DUDAKLARIN KARARACAK

By esrranurcelk

9.4K 1.2K 348

Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bile... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
FİNAL

26. Bölüm

116 21 15
By esrranurcelk

Kapağa birkaç düzenleme yaptım bence güzel oldu?

Oy verir misiniz? :)

Bazen aldığımız kararları sorgularken buluruz kendimizi. Neden öyle yaptım, neden erken davrandım, neden öyle dedim gibisinden. Yaptıklarımızı bile kabullenmeyi reddettiğimiz, iyi bir karar olana kadar benimsemediğimiz durumlar olur. Benim de oldu.

Neden daha önce anneme karşı çıkmadım, neden ezilmeye göz yumdum ve neden Vance'yi daha önce bulmadım gibi sorular, sürekli kendime sorduklarımdan sadece birkaçıydı. Gözüm daha erken açılsaydı -belki de rüyamda, bana 'kurtarıcı prenslerin sadece masallarda olduğu'nu söyleyen o adam önceden gelseydi- çok daha erken kurtulmuş olabilirdim.

İşte çoğu zaman burada hata yaptığımı düşünüyorum. Belki hiç o rüyayı görmeyebilir, hiç annemin yanından ayrılmayı düşünmeyebilir veya hiç kaçmak istemeyerek hep o şekilde yaşayabilirdim. Hiç Vance ile tanışmama ihtimalim de olabilirdi. Aldığım kararın iyi yönüne değil de, kötü yönüne odaklandığım zaman, elimde koca bir boşluk olduğunu anlamam bile zor oluyor.

Tıpkı şu an kaşlarını çatarak bana bakan ve ağzını asla açmayan Vance gibi. Sorguluyordum kendimi, erken mi gitmiştim ona, çok mu ani söylemiştim? Ona bir adım yerine on adım mı gitmiştim? Söyleme kararım yanlış mıydı? Benimle olan arkadaşlığını da bitirir miydi?

İçimden geçen süreleri sayarken sonunda çatık kaşları düzeldi. Hala beklenti içerisinde yüzüne bakıyordum. Artık hiç üşümüyordum, ki bunun nedeni omuzlarımdaki ceketi değil, hızlanan kalbim ve ateş basan yanaklarımdı. Vance sonunda ağzını açtığında ona beklentiye baktım. Şu an söyleyeceği şey çok önemliydi.

"Nasıl.. nasıl yani?" anlamsız sorusu kaşlarımı kaldırmama neden oldu. Açıkça anlatmayı başaramamış mıydım yoksa?

"Ben, sana erken gelmek istiyorum." Dediğimde dilini yanağının içinde gezdirerek bakışlarını benden aldı. Gözlerini takip edince ileriye baktığını anlayınıp bende ona eşlik ettim. Bir süre geçti, Vance hala bir yanıt vermedi. Yanılmıştım, o beni arkadaşı olarak görüyordu. Omuzlarım düşerken cekete tutunarak ayağa kalktım ve ona hiç bakmadan arkamı dönüp ileriye doğru bir adım attığımda söylediği şey ile yerimde kalakaldım.

"Ya ben sana geç kalırsam, İnci Tanem?" Sakince arkamı döndüğümde söylediği şeye takılmışken o da yavaşça ayağa kalkıp karşıma geçti. Karşıma geçtiğinde eli sağ yanağımı kaplarken yüzümü eline doğru yasladım. Birbirimizin gözlerine bakıyorduk ve şu andan sonra ya birlikte olacaktık ya da bir hiç olacaktık.

Ve ben ikinci ihtimalden deli gibi korkuyordum.

Bu yüzden ona ilk giden olduğum için kendime kızıyordum ki, o beni şaşırtarak yüzüme doğru eğildi. Şaşkınlıkla gözlerim açılırken boşta olan yanağıma yaklaştığında, yeni tıraş olmuş yanağı yanağıma değerken ürperdim. Nefesimi tutmuşken onun verdiği derin soluğu duymak kalbime iyi gelmemişti.

Onunla çok kez temas etmiştim ama bu.. Bu çok başka ve farklıydı. Üstelik öncesinde ona yaptığım itirafı da sayarsak, her an bayılabilirdim. Dudakları kulağımı bulduğunda derin bir nefes vererek gözlerimi kapattım.

