YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

20. BÖLÜM

23.5K 831 536
By eskimezdefter

Selam, selam, selammm! Nasılsınız?

Artık sınır dolmadan bölüm gelmeyecek bilginize. 6k okunan bir bölümde niye 200 vote olur? İstediğinizde sınırı çok güzel dolduruyorsunuz. Lütfen vote vermeyi ve satır aralarına yorum  yapmayı unutmayın 🥹❤️‍🩹

Keyifli Okumalar!

Beni bir 2K yapsanıza sksksks takipsss 🤤
eskimezdefter

İnstagram: sedawattpad
eskimezdefterofficial

Twitter: 1seda_q

Şarkılar:
Lana Del Rey, A&W
MFÖ, Sarı Laleler
Cem Kısmet & Pilli Bebek,
Haram Geceler
Sinan Güleryüz & Özge Özder, Senle Ben

SINIR: 550 VOTE 1.1K YORUM BOŞ YORUM YAPMAYIN LÜTFEN ✨🫠

Shop iğrenç olmuş olabilir ama bence güzel, idare eder kskssksk

20. BÖLÜM, "Yalancı Bahar."

Zehirli sarmaşıklar boynuma dolandı, beni yavaş yavaş zehirlemeye başladı. Zorlukla yutunurken, dudaklarımın arasından acıyla onun ismi çıktı. "Baran."

Beni duydu, ya da hissetti bilmiyorum ama gözleriyle bir şey yok dercesine baktı. "KAN DAVASI ÇIKACAK!" diye feryat etti Mizgin Hanımağa. Kafamı iki yana salladım ve bu iğrenç düşünceyi reddettim kendimce.

Namluyu Baran'ın kalbine dayadı. "Yapma! Yapma Aram ağa!" diye bağırdım güçsüzce. Baran'ın öfkeli bakışları beni buldu. Ona bunu demem sinirlerini bozmuş olmalıydı. "Kendine sık!" diye bağırdım öfkeyle.

"Hani evlendiğim gün kafana sıkacaktın? Sık hadi." Kimsenin ölmesini istemiyordum sadece, Baran'ın ölmesini istemiyordum. Bencil miydim? Ben kendimi değil eşimi düşünüyordum.

"Senin devir kapandı. Ne sıkacağım kafama? Delirmedim o kadar. Değmez senin gibi bir kadına. Ne de olsa..." Ne olduğunu bile anlamadım, sertçe yumrukla yere savruldu. Tek bir yumrukla.

Baran hızla belinden silahını çıkarırken, Aram ağa'nın alnına dayadı."Seni buraya gömerim." diye kükredi. Ne bağırıyorsun?

"Karımla düzgün konuşacaksın! Benim karımla göz göze bile gelmeyeceksin oğlum duydun mu beni? Karımı gördüğün yerde yolunu değiştir, şimdi Ardil piçinin ne yaptığını anlat yoksa mermi kafana girer." Uvuzlarıma kadar titrediğimi fark ettim. Baran Ardil'in öldüğünü biliyor muydu? Kafam allak bullak olurken,"Baran abi acil konuşmamız lazım." diyen Arjin'in sesi sıkıntılı çıkıyordu.

"Söyle!" diye emir verdi sertçe.

"Abi söylemeyeyim burada." diye konuştu kısıkça. Sesini duyduk ama. Korkuyordu.

"SÖYLE! LAFI DOLANDIRMA." diye kükredi. Korktum ondan, ilk defa bu kadar öfkeli gördüm, ilk defa böyle gördüm onu. Aşırı sinirliydi. Senin kocan hep sinirli Evin, sana kedi.

Avlu'da herkes ağlıyordu, Dilşad hemen yanımda elimi sıkıca tutup destek oluyordu bana.

"Abi, olmaz." diye söylendi Arjin. Baran küfür edercesine ona baktı. "Arjin söyle!" Ona bakmıyor, Aram'ın gözlerine bakıyordu. Alnına silah dayadığı adamın gözlerine.

"Baran bırak o silahı." dedim ona seslenerek.

"Dilşad Evin'i içeri götür." diye seslendi. Dilşad elimi bırakıp arkama geçerken, "Hayır! Ben gitmiyorum, sensiz hiçbir yere gitmem." dedim öfkeyle haykırarak. Sen de hem korkuyorsun hem de bağırıyorsun seni de anlamıyorum.

Dilşad beni konağın içine doğru sürüklerken bakışlarım Baran'a öfkeyle kaydı. Aptal geri zekâlı. Biz onu sakinleştireceğiz o bizi istemiyor.

Arjin arkamızdan gelmişti. "Taşıma lan beni!" diye kükredim. Arjin geriye doğru adımladı. "Benim ne suçum var yenge? Abim emir verdi. Seni odana götüreceğim."

"O abine söyle beni kendisi taşıyacakmış. Kimse bana dokunmasın herkesi parçalamak istiyorum." dedim sinirle homurdanarak. Dilşad'ın kolunu çimdik attım. "Sen niye onu dinliyorsun?" diye sordum. Dilşad inleyerek kaçırdı kolunu benden.

"Ne yapayım kızım? Baran demekki bir şey yapacak. Yoksa hiçbir şey demezdi sana." diye homurdandı.

Arjin uslanmış gibi bana baktı, "Yenge, abla vallahi abim beni öldürecek taşıyacağım sadece. Elime yapışmaz."

Sinirle burnumdan soludum, "Sana abine beni taşımasını ilet demiştim. Git söyle." Emir altında çalışan insanları kırmamaya çalışıyordum ama abisi beni çileden çıkarmıştı.

"Yenge..." diye mırıldanan Arjin'in cümlesinin devamını Baran'ın sert sesi böldü. "İkiniz de bahçeye çıkın." Arjin ve Dilşad hızla bahçeye çıkarken Baran bana doğru adımladı. Aram'a ne olmuştu? Bunu ona soracaktım.

Tam dudaklarımı aralayıp konuşacaktım ki aklımı okumuş gibi konuşmaya başladı, "Aram iyi, sadece kafasını kırdım. Ve sen de sus soru sorma. Yukarıda konuşalım."

Bana yaklaşıp beni kucakladı, "Hastaneye gidelim. Üzerini değiştirmemiz lazım."

Baran ciddi miydi? Kardeşi birini öldürmüştü? Ben Baran'ın umursamaz tavrından istiyorum.

Odamızın kapısını açtığında, içeri girerken ayağının topuğuyla ittirerek kapıyı kapatmıştı.

Beni yatağa uzandırdı, elini cebine attığında telefonunu çıkardı. Tuşlara basma sesi geldiğinde Baran saniyeler sonra telefonunu kulağına yasladı. Dikkatlice onu seyrediyordum. "Kimi arı-" Baran'a soracağım soru onun sesiyle bölündü.

