UNUTULMAZ

By BetlEldoan

355K 29.1K 3.3K

Mahallenin başında ki duvarda yazılıydı o yazı ve yıllar geçse de silinmemişti hiç. Ne yağmurlar yağmıştı o d... More

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM 1.PART
15. BÖLÜM 2. PART
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
LİMONLU KEK
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM PART 1
25. BÖLÜM PART 2
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
35. BÖLÜM 1. PART
35. BÖLÜM 2. PART
36. BÖLÜM 1. PART
36. BÖLÜM 2. PART
37. BÖLÜM 1. PART
37. BÖLÜM 2. PART
38. BÖLÜM 1. PART
38. BÖLÜM 2. PART
39. BÖLÜM 1. PART
39. BÖLÜM 2. PART
ÇETO (YENİ HİKAYE)
FİNAL

34. BÖLÜM

6.4K 603 91
By BetlEldoan

Dediler ki yazar öldü, söyleyin onlara kraliçe geri döndü 💗

**

"Babaanne hiç konuşmayacak mısın? Tamam kızdın Mahir'e bizde çok kızdık. Belki de en çok annemle babama ama dinlesen sende anlarsın" Merve konuşmasını bitiremeden yaşlı kaldın elini kaldırıp durdurdu onu.

"Dinlemem efendim! Hiç dinlemem, neyi dinleyecekmişim. Mahir'imi deli eden kız geri gelmiş üstüne birde torunum kızını kızı bellemiş onu mu dinleyeceğim!"

"Anne tansiyonun var, kalbinde iyi değil" Dedi Feyza hanım ama pek dinlenmiyordu. Yaşlı kadın birden öfkesini ona yönelttir gibi sinirden titreyen işaret parmağını ona doğru sallamaya başladı.

"Sen! Sen göz yummasaydın bunlar olur muydu hiç!"

"Annemin ne suçu var babaanne?" Merve şaşkınlıkla yaşlı kadınla annesinin arasına girdi. Gözleri dolan Feyza hanım ses telleri titreyerek konuşmaya başladı. Bir eli bağrına doğru bastırmış ayaklandı.

"Ben! Ben yaptım öyle mi anne? Ben neden oğlumun kötülüğünü isteyim o benim oğlum!"

"O zaman evlendirecektiniz başını bağlayıp oturtacaktınız bunların hiç biri olmazdı! Kaç kere dedim size kaç kere, dinlenmedin beni bak gördün mü başımıza geleni dul çocuklu kadını almış getirmiş bir de benim kızım diyor-"

"Babaanne!" diye bağırdı arkalarındaki ses. Yüzü kıpkırmızı ateşten yanmış gibi kızarmış vaziyette dik durmaya çalışırken sımsıkı sıktığı yumruklarını asla gevşetmeden dikilmişti. Yüreği ağzına gelen üç kadın korkarak ona bakıyorlardı.

"Bir daha kimse Derya ve kızım hakkında böyle konuşmayacak. Beni son görüşünüz olur"

"Oğlum!" dedi Feyza hanı endişeli bir ifadeyle. Mahir elini kaldırıp onu engelledi. "Sana hiç saygısızlık yapmadım babaanne kalbini kırmak istemem."

"O kadını tutacaksın öyle mi? Ailene karşı inadına o kadının peşinden gideceksin öyle mi?" Yaşlı kadın söyledikleri herkesin nefesini tutmasına neden oldu. Mahir hiçbir şey demedi ama bunun bir kabulleniş olduğunu herkes anlamış oldu. Birden ağlamaya başlayan yaşlı kadın yüzünü eğerek konuşmaya devam ettirdi.

"Biz senin iyiliğini düşünüyoruz oğlum, sen bizim gözbebeğimizsin değil o kız bütün kızlar feda olsun sana-"

"Kimse bana feda olmasın babaanne, ben artık kurban olmak kurban etmek istemiyorum. Ben yaşamak istiyorum, sevdiğim kadınla yaşamak onunla ve kızımla" Merve dudaklarındaki incecik tebessümü silemeden kardeşine doğru yürüyüp ona sımsıkı sarıldı.

