Raunchy Alpha // larry

bearschangedmylife

58.3K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... Еще

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

Special Chapter "Axel"

341 44 95
bearschangedmylife

Merhabalar millet,

Yazmanın bu kadar keyifli olacağını bilmiyordum fkfkkdk,

E o zaman bir bakalım neler olacakmış,

Yazım, anlam veya cinsiyet hataları olursa kusura bakmayın,,

İyi okumalar ~,

×××

17 Yıl Sonra...

Arabayı toprak yolda sürerken yavaşlamaya başladı. Ormanın ortasındaki, bahçe duvarlarıyla çevrili eve yaklaştığında durdu. Derin bir iç çekerken gözlerini sanki çok uzun bir zaman geçmiş ve büyük bir özlem çekiyormuş gibi gezdirdi evin üzerinde.

Rastgele bir ev değildi bu. İki katında da birçok anı barından bu duvarların ardında koşturup durduğunu sanki dün gibi-

"Neyi bekliyoruz söyler misin? İki saat uçak yolculuğu yapan benim!"

"Benim de çişim var!"

Derin bir nefes verdi Axel. "İki dakika duygusal an yaşatmıyorsunuz..."

Kardeşlerine bakma ihtiyacı bile duymadan torpidodan bahçe kapısının kumandasını alıp açtı ve gelişigüzel geri fırlattı.

"Ne duygusallığından bahsediyorsun? Babamdan uzak kalamadığından aynı şehirde okuyorsun ve kilometrelerce ötedeki benim yaşamadığım duygusal anı mı yaşıyorsun?"

Valeria'ya göz devirmek bağımlılık yapmıştı ona. "Bu senin kalpsizliğin. Ayrıca ne alakası var? Bölümümün en iyi okulu ve öğretim üyeleri bizim sürü bölgemizdeyse ben ne yapabilirim? Hem ben de bir apartta kalıyorum."

"'Anne' kuzusu olduğunu ve babamı babişkomdan kıskandığın için yanlarında kalamadığını kabullen."

Dönüp baktığında kız kardeşinin saçını savurduğunu gördü ve burun kırıştırdı. "Nasıl annemin kızı olabiliyorsun aklım almıyor..."

"Hah! Ben babamın kopyasıyım bir kere!"

"Sadece fiziksel olarak!"

"Sen de sadece babişkomun fiziksel olarak aynısısın. Keşke kişiliğini de ondan alsaydın!"

"Dostum ciddiyim, çok çişim var."

"Adrius!"

İkisi de dönüp ona baktığında, "Ben de karmayım! Bir gözüm mavi, bir gözüm yeşil!" diyerek konuya dahil oldu.

"Of Addy!" Diyerek omzundan ittirdi Valeria. "Çıkar şu lensi, ahmak!"

"Hehehehe!"

Axel aracı bahçeye sokarken Valeria betanın sarıya çalan saçları ve yeşil ile mavi arasında kararsız bir tonda kalan gözleriyle dalga geçmeyi ihmal etmedi. Arabayı sustururken eskisine kıyasla azalan, artık üç tane olan korumalar bahçe kapısını kapattı. Üçüzler de arabadan indikleri gibi evin açılan kapısına bakmışlardı.

"Ebeveynlerim!"

Adrius kız kardeşine çarpıp onun Axel'e doğru yalpalamasına neden olarak kapıya koştuğunda Valeria arkasından homurdanmıştı.

"Mankafa!"

Adrius onu umursamadan önce Harry'ye, sonra Louis'ye aceleyle sarıldı ve ellerini kasıklarına koyup, "Baba!" dedi.

"Çiş!"

Louis koşan betanın arkasından gülerek, "Aptal çocuk." deyince Adrius babasıyla birlikte senkronize bir gülüş vermişti.

"Hehehehe!"

Omega eşine bir bakış atarken Valeria Harry'nin üzerine atlamıştı. "Babişko!"

"Benim güzelim! Hoşgeldiniz!"

Axel adımlamadan önce olduğu yerden ailesine, baba kız hasret gideren ikiliyi izleyen annesine baktı.

İşte yine kavuşmuştu gönlünün efendisine...

O Valeria gibi direk üzerine atlamak yerine, kardeşinin Louis'ye geçmesini bekledi ve babasından başladı.

Annesini sona bırakıyordu ki doya doya sarılabilsin.

"Ax," Valeria'nin sesiyle ona baktı, annesine sarılmış yanağını yanağına yaslamış ve işaret parmağını ikisi arasında getirip götürüyordu, benzerliklerini gözüne sokmak için. "..kudur."

Bıkkın bir nefes verirken dayanamadı ve ondan aşağı kalmamak için kaşlarını kaldırdı. "Sen de yakında, 'Babişko!' diye üzerime atlama da."

Valeria yapılan taklidine ve bunun yaşanma durumuna yüz buruşturup ona dil çıkardı.

"Hoşgeldin oğlum!"

Gülerek sarıldı babasına. "Baba, nasılsın?"

Harry geri çekilirken iç çekti ve kolunu oğlunun omzunda dinlendirdi. "Seninle bir konuya açıklık getirebilirsek daha iyi olacağım..."

Axel anlamamış gibi babasına baktı. Artık saçları uzun veya eskisi kadar kıvırcık değildi ve kırlaşma belirtileri gösteriyordu. "Ne konusu bu?"

Babası kolunu boynuna dolayıp aralarındaki mesafeyi kapatarak kısık sesle konuştu. "Oğlum, artık annenin bir karar vermesini sağlamalıyız. Hem aynı şehirde ama farklı evlerde kalıyor olmamızı kaldıramıyor. Hem evdeki yalnızlığımızın tadını çıkarmak istiyor. İçini rahatlatmak için seninle konuştuğumu, senin açından bir problem olmadığını söylüyorum, bu sefer de seni eve gelme diye ikna etmekle suçluyor beni!"

"Siz delisiniz..."

"Onu gidip annene söyle!"

"Bana ne söyleyecek Harold?"

"Tabii ki benim için ne kadar mükemmel bir Omega olduğundan bahsedecek Kalbimin Kan Deposu! Aynı şeyler yani."

"Görüşmeyeli takma isimlerin kötüleşmiş baba..."

"Hâlâ son derece özgün, orjinal ve gerçeği anlatıyorlar Axel. Kapa çeneni."

"Peki..."

Sonunda beklediği an gelip annesine yöneldiğinde onun şakaklarındaki kır saçlarıyla, kırışan göz kenarları ve yüzünde belirginliğini göstermiş çizgilerle aynı mükemmel gülümsemeyi verdiğini gördü.

"Hoşgeldin bebeğim."

"Hoşbuldum anne."

Ona sarıldıktan sonra çekilip annesinin kısa, kıvırcık, kahverengi saçlarını sevmesini ve yeşil gözlerine bakmasını bekledi. "Nasılsın?"

"Seni gördüm, daha iyi oldum."

Kıkırdadı Louis. "Bu kadar babanın izinden gitmene gerek yok."

Uzun boyundan dolayı artık annesine yukarıdan bakarken eğildi ve yanağından öptü. "Bu bizden değil, senden kaynaklanıyor."

Biraz daha sarılıp özlem giderdikten sonra kolunu annesinin omuzlarına bırakıp babası ve Valeria gibi içeri geçtiler. Salondan gelen seslerini takip ederken Adrius'tan iz yoktu.

Evi kokutacaktı...

"Ee güzelim, Paris nasıl?"

