YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

23. BÖLÜM

22.3K 879 938
By eskimezdefter

Selam, selam, selamm nasılsınız?

Şarkılar:
İntizar, Büyük İnsan
Kalben, Fırtınalar
Selda Bağcan, Mağusa Limanı

Sınır artık neden dolmuyor? Lütfen oy vermeyi ve yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? Çünkü artık gerçekten hevesim gelmiyor, 5 - 6K okunan bölümde 300 vote bile yok. Bu beni üzüyor. Lütfen oy ve yorumlarınızı (Fikrinizi söyleyin)

SINIR 440 VOTE 1K YORUM

23. BÖLÜM, "İHANETİN OYUNU."

Daha çok bastırdığında gözlerim istemsizce kapandı. Ölümü bekledim. Ya da karnıma dayalı namlunun patlama sesini. Kurşunun karnımı delmesini... Belki de gerçekten her şeyi bitirmeyi bekledim...

"Şimdi on saniyen kaldı... On saniye sonra öleceksin. Bu da benim sevgili kocana küçük bir sürprizim olacak. Küçük sürprizler hep şaşırtır ama bu kocanı yıkacak." diye fısıldadı kulağıma, iğrenç nefesini üfledi kulağıma.

Kafamı iki yana salladım, ölmek istemiyordum.

"Son saniyelerin küçük yeğenim..." Göz yaşlarım akarken, bana bakıp iç çekti. "Yazık olacak... Çok yazık olacak... Son bir saniyen."

Son bir saniyede aklıma gelen tek yüz Baran'ın yüzü oldu.

Ölmek istemiyordum.

Ölüm neydi? Başka bir hayat var mıydı gerçekten? Filmlerde hep görürdüm, saçma ve komik gelirdi. Ama bu ürkütücüydü... Hem de fazlasıyla.

Karnımdaki bebeğimden nasıl haberdar olabilirdi? Ve aniden bir şey oldu, gözlerimi açtım... Kapı aniden kırıldı büyük bir sesle. İçeri doluşan insanları seçemiyor sadece sesleri duyuyordum. "KALDIR ELLERİNİ BIRAK O SİLAHI!" diye bağıran birinin sert sesini duydum.

Boğazımı sıktığını daha yeni fark ediyordum. Sol eli öyle kuvvetliydiki biraz daha sıkarsa nefessiz kalıp ölecektim.

Göz bebeklerim kayarken onu göğsünden iteklemeye çalışıyordum.

Sonra büyük bir ses duydum. Bir el silah sesi. Boğazımdaki eller gevşerken öksürmeye başlamıştım. Öksürmeye devam ederken, "Su getirin ambulansı arayın!" diye bağıran bir kadının sesini duydum.

Gerisi yoktu...

Karanlığa gömülmüştüm.

💧

Serum biter bitmez odama gelen polislere ifade vermiştim. Baran sıkıca elimi tutarken sürekli iyi olup olmadığımı soruyordu. Bu kaçıncı soruşuydu bilmiyordum,"İyiyim sevgilim, iyiyim." diye fısıldadım artık gına gelmişti bir kez daha sorarsa kafasını ısıracaktım.

"O da iyi midir?" diye sordu Baran karnımı okşayarak. "Baran o bir fetüs. Daha bebek değil." diye mırıldandığımda Baran omuz silkeledi. "Ama yaşıyor, yani o bizim ikimizin bebeği... Değil mi babacığım?" diye sordu gülümseyip karnıma doğru öpücük bıraktı. "Bir saat sonra çıkarız hastaneden ben taburcu işlemlerini yapacağım. Kapıda korumalar var haberin olsun güzelim." dediğinde tamam der gibi kafa salladım. Baran koruma sayısını arttırmıştı. O adam zaten bir örgüt lideriymiş, aranıyormuş...

Babamın genleri bozuktu. Bu kadar kötü nasıl olabiliyorlardı?

Baran odadan çıkarken, ofladım. Tek kalmak istemiyordum.

Baran gelene kadar oyalanacak bir oyun bulmuş oyunu oynuyordum. Canım çok sıkılıyor diye bağırmak istiyordum. Boğulmuştum artık.

Telefonumun ekranında aniden arama belirince gördüğüm isim karşısında gerildiğimi hissettim. Yusuf arıyordu.

Aramayı sonlandırıp ekranı kapattım. Ama tekrar arama bildirimini görünce ofladım açmak istemiyordum. Benden ne istiyordu?

Yüzümü sertçe sıvazlayıp telefonumu elime alıp, telefonumun kapatma tuşuna basılı tutup ekrandan kapat tuşuna basıp kökten kapattım telefonu.

Oflayıp, derin bir nefes alıp verdim. Bir bela bitiyor bir bela geliyordu. Rahat yüzü görmeyecek miydim ben?

Baran odaya girerken yatakta doğruldum, "Gidiyor muyuz?" diye sordum bir umut gözlerine bakarak. Kafasını salladı. "Gidiyoruz..." Oh çekip rahat bir nefes verdim. "Sonunda." diye mırıldandığımda Baran bana bakıp gülümsedi.

"Yaptın mı işlemleri?" diye sordum. Kafasını salladı tekrardan. "Dikkatli ol." diye uyardı beni. Neden böyle söyledi anlam veremedim ama takmadım da yine bir uyarı vermişti.

_

Sonunda eve geldiğimizde duş almış bornozumu giyerek banyodan çıkmıştım. Odama girerken, Baran yatakta uzanıyor. Telefonundan yabancı bir film izliyordu. Yatağa doğru yaklaşıp, bir dizimi yatağa koyup onun tarafına doğru uzanıp yanağına öpücük bıraktım. Baran gamzesini gözlerimin önüne serdiğinde gülümsedim.

Bu filmi izlemiştim. "Five Feet Apart mı izliyorsun?" diye sordum merakla.

"Evet... Beraber izleyelim mi zaten yeni açtım." diye fısıldadı bana doğru dönerek. Kafamı iki yana salladım. "Sonunda ağlamıştım istemiyorum." diye fısıldadım.

"Tamam o zaman üzerine bir şeyler giy hasta olacaksın sonra gel yanıma." Yataktan inip ayaklarımı soğuk zemine bastım. Dolaba ilerleyip üzerime giyeceğim rahat pijama takımımı elime aldım, iç çamaşırlarımı da alıp tekrar banyoya girdim. Bornozumu üzerimden çıkarıp hızla iç çamaşırlarımı giymiştim.

P

ijamamı giyip rahatça banyodan çıkıp odaya tekrar girince Baran'ın dikkatlice telefonuna odaklandığını gördüm.

Yatağa girerken, "Laptop'tan izlesene gözlerin bozulacak." diye laf attım ona. Baran beni duymadı, o kadar odaklanmıştı ki filme gözlerini bile kırpmadan izliyordu.

Esnerken, "Uykum geldi uyuyalım mı artık? Yarın evdeyiz zaten." diye fısıldadığımda bana bakıp gülümsedi. "Sen uyu ben de filmi bitireceğim." dediğinde ofladım. Onunla aynı anda uyumak istiyordum.

"Nasıl o adam benim hamile olduğumu öğrendi?" diye sordum Baran'a bakıp stresle konuşarak. Baran telefonunun ekranını kapatıp boğazını temizledi, "Bilmiyorum... Hadi uyuyalım artık bunu düşünme sen ben düşünürüm sen bebeğimizi düşün yeterli." dedi Baran, daha karnım çıkmadan karnımı okşaması hoşuma gidiyordu.

Onu onayladım hızlıca kafamı sallayıp kafamı göğsüne yasladım. "Abimlerin haberi var mı?" diye sordum göz bebeklerim yukarı kaymıştı. Sağ elimi tutup dudaklarına doğru götürüp avuç içimi öptü. "Yarın arar söylerim... Uyuyalım hadi sarıl bana." dediğinde kolumu onun bedenine sardım. Baran saçlarımın üzerine öpücük bıraktı.

Gözlerim kapanırken, kulağıma kürtçe bir şey söyledi. "Sen hep yanımda ol, çiçeğim."