"Perla, İnci Tanem.. Bana erken geldiğin için sana minnettarım. Yoksa, ben sana çok geç kalacaktım. Ve biliyor musun, sen zaten çoktan benim yüreğime gelip yerleşmiştin. Yani sen, bana geç kalamazdın hiçbir şekilde."

Yavaşça çekilirken yanağıma derin bir öpücük kondurdu. Benden uzaklaşırken gözlerimi açtım. Bana gülümseyerek bakıyordu, gözlerim sağ yanağına kaydığında gamzesinin güzelliğine bir kez daha düşmüştüm. Ona çok yakışıyordu ve sol yanağında olmamasına rağmen bazen orada da gamze oldugunu hayal ettiğimde, ona her türlü yakışacağını bilmek kalbimin rahatsızlanmasına sebep oluyordu.

"Vance.." sonunda konuşabildiğimde yanağımdaki eline daha çok yaslanarak bakışlarımı gamzesinden çekip gözlerine taşıdım. "..sen çok güzelsin." Önce bana baktı ardından kısık sesle kahkaha attığında kaşlarımı çattım.

Ben burada çırpınıyordum, komik miydi bu?

"Neden gülüyorsun, gülmesene?" dediğimde beni dinleyip gülüşünü kesti ama yüzündeki huzurlu tebessüm asla solmadı. Beni kendine çekerek sarıldığında neye uğradığımı şaşırmıştım. İtirafımın boşa çıkmamış olması ayrı bir sevinç kaynağıydı benim için.

Ya yüksek doz yaklaşımdan yada aşırı hızlı atan kalbimden ölüp gidecektim burada.

Boğazımı temizleyerek, "Vance, başka bir şey demeyecek misin?" dedim. Ben onun beline sarılmış, başımı göğsüne yaslamıştım. O ise bir kolu omzumu sararken diğer eliyle saçlarımı okşuyordu. Saçlarıma karşı ayrı bir tutumu olduğunu uzun zamandır fark etmiştim.

"Hayır çünkü bazen eylemler, sözlerimizden daha büyük anlam taşır. Bende buna uyum sağlıyorum. "

O akşam bir daha konuşmadım, o da konuşmadı. Bir müddet daha bana sarıldı, bende ona eşlik ettim. En sonunda benden ayrıldığında, üşümediğim halde havanın soğuk olduğuna söylenerek içeri götürdü. O gece ikimizde uyuyamadık biliyorum, buna rağmen konuşmadık.

Böyle olması çok hoşuma gitmişti. Eğer konuşsaydı veya ben konuşsaydım, kendimi iyi anlatamazdım. Kendimi tanıyordum. Hislerimin karşılıklı olduğunu anlamak beni her seferinde daha çok heyecanlandırıyordu. İtirafımın ardından kötü bir şey olacağını düşünmüştüm ama aksine her şey çok güzel bir hal almış, beklentimin üstünde bir sonuç ile karşılaşmıştım. Vance'nin eylemleri ile onun bana olan duygularını yansıtması çok daha iyi anlamama olanak sağlamıştı.

Şu an aramızdaki ilişki neydi bilmiyorum ama arkadaş olmadığımızı bildiğimden ötürü, gerisinin bir önemi yoktu.

Ve de ilk defa romantik bir anımızda Will yoktu. Sabah olacak olanları ise asla düşünemiyordum.

---

"SİZ KAFAYI YEMİŞSİNİZ!" diye söylenen yüksek sesle kafamı bir kez daha yastığa bastırdım.

Sabah Bay Lewis gelmiş, Vance'den ona hayvanları otlatırken yardım etmesini istemişti. Sabahın çok erken saatlerinde gittiği için henüz onunla tam denk gelemesek de, gitmeden önce içtenlikle gülümsemesi ile gece olanları bir kez daha hatırlamıştım. İçim bir hoş olmuştu.

Sonrasında yemek yedikten sonra içim içime sığmadığı için bunu Will'e anlatmak istemiştim ve anlattığım her bir şeyle birlikte gözleri büyüyen Will, az önce olduğu gibi tekrar bağırmıştı. Kafayı yememe az kalmıştı gerçekten.

