elem çiçekleri | rinsagi

By Nofrostie

20.6K 2.6K 6.6K

İsagi Yoichi anonim bir fanartisttir. İtoshi Rin ise İsagi'nin favori internet hikayesinin yazarı. [Yarı tex... More

When you were here before
Couldn't look you in the eye
You're just like an angel
Your skin makes me cry
You float like a feather
In a beautiful world
I wish I was special
You're so fuckin' special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here
I don't care if it hurts
I wanna have control
I want a perfect body
I want a perfect soul
I want you to notice
When I'm not around
I wish I was special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here
She's running out the door
She's running out
She run, run, run, run
Whatever makes you happy
Whatever you want
You're so fuckin' special
I wish I was special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here

So fuckin' special

662 81 333
By Nofrostie


"Okulda kendini yormamaya bak babanla yine akşam mesaisine kalıyoruz oğlum haberin olsun."

Annesi arabayı okulun önünde durdurduğunda Rin kafasını yasladığı camdan kaldırıp baş sallamakla yetindi. Ebeveynlerinin evde olup olmaması pek de bir fark yaratmıyordu onun için. Doğru düzgün konuşamaların geçmediği akşam yemeklerini tek başına ya da anne babasıyla yemesi bir şey fark etmiyordu.

O evdeki soğukluk Rin'in üzerine sinmişti. Birilerinin varlığı dahi o soğukluğu gideremezdi.

Açıkçası şu an bunu düşünecek hali yoktu. Kendisini çok yorgun hissediyordu. Arabanın kapısını açtığında kasları öylesine uyuşmuştu ki kendisini zar zor dışarı atabildi. Suratına vuran soğuk havayla Rin havanın serin olmasına ilk kez sevindi. Soğuk hava kendisine gelmesine yardım ederdi. Öyle umuyordu yani.

Bedenini dört saatlik uykuya alıştırmasına nazaran hala uykusuzluğa alışmamıştı. Gece boyunca uyuyamadığından kendisini utanç verici derecede halsiz hissediyordu evet. Uyumama sebebini ise kendisine mümkün olduğunca hatırlatmamaya çalışıyordu.

Bu daha utanç vericiydi çünkü.

Bütün gece anonim çizerle yaptığı konuşmaları düşünmüştü. Hiori ile korku oyunu oynarken dahi aklı tam anlamıyla yerinde değildi. Oyunun en korkunç kısmını Hiori bağırmasa fark etmeyecekti bile. Hayatı sorguladığı ve kendisine neden bu kadar yabancılaştığı anlar varken kim saçma sapan bağırışları umursardı?

Ayaklarını sürüyerek okul binasına girdiğinde bugün şanslı olduğunu düşündü. Okulda kendisinin dışında kimse yoktu. Diğer insanlar gelene kadar hiç değilse kendisini toparlardı. Bu saçma sapan halini kimsenin görmesini istemiyordu. Liseli de olsalar insanoğlu her türlü aynıydı ve yargılamaya bayılırdı. Yeni dedikodu malzemesi vermesine lüzum yoktu.

Gözlerini ovuşturdu.

Hayalet olsaydı eğer hayat bir nebze olsun daha kolay olurdu. Bir şeyleri saklamak zorunda kalmazdı. Bir şeylerden korkmak zorunda da kalmazdı. Hayaletler bataklıkta debelenmezdi öyle değil mi?

Göz bebeklerini odaklanmaya zorlayarak merdivenleri ağır ağır çıktı. Merdivenden düşüp kafasını yarmak pek cazip bir olasılık olmadığından adımlarında dikkatliydi. Son merdiveni de çıktığında kendisini bir şekilde sınıfa atmayı başardı. Karşılaştığı manzara her günkü gibiydi.

İsagi, yine elini çenesine koymuş dışarıyı seyrediyordu. Rin, İsagi'nin suratını tam olarak göremese de gördüğü kadarıyla çocuğun suratının huzurlu olduğunu söyleyebilirdi.

