KAN BAĞI

By Nava2018

169K 10.4K 8.1K

Okuyabileceğiniz en iyi aile kitabı. ♠️ "Bir Akarcalı olmak ne demektir biliyor m... More

0.5• TANITIM
1.BÖLÜM• AİLE
2.BÖLÜM•SIRLAR
3.BÖLÜM•MASKE
4.BÖLÜM•ARAF
6.BÖLÜM• YILDIZ
7.BÖLÜM•VENÜS
8.BÖLÜM•DOMİNO
9.BÖLÜM•MEDYA
10.BÖLÜM• D-EVRİM
11. BÖLÜM•OKUL
12.BÖLÜM•GÜNAHKÂR
13. BÖLÜM•LANET
14. BÖLÜM•DENGE
15.BÖLÜM•KONSEY
16. BÖLÜM• PRANGA
17.BÖLÜM• G-AZAP
18. BÖLÜM • RAGNAROK
19. BÖLÜM•YAZGI

5. BÖLÜM•YIKIM

8.5K 593 326
By Nava2018

Medya:Eminem-Mockingbird

Her gün bölüm atmak yorucuymuş ahahahhsjdkf karşılık olarak bol yorum istiyorum.

Bu bölüm de her duyguyu yaşayacaksınız hazır olun. Keyifli okumalar ❤️❤️❤️
♠️

"Cehennemden korkmamı beklediniz ama ben zaten cehennem de büyüdüm!"

♠️

İnsanların hapsedildiği o korkunç koridorlardan sonra yuvarlak açık bir alana çıkmışlardı. Bu alanda düzenli aralıklarla 5 koridor vardı. Her birinin nereye çıktığı ise bariz belliydi. Burası Lema'nın düşündüğünden de büyük olmalıydı.

Alanın ortasında sandalye de bağlı bir adam oturuyordu. Baya hırpalandığı ortadaydı.

"Bu adam kendi ailesini katleden bir şerefsiz. Karısını ve iki küçük kızını yakmış. Ayrıca dosyası epey kabarık. Hırsızlık, darp,taciz, cinayet..." Berge, tiksintiyle konuşurken Lema'nın adama karşı hissettiği acıma anında yok olmuştu. Bu adamın zavallı ailesi için tüm kalbiyle tanrıdan onları gözetmesini kollamasını, gittikleri yerde mutlu olmalarını diledi.

"Böyleleri hapse girmez Lema. Bizlere teslim edilir ki terazi dengeyi bulsun." Deha'nın soğuk sesinde en ufak bir üzüntü veya acıma yoktu.

Lema ise onlar gibi duygularını saklayamıyordu. Öfkeyle söylendi. "Yaşamayı haketmiyor." Kurduğu bu cümleyle herkes ona dönerken bu kadar basitçe söylemesi hepsini kuşkulandırmıştı. Lema da her şey garipti.

"Burada insan da öldürüyorsunuz değil mi? Sorun değil, anlıyorum. Bu kadar gücün bir bedeli de olmalıydı zaten. "

Şehrin en lüks gece kulüplerinin altında bir zindana gelmişti ve olağanüstü hiç bir tepki vermemişti. Kan kokusu onu hiç etkilememiş gibiydi. Gereksiz bir korkuya kapılmamış ve durumu anlayarak ayak uydurmaya bile başlamıştı.

"Normal bir genç kız değilsin dimi?" Agâh beyin keder dolu sesiyle Lema başını hafifçe yana eğdi. Şaşkın bakışları Agâh beyin üstündeydi.

"Hiç olmadım."

Lema böyle tepki vermelerini anlayamamıştı. Sonuçta kendileri de normallikten çok uzaklardı. Bu aileyle büyümese de o da hiç sıradan bir hayat yaşamamıştı.

"Her söylediğimde bu kadar durgunlaşmayın. Üzülmeniz için söylemiyorum." Herkes yüzüne sahte bir gülümseme kondururken Eflah konuyu hızla değiştirdi.

"Bu adamın üstünde sana kanımızın yapabildiklerini göstermemize izin ver Lema."

Lema, içten içe engel olamadığı bir heyecanla hızla başını salladı. Bu hayatta kendisi gibi birilerini bulabileceğini hiç düşünmemişti. İlk öne çıkan Berge oldu. Berge'nin yüzüğünü hafifçe kaydırdığında çıkan küçük sivri iğneye şaşkınlıkla baktı Lema. Hepsinde neden aynı yüzüğün olduğunu merak etmişti o da. Sebebi şimdi anlaşılıyordu. Her an yanlarında ufak bir iğneyi bulunduruyorlardı.

Berge işaret parmağını iğnenin ucuna bastırdığında anında kendini gösteren kan damlalarıyla adam da yavaştan ayılmaya başlamış, bağırıyordu.

"Bana ne yapacaksınız?! Beni bırakın hemen." Adam tüküre tüküre konuşurken Berge adamı hiç duymamış gibi parmağından çıkan bir damlayı adamın yüzüne damlattı.