"Zinar, duymuşsundur zaten olanları... Ha evet, kardeşim Diyarbakır'a haber sal, Rojhat o iti öldürmez, ya saklanıyor ya da öldürmüş saklıyor." Baran sanki Zinar onu görüyormuşcasına onayladı başıyla.

"Sen beni haber et." dedi ve hızla telefonu Zinar'ın suratına kapattı.

Telefonu öyle öfkeyle yere fırlattı ki göz bebeklerim korkuyla büyüdü. "Sakin ol." diye fısıldadım.

"Bana kimse sakin ol demesin." diye öfkeyle homurdandı, parmaklarını hızla saçlarından geçirdi. "Yok lan ben delireceğim! Ben bu evde delireceğim." Kendi kendine konuşuyordu.

"Bence şu an delirdin sevgilim, farkında mısın?" Sana sinirlenirse haklı alay etme kızım.

"Ne?" diye sordu Baran, beni duymamış anlamayan gözlerle bana bakıyordu. "Seni ne kadar sevdiğimi söylemiştim." diye gevelendim. At yalanı bacım zaten duymadı.

"Ben de seni seviyorum da bu da aniden nereden çıktı?" Baran hâlâ çok sinirliydi. Sakinleştirmeye çalışacaktım el mecbur.

"İçimden seni seviyorum demek geldi diyemez miyim? Suç mu?" Söylemlerim onun kaşlarını çattı. "Evin, canım sinirliyim... Bulaşma bana." diye fısıldadı.

Kafamı ağırca sallarken, "Peki bir daha söylemem." diye mırıldandım.

Baran sıkıntıyla bir of çekti. "Delirdim lan! Allah'ım sen bana sabır ver." diye dua etti Baran.

"Âmin... Hepimize inşallah." diye kendimi de koydum ortaya, onun bana bakmaması sinirimi bozmuştu yan tarafta olan Baran'ın yastığını ona doğru fırlattım ve tam isabet yüzüne gelmişti. Baran bana bakıp güldü,"Yapma sevgilim," diye fısıldadı Baran. "Beni kışkırtma sonra ağlıyorsun." Dediklerine kaşımı çattım. "Ne zaman ağladım be yalancı?!" dedim yüksek sesle konuşarak.

Baran bana doğru adımladı. Geliyor gelmekte olan! Biz en iyisi kaçalım Evin. Ne dersin?

Ne kaçması? Ondan korkan onun gibi olsun.

Bana alayla baktı, sanki yerimde küçülmüştüm. Çenemi tutup onun gözlerine bakmamı sağladı. "Sakinleştir beni güzelim," demişti Baran dudaklarıma doğru yüzünü yaklaştırdı. Onu göğsünden itekledim, yüzümü yana doğru çevirip öpmesine engel oldum. Baran mahalle yanarken sen ne derdindesin?

"Sakinleşmek için git duş falan al. Şu an olmaz. Yanlış olur..." Baran bana anlamsızca bakıp uzaklaştı. Kaşları çatıklaştı. "Öpecektim sadece..." dedi tok sesle.

Ona ne yapabilirim dercesine baktım.

İstemediğim halde bana dokunmayacağını biliyordum o yüzden rahat bir nefes verdim."Ben... Sen..." Baran kelimelerini toparlamakta zorluk çekti, zorlukla yutkunurken tamam anlamında başını salladı.

"Ben biraz hava alacağım en azından sakinleşirim." Baran'a kafamı salladım sadece. Baran odamızdaki balkona çıkarken, ben sessizce duvarı seyrediyordum. İçimde bir gram bile doktora gitme hevesi kalmamıştı.

Oflayıp gözlerimi kapattım.

💧

"Evin, canım... Kalk haydi hastaneye gidelim." diyen Baran'ın sesini duymamla saniyeler içinde gözlerimin açılması bir oldu. Ona uykulu gözlerle bakarken, Baran sırtıma elini koyup beni doğrulturken, "Canım ne oldu? Kabus mu gördün? Su gibi olmuşsun... Çıkaralım da hasta olma." diyen Baran tişörtümün eteklerini tutup hızla üzerimden çıkarmıştı.

Öksürdüğümde, "Hasta mı olacaksın?" diye sordu endişeyle, göz ucuyla hem bana bakıp hem de tişört seçiyordu. Kafamı iki yana salladım. "Bilmiyorum ki." diye mırıldandım.

Beyaz tişörtü bana doğru attı, kucağıma düşen tişörtü giydim hızlıca. "Ben bugün gitmek istemiyorum. Rojhat'dan haber var mı?"

"Evin, sağlığın önemli. Bugün adım attın... Zor olsa da hastaneye gitmemiz gerekiyor." Kafamı sallayarak onu onayladım. "Ve Rojhat'a ulaşamadım. Araştırıyoruz her yerde olabilir." diye hızla ekledi.

Ayaklarımı yere bastığımda, ofladım. "Hiç gidesim gelmiyor ki, içimde öyle bir his bile kalmadı," diye mırıldandım.

Baran bana bakıp, "Evin, gidelim. Bak belki tekrar gerilersin gitmezsek. Belki de koltuk değnekleriyle yürürsün artık, o tekerlekli sandalyeden kurtulursun." dedi iç çekerek.

Oflarken kafamı salladım. "Tamam gidelim." diye onu onayladım.

Bana genişçe gülümsedi. "Ben hazırım, sen de hazırsan..." Beni süzerken, "Saçını düzelt güzelim öyle çıkalım." Saçımdaki gevşek tokayı çıkarıp saçımı gelişi güzel toplamıştım.

"Yine saçın dağınık..." diye söylendi. Oflayıp tekrar saçımı açıp yine aynı işlemi uyguladım saçıma. "Yine dağ-"

"Alay etme!" diye bağırdım öfkeyle. Baran sesli bir kahkaha attığında, "Tamam. Güzeldi bilerek yaptım."

"İyi bok yedin." diye kendi kendime konuştum.

Bana doğru adımlarken yüzünde şerefsiz gülüşü vardı. "Hadi gidelim." Beni kucaklarken, boynuna kollarımı doladım. Beni biraz kendine doğru çekerken boynuma dudaklarını bastırdı.

Konakta ölüm sessizliği vardı. Baran Dilşad'ı gördüğünde durdu. "Biz hastaneye gidiyoruz. Geleceğiz hemen bir şey olursa ya da bankadan para çekilirse haber et beni. Hemen korumaları yollat."

"Ben hallederim siz gidin." dedi Dilşad bana gülümsediğini görmesem de güldüğünü hissettim.

💧

"Baya ilerleme keydettik. İnşallah yavaş yavaş normale döneceksiniz." diyen doktorum beni kontrol etmiş konuşuyorduk.