"Will‐" diyerek doğrulduğumda hala karşımda ayakta durmuş bir şekilde sözümü kesmişti. Ellerini sinirle sürekli sallıyordu. Geceleyin bunun yaşanacağını öngördüğüm için fazla taktığımı söyleyemezdim.

"SİZ NASIL BENİ UYUTUP GİZLİ SAKLI BULUŞURSUNUZ?!" diyen sesiyle ağlama isteğimi bastırıp ayağa kalktım ve karşısına geçerek tekrar denedim.

"Wi-"

"YA BİR DE UTANMADAN YAKINLAŞMIŞSINIZ!" ddiğinde dehşete düştüm.

"Will!"

"BENSİZ BİR EVLENMEDİĞİNİZ KALMIŞ!" Ona 'yok artık' bakışları atarken derin bir nefes verip ellerimle yüzümü kapattım. Will kafayı yemiş olmalıydı, çünkü başka açıklaması yoktu bu durumun. Benim sessiz kalışımı yanlış yorumlamış olacak ki, kendini salonda bulunan süngere atıp elini anlına dayayarak uzandı. Endişeyle ellerimi yüzümden çekip yanına gittiğimde fenalaşıyor gibiydi. Kollarını tutarak sarstım onu.

"Will, hey, iyi misin?" dediğimde onun yerine başka biri yanıt verdi. Kafamı çevirince kahkaha atan Vance'ye endişeyle baktım.

"Vance, bayıldı sanırım, yardım et!" Vance kafasını sağa sola sallayarak yaklaşırken ben hala Will'ı uyandırmaya çalışıyordum. Ne oluyor burada Tanrı aşkına, alt tarafı dün yaşananları anlatmıştım!

"Sen cidden inandın mı İnci Tanem?" diyen Vance yaklaştı ve Will'e gülerek hafif bir tokat attığında çoktan delirme noktasına ulaşmıştım. Will aceleyle ayağa kalkıp yanağını tutunca kızgın bakışlarla Vance'ye baktım.

"Niye bayılan birine tokat atıyorsun ya?" dediğimde Will gözlerini kısarak ona baktı. Ardından bana baktı ve tekrar ona döndü.

"Bayılmadım ben!" Şok içinde ona baktım. E ama bayılmış gibiydi?!

"Demiştim sana, İnci Tanem." diyerek kolunu omzuma atan Vance'nin kolunu iteleyerek beni yanına çekip arkasına sakladı. Gerçekten mi, Will?

"UTANMADAN GECE EVLENMİŞSİNİZ BİR DE GÖZÜMÜN ÖNÜNDE KIZ KARDEŞİME SARILIYORSUN!" bağırmasıyla Vance yüzünü buruşturdu. Kolunu itelemeye çalışırken aynı zamanda ona yanıt veriyordum.

"Will biz evlenmedik, sadece arkadaş değiliz artık." dediğimde karşımdaki Vancenin gözleri mutlulukla parlarken bakışlarımı kaçırdım.

Gece daha mı rahattım sanki?

"Hem evlensek, gece gece evliliğimizi kim yapacaktı, Sarışın?" Diye alayla konuşan Vance'ye öldürücü bakışlar atan Will, hala beni bırakmıyordu.

"Beni aldattıysanız her şeyi yaparsınız." Vance gözlerini devirdi ve onun kolunu iteleyerek beni arkasından çıkardı. Sonunda rahat bir nefes aldığımda Vance, Will'ın keyfini yerine getirecek şeyler söylemişti.

"Bay ve Bayan Lewis, akşam çiftliğin bahçesinde piknik yapmayı öneriyor. Sonbaharda olsak dahi bugün hava soğuk değil, sen seversin, değil mi Sarışın?" Will hemen gözlerini kocaman açarak ayaklandı. Ellerimizden tutarak bizi kendine çekip ikimize birden sarılması ile neye uğradığımı şaşırdım. Az önce bağıran o değil miydi?

"Sizi evlenmediğiniz için affediyorum ama Vancecik sakın kız kardeşime çok yakınlaşma!" Vance sinirle "Sarışın!" dediğinde, geri dönüş yaparak, "Tamam en azından benim yanımda yaklaşma, yoksa ben hemen hisseder gelip sizi izlerim." diye söylendiğinde kıkırdadım. Bizi bırakarak koşar adım evden çıktı. Camdan en son göründüğünde Bayan Lewis'ın kapısını hızlıca çalıyordu.