"Benim kanım, zehirdir Lema." Adamın teni birden kızarmaya başladığında Lema şaşkınlıkla izliyordu. Hemen ardından kabarcıklar çıkmaya başladığında Berge bir damla daha damlattı.

"Damla sayısına göre zehrimin etkisi de türü de değişir. Değişmeyen tek şey ise hepsinin ölümcül olmasıdır."

Adam bu sefer nefes alamamaya başladığında Lema, onun gücünü anlamaya başlamıştı. Her damla miktarı başka bir zehri ifade ediyordu. Bu inanılmazdı! "Bu çok güçlü bir yetenek."dedi Lema dikkatle adamı izlerken. Yine hiçbir şekilde korkmaması veya tiksinmemesi herkesi şaşırtırken Berge parmağına bir pamuk tuttu ve geri çekildi. Bu sefer öne çıkan ise Eflah'tı.

"Benim kanım, şifadır." Lema'nın gözleri irileşirken hayrete düşmeden edemiyordu. "Kanım her türlü hastalığı iyileştirir."

Eflah, adama bir damla kan damlattığında bu adamın iyileşmesi için yeterli olmuştu. Kızarıklıklar ve kabarcıklar bir anda yok olurken Lema hayranlıkla konuştu.

"Bu çok güzel. Benim gücüm olsun isterdim böylece sevdiğim kimsenin canı acımazdı." Lema'nın kurduğu cümleyle Eflah hızlı adımlarla yürüyüp onu kolları arasına aldı.

"Benim gücüm , senin de gücün abim. Kimi istersen iyileştiririm ben." Lema'nın gözleri ışıldarken neşeyle şakıdı. "Söz mü?" Agâh bey, bu görüntüyle mutlu olmadan edemiyordu. Lema şimdiden herkesin öylesine içine işlemişti ki bundan sonra hiçbir kuvvet onu ailesinden ayıramayacaktı.

Eflah'ın dudağının kenarı hafifçe yukarı kıvrılırken mırıldandı. "Söz."

"Çok bilmiş Eflah da gösterisini yaptığına göre sıra bana geldi. " Pars, hâlâ Lema'ya sarılan Eflah'a ters ters bakarken Lema gülmeye başladı. Bu ailenin kıskançlıkları çok mu tatlıydı yoksa ona mı öyle geliyordu anlamıyordu.

"Senin gücün ne?"dedi Lema merakla Eflah'tan ayrılırken. İlgisi şimdi tamamen Pars'ın üzerindeydi. Pars bundan memnun bir şekilde kendi yapabildiklerini anlatmaya başladığında Agâh bey bu oğlan iflah olmaz der gibi başını iki yana sallıyordu.

"Kanım sadaakati temsil eder. Kanımın temas ettiği her hayvan büyük bir sadakaatle bana bağlanır, aramızda bir bağ oluşur. Onların her halinden anlayabilir, dolaylı yoldan iletişim kurabilirim. Benim hislerime göre hareket eder ve ne dersem onu yaparlar."

Pars'ın deri ceketinin içinden kıvrılarak boynuna bir yılan çıktığında Lema daha kısa süre önce o ceketi tuttuğunu hatırlarken bir yılanı nasıl hissedemediğine şaşırdı. Lema'nın elleri birbirine kenetlenirken ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı.

"Kızı büyüledi."dedi Berge sinirlenerek."Puşt."

Lema heyecanla bağırdı."Başka hangi hayvanların var?" O kadar neşeli görünüyordu ki Berge'nin siniri anında geçerken Pars anlatmaya koyuldu.

"Evimizin arka bahçesi hayvanlarla dolu. Normalde evin içinde de özgürce geziyorlar ama sen korkarsın diye eve almıyoruz."

Lema bu kadar düşünceli olmalarına sevinirken kafasını iki yana salladı. "Hayır korkmam ben alabilirsiniz. Hangi hayvanlar var?" O kadar heyecanlanmıştı ki nerede olduklarını bile unutmuş, kıpır kıpır yerinde duramıyor, parmak uçlarına yükselip iniyordu. İki yandan at kuyruğu yaptığı saçları onun her hareketinde salınırcasına hareket ederken bu şirin görüntüsünü herkes gülümseyerek izliyordu.

"Aslan, kaplan, yılan, panter, İguana, köpek, kedi, kuşlar, balıklar, timsah ve daha bir çoğu. Evimiz minik bir hayvanat bahçesi Lema. Hepsi senin için özenle senden uzak duruyordu."

Lema ufak bir çığlık atarak yerinde zıplamaya başladığında elleriyle alkış tutuyordu. Ardından ellerini birbirine kenetleyip parmaklarını iç içe geçirirken kafasını yukarı kaldırdı ve parmak uçlarına yükseldi. Saçları sırtından aşağı kayıyordu.