Ona daha sıkı sarıldım. Dediklerinden bir şey anlamadım ama güzel şeyler söylediğini hissettim.

_

"Evin." diye seslenen Baran'ın sesini duyunca gözlerimi araladım kısıkça. "Benim acilen Amerika'ya gitmem gerekiyor." dediği an gözlerim büyüdü ve hızla yatakta doğruldum. "Neden gidiyorsun?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Çok büyük bir toplantı yapacağız. Ve benim de orada bulunmamı istiyorlar. Ben de ortak olacağım." dedi heyecanla bana bakıp bavulunu hazırlıyordu.

"Beni tek mi bırakacaksın? Kaç güne gelirsin?" diye sordum of çekerek. Baran benim sterslendiğimi fark edince bana baktı ve iç çekti. "Niye böyle yapıyorsun Evin? Tamamen aklım sende kalacak, yapma lütfen. 1 hafta sürer. Belki de 10 gün bilmiyorum oraya gidince haber veririm sana."

"Baran ben korkuyorum... Sen yoksun, tek başıma... Tamam git Baran, işin benden önemli zaten..." dedim onu tersleyip hızla ona sırtımı döndüm.

"Güzelim, yapma... Gitmem lazım."

"Rojhat gitsin." diye bağırdım öfkeli bir sesle.

"Adam daha yeni 1 gündür evli... Gidip iş çıktı git mi diyeceğim?" diye sordu sinirle. "Evet. Ben zaten o kızı da sevmedim. Pislik yapacak belli. Huylandım ben ondan... Zaten hamileyim döverim onu Rojhat'ı üzerse." diye homurdandım Baran güldü. "Sakin... Sakin ol."

"Gitme... Baran, lütfen." diye fısıldadım. Drama Queen Evin.

"Sen nasıl işine gidiyorsan benim de gitmem lazım. Hem geleceğ-" Lafa atlayıp sözünü kestim. "10 gün diyorsun. 10 gün ne kadar çok biliyor musun sen? Ve dün biri beni öldürmeye çalıştı. Bu normal değil. Yanımda olman lazım... Korumalar bir bokuma yaramıyor." diye fısıldadığımda ofladım.

"Evin uçak kaçacak... Dikkatli ol," dedi Baran alnıma dudaklarını bastırdı. "Dikkatli olun." deyip pijamamın eteklerini tutup sıyırdı üste doğru. Karnıma ıslak bir öpücük bıraktı. Tekrar alnıma dudaklarını bastırdı.

"Uçaktan iner inmez arayacağım. Geceleri uyuyamazsan ara beni... Zaten birazdan Dilşad gelir. O seninle ben gelene kadar kalacak." dediğinde göz devirdim.

"Ben çocuk değilim, kendime sahip çıkarım. Gelmesin ara söyle." Baran kafasını iki yana salladı,"Ben istedim, sen artık tek değilsin."

"Test sonucu belki yalan heveslenme. Daha kan testleri çıkm-" Baran hızla lafımı böldü.

"Hamilesin, test sonuçlarını doktor arkadaşıma attım o da arkadaşına attı. Net hamilesin." dediğinde sıkıntılı bir nefes verdim. Kafamı salladım sadece.

Baran bu tavrımı takmayıp bavulunu kapattı. "Biraz erken gelmeye çalışsan... Lütfen, tek isteğim şu an bu... Kimseyi yanımda istemiyorum, ama seni... Neyse gidince darlarım seni." dedim gülerek.

"Tamam, ben gidiyorum..." Baran yanıma gelip yatağın ucuna oturdu. Yüzümü avuçlarına aldı, "Dikkatli ol, Dilşad'ı arayacağım gelmesin ama her aradığımda aç olur mu? İnternetin hep açık olsun. Korumaların sayısını fazlalaştıracağım, bir şeye ihtiyacın olursa Arjin'e mesaj at o alsın." dedi Baran endişeli bir tavır takınarak. Göz devirdim, gidip her şeyimi kendim alacaktım.

"Baran, dikkatli ol sen de." dedim ona tebessüm ederek. Dudağımın kenarına öpücük bıraktı, "Sen de dikkat et kurban olduğum, uyu sen erken daha." diye düşünceli bir sesle mırıldandı. Başımı salladım.

💧


"Ne zaman geleceksin?" diye sordum, Baran'la görüntülü konuşuyordum. 1 haftadır gelmemişti... Ve onu çok özlemiştim. En son ayrı kaldığımız dönemi hatırlamak bile istemiyordum.

"Bilmiyorum, daha işimiz bitmedi." diye yanıtladı beni, ofladım. Suyumu dudaklarımın arasına alıp bir yudum alıp dezgaha koydum. "Ama hemen biter dedi Rojhat bana... Niye bu kadar uzun sürdü ki?" Hızlı koştuğum için anlamamış olabilirdi ama anladığına emindim.

"Kurban olduğum, geleceğim inşallah.."diye mırıldandığında tekrar ofladım,"Ben çok özledim seni... Gel lütfen," dediğimde gözlerim doldu. Odama girip yatağa uzandım. Baran karşısında kim varsa İngilizce konuşuyordu.

Baran'la yurt dışına gitmek istiyordum, ülkeleri beraber gezmek keyifli olacaktı.

"Senin işin var sanırım...seni meşgul etmek istemem, kolay gelsin." Baran kameraya gülümsedi. "Bebeğimiz kaç haftalık? Öğrendin mi?" diye sordu merakla.

Kafamı salladım, o kadar da işi vardı... Kapatmak istesem de ona cevap verdim, "7 haftalık..." diye geveledim ağzımın içinde.

"Dikkat et." diye uyardı beni, gülümsem genişledi. "Sen de." dediğimde, vedalaşıp aramayı sonlandırdım.

💧

Mutfakta yemeğimi yerken su bardağına doldurduğum su bardağını elime alıp dudaklarımın arasına yerleştirip iki yudum aldım. Baran'a mesaj çektim.

Siz: Ben uyuyacağım merak etme beni. Kolay gelsin sana. 03.06

Dünyanın en yakışıklı eşi: Tm cnm dikkat et. 03.19

Onun mesajını beğenip son bir ısırık aldım dürümümden. Sandalyeden kalkıp odama doğru yavaşça yürüdüm. Karanlık odamın ışığını açmayacaktım, uyumak istiyordum sadece. Yatağıma girip telefonumla oynamaya başladığımda, oyunda kaybettim ilk level. Tekrar aynı leveli oynarken dış kapıdan sesler gelmeye başlamıştı.

Kapının yuvasının sesi geliyordu. Biri kapıyı açmaya çalışıyordu. Baran'a inat olsun diye sabah bütün korumaları konağa göndermekle hata yapmıştım.

Yastığımın altındaki çakıya uzanıp avuç içime aldım. Buraya gelirse küçük bir kesik açmam bedenin dengesini bozacaktı. Ben de o sırada avazım çıktığı kadar çığlık atacaktım polisi aramak için erkendi. Kimin geldiğini bilmiyordum. Abim gelmiş olabilirdi o yüzden kendimi bununla avutmayı denemiştim.

Kapının açıldığına dair ses işittim. Kapım gıcırdıyordu. İyi ki yağ akıtmadık Evin. Bak çok akıllıyız.

Sert adım sesleri geliyordu. Kapının kapanma sesini işittim. Hızla yataktan kalkıp kapımın arkasına saklandım. Buraya büyük ihtimal gelecekti beni bulamayacaktı, ışık hemen yanımdaydı. Etrafa bakınınca onu etkisiz hale getirebilirdim. Hırsız benim evime nasıl girebilmişti? Hırsız her yolu dener Evin. Adı üstünde hırsız. Adamı ayakta uyutur.

Odama giren karanlık varlığa baktığımda ilk başta korksam da hemen saldırıya geçip çakıyı yanağına sürtmüştüm. Aferin kızıma. Bir de abin çıkıyormuş... Sus.