Boğazımı temizleyerek yan tarafıma dönüp Vance ile göz göze geldim. Hızla bende buradan uzaklaşsam iyi olurdu çünkü geceki cesaretim yok olmuştu.

"Aa, şey, unutmuşum ya, Bayan Lewis yardım ister şimdi, tüh!" diyerek hızla yanından uzaklaşırken onun alçak sesli kahkahasını ve son olarak,

"Nereye kadar kaçabilirsin acaba?" Diye seslenişi duydum.

Sakin ol Perla, sakin.

Kapısını tıklatırken kapıyı açan Will yanağımdan bir makas alıp dışarı çıktı. "Nereye gidiyorsun?" diye sorduğumda, "Sizden çok beni seven Bay Lewiscik çağırıyor. Bensiz yapamıyormuş." Onun dediklerine başımı sallayıp gülerken içeri girdim.

Yaklaşık bir buçuk aydan fazla bir süredir burada yaşıyorduk ve birbirimize aşırı derece alışmıştık. Lewis'ler bizi çok sevmişti ve bizde onları aynı şekilde sevmiştik. Bir akrabaları veya çocukları yoktu. Kaçarak evlenmiş ve burada hayat kurmuşlardı. Arada sırada Bayan Lewis'in kocasına, "Bizi çocukla sınayan Tanrı, sonunda göz yaşımıza dayanamadı sevgilim, artık üç çocuğumuz var." demesine şahit olmuştuk.

Will hala arada sırada bir şeyler çalarken ilk başta kızsalarda artık alışmış ve gülüyorlardı. Zaten her şeyimiz vardı ama Will dışarıdan biri geçince veya Lewis'lerin evinden bir şey beğenince hemen çalıyordu. Vance ona aşırı derece kızsa da umursamıyordu. Ve Vance.. En son yapılan dansımızdan önce geçen konuşmadan sonra bir daha asla bir şey çalmamıştı. Belki de onu yaşadığı idam olayı etkilemişti, bilmiyordum ama sormak bile istemiyordum. Her ne olursa olsun onun geçmişten etkilenerek yaptığını, Will'ın ise bunu yapmayı sevdiği için yaptığını anlamıştım.

Ezbere bildiğim evde mutfağa baktığımda orada bulamayıp odaları gezince en son yatak odasına gelip kapıyı tıklattım. Bayan Lewis ince sesiyle "Gel!" dediğinde kapının sürgüsünü çekerek ilk odaya göz attım, ardından usulca içeri adımladım. Yatakta birçok kıyafet vardı. Zaten kendi kıyafetlerinden bize veriyor veya Mary bize kıyafet dikiyordu ama bunlar daha eski gibiydi. Biliyordum çünkü aynılarını annemin giymediği halde dolabında durduğunu görmüştüm. Annemin elbiseleri biraz daha yeniye yakın olabilirdi.

"Gel, güzel kızım." dediğinde yaklaşarak yanına oturdum. Elbiselere şefkatle bakıyordu. "Hep kız evlat isterdim, belki kanımdan olmadı ama.." Bana bakarak gülümsedi, "..sonunda oldu." Gülümseyerek karşılık verdim.

"Senin güzelliğine ilk çok şaşırdım kızım, çünkü daha önce hiç rastlamadım." Konunun gidişini anlamayınca kaşlarımı çattım. "Belki beyaz ten, güzel yüz hatları, uzun boy çoğu kızda vardır ama seninki çok farklı." İfadesizce bakmaya çalışıyordum çünkü söyledikleri doğruydu ve ben direkt bunu kimseye diyemezdim. Konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Bayan Lewis, bu güzel elbiseler de kimin böyle?" dediğimde bir süre gözlerime baktıktan sonra bakışlarını elbiselere çevirdi. Renkli, çiçekli dantelli elbiseler. Geniş, dar, tam boy yada bilekten biten etekler. Kısa kol, kolalı gömlekler. Dar korseler ve rengarenk şallar vardı. Çok fazla yoktu, her birinden bir iki tane tek vardı. Eski olmalarına rağmen göz alıcı görünüyorlardı.

"Gençlik kıyafetlerim. Saklamıştım ama şimdi, sana hediye etmek istedim. Başka evladım yok ve.. hepsi temizler, gerçekten."

