KARA MURAT(+18) | Mahalle Ser...

By bu_yazar

1M 30.3K 4.2K

Mahallenin yaptığı yardımları ile dilinden düşmeyen, bütün kızların deli divane olup peşinden koştuğu, ağırba... More

Giriş
1.bölüm."KAZA"
2.bölüm."ZİHNİMDE SEN"
4.bölüm. "KARA MURAT"
5.bölüm."TEBESSÜM"
6.bölüm."DÜĞÜN"
7.bölüm."NAZLI GÜZEL"
8.bölüm."İLK TEMAS"
9.bölüm."YAVRUM"
10.bölüm."KIRGINLIK TOHUMU"
11.bölüm."BENİMLE EVLEN"
12. bölüm."KARASU AİLESİ"
13.bölüm."GÖZLER YALAN SÖYLEMEZ"
ÖNEMLİ DUYURU!
14.bölüm."KORKUNUN ESİRİ"
15.bölüm."DERİN ÖPÜCÜK"
16.bölüm."KABUS"
17.bölüm."ARZUNUN GÖLGESİ"
18.bölüm."ÇARESİZLİK SENFONİSİ"
19. bölüm."KARADENİZİN DESTANI"
20. bölüm."ACI VE MUTLU"
I KİTABIN SONU: 21.bölüm."MUTSUZ SON"
OKURLARIM;
22.bölüm."SAKLANILAN GERÇEK"
23.bölüm."AİLE"
24. bölüm."KARAZİLİ"
25.bölüm."KAN VE YARA"
26.bölüm."SÜRPRİZ"
27.bölüm."NİKAH"
28.bölüm."ATEŞLE BARUT"

3.bölüm."KALBİM VE SEN"

44.2K 1.2K 174
By bu_yazar

Helüüüü! Ben geldim! Naber? Nasıl gidiyor hayat? Durun tahmin edeyim gitmiyor... Çünkü ben yoktum! Heheheh şaka şaka...

Sizi çok özledim! Hasretinize dayanamadım, geldim. Sizde beni özlemişsinizdir umarım... 😁

Yeni bölüm sizlerle. Oy atıp, yorum yapmayı unutmayın.

Yazarınız sizi seviyor...🤍🦋

3.bölüm."Kalbim ve Sen"

"Kalbime söz geçirebilir misin?"


Yatağın içinde o yana bu yana dönüp duruyordum. Az önce deli gibi uyumak isterken, şimdi bir milim bile uykum kalmamıştı. Yatağımdan doğrulup yastığımı yatak başlığına yasladım. Öylesine yatakta oturmuş boş gözlerle karşımdaki cansız, nemli duvarı izliyordum.

Yarın yine Gülsüm teyzeye yardım etmek adından evden çıkıp üniversiteye gidecektim ve ondan sonra hastaneye uğramam gerekecekti. Her zaman bu yalanı söylediğimde kalbimi küçükte olsa bir korku kaplasa bile yinede üniversitemi tamamlamak için elimden geleni yapıyordum.

Babam hâlâ gelmemişti. Zaten gelmesini umursamıyorum. Yine muhtemelen bir yerlerde sızıp kalmıştı. Aklım annemdeydi. Acaba rahat uyuya bilmiş miydi? Bana bir sorun olmadığını belirtmişti ama canının yandığını biliyordum. Yıllardır çektiğimiz acılara rağmen hâlâ üzerine gelmeye devam edenleri var. Bunlar ne kadar canımı sıksa da en azından küçük olmadığımı ve annemi koruya bildiğimi kendime hatırlatıyorum. Ablam evden ayrıldıktan sonra annem, babam ve ben kaldık. Her geçen gün daha da azap dolu geçse de en azından geceleri rahat uyuya biliyorduk. Ki bu eskiden böyle değildi...

Saat sabahın 4'dü. Gözlerim uyku diye bağırırken, canım hiç uyumak istemiyordu. Yatakta daha fazla oturmak istememiştim. Yerimden kalktım ve odamdaki giyinme dolabına doğru ilerledim. Üzerimde bugünkü elbiselerim duruyordu. Dolaptan siyah kalın hırkamı aldım. Dışarı çıkıp bir az hava almak istiyordum. Zaten iki saat sonra evden ayrılacaktım.