"Bana hepsini göster tamam mı?" Pars hafifçe gülerek onu onayladığında ilk kez Lema'yı bu kadar mutlu gördüğünü farketti. Hayvanları çok seviyor olmalıydı. Lema'nın aklına bir şey gelmiş gibi yüzünde dehşet dolu bir ifade belirdiğinde çekingen bir ifadeyle sordu.

"Beni yerler mi?"

Arkada bir kahkaha tufanı koptuğunda Lema diğerlerini bir an olsun unuttuğunu farketti. O haliyle o kadar tatlı gözüküyordu ki kimse onu bölmek istememişti. Mahcup bir ifadeyle gülümserken Pars sırıtarak onun sorusunu yanıtladı.

"Yemezler. Unuttun mu Akarcalı kanı birbirini nötrler. Senin de bir Akarcalı olduğunu fark ettiklerinde sen istemesen de sürekli yanına gelecekler." Pars, Lema'nın saçlarını okşarken gülümsemesi hâlâ yüzünde duruyordu. "Seni çok seveceklerine eminim."

"Ben de onları çok severim!" O kadar coşkulu ve heyecanlı duruyordu ki bir zindanda olması umrunda bile değildi. "Bu inanılmaz. Resmen hayvanlardan bir ordun var!"

"Lema, eğlenceni bölmek istemem babam ama seni burada çok uzun süre tutmak istemiyorum."dedi Agâh bey kızının bu cehenneme yakışmadığını düşünürken. Lema onu onaylarken bu sefer öne çıkan kişi Akel olmuştu. Omzunun altına kadar gelen altın sarısı saçlarını at kuyruğu şeklinde toplarken mavi gözleri muzurlukla doluydu. Lema onun serseri olsa bile bir mankenden farksız olduğunu biliyordu. Çocuk heykel gibi özene bezene yontulmuş gibiydi.

"Bir an sıra bana hiç gelmeyecek sandım. " Oyunbaz tavırları ve kendinden emin hareketleriyle Lema'nın ona imrenmesine sebep oluyordu. Lema, onunla sadece birkaç dakika konuşan her kadının ona aşık olacağından emindi.

"Benim kanım bir doping etkisi görür. Normalden çok daha hızlı, çok daha güçlü olursun. Duyuların o izlediğin saçma vampir dizilerinde ki kadar keskinleşir. Vücudun çok daha esnek olur. Kısaca bir süreliğine insanlığını çok gerilerde bırakırsın."

Lema sinir olarak Akel'e baktı. Vampir dizileri izlediğini de nereden öğrenmişti? Bunu ancak Yankı'dan öğrenebilirlerdi. Diziler bir yana, Akel'in sahip olduğu güç olağanüstüydü. Akel, yüzüğünde ki iğneyi diğerlerinin aksine baş parmağına batırdıktan sonra parmağını emdiğinde inanılmaz bir enerji yaymaya başlamıştı. Vücudu daha da büyümüş gibiydi.

Bir anda Lema'nın arkasında belirdiğinde bir rüzgâr kadar hızlıydı. Sanki ışınlanmış gibiydi. Öylesine hızlıydı ki bir adımında metrelerce gidebiliyor, Lema'nın saçlarının uçuşmasına sebep oluyordu. Lema'nın arkasındayken onun beline sarıldığında küçük kız kardeşinin saçlarını derince kokladı ve onun kulağına eğildi.

"Ben bu halimdeyken beni kimse yenemez Lema." Özgüven taşan fısıltısı Lema'nın hayranlıkla dolmasına sebep olurken bir göz kırpma süresinde Akel artık arkasında değil alanın öbür ucundaydı. Kenarda boşta duran duran üzeri işkence aletleriyle dolu demir bir masaya yukardan bir tekme geçirdiğinde, masa da onun ayağıyla yere inmiş, bükülerek paramparça olmuştu. Lema şok içinde izlemeye devam ediyordu. Akel şuan gerçekten bir insandan daha fazlasıydı. Duvara yumruk atsa un ufak edecek gibi bir hali vardı.

"İnanılmaz."dedi Lema ne diyeceğini bile bilemeyerek. Gerçekten vampir gibiydi. Sonuçta böyle olmak için kendi kanını içiyordu. Lema'nın dudaklarından bir kahkaha çıkarken yoğun bir sevgiyle konuştu.

"Akel, sen bir vampirsin!"

Bu diğerlerinin de kahkaha atmasına sebep olurken hepsi Yankı'dan edindikleri bilgiler sayesinde Lema'nın vampirlere bayıldığını biliyordu. Akel, homurdanmaya başlarken söylenmeden edemedi. "Dikkat et de senin kanını emmeyeyim küçük fare."

Beklediği şey Lema'nın mutlulukla bileğini uzatması değildi. Bu yaptığıyla Akel ona şaşkınca bakarken diğerlerinden yükselen kahkaha sesi artmıştı. Lema sırıtarak ona bakarken babasının aile içinde kanlar etkisizdir sözüne güvendiği için rahatlıkla uzatıyordu. Ama yine de asla onun kanına dokunmalarına izin vermezdi.