Karanlık varlığın bir anda belimi kavramasıyla beni yavaşça duvarla onun arasında bırakması bir olmuştu. "Ki-" Kimsin diye soracakken, ışık bir anda açılmış ve Baran'ın kestane rengi gözleriyle karşılaşmıştım. Lan kocanı yaraladın!

Yanağına baktım, açtığım kesik kanıyordu. "Ayy kanıyor." dedim endişeyle. Baran bana hasretle bakarken yanağını bile umursamıyor gözlerimin içine bakıyordu. "Hemen ilk yardım çantasını alıp geleceğim..." derken onu göğsünden isteklemeye çalışsam da buna izin vermemiş hatta biraz daha bana yaklaştığını hissetmiştim.

"Ufak bir çizik." dedi Baran umursamazca. Onun yanağına bakmaktan başka bir şey yapmıyordum. "Eğer o senden bir iz bırakacaksa hep kalabilir." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

"Psikopat mısın?" diye sordum hayretle, o bana cevap vermek yerine elimdeki çakıyı yavaşça avuç içimden aldı. "Aferin, demekki ben olmasam da kendini çok güzel savunabiliyormuşsun." diye fısıldadı kafasını aferin der gibi salladı.

Güldüm, "Niye geldiğinde haber vermedin?" diye sordum.

"Sürpriz yaptım...Yoksa beni gördüğüne sevinmedin mi? diye sordu, sesine yapmacık bir hüzün katarak söylemişti.

"Özledim özledim de... Hani insan bir haber verir. Ben hamileyim ya hani. Korkuttun beni az da olsa. " diye yanıtladım onu.

Baran alnına elini yavaşça vurdu, "Ne aptalım unuttum hamile olduğunu, " diye söylendi alaylı tavrını takınarak. "Zaten amacım da seni korkutmaktı, bakalım ne yapacaksın dedim yanağımın içinden geçtin ama bir dahakine hızlı ol. Çünkü kapının arkasına giderken seni gördüm. Ama çaktırmadım... Sonra pat karım benim yanağımı sevdi." diye gülerek anlattı Baran, ben ona şakınlıkla bakıyordum.

"Seri katiller gibi soğuk tavrınla konuştun." diye fısıldadım, Baran yanağımdan sertçe makas aldı. "Amerika da 20 cinayet işleyip geldim karıcığım, fazlasıyla seri katil vibe veriyorum." dediğinde şaşkınlıkla gözlerim büyüdü. 20 cinayet mi işlemişti? Kocan bir seri katil Evin... Sen de bir avukatsın mükemmel bir ilişkinin içerisindesin tebrikler.

Korkumu sezmiş olacak ki,"Avukat Hanım beni savunur musunuz yoksa başka avukatlar mı edinmemi talep edersiniz?" diye sordu.

"Siktir git kendine başka avukat bul." diye fısıldadım onu göğsünden itekledim adımlarım yatağa ilerlediğinde, Baran hızla bileğimi tutup beni kendine çevirmişti. "Beni mi ihbar edeceksin?" diye sordu kaşlarını hafifçe çatarak.

"Evet ihbar edeceğim." diye yanıtladım onu.

"Şaka yaptım, gerçekten inandın mı? Ve gerçekten böyle bir durum yaşasaydık ihbar mı edecektin beni?" diye sordu şaşkınlıkla.

Bileğimi bıraktığında, kafamı salladım sadece. "Evet, benim mesleğim avukatlık unuttun mu? Ben haklıyı da savunurum, haksızı da. Çünkü mesleğim bu. Kötülerin içeride kalmasını masum insanların da özgürlüğüne kavuşmasını sağlarım." dedim gülümseyerek.

"Sence ben masum muyum?" diye sordu gülerken. Kafamı salladım ağırca. "Bu hayatta kimse masum değildir Baran. Sen de dahil kimse masum değil, buna ben de dahil." diye düşünceli bir tavırla konuştum.

"İlk yardım çantası nerede?" diye sordu konuyu tamamen değirmek istediğini fark ettim, o yüzden sustum. "Banyoda... Gidip alayım..." derken Baran beni duymamazlıktan gelip kendisi önden hızla yürüyüp odadan çıkmıştı. Baran banyoya girince tam ben de girecektim ki sertçe kapıyı kapattı, amerikan kapıyı kitlemişti hızlıca. Ne yapmaya çalışıyordu? Bence bir bok olmuş. Bok kokusunu buram buram aldım Evin. Sinirli belli o yüzden trip atarak senin ona ne olduğunu sormanı bekliyor.

Bilmiyordum. Kafam karışıktı. Dakika bir gol bir yapıp trip atmıştı. Ve ben ona yanlış bir şey de söylememiştim.

Onu banyoda bırakıp hızla odama girip yatağa kendimi sırt üstü bıraktım. Gözlerim açık boş tavanı seyrediyorum. Of çekip, "Baran!" diye seslendim gelmesi için.

Gelmedi.

Saniyeler dakikaları kovaladı ama banyodan çıkmadı, "Baran!" diye seslendim bir kez daha.

Banyonun kapısının açılma sesini işittim. Odaya girince odak noktam yüzü oldu, Baran yüzüne pansuman yapmış mikrop kapaması için de üzerini kapatmıştı.

"Ne oldu?" diye sordu buz gibi bir sesle. Kaşlarımı çatıp ona baktım, "Senin neyin var Allah aşkına? Sabah böyle değildin. Ne bu tavrın?" diye sordum öfkeyle.

"Benden nefret edeceksin..." diye fısıltısını işittim. "Beni asla affetmeyeceksin..." Baran aniden ağlamaya başladı. Niye ağlıyordu? Onun ağlamasıyla gözlerim hızla doldu. "Baran korkutuyorsun beni... Ne oldu?" diye sordum yataktan yavaşça kalkıp karşısına dikildim. Ağlarken hıçkırdı, omuzları sallandı bana arkasını döndü. "Baran... Ne yaptın? Seni neden affetmeyeceğim?" diye sordum her an ağlayacak gibi konuştum.

Baran'ın bedenine sarıldığımda, "Korkuyorum..." diye fısıldadı. "Beni sevmeyecek..." Hıçkırdı. Kim onu sevmeyecekti? Eğer bensem sevmeyecek olan onu çok seviyordum. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum.

Baran bana doğru döndüğünde kollarım istemsizce düştü. "Benden nefret etme..." diye fısıldadı kulağıma doğru.

"Ne yaptın?" diye sordum korkuyla.

Cevap vermedi. Bedenime sardı kollarını, "Korkuyorum..."diye fısıldadı. Hıçkırdı."Çok korkuyorum... "

Duraksadım, "Neyden?" diye sordum, bedenim buz kesti. Duyacaklarıma henüz hazır değildim. "Ona benzemekten... Ya babam gibi olursam?" diye sordu Baran nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

Yanağını okşadım, "Baran... sen yeğenimize bile o kadar iyisin ki... Ona benzemezsin." dedim onun yanağına öpücük bıraktım. Alnını alnıma dayadım. Yüzü avuçlarımın arasındaydı. "Çok korkuyorum... Seni kırmak istemiyorum. Nefes alamıyorum, düşünemedim... Üzgünüm." diye fısıldadı,sıcak nefesi yüzümü ısıtıyordu.

"Sorun değil, şimdi nefesini kontrol et. Sakin ol tamam mı? Korkuyorum çünkü."

Baran doğru bir şekilde nefes alıp verirken, gülümsedim. "Duş almak ister misin? Gel elini yüzünü yıkayalım rahatla..." Baran kafasını iki yana salladı. "Uyumak istiyorum, beni uyutur musun?" diye masumca sordu. "Sen yatağa geç ben sana su getireceğim." diye mırıldandığımda Baran yatağın ucuna doğru oturdu.

Hızla mutfağa girip sürahideki suyu büyük bir bardağa doğru döktüm. "Evin yanıma gel!" diye seslenen Baran'a ben de seslendim. "Geliyorum!"

Su bardağını alıp, ışığı kapatıp mutfaktan çıktım. Tekrar odaya girdim, Baran üzerini çıkarmış yatak başlığına sırtını dayamış boş duvarı izliyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü.