Kapıyı yavaş bir biçimde açıp koridora baktım. Annem ve babamın odasının kapısı kapalıydı. Annem derin uyuyan biriydi. Top atsalar uyanmazdı. O yüzden rahatça geze bilirdim. Babam onun aksine bir tık sesine bile hemen uyanırdı. Evde olmadığı için yine rahattım. Dış kapıya ilerleyip ayakkabı dolabından botlarımı alıp ayağıma geçirdim.

Her şeyimle hazırdım artık. Bir tek kapıyı açıp dışarı çıkmam kalmıştı. Şu an kapıyı açtığımda babamla karşı karşıya gelsem ne yapardı? Eminim ki, son duamı etmem için bir saniyelik fırsat vere bilirdi.

Kapı kulupunu sessice aşağıya doğru çektim. Dışarıda esen ılık rüzgar kapıyı açtığım an eve doluştu. Dışarısı güzel bir akşam havasına sahipti. Ama bu havayı solumak imkansızdı. Çünkü bir kadın gecenin bu güzel havasını ciğerlerine solamazdı. Neden? Çünkü biz kadındık! İşte olay bu boş mazeretten ibaretti.

Sonunda evden ayrılmıştım. Mahalle sessiz ve sakindi. Sokakta sadece iki köpek duvarın kenarına kıvrılmış etrafı boş boş izliyorlardı. Eski tahta kapını aralayıp tamamen sokağa attım kendimi. Sokağın ortasında durmuş, kollarımı önümde bağlamıştım. Bir yanım eve dön diye isyan ederken, bir yanım yürümemi talep ediyordu.

Diğer sesime uyup yürümeye koyuldum. Az önce ılık esen rüzgar şimdi serinleşmişti. Serin esen mey tenimi okşadıkça rahatlamamı sağlıyordu. Ağır ağır yürüyerek basamaklarda adımlarımı bırakıyordum. Yaşadığım bu mahalle geniş bir araziyi kapsıyordu. Büyük olmasına rağmen her kes bir birini tanırdı. Burada yaşayanların çoğu Karadenizli ya da Adıyamanlıydı. Tabi bazı ülkede yaşayan Suriyelilerde burada yaşamaktaydı.

Doğulduğumdan beri buradaydık. Sadece okula gittiğimde bu mahalleden çıkma şansım oluyordu. Babam izin vermediği için dışarı bir kez bile olsun ne ablam, ne de ben adım atmamıştık. Eğer atsaydık, başımız büyük bir derde girmişti.

Burada yaşayan insanlar çok samimi ve saygılı insanlardı. Evet aralarında bazı kötü ve her şeyi laf söz eden insanlarda vardı ama yinede insanların şahsi hayatlarına karışma gibi bir lüksleri yoktu. Az önce babamın beni sokağın ortasında dövmesi gibi... Hiç kimse gıkını bile çıkartmazdı.

Mahallenin boş olması ve beni bu saatte hiç kimsenin görmemesi beni mutlu etmişti. Aksi takdirde görenlerin ne düşüneceğini çok iyi biliyorum. Şu an öyle bir durumdaydım ki, babam bile karşıma çıksa yoluma devam eder, görmezlikten gelirdim. Sahiden mi? Tabi şimdi o durum farklı... Aman! Neyse ne işte... Tadımı kaçırma iç ses!

Boş olan mahallede serbestçe yürümeye devam ederken kafamı sert ve iri bir şeye çarptım. Kafam yarılacaktı sanki... Abartma be Gül! "Ne oluyor ya?!" Diye inledim elimi başıma götürerek. Kapadığım gözlerimi açıp önüme baktığımda gerçekten karşımda iri bir bedene sahip biri vardı.

Bir kaç saniye gözümü alamadığım bedeni incelemeyi bırakıp kafamı kaldırdığımda karşımdaki kişiyi görünce az önce "ne oluyor ya?!" Dediğim dilimi yutmuştum. Gerçekten mi? Gecenin bir yarısı bu adamın burada ne işi vardı? Bir de mahallenin AĞIR ABİ'si! Hapı yuttun, Gül!

Evet. Kara Murat şu an karşımdaydı. Bundan saatler önce beni arabası ile ezen adam. Arabanın üzerine sen atladın Gül! Ufak bir parantez açmak gerekiyor... Sonuçta arabaya değdim mi? Değdim! Demek ki beni vurdu...

