BADE +18

By jeyinep

1.3M 36.7K 15.3K

Tek cadde, tek geçiş.. Ama onca kalabalığın içinde kadere boyun eğmiş olan, birbirinden habersiz iki insan... More

TANITIM
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Alıntı
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Alıntı
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Alıntı
Bölüm 20
Alıntı
Bölüm 21
Bölüm 22
Alıntı
Bölüm 23
Alıntı
Bölüm 24
Bölüm 26
Bölüm 27
Alıntı
Bölüm 28
Alıntı
Bölüm 29
Alıntı
Bölüm 30
Alıntı
Bölüm 31
Bölüm 32
Alıntı
Bölüm 33
Alıntı
Bölüm 34
Bölüm 35
Alıntı
Bölüm 36
Bölüm 37
Alıntı
Bölüm 38
Alıntı
Bölüm 39 [1]
Bölüm 39 [2]
Bölüm 40
Alıntı
Bölüm 41
Alıntı
Bölüm 42
Alıntı
Bölüm 43
Bölüm 44 |Final
Özel Bölüm 1
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3

Bölüm 25

18.3K 599 186
By jeyinep

Çağatay Alazoğlu

Sesi titremişti. Gözlerimi kapatıp yutkundum. Bu olmamalıydı işte. Zamanı değildi.

"Evlatlık mıyım ben abi?"

Kahretsin.

Elimle saçlarımı karıştırdım ve gömleğimi çekiştirdim. Şimdi dünya alem bana dar geliyordu işte. Sakin olmam lazımdı.

Batuhan, "Bir şey desene abi?" dedi umutla. "Değilsin de ne bileyim yanlış duymuşsundur de. Bir şey de?"

"Aslanım." dedim boğazımı temizledikten sonra. "Şimdi.. Burada değil. Evine git ve karına sarıl, onunla ol. Düşünme bunu."

"Siz beni aptal mı sanıyorsunuz ya!" diye parladı.

Ah şu ani parlamaları.. Kime çektin Batuhan sen? Kime..?

"Ben aptal değilim. Söyle ne biliyorsan öğrenmek istiyorum. Ben günlerdir düşünüyorum ve tek başıma savaşıyorum. Bu lanet mafya hayatının içinde bir de evlatlık olduğumu öğreneyim tam olsun amına koyayım. Söyle ne biliyorsan bana!"

"Batuhan şimdi değil."

"Şimdi! Tam da şimdi! Eğer bir şey söylemeyeceksen dna testi yaptırır ben öğrenirim. Bakalım o zaman nasıl şimdi değil diyeceksin?"

Arkasını dönüp gidiyordu ki konuşmamla durdu. Dinledi. Bana dönmedi.

"Öğreneli çok olmadı." dedim sakin bir ses tonuyla. "Öyle yıllardır saklamıyorum ben annemin aksine. Bir ay ya oldu ya olmadı."

Bana döndü. "Neden?" dedi sadece. "Neden?"

"Bilmiyorum." dedim ve ellerimi iki yana açtım. "Bende çok memnun sayılmam yani Batuhan bu durumdan. Öğrendiğim zaman kendime gelmem günlerimi aldı. Sen benim elimde büyüdün Batuhan. En sevdiğin renkten yemeğe, oyuncaktan müziğe kadar her şeyini bilirim. Neye sinirlenirsin veya ne zaman üzülürsün.. Hepsini bilirim. Ve seni bu kadar ezbere bilirken annem kalkıp bana Batuhan öz değil dedi. Bu duyupta idrak etmesi ne denli zor bir cümleydi biliyor musun? Yıllarca elimde büyüyen ve kardeşim dediğim çocuk ile aslında hiçbir kan bağım yok. Ne kadar korkunç değil mi?"

"Beni evlatlık aldıklarını dair bir şeyler hatırlıyor musun?" Sesi titriyordu.

"Hayır yani en geri altı yaşımı hatırlıyorum. O zamanda vardın yani sen, kimse seni o zamanlarda getirip al bu kardeş demedi."

Konuşmadı.

