BADE +18

By jeyinep

1.3M 36.7K 15.3K

Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan... More

TANITIM
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Alıntı
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Alıntı
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Alıntı
Bölüm 20
Alıntı
Bölüm 21
Bölüm 22
Alıntı
Bölüm 23
Alıntı
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Alıntı
Bölüm 28
Alıntı
Bölüm 29
Alıntı
Bölüm 30
Alıntı
Bölüm 31
Bölüm 32
Alıntı
Bölüm 33
Alıntı
Bölüm 34
Bölüm 35
Alıntı
Bölüm 36
Bölüm 37
Alıntı
Bölüm 38
Alıntı
Bölüm 39 [1]
Bölüm 39 [2]
Bölüm 40
Alıntı
Bölüm 41
Alıntı
Bölüm 42
Alıntı
Bölüm 43
Bölüm 44 |Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3

Bölüm 27

15.4K 482 159
By jeyinep

Birkaç Hafta Sonra

Yataktan düne göre dinç kalkan Mihriban, üstünden aldığı serum kokusuna daha fazla tahammül edemiyordu.

Yarası dinmişti. Dikişler bile zamanla yerli yerine otururken artık yeniden duş almak istiyordu. Çünkü acilen halletmesi gereken durumlar vardı. Görüşmesi gereken insanlar.

Yatağından dikkatlice kalktı ve özel banyosuna yürüdü. Gençliğinde türlü türlü makyajlar yaptığı simasını inceledi parlak aynada. Düşündü. Yıllar neden bu denli acımasız davranmıştı ona? Tekrar düşündü. Kocasını kaybettikten sonra bir daha toparlayamamıştı kendisini.. Kabullendi. İçinden geçirdiği cümlesini sesli dile getirdi; "Keşke geri gelsen Mehmet.." dedi çenesi titremeye başlarken. "Yolumu, izimi kaybettiğim zaman bana ışık olurdun. Alnımdan öper, hatunum derdin. Yine gelsen, öpsen.. Olmaz mı?"

Olmazdı. Olmayacaktı.

Omuzları yorgunlukla çöktüğü zaman odasının tıklanan kapısını duydu. Muhtemelen yardımcısı gelmiştir diye düşündü. Banyodan çıktı.

Yanılmıştı.

"Anne?" dedi, Batuhan normal şekilde. "Ayaklanmışsın. Dinlendin mi güzel şekilde?" Batuhan gülümsedi ve annesinin saçlarını düzeltti. Aynı karısı Aden gibi düz ipeksi saçları vardı annesinin. Yer yer beyazlardı ama, olsundu. Güzellerdi.

"Duş almak istedim oğlum." dedi Mihriban. "Gitmem gereken bir yer var."

"Nereye?" dedi merakla Batuhan. "Sen al duşunu, nereye istersen götürürüm ben seni anne."

"Yok." dedi Mihriban acele şekilde.

"Neden?" dedi Batuhan merakla.

"Mezarlığa gideceğim." diyerek cevap verdi Mihriban. "Tek olmak istiyorum."

Omuzları çöktü Batuhan'ın. Yine öz olmayan babasına üzülmüştü. Gerçi karşısındaki kimdi ki? Farksız mıydı? Yine de anne demekten dili vazgeçemiyordu. Zaten dili vazgeçse, yüreği konuşuyordu.

"Anladım." dedi ve boğazını temizledi Batuhan. "Çıkayım ben o hâlde.. Gitmeden görüşürüz."

Mihriban yorgunca başını salladı ve aynı donuk halleriyle banyosuna yöneldi.

&

Bandajlarına dikkat ederek duş alan Mihriban, üzerine en sade kıyafetlerini giydi. Omzuna da mezarlıkta örtmek için siyah şalını aldı.

Odasından çıkıp merdivenleri dikkatle indi ve salona girdi. Batuhan hâlâ buradaydı. Ayaklandı.

"Gitmemişsin oğlum." dedi Mihriban hafif gülümseyerek. "Beklemeseydin."

"Ne olacak anne." dedi Batuhan. "Gitmeden görüşürüz demiştim, hem çok beklemedim ki, ne olacak?"

Mihriban yeniden gülümsedi ve beni başını salladı. Elini uzatıp oğlunun saçlarını okşadı.