"Ne yapıyorsun sen burada?" Sorgulayıcı kara gözleri üzerimdeydi. Öyle bakıyordu ki, bir an ben bile burada ne yaptığımı sorgulamaya başladım.

"Şey... Ben... Eeee..." Panik atağım var ama benim! Bir anda neden soruyor ki?

"Gecenin bir yarısı dışarıda ne arıyorsun sen, küçük hanım?" En son söylediği söz beni şaşıya çevirmişti.

"Küçük hanım mı?" Gözlerimi kısıp "ciddi misin sen ya?" Der gibi adamın gözlerinin içine bakıyordum. "Ben küçük falan değilim!"

"Ben küçüksün diyorsam, küçüksün demek oluyor, küçük hanım." Belli etmesede dudaklarının kenara kıvrıldığını ve yüzüme küçükte olsa gülümsediğini gördüm.

"Ukala şey!" Dedim bu sefer kaşlarımı çatarak.

"Ne dedin sen?" Bir adım atarak aramızdaki mesafenin yarısını kapattı. "Bir daha tekrar etsene!" Bir anda üzerime doğru gelmesi beni fazlasıyla germişti.

"Ukala dedim!" Kendi bildiğimi okumama söz olamazdı. Huyum kuruya kuruya bitmiyor işte ne yâpcan?

"Demek ukalayım ben ha?" Bir adım daha atarak aramızdaki mesafeyi hepten kapamıştı. Dudaklarımı dilimle ıslattım. Koca gözlerimle ona bakıyordum. Kara gözleri bir anlık ıslattığım dudaklarıma kaydı. O an bana garip baktığını gördüm. Daha doğrusu, dudaklarıma... Anlam verememiştim bu bakışına.

Ne kadar süre bir birimize baktığımızı bilmiyorum ama bakışlarımı onun üzerinden alamamıştım. Derince yutkundum. Boğazımda bilmediğim bir yumru oluşmuştu. Benden beş altı santim uzundu. Aramızda abartılacak kadar büyük bir boy mesafesi yoktu diyemezdim çünkü kocaman boya sahipti. Boyu boyuma yetmese bile sıcak nefesi rüzgarın yerini almıştı. Bu sefer sıcak nefesi tenimi okşamaya başlamıştı. Ve bu beni rüzgarın etkisinden bile çok etkiliyordu. İçimde garip bir hiss vardı. İlk defa kendimi böyle hissediyordum. Aklımı mı kaybettim acaba?

"Ihım ıhım!" Murat boğazını temizleyerek geri çekildiğinde sanki güzelce uçtuğum gökyüzünden çok güzel bir şekilde yere boylanmıştım. Boşluğa takılmış gibi... Neler olmuştu bir anda? "Benimle doğru konuşur musun, küçük hanım?" Az öncekinden farklı olarak benden bir iki adım uzağımda durmuştu. Bende kendimi toparlayıp bir adım geri gitmiştim. Bakıştığımız dakikalarda aramızda ikimizinde bilmediği bir şeyler olmuştu.

"O zaman sende ukalaca davranma!" Dedim çenemi havaya kaldırarak.

"Bir soru sordum." Dedi ellerini siyah pantolonunun içine sıkıştırarak. "Gecenin bir vakti ne yapıyorsun dışarıda?"

"Hava almak istedim o yüzden de dışarı çıktım. Ne var bunda?" Bir dakika ben ona hesap mı veriyordum? Hem de dışarı çıktığım için ha?! "Bir dakika ya! Ben sana neden hesap veriyorum ki?" Kollarımı hırsla önümde bağlayıp çatık kaşlarımla önünde durdum.

"Bana hesap vermek zorunda değilsin tabi." Dedi sakin bir tınımda.

"Evet, vermek zorunda değilim." Dedim kendimden emin bir sesle. Ama bir dakika az önce beni konuşmam için mecbur etmemiş miydi? "Nasıl ya... Ama sen... Se-" Duyduğum ezan sesi ile sabahın aydınlığına kavuştuğumuzu anladım.

"Eve git. Bir daha dışarıda da tek başına gezme." Dedi emirvâki sesi ile. Bu aşırı canımı sıkmıştı.

"Pardon da..." Dedim sinirden gülerek. "Sen kim oluyorsun da bana emir veriyorsun? İster tek gezerim, ister çift gezerim. Sana ne?"