"Fotoğraflarımız var be oğlum, kundaktasın daha ama koltukta oturmuş ben seni kucaklamışım. Otuz iki diş ama olmayan dişlerine sırıtıyorum.. Kim bu kareye bakıp biri evlatlık diye varsayım yapar?"

Yine bir şey demedi.

"Seni hiç ayırmadılar Batuhan. Böyle bir ihtimal söz konusu bile olamaz. Hatta bana ne yaptılarsa sana iki katını yapmalarını istedim ben. Çünkü tek kardeşim sendin ve senin mutlu olman.."

"Abi.." dedi titreyen sesiyle.

"Senin mutlu olman her şeyden önemliydi ki hâlâ öyle. Şuan karşımda böylesin diye içim kavruluyor. Tamam çok kavga ediyoruz. Çok tartışıyoruz ama sen benim kardeşimsin. Öyle ya da böyle kardeşimsin."

Sol gözünden bir damla yaş düştü, soğuktan kızaran yanaklarına. O hep biraz daha sulugözdü zaten. Gizlemeye çalışırdı ama asla ben kadar duvar beton olamazdı.

"Ben kimim abi?" dedi feryat edercesine. "Kimim ben?"

Çaresiz hissettim. Hem de en az, birazdan ölecek kadar.

"Benim kardeşimsin!" dedim dişlerimi sıkarak ve onu ensesinden kendime çektim. Bana kıyasla küçük kalan ama aslında koca olan cüssesini sarmaladım.

Ben sırtını hâlâ bir abi edasıyla okşarken o omzumda omuz titretmeye başladı. İçini döküyordu. İçimi deşiyordu. Böyle öğrensiz asla istemezdim. Yine salak saçma hareketler ve yine Mihriban Alazoğlu.

Kulağına eğildim. "Annemle konuşacağım. Hatta konuşacağız. Biliyorum çok ağır.. Başını alıp gitmek istemem kadar ağır hem de.. Ama direnmek zorundasın. Bir anda hepimiz sana yabancı gelsek bile direnmek zorundasın. Pes etmeyeceksin Batuhan. Alazoğlu soyadının hakkını vereceksin. Sana ait değilmiş gibi hissettiğin her şey aslında senin ruhunun bir parçası. Biz seninle öz kardeş değiliz belki ama gönül kardeşiyiz aslanım. Bazen kardeş olmak için kan bağı gerekmez."

Yavaşça benden ayrıldı. Gözleri kendini sıktığı için kıpkırmızı olmuştu. Gamzesi ortaya çıkmıştı kendini kastığı için. İstemsizce gülümsedim.

"Şimdi derhal kendi evine gidiyorsun ve duş alıp Aden'e hiçbir şey belli etmeden yaşamına devam ediyorsun. Aden zor bir gebelik yaşıyor sakın onu riske atacak şekilde davranma tamam mı oğlum? Ben her şeyi düzelteceğim." dedim güven vererek. Saçlarını düzeltip gülümsedim. "Güven bana olur mu?" Gözlerini daldığı boşluktan çekti ve başını salladı. "Seni bırakayım ister misin? Araba kullanabilecek misin?"

"Kullanırım." dedi ve saçlarını dağıttı. Her zaman öyle olurdu zaten. Ben toplardım, Batuhan dağıtırdı.

"Tamam..Dikkatli git."

Başını salladı ve arabasına yöneldi. Binipte bahçeyi terk etmesinin ardından zorla oluşan gülümsememi yüzümden sildim ve eve doğru yürüdüm.

Omuzlarım ağrıyordu artık yüklerimden. Nefes almak zor geliyordu.

Bade karşıladı beni. İçten gülümsedim.

"Neden ağladı.." dedi merhametle. Bu kadında ki merhamet başka bir boyuttaydı.

"Öğrenmemesi gereken bir şey öğrendi. Aslında öğrenmek hakkıydı ama zamanı değildi." dedim asansöre yürürken, peşimden geliyordu.

"Ney.. öğrendi?" dedi merakla. "Çok mu ailevi?"