"İyi o hâlde çıkalım mı?"

"Ben götürsem seni?" dedi Batuhan kapıya yürürken. "Uzun zamandır ben de gitmedim mezarlığa."

Kısa sürede düşünüp karar verdi Mihriban.

"İyi o hâlde tamam."

&

Mezar başındaki duasını bitiren Mihriban usulca elindeki Yasin i Şerifi kapattı. Kitabı kollarıyla sarıp gözlerini yumdu. Usulca dua etti yeniden, yıllardır olduğu gibi.

Ardından gözlerini açıp mezar taşını okşadı. Yetmedi, doyamadı.. Eğilip buz gibi taşı öptü, sevdi. Kocasının kokusunu, sıcak göğsünü bir avuç topraktan dilendi. Gözleri yeniden yaşamaya durmuştu ki, Batuhan konuştu. Belki de olmadık yerde, en doğru konuyu açmıştı.

"Biz neden böyleyiz?" dedi gözleri babasının mezarındayken. "Neden paramparça?"

Mihriban başını oğluna çevirdi. "O nasıl söz?" dedi hayretle. "Babam gitti belki ama biz hep bir aradayız oğl-"

"Oğlum.." diyerek lafını kesti Batuhan annesinin. "Öz mü? Değil mi?"

Mihriban donup kalırken yutkundu. Başındaki şalını bir kısmını elinde tutup gözlerini sildi.

"O ne demek?" dedi kaşları çatılırken. "Öz oğlumsun sen benim."

"Değilim." dedi Batuhan ısrarla. "Yalan söyleme."

Konuşmadı Mihriban. Ölümün eşiğinde ettiği laflar geldi hatırına. Hatırlıyordu Batuhan. Unutmamıştı.

"Yetimhaneden falan mı aldınız beni?" dedi Batuhan sakin ama bir o kadar da sert sesiyle. "Kimim kimsem yok mu?"

"Var. Ben, abin, eşin ve baban bak bu toprağın altındaki adam.. Kimin de kimsen de biziz."

"Değilsiniz." diyerek kırmızı gözleriyle annesine baktı Batuhan. Geri adım atmak istemiyordu.

"Abimle paylaştım ben bu konuyu. Ben öz değilim. Kan bağımız yok. Üstelik abim de bu konudan haberdar. Ben halledeceğim dedi çıt çıkmadı. Konuşmadınız mı?"

"Abin önceden de biliyordu. Şüpheleri olmuş, konuşmuştuk."

Alaycı şekilde güldü Batuhan. "Ne güzel. Ne kadar ayakta uyuttunuz beni?"

"Oğlum.." diyerek Batuhan'a yaklaştı Mihriban. "Gel bunları evimizde konuşalım. Babanın mezarı başında olmaz."

"Sen demiyor muydun; ne olursa olsun ölüler sizi duyar, hisseder diye. Bırak duysun babam sesimizi, benim ne denli kırgın olduğumu, üzgün olduğumu hissetsin."

Üstelemedi Mihriban.

"Bana her şeyi anlatır mısın anne?" dedi Batuhan. Cümlenin sonundaki kelimeye vurgu yapmıştı özellikle. Karşısındaki kadının gözlerine bakıyordu açlıkla.

Mihriban yemin etmişti kendi içinde. Asla gerçekleri anlatıp, gece gündüz etmeden, yemeyip yedirdiği, giymeyip giydirdiği pırlanta gibi evladını kaybetmek istemiyordu. En yakın dostuna başvurdu yine; Yalan.

"Seni doğuran kadın öldü." dedi bir çırpıda. Batuhan'ın duruşu değişti. "Biz de seni alıp büyüttük. Bu kadar."

Batuhan duyduğu cümlenin basitliği ile güldü. Hatta uzunca gülüp eliyle saçlarını çekiştirdi.

"Yalana bak" dedi gülerken. "Kameralar nerede Mihriban Sultan?"

"Doğru bu." dedi Mihriban üstelemeden.

"Peki babam kim?" dedi Batuhan alayla. "Dur tahmin edeyim. Alkoliğin tekiydi.. ya da dur dur bu daha iyi olur, anneme çok aşıktı, ben doğunca annem öldü diye sevmedi attı beni bir kenara. Nasıl? Güzel hikaye değil mi?"

