslında sürekli böyle davetlere gitmek ve sürekli etrafındaki insanların gözlerinin üzerinde olması , muhabirlerin sorularıyla sıkıştırılmak.." Dedim dalgınca. Sinan kafasını salladığında koralp bize yaklaşmıştı kadın ile.

" Eşleri değiştirelim mi?" Dedi koralp düz bir sesle. Gözleri benim yüzümde dolaştı. Sinan'ın elleri benden uzaklaştı ve bir adım geriye çekildi.

" Hay hay! Her ne kadar davetin en güzel ve ateşli kızını sana bırakmak istemesemde bana uyar." Dedi Sinan sonlara doğru koralp'e doğru eğilerek. Sarışın kadına baktığımda sinanı duymamıştı çünkü o sırada beni beğeni ile süzüyordu. Derin bir nefes alıp verdiğimde Sinan kadının elini tuttu ve bizden uzaklaştılar. Peşlerinden bakarken belimde güçlü bir elin varlığını hissetmiştim. Ve o el tarafından ileriye doğru çekilmiştim. Gözlerim koralp'in gözlerini bulduğunda iki elimi de tutup boynunda birleştirdi ve belimi iki eliyle sıkıca kavradı.

" Düşerdim yamaçlarından
Sapsarı saçlarından, avuçlarından.." koralp biraz daha bana yaklaşınca bedenlerimiz neredeyse birbirine yapışacaktı. Şarkının en güzel yerine geldiğimizde gözümü kapatıp kendimi şarkıya ve koralp'in adımlarına bırakmıştım. Şarkının her bir noktasını adımlarımızla yaşıyor gibi hissediyordum. Koralp beni döndürdü ve göğsüne çekti hızlıca. Belimdeki eli biraz yukarı kaydı ve sırtımda baskı uygulayarak başımı göğsüne yaslamamı sağlamıştı. Bunu bilerek mi yapmıştı o an kestiremedim ama üzerinde durmayarak bu kez an'ı yaşamaya karar verdim.

" Yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi
Beni kendinden kurtar.." Şarkının nakaratı tekrarlanırken koralp'in sesi ile gözlerimi açıp başımı kaldırdım.

" Terasa çıkalım mı?" Dedi koralp mırıldanarak. Etrafa baktım. Sinanı aradı gözlerim fakat bulamamıştım. Tekrardan koralp bey'e döndüm ve omuz silktim.

" Olur fark etmez." Dedim kısık bir sesle. Açıkcası bende bu kalabalıktan uzaklaşmak istiyordum o yüzden işime gelirdi. Dans etmeyi bıraktık ve koralp'in peşinden gittim. O mu çok hızlı yürüyordu yoksa ben mi yavaştım bilmiyorum ama koşar adımlarla peşinde ilerliyordum. Belli de bunu fark ettiği için adımlarını bilhassa yavaşlatıp arkasına bakmıştı. Ayağıma baktığını görmem ile yanına geçtim ve yüzüne ters bir ifadeyle baktım.

" O ayakkabılar acıtmıyor mu ayağını?" Dedi merakla. Ayakkabıma baktım ve bakışlarımı koralp'in gözlerine çevirdim. Kafamı olumsuz anlamda salladığım sırada gri bir kapının önüne gelmiştik.

" Alıştığın zaman bir sorun olmuyor ama bazen yani çok uzun süre topuklu ile durduğunda acıtıyor." Dedim düz bir sesle. Koralp kafasını sallayıp kapıyı açtı ve benim geçmemi bekledi. Kafamı hafifçe eğip içeri girdim ve yüzüme esen soğuk rüzgar ile derin bir nefes çektim içime.

" Oh be dünya varmış!" Dedim neşeyle. Koralp'in güldüğünü işittim. Terasın ortasında durmamak amacıyla kenara geçtim ve ayakkabılarımı çıkartıp çatıya çıkmaya başladım.

" Hop hop! Ne yapıyorsun ya sen?" Dediğini duydum koralp'in. Ellerimle baskı uygulayarak kenara çıktım ve kendimi yukarıya doğru çektim. Çatıya oturup ayaklarımı aşağı doğru sallandırdığım sırada koralp'in kafasını iki yana sallayıp bir şeyler mırıldandığını duydum.

" Düşebilirdin! Hala da düşebilirsin in oradan!" Dedi koralp sert bir sesle. Kaşları çatılmış elleri cebinde ve duvara yaslanmış bir şekilde beni izliyordu. Omzumu umursamazca silkerek önüme döndüm ve rüzgarın saçlarımı dağıtmasını neşeyle izledim. Bacaklarıma bir şeyin geldiğini hissettiğimde hemen kafamı eğdim. Koralp bana ceketini vermişti. Koralp'e döndüğüm sırada koralp benim yanıma geliyordu. Tek hamlede çatıya çıkıp yanıma oturdu ve o da benden uzun olan bacaklarını aşağı sallandırdı. Koralp başını yukarı çevirip gökyüzünü izlerken ben hala yüzünü inceliyordum. Terası incelemeye başladığımda terasın ortasında duran kediyi yeni fark etmiştim. Dudaklarımın arasından bir kaç mırıltı yükseldiğinde koralp önce bana sonra benim baktığım yere baktı.