Anlam veremedi. Dışarıda huzur bulacak ne görüyordu? Altı üstü ağaçlar, yollar, binalar vardı bunların nesi huzur vericiydi? Hiç anlamıyordu şu çocuğu. Hele ki İsagi izlendiğini anlayıp kafasını çevirdiğinde ve sabah vuran güneşten dolayı olduğundan çok daha parlak görünen gece mavisi gözleri kısıp dişlerini gösterircesine Rin'e gülümsediğinde ardından da canlı bir sesle "Günaydın Rin." dediğinde Rin onu hiç anlamadı.

İsagi'nin başlarda kendisine gülümsememesini normal karşılayabilirdi, Rin'in insan iletişiminde ve mimik kontrolündeki eksikliklere bakılırda pekala normaldi. Can sıkıcı derecede normal.
Fakat İsagi'nin ona son günlerdeki davranışlarına Rin nasıl tepki vermeliydi bilmiyordu.

Görmezden gelmek ve kulaklarını tıkamak insanlardan umudunu kesmiş bir çocuğun yöneleceği davranışlardı ama karşısındaki insanın sözleri ve hareketleri bir karşılık beklemeden olunca, Rin'in varlığını unutma derecesine getirdiği duygularını hatırlatınca kolayca görmezden de gelemiyordu kulaklarını da tıkayamıyordu.

Hem bir söz de vermişti. Tepetaklak olduğu olaydan sonra kendisine verdiği sözü tutmalıydı. İyileşmeliydi.

Sırt çantasını sırasına koyduktan sonra sert olmamasını umduğu bir sesle İsagi'ye "Günaydın." dedi. Gece mavisi gözlerle olan temasını bir an olsun bozmamıştı, insanların gözünün içine uzun süre bakamamasına rağmen. Uzun süre göz teması kurduğunda sanki her tarafından bıçak darbesi alıyormuşçasına savunmasız hissettiğinden bu hareketten kaçınırdı ama İsagi ile durum farklıydı.

İsagi ile göz teması kurmak bıçak darbesi yemek ya da saklanması için bir alarm değildi. Çok daha farklı bir duyguydu. Rin bu duyguyu tanımlamak isteseydi durgunluk derdi. Sabah erkenden denizi izlemenin verdiği durgunluğu andıran bir durgunluktu bu.

Ama bu durgunluğun fazlası da Rin'e iyi gelmiyordu hele ki karşısındaki çocuğun gülümsemesi genişlediğinde. Rin, kafasını hızlıca çevirirken damarlarında havai fişekler patlıyormuş gibi hissetti. Duygu karnından gelmediğinden-bunu psikoloğundan öğrenmişti-öfke olmadığından emindi. Endişe duygusunu çokça tecrübe ettiğinden bunun endişe olmadığına da emindi.

Öyleyse neden telaşlıydı?

Rin duygu merkezini de hiç anlamıyordu.

...

Rin dört dersi filtre kahve tüketerek atlatsa da bedeni hala iyi bir kondisyonda sayılmazdı. İdare edebilirdi neredeyse yarı yarıya gelmişti. Biraz daha kahve ile gücünü toparlayabilirdi. Termosu dudaklarına götürüp bir yudum daha çektiğinde termos bomboş kaldı ve Rin'in kaşları havaya kalktı.

Termostaki kahveyi okulda bitirdiği pek görülmemiş olaydı. Başının yan taraflarına hafiften vurmaya başlayan ağrı bu yüzden miydi? Gün ne zaman biterdi tahmini?

"Beyler bugün proje için bir planlama yapmamız gerek. Otoya bak yine kız meseleleri sokarsan araya o telefonu alırım sen gerisini anladın."

Sınıfın hocalarla tartışmaya yer arayan sivri dilli çocuğu Karasu sınıfa girdiğinde yanında sürekli takıldığı okulun çapkını Otoya ve diğer iki arkadaşına nazaran daha sakin bir duruşu olan Yukimiya duruyordu. Rin ne konuştuklarını pek umursamamıştı. Sadece yüksek sesle konuşması başının zonklamasına hiç iyi gelmediğinden üçüne dikkat kesilmişti haliyle.

