SAKLI「ʜᴀʀʀʏ ᴊ. ᴘᴏᴛᴛᴇʀ」

Von audrisimpavi

59.2K 8.4K 12.5K

Karanlık Lord, 31 Ekim 1981 gecesi Harry Potter'ı öldürüp kehanetten kurtulmaya çok hazırdı. Onun planlarını... Mehr

açılış
karakterler
⚵1 - sonsuzluk anlaşması.
⚵2 - hogwarts, ikinci yıl.
⚵4 - yuvaya dönüş.
⚵5 - profesör vandeleur.
⚵6 - kazanlar ve itiraflar.
⚵7 - ateş kadehi.
⚵8 - şampiyonlar.
⚵9 - göl kenarı.
⚵10 - ejderhalar.
⚵11 - ilk etap.
⚵ 12 - affettirme çabası.
⚵13 - hogsmeade'de bir gün.
⚵14 - kavalye sorunu.
⚵15 - noel balosu.
⚵16 - harry'nin hatası.
⚵17 - cedric'in teklifi.
⚵18 - üç adam.
⚵19 - alora'nın sevgilisi.
⚵20 - cedric ile hogsmeade.
⚵21 - patronus.
⚵22 - ikinci etap.
⚵ 23 - söylenenler ve gözlemler.
⚵24 - yeni düzen.
⚵ 25 - toplantı sonrası.
⚵ 26 - harry'nin patronusu.
⚵ 27 - üçüncü görev.
⚵28 - en değerli iki parça.
⚵29 - yaz günleri.
⚵ 30 - yeni arkadaş.
⚵ 31 - müzik odası.
⚵ 32 - fotoğraf.
⚵ 33 - doğum günü.
⚵34 - plan değişikliği.
⚵35 - yılanlar.
⚵36 - pierre ve sirius.
⚵37 - alora'nın kıskançlığı.
⚵38 - tatsız kutlama.
⚵39 - harry'nin gidişi.
⚵40 - claudia.
⚵41 - depresyon.
⚵42 - yanan tren.
⚵43 - mektupların getirisi.
⚵44 - evine hoş geldin.
⚵45 - kartlar açık.
⚵46 - yüzleşme.
⚵47 - pierre'in hayatı.
⚵48 - intikam al.
⚵49 - ortak salona dönüş.
⚵50 - voldemort'un sırrı.
⚵51 - korkak mı cesur mu?

⚵3 - hogwarts, üçüncü yıl.

2K 238 346
Von audrisimpavi

31 Temmuz 1993

Alora, Harry'yi izlerken gülümsemeden edemedi.

Yeşil gözleri gülmekten kısılmış, gözlüğünün arkasından ışıl ışıl parlıyordu. Üzerinde bermuda siyah şortu ve beyaz tişörtü vardı.

Geçen yıl aldığı ve kendisine bol gelen tişörtü şimdi tam oluyordu. Boyu hızlı uzamış ve gelişimi de aynı oranda olmuştu.

Saçları biraz daha uzamıştı ancak Alora ona bu saç stilinin yakıştığını düşünüyordu. Arada alnına dökülen kuzguni siyah saçlarını seviyordu.

En yakın arkadaşı artık on üç yaşındaydı ve Alora onu böyle mutlu gördükçe kendisi de mutlu oluyordu.

Aynısı Harry için de geçerliydi elbette. Sırlar Odası'nda olanlardan sonra Harry, Alora'yı yalnız bırakmamaya özen göstermiş ve yanında durmuştu.

İçine kapanan kızı dış dünyaya tekrar açmak biraz zor olmuştu ama Sirius ile bunu başardıklarına inanıyordu.

Alora'nın şimdi keyifle gülmesini izlemekten hoşlanıyordu.

Bakır saçlarının dalgalarını saklayan bir topuzla bağlanmıştı Alora'nın saçları. Üzerinde kırmızı bol bir tişört -Harry o tişörtün kendisine ait olduğuna yemin edebilirdi- ve siyah kot şortu vardı.

Yanındaki Hermione ile gülüşüyor ve ona bir şeyler anlatıyordu.

Sirius, masada oturan kıza yaklaşıp alçak sesle "Alora! Pastayı getirelim hadi." dedi.

Ron, Hermione, Ron'un ikiz kardeşleri ve kız kardeşi gelmişti Harry'nin doğum gününü kutlamak için. Sirius onlara güvenebileceğini bildiği için gizli evlerine almakta sakınca görmemişti.

Üstelik Remus da oradaydı. Harry'nin sevdiği herkes yanındaydı o gün.

"Ben getiririm tek başıma." dedi Alora ve mutfağa ilerledi. Harry için aldıkları pastayı dolaptan çıkarıp üzerine uzun mumları koyduktan sonra mumları yaktı ve dikkatli bir şekilde bahçeye ilerlemeye başladı.

