Zoe Taekook

By Rosealba7

49.6K 5.7K 6.7K

Ailesini öldüren kadının oğlunu kaçıran Kim Taehyung'un tek yapması gereken Jeon Jungkook'u öldürüp intikamın... More

1. İntikam
3. Benim kanım
4. Kana karşılık kan
5. Mor dünya
6. Küçücükmüş
7. Belinden bahsetmiştim
8. Gamzeli güzellik
9. Yıldızlar
10. Jungkook için sigaralar
11. Ölüm kokan güzel
12. Gözyaşları Jungkook için...
13. Kim Taehyung'un kollarında Jeon Jungkook
14. Vicdan meselesi
15. Geçmeyen acılar
16. Jimin'in sevgilisi?
17. Oyun arkadaşı
18. Dmitri7
19. Pırlantadan değerli öpücük
20. Fare meselesi
21. Kontrol
22. Kapalı kapı ardındakiler
23. Aramızdaki şey
24. Dillere destan Jungkook
25. İtiraf
26. Barbie ve Ken'leri
27. Zümrüt
28. Öpülmüş yara izi

2. Senin gibi

2.3K 261 206
By Rosealba7


İstediğiniz her hangi bir şey:

Oy sınırı: 50
Yorum sınırı: 100 (normal yorum)

İyi okumalar.











"Seni burada bekliyor olacağım. Sakın diğerlerini umursama. Yakalanma durumunda ilk fırsatta kaçıyorsun"

Namjoon esmeri belki de ellinci defa uyarırken Taehyung çenesindeki maskeyi yukarı çekerek yüzünü kapattı. Şapkasını da takarken sadece yeşil gözleri açıktaydı.

Saat nerdeyse gece on ikiye yirmi dakika kalmışken Taehyung cevap dahi vermeden arabadan fırlarken olağanüstü güçle tünele doğru koşmaya başladı.

İki yüz metrelik mesafeyi kısa süre içinde koşup tünele girdiğinde cebinden çıkardığı küçük fenerle adımlamaya başladı. Evin bahçesine kadar en azı on dakikalık yol varken Taehyung elinden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordu.

En sonunda çıkışa vardığında karşısında ağaç vardı. Saati kontrol ederek 23:59 olduğunu gördü. Sırıtarak kendini toparlarken kulaklığından gelen sesle eli kulağına gitti.

"V, son on beş saniye. Korumalar nöbet sırasını değişecek. Dördüncü kat unutma. Şimdi"

Taehyung ağacı itekleyerek tünelden çıktığı gibi koşmaya başladı. Havanın zifiri karanlık olması lehineydi. Ağaçların ardına saklana saklana eve vardığında sırtını duvara yaslayarak nefeslendi.

Saatini kontrol ettiğinde yarım dakika geçtiğini görüp hızla beline astığı halatı çıkardı. Halatı balkona doğru attığında ilk denemede tutması sırıtmasına sebep oldu.

Taehyung halatın sağlam olduğuna emin olduktan sonra hızlıca tırmanmaya başladı. Şu an istediği tek şey o adamın evine girip onu enselemekti.

Dördüncü katta oluşuna içinden küfürler yağdırırken sonunda balkona varmıştı. Ses çıkarmamaya dikkat ederek ayağını balkona adımını attı.

Kol saatini kontrol ettiğinde beş saniye ile yakanlanmaktan kurtulduğunu gördü. Derin nefes alarak kendini kontrol etmeye çalışırken tekrar Namjoon'un sesini duydu.

"V, içeridesin! Sinyal balkondan geliyor! Cevap verme! Hadi, başırırsın!"

Taehyung onun bu heyecanlı halini anlayabiliyordu. Ellerinde büyük fırsat vardı. İlk kez kadının evine bu kadar yakınlaşmıştılar. Tabii ki, içerdeki casuslarının pek çok yardımı olmuştu.