"Ya kız mız yok dedim ya sana! En azından ödev bitene kadar sonrasına söz veremem."

Otoya'nın konuşmasına Karasu'dan da yüksek sesle başlaması Rin'in parmaklarını şakaklarına getirmesi ve orayı ovuşturmasına neden oldu. Şu ikisinin konuşması tam da vaktine denk gelmişti. Öğrenci zili çalmasaydı sınıfı tam şu an terk ederdi ama dersin başlamasına çok bir şey kalmadığından mecburen sınıfta durdu.

"Karasu ben bu konudan hiçbir şey anlamadım ki neyin planlamasını yapacağız?"

Otoya'nın başka versiyonu olan çocuk da bir o kadar gür ses kullandığında Rin daha fazla sabredemeyeceğini anladı ve derin bir nefes verip baş ağrısının getirdiği gerginliği göz ardı etmeye çalışarak "Birbirinizi duyamıyor musunuz da bağırarak konuşuyorsunuz." dedi.

Kendi aralarında hararetli konuşan grubun gözleri bu cümlesinin üzerine Rin'e döndü. Karasu ellerini ceplerine koyduktan sonra dilini şaklattı ve "Senin de kulaklarını tıkayacak parmakların yok mu da konuşmamızı bölüyorsun." dedi. Karasu'nun cümleleri Rin'i bırakın kendi arkadaş grubunun bile donup kalmasına neden oldu.

Hatta Yukimiya, Karasu'nun kolunu dürtüp kulağına bir şey fısıldadı. Rin ne olduğunu duyamamıştı umursamıyordu da zaten ama Karasu'nun beden diline bakılırsa Yukimiya'nın sözlerini umursamış gibi durmuyordu. Her ne yaparsa yapsın fitili o ateşlediğine göre söyleyeceği sözlerden Rin sorumlu olmazdı öyle değil mi?

"Senin kapatacak bir çenen yokmuş bunu anladım ben."

Rin ellerini yumruk haline getirip sırasından kalktı. Karasu, Rin'in bu hareketini bir nevi meydan okuma olarak değerlendirdiğinden olsa gerek yan sırıtışla Rin'e yaklaştı.

"Gelip kapatmayı denersen daha iyi anlarsın bence."

Baş ağrısı yeterince belayken bir de her dediğine ters ters cevap veren şu çocuk çıkmıştı. Tırnakları avuç içlerine saplanırken karnının sıkıştığını ve omuzlarının titrediğini hissetti. Bu şekilde devam ederse kontrolden çıkacaktı. İmajı zaten çok iyi sayılmazken bir şey kaybetmezdi.

"Karasu Yukki boşuna mı konuşuyor ya bir tut şu çeneni oğlum. Rin sen bizimkine bakma ters tarafından kalktı zaten bugün."

Rin artık ne kadar kötü baktıysa Otoya ürkmüş bakışlarla Karasu'yu kolundan çekmiş kendi sırasına götürmeye çalışıyordu. Ters tarafından kalkmış mış Rin sıfır uyku ve sadece kahveyle ayakta dururken baş ağrısını zapt etmeye çalışıyordu o ne yapmalıydı?

Düşüncelerini zapt etmenin ötesine çoktan geçtiğinden kollarını göğsünde bağladı ve kafasını yatırarak "Arkadaşına söyle ters yatmamayı öğrensin. İki uyarıldığında bu hale gelecekse işi zor." dedi.

Yukimiya avucuyla alnına vururken Otoya Karasu'yu tekrardan yerinde tutmaya çalıştı. Karasu fazla direnmedi çünkü fiziksel zarar vermekten daha etkili bir silahı vardı. Alaycı bir şekilde gülümserken Otoya bir şeyler sezmiş olacaktı ki ona 'Sus' demek istermiş gibi baktı. Karasu bunu da pekala umursamadı.

"Benden çok senin işin zor gibi hani kimsenin iletişim kurmak istemediği birisin ya. Bence bana laf atacağına bunun nedenini düşün."