"İnşallah," demişti Baran elimin tersini okşarken. "Aksi bir durum yok değil mi?" diye sordu Baran endişeli sesle.

"Hayır yok." diye yanıtladı doktorum. "Randevunuzu ayarlıyorum." Kafamla onu onayladım. "Ayın 17'si sizin için uygun mudur?" Cevap verecektim ki, Baran cevapladı doktorumu. "Uygun doktor bey. Siz ayarlayın..." Doktor gülümsedi ve işlemleri geçirdi bilgasayardan.

Baran ayaklanınca, arkama geçti. "İyi günler doktorum."

"Size de sağlıklı günler Hevidar Hanım." Baran'da doktoruma iyi günler derken tekerlekli sandalyemi iteklerken koridorda asansöre doğru iteklemeye başlamıştı. Sessizce asansörün gelmesini bekliyorduk. Asansör gelince içinden insanlar çıkmış biz asansöre binerken, asansörün içine insanlar doluşmuştu.

"Baran Korkmazbey siz misiniz?" Bir kadın sesi duymamla bakışlarımı konuşan kadına çevirdim, saniyeler sonra da Baran'a kadına seni tanıyor muyum bakışını atıyordu.

"Ben sizin şirkette muhasebe de çalışıyorum..." diyen kadın gülümsedi. "Hatırlamadım..." dedi Baran kısıkça.

"Adım Özlem." diye kendi tanıttı bu kezde. Hatırlamıyordu işte zorlamasının anlamı neydi ki? Baran kaşlarını çattı, boynumu iki yana doğru yatırarak kütlettim.

"Siz de Avukat Hevidar Evin Şahin olmalısınız... Tanıştığıma memnun oldum." dedi kadın neşeli bir tavırla. Bana elini uzattı, elini tutup kısaca tokalaşırken. "Ben de tanıştığıma memnun oldum." diye gülümsedim içtenlikle.

Asansör sonunda zemin kata indiğinde, Baran hızla sandalyemi sürmüştü. Arabaya doğru geçerken, Arjin kapıyı açmıştı. Baran nazikçe beni koltuğa bıraktı. Kapımı ardından kapattı. "Bizi takip edin!" diyen emirini işittim.

Şöfor koltuğuna oturduğunda rahatça koltuğa oturup bana baktı. Emniyet kemerini hızlıca takarken, "Eve yakın ormanlık alanda duralım mı? Hava almak istiyorum." diye konuştum, her şey üst üste geliyordu. Bir rahat yüzü görememiştim. Canım da sıkılıyordu...

Kafasını ağırca salladı, "Sen nasıl istersen..." demişti. Baran kendi tarafındaki camı açmıştı. İçeriye dolan havayı içime çekerken Baran süratle arabayı sürüyordu.

"Bir şeyler yemek ister misin? Kahvaltını doğru düzgün yapmadın..." Baran düşünceli bir şekilde sorduğu soruyla gülümsedim. "Aç değilim, Rojhat'ı arayalım mı? Belki açar." dedim bir umutla konuşuyordum. Ve Rojhat'ı çok merak ediyordum. Acaba şu an ne yapıyordu? Bence kaç yıl yerim diye hesap yapıyor Evin!

"Güzelim, yediği boku bilmiyor. Bir kez yaşadık bunu yemin etti bana. Çok büyük bir olay olmuş... Ben de tam anlamıyla bilmiyorum. Duyumlar sadece. Kolum bir türlü yetişmedi..."

Baran'ın aniden hız yapmasıyla şaşkınlıkla ona baktım, ilk sağa sonra da sola sonra tekrar sağa saptı. Başım dönmüştü."Ne yapıyorsun? Zevk mi alıyorsun?!" diye sordum bağırarak.

"He zevk alıyorum... Kızım başını eğ öleceksin." Baran hızla belinden silahını çıkardı. Emniyetini açarken sağ eliyle arabayı kontrol ediyordu. "Lan öldüreceksin bizi ne yapıyorsun?" diye sordum endişeyle.

"On elim yok seni koruyamıyorum kafanı eğ!" diye bağırdı. Hızla kafamı eğerken Baran silahı tuttuğu kolunu camdan çıkarmıştı ve hızla ateş etmeye başlamıştı. Çıkan sesler yüzünden kulağım çınlarken içimden ben nasıl buraya düştüm diye düşünüyordum. Allah yardımcınız olsun Evinciğim.

"BİR BİR GELİN AMINA KOYAYIM! LAN KORUMALARIM Nerede?! HEPSİNİ KOVMAZSAM YEDİ CEDDİMİ SEVSİNLER!" diye bağırdı öfkeyle ateş ederken. Ay kocamız delirdi Evin... Vallahi delirdi...

Bir araç bizim önümüzü hızla keserken Baran nasıl yaptı bilmiyorum ama arabayı durdurmayı son anda başarmıştı.

"Kanınızı sikim sizin edepsizleştiriyorlar beni de... Öldüreceğim hepsini o olacak." diye öfkeyle homurdandı. Sanki hiç edepsizleşmiyormuş gibi konuşuyordu.

"Ben iniyorum bunları iki sevip geliyorum hayatımın anlamı... Canım karım, sen telaş yapma ben onları halledeceğim." diye konuşurken arabadan inen adamlarla tekrar bana döndü. "Bence aracı üstlerine sürüp kaçalım ne dersin? Halledemezmişim gibi." Bu hâline gülmemek için dudaklarımı bir birine bastırdım.

"Halledersin sen..." diye gaz verdim ona. Baran bana ciddi misin dercesine baktı. "Aşkım, halledersin... Hem senin arkanda ben varım." diye kendimi de koydum ortaya. Varız ama yokuz Evin. Aynen öyle.

"Tamam o zaman ben iniyorum..." Aracın kapısını açtı, bana doğru dönüp. "Sakin ol. En fazla iki severler benim onları seveceğim gibi... Keşke sana çekirdek de alsaydım izlemesi daha keyifli olurdu." Gülerken Baran havalı bir şekilde aracın kapısını kapattı.

Aracın önünü kesen adamı tanımıyordum ama tahminlerime göre Aram ağa'nın abisiydi."Selamünaleyküm!" diye neşeyle selam verdi Baran. Biraz ciddiyet olsa bu adam filozof olurdu. Zeki ama şaklaban.

"Senin ecelin olacağız lan puşt!" diye bağırdı Aram'ın abisi diye tahmin ettiğim adam.

"Bir tane çakarsam ben senin ecelin olacağım..." diye homurdandım öfkeyle. Baran'ın kahkahasını duydum.

"Vallahi bebekamın bilmem anlatabildim mi ama bana bu töre oyunları sökmüyor. Umurumda da değil açıkçası. Törenizin de üstünü çiziyorum. Var mı bir diyeceğin?" Ne oldu anlamadım ama Baran'ın suratı eğilmişti sanırım burnuna yumruk atmıştı.