"Aferin ablacım" dedi sessizce ve daha çok gülümsedi. Feyza hanım destek almak için elini koltuğun iki yanına geçirip başını kaldırdı. Oğlunu kaybetmemek için her şeyi kabullenir gibi o da gülümsedi.

"Kiminle mutluysan onunla yaşa oğlum" dedi açık yüreklilikle.

"Delirdin mi sen gelin!" diye bağıran kadına doğru bir bakış atmayı da ihmal etmedi Feyza hanım.

"Delirmedim anne, oğlumun mutlu olması neye bağlıysa onu kabul ettim."

"O kadın-"

"O kadının adı var babaanne, Derya." Bir zamanlar mavi gözlü güzel gelinim diye sevdiği kızının ismini duymak kadına tuhaf hissettirdi. Babaannesinin bunu kabul etmeyeceğini biliyordu Mahir en azından saygı duymasını beklediğini belirtti. Mahir daha fazla durmadan odadan çıktı, ahşap merdivenlerin başında duran dedesine ve babasına bakmadan yürüdü. Arkasından onu durduran tek şey babasının sesi oldu.

"Torunumuzu getir, dedenle babaannen de görsün" Mahir şaşkınlığını daha bozmadan devam ettirdi babası. "Eğer Derya kızım da kabul ederse o da gelsin"

"Olur" dedi Mahir sakin bir ses tonuyla, hemen ardından dedesinden bir tepki bir öfke bekledi ama gelmedi bunun sessiz kabulleniş olması Mahir'i daha mutlu etti. Önce tamirhaneye uğrayıp üzerindekileri değiştirdi. Yedek kıyafetlerine bakarken hızlıca soğuk bir duş alıp kendisine geldi. Sepet yeni gelen aracın cilasını atarken kalan işleri toparlamaya çalıştı.

"Usta, Emre abi geldi üst mahallede çocuklar arabasını çizmiş ustan gelince arasın beni dedi"

"Ararım, başka arayan soran oldu mu?" dedi Mahir ıslak saçlarını kuruladığı küçük havluyu bir kenara bıraktı.

"Yok olmadı, sabah lastiği patlamış bir adam geldi Remzi'yle hallettik" Gülümsedi Mahir, onun yokluğunda işleri yoluna koyan iki çırağına bakıp cebinden çıkardığı parayı uzattı.

"Haftalığımız daha gelmedi ki usta?" dedi Remzi.

"Harçlık oğlum bu, ben yokken bile işleri yoluna koyuyorsunuz. Erken kapatın dükkanı ne isterseniz de alırsınız"

"Sağol usta" dedi Sepet gülerek, birden ikisi de ustasının eline sarılınca Mahir elini uzaklaştırdı. "Dur oğlum, hakkınızı verdim diye hemen el öpmeler falan." Mahir bir elini Sepetin ensesine diğerini de Remzi'nin ensesine koyup kendisine doğru çekti.

"Bakın oğlum hakkıyla çalışıp işinizi yapıp hakkınızı verdiklerinde hemen el etek öpmelere geçmeyin. Hakkınız neyse her zaman alın fazlası yada eksiği olmadan. Ustam derdi el etek öperek kul köle olma diye"

"Sen bize hep hakkımızın fazlasını verdin usta, bana ev verdin yemek verdin iş verdin sen olmasaydın ben sokaktaydım" dedi Sepet. Gülümsemeye çalıştı Mahir. "O yüzden okuyacaksınız oğlum ikinizde okuyup adam olacaksınız, burada piştiniz orada ereceksiniz. Okumanın zararı yok, kimseye kul köle olmadan yaşamak istiyorsanız mektebi bitireceksiniz." Bir bakış attı ikisine doğru, son zamanlarda fazla devamsızlık yaptıklarını bilmelerini istermiş gibi başını kaldırdı.