Bu iki cümle Rin'in beynine ok gibi saplandı. Karasu küfür etmiş olsaydı ya da Rin'in zekasına hakaret etmiş olsaydı Rin bunları savuştururdu. Lakin Karasu'nun haklı olması Rin'i geride tutuyordu. Kimsenin iletişim kurmak istemediği birisiydi bunun aksini iddia edebilir miydi? Nedenini de cevaplamak istemese de biliyordu işte.

Umutsuz vakaydı. Keşke hayalet olsaydı.

"Kendi adına konuş."

Rin'in avuçlarına saplanmış olan tırnakları duyduğu sesle gevşerken açık olan sınıf kapısı daha da aralandı ve içeriye İsagi ile gürültücü arkadaşı Bachira girdi. İsagi'nin surat ifadesi hiç olmadığı kadar ciddi duruyordu. Bachira kavga etmeye ufak bir kıvılcım arıyor gibiydi.

"Karasu-chan kendini nerede görüyorsa artık bizim adımıza da karar verebileceğini sanıyor. Çok komik değil mi Yoichi?"

Bachira sözlerinin ardından kıkırdarken Karasu'nun alaycı gülüşü soldu. Ağzını bir şey söylemek için aralayacakken Yukimiya bir eliyle ağzını kapattı. "Karasu Otoya'nın kız mevzularından önce senin şu tavırlarını halletmemiz lazım." dedi.

Rin'in kafası bütün bu olanlarla karman çormandı. Yukimiya ve Otoya'nın sınıfta kavga çıkmasın diye çabaladıkları belliydi ama İsagi ve Bachira'nın böyle bir derdi yoktu. Aksine Karasu'yla kavga etmeye çok hazırlardı. Konu da Rin'in ta kendisiyken üstelik. Onları ilgilendirmiyordu bile neden yapmışlardı?

Yaşadığı kafa karışıklığı başını tekrardan zonklatırken Rin gözlerini yumdu ve ellerini kafasının iki yanına sıkıca bastırdı. Nefes alış verişleri ağrının kaybolmasını istediğinden hızlıydı.

Sırasına oturacak kadar bile bedenini oynatamadığı saniyelerde ona "Rin-chan iyi misin?" şeklinde birkaç kez soru yönelten Bachira imdadına yetişti ve onu omuzlarından destekleyerek sıraya oturttu.

Ağrısını göstermekten hiç memnun değildi ama şu an bunu düşünecek halde de değildi.

Gözlerini açmayı başardığında masanın üstünde bir tablet ağrı kesici ve bir şişe su duruyordu. Bir de ona dikkatlice bakan İsagi vardı. Bachira, onu sırasına oturturken İsagi o arada ağrı kesici ve suyu getirmiş olmalıydı.

"Eğer ağrı kesici işe yaramazsa kendini zorlama git revirde dinlen. Ben durumu Reo'ya iletirim."

İsagi Rin'in hızasında çömelip kollarını sıranın üstünde birleştirirken sesi az öncekinin aksine sakindi. Bakışları da öyle. Rin bulunduğu durumun utancını mı düşünmeliydi neden nezaket gördüğünü mü düşünmeliydi bilemedi. Baş ağrısı dinerse daha rahat düşünebilirdi.

Bu yüzden ağrı kesiciyi kutusundan çıkarıp ağzına attı ve suyun kapağını açıp ilacı yutacak kadar içti.

"İyi olacağım revirlik bir durum yok."

Bachira, pek de ikna olmamış dudaklarını büzüp "Emin misin Rin-chan?" diye sorduğunda İsagi da onunla aynı fikirde gibi duruyordu. Rin, revire giderse olabilecek şeyleri tahmin ettiğinden gerekirse acıdan sürünmeyi tercih ederdi.

"Eminim. Bundan sonrasını kendim halledebilirim."

Acısını yeterince gösterdi.

...

İsagi'nin verdiği ağrı kesici Rin'i son derse kadar idare etti. Son ders beden dersi olduğundan daha rahattı. Bir köşeye kıvrılıp rahatça dinlenebilirdi. Eşofmanını giyinirken kafasında böyle plan kuruyordu.