"Batuhan." dedi Mihriban uyarır şekilde.

"Doğruları istiyorum." dedi Batuhan sert şekilde. "Yoksa ben doğrulara kendim ulaşırım."

Mihriban korkuyla yutkundu. Elini güç almak ister gibi kocasının mezar taşına doydu. Tek kelime etmedi.

Batuhan annesinden duymak istediği hiçbir şeyi duyamayınca başını salladı. Ceketinin cebinden telefonunu çıkarttı ve şoför istedi. Ardından annesine baktı.

"İsterdim ki bana sen söyle, senden öğreneyim. Ama bana çare bırakmadın. Eğer olurda işin sonu gerçekten kötü biterse. Sana sütünü helal etmekten başka hiçbir hak düşmez. Haberin olsun."

"Oğl-"

Batuhan, "Eyvallah." dedi ve mezarlığın çıkışına yürümeye başladı.

&

"Yavrum bak bu içecek çok güzel. İstersen bundan alalım?"

Çağatay, Bade'ye içecek önerirken, Bade'nin yaptığı tek şey kasadan Çağatay'ı kelimenin tam anlamıyla yiyip bitiren kıza ölümcül bakışlar atmaktı.

Behsat bugün geliyordu memleketinden. Çağatay onu tek almaya gitmek istemediği için Bade de onunla gelmişti. Ama şuan Bade bir tık çıldırmak üzereydi..

"Yavrum duymuyor musun?" dedi Çağatay eliyle Bade'nin koluna dokunurken.

"Ha?" dedi Bade daldığı yerden bakışlarını çekerken. Çağatay'ın dolaptan aldığı içeceklere baktı. Ardından kasaya. Oradaki kadın fark edildiğini anlayınca başka yere bakmaya başlamıştı.

"Ben limonlu sevmem ya." dedi Bade geçiştirir gibi. "Çıksak mı buradan?"

"Bir şey mi oldu?" dedi Çağatay tek kaşını kaldırarak. Ardından Bade'yi iyice kendine çekip başının üzerinden öptü. Gözleri etrafı taradı. "Moodun düştü?"

Bade derin bir nefes alıp verdi. "Kasada duran saygıdeğmez hemcinsim beni ayar etti. Buraya bakıp duruyor."

Çağatay dudaklarını birbirine bastırdı ve kasada duran kadına tamamen sırtını döndü. Bade'nin yüzünü avuçladı.

"Saygıdeğmez mi?"

Bade oflayarak yüzünü geri çekti. Çağatay gülmeye başladı.

"Gülme şöyle hayran verici şekilde. Sana bakıyor hâlâ. Bak Çağatay içimdeki mafya çıkıcak şimdi. Gidelim burdan."

Çağatay ellerini teslimiyetle yukarı kaldırdı. "Peki. Tamam yavrum sakin.."

Bade çatık kaşlarıyla. "Hadi." dedi ve Çağatay elindeki içecekleri yerine koydu. Bade'ye döner dönmez elinin sıkı sıkı kavranmasıyla sırıttı.

Bade Çağatay'ı çekiştire çekiştire orada çıkarttı.

Bekleme alanının oraya geçerken Bade ofladı. Gelen gideni gördükleri güzel bir yere geçtiklerinde oturdular. Çağatay rahat etmek için cebinden telefonunu çıkarttı. Bade başını onun kaslı koluna yasladı.

"Saat kaç?" dedi Bade.

"Dört." diyerek yanıtladı onu Çağatay. "Gelir yarım saate rötarlı gelecek zaten."

Bade "Anladım." dedi ve Çağatay'ın koluna daha da sarıldı.

"Telefonunu versene."

Çağatay, "Al yavrum." diyerek uzattı.

Parmak izini okutup kilidi açan Bade gülümsedi. Bunu da Çağatay istemişti. Aslında saçma, belki de çocuksu bir şeydi ama Bade'nin hoşuna gitmişti işte..

"Batuhan yazmış." dedi Bade kameraya girerken. "Cevap neden vermedin?"

"Behsat gelsin yanıma gidicektim, ondan yazmadım."

"Haber etseydin."

"Biliyor Behsat'ın geleceğini."

"Pekala." dedi ve dikkatini kameraya verdi Bade. Saçma sapan türlü türlü fotoğraflar çekti.

