elem çiçekleri | rinsagi

By Nofrostie

20.7K 2.6K 6.6K

İsagi Yoichi anonim bir fanartisttir. İtoshi Rin ise İsagi'nin favori internet hikayesinin yazarı. [Yarı tex... More

When you were here before
Couldn't look you in the eye
You're just like an angel
Your skin makes me cry
You float like a feather
In a beautiful world
I wish I was special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here
I don't care if it hurts
I wanna have control
I want a perfect body
I want a perfect soul
I want you to notice
When I'm not around
So fuckin' special
I wish I was special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here
She's running out the door
She's running out
She run, run, run, run
Whatever makes you happy
Whatever you want
You're so fuckin' special
I wish I was special
But I'm a creep
I'm a weirdo
What the hell am I doin' here?
I don't belong here

You're so fuckin' special

560 80 100
By Nofrostie


İsagi merdivenin son iki basamağını da çıkıp sınıf kapısından içeriye girdiğinde sabahın erken saatleriydi. Haliyle sınıfta onun dışında kimse yoktu. Uyandırmak adına günaydın mesajı attığı en yakın arkadaşı Bachira da dahil.

Önceki mesajlara baktığında Bachira'nın hala gelmemesine şaşırmamalıydı.Kendisini dizi maratonuna kaptırmış, anlık mesajları sağ olsun İsagi de bunu adım adım takip etmişti. Hal böyleyken sabah kendi kendisine uyanabilmesinin imkanı yoktu.Yuu-san onu kulaklarından çeke çeke okula getirecek gibi duruyordu.

Sınıfta şu anlık yalnız olduğuna göre zamanını geçirmek adına karalama defterine bir şeyler çizebilirdi. Telefon oyunu oynamak da bir seçenekti fakat sabah sabah gözlerini ağrıtmak kötü bir sonuç olurdu. Ama Bachiraların komik sabah rutinini resmetmek kulağa şimdiden harika geliyordu.

Aklına gelen manzaraya kendi kendisine gülerken antasından karalama defterini ve kalemliğini çıkarttı.Defterin boş bir sayfasını açtı ve kalem kutusundan uygun bir kalem aradı. Normalde uçlu kalem kullanmazdı ama bugün nedense ince uçlu bir kalem kullanası gelmişti. Ve böyle bir kalemi vardı. O kalemi bulabilseydi vardı yani.

Belki diğer kalemlerin arasında karışmıştır diye kalemliğini komple boşalttı ve kalemlerin tek tek sayarak geri yerleştirdi. Uçlu kalemi ortada yoktu. Evde bir yerlere mi düşürmüştü acaba? Gerçi dün kalemliğinden bir iki kalem almıştı ve onun dışında kalemlik hep kapalı kalmıştı. Evde düşürmüş olamazdı.

Dün o kalemi kullandığını hatırlıyordu önceden kaybetmiş olma ihtimali zaten yoktu. Okulda mı düşürmüştü? Sınıfı temizleyen arkadaşları temizlerken çöpe atmış olabilirdi. Kendisi koridordan sorumlu olduğu bu fikrinin doğruluğunu net olarak bilemiyordu.

Dün, sınıfın temizliği Karasu, Otoya ve Yukimiya'ya düşmüştü. Onlara kalemini görüp görmediklerini sorardı ama net bir cevap alır mıydı mechuldü. Otoya gibi gamsız ve Karasu gibi sivri dilli ikili vardı ortada. Aralarından bir Yukimiya ona yardımcı olabilirdi.

Bunu da o üçü geldiğinde düşünürdü artık. Kalemini bulmak o kadar da acil bir iş sayılmazdı. Sadece anlarsınız ya İsagi kendisini dikkatli birisi sanıyordu.

Çenesini avucunun içine yerleştirip iç çekerken gözleri camdan dışarısındaydı. Kendi yaş grubundaki üniformalı insanların okul kapısından içeri girişini seyrediyordu. Karalama yapmaktan daha iyi bir aktivite değildi ama ilginç bir şekilde bağımlılık yapmıştı.

"Hey."

Bu küçük bağımlılığı da buraya kadarmış.

Çünkü sınıfta ilk duyduğu sesin hiç beklemediği bir insanın sesinin olması daha önemli bir konuydu. Sınıfta kendisinden başka kimse olmadığı için bu seslenme şeklini kendi üzerine alırken çenesini avucundan çekti.