"Estetik paramı sen ödeyeceksin hatta beraber ameliyat olalım ne dersin?" Baran'ın hızlı manevrasını gördüm. Baran nasıl yaptı anlamadım ama bizim arabanın kaportasına adamı yaslanmış yumrukluyordu. Korumaları emir almış olmalılardı kimse bir bok yapmıyordu.

Baran çenesini kaldırınca göz göze geldik. Bana göz kırptı. Ve sırıttı...Tekrar bir yumruk attığında onu kaportadan çekip korumalara doğru fırlattı. Ellerin dert görmesin Baroş.

Aram ağa aniden bağırdı Baran'a doğru. "Karın var diye dokunmuyorum sana. Ama bugün o kan dökülecek!" diye bağırıp silahını benim kocama doğrulttu. Şaşkınlıkla onlara doğru bakarken. Araçtan çıkmak istemiştim ama Baran hızla arkasını dönüp benimle göz göze gelince büyük bir ses patladı. Gözlerimi kapatırken sadece çığlık attım.

Gözlerimi hızla açarken, Baran kolunu tutuyordu. Arabadan indim, arabadan destek alıp ayakta duruyordum. Arabaya tutuna tuna küçük küçük adımlar atarken, "İNDİR SİLAHINI!" dedim öfkeyle haykırarak. Baran'ın bakışları bana doğru kayarken Aram ağa hızla indirdi silahını.

"Baran ağa'nın kanı akacak!" diye bağıran sesi tanımıyordum. Tam cevap verecektim ki yeri göğü inletecek bir ses duyduk hepimiz. "Abimin kanı akmayacak bedeli ediyorum Baran ağa!" Kadın beyaz atın üzerinde bize doğru hızla yaklaşırken Baran şaşkınca kadına baktı. Kimdi bu kadın?

Kadın, atı durdu. Bu işte prafosyonel olduğu belliydi. Atın kafasını okşadı, attan hızla inerken göz bebekleri büyüdü. Genç bir kadındı. Avşin'den büyük olduğu belliydi, siyah saçlarını savururken yüzünü inceledim, kahverengi gözleri aynı Baran'ın gözleriyle aynıydı. Dudaklarını bir birine bastırırken gözlerini Baran'dan çekemiyordu.

"Zeren..." dedi Baran şaşkınlıkla.

"Abimi rahat bırak Ardil'in abisi. Bir derdin varsa bana gel demiştim sana değil mi?" diye sordu sert bir tavırla.

"Zeren arabaya geç." diye bağırdı Baran, o kadar öfkeliydi ki sinirine hakim olamadığını fark ettim. Zar zor konuşuyordu.

"Baran ağa ve..." Bakışları bana kaydı, "Avukat Hanım... Siz arabaya geçin ben halledeceğim." Rahat tavrına şaşkınlıkla baktım.

Baran kaşlarını çattı. "Zeren arabaya geç diyorum sana." diye öfkeyle tısladı. Bakışları o kadar öfke kaynıyordu ki şimdi eline silah versem herkesi yok ederdi. Ben hariç.

"Geçmiyorum." diye diretti. Ben ikisine de şaşkınlıkla bakarken araca artık tutunmayınca yere çakılmıştım. Elime batan cam ve çakıl taşları elimi ve dizimi acıtmıştı.

Acıyla inlerken, genç kadın kolumdan tutup beni ayaklandırmıştı. "Dikkatli ol." diye mırıldandı kadın yumuşak bir ses tonuyla.

"Baran," diye mırıldandım acıyla. Şu an kendi dizimi ve elimin acısını düşünemezdim Baran yaralanmıştı.

"Siz konağa gidin!" diye emir verirken sesi sert çıkıyordu. Dudaklarımı bir birine bastırıp kadına doğru kafamı iki yana salladım. Onu bu halde tek başına bırakmazdım.

Zeren arka kapıyı açarken beni arka kapıdan içeri sokmuştu. "Burada kal. Ben abimi halledeceğim..." Baran'la kardeşler miydi? Ben bir tek bunların kan bağını çözemedim. Korkuyorum biz de Baran'la kardeş çıkacağız. Kan testi yatık o kadar? Salak mısın iç ses?

Kadın saniyeler içinde Baran'a ne dediyse onu delirtmeyi başarmıştı. Baran onu kolundan tutarken kapıyı açıp Zeren'i de yanıma oturtturmuştu. "İkiniz de kıpırdamadan durun yemin ederim delirmeme ramak kaldı. Ben halledeceğim." İkimizi de ikaz ederken ofladım. "Yaralısın." deyip yarasına bakarken konuşmuştu, "Sıyırdı bir şey yok." diye beni rahatlatmaya çalıştı Baran.

Baran hızla kapıyı kapatırken, adamların karşısına dikildi. "Nerede kalmıştık?" diye soran Aram'a karşılık olarak cevap verdi Baran. Baran'ın sesli kahkahasını duydum.

Bu adamın bir kez bile ciddi olduğunu göremeyecek miyiz?

"Burada kalmıştık." diyen Baran aniden Aram'a kafa attığında ağzım açık vaziyette onu izliyordum. Oha!

Aram inleyerek burnunu tutarken, Baran'ın kısık küfürünü işittim. "Ne kardeşime yaklaşacaksın ne de karıma. Ha yaklaştın diyelim sen olacakları gayet iyi anladın. Burada kan çıkacaksa senin kanın çıkar benim değil ahmak!"diye öfkeyle homurdanışını duydum. Sen de her şeyi duyuyorsun he! Ben duyacağım tabii.

Baran hızla arabaya binerken, şöfor koltuğuna oturdu. Emniyet kemerini takarken hırıltılı nefesini duydum."Baran... İyi misin?" diye sordum endişeyle ona bakarak. Baran kafasını ağırca iyiyim dercesine salladı.

Ama iyi değildi biliyordum. "Abi..." diye mırıldanan Zeren'e baktım göz ucuyla. "Sen sus seninle konuşacağız. Geri zekâlı... Berdelmiş... Berdel ha! Aptal kız." diye sinirle homurdandı Baran. İlk defa onu bir kadına karşı böyle davrandığını gördüm. Asıl sensin aptal!

"Ben seni düşünüyorum..." diyen Zeren kısıkça mırıldandı başını yere doğru eğerken, "Sadece ölme istedim..." dedi titrek bir nefes vererek.

"Sana beni koru diyen olmadı! Sana berdeli kabul etmeni de kimse söylemedi. Sus bu burada konuşalacak bir şey değil." Baran süratle arabayı sürerken, "Korumaları da sen durdurdun değil mi?" diye sordu Baran, kaşlarını havaya kaldırarak.