Ellerini pantolonunun cebinden çıkardı. Sağ eli ile kemerli burnunu hafif sıkarak etrafı incelemeye başladı. Etrafta hâlâ hiç kimse yoktu. Sabah ezanı da hâlen okunmaya devam ediyordu. Etrafın yavaş yavaş aydınlanması beni de rahatsız etmişti. Çünkü annem birazdan uyanacaktı ve beni evde görmese endişelene bilirdi. En kötüsü babamın beni evde bulamaması olurdu. Hayır, hayır! Eve dönmem gerekiyor şu an!

"Neyse ne..." Dedim son kez yüzüne bakarak. Adımlarımı geri çevirip geldiğim yola doğru koyuldum. Hiç bir şey söylememişti. Söylemesini de zaten beklemiyordum. Canımı sıkmıştı. "Gıcık şey! Ukala, pis, pislik ya... Pislik ayı!" Kendi kendime sessice söylenmeye başladım.

Mahallenin köşesinden deli Hamdinin çıktığını gördüğümde yerimde donup kaldım. Sonra hemen deli Hamdiye arkamı dönüp Kara Muratın yanına doğru ilerledim. Deli Hamdi mahallenin delisiydi. Hiç kimse ile anlaşamayan ve sinirli bir deliydi. Mahalleden az insanla konuşurdu. Onlardan birisi de Kara Murattı. Ve benim şu an onun yardımına ihtiyacım vardı. Çünkü Deli Hamdi gördüğü adama sataşmayı pek severdi. Allah kahretsin düştüğüm durumlara bak ya!

"Bu nereden çıktı ya!" En sonunda Murat'ın yanına gelmiş endişeli gözlerle ona bakıyordum. O benim aksime yüzüme sırıtarak bakıyordu. Bir insanın sırıtması bile ciddi ola bilir mi arkadaş?! "Bana yardım et lütfen! Deli Hamdi bırakmaz peşimi şimdi!" Az önce bir sürü laf söylediğim adamdan yardım isteyeceğim aklımın ucuna gelmezdi.

"Demek pislik ha?" Ne ara duydu be onları? "Pislik ayı hemde!" Gözlerini yalandan şaşırmış gibi açıp bana baktı. Şu an benimle oyun oynuyordu Pislik!

"Yok öyle değil o!" Hamdi gittikçe yaklaşmaya devam ediyordu. Yanımıza varmasına az kalmıştı. "Vallaha öyle değil!" Murat hâlâ yalandan açtığı şaşırmış gözlerle beni izliyordu.

"Birde neydi? Gıcık mıydı?" Aşağlık, pislik! Gıcıksın lan sen! Gıcığın önde gideni! Yüzüne de söylesene, Gül! Kıyamam ki...

"Yok vallaha! Bak, yardıma ihtiyacım var ya! Yardım etsen ölür müsün?" Elim ayağım bir birine dolaşmıştı resmen. Başımı çevirip arkama baktığımda Hamdi resmen dibimize kadar gelmişti. "Allah aşkına yardım et ya!"

"Selamün aleyküm, Kara!" Dedi deli Hamdi Murat'a selam vererek. Sesi bile ürkütücüydü.

"Aleyküm selam, Hamdi!" Murat benden bir iki adım daha da uzaklaştı. Adam resmen beni delinin eline bırakıyordu.

Deli Hamdinin bakışları bana döndüğünde kalbim yerinden çıkacak gibi oldu bir an. Bu delinin ne yapacağı belli değildi. Korkak gözlerle ona bakıyordum. Anlamsız surat ifadesi ile beni izliyordu.

"Hayırdır?" Deli Hamdi bana doğru bir adım attığında Kara Murata yakınlaştım. Murat'ın koluna girip sıkıca tuttum. Murat omzunun üzerinden gözucu ile bana baktı. "Seni rahatsız mı ediyor, Kara?" Diye sordu Deli Hamdi. Ayol bu adam deli mi? Neden rahatsız edeyim ben şu pislik herifi!

"Ediyor galiba, Hamdi" Murat omzunun üzerinden sırıtarak beni izlemeye devam etti. Gözlerimi irice açıp Murat'a baktım. "Bana pislik diyor!" Sanki öğretmeninine sıra arkadaşını şikayet eden çocuk gibi beni Hamdiye şikayet ediyor. Hemde kime Deli Hamdiye!