"Tam bıraktığın gibi baba! Muhteşem! Fransızcam da kusursuzlaştı. Her şey harika! Artık senin gibi yetenekli bir Tasarımcı Model olmak için gereken tüm koşullar tamamlanıyor!"

"Kimin kızı bu!"

"Babişkonun!"

"Baba!"

Axel annesini aldığı gibi yanına, koltuğa oturturken odanın girişinde gözüktü beta üçüzü.

"Oh hayır..."

"Addy... Addy sakın yapma-ah!"

Özlem ile dolup taşan diğer kişi Adrius, sarılan ikilinin üzerine koşup atlayarak babasına ve kız kardeşine tutundu.

"Ad... Oğlum... Ne siz artık üç yaşındasınız... Ne de ben artık gencim... Dur-"

"AAA!"

Onları düşürmenin bedelini Valeria'nın çığlığından korunamayan kulaklar ödeyince iç çekti Louis.

"Oğlum yavaş! Arkanızdan ben uğraşıyorum babanızla."

Güldü Axel. "Hâlâ mı?"

"Hâlâ Axel, hâlâ... Gelmiş elli yaşına hâlâ benden çocuk gibi ilgi istiyor..."

"'Alfa' Harry Styles olmak bunu gerektiriyor."

"Alfalığını vurgulaman iyi oldu."

Babasını çekiştirdiği annesiyle birlikte gülerken ailesinin bir arada olmasının getirdiği huzura kavuştuğu için çok mutluydu alfa.

Günlerinin kalanı dinlenmek, özlem gidermek, karın doyurup tekrar özlem gidermek şeklinde devam ettiği için günün sonunda üçüzler yorgunluğunu atabilmek için odalarına çekilmişlerdi.

"Axel! AXEL!"

Ertesi sabah ise bir süre uzak kaldıkları için unuttuğu, ailesinin gürültülü kişiliğini hatırlamak zorunda kalmıştı alfa.

"Bu senin işin, değil mi!? Babama benzememi kaldıramadın, DEĞİL Mİ!?"

Valeria'nın çığlıklarıyla uyanmanın mahmurluğuyla yatağında doğruldu ve kapıyı kırarcasına açan kız kardeşine baktı. "Sana da günaydın kirpi kafa."

Saçlarının bir girmesinin yanısıra sinirden kabarmış ve perçemleri de işin içine girince diken diken havaya dikilmişti. Ancak sorun bu görüntünün elindeki telefonda ve hatta sosyal medyada da olmasıydı.

"CEVAP VER!"

"Evde iki erkek kardeşe sahip olup kapını kilitlemeyi hâlâ öğrenememenle birlikte," Uzun konuşmayı ve ağzının laf yapabilmesini babasından, imla kuralları ve diksiyonu annesinden öğrenmişti. "..senin gerçek yüzünü tüm dünyaya duyurmakla ilgilenemeyecek kadar uyuyor olmamdan ötürü neyden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok."

Valeria bir süre sessizce ve sinirli nefeslerle ona baktı. "Yani yaptın mı, yapmadın mı!?"

Evet, amacına ulaşıp kız kardeşinin beynini yakmıştı.

Güldü onun hâlâ cümlesini anlamaya çalışan yüz ifadesine ve ağzını açmasına kalmadan yüksek sesli bir kahkahanın azdan çoğa, sonra da çoktan aza gidecek şekilde kapının önünden geçip gitmişti.

"AD!" Çığlık atarak döndü ve peşinden aşağı koştu. "Ben ünlüyüm seni beyinsiz! Sen protein tozuyla beslenirken ben poz veriyordum! APTAL!"

"Bizim de soyadımız Styles ama yine de sen bilirsin Val." Diye mırıldandı Axel kendi kendine.

Sabaha hızlı başlamanın etkisini üzerinden atabilmek için gerinirken duyduğu sesle hiçbir çaba göstermesine gerek kalmayacağını anladı.

"Bir gün bu gürültüleri özleyeceğimi söyleselerdi dönüp onlara götümü sallar ve Harry'yi üzerlerine salardım ama işte..." Odasının önüne gelince kapısını tam açmak için durdu Louis. "..gerçekler ortada."

Sırıttı Axel.

"Günaydın oğlum."

"Günaydın anne."

Omega ona son bir gülümseme verip merdivenlere ilerledi. "Aç karına bu kadar tepinmek size hiç iyi şeyler getirmeyecek!"

İşte, ne kadar berbat bir sabaha uyanırsa uyansın annesi duruma el atarak, sadece varlığıyla bile, bunu tersine çevirebiliyordu.

Artık daha keyifli bir şekilde gerinerek yataktan çıktı. Aşağıdan gelen Valeria'nın sinir, Adrius'ın acı çığlıklarını duyabiliyordu.

Kafasını iki yana salladı. Evin ikinci en zekisi olmak zordu...

Birincisi tabii ki annesiydi.

Onların aksine ıslıklarla sabahın gündelik işlerini halledip üzerini değiştirdi ve aşağı indi. Karşılaştığı manzara ise ailesi için son derece normaldi.

Adrius kız kardeşinden aldığı darbelerin acısının dinmesini yerde yatmış beklerken Louis başında dikilmiş, suçlu olduğu için, kalkmasına izin vermiyor, Valeria ise babasına sarılmış resmen ağlıyordu.

"Bütün okula ve milyonlara rezil oldum baba! Benimle dalga geçecekler! Çoktan bir sürü mesaj ve yorum gelmiş bile!"

Harry kızına sarılmış teselli ederken fotoğrafı kaldırmanın yeterli bir çözümü olmadığını bildiğinden konuyu nereden ele alması gerektiğini düşündü.

"Haklısın güzelim... Bir keresinde baban de bana aynı şeyi denemişti."

Dikkatini çeken konuyla Axel de Valeria gibi babasına baktı. "G-gerçekten mi?"

"Evet..." Bakışlarını düz bir şekilde Louis'ye çevirdi. "Benim de bir sabah fotoğrafımdı, uyuyordum ve eminim ki mükemmel görünüyordum ama..."

"Ama?"

"Annen burun deliklerimin en geniş göründüğü açıdan çekmişti fotoğrafı."

Louis bunu söylerken gözlerini üzerinden çekmeyen kocasına bakarken o zamanı ve fotoğrafı hatırlayarak kendini tekrar gülerken bulmuştu.

"Bir de altına, 'Beni içine çekmez değil mi?' yazmıştı!"

Gülüşünü zorla durdurdu. "B-benim suçum değil! Kafam nedensiz göğsündeyken uyanmıştım ve kafamı kaldırdığımda Alfamın yakışıklı suratını görmeyi umuyordum, iki koca kara delik değil! Yaşadığım korku ve hayal kırıklığını birilerine göstermem gerekiyordu!"

"Göster! Anneme, babama, Gemma'ya, hatta Michal'a bile gösterebilirdin! Neden bütün dünya!?"

Louis gülmeye kaldığı yerden devam ederken buna Adrius da katılmıştı.

"Aman Tanrım..." Diye mırıldandı Valeria. "Korkunç! Peki sen ne yaptın baba?"

"Elbette profesyonelliğimi konuşturup gerçekleri söyledim." Bakışlarını tekrar eşine çevirdi. "Burun deliklerimin bile onun kokusunu daha çok alabilmek için kendini geliştirebildiğinden bahsettim." İşaret parmağını Omegaya doğrulttu. "Sana rağmen Louis! Sana rağmen!"

Tabii bu onun gülüşün daha da arttırmıştı.

"Peki işe yaradı mı?"