Maalesef der gibi başımı salladım. Bade'ye anlatsam bir dert anlatmadan bir dertti. Zamanı gelince anlatmayı tercih ettim. Şuan kafamı boşaltmam lazımdı.

"Sana sonra anlatırım güzelim."

Kata çıktığımız zaman beraber odama girdik. Bade yatağıma geçip yastıklarımdan birini kucağına aldı. Bense hemen ceketimi çıkarttım ve giyinme odasına yürüdüm.

"Çağatay." dedi içeriden Bade.

"Efendim."

"Sen çok iyi bir abisin biliyorsun değil mi?"

Elimdeki tişört ile kalakaldım dolabın önünde. O devam etti.

"Öylesine güç veriyorsun ki Batuhan'a.. Az önce keşke abim olsaydı dedim cidden."

Tişörtü üstüme geçirdim ve pantolondan da kurtulunca odaya döndüm. Bade dudaklarını büzmüş düşünüyordu.

"Sana da abi olurum yavrum." dedim ve yan şekilde yatağa yatıp onu yanıma çektim. "Olmaz mı?"

"Abiler kardeşlerini öpmezler." dedi muzip bir tavırla.

Güldüm. "Öperler öperler." Yanağından öptüm. "Bak öptüm."

"Öyle değil akıllım." dedi ve aniden dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Buradan böyle diyorum."

Afallamış şekilde suratına baktım ve aniden gelen gülmemi tutamadım. Şapşaldı cidden.

"Vay anasını diyorum." dedim ve sırt üstü yatıp onu üstüme doğru çektim. O yatmak yerine kucağıma oturdu. Tam yerine oturdu. Aferin.

"Ay n'abıyorsun ya?" dedi ve gülerek ellerini göğsüme koydu. "Havalandım bir an."

"Yerim havalanmanı." Ellerini tuttum ve avuç içlerine uzun uzun birer öpücük bıraktım. "Mis kokulum."

Şımarık şımarık gülümsedi ve kucağımda biraz aşağı kaydı. Gözlerimi yumdum ve kendimi sıktım.

"Sakin ol Bade'm." dedim ve sırıttım.

Bade, "Ne?" dedi ve kucağımda geri kaydığı için ellerini göğsüme koyup bana alttan alttan bakmaya başladı.

"Hiç." dedim anlamamasına sevinerek saçını okşadım. "Uykun yok tabii senin, saatlerce uyudun göğsümde."

"Evet ya." dedi tatlı tatlı. Beni tutun yoksa yiyeceğim. "Uykum hiç yok."

"Buldun tabi rahat göğsü uyursun.." dedim şakayla karışık.

Gülümsedi. "Buldum vallaha." Başını tekrar göğsüme koydu. "Çokta rahat."

Güldüm.

"Babamın da göğsüne böyle yatardım küçükken biliyor musun?" dedi gülümseyerek. "Okuldan döner dönmez, tabii yorulurdum, babam gelince hemen kolundan tuta tuta odama götürürdüm. Böyle göğsüne yatardım."

Gülümsedim ve saçını okşamaya başladım. Dibimde olan alnına güzel bir öpücük kondurdum.

"Senin yerinde asla gözüm yok ama şuan üzgünüm Serhat Abi.."

Gülerek söylediğim cümleye kahkaha attı ve yanağımdan öptü beni.

"Babam fazla kıskanç ama haa!" dedi gülmesini tutunca. "Sen o gün fazla görmedin, beraber gidersek İzmir'e görürsün. Somurtur durur sürekli.."

"Hadi ya.." dedim ve gülümsedim. "Çekeriz cefasını problem değil."

"Görücez!" dedi ve göğsüme sürttü yanağını. Huzurla saçlarını okşamaya devam ettim.

"Ya Çağatay." dedi birden. "Ben seninle bir şey konuşmak istiyorum aslında.."

"Konuşalım güzelim." dedim ve tüm dikkatimi ona verdin. "Hm?"

"Ben sürekli evdeyim ya hani. Sen şu ben kaçırıldığım için falan böyle sonraki olaylarla beraber güvenlik adı altında resmen beni eve tıktın?"

