100K olunca atacaktım bölümü fakat bekleyemedim. Hazır yazmışken atmak istedim.
Bu arada medyadaki şarkıya da taktım bu aralar acayip modumu yükseltiyor.
Şimdiden 100K yı kutluyorum ama dhggfvbk
❤🧿
***
(12 Haftalık)
Elimdeki beyaz patiklere gözlerim dolu bir şekilde baktım. Tae ve Jungkook şirkette kalan işleri hallederken Rose, Jisoo, Yoongi hyung ve Lisa'nın ısrarlarıyla dışarı çıkmıştık. Aslında gezmek ve film izlemek için gelmiştik ama bir anda kendimizi bu bebek mağazasında bulduk.
R "Yaaa bunlar çok tatlı amaaa!"
Rose neredeyse çığlık atarcasına elindeki emziği bana gösterirken kıkırdadım.
J "Güzelim biraz sakin mi olsan?"
R "Ayy sen ne anlarsın ya!"
Onlar tekrar kavgaya tutuşurken yanlarından ayrılıp Yoongi hyung ve Lisa ikilisinin yanına gittim. Oyuncaklara bakıyorlardı. Yoongi hyung elindeki kedi peluş oyuncağı gösterdi.
(İnternetten kedi peluşlarına baktım çok çirkinler siz güzel hayal edin jchvukgb)
"Yeğenime ilk hediyem."
Sıcak bir tebessüm yolladım.
"Teşekkürler hyung."
Onu da sepete attım. Dün hastaneye gittiğimizde 2 ay sonra cinsiyetin belli olacağını söylemişti. Dün Jungkook ve Taehyung'la alışverişe çıkmış, birkaç bebek kıyafeti almıştık. Cinsiyetini bilmediğimiz için beyaz renklerde seçmiştik çoğunluk olarak.
"Acıktım ben. Yemek katına çıkalım hadi."
*****
Salona girer girmez koltuğa attım bedenimi. Çok fazla ayakta durmasam da yorulmuştum. Baş ağrım vardı ve ara sıra başımda dönüyordu. Üzerimdeki ceketi çıkartıp tekli koltuğun üzerine attım. Çalan telefonu açtım. Tae arıyordu.
"Nasılsın güzelim?"
"Yorgunum. Siz?"
"İyiyiz güzelim. Yoldayız. 10 dakikaya geliriz. Bir şeyler yedin mi?"
"Gezerken yedim şuan çok aç değilim."
"Tamam bebeğim. İstediğin bir şey var mı?"
Sabahtan beri tadını bilmediğim halde ejder meyvesi istiyordu canım.
"Ejder meyvesi istiyorum bulabilir misiniz?"
J "Buluruz güzelim. Sen rahat ol. Yanına birini gönderelim mi biz gelene kadar?"
"Yok beklerim ben aşkım."
"Tamam bebeğim. Seviyorum seni."
"Bende sizi seviyorum."
***
Çalan kapıyla ayağa kalktım. Konuşmamızın üzerinden 20 dakika falan geçmişti. Bu kadar hızlı bulmalarına şaşırdım.
Kapıya geldiğimde tedbir amacıyla kapı deliğinden baktım. Kapıyı yavaşça açıp sorarcasına yüzüne baktım. Simsiyah saçları olan, esmer, yeşil gözlü bir kadındı. Üzerinde siyah dar bir pantolon ve ince uzun kollu bir tişört, deri ceket vardı. Dudağına ve belli yerlere yaptırdığı dolgular itici durmuyordu.
"Buyurun, kime bakmıştınız?"
"Kim Jimin?"
"Benim, siz?"
Ellerini dudaklarına bastırdı. Gözleri hızla dolarken şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.
"Benim Kristina!"
Bu sefer benim gözlerim doldu. Ben küçükken babamlarla neredeyse her hafta sonu yetimhaneye giderdik. Onlar yardımlarını yaparken bende çocuklarla oynardım. Kristina orada tanıştığım bir kızdı. En yakın arkadaş olmuştuk. Daha küçükken bile Tae ve Jungkook'u anlatırdım ona birlikte kritik bile yapardık. Benden bir yaş büyüktü. Bir aile onu evlat edindiğinde haftalarca ağlamış babamlara bulmaları için yalvarmıştım.