Çağatay, "Yüzümüz gözüksün güzelim biraz da." dedi ve kamerayı eline aldı. Geniş açıyla fotoğraf çekmeye başladı. Bade'nin hiç poz vermesini beklemeden paldır küldür tuşa basıyordu.

"Ya Çağatay sil onu! Çok kötü çıktım."

"Hadi oradan!" diyerek güldü Çağatay. "Ben böyle güzellik görmedim."

"Abartma, yalancı."

"Yeminle kız." dedi Çağatay gülerek. Bade'yi de güldürmeyi başarmıştı. Ama Bade ısrar ediyordu.

"Ama sil onu lütfen. Doğru düzgün çekilelim."

"Yavrum telefonumda kim ne görecek? Hem.." dedi ve ses tonunu sadece Bade'nin duyabileceği kadar alçalttı. "Ben daha ne fotoğraflarını çekeceğim senin.. Hiç itiraz etme."

Gözleri şoklar büyüyen Bade başını Çağatay'ın kolundan ayırdı. Sertçe vurdu omzuna.

"Pis. Nasıl laf öyle? Ayıp!"

Çağatay, "Ayıpmış hah!" dedi ve çektikleri fotoğraflarda göz gezdirmeye başladı. Saniye geçmedi ki Bade yeniden onun koluna yanaşıp fotoğraflara bakmaya çalışıyordu..

&

"Ne kadar kaldı?" dedi Bade mayışmış sesiyle. "Uyuyacağım az kaldı."

Çağatay derince ofladı. "Vallaha anlamadım ki yavrum. Yarım saatine de geçti yani."

Bade etrafa bakarken, elinde siyah valizi ile yürüyen Behsat'ı görünce alkış yapıp yerinden kalktı. "Geldi, geldi. Çağatay orada."

Çağatay göz devirdi. "Hele şükür anasını satayım!"

Bade sahte bir kızgınlıkla baktı Çağatay'a, ardından onları fark edip yaklaşan Behsat'a döndü.

"Abi ne zahmet ettiniz gelirdim kendim." dedi Behsat mahçup şekilde.

"Zahmet yok, ben istedim." dedi Bade. Hemen lafa atlamıştı. Bir kardeş edasıyla sarıldı Behsat'a "Hoş geldin!" dedi mutlulukla. "Ne uzun zaman oldu öyle."

"Hoş buldum." dedi Behsat gülümseyerek. "Oldu biraz, gerekliydi." Abisine yöneldi. Ona da sarıldı. Behsat'ı kucaklayan Çağatay onun kulağına doğru sessizce konuştu sarılırken. "Aferin toparlamışsın, adam ol." Behsat gülerek ayrıldı abisinin kollarından. Ardından küçük sohbetlerle havaalanından çıktılar.

Arabaya bindikleri zaman Behsat yüzünü sıvazladı sert şekilde. Yorgun görünüyordu. Belki uykusuz..

"Uykun var değil mi?" dedi Bade Behsat'a istinaden. Behsat başını salladı. "Uçakta uyuyamadım. On koltukta bebeğiyle beraber bir kadın vardı. Bebek sürekli ağladı yolculuk boyunca. Huysuzdu."

Bade, "Kötü olmuş.." dedi ve kemerini taktı. Çağatay kontağı çevirip arabayı çalıştırdı.

"Annenler falan nasıldı?" dedi ilgiyle. "Var mı sıkıntı onlarda. Görüşmedim ben de uzun süredir."

"Elhamdülillah sorun yok abi. Her şey yolunda. Ben onları hiçbir şeyden eksik bırakmıyorum. Bir de."

"Bir de?"

"Taşınacaklar abi."

"Buralara mı?"

Behsat başını salladı. "Köyde dönen dedikodular boyu geçmiş. Annem yani.. Teyzem eniştem kuzenlerim, çok rahatsız oluyorlar."

"O kadın ve ailesi yapıyor değil mi?"

"Sözde ben mahvetmişim her şeyi. Bilirsin bir de köy küçük. Biri nefes alsa diğeri duyar."

"Çağatay sert bakışlarıyla, "Anladım." dedi ve önüne döndü. Behsat'ın ailesine en iyi daireyi ayarlayıp, en iyi şartları sağlayacaktı şüphesiz.