Ona dikkatle bakan deniz mavisi gözler vardı. Hafifçe çatılmış ince kaşlar, derisinin iç kısmı soyulmuş kırmızı dudaklar vardı. Bir de sıkılan yumruklar. Bir gerginlik vardı üzerinde her gün giymediği. Evet o yumruklar yine sıkılırdı o gözler yine sert bakardı özellikle de İsagi'ye  ama ne o yumruklar titreşirdi ne de o göz bebekleri. Bu yüzden İsagi merak etti.

'Rin bana ne söylemek istiyor?' diye düşündü.
Rin bu şekilde durursa konuşmayı başlatmayacağından İsagi neşeli sayılabilecek bir şekilde "Günaydın Rin." dedi. Ardından Rin'in göz bebeklerindeki ufak da olsa kıpraşmayı gördü. Ya da İsagi fazla odaklandığından beyni ona oyun oynuyor da olabilirdi.

Rin göz bebeklerini zor da olsa İsagi'ye dikti, İsagi'nin onu dikkatle izleyen gözlerini görmezden gelmeye çalışarak dilini dişlerine bastırdı ve "Tch" sesini çıkardı. Konuşmak için ağzını aralamıştı ki başka bir ses duyuldu.

"Günaydınlar! Günaydın Yoichim!"

Bachira kapıdan içeriye seker adımlarla daldığında İsagi'nin dikkati ona doğru koşan çocuğa verdi. Her günkü gibi parlak sarı bir aurayla parlıyordu ama açık mavi bir auranın eklenmesi gibi ufak bir farklılık da vardı.

Bachira'nın göz altları mosmor olmuştu ve suratında ağlamaklı -yalandan olduğu bariz bir şekilde belliydi- bir ifade vardı.
İsagi ne ara olduğunu idrak edemeden Bachira çoktan yanına oturmuş ve kolunu çekiştirerek sızlanmaya başlamıştı.

"Yoichi! Biliyor musun yas tutmamız gereken konular var! En sevdiğim karakter öldü."

Kurgu da olsa Bachira'nın en sevdiği karakterinin ölmesi kötüydü. Bu yüzden arkadaşının beş dakika sonra unutacağı ama ara ara hatırlayacağı olayı teselli etmek adına yavaşça saçlarını okşadı. Nazik bir sesle "Nasıl olsa gerçek değil yaşadığı bölümleri izlersin sen de." dedi.

"Öyle yaparım dimi!"

Bachira, İsagi'nin koluna daha sıkı sarılıp kafasını çocuğun omzuna sürttü. İsagi, Bachira'nın yavru kediyi andıran tavırlarına kıkırdadı.

Bazen arkadaş mıydı anne miydi çözemiyordu.

"Öyle yaparsın."

Bachira'yı kendince teselli edişinin ardından neyi Rin'in ona söylemeye çalıştığı sorusu aklına tekrardan takıldı. Kafasını çevirdiğinde Rin yanlarından çoktan uzaklaşmıştı ve çantasından eşyalarını çıkartıyordu.

"Rin, bana bir şey söyleyecektin kusura bakma yarıda kaldı." dedi. Rin, sınıftan içeriye girenlere baktıktan sonra İsagi'ye yandan bir bakış attı. "Yok bir şey." dedi. Sesi çok yumuşak çıkmasa da her zamankinden farklıydı. Bakışları hala bıçak keskinliğinde olsa da her zamankinden farklıydı.

Rin'in etrafında dolanan siyah ve koyu mavi auradan farklı olarak pembe de bir aura vardı. Pembe... Yanlış mı algılıyordu? Pembe.

O utanmış mıydı?

...

İsagi, ders boyunca Rin'in söylemek istediği şeyi ve ona farklı gelen hareketlerini düşündü. Rin'in etrafındaki kasvetli auranın biraz olsun dağılmasına neden olan şeyi merak etmemesi elde değildi. Onu dışarıdan tanıdığı kadarıyla da söyleyebilirdi ki İsagi kendi kendine o durumu merak etmeye devam edecekti.

Teneffüs geldiğinde bu meseleyi rafa kaldırmaya karar verdi. Bugünün konusu kaybolan kalemiydi malum. İlk durağı hep grup halinde takılan ve dün sınıfı temizleyen Tabieitaken -Karasu, Otoya ve Yukimiya üçlüsüne okulda bu ad takılmıştı- grubu oldu.