"Okula da gidilecek, tamam?"

"Tamam usta" dedi ikisi de aynı anda, Mahir rahat bir gülümsemeyle ikisini rahat bıraktı.

Mahir tamirhaneden çıkarken saat dördü geçiyordu, Derya'ya bir mesaj atmayı düşündü ama sonra onu aramaya karar verdi.

"Alo" dedi Derya, daha ikinci çaldırmada açmasını beklememişti.

"Sana doğru koşsam kapıların kapalı mı Deryam?" Gözleri yorgunca kapandı Mahir'in. Derya'nın evinin hemen önünden bulunduğu katın kapalı perdelerine bir bakış attı. Bir nefes alış sesi duydu Mahir o kadar derindendi ki yüreği titredi.

"Mahir.." dedi Derya ama Mahir'in ömründen bir ömür eksildi.

"O kapıyı aç diye bir ömür beklesem yeter mi ömrüm Deryam?" Mahir perdenin arkasından bir karartı gördü hemen sonra bir aralanma oldu ve kucağında küçük kızıyla beraber Derya belirdi. Titreyen bedenin uzaklığa rağmen görüyordu. Tek eliyle sımsıkı tuttuğu telefonu bırakmıyordu. Küçük kızı cama ellerini vurup dururken Mahir'in dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştu. Mahir heyecanla kızın tepkisini beklerken o nefesini bırakmış gibi bir iç çekişle konuştu.

"Kapıyı kilitlemedim Mahir." Dedi uzun sessizliğin ardından. Bir şeyler kaydı içinden, kocaman bir boşluğun doldurulması gibi birden aniden fark etti adam. Donup kalmış o sokak kaldırımında gözlerini bir an olsun o mavilikten çekmiyordu. Telefonun diğer ucundan da ses gelmiyor sadece hızlı birkaç soluk sesi. Dudakları kurumuş gibi hızlıca kapatıp harekete geçti Mahir.

"Geliyorum."

"Gel" dedi Derya ve telefon kapandı. O merdivenleri nasıl çıktığını bilmiyordu. Heyecanı kocaman olmuş dağlanacak korkusuyla soluksuzca kapısı açık dairenin önünde durdu. Kapının kenarından minik kızının tombul elleri belirdi önce hemen sonra o mavilikler vurdu onu. Çiçek babasıyla yakalamaca oyunu oynuyormuş gibi sesli bir şekilde güldü.

"Cee!" dedi heyecanla. Mahir de güldü bu tepkiye ama en çok Derya'nın onun için açtığı o kapı için.

"Geldin" dedi Derya heyecanla.

"Hep gelirim" dedi Mahir. Bir anda bir cesaret geldi bedenine uzun güçlü tek koluyla kızın incecik belinden kavrayıp sımsıkı sarıldı ikisine. Aralarında hafif ezilen miniğe dikkat ederek konuştu Mahir.

"Çok şükür.." Derya'nın ona karşılık olarak sadece üzerindekine tutunduğunu ve göğsüne yasladığını hissetti adam.

"Onca engel varken-"

"O engeller bana ova, dümdüz yol olur Deryam sen geldin ya yeter.." Derya usulca başını kaldırıp gözlerinin içi kızaran ve hafif nemlenen adama baktı tek eli onun yüzünü avuçlayıp okşadı. "Mahir sen hep öyle mi seviyorsun yoksa ben mi kördüm?" dedi genç kız şaşkınlıkla. Dudakları birkaç saniyede kıvrılan adam kızın şakaklarından öptü uzun uzun.

"Ben senide kızımızı da hep seveceğim, üzmeden, kırmadan, senin istediğin gibi senin sınırlarında desen ki bana Mahir geç karşı kaldırama oradan sev severim. Ömrüm seni sevmekle, beklemekle geçti." Sesi sanki bir şiir gibi dalgalandı genç kızın kulağında huzurla gözlerini yumup onun sakin limanına demir aldı. Gözkapakları ağır ağır düşerken kucaklarında olan küçük kızının mıdır mıdır sesi kulağına geliyordu.