"Hah, bu da benden deli. Alın şunu başımdan ya. Reha buraya gel!" Akel söylenerek geri çekildiğinde bu sefer öne çıkan Reha olmuştu. Lema onların bu kadar güzel ve güçlü özelliklere sahip olacaklarını hiç düşünmemişti. Beklediğinden çok daha öte bir durumla karşı karşıyaydı.

"Benim kanım sanatın karanlığını simgeler kardeşim." Lema onun dediğine anlamazca bakarken Reha parmağında iğneyi diğerlerinden daha derin gezdirdi ve daha çok kanın akmasına sebep oldu.

Bir dizinin üstüne çöktü ve yere kendi kanından bir resim çizmeye başladı. Lema'nın anlayabildiği kadarıyla bir bıçak çizmişti. Saniyeler sonra o kandan kırmızı çizgiler can bulmuş gibi hareketlenip cisimleşmeye başladığında Lema mırıldandı.

"Hassiktir."

Saniyeler sonra ise kırmızı bir bıçak Reha'nın elindeydi. Reha'nın yüzünde bir tebessüm belirirken Lema endişeyle onun hâlâ kan akan parmağına baktı.

"Çok kan kaybetmiyor musun? Parmağını saralım mı Reha? Acıyordur o." Lema endişeyle art arda konuştuğunda hepsinin aklına rahmetli anneleri gelmişti. O da Lema gibi endişeli ve panik yapan biriydi. Reha utangaçca gülümserken başını iki yana salladı.

"Hayır acımıyor. Bedenim buna alışkın gün sonu sıkı bir beslenmeden sonra kolayca kan değerlerim normale dönüyor. Unutma, bedenlerimiz normal bir insandan çok daha güçlü. Bu kesik bir saat sonra burada olmayacak." Lema rahatlayarak derin bir nefes verirken Reha anlatmaya devam etti.

"Cansız olan her şeyi kanımla çizip nesneleştirebilirim. Koca bir duvarın yarısını kaplayacak kadar büyüklüklerde çizimler yapabilirim. Tamamının kandan oluşmasına gerek yok. Senin çizdiğin bir şeyi bile birkaç damla kanla yanımızda var edebilirim Lema."

Lema bugün yaşadığı şeylerin aklını ve mantığını aştığını farketti. Bunlar da neyin nesiydi? Reha'nın gücü mantık ötesiydi, tamamen sınırsızdı. Akarcalıların neden dünyanın en güçlü üç ailesinden biri olduğunu çok iyi anlıyordu. Dünya üzerinde bu aileyi yenebilecek biri olduğunu sanmıyordu ve o an bundan çok gurur duydu. Reha'ya kocaman gülümserken buldu kendini. "O zaman bunu bir gün mutlaka denemeliyiz."dediğinde Reha bunun sözünü vererek kenara çekildiğinde sıra Deha'ya gelmişti.

Deha, yavaşça sandalyeden gördükleri yüzünden şok olmuş korkudan ağzını açmaya cesaret edemeyen adama doğru yürürken sesi buzdan farksızdı.

"Söylesene Lema, zihin nedir?"

Lema beklemeden yanıtladı. "Ruhumuzdur Deha. Zihnimiz benliğimizi oluşturur." Deha'nın dudağı memnunca kıvrılırken parmağına iğneyi batırdı.

"Benim kanım, zihinlere hükmeder Lema. Bedenler içi boş birer kuklaya çevrildiğinde ipleri oynatan ben olurum."

Lema ürpererek fısıldadı. "Hipnoz."

"Ulaşamayacağım bir anı, edinemeyeceğim bir bilgi yok. Ben istediğim sürece bir Akarcalı dışında kimse bana karşı çıkamaz. Çünkü ben zihinleri parçalarım, iradeyi yok ederim Lema." Acımasız fısıltısı onu bu cehennemin bir parçası gibi göstermişti. Beyaz saçları yüzünün güzelliğini daha da ortaya çıkarmışken, buz mavisi gözleri insanın içini görebilirmiş gibi derin bakıyordu.

Deha elindeki bir damla kanı adamın üzerine damlattığında adamın bakışları durgunlaştı, içi bir boşluktan farksız olmuştu. Reha'nın buz mavisinden kırmızıya dönen gözlerine her şeyini teslim etmiş gibi görünüyordu. Reha insanın ruhuna işleyen ses tonuyla konuştuğunda her bir cümlesini sanki adamın beynine kazıyor gibiydi.

"Burada gördüğün her şeyi unutacaksın. Hiçbir şey duymadın. Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsun. Seni buraya suçların için getirdik."

