Human [Jeon Jungkook Fanficti...

By oizyskaida

695 137 114

Aşk; her zaman kendisini beyaz atlı, kibar bir prensle göstermez. Bazen sizi karanlık bir araba ve sert bir m... More

Prologue
Chapter 1
Chapter 2
Chapter 3
Chapter 4
Chapter 5
Chapter 6
Chapter 7
Chapter 8
Chapter 9
Chapter 10
Chapter 12
Chapter 13
Chapter 14
Chapter 15
Chapter 16
Chapter 17
Chapter 18
Chapter 19
Teşekkürler

Chapter 11

22 6 1
By oizyskaida

Kapısı açık olan eve girerken tedirgindi. Her ne kadar sekreteri, bir sorun olmadığıyla iligli uzun bir konuşma yapmış olsa da ilk defa ünlü birisinin -ve elbette hastasının- özel yaşam alanını ziyaret ediyordu. Defterini koluna sıkıştırmıştı, etrafı dikkatle izliyordu. Dışarıdan göründüğü kadar büyük bir evdi. Çoğu yerde hava temizleyiciler mevcuttu ve genel olarak siyahla beyazın özenli uyumuyla döşenmişti. Modern bir görünüşü vardı, gösterişten çok sportif bir yapıya sahipti. Rahatlığa önem verdikleri alaşılabiliyordu.

Çoğu yerde alkol şişeleri vardı ve boştu. Birkaç dakika boyunca bu geniş yaşam alanında vakit geçirdikten sonra koyu gri basamakları tırmanarak üst kata seslendi. "Lee Aera-ssi? Jeon Jungkook-ssi?"

Genç kız, odasından koşar adımlarla çıkarken profesör topukları üzerinde hızla arkasını döndü. Üzerine büyük ve bol, siyah bir ceket geçiren genç kızın üzerinde sadece geceliği vardı. Sabahlığı neredeydi kim bilir? "Hala uyuduğunuzu bilmiyordum."

"Kusura bakmayın, genelde Jungkook kaldırdığı için uyanamamışım." Profesörün yanına geldi ve yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi. "Beraber kahvaltı yapalım mı, vaktiniz var mı?"

"Tüm günüm sizin zaten." Aldığı randevudan haberi yok muydu? "Jungkook-ssi yok mu?"

Genç kız, başını iki yana sallarken koyu maviye çalan saçlarını eliyle şöyle bir düzeltti. "Biliyorsunuz, Grammy ve konser için gittiler."

"Doğru... gelseler bilmem gerekirdi. Benim suçum."

"Kendinizi suçlamayın, herkes her şeyi bilemez ya! Pankek sever misiniz?"

"Aslında kahvaltı edip gelmiştim."

"Tadına bakın en azından. Süper yaparım demiyorum elbette ama tek başıma yemek rahat hissettirmiyor."

Kızın yalvaran ses tonuna karşılık onu kıramamıştı, peşine takılmış ve yarı ada tezgahın etrafına dizilmiş bar taburelerinden birisine oturarak defterini kenara bırakmıştı. "Hep pankek mi yaparsınız?"

"Aslında Jungkook çok sık yemez. Genelde yumurta gibi daha proteinli şeylerle beslenmeyi tercih ediyor. Ona göre daha az sağlıklı beslenen benim."

"Her gün iki farklı kahvaltı hazırlıyorsunuz yani beraber?"

"Hayır. Ben ona ayak uydururum. İlişkimizdeki belirleyici isim olmasını seviyorum. Tüm kontrolün onda olması beni rahat hissettiriyor. İki farklı kahvaltı hazırlayıp iki risk almaktansa tek riski bölüşmek daha mantıklı, değil mi?"

"Anlıyorum..." pankekler önüne konulduğunda bir bardak da filtre kahve uzatılmış ve hemen karşısına geçen genç kızı baştan aşağı süzmüştü psikiyatrist. "Onsuz yaşamınız nasıl gidiyor?"

"Aslına bakarsanız çok kötü gidiyor, size dürüst olmam gerekiyor diye söylüyorum. Şirkete hiç uğramadım mesela. Her an beni arayabilir diye de telefonumu yanında taşıyorum." Büyük ceketinin cebinde telefonunu çıkardı ve havada salladı.

"Açmazsanız kavga mı ediyorsunuz?"

"Hem o yüzden hem de ben açmak istiyorum. Beni aramasını ve onunla saatlerce konuşmayı istiyorum. Benimle gündüz vakitleri kavga için bile olsa konuşuyor olması hoşuma gidiyor." İştahla kahvaltısınu ederken bir anda durmuş, öksürerek kahvesine uzanmıştı. "Kusura bakmayın."

"Önemli değil, su ister misiniz?"

"Hayır hayır, iyiyim." Tekrar pankeklerine dönerken şurubu psikiyatristine uzattı. "Sizi arayıp Jungkook olmadığı için randevumuzu iptal etmeyi bile unutmuşum, görüyorsunuz ya. Benim hayatmda gerçekten önemli bir yere sahip."

"Sevginizin hastalık boyutunda olduğunun farkında mısınız?"

Kız bir anda durdu. Bu soruyu beklemiyor gibi bir hali vardı. Son lokmasını zorlukla yuttu ve bakışları dalgınlaştı. "Her aşık gibiyim sanıyordum." Dedi usulca. "Sorunun bende çıkmasını beklemiyordum.."

"Sorun olarak görmeyin bunu. Sadece ilişkinizi yorumlamaya çalışıyorum."

"Anlıyorum.." dalgın dalgın pankeklerine döndüğünde iç geçirdi psikiyatrist. Belki de öylece söylemek doğru değildi. Birkaç seansa daha mı ihtiyacı vardı görüşlerini söylemek için?