"Anni, babba" Çiçek bir onu işaret ediyor bir Mahir'i. Mahir ona uzanan minik parmağı usulca eğilip öptü. Bir şeyleri akışına bırakmak zor gelse de Derya'ya Mahir'in kıyısında demir almak sandığı kadar zor olmamıştı. İçini kemiren o his yok olmuştu da yerine rahatlığa bırakmıştı. Kaçamak bakışlarla sürekli kızıyla oyunlar oynayan adama bakıp durmak da kendisini tuhaf hissettiriyordu.

"Çay yaptım içer misin?" demişti birden Mahir'e.

"İçerim" demişti adam sakince hızlıca mutfağa yönelip ne bulduğuysa çıkarmıştı dolaptan. Dünden kalan kek ve kuruyemişi de bıraktı tepsiye sonra duraksayarak girdi içeriye.

"Mahir aç mısın? Biz yemek yedik istersen sana da hazırlayayım?"

"Aç değilim Deryam, çay yeter bana. Bir de sen" diyerek iliştirdi, yanakları kızaran kız hızlıca mutfağa geri döndü. Yıllarca aralarına beton duvarlar ördüğü adamla böyle olacaklarını düşünmemişti. Hoş o hayatın onu bu denli değiştirebileceğini hiç düşünmemişti. Titreyen ellerini durdurarak girdi içeriye. Önce tepsiyi masaya bıraktı hemen sonra artık iyice yürümeye başlayan kızıyla oyunlar oynayan adama döndü. Mahir Çiçeği kollarının altından tutup hafif kaldırıp indiriyor her seferinde küçük kızın küçük neşeli kahkahaları doluyordu eve.

Dursaydı zaman o an başka da bir şey istemezdi Mahir. Gönlünün güzeli, ömründe açan tek çiçek kollarının altındaydı, aralarında sürekli uykusunda mırıldanan çiçeği küçük kızları ve sabahı müjdeleyen o günışığı. Ne mutlu o güneşi görmeyi nasip edene, onun güneşi ilk defa doğmuştu gönlüne. Uzun ve zorlu bir o kadar kederli olmuştu ama olmuştu kollarının arasındaki kadını uzun uzun seyrederek sabahlamıştı. Aksam yatağa geçtiklerinde kızın küçük mırıltısını anımsayıp tebessüm ettim. Çiçekle beraber uyuyalım demişti Mahir ama Derya kaşlarını kaldırıp çekinerek etrafına bakınıp her yandan çıkan inatçı sarı saçlarını itelemişti

"Ben uyum uyuyamam ki Mahir."

"Bende ölsem uyamam bu gece zaten Deryam." Derya'nın deniz mavileri bir anda karardı ve daha fazla geriledi.

"Ee ne yapacağız sabaha kadar?"

"İzleyeceğiz, dinleyeceğiz.."

"Kimi izleyip dinleyeceğiz?" Kızın pembe dudakları kıvrılmış Mahir dudaklardan kendisini zorlukla çekti.

"Ben seni sen beni izleyeceksin." Duraksayıp devam ettirdi, elini hiç çekinmeden kızın kalp hizasına elini yerleştirdi.

"Ben senin kalbini sen benimkisini dinleyeceksin." Göğüs kafesi daha sık inip kalkan kadın ondan uzaklaşmak için arkasına döndü. Hemen sonra şaşkın bir ifadeyse ona doğru döndü. Tek kaşı havada asılı kalmış şekilde onu süzüyordu.

"Sen bu lafları kimden öğrendin? Benim bildiğim Mahir değilsin sen, doğru söyle?"

Mahir küçük kızın uyuduğunu unutup bir kahkaha attı. Hemen sonra ortaya çıkan gamzelerini saklarmış gibi sakallarını sıvazladı. Derya onu hiç böyle neşeli görmediği için daha çok endişe ediyordu.