"Bak ya." dedim bozulurken. "Keyfimden sanki?"

"Sus ya! Ben konuşuyorum."

En azından dalgaya vurmuştu. Neyse.

"Pardon bebeğim."

Gülümsedi ve devam etti. "Normal hayatımı özledim. Çalışmayı, gezmeyi, dışarıda yemek yemeği, ailemi ziyarete giymeyi, seyahat etmeyi.. Bunları çok özledim."

Haklıydı.

"Seninle anne babamın yanına gitmek istiyorum. Gezelim istiyorum seninle.. Bu evden çıkmak istiyorum. Kendi evime gitmek istiyorum. Seninle beraber benim evimde falan kalalım istiyorum.. Travma söz konusu değil artık. Evime girebilirim.."

Yine haklıydı.

"Bunu konuşmak istiyordum işte." dedi ve masum masum gözlerime bakmaya başladı. Onu koltukaltlarından tuttum ve kaldırdım. Ardından ben doğruldum. Koca yatakta karşı karşıya oturuyorduk şimdi.

"Anlıyorum seni güzelim." dedim ve yanağını okşadım. "En kısa zamanda bu istediğin her şey olacak. Sadece biraz daha sabır.. Biliyorum ben resmen hayatını kısıtladım senin. Ama elimden başka bir şey gelmezdi. İlk önce seni sadece korudum ama sonra sen benden kalbimi çaldın. İşim seyri deyişti yani."

Utanarak güldü ve gözlerime baktı. "Gerçekten çaldım mı kalbini Çağatay?"

"Sence?" dedim ve elini alıp kalbime götürdüm. Kalbim küt küt atıyordu hızla.. Çünkü gözlerime bakmıştı.

"ÇÜŞ.." dedi gülerek. "Öleceksin Çağatay sakin ol ya."

Bu sefer ben güldüm. "Ölmem ölmem." dedim. "Bir şey olmaz, aşktan yana her şeye razıyım."

Gözlerime bakarak gülümsedi. Ellerini tuttum ve öptüm.

"Ben de sana bir şey diyeceğim."

"Hm?" dedi ve merakla baktı gözlerime.

"Şimdi güzelim ben bir şeyden şüpheleniyorum. Seninle de paylaşmak istiyorum."

Bakışları dondu. Sevinci uçup giderken içim huzursuzluklarla doldu.

"Neyden?" dedi aniden. "Kötü bir şey mi?"

"Yok güzelim." dedim ve elimi yeniden tutup ufak ufak okşamaya başladım. "Bu sadece bir şüphe ve sana söylemek istiyorum."

"Söyle hadi Çağatay." dedi sabırsız şekilde. "Korkutuyorsun böyle."

"Bu sizin ailevi konumuz ama ben böyle şeylere çok dikkat ederim. Artık insanlar konuşurken söylenenden çok jestlere bakar oldum."

Suskun şekilde suspus olmuş beni dinliyordu.

"Ailen ile annemin yüzleştiği gün.."

Yerinde dikleşti. Ciddiyeti katlandı.

"Babanın söylediği şey kardeşinin akciğer iltihaplanması ile vefat etmesi.. Mantıksız geldi bana."

"Nasıl yani?" dedi birden. "Anlamadım."

"Yeni doğan bir bebeğin ölmesi gayet normaldir ama genelde bebekler kordon dolanması veya yetersiz beslenme gibi ya da daha başka sebeplerden dolayı ölürlermiş. Fazla ekstrem durumlar zaten kontrol zamanında belli olurmuş. Alparslan ile ayaküstü konuşmuştuk."

"Ee?" dedi, anlamamış şekilde. "Ne sonuca varacağız buradan?"

"Annelerimizin doğum yaptığı şehir hastanesini biliyorum. Hâlâ hizmet veriyor. Arşivlerine bakılmasını istiyorum ben, hem annenin doktor Aslan Bey orada başhekim. Yaşıyor. Böyle bir şey ister misin?"