Omegasına gözlerini kısmayı bırakıp gülümseyerek kızına döndü. "Elbette! Ondan sonra bütün dikkat fotoğraftan çok benim Omegama olan aşkımın büyüklüğüne kaymıştı."

"Vay canına..."

"Yani krizi fırsata çevirmelisin. Bunu da bir eğitim gibi düşün!" Kızına o zamanki hırsıyla baktı. "Gel! Sana 'En Rezil Anlarda Bile Mükemmelliğin Yolları'nı öğreteceğim!"

Onlar telefona gömülmek için mutfaktaki koltuklara geçerlerken Louis göz yaşlarını sildi. "Harry'yle uğraşmak her zaman çok eğlenceliydi. Hâlâ öyle."

Sırıtarak ona bakan Adrius'a döndü ve gülüşünü düşürerek eğildi. "Ama bu yaptığının," Yan durması sayesinde açıkta kalan poposuna elini sertçe geçirdi. "..doğru olduğunu göstermez!"

"AH! Baba elinin izi çıktı ya! Hem sen yapmışsın!?"

"Söylediğimi yap, yaptığımı yapma. Hatırladın mı? Ayrıca aradaki fark çok büyük. Baban o zamanlar zaten profesyoneldi ve yapısı, şuan sizinkinin aksine, daha dirayetliydi. Kolayca üstesinden gelebileceğini biliyordum. Ama kız kardeşin daha çok genç ve hassas. Önem verdiği bir sosyal ortamı ve henüz çok taze bir kariyeri var. Bu yaptığın onu sandığından çok yaralayabilirdi."

Adrius poposunu ovuşturarak kalktı ve sızlandı. "Üzgünüm! O kadar ilerisini düşünmedim. Sadece melek gibi olan kız kardeşimi uyandırmaya gitmiştim ama bir şeytanla karşılaşt-AH! ANNE TAMAM!"

Axel de onunla birlikte söylediğine gülecekken Adrius'ın aldığı darbeden sonra kendini hızla toparladı.

"Beni kızdırmak istemezsin Adrius. Git ve kardeşinden özür dile. Bir daha da böyle hatalar yapma."

"Tamam..." Derken kalçasının diğer tarafını da ovdu.

Sanırım bir süre oturamayacaktı...

Kriz Harry babası sayesinde çözülüp, Adrius sözde özrünü diledikten sonra yemek faslına geçmişlerdi. Tüm bu kavgacı ve hareketli yanlarına rağmen sakin anlar da yaşayabildiklerini kanıtlayan bir kahvaltıydı. Bitiminde masa toplanınca, orta yaş krizlerine girmeye başladıktan sonra kendisini sabah sporuna veren, babası duşunu almak için çıkmış ve kıyafetlerini hazırlaması için annesini de peşinden götürmüştü.

Bu onda yalnız yaşamaya başlamalarından kalan bir alışkanlıktı.

Ya da bahane, bilmiyordu.

Onlar üniversiteye başlayalı iki sene oluyordu ve üçü de yavaştan hayatlarına şekil vermeye başlamışlardı. Valeria babasının izinden giderken, Adrius küçüklüğünden kalma enerjisini atmadığı için bunu BESYO yoluyla değerlendirmek için kendini spora vermişti. Branşının futbol olmasını istiyordu, böyle giderse hem ünlü, hem futbolcu olabilecekti.

Ama ünlü bir futbolcu olabileceğini Tanrı bilirdi.

Ada tezgahın bar taburelerine oturmuşlarken Adrius'ın günlük tatil programına göz atıyorlardı.

"Dostum günlerin ısınmakla geçiyor..."

"Bu hamlığı önlemek için! Bedenimin ısısını ve enerjisini kaybetmesine izin veremem!"

"Bence bu aşırı. Dinlenmek de en az hareket etmek kadar önemlidir."

"Dinlenmek tembelliği getirir!"

Gözlerini devirdi Axel. "Söylediğimi anlasan şaşardım zaten. Biraz bacak ve kol kaslarını değil de, benim gibi beyin kaslarını çalıştırsan bu halde olmazdın."

"Ne varmış halimde?"

Üçüzüne eğildi. "Yakında resmi olarak kölesi olacaksın haberin yok." Derken bakmadan parmağıyla odanın ilerisindeki kız kardeşlerini gösterdi.

Adrius anlamaz gibi kendi halinde takılan Valeria'ya bakıp Axel'e döndü. "Ne alakası var?"

"Ad! Gelip ojelerimi silmeme yardım eder misin?! Daha yeni süreceğim renge karar vereceğiz!"

Adrius duraksayıp kafasını anlık ona çevirirken Axel cevap verme ihtiyacı kalmamasına gülüyordu.

"Gördün mü? Bunu benden değil senden istiyor, çünkü benimle baş edemez. Ama sen onunla hiç savaşmadığın için seni kullanıyor..."

Yüzüne biraz daha yaklaşıp annesinden aldığı ses tonunu korkutucu bir havaya bürüdü. "..ve sen dediğini yapmazsan başına neler geleceğini biliyorsun."

"Addy!"

"G-geliyorum!"

Tabureden kalktı ve gitmeden önce parmağını alfaya doğrulttu. "B-bu kesinlikle kız kardeşime olan sevgimden geliyor! Alfa olmasam bile onunla baş edebilirim ama yapmıyorum!"

Tekrar duraksadı ve gitmeden hemen önce, "Kalpsiz!" dedi.

Axel onun arkasından umutsuz vaka olduğunu anlatan bakışlar atıp göz devirerek kitabına döndü.

Hah... Kardeşi, ele geçiren omega büyüsünün bir tutsağı...

O kitabına dalıp giderken saçlarına dalan elle irkildi ve hemen ardından yanağına bir öpücük aldı.

"Anne..."

Louis onun saçlarını karıştırıp kendisine dönmesini sağladı taburede. "Okul nasıl gidiyor?"

"İyi, yoğun ama iyi."

"Şuan ne okuyorsun?"

"Bay Styles."

Louis cevabını alamadan sese doğru dönerken Harry de mutfağa giriş yapıyordu.

"Paul? Bir sorun mu var?"

Bütün ailenin dikkatini çeken koruma açık bahçe kapısından bakmaya devam etti.

"Sizi bu şekilde rahatsız ettiğim için üzgünüm, efendim. Ama dış kapıyı çalarak dikkat çekmek istemedik."

Korumaların zorunda kalmadıkları sürece özel alanlarına girmediğini bilen Harry, Louis'yle birlikte yanına gitti. "Tamam Paul, sorun ne?"

"Efendim," Sesini her ihtimale karşı kıstı. "..evin etrafında dolanan bir kurt var."

"Kurt mu?"

Üçüzler de meraklanıp yanlarına gittiler. "Yabani mi?"

"Hayır. Kokusundan omega olduğunu sezdik ve tam bir yetişkin olduğunu düşünmüyoruz. Açıkçası dün akşamdan beri buralarda olduğu için tetikteyiz ve aslını öğrenmeden kovalamak istemedik. Ama hâlâ burada olduğu için bilmeniz gerektiğini düşünüyoruz."

"Anladım."

"Baba! Gidip bakalım mı?"

"Ben de geleceğim!"

"Hayır!" Harry dönüp üçüzlere baktı. "Yetişkin ya da yabani olmasa da kurt, o yüzden şimdilik evde durun." Korumaya döndü. "Tam olarak nerede?" Kendisi duyularını açtığı için bilse de emin olmak için sorduğunda Paul bulunduğu arka bahçenin duvarını gösterdi.