Reha bir kez parmak şıklattığında adam kendine gelerek irkildiğinde nerede olduğunu anlamaya çalışarak çırpınmaya başlarken bir yandan etrafındaki insanların kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Vay anasını." Lema dehşet bir ifadeyle fısıldadığında tek yapabildiği bir kez daha Akarcalıların birbirileri üzerinde kanları etkisiz olduğu için şükürler edebilmekti. Reha ve Deha'nın üçüzü olduğu için şanslı hissetti. Onlar kesinlikle düşman edinilecek son insanlar bile değildi.

Aklına daha birkaç gün önce ondan popüler oldukları için sosyal medyadan Reha ve Deha'ya salladığı aklına gelirken içinden kendine küfürler etti. Ya onlarla kardeş olmasaydı ve Lema onların gözüne batsaydı? Yutkunarak bakışlarını kaçırdı. Mahvolurdu.

"Çok güçlüsünüz, bu kadarını hayal bile edemezdim." Lema kabullenerek bunları dile getirdikten sonra derin bir nefes vererek konuştu. "Sanırım sıra bende."

"Kendini hazır hissetmiyorsan, biraz daha bizi tanıyıp güvenmek istiyorsan bekleyebiliriz Lema. Acelesi yok." Pars'ın söyledikleri Lema'nın endişelerini alıp götürürken gülümsedi. Böyle yapmak işine gelirdi ancak istemiyordu. Onlar ona güvenip sırlarını anlatmışken Lema son anda cayamazdı. Her şeyden önce ayıp olması bir yana, onlarında kendisini merakla beklediğinin farkındaydı.

"Güveniyorum Pars." Gözleri kısılırken yüzünde gamzelerini ortaya çıkaran kocaman bir gülümseme yeşerdi. "Hem de tüm kalbimle." Dünyaca nam salmış,herkesin gıpta ile baktığı, acımasızlığı ile tanınan ailenin küçük bir kızın yanında bu kadar değişebileceği kimin aklına gelirdi? O sırada adamın bağıra bağıra bırakın beni diye küfürler etmesiyle Lema'nın yüzünde ki gülümseme bir cam gibi tuz buz oldu.

Ailesine ardı arkası kesilmeyen küfürler ediyordu. Yavaş adımlarla adamın yanına vardığında adam tükürükler saçarak bağırmaya debelenmeye devam ediyordu. Hipnozdan sonra her şeyi unuttuğu içindi bu yersiz cesareti. Lema, bir an bile tereddüt etmezken sert bir tokadı adamın yüzüne geçirdi.

Tokattan çıkan şak sesi bulundukları alanda yankı yaparken adamın sesi bir bıçak gibi kesildi. Adamın ağzının içi kan dolmuşken korkuyla karşısında ki küçük kıza baktı. Lema, eğilirken gözleri hiç olmadığı kadar öfke doluydu. Uzun ışıltılı tırnaklarıyla adamın çenesini kavradığında gözleri, adamın ürkek gözlerindeydi.

"Aileme hakaret edebileceğini de nereden çıkardın?"

Tüm Akarcalı ailesi şok içinde ona bakarken Lema'nın bu aniden değişen ruh hallerinin onları daha çok şaşırtacağı ortadaydı. Birkaç saniye sonra bu şaşkınlıkları gülümsemeye döndüğünde bunun sebebi Lema'nın onları aile olarak kabul etmesi ve korumasıydı. Çünkü Akarcalılar her zaman birbirlerini kollardı.

"Hayatının değersiz olmasından mı geliyor bu yersiz cesaretin?"

Lema'nın cümleleri Akel'in yüzünde eğlendiğine dair bir ifade oluşmasına sebep olurken, Deha'nın da dudakları yukarı kıvrılmıştı. Lema doğrularak gözlerini ailesine dikti.

"Ben sanırım bu konuda sizin kadar şanslı değilim. Sizinki kadar kullanışlı ve hoş özelliklerim yok." Üzgünce mırıldandı. "Benim gücüm neden böyle?"

Agâh bey, "Nasıl bir özelliğin, gücün olursa olsun hiçbir şey bu aileden olduğunu değiştirmez. Hiçbir şey bizi senden soğutamaz Lema. O yüzden kendini sakın gergin hissetme babam. Anlaştık mı?" dediğinde Lema'nın hüzün dolu gözlerinden hiçbir şey eksilmemişti. Masanın üzerindeki bıçaklardan birini eline alırken sakin adımlarla tekrardan adamın karşısına geçti.

"Lema bizim iğnemizi kullan. O bıçağı kullanmak zorunda değilsin." Reha, endişeyle konuştuğunda bunun sebebi gücünü kullanabilmek için en büyük kesiği kendine atanın o olmasıydı. Bunun acısını biliyordu ve Lema'nın bunu yaşamasını istemiyordu.

"Abim, o bıçak ne? Bırak onu al şu iğneyi." Berge parmağında ki yüzüğü çıkarmaya kalktığında Lema onu durdurdu.

"Merak etmeyin, alışkınım buna."