"Neden ama?" dedi omuzları düşerken. "Sen şuan ciddi ciddi abin ölmemiştir belki diyorsun. Ben buna ailemsiz evet ya da hayır demem yani.."

"Bak güzelim." Ona daha da yaklaştım. "Gel kabul et buna bir cevap bulalım. Yenidoğan bir bebeğin hemen iltihaplanma ile ölmesi saçma ve mantıksız. Arşivlerde bakılsın, benim orada kollarım var. Trajik geliyor kulağıma. Sonuçlandıralım.."

Gözlerini başka yere dikti. Derin bir nefes alıp verdi. Kabul etmesini istiyordum. Etmese dahi ondan aykırı kendim bakacaktım zaten. Sadece o da bilsin ve özgür iradesiyle evet ya da hayır dedin istiyordum.

"Aileme söylemek istiyorum bunu." dedi tekrar gözlerime bakarken. "Ben onlara artık yalan söylemek ve arkalarından iş çevirmek istemiyorum."

"Ama onlar sana hem yalan söyledi hem de arkandan iş çevirdiler.. Kısasa kısas olamaz mısın?"

Başını iki yana salladı. "Vicdanım rahat etmiyor sonra Çağatay. Boşverelim olmaz mı? Ailemin yarasını deşmek istemiyorum ben. Hem mezarı varmış kardeşimin.. Ölmemesi garip geliyor kulağa."

Üstelemedim. Kendim halledecektim anlaşılan.

"Peki güzelim." dedim üstelemeden. "Nasıl istersen."

Gülümsedi ve huzurla iç çekti. Olayın gerisi bendeydi artık.

&

BİR HAFTA SONRA

ÇAĞATAY ALAZOĞLU

İmzaladığım kağıtların kontrolünü yaptıktan sonra şirketten hızla ayrıldım. Alparslan ile konuşmuştum. Bugün annem kesin şekilde serumlardan kurtulacaktı ve düzenli pansumanları dışında bir problem yoktu artık. Bunun verdiği rahatlık ile günlerim en azından rahat geçiyordu. Geçecekti.

Arabama bindiğim zaman Batuhan'ın mesajlarına yanıt verdim. Annem artık toparlıyor olduğu için evlatlık mevzusuna netlik getirmek istiyordu. Ben de biraz daha beklememiz gerektiğini söylüyordum. Çünkü biliyorum ki Mihriban Alazoğlu bir şekilde fenalaşarak olayı ertelettirecek. Ben en sağlam anı bekliyorum ki kaçacak şansı kalmasın.

Batuhan'ın mesajlarına yanıt verdikten sonra bir bildirim düştü panele.

KİMDEN: BADE
BİR YENİ MESAJ

Arabayı çalıştırmadan mesaja girdin.

BADE:
Makyaj yaptım nasıl olmmuuuşş

Bak videodan ss aldım ondan yamuk yumuk gülme he

Nassıllııımmmmm


Güzel bebeğim
Üstündeki çok güzel
Kırmızı kadınısın

Çağatay makyaja baksana
Ne kırmızısı ya

Ha makyaj
Güzel

Üstüme bakmaktan makyajı göremedin ki
Bir de yazdım o kadar makyaj diye

Kızma bana güzelim
Aklımı başımdan aldın yeterince
Düşünemedim

Hhmmmm öyle diyorsunn yaaniiii

Ah Bade
Keşke bu cilveyi yanımda da yapsan

Yaparım kiii

Kandır kandır
Göremedik hâlâ cilvelerini

Utandırma

TAMAM PEKALA

BÜYÜK HARFLERLE YAZMA BANA

Tamam.. güzelim elim deymiş kızma
M

arkete falan mı gitmek istiyorsun

Süslenmişsin sen

Yok.. Oğuzhan gitti markete
Onunla anlaşamıyorum ben ya 🥺
Petek Sultan liste yaptı
Bu sefer gitmedim ben

Neden bebeğim?

Muhabbeti sarmıyor
Behsat'ı istiyorum ben
Ne zaman gelecek?

Onun gelmesine var daha güzelim
Memleketinde işler karışıkmış

Ayrıldılar değil mi..