"Ama bunlar sizin?" dediğimde başını sağa sola salladı.

"Yaşlandım ben, bunları giyecek yaşı çoktan geçtim. O yüzden ricayla kabul et lütfen." Ellerini tutarak gülümsedim.

"Teşekkür ederim." Elbiselere baktığımda bir tanesini bana uzattı.

"Piknik için bunu giyebilirsin." Başımı salladım ve elbiseyi aldıktan sonra yatağın üzerindeki beyaz gömleği de elime aldım. Yan odaya geçerek üzerimdeki kıyafeti çıkarıp gömleği giydim. Onun üzerine beyaz çizgileri olan, sıfır kol yeşil elbiseyi giydikten sonra yerdeki siyah bele oturan giyilmeli korsemi giydikten sonra Bayan Lewis'ın yanına döndüm. Bana bakarken gözleri hayranlıkla açılmıştı. Karşıma gelip ellerimi tutarak,

"Harika oldun tatlım, eşin bu haline bayılacak! Gel şimdi saçını yapalım." Beni tuvalet masasının önündeki sandalyeye oturturken saçlarımı usulca tarıyordu. Evet, bu süreç içerisinde bir de Vance ile evliydim onların gözlerinde. Bu düşünce her seferinde beni heyecanlandırıyordu, her ne kadar gerçekte evli olmasak bile.

Bayan Lewis taradığı kısa saçlarımı arkaya alıp önden iki tutamı bıraktı. Saçlarımı her iki kulaklarımın altından itibaren örüp ensemde tokayla sabitledikten sonra iki tutamımı hafifçe şekillendirdi.

"Neden saçların hiç uzamıyor?" Diye sorarken ben gözlerimi kaçırdım ama o bana bakmıyordu zaten, gözleri saçlarımdydı. Kurumuş boğazımı temizleyerek yanıtladım.

"Uzamaz olur mu, uzuyor. Sadece eşim, bu boyutunu sevdiği için kesiyoruz." kısa bir an bana bakıp başıyla onayladı. Will ve Vance ile ortak karar almış, ne kadar sevsek de bu aileye kendimiz hakkında bir şey anlatmayacağımızı söylemiştik. Kimseye güvenemezdik.

Üstelik.. Ben hala Vance ve Will'e kendimi anlatmamışken bu aileye anlatamazdım.

"Perla.. Neden diğerlerinden farklısın?" Kaşlarımı çatarak aynadan yüzüne baktım.

"Ne yönden, Leydim?" Burukça gülümsedi.

"Bir Hanımefendi gibi davranmıyorsun. Yürüyüşün çok nazik ama bu sana özel, bir hanımefendiye değil. Nazik birisin ve doğalsın ancak, bir hanımefendi ile kıyaslandığında sınıfta kalıyorsun. Neden böylesin?"

"Beni neden bugün bu kadar çok sorguluyorsunuz?" dediğimde gülümsedi.

"Perla, kendini saklama konusunda çok iyisin ancak.. bunu senin gibi biri olan birinden saklayamazsın." Hala ne dediğini çözmeye çalışırken yanağından bir şeyin süzüldüğünü gördüm, daha doğrusu.. bir incinin.

"Ba.. Bayan Lewis?" diye korkarak fısıldadığımda bir inci daha yuvarlandı. Şok içerisindeyim ve ne yapacağımı bilmiyordum.

"Sen benim gibisin Perla, o gün, o verandada incilerle ağlarken gördüm seni."

(Perla biricik askim)

---

Fotoğraftaki kadın bana Perla'yı anımsattı. Sizde görün istedim.

Sevgilerle*

Continue Reading

You'll Also Like

4.8K 381 14
Öylesine
FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

23K 1.5K 21
Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...
AŞK-I DERUN By 🌼

Historical Fiction

15.3K 983 26
Büyük bir sevda ile bir araya gelen iki gönlün büyük imtihanları. Kuruluş Osman karakterlerinden alınmıştır. Algon sevdasını birde kendi hikayelerimi...
221K 30.4K 49
TAMAMLANDI. Duymayan birisine aşık olunur mu? Olunur, ben aşık oldum. Hiç duymadığım o sesine, anlam dolu gözlerine, o masum çocuk kalbine... Kusur...