İS

By RedDawnDeathTime

93.4K 4K 1.7K

"Çok iyi büyütmüşler seni belli kızım ama sen söyle ev, araba, toprak, altın. Mehirsiz kız aldık dedirtmeyiz... More

Hakkında
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm

5.Bölüm

4.2K 180 31
By RedDawnDeathTime


Sabahın erken saatlerinde başlamıştı evde tantanamız. Sanki görücü gelmiyorda bugün hemen evleniyorum gibi bir uğraş vardı evde. Babam kahvaltı etmeden işe gitmişti. Bizde birşeyler atıştırıp temizliğe başladık.

Halam bize yardım etsin diye akrabamız olan Mehiye teyzeyide çağırmıştı. Çok abartdılar bu işi çok.

Mehiye teyze ile halam mutfakta yemek pişirirken annem hayatı yıkıyordu hırsla. Bu ne şiddet bu ne celal anne. Neyse ablam odaları süpürüyor bende toz alıp etrafı topluyordum.

Bazı yerlerde temizlik bir gün önceden yapılır ama Antep'de olanlar bilirki o temizlenen yerler toz toprak olur. Antep'in çok esmesinden mi neyindendir bilmiyorum ama evimiz çabuk kirlenip toz oluyor.

Geniş misafir salonuna girdim. Koltuk yastıklarının tozunu çırptım. Koltukların üstünü nemli bez ile sildim. Daha sonra hazırladığım temizlik suyunu beze bandırıp kovanın içinde yıkadım. Suyunu sıkıp koltukların gold detaylarını sildim.

Orta sehpayı ve yan ikram sehpalarınıda iyicene silip kuruladım. Ben çıkarken ablamda süpürmek için içeri girdi. Bu en yorucu ve son olan odaydı. Misafirleri burda ağırlıyacağımız için kazıya kazıya temizledim resmen. Umarım bu kadar yorulduğuma değerler. Bir sorun çıkmasını istemiyorum çünkü tükendim.

Hava kararmaya yakın Ökkeş abide çarşıdan aldığı bir tepsi baklava ile bir tepsi burmayı getirdi. Muazzam görünüyordu. Misafirler yemekten sonra geliceği için bugün biraz daha erken yiyecektik yemeği babamda erken geldi işten.

Sofrayı hazır edip masaya oturduk. Babam sanki kendi evleniyor gibi birde traş olmuş. Allah'ım sen benim aklıma mukayyet ol. Babamın başlamasıyla besmele çekip yemeğe başladık.

“Bir eksiğniz yok değil mi? Aman bişiy varsa Ökkeş'e diym alsın” dedi babam halama bakarak.

“Yok, yok. Tantana etmeyin hele, herşeyimiz tam Allah'a şükür.” dedi halam.

Yemeğimi yemeğe devam ediyordum. Gerçektende birkaç saate gelicekti. Kaderimde, yazgımdaki hayatım boyunca hiç görmediğim adamı görecektim. Bu ilk görüşüm olacak, ama son olmayacakdı. İçimin ateşiyle bir bardak suyu diktim kafama.

“Dilaaan”dedi babam uyarırca.

“Efendim baba” dedim korkarak.

“Sakın, ha. Aman başımızı öne eğmiyesin. Bir hareketini görmiym sakın” dedi gözlerini dikerek.

Tamam dercesine onayladım. Böyle birşey yapmazdım zaten. Sırf istemiyorum diye saçmalayıp ailemi soyadımı rezil etmezdim. Babam ablama dönerek.

“Lafım sanada Şilan. Hareketlerine dikkat et.” dedi.

“Tamam, baba.” dedi ablam.

Günlerdir hem beni hem ablamı tembihlediler. Ezber ettik adeta ne konuşup nasıl davranacağımızı. Annem, babam, halam çok heyecanlı ve isteklilerdi en çok da babam.

Yemek bitince ablamla sofrayı topladık. Halamla annem salonu son kez düzeltip silmeye gittiler. Herşeyin temiz be güzel olmasını istiyorlardı. Ablam bulaşıkları yıkıyor, bende durulayıp yerleştiriyordum. Gelmelerine çok bir zaman kalmamıştı. Ne yalan söyleyeyim kalbim zaman geçtikçe daha şiddetli artıyordu sanki.

Annemle, halam hazırlanmamız için bizi odamıza yolladı. Dolaptaki elbiselerimizi fermuarından çıkarttık. Ablam hafifden elbisesinin eteğine ütü yapıyordu. Bende vakit kaybetmeden saçlarımı düzleştirici ile düzleştirdim.