"Bu ne demek? Ne demek alışkınsın?" Agâh beyin sinirli sesiyle Lema derin bir nefes vererek onu yanıtsız bıraktı. Daha birkaç dakika önceki hayat dolu Lema'nın aksine şimdi bir ölü kadar cansız ve mutsuz görünüyordu. O ışıltılı kız, hiç olmadığı kadar sönmüştü. Bu gücü kullanacak olmak onu her seferinde tiksindirse de yapmak zorundaydı. Ayrıca bu adam bunu fazlasıyla haketmişti.

İfadesiz sesiyle adama seslendi. "Dilini dışarı çıkar."

Adam korkuyla ona bakarken Lema tahammül edemez gibi bıçağı ucunu adamın çenesine dayadı. "Dediğimi duymuyor musun? Sana dilini dışarı çıkarmanı söylüyorum."

Adam titreye titreye dilini dışarı çıkardığında Lema'nın dudaklarını soğuk bir tebessüm kapladı."Aferin sana." Ardından kolunu yukarı kaldırarak bıçakla bileğini boydan boya kesti. Oluk oluk akan kanın yalnızca birkaç damlası adamın diline gelmişti. Çünkü Lema elini hızla geri çekmişti.

Diğerleri telaşla bağırırken Lema gülümsedi. "Merak etmeyin iyiyim ben."

Adam acılar içinde çığlıklar atmaya başlarken hepsini şaşırtan şey adamın dilinin eriyor olmasıydı.

"Benim sizin gibi güzel bir gücüm yok demiştim. Benim kanım, bir asit gibi bulduğu her şeyi eritir, özümser ve yok eder."

Adamın dili bir sıvıya dönüşüp kabarcıklar çıkartmaya başlarken Berge sinirle söylendi."Bu lanet olası güç de neyin nesi?" Öfkesi bu güce değil, bu gücün onun küçük kız kardeşinde olmasıydı. O daha çok küçüktü. Kim bilir neler yaşamıştı? Hepsi aynı şeyleri düşünürken Lema anlatmaya devam etti.

"Bu şeyin ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum. Tek bildiğim kanım, temas ettiği her şeyi önce yok ediyor, sonrasında ona ait olan her şeyi alıyor."

Pars sakin kalmaya çalışırken konuştu. "Her şeyi alıyor derken ne demek istiyorsun Lema?"

Lema'nın bileğinden kanlar boşalırken Eflah masanın üzerinde ki ilk yardım çantasından hızla bir sargı aldı. "Çok kanıyor, sarmamız lazım." Herkes panik halinde bir şeyler söylerken Lema boş gözlerle yere damlayan kan damlalarına baktı. Ah, bilseydi beyaz spor ayakkabı gitmezdi!

"Sarmadan önce biraz kanımın akmasını istiyorum. Yoksa canımı yakıyor." Lema'nın üzüntüyle dile getirdiği cümlelerle bir sessizlik oluşurken hiçbirinin konuşmaya ne cesareti ne yüzü vardı. "Canımın yanmasını sevmiyorum."

Omuz silkerken huysuzca söylendi."O acı, bıçak acısından daha kötü."

"Bu kanın tek özelliği bu değil. Ölmesine sebep olduğu kişilerin en belirgin yeteneklerini bana veriyor. Sanki canımı yaktığı için özür olarak bana bunları veriyor gibi." Herkes dehşet içinde onu dinlerken Akel bile en ciddi halindeydi. Lema ,dili eriyen adama bir bakış attıktan sonra mırıldandı.

"Ölmüş."

Lema, çocukluğunun kabusu olan bu lanetli gücün aldığı bir cana daha bomboş gözlerle bakarken "Bulgarca biliyormuş." dedi. Herkes neler olduğunu anlamaya çalışırken Lema yüzüne sahte bir tebessüm kondurdu. O kadar zorlama duruyordu ki Lema bunu sabit tutabilmek için ekstra bir çaba harcıyordu. Maskesi hiç olmadığı kadar çatlaktı şuan.

"Artık bende Bulgarca biliyorum."

Lema, kanının zarar veremediği insanlarla tanıştığı için mutluydu. Onun için endişelenen, düşünen yeni insanlar edinebildiği için mutluydu. Hem...onlar onun ailesiydi öyle değil mi? Bir süre maskesini takmasa da olurdu.

"Kızım,"dedi Agâh bey büyük bir acıyla. Hayatında üçüncü kez bu kadar keder içindeydi. İlki kızının bebekken öldüğünü sandığı zamandı. İkincisi eşinin öldüğü zamandı. Şüphesiz üçüncü de buydu.

Lema'nın çenesi titrerken dudağı küçük bir kız çocuğu gibi aşağıya doğru büzülmüş, o kocaman gözleri yaşlarla dolmaya başlamıştı.