"Bir süredir bu duvarın hemen arkasında sabit duruyor."

"Pekâlâ, siz burada bahçede kalın, duvarın üzerinden atlama ihtimaline karşı. Ben de yanına gidip kendim bakayım."

Paul, Harry ve Louis bahçeye geçerken üçüzlerin takip edeceğini anlayan Omega onlara dönüp elini kaldırdı. "Şimdilik evde kalın."

Onlar harekete geçince üçüzlerin merakı iyice artmıştı. Axel de en az kardeşleri kadar söz dinlemez olabildiği için korumalar ve annesi kapıdan uzaklaşınca Valeria ile Adrius'a aldırmadan çıktı bahçeye.

Belki ailesi ve korumalar kadar tecrübesi, gücü yoktu ama o bir kurdun hareketini, bakışını veya en ufak mimiğini dahi okuyabilecek bir psikoloji öğrencisiydi.

En azından bakabilmek için yüksek sayılabilecek bahçe duvarının üzerine atlayacaktı ki buna gerek kalmadı. Babası gibi duyularını arttırıp kurdun kokusunu net bir şekilde almaya başladığı an durdu.

"Durun." Henüz bahçeden çıkmamış olan babasının arkasından baktı. "Baba dur!"

"Axel?"

"Ne oldu?"

Kararsız kalsa ve duruma anlam veremese de oflayıp saçlarını karıştırarak cevapladı. "Onu tanıyorum..."

"Ne?"

Bununla birlikte kardeşleri de bahçeye çıkınca bütün gözler üzerine toplanmıştı. "Kim peki?"

"Önce emin olabilir miyiz?" Harry'ye baktı. "Ben de geleyim baba."

"Tamam."

"Tanıdıksa biz de-"

"Muhtemelen kalabalık görünürsek çekinecektir."

"Axel haklı çocuklar biz şimdilik burada kalacağız."

"Tamam..."

"O zaman sen onu alıp buraya getir Ax!"

Genç alfa göz devirip babasıyla birlikte bahçeden çıktı ve etrafında dönerek arkasına ulaştılar. Harry temkinli bir şekilde önde durup kendilerini göstermeden kurdu görebilmek için eğildi ve geri çekildi.

"Sanırım uyuyor."

Axel başını sallayıp bu sefer kimliğini kesin tespit edebilmek için Harry ile birlikte duvarın arkasından çıktılar ve büzüşüp yatmış uyuyan kurda yaklaştılar. Axel kokusundan emindi ancak daha önce hiç onu kurt versiyonunda görmediği için emin olamıyordu.

Gözlerini burnunun üst kısmı ve yanaklarındaki beyaz kürkü süsleyen sarımsı lekelere baktı.

Çil gibi görünüyorlardı.

Hafifçe çömüp sesini normal düzeyde tuttu. "Finn?"

Hızlı bir şekilde tepki veren kurt gözlerini açıp kafasını kaldırınca tetikte bekleyen Harry de hızla Axel'i kaldırmıştı savunmasız kalmaması için. Uykusundan uyanan kurt ve ani tepkiyle şaşıran Axel kendilerine geldiklerinde yüzü dışında beyazlık bulunmayan kürkü, lekeleri gibi sarımsı bir kumrallığa sahipti. Güneş ışığında sarı sarı parlayan kürküne kahverengi demek zor olsa bile sapsarı da değildi.

Axel gözlerini kırpıştırıp açık kahverengi, turuncuyu çağrıştıran gözlere baktı. "Finn? Sen misin?"

Kurt ona dikkatle baktığı birkaç saniyenin ardından heyecanla üzerine gelince Harry hızla kolunu önüne attı.

"Baba, tamam. O zararsız..." Gözlerini kurdun gözlerinde gezdirdi. "..arkadaşım."

Kurt kararsız bir ifadeyle kıpırdanınca Harry emin olana kadar bekledi. "Eğer yeterince tanıyorsan sıkıntı yok."

"Evet evet."

"O halde neden burada bu halde uyuduğunu öğrenebilmemiz için dönüşmesi gerekiyor."

Axel başını sallayıp kurda dikkatle baktı. "Sanırım pek müsait değilsin..."

Kafasını kaldırıp duvarın diğer tarafında olduklarına emin olduğu Louis'ye seslendi. "Anne! Üzerini örtebileceğimiz, geçici bir şey getirebilir misin?"

Sanırım burada giyinmesi hoş olmazdı, onu önce eve getirmesi gerekiyordu.

"Val, içerideki ince poları getir."

"Tamam anne!"

Çok geçmeden duvarın tepesinde görünen Louis ile irkildi. Çıktığı çeviklikle atlarken kocasının hayran bakışlarını görmezden geldi ve oğluna baktı. "Yaşımız ilerlemiş olabilir ama o kadar da değil."

Axel ona gülümseyip asıl meseleye dönerken devam etti Omega. "Ben ilgileneyim mi?"

"Lütfen..."

Oğluna gülümseyip kurda yaklaştı. "Merhaba." Sessizce beklemeye devam eden kurdun başını okşamak için elini kaldırdı. "Benimle gel olur mu?"

Kurt Louis'yi takip ederken bakışlarını sık sık Axel'e çeviriyordu. Sonunda ikili görüş açılarından çıkıp yan taraftaki duvarda işlerini hallettiklerinde önlerinde Louis'nin boylarında, battaniyeye sarılmış bir oğlan vardı. Axel onun sarı saçlarına ve çilli yanaklarına baktı.

"Merhaba..."

"Hey," dedi Harry ona doğru eğilip. "..doğru değil mi? Finn?"

"Evet baba..." Derken elini yüzüne kapattı.

Harry kıkırdayarak eşine göz kırptı. "O halde," Omzuna elini koyan eşi sayesinden ilerleyen omegaya yol açtı. "Gidelim mi?"

Axel ve Finn yan yana gelseler bile sessizliklerini korudukları için ortamın garip gerilimine dayanamıyordu Harry. Meraktan kıvranmak üzereydi ve ima yapmamak için kendini zor tutuyordu ve sanırım patlayacaktı.

Ama eşinin poposuna attığı tokat onu dizginlemişti.

Axel arkasındaki asıl garip ortamı görmezden duymazdan gelse de önündeki zorluğu görmezden gelemiyordu.

Adrius ve Valeria onları bahçe kapısında karşılamıştı resmen.

"Merhaba!"

Finn bir Axel'e bir de kopyası yüzlere sahip kardeşlerine baktı. "Merhaba..."

Çekingen sesine rağmen ardı arkası kesilmeyecek sorular için ağızlarını açmışlardı ki Louis araya girip onları döndürdü.

"Önce içeri."

"Ama-"

"Çok merak ediyoruz!"

"İçeri dedim."

Onları ittirerek uzaklaştırırken Axel şimdiden yorgun bir nefes verdi. Yine babasıyla göz göze geldiğinde güven verici bir gülümseme aldı ve Harry ellerini ikisinin birer omzuna koydu. "Biz de geçsek iyi olur."

Çıktıkları gibi evin arka bahçesine, araba yolundan beri yürüyerek, ulaştılar ve mutfağa girdiler.

"Ben gidip kıyafet getireyim."

Louis yukarı çıkarken patlamaya hazır olan ama tembihlenmiş Adrius ile Valeria ikilisi koltukların sırtlarına rastgele oturmuş dikkatle onlara bakıyorlardı.