"Dilimin bağı çözüldü diyelim" dedi sadece ama çok daha fazlası vardı Mahir de değişmişti en başından. Onu anlamaya çalıştığını hissettiriyor, anlıyordu da. Bu bile çok büyük bir ilerlemeydi. Başını yastığa koyduğunda gözleriyle onu hapseden adama bakamadı bir süre.

"Tüm gece izleyecek misin gerçekten?" dedi sadece.

"İzleyeceğim" dedi adam sakince.

"Dinleme konusunda ciddi miydin?"

"Ciddiyim.."

"Muhabbetin de çok koru" diye söylendi kız ama birden uzun parmaklarını saçlarında hissedip yüzünü ona doğru çevirdi. Saçlarını usul usul okşuyordu Mahir, dokunmaya kıyamıyormuş gibi narin ve ince bir dokunuştu bu.

"Çocukken Şükran anne saçlarını örünce çok ağlardın çok çirkinim diye"

"Nereden hatırladın?" dedi Derya gülümseyerek, annesinin zorla saçlarını iki yandan ördüğü günleri düşünüp daha çok güldü. Bacaklarının arasına onun küçük bedenini hapsedip bin bir çileyle o saçları topardı.

"Nazar olur açma o saçlarını derdi" diye mırıldandı Derya.

"Sonra daha sokağın köşesini dönmeden açardın saçlarını Fırat da saçlarından tutup çekince yerden aldığın minik çakıl taşlarını atardın ona" Mahir bir avuç dolusu çakıl taşını hiç korkmadan abisine fırlatan kızı hala kanlı canlı görüyormuş gibi gülümsedi.

"O domuz yüzünden dökülüyordu hep saçlarım abim mi var derdin mi var" dedi sessiz sessiz Derya. Mahir küçük bir kahkaha atıp uzanıp onun saçlarından öptü.

"Bende çok kızardım Fırat'a kızardım ama inadına yapardı o zaman anladım ki sen bende başkaydın."

"Küçüktüm ama çok"

"Gönlümde küçük değildin, içim dışım senle dolmuştu."

"Bana hala kızgın değil misin? Bir gram bile"

"Değilim." Dedi Mahir açık yüreklilikle. Aralarında sessizce uyuyan bebeğe dikkat ederek hafif doğrulup Derya'nın üzerine doğru hafif eğildi. Tek eli onun saçlarını okşarken diğer eliyle yataktan destek almaya devam etti. Sürekli inip kalkan göğüs kafesi Derya'yı sıkıntıya sokuyordu, her an nefessiz kalacakmış endişesiyle duraksıyordu.

"Biz seninle tekrar doğacağız Deryam. Sen bana öğreteceksin ben sana sevmeyi, sen bana konuşmayı ben sana sarılmayı. Bir seninle yeniden yaşamayı öğreneceğiz. Sanki hiç yaşamamışız gibi. Sıfırdan." Koyu kahveleri ışıl ışıl ona bakarken titriyordu. Derya'nın hafif nemli maviliklerinden akan damlacıklar şakaklarından kayıp kulağına yakın bir noktaya ulaşınca tuttuğu nefesini serbest bıraktı kız.

"Sıfırdan" dedi başını sallayıp onaylar gibi.

Sıfırdan başlamak kolay gibi görünen ama işin içinde en zor olanıydı. Bildiğin bütün gerçekler yoktu mesela, geçmişlerini unutmalı sıfırdan bir hayata başlar gibi başlamaları gerekiyordu. Mahir'in söylediklerine inanmayı belki de en çok istiyordu. Yaşamak, yaşamayı öğrenmek ne kadar güzel ve uzaktı ona. Tekrardan sevmeyi öğrenecek, sarılacak, güvenecek ve arkasına bakarak değil önüne bakarak yaşayacaktı. Arkada bıraktıklarını unutmak en zor olanıydı. Ruhunda derin yaralara neden olan onca şeyi unutmak.