Okulda yapılan sporlar takım çalışması gerektiren sporlardı ve Rin bireysel aktivitelerde çok daha başarılı olduğundan takım sporlarını yapmaya yanaşmıyordu. Sınıftakiler iki gruba ayrılmış futbol maçı yaparken Rin gölge yapmış bir ağacın altına girdi ve bacaklarını birbirine çekip kafasını ağacın gövdesine yasladı.

Deli gibi kafein tüketmesine rağmen göz kapakları ağırlaştı. Direnmeyip gözlerini kapattktan bir süre sonra Rin'in kısa süreli şekerlemesi yüzüne vuran güneş ışığı ve bedenini bunaltan sıcaklıkla bölündü. Rin homurdanarak gözlerini araladı. Güneş ışığının açısı kaymış ve Rin için harika bir gölge olan yeri güneş ışığı alır bir hale getirmişti.

Eve gitmeden önce gücünü toparlamak için başka bir yer bulmalıydı. Yerinden doğrulup üstünü silkeledi kıvrılabileceği gölge bir yere bakındı. Görünürde yoktu belki biraz ilerlerse görürdü. Sınıf arkadaşlarının hararetle yaptığı maçtan uzakta olmasını umuyordu mümkünse.

Çok geçmeden gözüne uzakta ve gölgede kalan bir yeri kestirdi. Hedefine memnun olma duygusuyla yürürken maç yapılan alanın etrafından da bir şekilde geçmeye uğraşıyordu. İsagi'nin "Kunigami dikkat et!" şeklindeki bağırışının onu ilgilendirmediğini düşündüğü sırada kafasına aldığı bir darbe bunun tersini kanıtladı.

Kunigami'nin sert şutunu kafasında hissedebiliyordu. Bir bu eksikti. Bedeni sızlamasaydı gidip bu durum için kavga ederdi. Ama görüşü bulanıkken sınıf arkadaşlarının sesleri birbirine karışırken ve zar zor ayakta dururken Rin hangisine odaklanması gerektiğini bilemedi.

"Rin!"

Gözleri kapandı ve bacakları onu daha fazla taşıyamadı. Toprak bir zemine düşmeyi beklerken yumuşak zemine düşmesini de o an sorgulayamadı. Yanağına vurulan hafif tokatları hissedecek mecali yoktu.

Fakat ayılması gerekiyordu. Yoksa revire giderdi ve bu ebeveynlerine iletilirdi. Tıpkı bir yıl önce olduğu gibi.

Saçma sapan bir ödül, ödülü almak için çıktığı sahne, Rin'in her hareketini dikkatlice izleyen insanlar, Rin'in çok geçmeden nefesinin kesilip kalbinin sıkışması, kalabalık önünde yere yığılıp uzuvlarının kaskatı kesilmesi, gözlerini açtığında hastane odasının beyaz tavanını görmesi ve anne babasının surat ifadeleri.

'Zayıfsın ve bu utanç verici.'

Olayı özetleyecek olursa bu kavramları kullanırdı. Bir daha revir ya da hastane türü yerlere gitmek istememesinin nedenini hatırlamak istediğine o olayı hatırlaması yeterliydi.

Bilinci ayılmak için bu sebeple basbas bağırırken dudakları bu çağrıyı cılız bir sesle Rin'in bilinci kapanmadan önce iletebildi.

"Lütfen anne ve babamı çağırmayın ben iyiyim."

...

Rin rüya görmezdi.

Uyurdu derin bir boşluğa düşer ve uyanırdı. Bu hep böyle olmuştu ancak revirde baygın kaldığı dakikalarda zihni karşısına geçmişteki tatlı anıları çıkardı.

Sae'nin yürürken elinden tuttuğu, beraber dondurma yedikleri, kumdan kale yaptıkları anılar uçuşurken Rin yapmaması gereken bir şeyi yapıp kendisini anılara kaptırdı. Sae'nin ona şefkat göstermesini özlediğini açıkça itiraf etmese de içten içe biliyordu ve bu rüya da bunun kanıtıydı.