" Sokak kedisi." Dedi gülümseyerek. Yüzünü bana çevirmemişti ama ben güldüğünü sesinden anlamıştım. Turuncu beyaz çizgileri olan mavi gözlü bir kediydi ve yerde yuvarlanıp duruyordu. Derin bir nefes verdim. Gözlerim koralp'e çevrildiği sırada kedinin ince bir ses ile miyavlayıp yuvarlanması ile gözüm kediye döndü. Hareketleri çok komik ve tatlıydı ayrıca kedi hafiften tombul gibiydi , suratı ise yavru kedi suratı gibiydi bu onu daha da tatlı yapıyordu. Kediye bakarken iç çektim.

" Sokak kedileri... Her insan tarafından farklı isimler takılmasına rağmen en sonunda hepsi gidiyor. Birine bir isim adıyorsan onu bırakman gerekir. Bu o kadar basit bir şey değil." Dedim bir anda. Koralp'in bakışları yavaşça bana çevrildi. Bir süre sessizce yüzüme baktı ve yüzümü inceledi. Yutkunup kediye baktım ve tekrardan koralp'e baktım. " Yani... öyle aklıma geldi.. kediyi görünce.. Hem çok tatlı bir kediymiş." Diye ekledim kısık bir sesle. Koralp kafasını salladı sadece ve gözlerimin içine bakmaya devam etti.

" Güzel sözmüş ama." Dedi koralp kafasını aşağı yukarı sallayarak. Sözüne karşılık sadece gülümsedim ve kendimi geriye doğru bırakıp sırtımı yer ile birleştirdim. Bakışlarımı bir tarafı koyu mavi bir tarafı hafif açık mavi ve yıldızlar dolu gökyüzüne çevirdim. Bir çakmak sesi duyuldu ve sigaranın kokusu burnuma kadar geldiğinde hafiften yüzümü buruşturdum.

" Bu zıkkımı nasıl içiyorsunuz ya?" Dedim sinirle. Koralp omzunun üzerinden bana baktı daha sonra da sigarasına şöyle bir baktı. Yüzümü buruşturduğumu gördüğünde daha yeni yakmasına rağmen sigarasını aşağı atıp kafasını benden öbür tarafa çevirdi ve son dumanını üfledi. Kaşlarım havalandığında diyecek bir şey bulamamıştım ama şaşkınlıkla " Kalsaydı? Sordum sadece kokusu bile güzel gelmiyor bana." Dedim mahçubiyetle. Koralp omuz silkti.

" İstiyorsanız sigaranızı içmeye devam edebilirsiniz , ben rahatsız olmam." Dedim gülümseyerek. Koralp bana baktı ve dilini damağına vurup bir "ck" sesi çıkarttı.

" Daha sonra da içerim sigarayı şimdi güzel kokunu bozmayalım senin." Dedi Göz kırparak. Yüzümdeki gülümseme hala yerini korurken bakışlarımı yıldızlara çevirip tekrar koralp'e baktım. İçten içe hiçbir zaman gelmeye tenezzül etmediği davete neden geldiğini çok merak ediyorum ama sorup sormamak arasında kalmıştım. Sıkıntılı bir nefes verdiğimde sanırım merakıma daha fazla dayanamayacaktım.

" Neden geldiniz?" Dedim merakla. Koralp'in bakışları hemen değil ama 4 5 saniye sonra yüzümü buldu.

" Merak güzel şey turuncu kafa." Dedi mırıldanarak. Kaşlarım çatılsa da buna aldırmadı ve devam etti. " Hele ki senin gibi birisi için merak çok önemli bir şey." Yattığım yerden kalktım ve elbiseme dikkat ederek kayıp birazcık koralp'e yaklaştım.

" Benim gibi biri derken? Ben nasıl biriymişim?" Dedim dik bir ifadeyle. Koralp beni baştan aşağı süzdü ve yüzüme bakıp biraz da yüzümü süzdü daha sonra alt dudağını öne doğru sarkıttı.

" Bu şuanda cevap verebileceğim bir soru değil." Dedi düz bir sesle. Kafamı aşağı yukarı sallayıp yanımda duran telefonumdan saate baktım. 22:28. Sinandan 8 cevapsız arama vardı , 3 tane de mesaj. Kaşlarım çatıldığı sırada koralp'e döndüm.