"Bizim dairelerden birine yerleştir aileni." dedi hemen. "Başımın üstünde yerleri var."

"Eyvallah abi ama biz bir yer tutardı-"

"Behsat.."

"Tamam abi."

Bade kahkaha attı.

&

Çağatay önce Bade ve Behsat sohbet ederek arkadan yürüyordu. Eve geçmişlerdir hemen, Behsat dinlenmek istiyordu. Behsat kendi dairesine geçerken, Bade ile eve girdiler. Bade üstündeki ceketi çıkarıp elinde tuttu.

"Acıktım." dedi Çağatay'a bakarken. "Çok güzel kokular geliyor, ne yaptı acaba Petek Sultan."

Çağatay'ın telefonu çaldı. Telefonu eline alıp sessizce aldı. Bade'ye baktı. Yanağından öptü.

"Döktürmüştür. Sen geç ben şuna bakıp geleyim yavrum."

Bade başını salladı ve gülümseyerek mutfağa geçti. Çağatay telefonu açtı. Zaten gördüğü isimle sinirleri hoplamıştı.

"Söyle." dedi sert sesiyle.

"Batuhan geldi." dedi Doktor Aslan endişeyle. "Sekreterin şimdi söyledi, onun burada ne işi var Çağatay?"

Çağatay endişeyle kıpırdandı. "Alma sakın odana." dedi sert sesiyle. "Geliyorum kapat." Aslan ikiletmeden telefonu kapattı.

Peşine düşmüştü işte.. Kendi neyse Batuhan da oydu. Bade ile olan bağını öğrenmemeliydi. Öğrenmeliydi ama işte.. Şimdi değildi.

"Öğrenme sakın.." dedi ve saçlarını karıştırdı.

"Neyi öğrenme?" dedi Bade masum şekilde. "Zeytinyağlı taze fasulye yapmış Petek Sultan.. Enfes kokuyor.. Gelsene yiyeyim beraber?"

"Şirkete geçmem lazım." dedi Çağatay ayaküstü kırk yalan atarak. "Bir toplantı.. toplantıya girmem gerek."

"Hadi ya." dedi Bade dudak büzerek. "Kaç gelirsin, yemek için bekleyeyim seni."

"Yok yavrum uzun sürer" dedi Çağatay. Bade'nin yüzünü avuçlayıp burnundan öptü. "Sen yemeğini ye, bekleme beni. Ben şirkette yerim bir şeyler."

"Nasıl istersen.." dedi Bade kedi uysallığıyla. "Kendine dikkat et."

"Ederim." dedi Çağatay gülümseyerek. Bade parmak ucuna kalkıp onu dudağının kenarından öptü. "Seni seviyorum." dedi tatlı şekilde. İçi gitti Çağatay'ın. "Ben de seni seviyorum." dedi ve evden ayrıldı.

&

Çağatay evden ayrılır ayrılmaz Aslan'ın çalıştığı hastaneye gelmişti. Hızla asansörü boşverip merdivenlere yöneldi ve odaya çıktı. Kapıyı tıklayıp içeri girdiğinde karşısında Batuhan'ı gördü. Aslan resmen ecel terleri döküyordu.

"Hah." dedi Batuhan. "Gel abi, Aslan bey benim şu doğum yılında ne oldu bitti ondan bahsedecekti. Halledeceğim demiştin ama ses çıkmadı senden. Öğrenelim şimdi."

Çağatay Aslan'a sen bittin şekilde bakarak karşı koltuğa geçti. Batuhan'a baktı.

"Batuhan haberim olsaydı keşke benim. Böyle hoş olmadı."

"Hoş oldu ya da olmadı. Öğrenmek istiyorum abi. Belki ailem şuan kötü durumda ve benden yardım istiyor. Doğrulara ihtiyacım var."

Çağatay'ın alnını kağıdı ve yandan Aslan'a baktı. Aslan sanki ikaz edilmiş gibi gözlerini yumdu. Batuhan konuştu.

"Hadi oku şu dosyaları göster." dedi sabırsız şekilde.

Aslan başını salladı. "Sizin doğduğunuz yıl da bir sürü bebek dünyaya geldi. Yalnız biz sadece güne baktığımız zaman iki kadın var o gün doğum yapan. Biri anneniz Mihriban hanım, diğeri ise,"

Çağatay'ın çenesi seyirdi. Aslan boğazını temizledi.