"Gel," dedi Harry, oğlunun arkadaşıyla ilgilenemeyecek kadar şokta olduğuna inanarak. "..buraya oturabilirsin. Sana su getireyim."

Sarışın omegayı bar taburesine oturtup, su koymak için ada tezgahın etrafında dolaştı. Bu sırada ona tek yardımcı olabileceğine inandığı Axel'den gözlerini çekmeyen Finn alfanın ilgisizliğini izliyordu.

O Harry'nin verdiği suyu içerken Louis de üç parça kıyafetle aşağı indi. "Gel hadi, sana banyoyu göstereyim."

Genç adam başını sallayıp Axel'e son kez baktı ve Louis'nin peşinden gitti.

"AXEL!?"

"Bu kim söyle hadi!"

"Arkadaşım."

"Gerçekten mi?" Diye dayanamayıp araya giren Harry ile yakındı genç alfa.

"Arkadaşım, dedim ya!"

"O zaman," Louis mutfak kapısında göründü. "..kavga mı ettiniz?"

"Hayır... Bu, karışık! Bilmiyorum! Şuan amacını öğrenmem lazım sadece!"

"Öğreniriz."

Axel, üçüzlerinin imalı bakışlarından kaçıp, kafasını tezgaha gömmek üzereyken Louis banyodan çıkan omegaya gülümseyip geri çekildi ve mutfağa geçebilmesi için ona yol verdi.

"Gel bakalım, önce otur." Onu önceki yerine oturtunca kendisine bakmasını sağladı. "Şimdi söyle bakalım, aç mısın?"

"Ben..."

O ana kadar aklına getirmediği ama açlık kelimesini duyunca sormadan etmeden harekete geçen midesi onun yerine konuşmuştu.

"Oh... Ben daha önce Niall'dan bile böyle ses duymadım."

Louu gülse de onu, "Harry." diye uyardı. "Git yiyecek bir şeyler hazırla."

"Anlaşıldı."

Sonrasında annesine kalmadan devreye girmişti Axel. "Finn?"

Çocuk hızla ona döndüğünde, "Burada ne işin var?" diye devam etti.

Kaçınılmaz soru geldiğinde kıpırdandı, nereden, nasıl başlaması gerektiğini düşündü ve alfaya baktı. "Her şey bir anda oldu!" Dedi sonunda klasik bir şekilde.

"Nasıl?" Dedi Axel de asla anlam veremediğini anlatabilmek için. "Senin evinle burası arasında ne kadar mesafe var biliyor musun?"

"Evet... Ama Axel-" Bir anda durup Louis'ye ve alfanın kardeşlerine baktı genç omega. Kendisini tanıtmayı unutmak gibi bir hata yaptığını farkedince heyecanlandı. "B-ben Finn. Finn Colm. Axel'in üniversiteden arkadaşıyım. Geciktiğim için üzgünüm..."

Gülümsedi Louis. "Sorun değil Finn."

"Memnun olduk!" Dedi Harry de, en hızlı hazırlanacak şeyin sandviç olduğuna karar vererek, işini bırakmadan.

"T-teşekkürler."

"Evet, devam et, bir anda olan şey ne?"

Hızla Axel'e dönen çocuğun sevimli bir yüzü ve mimikleri vardı. Aynı yaşta olduklarını söylemek zordu. "Ben-ben ani bir karar aldım ve seni takip ettim.

Daha önce konuştuğumuzdan bugünkü planını biliyordum ben de senin ardından havalimanına gittim. Ama seninle konuşamadım, çoktan kardeşlerini almıştın, bende takip etmeye devam ettim. Bunu Scooter'ımla yaptığım için tabii ki sana yetişemedim ama trafik ışıkları ve bol dikkatle seni ormanın girişine kadar takip ettim."

Axel onun o motorla nereden nereye takip ettiğini öğrenince ofladı. Valeria ise gözlerini kırpıştırarak dinlediği omegadan gözlerini ayırmadan Adrius'a eğildi. "Çok fazla konuşuyor..."

"Ve de hızlı..."

"Zaten epey gerindeydim, toprak yol yüzünden daha da geride kaldım... Ama tek bir yol seçeneği olduğundan sürmeye devam ettim. Malesef yolun yarısında motorum bozuldu... Ben de kalan yolu yürümeye karar verdim! Sonra da evinizi ve arabanı gördüm, ama yine de çok gecikmiştim çünkü çoktan bahçeye girmiştiniz. Sonra, sonra-"

Gözlerini yere indirirken kızardı. "-yaptığımdan çok utandım..."

Harry hazırladığı tabağı ada tezgaha bırakıp eşinin arkasından yaklaştı. "Bu nasıl bir tatlılık seviyesi?"

Louis yanağına fısıldanan cümleyle kafasını çevirip kısık sesle cevapladı. "Bilmiyorum, Melodie'yle yarışır."

"..Ama geri dönmek de istemedim çünkü bir kere kalkışmıştım! Evine kadar gelmiştim... Seninle konuşmadan dönmek istemedim ama kapıyı çalacak cesareti bulamadım. Ne yapacağıma karar vermeye çalışırken farketmeden hava karardı ve korktum... Sanki ormanın içinden bir şeyler gördüm, duydum gibi geldi ve aniden dönüştüm."

Nefes aldı derince, ama bu kızarmasını engelleyemedi. "Bu yüzden kıyafetlerimden de oldum ve kurtken şehir içine de giremeyeceğim için ormanda mahsur kaldım... İnsanken beceremediğim şeyi kurtken zaten yapamayacağım için kapınızı çalamasam da buradan uzaklaşamadım da..."

Gözlerini ellerini indirip parmaklarıyla oynadı. "Hikayem bu..."

Valeria, "Vay canına..." diye fısıldarken Harry onu gözleriyle susması için uyardı.

Louis henüz araya girmenin doğru olmadığına inanarak beklerken Axel yüzünü ovuşturmayı bıraktı ve gözlerini omegaya dikti. "Peki neden? Neden bunca şey yaşandı ve benim haberim yok?"

Adrius, 'Duyuların zayıf!' diye bağıracakken Louis'nin ona dikkatle bakan gözleri şunu söylüyordu.

'Siz de duymamışsınız...?'

Beta hızla yerine pusarken sessizlik daha da utandırıcı olunca Finn'in yanakları çillerini belirginleştirecek derecede kızardı ve ellerini yüzüne kapattı.

"Özür dilemek için!"

Bu Harry ve Louis ikilisini şaşırtırken Axel'in kaşları çatılmıştı. "Ne?"

"Zorundaydım Axel! Sene bitmişti, önümüzde koskocaman bir yaz tatili vardı ve ben İrlanda'ya dönemezdim! Kendimi yiyip bitirirdim! Ben yapmamalıydım! Bu pişmanlıkla yaşayamam, özür dilerim!"

Yüzünü açmadan öne doğru eğildi. "Sana itiraf etmemeliydim Axel..."

Adrius şokla koltuktan düşerken ağzı açık kalmış olan Valeria'dan destek almak istemiş, ancak onu da kendiyle birlikte geriye doğru düşürmüştü.

Harry iri gözleriyle, herhangi bir bayılmaya karşı, Louis'ye tutunurken Omega gözlerini kırpıştırarak oğluna bakıyordu.

Axel ise yüzünü tek eliyle örtüp, "Finn..." diye mırıldandı. "Bak-"

"Hayır! Bir şey söyleme!" Yüzünü açarak Axel'e baktı, bütün kızarıklığına rağmen. "Benim hatam, arkadaşlığımızı bozmamalıydım!"