"Baba!"dedi hayatında ilk kez. Lema'nın elinde ki kendi kanıyla kaplı bıçak yere düşerken Lema'nın dudaklarından bir hıçkırık koptu. Ağlamaya başladığında hiç olmadığı kadar yıkılmış görünüyordu. Sanki bu küçük kızın omuzlarına kaldırabileceğinden çok daha fazla yükler koyulmuştu da Lema bunların altında eziliyor gibiydi.

"Böyle yaşamak çok zordu!"

"Anlatacak kimsem yoktu!"

"O kadar yalnızdım ki Yankı olmasa intihar ederdim!"

"Beni neden daha erken bulmadınız!"

"Bu güç, canımı yakıyor. Bunu sevmiyorum!"

"Bana bu gücün kutsal olduğunu söylediniz. Ben yıllarca tanrının beni lanetlediğini düşündüm!"

Ağlayarak bunları söylerken bir yandan kan olmayan eliyle gözyaşlarını silmeye çalışıyor, ince bedeni hıçkırıklarıyla sarsılıyordu. O çok sevdiği at kuyrukları bile aşağıya doğru kıvrılmış, cansızlaşmış gibiydi. Kan kaplı eliyle mini piliseli eteğinin ucundan tutup sıkıyor ve bir yandan hâlâ bunları dile getirerek onları üzdüğü için daha çok üzülüyordu.

"Cehennemden korkarım sandınız ama ben zaten cehennem de büyüdüm!"

Lema, vücudunun bir anda sımsıkı kollarla sarıldığını hissederken bu tanıdık koku onu biraz yatıştırıyordu.

"Özür dilerim kızım, özür dilerim. Ne olur affet beni." Agâh bey sıkıca sardığı kızından ağlayarak af dilerken Lema ağlamasını kesmek için dudağını ısırdı. Onu bu kadar üzmek istememişti.

"Ağlama baba, affederim ben. Evimize gidelim." Titrek fısıltısıyla Agâh bey onu kucağına aldığında Lema bacaklarını Agâh beyin beline dolarken başını da boynu ve omzu arasında kalan yere koymuştu. Agâh bey düşmesin diye sıkı sıkı onu tutarken Pars üzerinde ki montu hızla çıkarıp Lema'nın üzerine örtmüştü.

"Berge, söyle adamlara arabayı hazırlasınlar. Reha, Deha dışarıda tek bir gazeteci kalmadığından emin olun. Gerekirse adamlar duvar olup bize yol örecekler anlaşıldı mı?" Pars, yıkılan kardeşlerini kendine getirmek için emirler yağdırırken aslında onlardan bir farkının olmadığını biliyordu.

Üçü gitmeden önce son kez Lema'ya baksalar da tek görebildikleri babalarının omuzlarından aşağı sarkan Lema'nın saçlarıydı.

"Eflah, Lema'nın bileğini sar. Akel sen kulüpten çıkmamızda yardımcı olacaksın."

Her biri hızla işe koyulduğunda Eflah da Lema'nın incecik bileğini sarmaya koyulmuştu. O kadar narindi ki Eflah sararken bile korkuyorken onun kendisini böyle kesmesine bir kez daha kızdı. Ama ne demişti? O acı, bıçak acısından daha kötü! Eflah yaraya pansuman yapıp sararken bile Lema bir an olsun babasının kucağından ayrılmamıştı.

Hızlı adımlarla asansöre ilerlemeye başladıklarında Akel ve Pars onların birkaç adım önünde, çalışanlarını ve adamlarını yönlendiriyorlardı. Asansörden yukarı çıktıklarında onları Deha Reha ve Berge karşılamıştı.

"Araba hazır."

"Gazeteciler gönderildi. Yine de önlem olarak adamlar bize duvar örecekler."

Akarcalılar kulübün kapısına doğru yürürken Akel huysuzca deli gibi eğlenen, sarhoş olan insanlara bakıyordu. Şarkı biraz yavaşlarken adımları kesildi. Olduğu yerde dururken kapının yanında onları bekleyen müdürü yanına çağırdı.

"Buyrun Akel bey."

"Burayı boşaltın, kimse kalmasın. Kardeşim ağlarken eğlenmeleri sinirimi bozuyor."

Müdür şaşkınlıkla ona bakarken Akel adımlarını hızlandırarak ailesinin yanına yetişti. Korumalar her yeri kaplamış, büyük bir özenle arabaya kadar onlara eşlik ediliyordu. Arabaya yerleştiklerinde Lema hâlâ babasının kucağındaydı.

Şoför arabayı çalıştırdığında herkesin üzgün gözleri Lema'nın üzerindeydi.

"Uyudu."dedi Agâh bey bitkin bir sesle.

"Her ağladığında uyuyor farkettiniz mi?"dedi Deha. Buz mavisi gözleri kardeşine dikkat kesilmişti.