"Diğeri ise Canan adında bir kadın."

Çağatay belli etmeden derin bir nefes alıp verdi. Aslan konuşmaya devam etti. Batuhan duruşunu dikleştirdi.

"O kadın annem olabilir mi?"

Aslan hayır der gibi başını iki yana salladı. "O kadın meslektaşımın kuzeni. Böyle bir durum söz konusu değil."

"Ee?" dedi Batuhan gülerek. "Yumurtadan mı çıktım, leylekler mi getirdi beni ne oldu? Ailem kim benim?"

Aslan derin bir nefes alıp verdi. Batuhan'a doğru bir kağıt uzattı. "Yetimhaneden alındınız siz Batuhan Bey. Buyurun belgeler."

Çağatay çatık kaşlarıyla kapıda bakmaya çalıştı. Batuhan kağıdı eline alınca Aslan'a baktı. Aslan sorun yok der gibi bakıyordu.

"Annem babam bilinmiyor.." dedi Batuhan kırık bir ses tonuyla. "Bunca zaman resmen hakkım olmayan bir hayatı yaşadım.. Belki de, belki de daha başka bir yaşamım olabilirdi."

Kimse bir şey diyemedi.

"Bırak o kağıdı." dedi Çağatay. Kardeşine baktı. "Sen benim kardeşimsin. Kan bağı ne kadar mühim? Artık bu durumu eşeleyip üzme kendini, yıpratma."

Batuhan kağıdı elinde buruşturup masaya koydu. Yüzünü sertçe sıvazladı. "Anlam veremiyorum."

Çağatay ayaklandı. "Haydi kalk seni evine bırakayım. Aden'i tek mi bıraktın?"

Batuhan yavaşça oturduğu yerden kalktı. "Bakıcı kadın var sıkıntı yok."

Çağatay başını sallayıp Aslan'a baktı. "Teşekkürler her şey için. İyi günler Aslan Bey."

Aslan korkuyla başını salladı ama gülümsedi. Batuhan'a da selam verdikten sonra onlar odadan çıktılar.

&

Kardeşinin evine kadar gelen Çağatay, kardeşinin bu hâli üzerine eve kadar girdi. Onları kapıda Aden karşıladı. "Hoş geldiniz." dedi güzel bir şekilde gülümseyerek. "Tam da sofra kurmuştum. Kalır mısın Çağatay?"

Çağatay tebessüm etti. "Bade bekliyor aslında, başka zaman beraber yeriz."

Aden sen bilirsin der gibi başını salladı. Batuhan ceketini çıkardıktan sonra abisine döndü. Çağatay onun omzunu sıktı. Batuhan derince nefeslenip başını salladı. Bu karına bir şey belli etme demekti.

"Görüşürüz şirkette." dedi Çağatay. Batuhan yeniden başını salladı. Karısının beline sardı bir kolunu. "Görüşürüz.. abi."

Çağatay Aden'e bakıp görüşürüz dedikten sonra evden ayrıldı.

Bu işlerle ne yapması gerektiğini asla kestiremiyordu..

***

Bu Part 1 fazla uzun olunca iki bölüme yaymak istedim. Part 2 yakında gelir.

Sınır: 210 Oy 100 Yorum

Görüşürüz bebişlerim 🤍💍

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 36.1K 34
"Neden getirdin beni buraya?" Gitmek istedim. Arkamı dönüp ilerleyeceğim sırada eliyle bileğimi tuttu. "Yürü." Emir veren sesine rağmen o an bile de...
1.1M 17.8K 43
17.YAŞIMA HİTABEN, İnsanlara güvenini kaybetmiş, delirmemek için çabalayan, hayata tutunmaya çalışan genç kız adına... ... ⚠️Kimse kitap içinde ahlak...
1.1K 293 12
Başlama tarihi:21/01/2023 Bitiş tarihi: İletişim bilgisi: @luciferrr6w
1.3M 53.5K 33
"Bana bakıcılık yapmaktan vazgeç ben senin bakıcılık yaptığın çocuk değil karınım " dediğimde sinirle , bakışları tekrar beni bulmuştu. Yüzünde memnu...