Maalesef
Menekşe inkar etmiş ama duyduk hepimiz
Behsat zaten kesin olacak reddetmiş
Gururunu ezdirmez o

Hem iyi oldu hem kötü
Dün konuştum ben Behsatla
Sesi çok kötüydü
Ağlamış gibiydi srsi
Pürüzlü pürüzlü böyle

Doğrudur güzelim

Ay şarjım bitiyor
Bitmeden sorayım
Ne zaman geleceksin?

Şimdi şirketten çıktım
Küçük bir işim var
Gelirim bir, bir buçuk saate

Tamaammm

Neden sordun güzelim?
Sen bekleme beni
Yemeğini ye uyu dinlen

Olmaz ki askim
Beklerim
Hayddii baaayyyyyyyy

Aşkım ha..
Neyse gelince görüşürüz..
Hoşça kal güzelim
Pardom aşkım :)

~~~

Yüzümde oluşan sersem gülümseme ile hemen arabayı çalıştırdım. Şehir hastanesine gidip şu işe bir sonuç vermem lazımdı.

Bade ile konuştuğum günün akşamı adamlarımdan birine arşiv meselesinden bahsetmiştim. Şimdi ise o hastaneye gidip Başhekim ile görüşmem lazımdı. İçimden gelen ve beni yönlendiren bu şüphenin doğruluğundan adım kadar emindim.

&

Kapıyı çaldım ve duyduğum 'gel' sesiyle içeri girdim. Kapıyı yavaşça örttüm. Aslan Bey ayaklandı.

"Merhaba Çağatay.. Hoş geldin, otur."

"Hoş buldum." dedim ve el sıkıştıktan sonra koltuklardan birine oturdum.

Başhekim olan Aslan Bey telefonu açıp iki çay istedi. Geriye doğru yaslandım.

"Nasılsınız Aslan Bey?" dedim rahatça. Gerilmemesi lazımdı çünkü birazdan onu ziyadesiyle gerecektim.

"İyiyim Çağatay. Sen nasılsın?"

"İyiyim." dedim ve o an kapı çaldı. Çaylar hızla verildi ve odada yeniden tek kaldık.

"Benimle ne konuşmak istiyorsun?" dedi çayından bir yudum alırken. "Önemli olduğunu söylediğin için vakit ayırdım. Yoksa şuan başk-"

Silahımı çıkarttım ve masanın üzerine koydum.
Buz kesti. Yutkundu. Oturduğunu düzeltti.

"1996 senesi." diyerek konuşmaya başladım. "O sene neler oldu?"

Güldü. Garipti. "Para mı?" dedi. "Anlamıyorum."

"Pekala.." Boğazımı temizledim. "Sevgi Çakmak ve Serhat Çakmak. Hatırlıyor musun bu kişileri?"

Gözleri boşluğa dalarken ona çok dikkat ettin. Gözbebekleri büyüdü. Ama fark ettirmemeye çalışıyordu.

"Çok fazla hastam geldi geçti, hepsinin ismini bilemem."

"Sana hastan olan Sevgi Çakmak ve Serhat Çakmak demedim doktor. Sadece isimlerini söyleyip tanıyor musun dedim."

Yutkundu. Çay bardağını kenara koyup masaya yaslandı.

"Bak Çağatay. Şuan ne yapmak istiyorsun anlamıyorum ama sorularının cevapları ben de değil."

"Benim kardeşim Batuhan öz değil. Ve o sene onunla eş doğan bir bebek ölmüş. Kollarımız uzundur bizim bilirsin. İyi tanırdın babamı. Arşivlere baktırdım. Ölüm olayı doğru ama Batuhan'ın evlatlık olması ve hangi aileden alınıyor oluşunun muamma kalması garip.. Ben bunları merak ediyorum."

"Boşa kurcalıyor ve saçma düşünüyorsun. Olan oldu biten bitti."

"Batuhan hangi aileden evlatlık alındı. Kağıtlara parmak izine rastlandı doktor. Benim gücümü hafife alıyorsun. Hata ediyorsun, etme."

"Bu yaptığın suç. Bilmiyor musun?"

"Babamdan Batuhan karşılıklı para alan sen.. mi diyorsun bunu doktor? Nerede senin hipokratın?"

Korkuyla yutkundu ve yüzünü sıvazladı.

"Anlatacak mısın yoksa kendi yöntemlerimi mi kullanmamı istersin? Kendin konuşursan daha iyi olur ama sen bilirsin. Ben her şekilde keyif alacağım."

"Annen.." diyerek lafa başladı.