" Sinan beni 5 kere aramış ve 19 tane mesaj atmış?" Dedim sorar gibi. Koralp kaşlarını çatarak kendi telefonunu eline aldı ve bir şeyler yaptı. Sessizce onu izleyip bir şeyler demesini beklediğim sırada sinana cevap vermem gerektiğini hissettim ve telefonumu elime aldım.

Hare bulamıyorum seni nereye gittin?

Koralpte yok ortalıkta.. beraber olduğunuzu söyleyin de içim rahat etsin bari!

Endişeleniyorum.

İyiyim merak etme. Telefonum sessizde kalmış aramalarını duymadım üzgünüm.

Bunaldım orada koralp bey Terasa çıkalım deyince çıktık ama seni göremediğim için haber veremedim.

Kusura bakma.

" Bir sorun yok sadece bizi merak etmiş , yani seni etmiş haber vermeden ortalıktan kaybolunca başına bir şey geldi sanmış." Dedi koralp. Kafamı telefondan kaldırıp yüzüne baktım ve kafamı salladım. Ayakkabılarımı elime aldığım sırada koralp benden hızlı kalkıp kalkmam için elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktığımda oturduğumuz yerin fazlasıyla yüksek olduğunu yeni görüyordum. Sanırım bu yüzden koralp elimi bırakmamış dikkatli bir şekilde beni önüne alarak yürümüştü. Koralp durunca bende durdum ve koralp'i izledim. Çatıdan hafifçe atlayıp Terasa indi ve arkasını dönüp bana baktı. İki elini açıp eliyle beni çağırdı.

" Hadi tutacağım seni." Dedi düz bir sesle. Kaşlarım havalandığı sırada yere baktım.

" Teşekkür ederim kendim inerim." Dedim hala yere bakarken. Ayakkabılarımı yere koralp'in yanına atıp dizlerimi hafifçe kırıp eğildiğimde yırtmacımdan ötürü bacağım göz önüne serilmişti. Koralp'in bakışları direkt yüzümdeydi asla açılan bacağıma bakmıyordu ve bir elini belime koyup diğer elini de bacaklarımın altından geçirip beni kucağına çektiğinde aşağı inmiştim. Kucağında ben varken yere eğilip ayakkabımı aldı ve ilerideki sandalye'ye beni nazikçe oturtup bir dizini yere yasladı. Sol ayağımı alıp dizine koydu ve ayakkabımı giydirdi. Yüzümdeki hayret dolu ifadeyle hareketlerini izliyordum. Aynısını sağ ayağıma yaparken iyice kalakalmıştım.

" Az önce.. Bana annelik yaptın!" Dedim hayretle. Koralp kafasını kaldırıp yüzüme anlamadığını belli edercesine baktı ve ayağa kalktı. Bende ayağa kalktığımda terastan çıkmak için kapıya yöneliyorduk.

" Ayakkabımı da kendim gidebilirim mesela veya kendim inebilirdim çok yüksek değildi nasıl çıktıysam öyle içerdim." Dedim dik bir tavırla. Koralp kafasını sallayıp kapıyı açtı ve Önden geçmemi bekledi. Bu sırada telefonuma 2 bildirim gelmişti.

" Evet eminim yapabilirsin ama ben işini kolaylaştırmak istedim hepsi bu , yoksa senin tek başına hayatını ilerletebilen bir kadın olduğunu çok iyi biliyorum." Dedi koralp net bir sesle. İçeri girdiğimizde eski kalabalık yoktu , sanırım davet bitiyordu o yüzden ikimizde çıkışa yönelmiştik ki koralp'e seslenilmesi ile durduk. Arkamızı döndüğümüzde hazar bey'in bize doğru yaklaştığını gördüm.

" Hiç yanıma uğramıyorsun? 40 yılda bir davetime gelmişsin söylemeseler haberim olmazdı , gerçi ilk söylediklerinde asla inanmamıştım ama fotoğrafları görünce ikna oldum. Dedi hazar bey büyük bir coşku ile. Koralp'in kaşları çatıldı ve etrafa baktı.

" Ne fotoğrafı?" Dedi merakla. Hazar bey bakışlarını bana çevirdiğinde konunun benimle alakasının olmaması için dua ediyordum. " Ne fotoğrafı baba?" Diye tekrarladı koralp sinirle.

" Hare ile senin dans ettiğin fotoğraf." Dedi hazar bey gülümseyerek. Tekrar bana baktı ve gözlerini kırpıp bir elini oğlunun omzuna koydu. " Açıkcası çok şaşırdım ne kadar dil döksem de davete gelmeyip yeni çalışanımız ile birlikte gelmene." Dedi hazar bey.

" Nasıl başardın bunu hareciğim?" Dedi hazar bey bana dönerek. Kafam karışmış bir şekilde ona bakarken koralp'e döndüm. O da bana sessizce bakıyordu fakat babasına cevap vermemi mi bekliyordu? Ne diyebilirdim ki? Hazar beye döndüm ve gülümsedim.