Ona bardağı uzattım, "İç biraz." dedim gülümseyerek. Baran elimden bardağı alıp bir dikişte bitirdi suyu. Tekrar elime verdi bardağı, bardağı baş ucu masama koyup hızla kapının arkasındaki ışığın düğmesine basıp odayı karanlık yaptım.

Yatağa doğru ilerleyip onun hemen yanına uzandım. Baran yastığını düzeltip benim tarafıma dönerek gözlerini kapattı. Ona doğru kayıp, onu seyrettim. Yanağını okşadım az, sonra yüzümü yüzüne yaklaştırıp dudağının kenarını öptüm. Baran tepki vermiyordu. Uymuş olmalıydı. Ya da numara yapıyor.

"İyi geceler..." diye fısıldadım, onun boynuna kolumu atıp biraz yanaştım ona. Gözlerimi kapattım hızla. Uyumak istiyordum sadece.

Sabah uzun uzun konuşmam lazımdı onunla.

💧

Sabah erken saatte uyanıp hızlıca kahvaltı hazırlamaya başladım. Baran uyanmadan hazırlamak istiyordum. Bu onunla evimizde baş başa kaldığımız ilk kahvaltımızdı.

Patatesleri yağdan süzüp tabağa koydum. Çay bardaklarına çayı doldurdum, masaya baktığımda güzel olmuştu. Yani sanırım. Böreği yakıp evi yanık kokusu sarman hakkında susuyoruz Evin. Kesinlikle bir şey yanmadı.

"Canım," diyen Baran'ın sesini duydum, mutfak kapısına doğru kafamı çevirip baktım. Üzerine takım elbisesini giymişti. Nereye gidiyordu? "Ne yapıyorsun?" diye sordu.

"Kahvaltı hazırlamıştım." diye yanıtladım onu. Baran gülümsedi,"Ben kahvaltı yemeyeceğim. Keşke uyandırıp sorsaydın. Pelin Hanım'la iş görüşmesi için kahvaltı yiyecektik...Ama yarın yeriz olur mu canım?"

"Hemen işe başladın... Biraz vakit bile geçirmedik." diye fısıldadım sıkıntıyla.

Baran kafasını sallayarak beni onayladı. Bana doğru hızla adımlayıp kollarını karnıma doğru sardı. "Akşam yemeğine çıkalım mı? " diye sordu boynuma doğru ıslak bir öpücük bıraktı.

Ona doğru döndüm. Gömleğinin yakalarını düzeltirken, "Olur, zaten benim de seninle konuşacaklarım var." diye mırıldandığımda Baran bana bakıp ne o der gibi göz kırptı.

"Boş ver akşam uzun uzun anlatırım." diye fısıldadım. Yakalarını bıraktım, "Burası niye yanık kokuyor?" diye sordu az bir merakla.

"Böreği fırında unutmuşum yandı ben de çöpe atmak zorunda kaldım ama yarın daha güzelini yaparım, o kadar da yoğurmuştum." dedim suratımı asarak. Baran sesli bir şekilde kıkırdadı. "Bu kadar kendini yorma. Her şey zor farkındayım. Şimdi bir şeyler ye ve uyu olur mu?" diye sorduğunda dün akşam flim şeridi gibi geçti aklımdan.

"Daha iyi misin? Dün çok kötüydün." diye mırıldandığında Baran bana gülümseyerek, "İyiyim, her şey yolunda merak etme." diye fısıldadı alnıma dudaklarını bastırdı.

Bana sıkıca sarılıp ayrıldı, "Ben gidiyorum kurban olduğum, dikkat et olur mu?"

"Sen de dikkat et. Ve beni merak etme. Uyurum birazdan belki sen gelene kadar uyurum çok uykum var. Beni uyandırmak için ara akşama hazırlanırım." diye hızla konuştum.

"Tamam canım, ararım ben seni."

Kapıdan çıkarken, "Görüşürüz." demiş ve çelik kapıyı kapatmıştım. Mutfağa ilerleyip sandalyeyi çekmiş ve sandalyeye oturup önüme yiyebileceğim ve iğrenç kokmayan şeyleri koydum. Baran pekmez çok sevdiği için koymuştum ama benim pekmez görünce bile midem bulanıyordu. İğreçti ve Baran onu yoğurda koyup karıştırıp şifa niyetine yiyordu. Onun bakımdan şifa olan şey benim midemi bulandırıyordu. Şifa ki ne şifa.

Kahvaltımı yapıp çayımı yudumladım. Her hafta olduğu gibi boy aynasından kıyafetimi sıyırıp yandan bir poz vermiş ve fotoğrafımı çekmiştim. Gelişimini ve büyümesini zevkle izliyordum.

Yatağa girip yorganı üzerime çektim, hava soğuktu. Yağmur yağmıştı. Telefonuma gelen bildirimle telefonuma uzanıp parmak izimi okutmuştum.

Gruptan mesaj gelmişti. Bu bir hafta da Çeman ve Dilşad hep yanıma gelmişti. Ve Çeman'la az da olsa buzlarımızı eritmiştik. Hazar'a boşanma davası açmıştı.

DEDİKODU KONAĞI

Dilşad: Var ya ben bu kızı yolarım. Saçları falan elimde kalacak. Aptal, geri zekâlı.

Çeman: Ben de öldüreceğim az kaldı elimde kalacak.

Siz: Ne oldu yine?

Çeman: Rojhat'ın mal karısı konakta cıngar çıkardı. Yok canım altınları çalınmış. Altınını münasip yerine... Ağzımı bozmayacağım hamile halimle gidip yolacağım onu.

Siz: ne altını daha Baran gelmedi. Düğün mü yaptınız bizden habersiz?

Dilşad: Baran zaten geldi konağa az önce Rojhat'ı alıp çıktı. Sen niye gelmedin?

Siz: Pelin Hanım'la kahvaltıya gitti beyefendi.

Çeman: Dilşad abla sana bugün söyleyecektim ama söyleyemedim. Hazar beni aradı başka bir numaradan barışmak istediğini söyledi. Bir şansı hak ettiğini ve bebeğimize babalık yapacağını söyledi.

Siz: Eeee? SALAKLIK YAPTIM DEME BANA.

Dilşad: Yaptıysan öldün. O malı affetme.

Çeman: Ben de ona şansı VERMEYECEĞİMİ VE BEBEĞİME KENDİM BAKACAĞIMI SÖYLEDİM.

Siz: İyi demişsin.

Dilşad: Şimdi konuyu değiştireceğim senin bebek kaç aylık oldu?

Siz: 7 haftalıkmış.

Siz: Midem hep bulanıyordu fakat umursamıyordum hamileymişim.

Siz: Sağlıkla gelsin de başka bir şey istemiyorum.

Çeman: bu kez de sen yerinde dur da bir şey olmaz.

Dilşad: İnşallah bize gelsene dedikodu bol.

Siz: Midem bulanıyor, uykum da var uyumak istiyorum. Baran'la akşam yemeğine gideceğim. Uykumu almak istiyorum.

Dilşad: Hemen bizi unuttunuz. İnsan der ki DİLŞAD da gelsin ŞİYAR'LA.

Siz: Gelin size gelmeyin mi diyorum? Birlikte yeriz.

Dilşad: AĞALSLAŞSMSŞAXMALSANSĞAŞDĞAŞSPAŞAŞSÖAŞAMDÖAŞAALAĞSLAĞŞA

Dilşad: Masum kızım benim baş başa yersiniz siz. Ben şaka yaptım.

Dilşad: Bu salak kız yine bağırıyor ben bakıp geleceğim. Sen de uyu tatlı rüyalar.

Siz: Teşekkürler. Bak sen neden cırladoğını bana da söyle.

Dilşad: 👍👍👍👍

Gruptan çıkıp WhatsApp'da gezindim. Durumlara bakıp çıktım.

Telefonun internetini kapatıp başucu masasına koydum. Rahatça uzandım yatakta, gözlerimi kapattım sıkıca.

Midem çok bulanıyordu.