Onun ilk geldiğini gören Fred olduğu için anında sesini yükselterek "İyi ki doğdun Harry!" diye şarkı söylemeye başlamıştı. Onun başlamasıyla diğerleri de şarkıyı bir ağızdan söylemeye, Harry ise sırıtarak gelen pastayı izlemeye başlamıştı.

Alora ona gülümseyip pastayı masaya koydu, Harry masanın ucuna gelip pastaya bakarken "Dilek tutmayı unutma." demişti Alora arkadaşına.

Harry birkaç saniye sonra mumları üflediğinde alkışlar koptu. Alora ona en yakın olan olduğu için ilk sarılan olmuştu.

Kollarını ona sımsıkı dolayıp "Doğum günün kutlu olsun, iyi ki varsın." dediğinde Harry de onu sıkıca sarıp "Sen de." diye mırıldandı.

13 Eylül 1993

"Ne diyormuşuz? Riddikulus!"

"Riddikulus!" diyerek bir ağızdan tekrar etti öğrenciler.

Yeni profesörleri memnun olmuş gibi sınıftaki öğrencilere göz gezdirip başını hafifçe aşağı eğdi.

Ders Hufflepufflar ile Gryffindorların ortak dersiydi ve Böcürtleri işliyorlar. Alora, yeni gelen Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörlerini dikkatle dinliyordu, tıpkı Hermione gibi.

Ancak arkalarında oturup sürekli bir şeylere kıkırdayan Ron ve Harry'nin dinlediğini pek söyleyemezdi.

"Sence sizin Böcürtünüz ne olurdu?" diye sordu Ron başını Alora ve Hermione'nin oturduğu masaya doğru uzatırken.

Hermione "Dersteyiz Ron." dedi keskin bir fısıltıyla ancak Alora sessiz kaldı, Böcürtünün ne olacağını düşünmeye koyulmuştu.

Harry de başını uzatarak "Alora'nınki kesinlikle böcek olur, türü fark etmez." dediğinde Alora arkasını dönüp Harry'ye baktı.

Arkadaşının yüzünde bir sırıtma vardı. Gerçekten keyifli olduğu yeşil gözlerindeki ışıltıdan belliydi.

"Hiç de bile." dedi huysuzca. "Böceklerden o kadar da korkmuyorum."

Harry bunu duyunca sırıtmasını genişletti ve masaya doğru biraz daha eğildi. "Tabii. Odandaki tüm böcekleri öldürmek için beni çağırıyorsun, korkak seni."

Alora kaşlarını çattı. "Korkmuyorum bir kere. Sadece onlara dokunmak istemiyorum."

"Senden daha cesur bir Gryffindor olduğumu kabul etmemek için yalan atıyorsun şu an." dedi Harry onunla uğraşmaya devam ederek.

Harry'nin yüzündeki alay eden bakışa bakarken parmak uçlarıyla yanağına vurdu. "Şöyle bakma, sinir oluyorum sana."

Gözlerini büyüterek "Nasıl bakmayayım Alora?" diye sordu Harry ve biraz daha açtı gözlerini. "Böyle mi?"

Bakır saçlı kız gözlerini kısarak arkadaşına bakarken Harry güldü. Alora sinirlendiğinde yanakları kızarıyordu ve çok tatlı gözüküyordu.

Bu görüntü için de Alora'yı sinirlendirmekten zevk alıyordu Harry.

"Potter! Vandeleur!" diye gür bir sesle bağıran profesörlerini duyunca Alora hızla önüne döndü ve Harry arkasına yaslandı.

Dersten Harry ile birlikte çıktı Alora. Hermione yine ortalıktan kaybolmuştu, Ron da görünür bir yerde değildi.

"Akşam Remus'un yanına gideceğim, gelecek misin?" diye sordu Alora.

Harry başını salladı. "Çıktıktan sonra da takılırız biraz."

Alora ve Harry, Harry'nin görünmezlik pelerini altında dolaşmayı seviyordu. Gizlice dışarı çıkıyor, etrafı kurcalıyorlardı.

Birkaç kere yakalanmışlardı ancak yakalanıp ceza almalarına rağmen devam ediyorlardı bunu yapmaya.

"Olur." dedi o yüzden.

Akşam Remus'un yanına geldiklerinde derste yaptıklarını anlatmışlardı fakat Remus'un rahatsız olduğu bir şey olmuştu. "Ne saçmalık, size büyüyü yaptırmadı mı?"

Başını iki yana salladı Harry. "Sirius daha iyi profesörlük yapardı." dedi. "Bu kadın çok sıkıcı, hiçbir şey yaptırmıyor."

"Olmaz öyle şey. Böcürtlerle mücadele etmek anlatıldığında kolay gözüküyor ama o kadar da kolay değil. Ben Richards ile konuşacağım, pratik de yaptırsın size."