"Doğumdan önceki son kontrolüne tek geldi. Ve ters giden bir şeyler vardı. Kordon bebeğin boynuna dolanma yolundaydı ve üstelik bebek ters duruyordu. Ters durmasına çözümlerimiz pek tabii var ama kordon dolanması genelde ölümü getirir. Annen bunu kabullenmedi, ani olan bu acil doğumu reddetti. Aradan bir hafta geçmedi ki doğuma geldiler. Sevgi ve Serhat çifti de o gün gelmişti."

Kaşlarım çatılırken onu dinlemeye devam ettim. Hiç iyi hissetmiyordum.

"Sevgi Hanım doğuma girdi. Ardından ise Mihriban Hanımı aldık. Doğumları on beş dakika arayla bitti. Sevgi Hanım'ın bebeği güzelce giydirildi. Ama bir problem vardı.."

"Ne?" dedim hemen. Bu işin sonucu nereye bağlanacaktı amına koyayım? Sevgi Hanım'ı bebeği ölmemiş işte! Neler dönüyor?

"Mihriban Hanımın bebeğini yaşamıyordu. Ölü doğdu kordonu yüzünden. Kurtaramadık."

Ellerim yumruk şeklini alırken o konuşmaya devam etti.

"Ben doğumhaneden çıktıktan sonra baban ile karşılaştım. Mutlu şekilde teşekkür etti. Ama ben gerçeği saklamadım. Bebeklerinin öldüğünü söyledim."

"Babam ne dedi?"

Konuşmadı. Sinirle ayaklandım ve yakasına yapıştım.

"Konuşsana! Ne dedi!"

"Para karşılığı Sevgi Hanımın bebeğini onların bebeği şekilde göstermemi istedi. Yarım Milyon verdi! İflas eşiğindeyim, kabul ettim!"

Siktir.. Koca bir siktir!

"Lan!" dedim delirmek üzereyken. "Allah senin belanı versin! Kansız orospu çocuğu!"

Yüzünü korkuyla buruşturdu. Geri çekildim. Olamazdı bu, Bade ve Batuhan kardeş olamazdı!

"Ölen Mihriban hanımın bebeğiyken Sevgi hanımın bebeği ölmüş gibi gösterdik. Ben bileklikleri değiştirdim. Çoluğum çocuğum var, iflas edemezdim. Yurtdışındaki şirketim için yaptım."

"Kes lan!" dedim gözlerim yanarken. "Şuan bitti senin doktorluk hayatın! Elimden çekeceğin var orospu çocuğu!"

"Yapma Çağatay, yapma!"

"Kardeşler.." dedim dehşet içinde. "Yıllardır kardeş bildiğim adam ve aşık olduğun kadın kardeş. Bu nasıl iş amına koyayım?"

Aslan korkuyla geri çekildi. "Maalesef öyle.. Sevgi Hanımlarım muhtemel çocuğu ile Batuhan kardeş. Yapacak hiçbir şey yok.."

Silahımı belime koydum ve hızla odayı terk ettim. Gözlerim yanıyor ve ne nefesim sıklaşıyordu.

Hayır, kriz geçiremezdim.

Zar zor gömleğinin düğmelerini açtım ve duvara tutuna tutuna çıkışa vardım.

Dışarı çıkınca derin derin nefesler aldım. Olmuyordu, gözlerim yanıyor ve doluyordu. Titreyen ellerimle araba sürmem imkansız görünüyordu.

Kendimi zorla arabaya attım. Kapanan kapıyla beraber gözyaşlarım firar etti.

Sinirle direksiyona vurdum. "Böyle işin içine dışına sıçayım! Kurcalayan aklımı sikeyim! Amına koyduğumun çocukları neden yaptınız lan bunu? Neden!"

Saçlarımı çekiştirdiğim zaman telefonum çaldı.
Bade arıyor..

Burnumu çektim ve boğazımı temizledim.. Nasıl diyecektim? Nasıl diyecektim ben bunu.. Çağrı kapanınca telefonu elimden bıraktım. Koltuğa koymuştum ki bu sefer mesaj geld. Çaresizlik her yanımı sararken açtım mesajı. Sesli mesajdı. Cıvıl cıvıl sesi bile bana iyi gelmeyebilirdi şuan.

KİMDEN: BADE
BİR YENİ SESLİ MESAJ

BADE:
"Çağatayyyy!" diyordutatlı tatlı. "Ekler yaptım ben biliyor musun! Hemen gelmen gerek beraber yiyelim!"

Gözlerimi yumdum ve Batuhan'ın alttaki mesajına baktım.

KİMDEN: BATU
BİR YENİ MESAJ

BATU:
Bu akşam Aden ile size gelebilir miyiz abi?
Müsait misiniz?
Aden, Bade ile görüşmek istiyormuş..
Haz etmesem dahi karım için katlanırım.
İşin bitince dön bana.