" Benimle alakası yok bunun hazar bey ben Sinan ile birlikte geldim fakat dans sırasındadeğiştirdik o sırada çekilmiş olmalı , yanlış anlaşılma olmasın." Dedim gülümseyerek. Hazar bey'in yüzü düştü ve bir oğluna bir bana bakıp bizi iyice süzdü. Bir de röntgene soksun sizi hare süzüp bitiremedi bir türlü! Ne bekliyordu da yüzü düşmüş olabilirdi diye merak etmiyor da değilim.

" Ben eve geçiyorum." Dedi koralp düz bir sesle. Hazar bey kafasını salladığında üçümüz de vedalaştık ve binadan çıktık. Adam bizi görür görmez arabayı çağırdığını gördüm. Arabayı beklerken telefonuma baktım.

Kızım ödümü patlattın ya! İnsan haber verir.

Ben seni gitti sanıp gittim ne olacak şimdi? Seni almaya gelebilirim?

Hayır hayır gelmene gerek yok ben eve geçiyorum şimdi.

Sinan hemen çevrim içi olmuştu.

Sen bilirsin dikkat et kendine yarın holding'de görüşürüz.

" Ben bırakırım seni." Dedi koralp. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım ve kafamı salladım. Araba önümüzde durup adam içinden çıktığında daha fazla üşümemek için hemen arabaya binmiştim. Koralp arabayı çalıştırıp hızla binanın önünden uzaklaştığında açık olan camdan içeri sert , soğuk bir rüzgar girmiş saçlarımı dağıtıp yüzüme saçmıştı. Sebepsiz yere bu durumuma gülerken saçlarımı yüzümden çektim ve cama yakın durarak arkama yaslandığımda koralp camı kapatmıştı. Bu hareketiyle bakışlarımı yüzüne çevirdim.

" Neden kapattın camı?" Dedim merakla. Ana caddeye girdiğimizde sıkış sıkış olan bir trafiğin arasında kalmıştık. Koralp dirseğini kendi tarafındaki cama yaslayıp elini yumruk yaptı ve başını yaslayıp bana baktı.

" Hava serin akşam akşam hasta etmeyelim seni." Dedi mırıldanarak. Omuzlarımı silktiğimde omuzlarıma baktı daha sonra bakışları yeniden gözlerime çevrildi. Göz kırptı ve " Sen sağ bir şekilde lazımsın." Diye eklediğinde kaşlarım çatılmış yüzümdeki merak dolu ifade ile yüzüne bakmıştım.

" Kime lazımım ben?" Dedim heyecanımı gizlemek için çabaladığım bir sesle. Böyle durumlar beni hep heyecanlandırırdı. Eskiden Rusya'dayken annemle feray eğlenmelere gittiğinde evde tek kalıyordum ve romantik komedi filmleri izleyip kitaplarını okurdum. Ve bu tarz sahneler beni hep heyecanlandırıp hafiften utandırırdı çünkü devamını hep tahmin edebiliyordum. Etmesi de zor değildi zaten.

" Birisine lazımsın dememiştim bu holding'de olabilir." Dedi koralp gülmemek için kendisini sıktığı her halinden belli olurken. Kaşlarım çatılmış kafamı kendi camıma çevirmiş huysuzca mırıldanırken , trafik yavaşta olsa akıp gidiyordu ve eve varmamıza 2 - 3 dakika kalmış olmalıydı.

" Sen kime lazım olmak isterdin?" Diye sordu uzun süren sessizliği bu sefer kendisi bölerek. Kafamı ona doğru çevirip gözlerine baktım ve alt dudağımı öne doğru sarkıttım.

" Bilmem yani.. Ben birisine lazım olmak isterim demedim ama siz bunu ima ettiniz!" Dedim dik bir tavırla. Koralp daha fazla kendisini tutamamış arabanın içinde yankılanacak kadar yüksek bir şekilde kahkaha atmıştı. İçimdeki nereden ne zaman geldiğini bilmediğim öfkeme hakim olamayarak ona doğru uzandım ve omzuna sert bir şekilde vurdum. En azından benim sert olduğunu düşündüğüm bir şekilde. Koralp'in kahkahası durmuş yüzündeki hayretle bir omzuna bir bana bakıyordu. Yüzündeki gülümseme vurmamla gitmemişti fakat kahkahasını kesmişti bu da yeterdi bana.

" Bu her ne yapıyorsan artık çok saçmaydı! Ne demek istiyorsan açık açık söyleyebilirsin bence yani öyle imalara , alttan alttan laf söylemeleri hiç sevmem ben koralp! Çokta sinir olurum." Dedim hızla ve sertçe arkama yaslanıp kollarımı göğsümün altında birleştirdim.

" Şu hallere bak ya sessiz sakin cici dedikleri kız nasıl da çirkefleşiyor! Daha sabah bey diyen kızın ismimle hitap edip bana vurmasını söylemiyorum daha." Dedi hayretle. Omzumu silktim ve onun sesini taklit edercesine konuştum.