Başını sallarken, "Ben yaptım, evet." diye mırıldandı.

"İyi bok yedin Zeren, iyi bok yedin." diye isyan eder gibi konuştu Baran. Vurulması hoşuna gitmemişti.

💧

Yatak odasına girdiğimizde, Baran gömleğini yırtarak üzerinden çıkardı. Ah vallahi delirdi.

Ayaklanınca derin bir nefes verdim, ona doğru destek almadan küçük küçük adımlarla ilerledim. Baran boy aynasından kanayan koluna bakıyordu. Ufak bir sıyrıktı ama koluna pansuman yapmak şarttı. Doktora gitmeyi bir türlü kabul etmemişti beyefendi.

Düşecekken beline doğru hızlıca kollarımı sardım. Omuzları kasıldı, "Evin," diyen Baran'ın sesi özlem dolu çıkıyordu. "Şükürler olsun yavrum, şükürler olsun yürüyorsun." Baran bana doğru döndü. Ellerimi bedeninden çekti iki elimi de ellerinin arasına aldı. Yüzüme doğru yüzünü yaklaştırıp yanağıma küçük bir buse bırakmıştı.

Gülümsemeye çalıştım, "Rojhat'tan haber var mı?" diye sordum merakla. Kafasını iki yana salladı. "Yok." Sıkıntıyla nefes verdi, ofladı kederle.

"Kendine birşey yapmaz değil mi?" diye sordu Baran umutla gözlerime bakarak. Bilmem dercesine dudak büzdüm.

💧

"Baran," dedim kendine gelmesi için. Bana baktı, sigarasının zehirli dumanını içine çekti.

"Ne yapacağız?" diye sordum sıkıntıyla, olaylar artık bizim bile hallemeyeceğimiz noktaya gelmişti. Rojhat kayıptı. Belki de ölmemişti Ardil, bilmiyorduk. Baran araştırıyordu.

Ona doğru yavaşça adımladım, hâlâ yavaş yavaş yürümeye kendimi alıştırmaya çalışıyordum. Yatağın ucuna yanına oturunca bana baktı, sigarası henüz bitmemişti ama küllüğe bastırıp söndürdü.

"Ben ne yaptım da bu kadar acı çekiyorum?" diye soran Baran kendi kendine konuştu kısık bir sesle. Cevap veremedim onu dinlemeye ihtiyacım vardı.

Bana tebessüm etti, "Tek şansım sensin biliyor musun? Tek sen kaldın hayatımda, ailemle konuşmuyoruz maalum... Tek sen varsın... Sen de benden gidersen ne yapacağımı hiç düşünmedim." Baran'ın sırtını okşadım.

"Ben senden hiçbir zaman gitmem. Bana ihanet etmediğin sürece gitmem Baran." dedim net bir sesle.

Gözlerime bakıp iç çekti, "Etmem, seni de kaybedersem kafama sıkarım büyük ihtimal." diye fısıldadı.

Baran'a öfkeyle baktım,"Öyle saçma saçma konuşma." diye öfkeyle homurdandım. Nefes alıp verdim, "Bugünü kafamdan silmek istiyorum."

"Ben de." diye yanıtladı. "Yürüyorsun ya artık, az bile olsa adım atıyorsun ya... bu bana yeter. Senin yüzünde o gülümseyi gördüm ya ölsem artık umurumda bile olmaz. Çünkü sen gülüyorsun. Sen gülünce benim kalbim gül bahçesi gibi açıyor."

Dudaklarıma öpücük bırakıp çekildi. "Seni çok seviyorum Evin," demişti Baran, yanağımı okşayarak. Elim ensesine doğru giderken Baran kıkırdadı. "Seni seviyorum...Seni sen olduğun için seviyorum." diye fısıldadım dudaklarına doğru.

Dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim, kapımız tık tıklanınca, "Gel!" diye seslendi Baran.

İçeri gelen kişiye şaşkınlıkla baktım. Bu kadın kimdi? Rojhat'la, Baran'la ne alakası vardı? Baran'a sormuştum fakat o sıra başka işlerle meşgulüm diyip cevap vermemişti.

"Baran ağam girebilir miyim?"

"Gir Zeren, kapıyı da kapat abiciğim." diye yumuşak bir ses tonuyla konuştu. Abisi miydi? Bunlar kaç kardeş bence tüm sülale Kendal'ın çocuğu.

"Karın çıkabilir mi?" diye soran Zeren çekingen bir tavırla konuşup başını eğdi.

"Karımdan gizlim saklım yok." dedi Baran net bir sesle.

Kız tam karşımıza geçip ayakta durdu. "Abi... Sana bunu söylemekten çekinmeyeceğim. Rojhat abim beni aradı az önce, berdeli kabul ettiğimi söyledim. Ne senin kanın dökülsün, ne de Rojhat abimin. İstemiyorum... Sadece..." Baran dikkatlice Zeren'i dinliyordu.

"Abi ben Ardil ağa'dan hamileyim... Bana..." Yüzünü buruşturup, "Dokundu... Ben hamileyim. Rojhat abim öldürmedi, yaşıyor." Kelimeleri seçmekte zorlandığını fark ettim.

Duyduklarım karşısında şok geçirdim. Baran öfkeyle ayaklandı. Daha ben şokun içindeyken sesiyle irkildim, "ÖLDÜRECEĞİM! ÖLDÜRECEĞİM O PİÇ KURUSUNU!" Çenesi seyirdi. "Ya ben öleceğim ya da o piç kurusu!" diye kükreyip hızla odadan çıktı.

Arkasından küçük küçük adımlar atarken o sesimi duymamazlıktan geliyordu. Avazım çıktığı kadar, "BARAN!" diye haykırdım.

Sesimi duymadı. O karar öfkeliydi ki ağlama sesimi bile duymadı. Ne yapacaktım ben? Bütün konaktaki insanlar onun peşinden koşmuş ben konakta tek başıma kalmıştım...

Yere doğru çöküp hıçkırarak ağlamaya başladım, "Delireceğim... Allah'ım sen bana sabır ver!" diye bağırdım acıyla. Ayağa yalpalanarak kalktım. Odaya zar zor giderken, yatağa nasıl uzandım bilmiyordum. O kadar kendimi kötü hissediyordum ki, o kadar yapayalnız... Ve kimsesiz.

💧

Göz yaşlarım dinmiyordu, o kadar kötü şeyler hissediyordum ki hislerime yanılmak istedim.

"BANA ROJHAT'I BULUN!" diye kükreyen Baran'ın sesiyle irkildim, aniden evde ses kalabalığı olurken kapı hızla açılıp kapandı. Göz göze geldim onunla, kırgın bakışlarımın altında ezilsin istedim. Beni tek başıma bırakmanın acısını çeksin istedim...