~~~

Hıçkırıklarım beni uçurumdan iterken başımı direksiyona yasladım.

Bu lanet hayat haysiyetsiz bir sınava tabiiydi ve biz de mahkumlarıydık. Paldır küldür müebbet yediğim sonsuz cezalarımdan biriydi bu yaşadığım. Ve galiba sonucum idam olacaktı. Krizler burnumun dibine gelirken delirmemem imkansızdı.

Kardeşim dediğim adam ve aşık olduğum kadın kardeşti.

Öz kardeş.

Ben ise dış kapının dış mandalı.

Gözümden akan yaşı sildim ve kendimi toparladım. Ne ben ne de kulaklarım böyle bir şey duymamıştı. Ben bugün Aslan Bey'in yanına gitmemiştim ve böyle bir şey duymamıştım.

Böyle düşünmek istiyordum çünkü delirmemek için başka hiçbir çarem yoktu.

Kendimi toparladım ve arabayı çalıştırdım.
Bu hayattan yediğim ilk darbe değildi nasılsa. Ben bunu da en iyi şekilde kontrol edecektim.

Herkesin yenildiği bu hayatı yenecektim.
Her ne kadar kan revan içinde olsamda..

***

İlk düşüncelerinizi buraya alabilirim..

Sizce Çağatay saklar mı bu gerçeği?

Çağatay'ın nasıl davranmasını isterdiniz?

Bildiğiniz üzere kurgu hız kazanıyor.. Artık acımadan çatır çatır gerçekleri öğreniyor herkes. Merak etmeyin Bade&Çağatay fingir fingir fingirdeşmesi yazmadan bitirmem.. Sadece hızlanıyoruz kemerleri bağlayın..

Gelecek bölümde görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın sevgili okurlarım!

SINIR: 100 oy 40 Yorum

Bayy baayyyyyy!

***


Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 53.5K 33
"Bana bakıcılık yapmaktan vazgeç ben senin bakıcılık yaptığın çocuk değil karınım " dediğimde sinirle , bakışları tekrar beni bulmuştu. Yüzünde memnu...
113K 6.3K 22
aile kurgusudur klasik bir şey yazıyorum umarım beğenirsiniz
81.9K 3.3K 27
TAMAMLANDI ☆ Geçmişin hayaletleri peşinizi asla bırakmaz. Sizi en zayıf anınızda yakalarlar. Hayallerinizle gardınızı alır ve onlara savaş açarsınız...
746K 16.2K 30
İkimizde nefes nefese kalmıştık. Ne o durabiliyordu ne de ben. Sanırım onu istiyordum. Ağzımdan çıkan ise sadece minik bir fisıltıdan ibaretti. "Do...