İsagi'nin aldığı cevaplar da tam beklediği gibiydi.

"Adamım ben perdeleri çıkarmakla meşguldüm kalem falan görmedim."

"Eşyalarına dikkat edemiyorsan bizden dikkat etmemizi beklemesen mi?"

"İsagi-kun onların aksine ben yerde herhangi bir kalem görmedim. Görsem söylerdim."

Üçünden aldığı cevaplardan kalemini dün sınıfta düşürmüş olma ihtimaline koca bir çizik attı. Geriye bir ihtimal kalıyordu.

Birisi kalemine çökmüştü. Bu konudaki ilk şüpheli de en yakın arkadaşı Bachira'ydı. Bu onun sık sık yaptığı bir şey olduğundan yine yapmış olabilirdi ki durum buysa İsagi bunu çok da umursamazdı. Yargısız infaz yapmaktan hoşlanmadığından bu düşüncesini arkadaşıyla paylaşmaktan çekinmedi.

"Hımm bakayım hangisi?"

Bachira dilini dışarı çıkartıp kalemliğini karıştırdı. Kalemlerinin yarısı İsagi'den çöktüğü kalemlerden ibaretti ama hiçbirisi sabahtan beri aradığı kaleme ait değildi. Yani Bachira'nın kalemine çökme ihtimalinin de üzerine bir çizik atması gerekiyordu. Sınıftan başka kim çökmüş olabilirdi?

Kendince beyin fırtınası yapmaya çalışıp bütün seçenekleri gözden geçirdi ama yine bir sonuç elde edemedi. Giden gitmişti sonuç olarak ve nereye gittiğini de bulamadığına göre işi akışına bırakmalıydı. O kalem kadar ince uçlu ve güzel bir kalem bulabileceğini sanmıyordu. Hayatına devam edebilirdi ama dert değildi.

Kayıp kalem meselesini rafa kaldırdığında günün geri kalanı İsagi için diğer günlerdeki gibiydi. Üzerinde sürekli olarak hissettiği keskin bakışları hesaba katmazsa.Teneffüste Bachira, Reo ve Chigiri ile konuşurken, kafeteryada çay içerken, öğlen yemeği yerken... Deniz mavisi gözlerin kendisine bu kadar bakmasına alışık değildi hele ki hafif turuncumsu bir aurayla.

Rin ne için bu kadar sabırsızdı?

İsagi, merakını gidermek için Rin'le konuşmayı her ne kadar çok istese de Rin'in gelip kendisinin söylemesine izin vermek daha mantıklı bir seçimdi. Üstelerse sorun ne öğrenemeyebilirdi. Rin bu kadar sabırsızken kendisi gelip bir şekilde söylerdi. Galiba.

Son ders zilinden sonra İsagi kitaplarını topladı. Son ders çektikleri kuraya göre bugün sınıf temizliğinden o sorumluydu. Temizlik odasından malzemeleri almaya giderken arkadan Bachira da payına tuvalet temizliği düştüğü için sızlanarak geliyordu.

"Of neden ben ya!" şeklindeki sızlanmalara İsagi de "Bugün şansın yaver gitmemiş ama yarın gidecek inanıyorum." şeklinde tesellilerle cevap verdi. Bachira tuvaletin önüne geldiğinde İsagi'ye dramatik bir ifadeyle el sallarken İsagi de ona daha sevecen bir ifadeyle el salladı ve sınıfa gitti.

Sınıfa girdiğinde parmaklarının arasındaki su ve temizleyici karışımı ile dolu olan kovayı bir köşeye bıraktı. Eğilip yerde çöp kalıp kalmadığı kontrol etti. Görünürlerde çöp yoktu harika. Çöp olmadığından emin olduktan sonra ayağa kalktı. Paspası tam eline almıştı ki karşı karşıya geldiği uzun silüetle farkında olmadan nefesini tuttu.

Başta Rin'in neden sınıfa geldiğini anlamamıştı fakat sonrasında yanında getirdiği birkaç temizlik malzemesini gördüğünde kafasında şimşekler çaktı. Bugün sınıf temizliğinden ikisi mi sorumluydu? Vay canına. Evren İsagi'nin merakını duymuş olabilir miydi?