"Bebeğim," diyen Baran'a dolan gözlerimle baktım. Cevap veremeyecek kadar kötü bir hale gelmiştim. Endişeli hali hazırdaydı, cevap vermemem onu korkutmuş olacak ki yatağın kenarına oturdu, sol elinin tersiyle alnıma dokundu. "Ateşin var hafiften, iyi misin?" diye sordu. Kafamı iki yana salladım. Baran elini çekti, değildim.

Dudakları aralandı ama benim konuşmamla aralanan dudakları tekrar kapandı. "Beni her sinirlendiğinde yok saymaktan ne zaman vazgeçeceksin?" diye sordum, kaşlarımı çatarak.

Baran sıkıntılı bir nefes verirken, "Karın olduğumu unutuyorsun... Ciddi anlamda bıktım, her sinirlendiğinde gözün kimseyi görmüyor. Beni bile duymuyorsun... Yürüyemediğimi... Hâlâ korktuğumu biliyorsun." Konuştukça rahatlıyordum, ona gerçekleri söylemek beni rahatlatıyordu, içinde bir şeyleri tutmak adetim değildi. Hiçbir zaman da olmamıştı.

"Haklısın kendince, biliyorum zaten..." Sanki bir şey hatırlamıştı, burnundan öfkeyle nefes alıp verdi. "Evin öldürecektim onu, yapamadım... Olmadı... Aklıma sen geldin, yaşadıklarımız ve bu sefer beni affetmeyeceğini iyi biliyordum. Polise teslim ettik, serbest kalmaz diye umut ediyorum sadece." Baran'ın söyledikleri yüzümde azıcık da olsa tebessüm oluşturmuştu.

Konuşmasına devam ediyordu, "Zeren iyi, yani... Ben de bilmiyorum. Güneş'le aşırı benziyorlar... Ben ona da doğacak çocuğa da bakarım. Kardeşim benim, onun kılına zarar gelse dünyayı yakarım ama Rojhat rahat duracak gibi görünmüyor." Rojhat'ın derin bir acısı vardı. Güneş aklına geliyor olmalıydı.

"Rojhat niye böyle davranıyor?" diye sordum. "Canım, Güneş de onu koruyamadı, kendini suçladı... Zerende de aynı şey olunca kendini kaybetti." Anladım der gibi kafamı salladım.

"Zeren'le gelince tek konuşmak istiyorum." Baran gülümsedi, "Olur, olur da ateşini düşürelim... Sen neden kendini bu kadar üzüyorsun?" diye sordu Baran kızar gibi ses tonunu yaparak. Cevap belliydi o da biliyordu, konuşarak ağzımı yormak istemiyordum.

"Güzelim..." diyen Baran cevap beklediği aşikârdı. "Sana soru sordum." Ve tahmin ettiğim gibi cevap bekliyordu, cevabını almadan gitmeyeceğini de biliyordum.

Yüzüm aniden düştü, "Ben sadece, korkuyorum. Sevdiklerime bir şey olmasından." diye fısıldadım. Baran gülümseyerek alnını alnıma yasladı. "Onu ben de yaşıyorum," Baran her an beni öpecek gibi konuşması heyecanlanmamı sağlamıştı. "Sana, özellikle sana bir şey olmasından çok korkuyorum." diye devam etti.

"Ben de," diye mırıldanırken kolundaki yarasına dokunduğumda yüzünü ekşitti.

"Canın mı yandı?" diye sordum endişeyle.

"Benim canım yanmaz." dediğinde kıkırdadım. Az önce yüzünü halden hale sokan da bendim hayatımın neşesi.

"Duşa sokalım seni...gel canım," diyen Baran'a göz devirdim. "Hâlâ sana küsüm." diye trip atacakken beni aniden kucaklamıştı. "Aynen canım, aynen." diye beni onayladı başıyla. Senin devreler yandı Evin.

💧

Baran üzerimi gitmeme yardım ederken, kapı tık tıklanmıştı, "Müsait değiliz!" diye seslendi, kapıyı kim çalıyorsa tekrar tık tıklamaya başlamış ritim tutturuyordu.

"Bu hangi salak amına koyayım..." diye küfür etti kısıkça, kafasına yavaşça vurdum. "Belki büyük biri, terbiyesizlik yapma." diye uyardım onu. Banane der gibi omuz silkti.

Alnıma dudaklarını bastırıp yatağın ucundan kalkıp kapıya doğru ilerlerken gelen kişiye bağırıyordu, "Geldik lan geldik kıracaksın kapıyı!" diye bağırarak kapıyı açmasıyla Baran'ın sırt üstü yere düşmesi bir olmuştu.

Baran'ın üzerine düşen kıza bakarken, ne yaptığına anlam veremedim. "APTAL!" diye bağırdı Baran. Sarışın kadın kahkaha atarken, üzerinden hızla kalkıp ona elini uzattı. Baran onun elini tutmadan yerden destek alarak ayaklandı.

"Eee naber?" diye soran kadın gülümseyerek yaralı omuzuna vurunca Baran geriledi. Noluyorrr bu aşağılık yerdeee haaa?

"Sarışın de hayde yol yakınken git." diye uyardı Baran samimi bir tavırla. Sarışın?

Kız beni fark ederken, bana el salladı neşeli bir tavırla. "Seni değil görmek yanından geçmem ayı!" dedi sesini yükselterek.

Baran sağ kaşını havalandırırken, "Ayı?" ben ayı mıyım dercesine sormuştu.

"Nerede benim kankim?" diye sordu Baran'a göz kırparak. "Senin kankin kaçak şu an." demişti Baran. Biz de tanışalım mı?

"Lan bir şey soracağım... Sen bu ayıya nasıl baktın? Bu adam insanı kendinden bunaltıyor." derken yanıma gelip yatağın ucuna oturdu.

"Baran hakkında ilk başta bir düzgün konuş. Üslubunu düzelt." diye uyarırken Baran göğsüne elini bastırıp yavaşça aşağı indirirken dudaklarıyla 'Oh oh' diyordu.

Sen ne zaman büyüyeceksin hayatımın neşesi?

"Aldın mı lan cevabını sarşın!" diye kızla uğraşıp saçını karıştırmıştı.

"Kuzenim Betül," diye tanıttı kadını Baran. Kadına gülümserken, "Memnun oldum. Ben Hevidar." Kadın biliyorum der gibi bana baktı. "Adı Evin bu arada, o hasta ya unutuyor her şeyi." diye benimle uğraşmaya başladı.

Kadın bozuntuya vermeden benimle iletişime girmişti. "Sen Avukatsın değil mi Evin?" diye sordu merakla bana bakarak. "Evet." derken başımı salladım.

"Boşanma davalarına bakıyor musun?" diye sordu merakla.