" Holding dışında bana bey demene gerek yok biz seninle komşuyuz da." Koralp gözlerine inanamayarak bana bakıyordu. Kafasını iki yana sallayıp tekrardan güldüğünde sabır çekercesine kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes verdim. Binanın önüne gelip durduğumuzda arka taraftan çantamı aldım ve arabadan indim. Koralp arabadan indiği sırada bekleme zahmetine girmeyerek yürüdüm ve binanın içine girdim. Asansör düğmesine bastığım sırada koralp yanıma geldi. Ellerini cebine soktu ve yanımda durdu.

" Yarın yine süt dökmüş kedi gibi olacaksın. " Dedi koralp gülerek. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda çok eğleniyor gibiydi. Gözlerimi devirip açılan kapıyla içeri girdim ve hem kendi katıma hemde onun olduğu kata basıp yanından 2 3 adım atarak geriye çıktım. Koralp bu hareketimi taklit ederek yanımda durdu. Kaşlarım çatılırken biraz daha geriye gittim ve asansörün aynasına yaslandım. Koralp yine bu hareketimi tekrar ettiğinde ona baktım.

" Yapma!" Dedim uyarıcı bir tınıyla. Dudakları aralanmış bir şey diyecekken asansör durdu ve kapı açıldı. Asansörden çıktım ve koralp'e döndüm. " İyi geceler kalas!" Yüz ifadesine bakmadan arkamı dönüp hızla daireme gittim ve anahtarımı çıkartıp kapıyı açtım. İçeri girdim , ayakkabımı çıkardım ve sessiz olmaya özen göstererek odama ilerledim. Kapıyı yavaşça açtım ve içeri girip arkamdan ses çıkarmamak adına aynı yavaşlıkla kapıyı kapattım. Işığı açıp arkamı döndüğümde yüreğim ağzıma geldiğinden ötürü çığlık atmıştım.

" Saat kaç olmuş ve eve yeni mi geliyorsun!" Dedi Güney sinirle. Baş parmağımı damağıma koyup hafifçe ittirdim. Güney yatağımın karşısındaki siyah tekli koltuğa oturmuş kısık gözlerle bana bakıyordu.

" Gerizekalı neden karanlıkta oturuyorsun öyle ödümü patlattın!" Dedim sinirle. Çantamı masaya bırakıp ceketimi çıkarttım ve boy aynamın yanında duran askılığa astım.

" Sorumun cevabı bu değil yalnız senin gece geç saatlere kadar tanımadığım birisiyle tanımadığım ortamlarda bu saate kadar durman!" Dedi Güney. Gözlerimi kısıp yüzüne baktım. Ayağa kalkıp ellerini beline koydu.

" Neden bana haber vermiyorsun? Meraktan çatladım ortadan ikiye ayrılacaktım." Dedi elini kafasından kaydırıp bacağına kadar götürerek. Derin bir nefes alıp verdim ve masaya yaklaşıp küpelerimi çıkartmaya başladım.

" Geç gelirim demiştim zaten ama bende bu kadar geç geleceğimi beklemiyordum." Dedim açıklama yaparak. Kolyemi çıkartıp yüzüklerimi masaya koydum ve saçlarımı açtım.

" Neyse bugunu de sağ salim atlattık." Dedi Güney sıkılmış bir ifadeyle. Kaşlarım çatılırken merakla ona döndüm.

" Senin buluşacağın birisi vardı kimdi o?" Dedim merakla. Güney gözlerini kaçırıp yutkundu ve yatağıma geçip oturdu. Meraklı bakışlarla hareketlerini izlediğimde gününün kötü geçtiğini anlamıştım.

" Ne oldu? İyi geçmedi mi?" Dedim ve yatağıma ilerleyip Güney'in yanına oturdum. Güney omuzlarını silkti. Elimi saçlarına götürüp saçlarını karıştırdım ve gülümsedim. " Çocuk gibisin." Dedim mırıldanarak. Güney güldü ve bana baktı.

" Sende annem gibisin." Dedi gülümseyerek. Kafamı omzuna yasladığımda bana sıkıca sarıldı ve başıma bir öpücük kondurdu.

" Üzülme Güney." Dedim kısık bir sesle. Bir elimi sırtına koyup dostça okşadım. " Ne zaman nerede olursan ol bir hare diye seslenmene koşar gelirim biliyorsun değil mi?" Diye sordum Güney'e.

" Biliyorum kardeşim sende ne zaman seslensen ölüm döşeğinde olsam bile gelirim yanına biliyorsun değil mi?" Dedi Güney gülümseyerek. Kafamı olumlu anlamda salladım.

" Biliyorum." Dedim gülümseyerek. Güney ayağa kalktığında bende ayağa kalktım.