Mahir ayağa kalkıp etrafını inceledi, Derya'nın dün gece yatağa girer girmez aldığı o hapları kontrol etti. Üç şişe hapı yerine bırakırken gözü usulca ona kaydı ve onu uyandırmadan geri çekildi. Onca hapın etkisi azdı, sadece üç saat kadar uyumuş sık sık gözleri açıp kapanmıştı. Bu Mahir'in daha çok onu kontrol etmek arzusunu körüklüyordu.

"İyi bir doktor bulalım, gidelim" dedi kahvaltıda.

"Ne doktoru?" dedi Derya Mahir'e doğru. Mahir kucağında oturmak için kıyametleri koparan küçük kızıyla mücadele ederek konuştu.

"O ilaçlar işe yaramıyorsa belki başka bir tedavi süreci-"

"Mahir ben iyiyim, endişe etme"

"Değilsin, sadece üç saat uyudun" Derya'nın dudakları hafif kıvrıldı. "Üç saat çok büyük bir gelişme normalde üç saat olmaz"

Mahir elini kızın elinin üzerine yerleştirip itiraz eder gibi konuştu.

"Uyman için ne gerekiyorsa yapacağım."

"Tedavi işe yaramıyor Mahir, kliniğe yattım sende biliyorsun. Sorun benim kafamda" Derya bir el işaretiyle kafasına dokunup geri çekildi.

"Önce orayı halletmem gerekiyor" diyerek devam ettirdi. Kahvaltı sonrasında ikisi de aşırı sakin ve sessizlerdi. Derya ortalığı toparlarken Mahir Çiçek'le hava almaya çıkmış sanki ikisi evliymişler gibi olan bu hali Derya'nın tuhafına gitse de rahatsız olmadığı için kendisine şaşırmadan edemiyordu. Abisi aramasa saatin farkında bile olmayacaktı. Fırat'ın uzun uzun çaldırması sonucunda telefonu açtı.

"Efendim?" dedi sakince.

"Baba, ben baba oluyorum kız! Çiçeği de al gel hemen hastaneye-"

"Dur dur, yavaş yavaş konuş! Songül daha var demişti-"

"Ne bileyim kızım kontrole geldik doktor doğumhaneye aldı Songül'ü! Babam Sevinç teyzeyle sizi almaya geliyor"

Bir anda telaşa kapılan kız etrafına bakındı. "Dur gelmesin babam, Mahir var Çiçeğin yanında o getirir bizi-"

"Mahir mi? İyi tamam kimle geliyorsanız gelin çabuk"

"Abi Songül'ün hazırladığı bavulu aldın mı yanına?" O an ki telaştan Fırat'a uzun zaman sonra ilk defa abi diye seslendiğini fark edemedi ama Fırat onca telaşın içinde bile fark etmiş zorlukla konuşmuştu. Boğazı düğüm düğüm.

"Getirmedim, kafa mı var kızım bende sen getir abisinin mavişi"

"Tamam" Derya telefonu kapatır kapatmaz duraksayıp gözü telefona takılı kaldı. Fırat ona maviş mi demişti?

Mahir evden aldıkları bavulu hızlıca arabaya attı. Karşı çaprazdaki evin perdesi açılınca Derya endişeyle ön koltuğa oturdu. Mahir'in babaannesi kaşları çatık bir şekilde onları süzüyordu. Mahir Derya'nın nereye baktığı fark edince duraksayıp ona doğru döndü.

"Babaannemle konuşacağım, endişen olmasın"

"Benden nefret etmekte haklı kadın, bende olsaydım eğer yerinde nefret ederdim kendimden. Hala bazı şeyler konusunda pişman değilim ama değiştiğimiz için de mutluyum" Mahir başını usulca ondan çekip annesinin kucağında oturan ve sürekli ona uzanmaya çalışan kızın elini tutup öptü.