"Vücudunu buna alıştırmış olmalı." Eflah'ın sözlerini diğerleri de sessizce onaylarken bunun sebebi şüphesiz Lema ağladığında onun gözyaşını silecek kimsenin olmamasıydı. O da kendince bir çözüm bulmuş olmalıydı.

"Yankı olmasa intihar ederdim dedi. Kim bilir neler yaşadı?" Berge yutkunmadan edemedi. Düşüncesi bile canını öylesine sıkıyordu ki birisi sanki kalbini avuçluyor gibiydi.

Lema kıpırdanmaya ve mırıldanmaya başladığında herkes öne atıldı. "Uyanıyor mu?"dedi Akel hızla. Agâh bey başını iki yana salladı.

"Uykusunda konuşuyor. Çok etkilenmiş olmalı." Agâh bey hepsini susturduğunda Lema'nın kurduğu cümle net bir şekilde duyulmuştu.

"Sizi üzmek istememiştim."

Agâh bey sessizce ağlamaya başladığında koskoca Agâh Akarcalı son günlerde hiç ağlamadığı kadar ağlamıştı. Kızını uyandırmaktan korkar gibi saçlarını hafifçe okşamaya başladığında Lema'nın mırıltıları son bulmuştu.

"Canım kızım benim. Ne kadar da küçüksün. Nasıl baş ettin onca şeyle tek başına?"

Oğulları da bu acı dolu sahneye tanık olurken hiçbiri de diyecek bir cümle bulamadı. "Affet beni Eva'm. Kızımıza sahip çıkamadım." Birkaç dakika sonra Agâh bey kendine gelirken ağlaması tamamen son bulmuştu. Şimdi hissettiği ise bastırmakta zorlandığı bir öfkeydi.

"Lema'nın o yetimhanede neler yaşadığını öğrenin."

Oğulları büyük bir kararlılıkla bu emre itaat etti. Akarcalıların en hassas noktasına dokunmuşlardı ve bunun sonuçları herkes için çok ağır olacaktı.

"En önemlisi Lema'yı o hastane de bize öldü diye gösteren kişinin arkasında kim var öğrenin. Her yeri didik didik edin. Gerekirse her taşın altına bakın ama bana onun kim olduğunu bulun."

Bulundukları araçtan öylesine karanlık bir enerji yükseliyordu ki yanlarından geçen arabaların bir anlık direksiyon kontrolünü kaybettiklerinden bihaberlerdi.

"Onlara bunun bedelini öylesine ağır ödeteceğim ki her gün doğduklarına lanet edecekler. Onların leşini tüm Dünya'nın önüne atacağım ki herkese ibret olsun."

Akarcalılar o andan sonra sahip olduğu bütün merhameti en gerilerde bıraktı. Bunun esintileri tüm Dünya da hissedilecek, bir Akarcalı'nın öfkesi en derinden görülecekti.

"Şimdi yakıp yıkma zamanıdır oğullarım. Yerle bir edin! Bu zavallılara gücümüzü hatırlatma zamanı gelmiş de geçiyor belli ki. Herkesin aklına kazıyın ki bir daha asla unutamasınlar."

Pars sözü babasından aldı. "Şüphen olmasın baba. Bunun bedeli ödenecek. Bizden alınanı, her şeyleriyle ödeyecekler. Tanrı şahidim olsun ki bunun peşini bırakmayacağım."

Agâh bey, oğullarına baktığında hepsinin bomboş bakan gözlerinin masumca uyuyan kızında olduğunu gördü.

"Ne de olsa adaleti bizler sağlarız. Terazinin dengesi çok bozuldu baba! Öylesine bozuldu ki bunları yapanların canları alınmadan düzelmeyecek. Araf da gezinmenin tehlikelerini öğreteceğim onlara. Sana söz veriyorum baba, " dedi Pars büyük bir nefretle.

"Taş üstünde taş bırakmayacağım!"

O günden sonra Akarcalılar tüm dünyaya adamlarını saldı. Öfkeleri bir söylenti haline gelip dilden dile dolaşırken onlara engel olanlar büyük bir gazaba uğrayacaklardı.

Herkes onların varlığını bilmeli, iliklerine kadar hissetmeliydi.

Çünkü bu Dünya tanrıların sahnesiydi.

En gözde oyuncuları ise Akarcalılardı.

♠️


BÖLÜM SONU.

BÖLÜMÜ BEĞENDİNİZ Mİ?

Lema'nın gücüyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

En sevdiğiniz güç hangisi oldu?

Lema'ya üzülenler🥺🥺

(Üçüzler)

Voteleri unutmayın. Bir sonraki bölüm de görüşmek üzere ❤️



Continue Reading

You'll Also Like

124K 8.9K 25
Kızının varlığından bile haberdar olmayan iki baba ve babasının kim olduğunu bilmeyen bir kız.
513K 30.8K 32
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋 Herşey kurgu gerçek hayatla bağlantısı yoktur.
383K 22.3K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
73.2K 6.8K 32
Gerçek ailem kurgusu!!! Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız k...