"AMAN TANRIM KRİS!"
Hızla boynuna atıldım. Kollarını omzuma sardı o da. Derin bir nefes verip ayrıldım sarıldığım bedeninden.
"Hadi geç içeri."
Ayakkabılarını çıkartıp içeri geçerken kapıyı örtüp arkasından ilerledim.
"Bir şeyler içer misin?"
"Sağol, şuan almayayım."
Kafamı sallayıp yanına oturdum.
"Ee nasıl buldun beni?"
Saçlarımı karıştırıp gülümsedi.
"Benim bulamayacağım kimse yoktur?"
"Yoksa mafya mı oldun?"
"Evet."
Donup kaldığımda yüksek sesli bir kahkaha attı.
"Şaka yaptım minik! Polisim. Azıcık araştırmam yetti. Seokjin hyungu bulup ondan öğrendim."
Şokla ona baktım.
"Küçükken istediğin gibi polis olmuşsun. Ayrıca çokta güzelleşmişsin."
"Aww teşekkür ederim şekerim ama senin yanında benim güzelliğim sönük kalır. Bebek gibisin!"
Elleri hızla yanaklarımı bulurken homurdandım.
"Ee senin ikili ne alemde?"
Sorduğu soruyla yanaklarım kızardı. Ellerim refleksle karnımı bulurken gülümsedim.
"Çocuğumuz olacak."
Önce donup kalmış hemen ardından ise çığlık atmıştı. Tam o esnada çalan kapıyla ayağa kalktım. Ben kapıya gidene kadar Jungkook ve Tae nefes nefese içeri girmişti. Şaşkınca onlara baktım.
J "Ne oldu? Biri mi var evde? Biri bir şey mi yaptı?"
Jungkook ardı arkası kesilmeyen sorularını sorarken Taehyung ellerini vücudumda gezdiriyor, bir sorun olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Bu hallerine gülüp ikisinin de ellerini tuttum.
"Tamam, sakin olun. O çığlık benden çıkmadı. Kristina geldi."
Jungkook yerdeki poşeti alıp kaşlarını çattı.
T "O kim?"
"Hani size anlatıyordum ya küçükken yetimhaneden bir arkadaşım var diye. İşte o."
İkisi de anladığını belirtir şekilde kafa salladığında ellerinden tutup salona ilerledim. Bizim içeri girmemizle Kristina ayağa kalktı. Yüzündeki ufak tebessümle ikisinin de elini kısaca sıkıp kalktığı koltuğa oturdu tekrar. Jungkook ve Tae çaprazdaki ikili koltuğa oturunca bende Kris'in yanına oturdum.
J "Hoşgeldin Kristina."
"Hoşbuldum. Tebrik ederim bu arada."
T "Teşekkürler. Biz bir odaya çıkalım güzelim siz devam edin."
Kafamı sallayıp Kris'e döndüm.
"İşin yoksa yemeğe kal."
"Gece mesaim olmasaydı kalırdım yemeğe ama sözüm olsun olur mu?"
"Peki o zaman."
"Ben kalkayım artık. Gerçekten çok sevindim hamile olmana."
İkimizde ayaklanıp sarıldık. Ayrıldığımızda tekrar saçlarımı karıştırdı. Küçükken hep saçlarımla oynardı ama kendi saçlarına elletmezdi kesinlikle.
Tae ve Jungkook'ta gelince telefon numaralarımızı kaydedip vedalaştık. Eskilerden arkadaşımı görmek mutlu etmişti beni.
***
Uzun zaman sonra bir günde 2 bölüm attım. Helal bana...
Bu arada Katrina iyi biri.
Nasılsınız, nasıl gidiyor hayat? Dertleşmek isterseniz dinlerim. Kapım hepinize açık.
Sizi seviyorum.❤