"Babam seveceğim seni bir hastaneye gidelim, alacağım kucağıma tamam"

"Fazla babacı bir kız oldun annem sen" dedi Derya gülerek. Bu Mahir'i daha çok keyiflendirdi. Hastanenin otoparkına arabayı park etmeleriyle beraber Çiçek sanki geldiklerini anlamış gibi ellerini açıp kapatıp Mahir'e uzanıyordu. Mahir bir kez kahkaha atıp onu kucakladı. Küçük kızın minik şortundan beliren pamuk tenine dikkat etmeye çalıştı. Derya bavulu bagajdan çıkarttı ama Mahir onun elinden aldı.

"Ben taşırdım çok ağır değil hem sen Çiçeği tutuyorsun"

"Çok yönlüyüm ben Deryam" Gülümsedi Derya tek koluyla kucağında tuttuğu kızlarına dikkat eden adam diğer eliyle on beş kilodan fazla olan bavulu taşıyordu. Hastane koridorunda bir ileri bir geri gidip gelen adamı ilk Derya fark etti. Fırat Derya'yla olan konuşmadan mı etkilendi yoksa baba olacağı için mi fazla duygusaldı bilinmeyecek şekilde nemli gözleriyle ona bakıyordu. Derya derin bir nefes alıp abisine bavulu uzatması için Mahir'e işaret verdi.

"İnsan doğum yapacak karısının hazırladığı bavulu unutmaz" diyerek söylendi sadece. Fırat gülümseyip birden ona sımsıkı sarılınca herkes şaşkınlığa uğradı. En çok da Derya, kıpırdamadan abisinin onu kendisine doğru sımsıkı sarıp sarmalamasını anlamaya çalışıyordu.

"Hayvan herifin tekiyim, sen Mahir'den falan değil benden kaçtın kızın. Sana doğru düzgün abi de olamadım. Sen döndüğün zaman camı taş atmıştım da demiştin ya inşallah kızın olur bana yapamadığın, koruyamadığın, aldığım bütün ahlarımı onun sayesinde affedilirsin. Affetme beni, hiç affetme ama abi de tamam abin olduğumu değişeceğimi bil. Düzeleceğimi bil.."

"Abi sen düzelmezsin ki.." dedi Derya gözyaşları akıyordu ama o inatmış gibi gülüyordu. Fırat da gülümsedi.

"Düzelmezsem en adi şerefsizim."

Derya hafifçe ellerini aldırıp kısacık da olsa abisine sarılıp ondan uzaklaştı. "Affetmeyeceğim sadece düzelmeni seyredeceğim. İyi kız babası olmazsan o zaman görürsün"

"Mahir kadar olmasak da oluruz biz de ne var kızım" Fırat yemyeşil gözlerini silip arkasına döndü, Mahir'in yeğeniyle oturduğu bankın yanına kadar yürüdü.

"Sen de mi geldin civciv"

"Civciv deme kızıma" diye uyardı Mahir, kaşlarını çattı Fırat. "Yeğenim lan benim derim ne var?" Mahir dil çıkarmayı öğrenen küçük kızının dayısına dil çıkarmasına uzun uzun güldü.

"Anası kılıklı" dedi Fırat sessizce,

"Duydum" dedi Derya sert bir şekilde. İkizlerin kuvöze alınacağını uzun bir bekleyişten sonra söylemişler, Sevinç hanım herkesi sakinleştirmek için konuşmaya başlamıştı.

"Ee daha çok küçükler normal canım, hemen ele vermezler zaten."

"Teyzem doğru söylüyor, Çiçek de iki gün yatmıştı"

"Neden?" dedi Mahir endişeyle.

"Sarılık geçirdi hemen emziremedim ondan" dedi Derya sessizce. O haliyle ne kadar zorlandığı düşündü kızın daha fazla endişe duydu.

"Yalnızdın" dedi Derya'ya doğru sessizce.

"Yalnızlığı ben tercih etmiştim Mahir." Dedi Derya.

Songül'ü normal odaya getirdiklerinde en fazla telaşı Fırat yapmıştı. "Ağrın var mı güzelim, hemşire çağırayım, hemen su içemezsin sonra.." daha niceleri. Sürekli bebekleri soran Songül'ü annesi teselli edip durdu.