Zaman kaybetmeden odaya girmesi gerektiğini hatırlayarak kapıya yakınlaştı. Aralık kapı sırıtmasına sebep olurken mor perdeler bir anlık yanlış odaya geldiği ihtimalini düşündürdü. Fakat Namjoon'una güveniyordu.

Sorgulamayı kenara bırakıp ses dahi çıkarmadan kapıyı araldı. Sessizce odaya girdiğinde yatakta yüzüstü uzanan, ayaklarını sallayarak şarkı mırıldanan bedene bakıp kaşlarını çattı.

İç çamaşırından farksız olan mürdüm rengi saten şortu, yine aynı renk askılı üstüyle karşısında şarkı mırıldanan çocuğa aralanan dudaklarıyla baktı esmer olan.

It was late at night
(Gecenin geç saatiydi)

You held on tight
(Sıkıca tutunuyordu)

From an empty seat, a flash of light
(Boş bir koltuktan, parlak bir ışık geldi)

It will take a while, to make you smile
(Seni gülümsetmek biraz vakit alırdı)

"Hiçte bile" diyerek kıkırdadı.

Somewhere in these eyes
(Bu gözlerde bir yerde)

I'm on your side
(Ben senin yanındayım)

You wide-eyed girls
(Siz şaşkın kızlar)

You get it right
(Doğru anladınız)

Fall back into place
(Yeniden anlamlı gelmeye başlıyor)

Fall back into place
(Yeniden anlamlı gelmeye başlıyor)

Tender is the night
(Buruktur gece)

For a broken heart
(Kırık bir kalp için)

Who will dry your eyes, when it falls apart?
(Parçalara ayrıldığında gözyaşlarını kim silecek?)

"Kimse" dedi az önceki gülüşünün aksine. Sesindeki keder Taehyung'un dikkatinden kaçmazken aslında burada niye olduğunu unutmuş gibiydi.

What makes this fragile world go 'round?
(Bu kırılgan dünyayı ne döndürüyor?)

Were you ever lost?
(Hiç kayboldun mu?)

Was she ever found?
(O seni hiç buldu mu?)

Somewhere in these eyes
(Bu gözlerde bir yerde)

Fall back into place ~ 14x
(Yeniden anlamlı gelmeye başlıyor)

Öyle huzur verici sesi vardı ki, Taehyung bitirmesini bekledi. Belli ki, bu odasında geçirdiği son gündü. En azından beklediği kişi çıkmamasından ötürü buna tolerans gösterebilirdi.

Evet, kesinlikle böyle birini beklemiyordu. Bir katilin oğlu böyle olmazdı. En azından şimdiye kadarki görevlerinde böylesine zarif bir erkekle karşılaşmamıştı.

Yüzünü görmese bile kıkırdayarak güzel sesiyle şarkıya eşlik eden çocuğa şaşkınlıklığını gizleyemiyordu. Çünkü bu işlerden anlamadığı o kadar belliydi ki.

Tanrı aşkına! Nerdeyse beş dakikadır odasında yabancı birinin nefes sesleri vardı ve fark etmemişti!

Taehyung onun yerine olsa anında anlardı. Çünkü o bu gibi işlerin ustasıydı. Ama bu beyaz tenli oğlan anlaşılan oldukça uzaktı bu işlere.

Odayı incelediğinde mor ve beyaz renklerin uyumuna gözlerini devirdi.
Ama buna son vererek işine odaklandı. Buradan kaçırması gereken rehinesi vardı.

'Her ne olursa olsun' diye geçirdi içinden. Belki de annesinin biricik oğluydu. Onu öldürmek zaten o kadından aldıkları en güzel intikam olurdu.

Silahını çıkarıp büyük ama sessiz adımlarla yatağa yaklaşdı. Uzanan beden her şeyden habersiz ingilizce şarkının nakaratındayken söylerken yaptığı yanlışlara da kıkırdıyordu. Her şeyden habersiz.