" Geç oldu uyuyayım ben artık sende üzerini değiştirip yat yarın işe gideceksin." Dedi mırıldanarak. Kafamı sallayıp gülümsedim ve iki elimi Güney'in yanaklarına koyup başından öptüm. Güney odadan çıktığında yatağıma yaklaşıp elbisemi çıkarttım ve yatağın üzerindeki kıyafetleri alıp giydim. Banyoya girip makyajımı çıkarttım ve yatağa geçip telefonumu şarja taktım. Gözlerim yorgunlukla kapandığında hemen uykuya daldığımı hissetmiştim.

🦊✨️
Yataktan kalktığım gibi banyoya girmiş duş almıştım. Odadan çıkıp mutfağa ilerledim ve kahvaltı hazırlamak için dolabı açıp neler yapabileceğime baktım. Güney salonda sabah sabah maç izliyordu ve sesi buraya kadar geliyordu , yine de beni duyacağını düşünerek ona doğru seslendim.

" Sucuklu yumurta mı menemen mi?" Diye sordum. Güneyden bir süre ses gelmedi daha sonra alınmış bir sesle bağırdı.

" Benim et yemediğimi unutmuş olamazsın değil mi?! Menemen tabi ki." Dedi küskün bir tavırla. Yüzünü görmesemde gözlerini devirdiğini hissettiğimde gülmeden edememistim. Dolaptan bir kaç tane domates ve biber aldım ve masanın arkasında duran dolaptan 1 küçük soğan aldım. Domateslerin kabuğunu soymaya başladığım sırada diğer elimle telefonumdan şarkı açtım. Adım sesleri duyduğumda kafamı kapıya doğru çevirdim.

" İşe gidecek misin bugün sen?" Dedi Güney merakla. Domatesleri bir kenara koyup biberleri küçük küpler halinde doğramaya başladım.

" Evet kahvaltıdan sonra çıkarım. Neden sordun?" Dedim meraksız bir ifadeyle. Son bibere geçtiğim sırada bir an durup yukarıdan geniş derin bir tava çıkarttım. Soğanın kabuğunu soydum ve küçük küçük doğradım.

" Hiç merak ettim öylesine ben bugün evde olacağım." Dedi Güney. Kafamı olumlu anlamda salladım. Dolaba ilerledim ve yumurta çıkardığım sırada Güney mutfaktan çıkmıştı. Tavaya yağ döktüm ve biraz kızmasını bekledim. Telefonumu elime alıp maillerimi kontrol edip şarkıyı değiştirdim ve biberleri tavaya koydum. Biberler kavrulurken bir tabak çıkartıp yumurtayı kırdım ve çırptım. Tahta kaşık aldım ve biberleri kontrol edip domatesleri üzerine ekledim. Kapağını kapatıp altını biraz kıstım ve balkonun kapısını açıp balkona çıktım. Balkon küçük ve dar olsa bile burayı salondaki balkondan daha çok seviyordum çünkü manzarası çok güzeldi. Nedenini bilmediğim bir şekilde benim odam , salon ve mutfak olmakla birlikte evde 3 tane balkon vardı. Bunun olması beni mutlu ediyordu tabii fakat bir evde bu kadar çok balkonu daha önce görmemiştim. Rusya'daki annemle ve kardeşimle kaldığım yerde - ki oraya ev demek istemediğimden ötürü oradan bahsederken istesem bile ağzımdan ev kelimesi çıkmıyordu- büyük , gösterişli bahçeli bir evdi. Tam da annemin ve küçük kızının sevdiği şekilde gösterişliydi , benim ise en nefret ettiğim şekilde. Odam terastaydı ve o yerin en güzel , en samimi yeriydi. Bir de küçük. En azından diğer yerlere bakılacak olursa gayet küçük. Derin bir nefes alıp verdim ve içeri girdim. Tavanın kapağını açtım ve domateslerin yumusadığını fark ettiğimde yumurtayı içine attım ve baharatları da ekleyip karıştırmıştım. En sonunda kendime küçük bir tabak menemen ayırıp Güney için menemenin kalan kısmına kenarda kavurduğum soğanları eklemiştim. Biraz daha ocakta bırakıp altını kapattım ve masaya koydum. Ekmek , zeytin , peynir ve salatalık çıkartıp masaya dizdim.

" Güney kahvaltı hazır!" Dedim yüksek sesle. Kendimi her zaman Güney'in annesi gibi hissetmiştim ama en çok bu zamanlar hissediyordum çünkü sürekli her sabah onu odasına kadar gidip uyandırıyor uyanmadığı zaman üzerine atlayıp uyandırıyordum. Bazen üşendiği için yüzünü bile yıkamak istemiyordu o zamanda devreye ben giriyor güneyi banyoya götürüp yüzüne su çarpıyordum.