"Getirecekler kızım biraz toparlansınlar çok küçüklermiş."

"Çok göremedim ama daha onları" diye hafif ağlayan kızın elini bu kez Derya tutup gülümsedi. "Endişe etme, ikisi de çok iyi sadece kontrol için tutuyorlar. Anneleri kadar güçlüler."

"Ah Derya o kadar güzellerdi ki ama küçücükler" diye tekrar ağlamaya başladı.

Fırat uzanıp karısının alnından öptü, Rıza bey de geline aldığı bileziği takarken konuştu. "Rahmetli anneniz bunu gelini için saklamıştı. Olurda Fırat akıllanır evlenir bir yuva kurarsa çocuğa niyetle takarım geline demişti." Yaşlı adamın gözleri dolu dolu geri çekildi ve diğer kutudaki bileziği çıkarıp kızına yaklaştı.

"Bunu da sana niyetle saklamıştı. Derya bilezik takmaz künye aldım demişti." Derya oldukça narin görünün künyeye bakıp geri çekildi. Babası kolunu uzatması için onu bekliyordu. Bir an da bütün tüyleri diken diken oldu. Annesi onun doğum hediyesini bile hazırlamıştı.

"Bana mı?"

"Sana tabi kızım, senin için almıştı. Bu güneymiş kısmeti.." Derya bileğine takılan künyeye uzun uzun bakıp duraksadı.

"Bu künye.." dedi sessizce. "Sen beğenmişsin kuyumcu da, öyle demişti."

Derya birden başını kaldırıp gözleri dolu dolu başının salladı.

"Çok beğendiysen nişanlın alır" diyen annesinin sesini işitti kulağında. Nişan alışverişi için kuyumcu da erkek saati bakarken görmüştü bu künyeyi bileğine takıp uzun uzun annesine yalvarsa da "Daha bir dünya alacak şeyler var damat bohçası hazır edeceğiz Deryam nasıl alam onu?" demişti annesi. Zorla çıktığı nişan alıverişinde tek beğendiği şeyi almayan annesine gönül koymuş aklı bir süre o künyede kalmıştı. Ama annesi hissetmiş gibi yanında olmayacağını almıştı o künyeyi ona hem de Çiçeğe niyetle. Derya dolu dolu gözlerle arkasına dönüp kucağında rahat durmayan küçük kıza ve Mahir'e baktı.

"Bak annecim annene almış, bizim için.." dedi gülümsemeye çalışarak. Çiçek elindeki parlayan sarı künyeyi fark edip uzanmak için atıldı ama Mahir engelledi.

"O da çok beğendi" dedi Mahir gülümseyerek.

*-*

Uzun çoook uzun zaman oldu farkındayım canlar, yoğun tempoda yaşadığımı tekrar belirtmek isterim😓 Sabreden bekleyen, beni düşünen anlayış gösteren veya göstermeyen herkese çok teşekkür ederim 🤗 💜 Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum, görüşmek dileğiyle💗💗

Continue Reading

You'll Also Like

177K 12.7K 28
"Ben seni affettim Sinem, sende kalbini kıran Yusuf'u affet. Gitmek zorunda kaldığın için elim kolum bağlı, ne zaman istersen söyle yanına gelirim. T...
601K 39.5K 31
Yorgun kahveleri gözyaşları ile parlayan açık kahveler ile buluşurken genç adam derin bir soluk daha aldı. Sakin adımlarla odayı arşınlayıp da kızın...
1.4K 180 23
"Bir deniz yıldızı denizden başka hiçbir yerde yaşayamaz. Benim kalbim onsuz hiç bir yerde atmıyor."
8M 339K 63
Birlikte büyüyen Güneş ve Doğu'nun yıllar sonra yeniden bir araya gelerek hissettikleri aşkı keşfetmesiyle her şey değişiyor. Tam sekiz yıl sonra D...