Merak demişken Rin'in etrafındaki turuncu auranın rengi gitgide koyu bir renge bürünmüştü. Temizlik malzemelerini öğretmen masasına bırakırken ellerinin hafif titreyişinden de anlayabiliyordu bunu. Tanrı aşkına onu bu kadar geren şey neydi? İsagi daha fazla sabredebileceğini sanmıyordu.

"Rin-

Ona seslenmek için dudaklarını araladığında Rin ondan hızlı davrandı.

"İsagi."

İsagi'nin gece mavisi rengindeki irisleri Rin'den gelen hamle karşısında büyüdü. Buna ek olarak dudakları birbirine sıkıca kenetlendi. Rin ona "gevşek herif, aptal, ılık" gibi lakaplarının haricinde bir kelimeyle hitap ediyordu. Soy adıyla. Şaşırmaması elde değildi. Rin her ne söyleyecekse ciddi bir şey olmalıydı.

Rin İsagi'nin sessizliğini fırsat bilip çantasının fermuarını açarken İsagi'nin merakı gitgide artmıştı. Rin ona bir şey mi verecekti? Ayak parmaklarını ayakkabısının içinde kıvırdığı sırada Rin çantasını kurcalıyordu. Çok geçmeden kalemliğini çıkarttı ve onun da içini kurcaladıktan sonra İsagi'ye bugünün öznesi olan şeyi uzattı.

Sabahtan beri aradığı kalemini.

Kalemi en başından beri Rin'de miydi? Ama onda ne işi vardı? İsagi, kalemi yavaşça Rin'in parmaklarından çekerken yüzündeki kocaman soru işareti karşısındaki çocuğu rahatsız etmiş olacaktı ki çocuk çok geçmeden konuşmaya başladı.

"Kalemine falan çökmedim. Dün İngilizce dersinde şu konuşma etkinliğini yaparken kalemini kullanmıştım. Teneffüs derken arada kaynamış. Dün evde fark ettim ben de. Gün boyunca da verme fırsatım olmadı."

Deniz mavisi gözler İsagi'nin suratına sanki odaklanılması gereken tek şey İsagi'nin çehresiymiş gibi bakarken İsagi koyu turuncu auranın silinmeye başladığını gördü. Gün içinde olanlar gözünün önüne gelirken kafasında her şey daha net biçimlendi. Rin'in derdi en başından beri buydu.

Dudakları farkında olmadan kıvrıldı. "Teşekkür ederim." dedi.

"Bir dahakine eşyalarına sahip çık seni ahmak."

Kelimeler kabaydı ama surat ifadesi, bakışlar ve de en önemlisi aura buna tezattı. İsagi, Rin'in etrafını bu kez koyu pembe bir aura sarana kadar onun gün içinde neden yanına gelmediğini sorgulamıştı. Şimdi daha iyi anlıyordu.

Sınıf grubunda soğuk nevale dedikleri çocuk aslında insan içerisinde bu konuları konuşacak kadar utanganç birisiydi. Rin, suratını başka yöne çevirip eşyalarını toplarken İsagi hala ona bakarak gülümsüyordu. Sevimli, dedi içinden.

Koyu mavinin, turuncu ve de pembeyle uyumu sevimliydi. Ve İsagi bu sevimliliği resmetme ihtiyacı hissetti. Hiç olmadığı kadar.

...

rin
hiori.
dediğini yaptım
kalemini isagi'ye geri verdim
şu salak umarım bir daha eşyalarını unutmaz
bunun için aryu denen değişikle kura kartlarını çaktırmadan değiştirmek zorunda kaldım|
çok tuhaf hissediyorum|
bir an önce siktirip gitmek istiyorum buradan|

~~

Evt isagicim çok haklısın rinrin çok şirin

geçiş bölümü tarzında bir şey oldu umarım sevmişsinizdir ben yazarken yumuş oldum da

btw tabieitaken üçlüsüne de bayılıyom çok iyi agalar



















Continue Reading

You'll Also Like

107K 8.4K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
499K 57.5K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
404K 37K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
16.9K 1.5K 16
hinata herkese merhaba cok heyecanliyim sizinle calismak icin ben hinata shoyo sakusa gunaydin musterileri sikebiliyor muyuz @yaku hinata memnun oldu...