Sae'yi özlemişti. Onu önemseyen ağabeyini özlemişti. Kafasını patpatlayan ağabeyini özlemişti.

'Abi seni özledim.'

Rin'in Sae'nin biraz daha genç versiyonunun arkasından sarf ettiği bu cümleyle sıcak hava yerini soğuk bir havaya ve soğuk bakışlara bıraktı.

'Kaybol. Sana ihtiyacım yok.'

Sae'yi özlememişti. Bütün dünyasını başına yıkan, güven duygusunu paramparça eden, onu yapayalnız bırakan çocuğu hiç özlemedi. Bu yüzdendir ya gözlerini açarken ve yerinden fırlarken zorlanmadı.

Hepsi bir rüyaydı.

Adrenalini had safada olduğundan kan ter içinde kalmıştı ve nefes alırken biraz zorlanıyordu. Nefesini düzene soktuktan sonra revirde ve tek başına olduğunun farkına varabildi. Buraya nasıl geldiğini hatırladığında elini kafasının arkasına götürdü. Şişlik ya da kanama yoktu.

Oh, öyleyse ailesini aramamışlardı. İşte bu günün tek güzel farkındalığıydı. Kendisini biraz daha iyi hissettiğine göre sınıfa gidebilirdi. Yerinden doğrulduğunda bunu düşünüyordu. Yandaki masanın üstünde duran termos ve not kağıdı Rin'i durdurdu. Bir tek bu masada durmaları onu daha da meraklandırdı.

Not kağıdını eline aldı. Göz bebekleri büyüdü. Satırları okurken nefesini tuttuğunu fark etmemişti. Kanında günün başındaki gibi havai fişek patlarken fark edemezdi ki. Yanaklarındaki sıcaklığın gitgide artması da buna eklenince nefesinin önemi mi vardı?

Tanrı aşkına bugün hava neden bu kadar sıcaktı da Rin'in bedeninde böyle reaksiyonlara neden oluyordu? Rin alışık değildi buna. Hayalet olmayı istememeye hiç alışık değildi. Ya da yüz kaslarının gerilip dudaklarının kıvrılmasına.

'Kunigami'yi uyarmama rağmen yine de sert vurdu onun adına özür dilerim. Yeterince yorgunken üstüne bu olmadı. Neyseki bir şeyin yok!! Uyurken çok huzurlu görünüyordun umarım güzelce dinlenmişsindir ٩(◕‿◕。)۶

Ekstra not: Termosun içinde melisa çayı var yorgunluğu almada üstüne tanımam. Mutlaka iç.ヽ(・∀・)ノ

Ekstra not 2: Huzursuz bir şekilde uyanma diye hemşire hariç hiçbirimiz odaya girmedik beni ölüme mi terk ettiniz diye düşünme  („• ᴗ •„)

Ekstra not 3: Ailene haber vermedik için rahat olsun.

Son ekstra not: Evet geveze bir insanım tamam mı

-İsagi'

Fark edilmek bazen kötü hissettirmiyordu.

...

Evt gecenin köründe atıyorum çünkü neden olmasın

İsagi mi daha tatlı Rin mi karar veremiyom siz seçin

umarım sevdiğiniz keyif aldığınız bir bölüm olmuştur
























Continue Reading

You'll Also Like

3K 534 20
Blue Lock in Hogwarts Gellert Grindelwald'ın yükselişi zamanında, Hogwarts'ta melezlere yapılan ırkçılık; hat safaya ulaşmıştır. Isagi Yoichi gibi bi...
1.2K 101 12
*bilinmeyen numara* beni affet. Tw;angst /+13/
511 75 5
will'in nico'nun gözlerinin içine bakarak çaldığı şarkı siyah saçlı çocuğun kulübe girmeye ikna olmasına ve belki daha fazlasına yetmişti. "hey, h...
41.1K 2.8K 42
-percyjacksonxnicodiangelo -stuffs. Başlangıç: yirmi bir ağustos ikibinonsekiz Bitiş: iki şubat ikibinyirmi