💧

"Yok bu böyle olmayacak hastaneye gidelim..." diyen Baran'ın kafamı iki yana sallayarak reddettim.

Uyandığımdan beri istifra ediyordum. Dudaklarımın arasından inilti çıktı. Baran arkadan saçlarımı tutuyordu.

Baran saçlarımı bıraktı, ona baygın gözlerimi diktim."Kurban olduğum Allah aşkına gidelim hastaneye... Bak çok kötüsün. Serum falan bir şeyler verirler."

"İstemiyorum... Uyursam geçer." diye fısıldadım halsizce. "Beni odamıza götür..." diye devam ettim.

Baran beni kucakladı, yatağa doğru uzandırdı çekmecelerin birinden ıslak mendil paketini çıkarttı. Ellerimi ve yüzümü, dudağımı sildi.

"Çok zor..." dedim ağlayarak. Göz yaşlarımı dindirmeye çalıyordum... Hıçkırdım."Çok zor... Midem bulanıyor..."

Baran sıkıntıyla of çekti. Yatağın ucuna oturduğunda boynuna sarıldım. "Hiçbir şey yapamıyorum..." Göz yaşlarım akarken Baran saçlarımı okşuyordu. "Kurban olduğum sakin ol... Zor biliyorum, bedenin çok zayıf güzelim ye biraz bir şeyler."

Baran'dan ayrılınca, burnumu çektim. "Biraz ekmek arası bir şeyler yemek istiyorum." diye fısıldadım halsizce. Sen öyle olunca bebeği bile kusacağını düşündüm Evin.

"Hemen hazırlıyorum güzelim..." Baran yataktan kalktığında bana doğru döndü. "Salam mideni ağrıtıyor." diye mırıldandığında şaşkınlıkla ona baktım. Hayır, salam benim midemi ağrıtmaz hatta çok severek yerdim.

O da bunu fark etmiş olavak ki, "Ben bir an... Güneş sandım, özür dilerim. Hemen yapıyorum." diyince rahat bir nefes verip kafamı salladım.

Baran'ın gelmesini beklerken, cenin pozisyonunu almış uzanıyordum. Baran elinde tepsiyle odaya girerken yatakta yavaşça doğrulup yatak başlığına sırtımı Dayadım. Tepsiyi bacaklarımın üzerine koydu. Vişne suyu ve sandviç vardı tepside.

Sandviçi ısırdım, Baran'ın beni izlemesi komiğime gidiyordu ekmek boğazıma kaçacaktı onun yüzünden ağzı az aralı kalmış sanki o da yemek istiyor havası veriyordu. "İzleme..." diye homurdandım rahatsız bir tavırla.

"Tamam," dedi Baran ellerini suçlular gibi havaya kaldırıp teslim oluyorum dercesine kaldırmıştı. "İzlemiyorum." Ellerini indirip, dizlerine koydu.

Küçük bir ısırık daha aldım, bardağı kavrayıp dudaklarımın arasına götürüp büyük bir yudum aldım. Bardağı tekrar tepsiye koydum. Sandviçi tekrar elime alınca, Baran'ın dudakkarına yaklaştırdım. "Küçük ısır." Baran ekmeği ısırdığında kalan ekmeğime bakıp şaşkınlıkla baktım küçücük bırakmıştı. "Yaa oha küçük ısır demiştim!" Ekmeğimin sadece uç kısmını bırakmıştı.

Baran yediği ekmeği yiyip yutkundu sertçe, bana masumca baktı. Ekmeğin ucunu ağzıma atıp hızlıca ağzımda çiğneyerek yedim. "Hadi kalk yemeğe gidelim... Evde otura otura canım sıkılıyor." dediğinde yataktan kalkıp ayaklandı başımın ucunda.

"İstemiyorum... Seninle bugün önemli bir konu hakkında konuşacaktım..." Baran'ın kaşları çatıklaştı bana ciddiyetle baktı. "Dinliyorum sevgilim, ben yokken ne oldu yine?" diye sordu merakla bana bakarak.

Stresli bir tınıyla konuşmaya başladım, "Rojhat'ın karısı Yağmur... Geçen gün evde kargaşa çıkarmış altınları çalınmış ve Şiyar'ı suçlamış... Küçücük çocuk daha hırsızlık nedir bilmiyor ve koskoca kadın onu bununla suçladı... Hadi aldı diyelim... Rojhat'ın aldığı altınları ne yapacak?" diye sordum baskın sesimle.

Baran yatağa doğru oturdu, bana dikkatle bakıp bakışlarını gözlerimde sabitledi."Komikmiş." dedi Baran, sakinliğini korumaya çalıştığını anladım.

"Fazlasıyla komik hem de...Şu bir hafta da yapmadığını bırakmadı. Hele bana karşı nefreti bitmiyor. Ben ona ne yaptım? Hayatımda ilk defa gördüm ve benden bu kadar nefret etmesi tuhaf... Tabii Merve konusu var ama onun da bir düzen oluşturması lazımdı. Rojhat hangi akılla 1 ayda tanıştığı kadına nikahı bastı anlamadım. Kız hamile de değil... Bilmiyorum bir bok çıkacak ama ne?" Aralıksız konuştuğum için boğazım kurumuştu, boğazımı temizledim. Baran güldü. Tepkisi sadece gülmekti.

"Ben ona abisi olarak akıl verdim o benim sözümü dinlemedi bundan sonrası sikimde bile değil. İster boşansın, isterse de başka bir halt yesin. Bundan sonrası beni alakadar etmez. Sen de görmezden gel. Ben sadece Şiyar'ın konusunun tam aslını öğreneceğim. Sen karışma... Hamilesin ve yıpranmanı istemiyorum."

Kafamı aşağı yukarı salladım,"Kendini imparator sanıyor... Ve bu benim sinirlerimi bozuyor. Salak mı ne... Aptal tavırları var, bir görsen... Kendimi zor tutuyorum yemin ederim."

Baran yanağımda parmaklarını gezdirdi, "Kurban olduğum takma sen, o güzel kafanı bebeğimize yor... Ben hallederim sen bana söyle yeter ki... Tamam mı benim canım?" diye sorunca oflayarak ona çıkmıştım, "Ama Ba-" Öfkeli bakışlarının esiri oldum aniden.

"İtiraz kabul etmiyorum... Sen işine gelip gideceksin ve hiçbir konuyla alakan olmayacak okey?" diye sorunca kafamı istemesem de aşağı yukarı salladım.

Baran yanağıma doğru uzun ve sesli bir öpücük bıraktı."Banyo etmek ister misin? Kendin etme, ben saçlarını tararım yorulma sen... Hatta ben de banyo edeyim." Sesi ısrarcı çıkıyordu, kaşlarımı çattım.

"Daha neler Baran." dedim şaşkınlığım sesime de yansımıştı.

"Edecek misin? Etmeyecek misin? Ona göre ben banyoya gireceğim."

"Sen bir saat önce falan girdin hasta olacaksın." dedim onu uyarmak için hatırlatmak istemiştim.

"Tekrar etmem de bir sakınca görmüyorum... Ha dersin ben yalnız olmak istemem sen bana teklif sunmadın ama ben sunacağım gel beraber duş alalım."

"Sen de iyice azıttın ha. Bir dur yerinde be adam!" diye homurdanırken içimden konuşacağım şeyleri dışımdan söylediğimi fark edince onun yüzünde alaycı bir sırıtma var oldu hızlıca.

"Sadece duş alacağız, sen bunu başka yerlere çekip fesat düşünüyorsan orası senin bileceğin iş sevgili karıcığım." Güldüm, "Hayır hiç öyle düşünmedim. Yalan atma." diye çıkmıştım hızlıca.

Baran dudaklarıma kısa ama tutkulu bir öpücük bıraktı, "Ben gidiyorum... Gelirsin sen." deyip çapkınca göz kırpmıştı.

Banyoya doğru giderken, "Bir şey olursa seslen sevdiğim!" diye seslenmeyi de unutmamıştı.