"Nadir bakıyorum, daha çok cinayet dosyalarına bakıyorum." diye mırıldandım. Şu an bir şeye bakamıyoruz ama gümbür gümbür sahalara geri döneceğiz Evin!

"Kim boşanıyor?" diye sordum merakla.

"Bennn..." dediği an Baran şaşkınlıkla gözlerini belertti. "NİYE EVLENDİN NİYE BOŞANIYORSUN SARIŞIN?" Baran'ın sesini yükseltmesiyle ikimizde onun ani tavrına baktık şaşkınca.

"Ha uzun hikaye... Sonra sakin kafayla anlatırım ayıcığım."

"Betül'üm, yavrum, abiciğim kiminle evlendin?" diye sordu Baran sakinliğini korumaya çalışarak.

"Ne diyordu Behlül, "Behlül kaçar..." deyip ayaklanınca Baran onu kapşonundan tutup ayaklarını yerden kesmişti.

"Aaaaaa!" diye bağırdı Betül. "Ayı seni!" diye tepinmeye başladı.

Baran, "Hangi piçle evlendin?" diye sordu hesap sorarak.

"Susma hakkımı kullanıyorum!" diye bağırdı, Baran onu aniden baş aşağı tuttuğu an çığlık atıp Baran'ın kolunu ısırmaya çalışıyordu.

"Söyleyecek misin?" diye sordu bağırarak.

"H-hayır!" Betül kekeleyerek konuşmaya başlamıştı. Onların haline gülerken Baran tekrardan sormuştu. "Kiminle evlendin sarışın?!" diye sordu sertçe.

"Abi... Dur tamam indir beni söyleyeceğim." Baran onu aniden yere doğru bıraktığında yere doğru düştü. Acıyla inlerken Baran sinirle ona doğru eğildi. Bacaklarına ellerini koyup yüzünü ona eğdi. "Hangisiyle evlendin?" diye sordu Baran tıslayarak.

"Rakip şirket... Burak'la evlendim... Şimdi de boşanıyorum." Sanki çok kolaymış gibi anlatıyordu. Baran'ın sülalesi bozuk aşkım.

"Sen Almaya'ya gitmedin mi kızım?" diye sordu Baran öfkeyle.

"Gitmedim... O zaman evlendik işte. Sen başıma kıyameti kopardığın gün evliydik." Baran doğrulurken sinirle küfür yuvarladı.

"İyi bok yedin." dedi Baran, kapıyı sol eliyle gösterirken sağ eliyle ona elini uzatıp yerden kaldırmıştı. "Git, Zeren'in yanına ben geleceğim yemekte burada ol." diye uyardı.

"Tamam abiciğim sakin ol."

"De git!" diye bağırdı sinirle.

"Sana de git!" diye homurdanıp gülerek odadan çıkmıştı.

💧

"Uyu hadi," diyen Baran'a bakıp gözlerimi kapattım hızla. Huzuru bulmuştum sanki. Yemek yedikten sonra odaya çıkmıştık. Uyumak istiyordum. Çok yorgundum. Bugünü unutmak istiyordum.

Saçlarımda baskı hissederken kolumu daha sıkı sardım beline. "Güzelim benim, uyu haydi..." diye fısıldadı kulağıma.

Kokumu içine çekti seslice, boynuma ıslak bir öpücük bıraktı. Onun tam tersine dönüp gözlerimi daha sıkı kapattım.

O tarafta da uyuyamayınca, "Üzerinde uyuyacağım..." dedim uykulu sesle. Baran beni üzerine doğru alırken koluna dikkat ediyordum. Üzerinde rahatça uzanmaya başladığımda güzel kokususu soludum.

Hoşnutça ses çıkarırken Baran saçlarımı okşuyordu.
_

Gece yarısı gözlerimi açtığımda, Baran'ın yatakta olmadığını fark ettim. "Baran," diye seslendim etrafıma bakınarak. Boğazım kurumuştu.

Cevap gelmemişti.

Banyodan sesler duyduğumda rahatça nefes verdim. Banyodaydı.

Dakikalar sonra oda aydınlandı, bornozla bana bakarken, "Niye uyandın?" diye sordu merakla bana bakarak.

"Bilmiyorum... Su verir misin lütfen." diye fısıldadım istek dolu bir sesle. "Tabii güzelim bekle." Aslında sürahi uzak değildi... Fazlasıyla üşeniyordum. Evin uyumaya da üşen tam olsun be kızım!

Baran bardağa su doldururken yatakta doğruldum Baran suyu elime verip dolaba ilerledi. Suyu yudumlarken, "Rojhat geldi...evde şu an, uyuyor... Umarım sabah aksilik çıkmaz." dediği an suyu yatağa doğru püskürtmüştüm. Bardak elimden düşerken deli gibi öksürmeye başladım.

Baran koşar adım yanıma geldi, sırtımı kıracak şekilde sertçe vururken ben öksürdüğüm için onu uyaramıyordum. Kır kır sonra zırlarsın çocuğum olmuyor diye hayatımın neşesi.

Belimi kırmıştı ve ben öksürdükçe daha da hızlı vuruyordu. Sabır Allah'ım, sabır.

Sonunda öksürüğüm durduğunda Baran'dan uzaklaştım. "İyi misin?" diye sordu endişeyle gözlerime bakarak.

"Ya belimi kırdın..." diye söylendim öfkeyle. Baran bu sefer de belimi ovuştururken, "Özür dilerim..." demişti üzüldüğünü belli eden ses tonuyla. Dudaklarını omuzuma bastırdı birkaç defa. "Ben endişelendim..." diye devam etti hızla.

"Fark ettim ama yavaş yapsaydın belini kırmazdın." diye mırıldandım. Yüzü düşerken, "Bir şeyim yok sadece reflekslerine dikkat et." dedim ona içten bir şekilde gülümserken. Kafasını salladı. "Üzerimi değiştireceğim." derken hızla tekrar dolaba ilerledi. Yatak ıslanmıştı fakat şu an değiştiremezdim, çok uykum vardı.

Baran'ı beklemeden gözlerimi kapattım.

💧

Baran'ın bugün stresli olduğu her halinden belliydi. Onu tanımayan biri bile dışarıdan bakarsa sinirli ve stresli olduğunu görürdü. Sabahtan beridir ağzına bir lokma atmamıştı. Ben ise onu seyrediyordum.

En sonunda dayanamayıp, "Ne oluyor? Niye bu kadar streslisin?" Baran kendine geldiğinde hızla bana döndü. Sanki ağır bir yükü taşıyordu... Ne olurdu? İçime sinen kötü his göğüsüme sancılar bıraktı.

Kış ayında baharı yaşıyorduk. Çok sıcaktı. Baran sıkıntıyla oflarken, "Benim sana bir şey söylemem gerek Evin... İki gün önce ben bir haber aldım." Boğazını temizledi. Duraksadı. Parmaklarının arasındaki sigaranın külü yere düştü fark etmedi.