" Ellerine sağlık aşkım bebeğim!" Dedi Güney. Ve çoğunlukla böyle çocuk gibi şımarıp sulanıyordu. Bu hallerini çok seviyordum , bu hallerimizi. Babam da çok severdi o yüzden beni güneyden hiç ayırmamıştı ve güneyi de oğlu gibi büyütmüş sevmişti. Şimdi burada olsaydı " En sonunda anne bitti! Diyen çocuklar gibi hare'yi çağıracaksın diye ödüm kopuyor Güney!" Diyebilirdi. Bir keresinde ben Güney ve Güney'in annesi çay bahçesi gibi bir yerde oturup pasta yerken Selma teyze tamda bu cümleyi kurmuştu. O zamanları çok net hatırlamıyordum büyük ihtimalle çok küçük olduğum için fakat güney bana bu anı söylemişti.

" Afiyet olsun." Dedim düşüncelerimden uzaklaşarak. Kahvaltımı hızla yapıp menemenimin yarısını yemiş ağzıma 1 - 2 tane salatalık atmıştım. Tabağımı alıp kalktığımda Güney bana baktı.

" Hiçbir şey yemedin?" Dedi şaşkınlıkla. Omzumu silktim ve tabağımı tezgaha koydum.

" Çok iştahım yok sen buraları topla olur mu? ben giyinip çıkacağım." Dedim ve mutfaktan çıkıp banyoya girdim. Ellerimi yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra odama girdim ve dolabımı açıp kıyafetlerimi aldım. Pijamalarımı çıkarttım ve beyaz bir gömlek giydim. Düğmelerini ilikleyip baştaki 2 düğmeyi açık bıraktım. Siyah külotlu çorabımı giydim ve gömleğimin üstüne siyah askılı kısa etek tulumumu geçirdim. Düğmelerini ilikleyip masama yaklaştım ve nude bir ruj sürüp gözlerime eyeliner çektim. Far paletimi aldım ve fırçamın ucunu hafifçe kahverengi fara batırıp fazlalığını paletin kenarına vurup silktim. Göz kapaklarıma abartılı olmayacak kadar farı eşit bir şekilde göz kapaklarıma yaydım. Saçlarıma saç spreyi sıkıp taradım ve düzleştiriciyi çalıştırıp ısınmasını bekledim. İstediğim sıcaklığa geldiğinde saçlarımı düzleştirdim. Saçlarımdan iki tutam ayırdım ve küçük açık yeşil renginde olan kelebekli mandal tokam ile tutturdum. Yanaklarıma hafifçe pembe allık sürüp fırçayla dağıttım ve elmacık kemiklerimi renklendirilmesi için elmacık kemiğime de sürüp dağıttım. Odamdan çıkıp kapıya doğru ilerledim ve kenarda duran uzun siyah çizmelerimi alıp giydim. Siyah , gümüş askılı çantamı ve telefonumu alıp kapıyı açtım.

" Ben çıkıyorum akşam gelirim." Dedim mırıldanarak. Güney beni onaylayan sesler çıkarttığı sırada kapıyı kapattım ve merdivenlerden indim. Demir kapıyı ittirip dışarı çıktım ve arabamın kapılarını açtım. Arabaya girdim ve çalıştırıp karşıya baktığımda koralp'in arabasının hala park halinde olduğunu fark ettim. Kafamı öne eğip üst kata bakıp arabayı çalıştırdım ve binanın önünden ayrıldım.

" Her sabah trafik olmak zorunda mı ya!" Dedim sitemle. Sıkıntılı bir nefes verip camları açtım ve parmaklarımı direksiyonda ritim tutarak vurmaya başladım. Arabalar hızla ilerlemeye başlarken aynı hızda ilerledim. Arabayı park edecek yer bulup park ettim ve arabadan inip holding'e ilerledim. Holding'in önünden duran Taylana gülümseyip içeri geçtim ve kartımı okuttum. Asansöre ilerledim ve bindim.  Asansördeki kadın her zamanki gibi ismimi söyledi ve kapı kapanıp asansör yukarı çıkmaya başladı. Bir süre sonra asansör durdu ve inip kahve makinelerinin olduğu yere geçip kendime sert bir kahve hazırladım. Elimde kahveyle birlikte odama geçip masama oturdum. Bilgisayarı açıp önüme çektim ve mailleri kontrol ettim. Yarım bıraktığım dosya var mı diye kontrol ettiğimde hepsinin tam olduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp verdim ve kahvemden büyük bir yudum alıp karşı odaya baktım. Odanın ışıkları kapalı ve boştu. Masanın üzerinde aynı oda gibi bomboştu. Kaşlarım çatılırken ayağa kalktım ve odaya girip etrafı inceledim. Yavaş adımlarla odanın içinde yürürken elim masaya dokundu. Neden boştu? Başka bir odaya taşındı acaba diye düşünmeden edemezken benim odama bir kadın girmişti. Kendimi toparlayıp odama girdim ve yüzüne baktım.