💧

"Sevgilim... Uyan," dedi Baran fısıltıyla, yatakta ters döndüm, "Belim ağrıyor..." diye fısıldadım ağlarcasına. Hâlâ gözlerimi açmamıştım, bugün çok eğilip kalkmıştım.

"Sevgilim, kalk hadi abinler geldi... Sana sürpriz yapmak istemişler." dediğini işittim ama umursamadım. "Çok ağrıyor..." diye fısıldadığımda gözlerimden birkaç damla yaş gelmeye başlamıştı bile.

"Üfelim mi? Neren ağrıyor kurban olduğum? Bekle abinlere haber vereyim gitsinler sonra ben onlara izah ederim durumu sen yat dinlen kalkacak halin yok... Ve kendini düzelt yan yat." Baran'ın uyarısına kulak verip yan yattım.

Kapımız tıktıklanınca, Baran'ın seslenişini duydum,"Gelme müsait değiliz!" demişti.

Kapıyı çalan kişi ısrarcıydı. "Gel lan gel bezdim artık sizden bir rahat yü-" Kapıyı aralanınca Baran gelen kişiyle başını aşağı eğmişti.

Gelen kişi annem ve abilerdi.

Baran'ın annemden çekindiğini daha yeni fark etmiyordum ama kendine konduramasa da ya da belli etmemeye çalışsa da utanıp, çekiniyordu bazı noktalarda."Ben sizin geleceğinizi tahmin etmedim, üzgünüm."

"Oğlum sen bizi Evin'le yalnız bırak konuşacaklarım var..." Baran kafasını sallayıp çıktı odadan.

Odada ben, annem ve abilerim kalmıştık. Önemli bir şey olmuş olmalıydı, ne olmuştu?

"Niye kocamı odandan çıkardınız? Civan abi gitsene yalnız kalmasın..." dediğimde abim gülümsedi sadece.

"Biz senden senelerdir bir şey saklıyoruz. Artık bunu öğrenme zamanın geldi, geç oldu ama... Söylememiz lazım." Lafı dolandıran annemdi. Sanki bana bunu söylerse bir ayna gibi ikiye doğru çatlayacaktım.

"Konu kiminle alakalı?" diye sorunca yatakta doğruldum, annemler henüz hamile olduğumu bilmiyordu. Civan abim söylemiş olabilir miydi bilmiyordum ama ben söylememiştim.

"Babamızla." dedi Civan abim ve Azad abim aynı anda. Ses tonları sıkıntıdan çok korkulu çıkıyordu. Sanki bana bunu söylemekten korkuyorlardı.

"Gider misiniz? Tamam... konuyu açmadan kapatın. O adamın ismini evimde anınmasını istemiyorum." dedim sert sesimi net çıkarmaya çalışarak.

"Güzelim önemli bir konu."

"Umurumda bile değil. Şimdi çıkın gidin evimden. Bana o adamın varlığını bile hatırlatmayın demiştim size. Ben ne onun adını duymak istiyorum, ne de varlığını hatırlamak. Duydunuz beni nettim. Gidin hadi." dedim bakışlarımla kapıyı göstererek.

"Kızım dinle biz-"

"Dinlemek istemiyorum diyorum! Neyini anlamadınız?! Gidin artık!" diye avazım çıktığı kadar bağırmak zorunda kaldım. Aksi takdirde gitmeyeceklerdi.

Hepsi odadan çıkarken annem bana döndü, "Kendal öldürdü babanı." dediğini işittiğimde odamdan çıkıp gitmişti.

Ne demek babamı Kendal öldürdü?

Basbayağı Evin, Kendal ağa babanı öldürmüş... Vay be! Ben bunu tahmin bile edememiştim.

Baran ve aile fertlerimin seslerini duydum. Baran onlara neden gittiklerini sormuş fakat onlar yanıt bile vermemişti.

Dakikalar içinde çelik kapımın kapatılma sesini işittim.

Karnıma giren ufak sancıyla, "Baran! Baran lütfen gel!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım acıyla.

Baran odaya girince bakışlarımı ona çevirdim. "Ne oldu?" diye sordu endişeye kapılarak.

Derin derin nefesler alıp veriyordum, karnımın içine yavaş yavaş başlayan ama birazdan şiddetini arttıracağını bildiğim bir sancı girmişti. "Kurban olduğum daha doğuma var... Takpikat yapıyorsun ama yemem ben bunları."

"Ne takpikatı amına koyayım?! Sancım var!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Ne sancısı kızım? Ne saçmalıyorsun bir bok anlamıyorum."

"Öleceğim sanırım... Ah!" Küçük bir inilti dudaklarımın arasından feryat etti.

"Sakin ol! Bilerek psikolojini bozuyorsun sakin ol yavrum... Hadi güzelim." Rahat rahat nefes alıp verirken karnıma giren sancılar dakikalar sonra kayboldu. Ama hâlâ belim ağrıyordu.

"Şimdi bana ne olduğunu anlat... Ama sakin ol." dedi Baran yanağımı okşayarak.

"Babamı Kendal ağa mı öldürdü?" diye sordum, nefesimi kesen şeyi söylemesini istemiyordum. Benden büyük bir sır saklamıyordur umarım. Cafer bez getir sıçtık! Sen kimin iç sesi olacağını karıştırdın sanırım.

"Sen bunu nereden çıkardın?" diye sordu kızgınlıkla. "Bunun için mi stres yapıyorsun? Gereksiz iki insan için kendine ve bebeğimize zarar vereceksin. Siktir et... Şu an tek istediğim bebeğimize kavuşmak."

"Anlamıyorsun," dedim bıkkın bir tavırla. "Neyi anlamıyorum Evin? Ben senin iyiliğini istiyorum," dedi Baran kısık sesle.

"İstemiyorum iyiliğini falan, bana gerçeği söyle... Babamı baban mı öldürdü?" diye sordum sert çehresini izlerken.

"Stres olmanı istemiyorum, lütfen sonra konuşalım bu konuları." Baran'ın konuyu değiştirmesinden nefret ediyordum, bir konuyu kapatma çabasını anlamıyordum.

"Baran gerçekten söyle, yeter artık bilmek hakkım. Herkes benden yıllarca saklamış bunu," dedim sert bir şekilde. "Bir cinayeti saklamışlar." dişlerimin arasından kelimeler küfür niyetine çıkmıştı.

Baran elime uzanıp sağ elimi avuçlarınının içine hapsetti. "Güzelim benim lütfen, stres olacaksın bırak bebeğimiz doğsun o zaman söz söyleyeceğim. Ama lütfen stres olma... Ben yanında olmasam ne olurdu bak." dediğinde boynuma doğru uzanıp boyun girintime ıslak bir öpücük bıraktı. "Başına bir şey gelmesini istemiyorum." dedi Baran boğuk bir sesle. Hâlâ beni öpmeye çalışıyordu.

Ne olacağını biliyordum, her şeyi tahmin etmiştim en kötüsünü düşünmüştüm...

"Şu an söylemeni istiyorum ve beni öpmeyi bırak." dedim onun omuzlarından ittirdim. Baran benden uzaklaşırken gözleri aşkla gözlerime mühürlendi. "Evet, babam öldürmüş ama benim de haberim yeni ol-"

"Sen bana bunu ilk öğrendiğinde söyleyecektin!" dedim baskın bir şekilde. "Evin sözünü kesme." dedi Baran, sinirle homurdanarak. Onun da benden farksız olduğunu gördüm. O da sinirlenmişti.

"Sen ban... Baran... Ben babamı sevmesem de babanın bunu neden yaptığını öğreneceğim."Kelimeleri seçmekte zorluk çekiyordum. Baran kafasını salladı sadece. Sıkıntılı bir nefes verirken, boşluğa düştüğünü fark ettim.
"Sen de herkes kadar suçlusun, eğer karnımda senin bebeğini taşıyor olmasaydım şu an başka şekilde konuşurdum seninle. Ben her şeyini kabul ederim ama yalanlarını ve benden bir şey saklamanı kabul edemem." Dudaklarımdan dökülen her harf tane tane çıkıyordu, Baran ancak böyle anlardı.