"Aaaa... Ben sana ne zaman pislik dedim canım?" Murat'ın sıkıca tuttuğum kolundan ayrıldım.

"Az önce dedin ya, 'pislik' diye" seni öyle bir sırıttırıcam ki, Murat! Sırıtmaktan sırıtılacaksın yeminle!

"Aaa üstüme iyilik sağlık! Ben mi dedim? Ne zaman demişim ayol!" Yalandan ufak bir kahkaha attım.

"Pislik dedi ha?!" Deli Hamdi bir az daha bana doğru yaklaştı. Ben niye dışarıya çıktım ki? Senin dışarıya çıkmak isteyipte dinlediğin iç sesin ben... Ayıp oluyor ama ben burdayım, Gül!

"Aynen, Hamdi. Bana pislik dedi. Ben pislik miyim Hamdi?" Adam resmen beni deliye dövdürtecekti.

"Sana pislik diyenin dalağını deşerim ben, Kara!" Deli Hamdi sinirli bir şekilde yüksek sesle konuşmuştu. Dalak mı? Dalağımı mı deşecekti? Ay benim dalağım mı vardı? Ay ben ne yaşıyorum ya?!

"Aaa ne dalağı ayol!" Şu an deli Hamdi tarafından öldürüleceksin, Gül. Son duanı et!

"Birde gıcık dedi Hamdi. Ben gıcık mıyım?" Dedi Murat yalandan alınmış bir tavır sergileyerek.

"Sana gıcık dedi ha?" Dedi Hamdi belinden küçük bir bıçak çıkararak. Bıçağı görünce bayılacak gibi oldum.

"Sana gıcık diyenin alnını karışlarım ben!" Dedim bağırarak Murata. Bıçağı görünce korkum aklımı esir almıştı sanki. Muratın yüzündeki gülümseme büyümeye başlamıştı.

"Sana gıcık diyenin böbreğini deşerim!" Dedi Hamdi elindeki bıçakla oyma işaresi yaparak.

"He bende deşerim! Ben de deşerim!" Dedim Hamdiyi destekleyip başımı sallayarak. Dedikleri bir anda beynime dank edince ne dediğimi bilmeden Hamdiye döndüm. "Deşeriz, deşeriz... Bir dakika neyi deşiyoruz ya?!" Şaşı gözlerle Deli Hamdiye bakıyordum. Ben kendi böbreğimi mi deşecektim?

Murat dudaklarını bir birine bastırarak gülümsemesini engellemeye çalışıyordu. Onun yüzünden düştüğüm şu duruma bak! Yardım etmesi gerekiyordu bana.

"Sen mi gıcık dedin Karaya?" Deli Hamdi elinde tuttuğu bıçakla birlikte üzerime ilerledi. Refleks olarak Kara Muratın arkasına geçip saklandım.

"Ekmek, kuran çarpsın demedim!" Murat yüksek sesle gülmeye başladı. Şu an Deli Hamdinin elindeki bıçağı alıp onu öldüre bilirdim.

"Kara dediyse doğrudur! Dalağını deşeceğim senin!" Hamdi üzerime gelirken küçük bir çığlık attım. Murat'ın arkasına geçip Deli Hamdiden saklanmaya çalışıyordum.

"Dur, Hamdi, dur!" Murat en sonunda olaya müdahale etmeyi akıl etmişti. "Şaka yapıyorum, aslanım! Kimse bana bir şey demedi. Sakin ol."

Korkudan kapadığım gözümün birini açıp Murat'a ve önündeki Deli Hamdiye baktım. Murat elindeki bıçağı almıştı. Bedenime koca bir rahatlama yerleşmişti.

"Kara iyidir! İyidir Kara!" Deli Hamdi kendi kendine konuşuyordu.

"Aferin, aslanım!"

En sonunda Deli Hamdi yanımızdan ayrılmıştı. Gider ayak bana da bakmıştı ama hemen yüzümü aşağıya eğmiştim. Deli beni öldürecekti resmen! Kara öyüder! Öyüder Kara! Ayyy! Deli ettiler beni de...