Kendisine bakması içine tişörtünün koluna tutunup omuzlarını düşürdü. "Beni affedip, özrümü kabul ederek, hiç duymamış gibi yapabilir misin...?"

Axel onun tarçın gözlerine bakarken refleks olarak nefesini tuttu ve uzun süre bakamadan kafasını çevirdi.

Bunu bir red olarak alan Finn ise, "Çok mu şey istedim..." diye mırıldandı.

O sırada Louis Harry'yi, kendisine böyle itiraf etmediği için azarlamayı bırakıp devreye girmeye karar verdi.

Çünkü oğlu muhtemelen konuşmayı unutmuştu.

"Finn?" Sarışının kendisine dönmesini sağlayıp Harry'nin yaptığı sandviç tabağını ittirdi. "Bunları karnını doyurduktan sonra konuşsanız daha iyi."

Sarı omega arkası dönük olan Axel'e son kez bakıp onun anne ve babasına döndü. Bol malzemeli sandviçe, büyük bardak portakal suyu ve su dolu bardağına baktı.

"Teşekkür ederim..." Gözlerini arka arkaya duran çiftte gezdirdi. "Sizi çok zahmete soktum, özür dilerim."

"Oysa ki biz seninle tanıştığımıza çok sevdindik, değil mi Harry?"

"Kesinlikle!"

Genç omega konuşmadan Louis'yi bir süre inceledikten sonra, "Gerçekten harikasınız." dedi.

"Hm?"

"Ah, şey," Gülümsedi. "Axel sizden çok bahsederdi ve ben de nasıl biri olduğunuzu sorardım. Ama o cevaplayamazdı. Sadece... Harika, derdi. Tek kelimeyle harika. "

En rahat gülümsemelerinden birini verdi. "Haklıymış, öylesiniz."

"Ah," diye mırıldanabilen Louis yerinde kıpırdandı ve boğazını temizledi. "..teşekkürler."

Axel... Bu yaşımda beni utandırdın ya, ben seni bir köşede mıncıklamayı biliyorum...

"Peki ben! Benim için ne dedi?"

Harry hızla araya girdiğinde Finn hevesle dudaklarını aralamıştı ki beyninde yanıp sönen, 'Şapşal' kelimesiyle duraksadı. Ne kadar doğru olsa bile bunu Axel'in babasına söylemek kabalık olacaktı.

"Şey..." Dedi yerine iyice çöküp, önüne dönerken. "Ben, bunu size söyleyemem."

Harry'nin yüzü hızla düşüp Louis onunla dalga geçer gibi gülerken yaslandığı tezgahtan uzaklaştı ve alfaya doğru ilerledi.

"Sen, benimle bir gelsene. Bir şey konuşacağım."

"Baba? Dur! Kötü bir şey değil! Ah!"

Alfa onun başını kolunun altında sıkıştırıp mutfaktan çıkarırken Louis gülümseyerek baktı omeganın yemek yemesine. "Finn?"

"Efendim?"

"Kaç yaşındasın?" Dedi merakına engel olamayarak.

"Yirmi yaşındayım, Axel ile aynı bölüm, aynı sınıftayım."

"Çok güzel." Dedikten sonra kendi kendine, "Çok minyon görünüyor." diye mırıldandı.

"Şşt, baba!"

"Gel gel!"

Louis fısıltılara dönüp çocuklarına baktı ve tek kaşını kaldırdı. Onlar ısrarla çağırınca ise yanlarına gitti.

"Biliyor muydun? Babam da senin böyle olduğunu söylüyor."

"Nasıl?"

"Böyle minyon."

"Küçük yani."

"Hani kısa boylu falansın ya-"

"Anladım..." Diye hırlayarak böldü onları. "Size durup durup böyle mi söylüyor?"

"Yani, sende en sevdiği özellik olduğunu falan söyledi."

Louis gözlerini kısıp döndü. "Her önüne gelene böyle saçma sapan şeyler mi söylüyorsun sen Harold." diye homurdanadak mutfaktan çıkınca Valeria ve Adrius birbirlerine sırıttı ve hızla omeganın yanına ilerlediler.

"Hey Finn!"

"Ah, merhaba."

"Seninle düzgünce tanışamadık üzgünüz."

"Ben Valeria."

"Ben de Adrius!"

"Sorun değil." Diye mırıldandı yumuşak bir sesle. "Ben de Finn."

"Annem seni ismine rağmen sevdi. Wow."

"İsmim mi?"

(YN; İrlanda kökeninden Finn; Sarı saçlı, Colm; Güvercin demekmiş. Yani, Sarı Güvercin gibi oluyor.)

"Evet! Anlamından dolayı yani."

"Kuşlar ve babam..."

"Üstelik sen de cidden bir kuşa benziyorsun!"

Genç omega bunun bir iltifat olduğu varsayarak kızarmaya başladı.

"Bence," diye mırıldandı Valeria, sadece onu tanıyanların seçebileceği sinsi bir sırıtışla. "..çok iyi anlaşacağız Finn."

Artık elinde yenilmez olduğunu sanan Axel'in bir zaafı vardı.

'Heh heh heh...' Finn Adrius'la konuşurken büzdüğü dudaklarıyla ellerini ovuşturdu Valeria. 'Sana kimin kızı olduğumu şimdi göstereceğim alfa...'

Louis, Harry'nin üst kata kadar çıkarmış olduğu Axel'le ikisini bulmaya çalışırken kendi odalarına kadar gitti. İçeri girdiğindeyse Alfanın işkence yoluyla oğlundan zorla iltifat aldığını gördü.

"Harold."

Bu yaşına gelmişken hâlâ gıdıklama yoluyla istediklerine ulaşan babasının parmaklarından annesi sayesinde kurtulduğunda nefes nefeseydi.

"Omegam!" Hiçbir şey yapmamış gibi oğlunu bırakıp ona doğru koştu. "Yaşam Kaynağım!"

Louis sarılmasına izin vermeden önce elini kaldırıp yakasını tuttu. "Aşağı inip misafirimizi yalnız bırakmasan iyi olur." Burun buruna geldiler. "Üstelik sana daha sonra kimin veya neyin küçük olduğunu göstereceğimi hesaba katarsak..."

"Bayılıyorum sana..."

"Siktir git!"

Yaka paça onu odadan attığında Axel biraz olsun dinlenebilmiş ve düşünceli gözlerle zemini izliyordu.

"Axel," Yavaşça yanına oturup konuyu açmaya karar verdi. "..neler olduğunu sen de anlatmak ister misin?"

Kararsız gülüş verdi. "Finn her şeyi fazlasıyla anlattı aslında..."

Kıkırdadı Louis. "Çok tatlı bir omega."

Buna karşı sessiz kalan oğluyla merakı daha da arttı. "Yine de senin açından dinlemekte de fayda var."

İç çekti Axel, "Devamını da ben söyleyeyim o zaman." diyerek annesine baktı.

"Öncesinde bilmen gereken şey, bizim üniversitenin başından beri tanışıyor olduğumuz. Yani iki senedir birbirimizi tanıyoruz."

"Arkadaştınız?"

Annesinin geçmiş zaman eki kullanmasına sıkıntılı bir ifade takındı. "Evet, ama başlangıcımız bile bir tuhaftı. En azından benim açımdan..."

Uzun uzun anlatmaktan üşendi ve biraz da çekindi. Derin bir oflamanın ardından kalçasını kaldırdı ve annesine dönerek oturdu. "Anne o... O benden çok farklı!"