"Ne saklıyorsun?" diye sordum, tekerlekli sandalyemi ilerleyip önünde durdum, tam karşısında. Çenesini nazikçe tutup bana bakmasını sağladım. "Evin o kadar çok şey araya girdi ki..." Lafı dolandırmadan anlatsa ölür müydü? Bizde de kalp var hadi be. Anlat.

"Canım, lafı dolandırmadan anlatsan mı artık? Sabır taşı olsa çatlar..." diye mırıldandım.

"Abin...Kayıp, bulunamıyor..." Anlamadım. Nasıl kayıptı? "Abini kaçırmışlar, karargaha işkence videoları atmışlar. Gerisi yok..."

Kanımın son damlasına kadar çekildiğini hissediyordum, zorlukla yutkunurken dudaklarımı ıslattım. "Kaç... Kaç gündür yok?" diye sordum titrek bir nefes verirken. "2 ya da 3 gün oluyor." diye yanıtladı beni.

"Karargaha bir video gelmiş güvenlik sistemiyle ilgili bir şey olmuş. Video ellerine ulaşmış. Tam detay bilmiyorum bende, olaylar olunca... Ben tamamen Civan'ı unuttum." dediğinde tutamadığım hıçkırığımı attım, "Unuttun öyle mi Baran?" diye bağırdım öfkeyle.

Unutmuş.
Bu kadar önemli bir konuyu bana söylememişti.

"Hani abimle konuşmuştun?!" diye kükredim, delirecektim. Bütün vücudum titrerken derin derin nefes alıp verdim. Sakin kalmam şarttı. Ailemin bana ihtiyacı vardı.

"Ben, ben o gün sana söyleyemedim." diye kendini savunmaya geçti. "Beni uyandırıp söyleyecektin! Benden bunu nasıl saklarsın? Ailem ne durumda?" diye sordum sakinleşmek adına ailemi sordum.

"Bilmiyorum..." diye mırıldandı, saçlarımın arasından parmaklarımı geçirdim, sesli bir kahkaha attım. "Sen beni deli edeceksin... Bilmiyormuş... Bilmiyormuş, kafayı yiyeceğim! Sen bana ihanet ettin..."

"Evin saçmalama... Ne ihaneti?" diye sordu endişeyle yüzümü elledi, sertçe bileklerini tutup yüzümden çektim. "Dokunma bana!" diye sesimi yükselttim.

"Evin saçmalama... Ben ölüyordum farkında mısın sen? O halde abini mi düşünecektim?" Baran bencildi.

Bencildi.

Bana söylemesi gerekiyordu.

Söylemedi.

Söylemedi. Bana söylememişti.

Göz yaşlarım hızla akarken, "Hissediyordum... Hissettim..." Kendi kendime lanet okuyordum.

"Allah benim belamı versin!" diye kükredim, kendi kendime küfür ediyordum. Kafayı yiyecektim.

Tekerlekli sandalyemi hızla geriye doğru çekerken, telefonumu yatağın kenarından aldım. Azad abimi ararken bakışlarım öfkeyle Baran'da geziniyordu.

"Alo." diyen Azad abimin sesi kısık çıkıyordu. "Beni gel al." diye mırıldandım.

"Tamam geliyorum." Arama altı saniye sürdü. Altı saniyede hayatımın karardığını hissettim.

"Evin," diyen Baran'a dolan gözlerimle baktım. Bulanık görüyordum. "Baran şimdi sırası değil. Benden bir süre uzak kal... Abim iyi olduğunu duymam lazım o güne kadar yanında olamam. Senin düşünemediğin bir ailem var." Sıkıntılı bir nefes verdik ikimizde aynı anda.

"Ben böyle olsun istemezdim... Civan benim de kanım... Dostum, kardeşim..." dediğinde gülümsemeye çalıştım. "Baran sen yanlış yaptın, bana söylemeliydin. Yalan söylemek yerine, beni kandırmaya çalışmak yerine söyleseydin şu an farklı bir şekilde konuşuyor olurduk."

Haklısın dercesine kafasını salladı. "Civan güçlü..."

Ona doğru bakarken, "Abim benim her şeyim, nefes alma sebebim, elim,kolum, bacaklarım... Ben abisine aşık olarak büyüyen biriyim. İlk saçımı o okşadı, ilk kez beni sevdiğini söyleyen de Civan abimdi... Ben onu kaybedemem." dedim göz yaşlarımın arasında.

Kafamla onayladım. "Abimi kolay kolay yıkamazlar, tek bir kurşununa bakar." diye kendimi avuttum şu an ne halde olduğunu bile bilmiyordum. Belki de... Ölmüştü.

Of çekip sertçe yüzümü sıvazladım, "Baran..." diye geveledim ağzımın içinde adını.

"Baran sana kurban olsun, söyle güzelim."

"Abim... Şehit olmaz değil mi? Kabusum gerçek olmaz değil mi?" diye sordum titrek bir nefes verirken.

"Bilmiyorum," diye fısıldadı Baran.

Betül'ün çığlığıyla tekerlekli sandalyede sıçradım, "BARAN!" diye avazı çıktığı kadar bağırdı. Baran'la n'oluyor dercesine bakıştık.

Kapımız saniyeler sonra açılınca, Betül korkuyla ikimize baktı. "Zeren yok. Ardil'e gitmiş. Rojhat yetişmeden git yalvarırım!"

Bir olay çözülmeden başka olaylar açılıyordu. Zeren niye Ardil'e gitmişti?

BÖLÜM SONU :)


SINIR: 550 VOTE 1.1K YORUM BOŞ YORUM YAPMAYIN LÜTFEN ✨🫠

SORULAR

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz kısım?

Bu bölüm iki karakter geldi, ne düşünüyorsunuz?

Zerem hakkında ne düşünüyorsunuz?

İnstagram: sedawattpad
eskimezdefterofficial

Twitter: 1seda_q

eskimezdefter

Beni bir 2K yapın be 🥹

Diğer bölüm için çok heyecanlıyım 🫣😭

Sizi seviyorum, sağlıkla kalın ❤️‍🩹

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 88.7K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
FREZYA By Sena Polat

Teen Fiction

3.1M 30.2K 10
Akyaka net bir yerdir. Ya sever oradan gitmek istemezsiniz ya da bir daha uğramazsınız. Çiçek isimleri verilmiş sokaklarında aşık olabilirsiniz mesel...
3.6K 335 21
Genç kız konağın balkonundan yağmuru seyrediyordu, yağmurun bile onun için gözyaşı döktüğünü düşünüyordu. bugün zorla daha reşit bile değilken evlend...
345K 22.3K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...