Benim olduğum yere ablam geçti. Bende makyaj masasına giderek makyajima başladım. Biraz düşündüm açıkçası nasıl yapayım diye. Beğenilmek istiyordum. Beni beğensin istedim.

Elaya kaçan yeşil gözlerimi belirginleştirmek için gözümün altına ve üstünü siyah göz kalemi uyguladım. Yüzüme kapatıcı ile renk verdim. Higlighterı alıp biraz elmacık kemiğime uyguladım. Vişne çürüğü dudak kalemimi alıp dudağımı çerçeveledim. Doğal bir görüntü olsun diye parmağımla dudağıma dağıttım.

Kırmızı elbisemi giymek için banyoya yöneldim. Üstümü çıkarıp vücuduma deodorant ve parfümümü sıktım. Dikkatlice elbisemi giydim. Banyo aynasındaki yansımama bakıp kendimle gurur duydum. Çok güzeldim. Çok güzel olmuştum.

Beni beğenicekdi. Hatta sevecekdi. Mutluluk istiyorum bu yaşıma kadar hissedemedim belki evlendikten sonra hissederim. Gözlerim dolmuştu, hayır hayır ağlayamam elimle gözlerimi yelledim. Ağlamamak için kendimi zorladım. Ablamın sesiyle banyodan çıktım.

Annemle halamda odamızdaydı. Hepsi bana beğenmişcesine baktı. İçim rahatladı.

“Çok güzel olmuşsun canım kızım” diyerek annem bana sarıldı.

İkimizde çok duygulanmıştık. Ablam ağlamayın dercesine ikimizinde gözünü üfledi. Kendimi sıktım. Tekrar makyaj yapamam.

“Oyy, güzel kızlarım benim. Çok güzel olmuşsunuz Allah yolunuzu bahtınızı açık etsin” dedi halam.

İnşallah hala dedik ablamla inşallah. Halamla annemim elini öpüp helallik istedik. Görücü için bile gelseler o el öpülür o helallik istenirdi. Daha fazla duygulanmamak için içerden bizi çağıran babamın yanina gitmek için hepimiz odadan çıktık.

Babamın olduğu salona girdik. Babamda bizi çok beğenmişti. Belli etmemek istesede gözlerinde o duygu kırıntısını gördüm. Üzülmüştü biraz o da. Babamın elini öpüp helallik istedik. Daha sonra annem, ben ve ablam mutfağa indik. Topuklu ayakkabım rahattı. Güzel yürüyordum.

Mutfağa indiğimizde köşe koltuğa oturdum. Dakilar içinde geleceklerdi. Çok heyecanlıydım. Kalbim ağzımdan çıkacaktı. Ökkeş abim kapıda bekliyor geldiklerinde bize haber edicekti.

Sunum tabaklarını hazırlayan annem ve ablamın yanına gittim ve yardım ettim. Ökkeş abimin sesiyle irkildim.

“Ayşe teyze geldiler, geldiler” dedi ve telaşla haber vermek için yukarı babamların yanına çıktı.

Derin derin nefes aldım. Heyecanımı belli etmek istemiyorum. İstekli gibi görünmek istemiyorum. Hem belki ailesi beğenmez diye umud ettim.

Babamla halam merdivenlerden indi. Hayata yanımıza geldiler. Kapıya açtık ve kapıya yanaştık hepimiz. Üç araba gelmişlerdi. Babam bana el etti, bende mutfağa gittim. Tatlıları ikram ederken görüceklerdi beni. Dayanamayıp mutfağın hayata bakan penceresinden perdeyi araladım.

Hasan Ağa'yı biliyordum zaten. O ve kaynana adayım olduğunu tahmin ettiğim kişi girdi içeriye. Ardından Yağız Şiroz. Ablam için mutlu olmuştum. İçim rahatlamıştı. Saçma sapan biriyle evlensin istemezdim. Sonra bir kadın daha girdi ve onunla birlikte üç genç kız ve bir erkek çocuğu. Yağız'ın annesi ve kardeşleridir diye tahmin ettim. Hepsi çok güzeldi. Hangisi görümcem kim neyim bilmiyordum ama kızlar çok güzeldi.

Gözüm o kalabalıkta tek bir kişiyi arıyordu. Gelmemiş olamazdı herhalde demi. Böyle bir hayvanlıkda yapamazdı diye düşünüyorum. Herkes selamlaşırken kapıdan sandığım kişi girdi. Kalbim ağzımdaydı tekrardan. Azad Şiroz muydu bu?