"Nasıl bir fark?"

"Kişilik, huy, ilgi alanları. Bilmiyorum!" Söylediği sözler düşüncede bile mantıksız gelirken şimdi kulağına çok daha mantıksız gelmişti. "Kendimi sana nasıl anlatacağımı bilmiyorum, ilk defa..."

Bu psikoloji öğrencisinin diğerlerinden önce kendisine faydası olsaydı keşke...

"Bebeğim, öncelikle kimseden hoşlanmak zorunda değilsin. Yani birileri sana duygu besler, sen başkasını seversin. Doğru kişiyle karşılaşana kadar karşılıklı ve karşılıksız hoşlantılar olabilir."

Annesinin öylesine kurtları kastederek konuştuğunu farkedince başlangıç olarak bilmesi gereken asıl şeyin ne olduğunu anladı.

"Finn'in itirafı basit değildi. Zaten bu kadar ne yapacağımı şaşırmamın nedeni de o."

Beklentiyle ona bakan annesine, "Beni görmüş, rüyasında. Vizyon..."

Louis'nin kaşları havaya kalktı.

"Çok mutlu olduğumuzdan falan bahsetti. Öyle bir anlattı ki zaten asla gerçekçi değildi ki asıl ilişkimizi de bildiğimden dolayı çok absürt geldi..."

"Rüyadan önce senden hoşlandığını söyledi mi?"

"Bizzat söylemedi, ama zaten sürekli dibimde biter. Öyle ki bazen seni takip ettiğini anlamazsın bile, bir anda önüne çıkar." Düşündü. "Bu aslında o itici, rahatsız edici ve yapışkan tipler gibi değil. Hem çok yakınımda olup hem de sınırını bilen biri."

Louis onun kafa karışıklığı yoğun bir şekilde hissetti bu cümlelerinden sonra.

"Ama ben hep arkadaş olarak bunun iyi olduğunu düşündüm. İyi biri, bazen onu koruyup kollamam gerekebiliyor-"

Durdu. "Aslında tam olarak burada sıkıntı başlıyor!"

"Ne gibi sıkıntılar?"

"Anne!" Dedi yakınırcasına. "Aşırı saf! İyi anlamda, evet. Ama bu herkese kandığı gerçeğini değiştirmiyor!"

Kaşları çatıldı. "Sürekli gözetim altında olması gerekiyormuş gibi. Sanki bir an görmesem başına bir şey gelecekmiş gibi! Bu arkadaşken bile böyle, çıkmaya başlasak kafayı yerim herhalde!"

"Hmm, baş etmesi zor küçük bir omega mı diyorsun yani özetle?"

"Yani... Sanırım?"

"Bakış açımızı değiştirelim mi?" Axel kafasını sallamakla yetindi ve dikkatle dinledi annesini. "Sen bu kadar sıkıntıya sadece Finn'den dolayı girmişsin gibi düşünüyorsun ama bence bu biraz da senden kaynaklı."

"Ne gibi?"

"Onun için ek olarak endişeleniyorsun." Omzu silkti. "Ve bu çok normal. Arkadaş ya da flört olarak sevdiğimiz insanlar için endişeleniriz Axel. Sevgi derecemize göre de, karşındaki kim olursa olsun onunla beraber gelen problemleri de o kadar göz ardı edebiliriz. Şimdi bana sonuç olarak ne yapmaya çalıştığından bahset. İlişkinizi bitirmek mi istedin tamamen?"

"Öyle söylemedim, zaten öyle söyleseydim bu kadar cesaret edip beni takip edemezdi, aşırı çekingen." Başını geriye attı alfa. "Küçük bir çocuk gibi."

Kıkırdadı Louis. "Nasıl kapattınız konuyu o zaman?"

"Bana bunu söylediğinde sevindiğimi hissetmedim. Daha çok kaygılandım. O anda bir cevap veremedim, o yüzden düşünmeme izin vermesini istedim. Bunu kampüsteki son günümüzde konuştuk. Yani tatil için ayrılacaktık, bana iki gün içinde evine döneceğini söylemişti ama... Bunu yapabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi."

"Bunu sırf seni kaybetme korkusundan yaptığını görüyorsun?"

"Elbette... Şimdi de kabullendiği duygularından vazgeçiyor, yine benim için... Bu ona haksızlık değil mi? Doğru olan ona ümit vermemek değil mi? Göz göre göre acı çekecek!"

"Axel, daha yirmi yaşındasınız. Bu kadar gerilme. İhtiyacınız olan tek şey zaman. Onu görmezden gelmek yerine dürüstçe düşüncelerinden bahset. Birbiriniz için fedakarlık yapacaksınız, anladın mı?"

"Evet."

"Sakinleştin mi?"

"Evet..." Bu kadar konuşmanın üzerine yaptığı şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu bilmediği için, açık açık itiraf edemese Louis'ye bir ipucu verdi. "Bir soru sorabilir miyim?"

"Elbette."

"Mesela sen! Babamla şuan çok mutlusunuz ama bunun böyle olacağını en başından bilemezdin, değil mi?"

"Tabii ki."

"Sorum şu; hiç babamı rüyanda görmek istemediğin, ya da görmemek için çabaladığın oldu mu?"

Louis gülümsedi ve beklemeden, "Evet." dedi.

"Gerçekten mi?"

Kafasını salladı. "Ben de çeşit çeşit alfa veya betayla karşılaştım. Harry de aralarında benimle fazlaca ilgilenen alfalardan, ama benim 'Umarım ruh eşim değildir...' dediğim bir alfaydı."

"Çok şaşırdım... O zamanlar babam nasıldı ki?"

"Aynıydı."

Bir kez daha kafası karışmaya başlayınca Louis beklemeden devam etti. "Ama ben onu tanımıyordum."

"Önyargın mı vardı?"

"Kesinlikle." Axel'in meraklı ifadesine gülümsedi. "Babanın durumu şöyleydi; belli bir ünü vardı ve tanınmıştı. İster istemez beni üzer, diye düşünmüştüm. Ünlü hayatlarını biliyorsun."

"Evet, gayet anlaşılır."

"Tanıdıkça onun herhangi bir ünlü gibi olmadığını, doğal ve ailesine bağlı bir alfa olduğunu gördüm. Sonra da gerçek Harry'yi tanıdım. Kısaca, sırf ruh eşim olma ihtimalini ortadan kaldırabilmek için onu hiç tanımamış gibi davranır, evde hakkında düşünmezdim. Ta ki, sürekli karşıma çıkmaya başlayana ve rüyasına girdiğimi duyana kadar."

Axel'in düşünceleri biraz daha toparlandığında şöyle özetledi. "Eğer ruh eşin oysa, rüyana girse de girmese de, eninde sonunda yollarının kesişeceği kişi de o Axel."

Alnını alnına yaslayan annesiyle gözlerini kapattı. "Kendini kasma bu kadar."

"Tamam anne, anladım."

Anlaştıklarına emin olduklarında odadan çıkmışlardı. Aşağı indiklerinde ise omeganın Finn'i yanına almış kucaklarına eğilerek konuştuğunu gördü alfa. Axel oraya ilerlerken Louis de eşini bulmaya mutfağa geçmişti.

Mutfağa girdiğinde Harry'nin herhangi bir şey yapmaksızın tezgaha yaslanmış, mutfak camından dışarı baktığını gördü.

"Harold?"

Alfa onun sesini duyunca anlık irkilip göz ucuyla bile bakmadan arkasını döndü. Omeganın kaşları çatılırken yanına yürüdü. "Alfa?"