"Beni yanlış anlamayın-"

"Sorun değil. Buradaki bilirkişi sizsiniz. Ne kadar üzse de gerçekleri kabul etmem gerekiyor."

Kim Heiran, konuyu biraz olsun dağıtabilmek için boğazını temizledi ve "onunla ilgili her şeyden iyi anlamda da kötü anlamda da çok etkileniyorsunuz. Bunun sizin açınızdan bir sebebi var mı sizce?"

"Bilemiyorum. Onu ruh eşim olarak görüyorum. Bu yüzden beni nasıl etkilediğini bilmiyorum, bana hepsi iyi gibi geliyor."

"Küçüklüğünüze inelim mi?"

Kız çatalını bıraktı, iç geçirerek ayağa kalktı. "Görüp görebileceğiniz en güzel çocukluğu geçirdim. Ailem benimle ilgilenirdi, oyunlar oynardı. Yaşça büyüklerim beni kollardı, genel olarak sevilirdim."

Profesör kağıt ve kalemi kızın tabağının yanına uzattı. "Bana ailenizi çöp adamlarla da olsa tasvir etme şansınız var mı?"

Kız tekrar sandalyeye döndü, büyük bir ciddiyetle kağıda baktı ve hızlı hızlı çizmeye başladı. Yüzündeki ifadeleri yakalayan psikiyatristse alacağı notlarını düşünüyordu o sırada. Çizdiklerini bir bir takip ederken kağıt bi anda önüne itiliverdi.

"Aileniz 4 kişi midir?" Gülümseyerek kağıda bakıyorken kağıt, bir anda tekrar çekildi önünden.

"Ups, babamı unuttum." Aynı neşeyi takınarak çizdiği baba figürünü inceledi psikiyatrist.

"Oldukça iri birisi olmalı." Diye mırıldandı zira kağıdın yarısından fazlasını kaplayacak kadar büyük çizilmişti.

"Öyledir. Benden... 20 santim kadar falan uzun muhtemelen." Elini başının üzerinde, sonuna kadat kaldırdığında psikiyatrist gözlerini kıstı. 20'den uzun bir boyu tasvir ediyordu oysa. Belki de hissettirdiği büyüklük öyleydi.

"Onu neden unuttunuz? Üzerinizde etkin bir role sahip gibi görünüyor."

Kız saçlarını yüzünden çekti ve başını farklı bir yöne çevirdi. "Tek çocuğu değildim sadece. Onu benimsemem yıllarımı aldı."

"Kardeşlerinizi kıskanır mıydınız?"

"Kardeşlerimi severim. Onların ne suçu var ki?" Öfledi, iç geçirdi. "Ailemden bahsetmeyi sevmiyorum, konuyu değiştiremez miyiz?"

"Ne zaman rahat hissederseniz o zaman bahsedelim elbette fakat aile, genelde ilişki yapılarımızı belirler." Çizdiği resmi ona gösterdim. "Anneniz en başta. Elini tutan iki çocuğu var ama siz, her ne kadar unutmuş da olsanız, kendinizi babanızın elini tutarken çiziyorsunuz. Aranızdaki bu sağlam olmayan bağa bir isim veremem, eğer bahsetmezseniz. Şimdilik sadece Jungkook-ssi'ye neden böylesine bağlı olduğunuzu yorumlayabiliyorum. Onu babanızın yerine koyuyorsunuz ve hatta o kadar koymuşsunuz ki aile tasvirlerinizde babanız eksilecek hale gelmiş."

Kız hızlıca göz yaşlarını sildi. "Jungkook bana kimsenin vermediği kadar sevgi verdi. Onu, birilerinin önüne koymuş olmaktan rahatsızlık duymuyorum."

"Buna ihtiyacınız yok. Kendi sevginizi kendinize siz de verebilirsiniz."

Kız alayla güldü. "Her neyse..." buzdolabını açtı ama neden açtığını sorgularcasına bir süre öylece başında durdu.

"Bu sorunu, görmezden gelerek halledemezsiniz."

"Bu bir sorun değil!" Dolabın kapağı çarpılarak kapatılmış, kızın gözleri delicesine bir öfkeye bürünmüştü.

Böyle olacağı barizdi, diye geçirdi aklından Kim Heiran. Babası yerine koyduğu adamın öfke pronlemelrini örnek edinecek olması barizdi. Ne bekliyordum ki?

"Kusura bakmayın" kız sagıyla eğilirken eliyle de göğsünü kapattı. "Bir anda gelişti. Uzun zaman sonra ilk defa ailemden bahsettiğim için olmalı."

"Ailenizle ilgili olan sorununuzu çözebilmek isterdim fakat kapatmak isterseniz burada da sonuçlanabilir."

"Lütfen burada sonuçlansın."

"Nasıl isterseniz."

Sükunet dolu kahvaltılarına döndüklerinde psikiyatrist hala resme bakmakla meşguldü. Konu kendisini sevmek olduğunda bambaşka bir hal aldı. Bir sebebi mi var acaba? Belki de bunu ona kimse öğretmemişti. Kağıdı defterin arasına sıkıştırdı ve Jungkook geldiğinde onunla da konuşabilmek için bir tarihte anlaştılar.

Continue Reading

You'll Also Like

162K 17K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
1.3K 183 16
Kelimelerden daha iyi olan şey, duygulardır. Duyguları tamamlayan şey ise düşünceler. Duyular ve içgüdüler ise kim olduğumuzu değil kim olabileceğimi...
194K 8K 38
her söylediğim söz cringe blinkler için
4.9K 199 19
Taehyung, Jungkook'u Çok Seviyordu...