Yüzünde mimik yoktu. 1.87 boylarında, geniş omuzlu, siyah saçlı, siyah sakallı ve gözlerini net göremesemde maviydi sanırım. Çok sert birine benziyordu. Babam ve annemim elini öptü ve selamlaştı. Fark edilmemek için sessizce pencereden uzaklaştım. Yakışıklıydı. Fakat ruhsuz ve duygusuzluğu yüzünden okunuyordu.

Ne düşüneceğimi ne yapacağımı bilemedim. Mutfaktaki köşe takımına oturdum. Biraz orda kalakaldım. Demekki Allah bir yerden alıyor bir yerden veriyor. Karekterinden ne kadar aldıysa görünüşe basmış diye düşünürken kendi kendime gülmeden edemedim. Delirme Dilan delirme. Yukarıda görücü Şirozlar var, ben mutfakta kendi kendime gülüyorum. Kendime kızıp çayları doldurmaya başladım.

Ben ve ablam içmeyiz diye düşünerek on iki tane gold detaylı çay bardaklarını çıkardım. Geniş gold detaylı olan tepsiye dizdim. Şekerliği ve çay kaşıklarınıda koydum. Annem ablam veya halam yanıma gelmiceklerdi. Adet böyleydi. Ben hazırlayıp götürüne , herkese ikramı yaptıktan sonra gelip bana yardım edebilirlerdi. Erkek tarafı bakıcaktı işte hazırlamış mıyım, yapabilmiş miyim, maharetli miyim diye.

Yeni gelmişlerdi ama vakit kaybetmek istemedim. Tatlıları hızlıca tabaklara koydum. Ardından önceden yıkadığımız meyveleri kesip altı büyük tabak, meyve tabağı hazırladım. Tatlıların yanlarına çatal koydum. Çayları doldurdum. Besmele çekerek çay tepsisini elime aldım. Allah'ım sen yardım et.

Yukarı çıkana kadar nefesimi düzenledim iyi gelmişti. Heyecanım belli olmuyordu. Açık olan salon kapısından girmemle odak noktası ben oldum. Dikkatlice önce erkek tarafındaki büyüklere ikram ettim çayları teşekkür ettiler bende rica ederim diye gülümsedim. Daha sonra bizim aileye.

Yağız'a , görümcelerime ve kimin kardeşi olmadığını bildiğim çocuğada ikram ettim. Sıra Azad'a gelmişti. Sakin ve rahatça onada götürdüm istemsizce gözlerine baktım. Dümdüz sadece bakıyordu adam. Başımı tekrar eğip tatlı servisi için mutfağa gittim.

Tatlı ve meyve servislerinide yaptım. Hasan Ağa ve eşi Dihmer Hanım memnun kalmışlardı. Ablamda bana çay servislerine falan yardım etti. Babamla Hasan Ağa, Halam, annem, Dihmer Hanım ve Yağız'ın annesi diye tahmin ettiğim kişi konuşuyorlardı. Herkes iyiydi.

Yağız sabahtan beri kaçamak bakışlarla ablama bakıyordu. Ablamsa hiç yüz vermiyordu, okuldaki yaşadıkları olay yüzünden diye tahmin ediyorum. Bu halleri hoşuma gittiği için gülümsememe engel olamadım. O an bana bakan Azad ile göz göze geldik. Beni anlamaya çalışırcasına bakıyordu. Bende bana bakan ona inat ederek daha fazla gözlerimi diktim. Onu baştan aşağı süzdüm ve yüzümü buruşturdum. Onu beğenmediğimi düşünsün istedim.

Önüme döndüm ve konsolun yansımasından kaşlarını anlam veremeyerek çattığını gördüm. Onunla uğraşmak hoşuma gitmişti. Belli etmek istemeyerek kendimi zorladım ve mimiksiz etrafı izledim. Onunsa gözü hâlâ bendeydi.

Hasan Ağa kalkıcaklarıni söyledi. Ben ve ablam gidip büyüklerin ellerini öptük. Azad ve Yağız'da anne ve babamın ellerini öptüler. Babam ikisininde enselerinden tutup aslanlarım benim gibi bişi dedi. Babamın bu hali ne kadar sinirimi bozsada sadece gülümsedim. Misafirlere kapıya kadar eşlik edip vedalaştık.