Güldü,"Canım," dedi Baran bıkkın bir tavırla. "Gerçekten abartıyorsun."

"Baran!" diye bağırdım artık kendime hakim olamıyordum. "Baban babamı öldürmüş, ben mi abartıyorum? Sen geri zekâlı mısın? Ben ne yaşadım senin bundan haber var mı? Adam ölünce bile rahat edemedik. Şimdi soruyorum sana, baban babamı neden öldürdü?" diye sordum.

"Kızım bilmiyorum dedim ya."

"Bana yalan söyleme, her bokunu bildiğin babanın babamı neden öldürdüğünü mü bilmiyorsun?"

Sustu.

"BARAN YETER! ANLA BENİ, BİR KEZ OLSUN ANLA! ANLAŞILMAK İSTİYORUM... BİR KEZ LAN BİR KEZ..."

Baran, "Seni her zaman anlamak istedim ama sen hep bencildin, bencilsin şu an bile sadece çıkarlarını düşünüyorsun."

"Ne çıkarım olacak bundan benim?" diye sordum gülerken. Sinirlerim bozulmuştu.

"Mesela... En basit örnek bebeği aldırmak ya da beni boşamak." Yüksek bir kahkaha attım dediklerinin ardından. "Sen gerçekten kime ne diyeceğini şaşırmışsın." diye yanıtladım onu.

"Basit düşünüyorsun. Neler yapacağımı bilemiyorsun, seni boşamak isteseydim boşardım ve sen buna engel bile olamazdın. Diğer konuya gelirsem eğer, sana söylemeden kürtaj da olurdum. Bencilim ya ben, bir tek kendimi mi düşünüyorum sanıyorsun? Attığım her adımda sen de varsın. Ben her dakika seni düşünürken senin bana bencilsin demen komik geldi. "

"Ben aslında o şekilde söylemek istemedim... Sadece, sana olan ilgimi görmüyordun."

"Senin bana ilginin olduğunu anladığımda içerideydin ben mâhkumu çıkarmaya çalışan bir avukattım. Sen de o avukata alıcı gözle bakan müvekkil... Vay be nereden nereye gelmişiz." dedim gülerek.

Baran dizlerime doğru uzandı. Gözlerini kapatırken, "Uyumak istiyorum, lütfen dizimde uyumayı kes." dedim sert bir şekilde. Bana dediklerini unutmamıştım.

"Tamam o zaman," dedi Baran dizimin üstüne koyduğu başını çekip kestane rengi gözlerine bakmamı sağladı. "Üzerine uzanayım... Kokunla uyuyacağım."

"Çocuğumuzu mu ezmek istiyorsun anlamadım ki..."

"Ne alakası var karımla uyumama engel değil."

Ona sırtımı dönüp uzandım, gözlerimi kapatırken Baran'ın parmaklarını sırtımda hissettiğimde kendimi rahat bıraktım. Baran belime masaj yaparken avuç içini fazla bastırmıyordu. Avuç içi aniden karnıma doğru gelince, kasılmıştım.

Baran yanağıma küçük küçük öpücükler bırakmaya başladığında öpücüklerini tüm yüzümde gezdirdi boynuma doğru öpücük bırakırken görüş açıma girmişti.

"Baran..." dedim ne yapıyorsun dercesine. Boynumu aniden emdiğinde, "Bırak beni artık!" diye bağırdım öfkeyle. Baran dudaklarını boynumdan çekti, kendini yan tarafıma doğru atınca ofladı. Bana sırtını döndü. Ben de ona sırtımı dönüp gözlerimi kapattım.

💧

Sabah gözlerimi açtığımda yanıma doğru bakma ihtiyacı duymuştum, ama Baran yoktu.

Şirkete gitmiş olmalıydı.

Telefonumun sesi odayı doldururken telefonuma uzandım. Arayan kişiye baktığımda şaşkınlıkla kalakaldım. Yusuf yine beni arıyordu.

Yusuf'un aramasını cevapladım. "Hele şükür açabildin Hevi... Niye açmadın ilk aradığımda?" diye sordu ciddi tavrını ses tonuna yansıtarak.

"İşim vardı..." dedim net bir şekilde.

"Ne işi lan benden önemli bir işin mi var?" diye sordu bağırarak.

"Hı hı var..." dedim mırıldanarak.

"Neymiş o önemli şey?" diye sordu merakla.

"Seninle uğraşamam git abimi ara ağzına sıçsın kimseyle konuşmak istemiyorum." dedim ve suratına telefonu kapattım.

Yusuf tekrar ararken açmıştım, boş yapacağını biliyordum. "Hevi bak alınıyorum..." dediğinde içeri giren Baran'la şaşkınlığım arttı. Gitmemiş miydi?

Sesi hoparlöre verdim. Saçındaki gevşek tokayı çekip saçımı geriye doğru atıp sıkıca topuz yapmaya çalışıyordum. O sırada Yusuf konuşuyordu. "Mardine geldim dün gece, şu an oteldeyim. Seni de görmek istiyorum. Sonra tekrar Almanya'ya gideceğim."

"Saat 2 gibi müsait olurum bizim eve gelebilirsin. Dışarısı çıkmak istemiyorum."

"Atarsın güzelim konumu bekliyorum. Öpüyorum çok görüşürüz." dedi içten sesiyle gülümsedim, "Ben de öpüyorum, görüşürüz. Var mı bir isteğin yaparım."

"Yok güzelim canının sağlığı. Seni göreyim yeterli."

"Görüşürüz Hevi..." dediğinde aramayı sonlandırdı. Baran sabit bir şekilde durmuş ciddi bir tavırla bana bakıyordu. Kim olduğunu soracak Evin.

"Hevi? Güzelim? Hayırdır karıcığım bu ne yakınlık?" diye sordu gülerek.

"Kuzenim, sakıncası mı var?" diye sordum sert bir tavırla.

"He tamam okey, gelsin bakalım... Evde olacağım bugün. Kahvaltı hazırlamıştım ben sen de yemek istersin diye kaldırmadım..." dediğinde midemin bulanmasıyla yataktan nasıl kalktım hatırlamıyordum, tuvalete girince hızlıca kulozetin kapağını açmıştım, boğazımda gezinen sıcak sıvıyı kustuğumda midem rahatlatmıştı. Sifonu çekip elimi yüzümü güzelce yıkadım.

Banyodan çıkarken, Baran'la göz göze geldim. Umursamadan mutfağa girerken, "Kustun mu? Hastaneye gidelim mi?" diye söylendi arkamdan.

"İstemiyorum."

"Kahvaltı edelim mi beraber? Ben yine seninle yerim tek kalma..." Baran'ın teklifine sustum, masaya baktığımda çeşit çeşit peynir vardı, omlet ve kaynatılmış yumurta da yapmıştı.

Kürt böreği, su böreği de vardı ve bir çok çeşit kahvaltılık. "Canım incelemen bittiyse yer misin artık?" dalgınlığımı şimdi fark ediyordum, kendime gelirken tabağıma sadece 2 dilim domates ve 1 dilim peynir aldım sadece. Bu kadarı bile fazlaydı. "Evinciğim ne kadar çok yiyorsun öyle gözlerim kamaştı... Güzelim yesene börek falan." Sen de ye.

"İstemiyorum, midem bulanıyor. Bunu yediğime şükür et."

"Güzelim, güzelim benim kahvaltını yap güzelce." dedi Baran tabağımı gözleriyle göstererek.

Kafamı aşağı yukarı salladım, peynirden küçük bir parça ağzıma attığımda Baran önüme ince belli çay bardağını koyup, çayı doldurdu. Kendine de bir bardak çay doldurdu.

"Aşkım, canım benim... Hadi biraz da olsa başka şeyler ye... Bebeğimiz de besin alsın... Canın ne çekiyor?" diye sordu, elime uzandığında hızlıca elimi elinden çektim. Canımız seni çekiyor.