"Finn meselesini çözdünüz mü?" Diye soran sesi kulağa oldukça katı geliyordu.

"Sayılır." Diye mırıldanırken ona bakmamakta ısrar eden eşinin önüne geçti. "Peki senin sorunun ne?"

"Hiçbir şey."

"Harry."

"Bir şey değil!" Diye sesini yükseltince Louis duraksayıp gözlerini mutfak kapısına çevirdi, ardından sesini çıkarmadan Harry'yi yakaladığı gibi mutfağın derinlerine, koltuk takımlarına yönlendirdi.

"Söyle, ne oldu." Derken hemen yanına oturdu.

"Söylenecek bir şey yok."

"En azından biraz ipucu verebilirsin, değil mi?"

Israrla sormaya devam edeceğini anlayınca çatık kaşlarıyla baktı Louis'ye. "İyi, o zaman söyleyeceğim şeyi dinle ve çok başarılı olduğun şu empati şeyini yap."

Çatık kaşlarına katkı sağlayan sert bakışlarını başka yöne çevirdi. "Yıllarını geçirdiğin, uğruna neler neler feda edebileceğin eşinin, kocaman üçüzleri yokmuş gibi bir gün çıkıp, 'Onun ruh eşim olmasını hiç istemedim.' dediğini düşün."

Harry'nin tavrı hızla anlam bulurken iç çekti. "Madem bir halt yedin ve bizi dinledin, o zaman tam yapıp sonuna kadar dinlemeliydin."

Elini kaldırıp çenesini tuttuğu gibi zorla kendisine bakmasını sağladı. Göz göze geldiklerinde sert bakışlarına kendinden emin gözleriyle baktı. "Bunu senin için değil, herkes kadar tanıdığım o Harry Styles için söylediğimi anlattım.

Seni tanıyana kadar gönül eğlendirecek gibi görünen Alfanın benden uzak olmasını istediğimi söyledim."

Boştaki eliyle kolunu tuttu. "Tanıdığım o şapşal Alfayla ise çok mutlu olduğumu ve eğer her şey duyduğun kadarıyla kalsaydı şuan burada olmayacağımızı da ekledim.

Harry bir süre sessizce mavileri süzdü ve çok geçmeden kollarını Omeganın gövdesine dolayıp kendine çekti.

"Sen benim Omegamsın."

"Öyleyim."

"Senin biricik Alfanım."

"Öylesin." Dedi burunlarının sürtünmesine gülümseyerek Louis. "Ve olduça da şapşalsın..."

Harry kollarını sıkılaştırıp Omegasını kucağına çekerken Alfasına, bırakmamak üzere, sıkıcı tutundu Louis.

"İşte bu da, Axel'in serseri pozlarından!"

"B-bu çok tatlı..."

"Ne yapıyorsunuz siz burada...?"

Hırlayan kardeşini duyan Valeria sırıtarak ona dönerken Finn azarlanacağını düşünerek omuzlarını düşürdü.

"Omegana küçüklüğünü gösteriyorum? Biliyorsun, bu bir klasiktir. Aile ile tanışmaya gelen eş adayına aile albümü gösterilir."

Sarı omega 'eş adayı' tasviriyle kızarırken Axel kız kardeşine kötü kötü bakıyordu. O sırada ortalıklarda görünmeyen Adrius koşarak içeri girdi. Elinde de başka bir albüm, coşkuyla havaya kaldırıyordu.

"İşte! Axel'in tuvalet eğitiminin bulunduğu albüm bu!"

Axel onlara bakarken gözünün seğirdiğini hissetti.

"Gidin..." Oturan kardeşini kaldırıp diğer üçüzüne ittirip ikisini de şiddetle odadan çıkardı. "Siktirip gidin!"

Öfkeyle solumasına rağmen geri döndü, sessizce bekleyen Finn'in yanına oturdu. Siniri soğuduğunda ona doğru döndü ve gözlerini üzerine dikerek, omeganın da kendisine dönmesini sağladı.

"Finn."

"Efendim, Axel?"

Kendinden emin bir tavır takındı ve bunu pekiştirebilmek için omeganın gözlerinin içine baktı. "İlişkimiz bozulmayacak, yani eskisi gibi benimle rahat konuşabilirsin."

Tarçınlar sıcaklıkla parlarken devam etti. "Hislerine saygı duyuyorum, ama şuan senin için daha fazlasını veremem."

Finn zaten bunu bildiği için gülümsemesini koruyarak başını salladı. "Zamana bırakacağız, anlaştık mı?"

"Evet, Axel. Anlaştık."

"Güzel." Diye mırıldanırken içinde yayılan rahatlama hissini neye yorması gerektiğini bilmiyordu, ama öğrenecekti.

Etrafındaki varlığına alıştığı bu omeganın, tedirginliğin yanı sıra huzur ve mutluluk getireceğini yavaş yavaş öğrenecekti.

×××

Evet! Hemen sorayım!

Nasıldı?

Finn Colm, bir küçük hayali İrlandalı olarak düşünceler?

Gerçi onu tanımaya yeterli değil ama bir kesitten ancak bu kadar oluyor dkdkdkkd

Kendi yorumumu katacak olursam üçüzlerdeki şu Harry ve Louis'nin huy birleşimleri kısmını çok seviyorum.

Valeria fiziksel olarak saçları ve mavi kalan gözleri sayesinde bir tık daha çok Louis'ye benziyor, şımarıklığını Harry'den, sinsiliğini Louis'den aldı.

Adrius'ın görünüşü tam bir karma, ikisine birden benzeyebiliyor. Enerjisini ve şapşallığını Harry'den, bu eşek şakası yapmak gibi benzer huylarını Louis'den alıyor.

Axel ise tam tersi Harry'ye benziyor, fetüs Harry'nin bebeksi değil de biraz daha sert yüz hatlarına sahip olduğunu düşünün, o hatları da Lou'dan alıyor tabii. Erken olgunlaşması Louis'den kaynaklı. Düşününce Louis o yaşlarda daha başkaydı, ama Axel yetişkin halini örnek alarak büyüdüğü için erken olgunlaşmış gibi oldu. Onun kopyası olmaya çalıştığı için, arada kendisini övmesi gibi ufak tefek huylarını Harry'den aldı.

Louis'nin huylarına sahip bir Harry...

GELİN GELİN BAKIN NE YAPTIM DJDMDKSBKS

Üçüzlerin Snap versiyonlarını yaptım;

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz✨,

-Arthur Hazel

Продолжить чтение

Вам также понравится

My Little Nephilim (Malec) ChaosQueen

Короткий рассказ

150K 10.4K 51
Bilinmeyen: Keşke beni de o ok kılıfını sevdiğin kadar sevseydin.
1K 200 8
Denizcilik Akademisi Biyoloji Bölümü öğrencisi Shoto, en büyük hayali olan deniz insanları araştırma projesini bitirmek için akıl hocası ile uzun bir...
WİLDFİRE (Çeviri) TaoHua

Любовные романы

11.1K 1.4K 75
"Tek bir kıvılcım, yıkıcı bir orman yangını başlatabilir. İki olgun erkek arasında yanan bir aşk." Dövme sanatçısı x Göz Doktoru Tao Xiaodong'un kör...
41.8K 3.4K 18
Louis ve Harry çocukluklarından beri birbirinin en yakın arkadaşı. Ta ki bir gece ikisi de deli gibi sarhoş olup beraber olduktan sonra. NOT: Hayatı...