Sonra her şey bir anda oldu. Taehyung atik hamleyle beyaz tenlinin kalça bitiminden biraz aşağıya oturup sol eliyle ağzını kapatırken silahı da kafasına yasladı.

Altındaki beden korkuyla yerinden zıplamak istese bile üstünde oturan iri adamla mümkün olmamıştı. Kalbi korkudan hızlanırken sessiz odada Taehyung'un da kalp atışlarını duyması sırıtmasına neden oldu.

Üstüne eğilerek oldukça sessiz, ama beyaz tenli için çığırmadan farksız ses tonuyla konuşması altındaki bedenin tir tir titremesine sebep olurken bundan büyük haz duymuştu.

"Elimi ağzından çekeceğim. Eğer bağırırsan kafanı uçururum. Anladın mı?"

Başını sallayarak razı gelen beden ağzından çekilen elle rahat nefes aldı. Birilerine haber vermek istese bile kafasına dayatılan silah çabasının boşa olacağının gösteriyordu.

Kaderine razı gelerek "Yüzümü size dönebilir miyim?" diye sordu kısık sesiyle.

Taehyung yüzündeki maskeden
dolayı onay verdiğinde kalçasını havalandırarak beyaz tenlinin
sırtüstü dönmesine yardımcı oldu.

Yeşil gözleri bir çift büyük gözleri bulduğunda istemsizce yutkundu. Kabul ediyordu ki, böylesine güzel olduğunu düşünmezdi.

"Jungkook ben"

Isırdığı dudaklarıyla gergince konuşan Jungkook renkli gözlere bakarken hayran olmadan edemedi. Hep renkli olmasını ve bu kadar büyük olmamalarını istemişti.

Neyse konu bu değil.

"Yensia'nın oğlu sen misin?"

Onun oğlu olduğu her halinden belliydi. Çok benziyordu annesine. Sadece teyit etmek isterken ondan aldığı baş sallamasıyla dudaklarını yaladı. Tamam, doğru odaya gelmişti.

"Beni öldürecek misin?"

Jungkook büyüttüğü gözleriyle Taehyung'a baktığında aldığı baş sallamasıyla yutkundu. Ölümünün böyle olacağını bilmezdi.

En azından huzurlu ölmek istiyordu.

"Evet, ama en azından şimdi değil. Kalk, gidiyoruz. Üstünü giyin önce. Seni sikmeye götürmüyorum"

Bacağından kalkıp silahı üstüne doğrulturken Jungkook kaşlarını çatarak bir süre yeşil gözlü adamı izledi. Onu giyimi yüzünden yargılamıştı.

"Beni öldürmen veya kaçırman sana benimle alay etmek, küçümsemek, yargılamak hakkı vermez. Ki böyle hakkı da kimseye vermem. Öldüreceksen sık kafama olsun, bitsin"

Taehyung'un beklemediği tepki
karşısında kaşları havalanırken
Jungkook sinirle yatağından kalkmış,
giysi odasına yürüdüğünde sertçe kolundan çekilmişti.

"Nereye?"

Jungkook gözlerini devirerek kolunu esmerin sert tutuşundan kurtardığında "Fakir olduğun ne kadar belli. Giysi odama girip kıyafet alacaktım" diyerek burun kıvırdı.

Şımarık edayla saçlarını savurduğunda Taehyung cinnet geçirecek gibi hissediyordu. Peşine düşüp odaya girdiğinde gerçekten de fakir hissetmişti.

Jungkook sanki özel bir yere gidiyormuş gibi kıyafet seçerken dudaklarını büzerek 'bu olmaz, uygun değil' diyerek suratını asıyordu.

"Sorunlu bu" diyerek mırıldandığında Jungkook bunu duysa bile gülümseyerek omuz silkti. Güzel görünmeyi istemek ne zamandan suç olmuştu?