"Peynir ve domates yiyeceğim sadece." dedim direterek. Baran kafasını aşağı yukarı salladı, "Tamam Evin ne yapıyorsan yap ya... Gerçekten iyilik yaramıyor sana..." dedi Baran sıkıldığını belli ederek, gözlerimi onun gözlerine sabitledim. "Kafam çok karışık, ben de insanım Baran, anlamaya çalış beni ailem dediğim herkes benden yıllarca saklamış bunu. Yemek yemek de istemiyorum," dedim tabağı ittirerek.

"Seni anlıyorum, kafan karışık olabilir Evin ama bu tavırına katlanamıyorum sanki bütün suçlu benmişim gibi davranıyorsun. Aksine git ailenle çöz sorununu. Ve tabi babamla. Ben olaya karışmam sen hallet ama şu an değil. 8 ay sonra."

"8 ay sonra kim öle, kim kala... Ben hesap soracağım o babandan." dedim kelimelerimin üzerine bastırarak konuştum.

"Sor Evin, ama şu an sırası değil."

"Tam da sırası." dedim öfkeyle.

"Değil güzelim değil."

"Ben seninle önemli bir şey konuşacaktım ama neyse ya kendim hallederim." dedim umursamazca. Ayaklandığımda yanından geçerken bileğimi kavradı ve aniden beni dizlerine oturtturdu. "Ne yapıyorsun?" diye sordum sinirle. "Baran'ın sana yemek yedirecek. Bir şey yediğin yok." dedi Baran kızgınlıkla, zorlukla yutkundum.

Baran'ın dudaklarıma yaklaştırdığı çatalın ucunda küçük peynir dilimine baktım. Dudaklarımı bir birine bastırdım. Yemeyecektim. Sen de şımarma ye işte.

"Aç o ağzını." dedi Baran, hafif kızgınlıkla. Belimi sarmalayan kolu yüzünden ayağa kalkamıyordum çok sıkı tutmuştu.

"Canımı yakıyorsun..." dedim ağlarcasına. Yalan söylüyordum fazlasıyla rahattı. Aferin böyle devam et.

"Ye şunu artık, yemiyorum artık senin bu yalanlarını. Hem bebeğimiz için de olsa yemek yemen lazım." dedi Baran ısrarla, istemiyordum nesini anlamıyordu?

Baran sabrının sonuna gelmiş olmalı ki çenemi sertçe tutup aşağı çekti ağzıma tıkadığı yiyeceklerden dolayı midem daha çok bulanmaya başlarken yüzümü onun boynuna gömdüm. "Aptal..." dedim dakikalar sonra konuşmuştum.

"Efendim sevgilim, güzelim söyle..." Omuzuna bir kez sertçe vurdum. "Tuvalete götür beni..." dedim zar zor konuşarak. Baran ayağa kalktığında bacaklarımı beline sardım. Baran bizi odamıza götürürken yere ayak basmıştım. Hızlıca lavaboya gidip midemdekileri kusmuş ve rahatlamıştım.

Banyodan çıkarken, Baran odada telefonda konuşuyordu,"Tamam canımın içi sen rahat olur musun?" Telefondaki kişiyi rahatlatmaya çalışıyordu. "Zeren abiciğim, rahatla sen... ben halledeceğim. Tamam güzelim. Tamam bebeğim görüşürüz abiciğim... Ben de seni seviyorum." Telefonunu kapattı.

"Ne oldu?" diye sordum merakla ona bakarak. "Ardil piçi kardeşimi tehdit etmiş... Çekmecelere doğru ilerledi, siyah tabancayı beline doğru sıkıştırdı." Bakalım beni de tehdit edecek mi? " diye sordu göz kırparak.

Endişe içinde,"Saçmalama!" diye sesimi istemeden yükselttim. Ona doğru yaklaşıp belindeki silahı çekip alacakken buna izin vermedi. "Saçmalama, saçmalıyorsun... Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum... Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemiyorum..." Yere doğru güçsüzce düşerken bebeğimi kaybettiğim gün aklıma geldi.

"O iyileşecek! Baran yaşayacak. Baran ölmedi!"

"Ölmedi!" diye avazım çıktığı kadar bağırdım. "Ölmedi. Ölmedi. Ölmedi." Kafama doğru avuç içimi öfkeyle vuruyordum. Karnıma giren sancılar dinmezken acıyla bir inilti çıktı dudaklarımın arasından.

"Evin kendine gel!" diyen Baran'ın sesiyle kendime geldim. Zihinimdeki düşünceler benim peşimi bırakmıyor adeta bir gizli ip gibi peşimden dolanıyordu.

"Evşn!" En son duyduğum ses Baran'ın sesi olmuştu, gözüm kararırken güçlü kollarıyla beni tutmuştu.

💧

Ufak bir kriz nedeniyle hastanede serum yemiştim. Baran başımda endişeyle dikilirken bebeğimizin durumunu doktordan öğreniyorduk. "Evin Hanım, kendinizi stresten koruyun lütfen, bu sizi daha da yıpratır."

"Biliyorum ama, her şey gelip geçici değil mi? Bebeğimin sağlık durumu iyi olsun da ben başka bir şey istemiyorum." Karnıma sürdüğü jeli siliyordum.

"Baran Bey'in dediğine göre hiçbir şey yemiyormuşsunuz. Evin Hanım, lütfen yemeğinizi yiyin. Bu hem sizin bağışıklık sistemimizi güçlendirir hem de bebeğinizin güçlü olmasını sağlar. İkinizin de besin alması lazım." Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Yerim." dedim kısaca.

"Ben size ilaç yazıyorum, yazdığım ilaçları içerseniz bir şeyiniz kalmaz."

"Teşekkür ederim," dedi Baran doktora doğru. Baran'a reçeteyi uzattı. "Sağlıklı günler Evin Hanım."

"Teşekkürler." deyip odadan Baran'la beraber çıkmıştık. Baran sağ elimi kavrarken duraksadım, ona doğru dönerek, "Kadına sormadığını bırakmadın... Ben bile dinlerken bıktım."

"Canım, konağa geçelim bugün konakta kalalım." Evimiz buraya fazlasıyla uzaktı. Konağa gitmemiz en mantıklısıydı.

"Gidelim..." dedim istekle. Tek isteğim gerçeklerdi. Yalansız, oyunsuz bir hayattı.

💧

Konağa gelir gelmez Baran duşa girmiş yastığa başını koyar koymaz uyumuştu. Ben merdivenleri sessizce indiğimde konağın küçük odasına girdim. Bu odada Kendal ağa kalıyordu.

Kendal ağa beni görünce ayaklandı, karşıma dikildi bastonuyla zar zor ayakta duruyordu. Direkt konuya girdim. "Babamı neden öldürdün?" diye sordum öfkeyle dişlerimin arasından konuşarak.

"Babanı ben öldürmedim," demişti yavaş ve sakin çıkan sesle. Sanki her şeyden haberdardı. "Babanı ben değil Baran öldürdü." demesiyle başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Ne demek Baran öldürdü?

Buruşuk suratı asıktı. "Yalan söylüyorsun." diye inkar ettim.

"Git kocana sor o zaman kızım." dedi eliyle kapıyı gösterirken. Hızla odadan çıkıp merdivenlere doğru yönelince Şiyar'ın çığlık sesini işittim.

Ne olmuştu?

BÖLÜM SONU :)

Sorular

Bölüm sonu hakkında görüşleriniz?

Yağmur hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kendal doğruyu mu söylüyor?

İnstagram:
sedawattpad
eskimezdefterofficial

Twitter: 1seda_q

eskimezdefter

Sizi seviyorum 🦥❤️

Continue Reading

You'll Also Like

510K 18.7K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
6.1K 4K 26
"Gece olunca saçlarından severek uyutacağım seni az daha dayan" O gece bu sözleri sarf etmişti bana Ekin Arel. Hayatımda ki en güzel andı. Bir enkaz...
926K 64.6K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
KARANLIKTAKİ YÜZ By 🌙

Mystery / Thriller

2.6M 633 3
"Feza?" Onun sıkıca sarılışına karşın iki tarafta gevşekçe sallanan ellerime baktım. Alparslan Ateş artık çok yakınımdaydı. Hayal bile edemeyeceğim k...