" Merhaba nasıl yardımcı olabilirim?" Dedim düz bir sesle. Kadın saçını kulağının arkasına sıkıştırdı ve bana bakıp gülümsedi.

" Koralp bey'in size iletmemi istediği dosya vardı hare hanım onu bırakmaya geldim." Dedi ve elindeki siyah dosyayı gösterip masama koydu. Bir şey demeden yanımdan geçtiğinde arkama döndüm ve merakla yüzüne baktım.

" Kendisi nerede koralp bey'in?" Dedim merakla. Kadın arkasını dönüp bana baktı ve yüzümü inceledi. Daha sonra koralp'in odasına göz atıp bana döndü tekrardan.

" Sizin haberiniz yok muydu? Bugün koralp bey erkenden gelip eşyalarını toplattırdı ve kendi holdingine taşıttırdı artık burada olmayacak kendisi." Dediğinde yüzümdeki gülümseme solmuş yerini düz , ifadesiz bir yüz almıştı. Kafamı salladım ve bir şey demeden yavaş adımlarla sandalyeme geçip oturdum. Dosyayı önümden itip dirseğimi masaya yaslayıp yüzümü de avuç içime yasladım. Sinan odamın önünde belirdiğinde tekrardan gülümsedim.

" O elindekiler ne?" Dedim düz bir sesle.  Elinde kare bir kutu vardı. Sinan odama girdi ve kutuyu masama bıraktı.

" Eh buradaki son çalışma günüm o yüzden eşyalarımı topladım gitmeden önce de seninle vedalaşmaya geldim." Dedi Sinan gülerek. Kaşlarım hayretle havalanırken ayağa kalkıp kutunun içine baktım ve sinana doğru döndüm.

" Bir sorun mu var? İkiniz birden aynı gün holding'den gidiyorsunuz." Dedim mırıldanarak.

" Ben ve cengiz koralp'in holding'inde çalışıyoruz aslında ama koralp buraya hazar amcanın ricası ile geldiği için bizi de yanında getirdi , eh o gittiğine göre bizde gideceğiz tabi." Dedi gülümseyerek.  Cengiz bey neyse de ikisininde varlığına alışmıştım ve Sinan ile samimi olmuştuk onun holding'in koridorlarında her karşılaştığımızda sanki işle ilgiliymiş gibi kenara çekilip ayak üstü yaptığımız dedikoduları özleyecektim. Üzgün bir ifade ile kafamı salladım.

" Anladım görüşürüz o zaman galiba." Dedim kısık bir sesle.  Sinan benim halimi görüp yüzüme beni kınar gibi baktı daha sonra beni kendisine çekip sıkıca sarıldı.

" Ne demek galiba kızım ya?! Tabi ki görüşeceğiz dost olmuşuz ama kız galiba görüşürüz diyor ya! Sanki ülke değiştireceğiz." Dedi ayıplarcasına. Kendimi tutamayıp güldüm ve ellerimi boynuna sardım.

" Tamam tamam! Görüşürüz iyi bakın kendinize bir sorun olursa beni arayabilirsiniz hatta sorun olmasa bile." Dedim gülümseyerek.  Sinan kafasını sallayıp omzuma vurdu ve benden çekilip kutuyu eline aldı.

" Sende bizi her zaman arayabilirsin unutma bunu." Dedi Sinan. Cengiz kapının önüne geldi elinde kutuyla. Derin bir nefes alıp verdim ve başımla selam verip gülümsedim. Aynı şekilde bana karşılık verip sinana döndü.

" Abi ben hazırım ver onu sen bana." Dedi cengiz ve sinan'ın elinden kutuyu alıp odadan çıktı. Sinanda son kez bana bakıp gülümsedi.

" Araşırız ufaklık iyi bak kendine." Dedi Sinan ve odadan çıktı. Arkasından bir süre ayakta dikilip baktım ve koralp'in odasına çevrildi bakışlarım. Sandalyeye oturup sıkılmış bir ifadeyle bacaklarımı sallayıp her yeri incelerken aklımda sıkıcı bir düşünce vardı.

Holding'de artık ne koralp ne de Sinan vardı. İkiside yoktu ve ne Sinan ile dedikodularımızı yapabilecektik ne de koralp ile birbirimizi sinir edebilecektik. Duvardaki saate baktım. Artık hiçbiri yoktu , zaman çok hızlı geçiyordu fakat ben şuandan itibaren sıkılmıştım.

                              🦊✨️

Merhaba! Bölüm kısa olabilir fakat zaten kısa bir hikaye yazıyorum o yüzden mazur görün okuyanlar var ise. Çok hızlı gitmek istemiyor değilim yani olaylar hızlı gelişsin istiyorum ama kararsızım 🙂 Kendinize iyi bakın.🩷✨️

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 56.5K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
746K 28.4K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
477K 4.1K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
806K 34K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...