"Bir daha bana pislik dersen, Deli Hamdiye söyleyeceğim dalağını deşsin senin!" Murat gülümseyerek alaylı bir tınımda konuşmuştu. Onu ilk kez birine karşı gülümserken gırüyordum. Aksine çok sert bir surat ifadesine sahipti kendisi. Mahallede her kes onun sert çehresi ile tanırdı. Bana karşı gülümserken daha bir başka oluyordu. Ya da ben öyle görüyordum. Ne oluyor bu gün bana? Kendine gel Gül!

"Aman ne komik! Ölüyordum be!" Dedim derin bir nefes alarak.

"Hamdi aslanım, niye geldin?" Murat'ın Hamdi demesile kafamı arkama çevirip baktım yerimden sıçramıştım resmen adını duymamla. Ama arkamda Hamdi yoktu. Murat beni kandırmıştı.

"Yaa yeter ama!" Dedim kaşlarımı çatarak.

"Hadi, hadi evine!" Dedi ciddi bir tınımda. "Bir daha dışarı çıkma gecenin bir yarısı!"

"Çıkarsam ne olurmuş?" Meydan okuyordum ona karşı. Ellerimi belimde birleştirip sorgulayıcı bir tavırla ona bakıyordum.

"Çıkarsan haber ver, birlikte turlarız mahalleyi." Dedi Murat bana doğru gözünü kırparak. Yüzünde haylaz bir ifade vardı ve bu ifade beni mort etmişti.

Kendimi toparlayıp yüzüme düşen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "İyi o zaman." Dedim. Neden böyle salakça konuştuğuma dair fikrim yoktu.

"İyi." Dedi Murat ciddi surat ifadesi ile.

"Görüşürüz o zaman" dedim ellerimi arkamda birleştirip. Ayaklarım sanki gitmek istemiyordu.

"Görüşür müyüz?" Diye sordu Murat hafif sırıtarak.

"Bilmem. Görüşürüz belki... Mahalle büyük ya." Ne saçmalıyorsun, Gül? Mahallenin büyük olması ne alaka?

Murat hafifçe güldü. Gülünce yanaklarında gamzeleri belirdi. Çok güzellerdi. Onlara dokunmak istedim. Murat'ın güzel gamzeleri vardı...

"Görüşürüz bence" dedi aramızdaki mesafeyi kapatarak.

"Hı hı" dedim. Gözlerim hâlâ gamzelerinde takılı kalmıştı.

"Abi" arkamdan gelen erkek sesi ile irkildim. Arkama dönüp baktığımda Murat'ın hep yanında dolaşan Suatı gördüm. Kara Muratın sağ kolu olduğunu söylerdi mahalleli. "Pardon abi, rahatsız ettim." Dedi Suat başını yere eğerek. Rahatsız ettim derken neyi kastetmişti. Gözlerimi bulunduğum noktaya çevirdiğimde Muratla burun buruna olduğumuzu fark ettim. Suat her şeyi çok yalnış anlamıştı.

Murattan uzaklaşıp boğazımı temizler gibi yaptım. Ona doğru başımı kaldırıp baktığımda yüzünde sert ve ciddi bir ifade vardı. Az önce gülümseyen Murat'ın yerine Kara Murat geçmişti sanırım.

"Geliyorum!" Dedi sert sesi ile. Suat yanımızdan ayrılıp gittiğinde gözlerimiz bir birile kesişti. Sert çehresi ile beni izliyordu.

"Ben... Şey..."

"Eve git!" Dedi çenesi ile evin yolunu göstererek. Bana karşı bu denli değişimini anlayamamıştım.

Bir şey söylemeden yanından ayrıldım. Arkamı dönüp bakmak istiyordum ama yapmayacaktım. Bana karşı sergilediği sonuncu hareketi sinirlenmeme neden olmuştu.

İçimdeki o lanet olası sese kulal verip yinede arkamı döndüğümde hâlâ gitmemiş yerinden beni izlediğini gördüm. Başımı hızlıca çevirip ellerimi yanaklarıma götürdüm. Yanaklarım yanıyordu.

Bu gün ikiydi bu. Neydi bu adama karşı hissettiğim? Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya devam ediyordu. Bende Hamdi gibi deliriyor muydum acaba? Bence evet! Deliriyordum...

Continue Reading

You'll Also Like

110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
1.1M 29.9K 40
Ona bir daha onunla evlenmek istemediğimi söylediğimde sinirlenmişti. Yüzüme bakmamamak için çaba harcıyordu. Önümde boş boş dolanmaya başladı, göml...
1.5M 67.1K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...