“Hasan Ağa'yla hafta içinde konuşacaz, evlilik mevzularını” dedi babam sakalını tararken ve devam etti “Sizde oldu bilin bacım. Çok uzatmazlar bunlar, nikah yaza kalmaz” dedi.

Halamda onu onayladı. Herşeyin bu kadar hızlı olacağını düşünmüyordum belki beğenmezler falan diye düşündüm hatta.

Hepimiz çok yorulmuştuk. Halamla babam odasına çekilmişti. Annem bize yardım etmek istesede onu yormamak için odasını gönderdik. Ablamla misafir salonundaki tabakları, çay bardaklarını topladık. Mutfağa inip ablamla bulaşıkları yıkadık. Bizde daha fazla dayanamayıp kendimizi odamıza attık.

Ablam banyodan çıkıp koşarak yanıma geldi. Yatağıma oturup ellerimden tuttu.

“Ayyy, Dilannnn! Çok yakışıklılar” dedi ablam bir taraftanda yatakta zıplıyordu. Benide zıplatıyordu.

“Biraz öyleler ama daha içlerini bilmiyoruz, sende sakın hemen yüz verme” dedim.

“Yüz vermem zaten, kaçan kovalanır. Kök söktürücem o Yağız'a. İçinde hâlâ egosu varsa onuda söküp alacağım” dedi ablam beni sarsarken.

“Abla yeter, başım döndü” dedim gülerek.

“Tamam tamam, hadi uyuyalım çok yorulduk” dedi kalkarak.

İkimizde birbirimize iyi geceler diyip, yataklarımıza yerleştik. Aklımda tek bir isim vardı. Ne düşündüğünü, şuan ne yaptığını merak ettiğim tek bir isim. Azad.

Beni beğenmiş miydi? Yanlış birşey yapmış mıydım? Kalbi boş muydu? Sevdiği biri var mıydı? Hiç birini sevdi mi? aklımdaki düşüncelerle soru bombardımanına girdim resmen. Çok merak ediyorum. Doğal olarak evleneceğim adamı çok merak ediyordum.

Beş Gün Sonra

Ablamın başımda dikilip, beni sarsmasıyla uyandım. Kalk, kalksana gibi şeyler diyordu. Arkamı dönüp pikeyi yüzüme kadar çektim. Uyanmak istemiyordum.

“Dilan, kalksana erken yapacağız kahvaltıyı, ya hadisene” dedi tekrardan dürterek.

“Offf, tamam” diyerek başımdan attım onu.

Ablam odadan çıkıp gitti. Bende biraz daha yatakta oyalandım. Daha fazla kalmamak için, kendimi zorlayarak yataktan kalktım. Banyoya girip işlerimi hallettim.

Dört gündür okula gitmiyordum. Şiroz'lar evlenme mevzusuna olumlu baktığı için artık gitmeme gerek yoktu. Babam en azından lise diplomaları olsun diye kolejle konuşmuştu. En azından diplomam olacaktı gitmesemde diye kendimi avuttum.

Hayata inip, ordanda mutfağa geçtim. Tam kadro mutfaktaydı. Kısa bir günaydınlaşmanın ardından bende kahvaltı için onlara yardım etmeye koyuldum. Çoğu şeyi halletmişlerdi zaten, ne eksik mi diye sorup zeytinleri kavurmaya başladım. Baharatlarınıda ekleyip ocağın altını kapattım. Ablamla sofrayı hazırlamaya başladık.

Bugün babam Hasan Ağa ile net kararları hakkında konuşacağı için erken kalkmıştık kahvaltı için. Babam erkenden işe gidecekti. Masaya oturup babamı bekledik. O sırada Ökkeş abi fırından aldığı pideleri getirdi. Babamda inince yemeğe başladık.

Kurt gibi açtım bugün. Kendimi iyice doyurdum. Zevk ala ala yedim. Babam, halam ve annem yine artık rutin olmuştu evlenme mevzusunu konuşuyorlardı. Ablam ve ben pek oralı olmuyorduk artık. Her sabahta bu konu konuşulmaz ki kardeşim. Bu kaçıncı baskı.

Ablama bir evlensekde kurtulsak bakışı attım. Ne evlenemekmiş bu arkadaş. Şu aralar tek temennim mutsuz, istemeyerek evlendiğim düğünün sade ve az kişiyle yapılması. Hatta hiç yapılmaması. Sade bir nikah ve sonra evli evine köylü köyüne.