"Katil bey, ne giysem uygun olur? Seçemedim bir türlü"

Yakınarak konuştuğunda Taehyung onun ciddi olduğunu anlayıp sabr
çekti içinden. Ona neden tolerans gösterdiğine kendisi de anlam vermezken bunu onun saf görüntüsüne yozdu.

"Beni deli etme de giy bir şeyler"

Taehyung'un sert sesiyle Jungkook tekrar gözlerini devirirken "Her gün kaçırılmıyorum sonuçta, odama kadar giren ilk kişisin" dedi.

Açıklaması onun ne kadar iyi
korunduğunu bir daha Taehyung'a hatırlatırken şu an kendisi ve ekibiyle gurur duyuyordu.

Sonunda Jungkook bir kaç parça kıyafet seçtiğinde esmer tenliye dönerek onun sert bakışlarını umursamadan konuşmaya başladı.

"Çıkar mısın? Üstümü giyinip geliyorum"

Taehyung bir adım dahi atmazken Jungkook gözlerini kırpıştırarak onu izledi. Ne yani çıkmayacak mıydı? İyi de üstünü nasıl değiştirecekti?

"Ordan bakınca salağa mı benziyorum? Odada gizli kaçış tüneli var. Çok mu toy göründüm gözüne? Şu an hiçbir kamera çalışmıyor. Odanda zaten kamera yok. Beni oyalamağa çalışıyorsan bil ki, kaybedecek hiçbir şeyim yok"

Jungkook yutkunarak yumruklarını sıktığında Taehyung'un yüzündeki sırıtış büyümüştü. Karşısındaki o kadar da masum değildi belki, ama kendisiyle boy ölçülmeyecek toy biriydi.

Silahı üstüne sallayarak "Seni burada öldürürüm ve kimsenin ruhu duymadan kaçarım" dediğinde Jungkook başını salladı.

"Ben arkamı dönsem olur mu?"

Taehyung onun rahatsız hissettiğini anlayarak başını sallayıp "Sırtına bakacağım sadece. Merak etme sapık değilim" dediğinde Jungkook iç çekerek rahatladığını belli etti.

"Senin gibi erkeklere kalkmıyor"

Senin gibi...

Taehyung'un acımasız sözleri yüzünde buruk tebessümün oluşmasına sebep olurken içinde bir yerlerin kırıldığını hissetti.

Bu hakaretlere elbette alışıktı. Bir zaman sonra onlarla uğraşmayı bırakmıştı. Ama şimdi onu tanımayan birinin bile görüntüsüne, giyimine ithafen konuşması incitmişti.

Kızacağını bildiğinden uzatmadan son
kez gülümseyerek arkasını döndü. Samimiyyetine gözlerini devirirken Jungkook dolu gözlerine lanet etti.

Onu umursamamaya çalışarak üstünü çıkarıp yere attığında sırtındaki bakışları hissedebiliyordu. Omuz silkerek işine geri döndü.

Taehyung karşısında soyunan rehinesini izlerken saçlarına bakmaya özen gösteriyordu. Özel alanını işgal etmemeye, rahatsız olmamasına çaba gösteriyordu.

Fakat şortunu sıyırıp bacaklarından yere düşmesine sebep olan çocukla gözleri büyüdü. Kesinlikle sadece kalça arasını kapatan demeye bin şahit tül iç çamaşırı beklemiyordu.

Gözlerini anında çekip başka yere baktığında Jungkook hızlıca giyinmişti.
Yerdeki geceliklerini alıp kirli sepetine attığında yüzünü döndü esmer olana.

Altına giydiği kısa şort, üstüne giydiği siyah tüllü crop üstüne transparan gömlekle çok güzel görünüyordu. Bunu inkar edemezdi. Neden böyle giyinmişti anlam vermiyordu. Belli ki, ölürken güzel görünmek istiyordu.