Kahvaltı bittince babam işe gitti. Ben ve ablam sofrayı toplayıp, bulaşıkları yıkadık. Daha sonra evide detaya girmeden temizledik. Kendimize atıştırmalık birşeyler çıkarıp hayattaki sedirlere oturduk. Bugün hava güzeldi. Ablam yanıma yanaşarak.

“Hasan Ağa ne diycek acaba Dilan?” dedi heycanla.

“Bilmiyorum. Belli olmaz bu işler” dedim istemeyerek.

“Ya, Dilan içimi karatma. Bence he diycekler” dedi ablam.

“Sana hava hoş Yağız Şiroz ile evleniyorsun sonuçta” dedim gözlerimi bayarak.

“Allah çarpar seni çarpar. Azad'ın eksiği yok fazlası var be, Allah gözünü doyursun” dedi cimcirerek.

“İçi önemli içi. Artık içi ne kadar boşsa yüzüne gözüne vermiş” dedim.

İkimizde güldük. Sonra okuldan, ablamın gördüğü saçma rüyadan falan konuştuk. Sonra biraz sakinlik isteyip kendime alan tanımak istedim. Odama çıktım. Yatağıma uzanıp kulaklıktan slow, yabancı şarkılar açtım.

Bu saate kadar Hasan Ağa ve babam konuşmuşlardır. Babam hâlâ halamları arayıp haber vermedi. İnşallah Hasan Ağa olumsuz karar vermiştir diye düşünüyordum. Aklımda kendi kendime işime yarar senoryalar kurmaya başladım.

Azad ile evlendiğimi hayal ederken buldum kendimi. Kalabalık bir düğün hayal ettim her ne kadar sade istesemde. Sonra balayı aklıma gelince yüzüm ekşidi. Bunu hiç düşünmemiştim ciddi anlamda. Gerçekten evlenince bir erkek bana dokunacakdı. Tanımadığım biri hemde. İstediği gibi dokunabilicekti bana, ben istesemde istemesemde. Boşuna Şirozlar'ın en güçlü ağa oğlunu evlendirmiyorlar. Evcilik falan oynamıycağız demi.

Ablamın aniden odaya dalmasıyla kulaklığı çıkardım. Babamın geldiğini söyledi telaşla. Akşam olmuş muydu ya. Doğrulup dışarı baktığımda havanın karardığını gördüm. Babam erken gelmişti yinede. Sonucu merak ettiğim için ablamla beraber aşağı indik.

Herkes hayatta oturuyorlardı. Babam kahvesini içiyordu höpürdeterek. Hepimiz merakla gözünü bakıyorduk. Kahvesini içmesini bekledik, hoşuna gidiyordu valla hoşuna gidiyordu. Kahvesini kenara bırakıp söze başladı sonunda.

“Hasan Ağa ile eyicene konuştuk” dedi.

Bir süre konuşmayınca halam dayanamadı ve hepimizin iç sesi oldu.

“Yaw, çatlatmasana insanı de söyle hadi”dedi halam.

“Haftaya geliylermiş istemeye, düğünde yaza kalmaz. Küççük haziranda 18'e girici dedim. Hasan Ağa da düğünden sonra yapılır resmi nikah dedi” dedi babam göğsü kabara kabara.

Mutlu mu olsam, ağlasam mı? Ne yapsam bilemedim. Halam ablamın mevzusunuda sordu babama.

“Yağız'ın anası beğenmiş. Babasıda rahmetli olduğundan Hasan Ağa olur dedi. Yazın İstanbul'da oğlanın işleri varmış onlardan sonra konuşulur dedi amma sözü verdi” dedi babam tekrardan ego kasarak.

Biz bu kadar hava atmadık be baba. Biz bu kadar sevinmedik. Ablam otuz iki diş sırıtıyordu gerçi. Bir ben bu kadar sevinmemiş oluyordum.

Babam tekrardan bize okula gitmeye gerek olmadığını diplomanın okul kapanma zamanı verileceğini söyledi. Birde oturup kalkmamıza dikkat etmemiz konusunda tekrardan uyardı. Ha haftayada isteme varmış. Yangından mal kaçırıyorlar sanki.

Azad Şiroz, müstakbel eşim bakalım neler olucak. Sen Şirozsan bende Türkmen kızıyım. Kendimi asla sana yedirip, ezdirmem...

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Oylamalarınız ve yorumlarınız hikayenin devam etmesi açısından çok önemli. Lütfen bol bol etkileşim halinde olalım canlar...

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
5.6M 292K 98
Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekir...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

905K 44K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.7M 68.4K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...