Zarif giyimine karşı iç çeken Taehyung odanın içindeki büyük masa gibi şeye yakınlaşan bedenle "Ne yapıyorsun?" diye sordu.

Jungkook çekmeceleri açıp küpelerini bulduğunda gülümseyerek kırmızı taşlı olanı eline alıp havada sallayarak esmere gösterdi.

"Bunları arıyordum. Kombinimle mükemmel olacak"

Dişlerini göstererek güldüğünde Taehyung sinirden kastığı çenesiyle "Çabuk ol çocuk, sinirlerimi zıplatma" dedi.

Jungkook onun gerçekten sinirlendiğini anladığında yutkunarak açıklama gereği duydu.

"Bunlar babamın hediyesi. Ben doğmadan önce almış kız olduğumu zannederek. Öldüğümde üstümde ondan bir parça olsun istedim"

Ölümü kabullenişi Taehyung'un kalbini sıkıştırırken Jungkook titreyen elleriyle küpeleri kulağına taktı. Taehyung ise içinde savaş veriyordu.

'Babasının hediyesini alacak kadar şanslı'

İçten içte körelen ateşle yumruklarını sıktığında Jungkook ellerini arkasında birleştirerek kısık sesiyle "Hazırım"
dedi.

Bir insan ölüme bu kadar hazırlanır mı?

Jungkook'un yıllardır bu anı bekliyormuş gibi hali vardı. Taehyung bunu garipsese de umursamadı. Sonuçta onun da maksadı öldürmekti.

"Taehyung? Neden çıkmadın hâlâ? Sorun mu var? Yoksa yakalandın mı?"

Kulaklığından gelen sesle Jungkook'la bakışmayı sonlandırıp elini kulağına götürdü. Keskin bakışlarını beyaz tenliden çekmezken konuştu.

"Beni yakalamak kolay mı? Rehineyi aldım, çıkıyoruz şimdi"

Kapının kenarına çekilerek Jungkook'a gelmesi için işaret ettiğinde korksa bile çaktırmamaya çalıştı. Önden yürüyerek odadan çıktığında Taehyung da bir adımlığındaydı.

Jungkook hiç kaçırılmıyormuş gibi rahatça kapıya doğru gittiğinde Taehyung kolundan tutarak kendine çekti. Ani hamleden dolayı ağzından çığlık kopacakken eldivenli ve büyük eller tarafından susturuldu.

Bedeni kendinden uzun olan bedene yapıştığında kalbi ağzında atıyordu. Dudaklarından çekilen elle nefes alabildiğinde gözlerini kaçırdı. Taehyung ise elinin altındaki kıvrımlı dudaklara bakıyordu.

Fazla mı güzeldi?

Düşüncelerine kaşları çatılırken
"Seninle gezmeye mi çıkıyorum kapıdan gidiyorsun?" diye sordu.

Jungkook gözlerini büyüterek "Aa, nerden gideceğiz ki?" diye sorduğunda Taehyung iç çekti.

Kolundan tutarak titreyen bedeni pencereye yakınlaştırdı. Jungkook amacını anlayıp gözlerini büyüttüğünde Taehyung sırıtarak konuştu.

"Nasıl girdiysem öyle çıkacağız"












─━━━━━━━━━⊱✿⊰━━━━━━━━━─

Ekibin hayalindeki adamı sikip atan sassy Jungkook 💅

Taşlar yerine oturacak. Sadece sabırlı olun. Ve ajan falan değilim. Mantık hatası varsa boşverin. Taekook'a odaklanın.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Sizi seviyorum güllerim💜🌸

Rosealba'nız...

Continue Reading

You'll Also Like

45.4M 2.1M 85
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...
815K 73.5K 38
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...
1.8M 48.6K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
49.8K 2.3K 20
Tesadüfen yolları kesişen avukat kızın ve askerin yaşadıkları zorluklar, aynı zamanda beraber geçirdikleri güzel vakitler... Kitaptaki olayların hiçb...