Remus anlam veremiyordu. Voldemort ve müritleri dışarıda dolaşırken, Bakanlığı devirmek için fırsat kollarken çok önemli bir ders olan Karanlık Sanatlara Karşı Savunma'yı böyle hafife almak hiç uygun değildi.

Üstelik o sınıfta Voldemort'un yakalamak için can attığı Harry varken.

"Yorgun gözüküyorsun Remus, iyi misin?" diye sordu Alora onun yüzüne bakarken.

Remus'un kehribar rengi gözleri kıza döndü ve ona gülümsedi. "İyiyim tabii, uzun bir gündü. Birinci sınıflara iksir öğretmek hiçbir zaman keyif aldığım bir alan olmadı."

Alora sırıttığında Remus da gülümsemesini korudu.

Ancak gerçek başkaydı. Yakın zamanda Sirius bir göreve gidecekti ve Harry ile Alora'dan bunu saklıyorlardı. Üstelik Azkaban'dan kaçan Ölüm Yiyenlerin haberleri de kulaklarına geliyordu.

Sirius birkaç Seherbaz'a katılıp Dumbledore'un Bakan'a söylemesiyle kaçakları yakalama görevine eşlik edecekti.

Fakat tek görevi bu değildi. Sirius'un asıl görevi daha tehlikeliydi. Birkaç gün gözlemleyip işe yarar bir şey öğrenmeyi denedikten sonra Ölüm Yiyenlerin Karargahının etrafını mühürleyerek karargahın temeline bomba döşeyecek ve patlatacaktı.

Bunu Dumbledore'dan Bakan istemişti. Seherbazlar her şeye yetişemiyordu, Ölüm Yiyenler o kadar çoğalmıştı ki artık kimse kaç kişiyle mücadele ettiğini kestiremiyordu.

Bu yüzden toplu ölümler, yargılama ve sorgulama olmaksızın düşmandan kurtulmalar Bakanlık politikası haline gelmeye başlamıştı.

Fakat Remus, Sirius için endişeleniyordu. Gözlem yaptığı esnada yakalanmasından, patlama sırasında bir şeylerin ters gitmesinden endişe duyuyordu.

Fakat çocuklara bunu söylemeyecekti elbette. Sirius, onların ruhu bile duymadan geri döneceğini söylemişti Remus'a.

Remus da öyle olmasını umuyordu.

17 Eylül 1993

Alora, sınıf arkadaşlarının Böcürt ile mücadelesini izlerken sıranın kendisine gelmesini bekliyordu.

Önündeki Harry'nin omzuna çenesini yaslayıp Ravenclawlı bir çocuğun mumyayı tuvalet kağıdına dönüştürmesini izledi. Harry de yanağını Alora'nın başının üstüne yaslamıştı.

"Heyecanlıyım." dedi Harry. "Keşke hep böyle dersler işlesek."

Alora gülümsedi. "Evet, keşke." dedi. "Gerçek şeyler görmek daha zevkli oluyor."

Harry, Alora'nın parfüm kokusunu duyumsadığında gözleri ağır ağır kapandı. Bu koku her zaman onu mayıştırıyordu.

"Potter! Vandeleur, sırada sen varsın, hazırlan!"

Profesör onlara seslendiğinde iki arkadaş irkildi, Harry bir adım öne çıktı ve asasını doğrultup Böcürtün şekil almasını bekledi.

Böcürt döndü, dolaştı, bulanık şekiller arasında dolanırken Harry beklemeye devam etti fakat hiçbir şey olmadı.

Şekil almakta zorlanan Böcürte bakan profesör "Çok büyük bir korkun yok, ha Potter?" demişti ilgiyle.

Harry omuz silkti. Böcürtün ne şekil alacağını o da düşünmemişti zaten. Korktuğu hiçbir şey yoktu.

Herkes Böcürtün Voldemort'a veya bir Ölüm Yiyen'e dönüşmesini bekliyordu aslında. Voldemort, Harry'nin ölüsünü istediği için Harry ondan korkar sanıyorlardı.

En sonunda Böcürt bir şekil alarak yere küt diye düştü, bir cesede dönüşmüştü.

Merakla bekleyenler cesedin bakır saçlarına bakarken bile cesedin kim olduğunu anlamışlardı.

Alora mavi gözlerini Harry'ye çevirdiğinde onun düz bir şekilde baktığını gördü. Bir an sonra "Riddikulus." demiş ve Alora'nın cesedi kelebeklere dönüşüp kaybolmuştu.

Harry arkaya geçerken Alora öne çıktı ve asasını doğrultup bekledi. Böcürt fazla zorlanmamıştı, Harry'de olduğu gibi benzer bir şeye dönüştü.

İlk önce Sirius'un cesedi gözüktü, daha sonra Harry'nin cesedi. Alora kalbinin bu görüntüyle sıkıştığını hissetti.

En değer verdiği iki kişinin ölüsünü bir illüzyon olsa bile görmek dizlerini titretiyordu.

Asasını daha sıkı kavrayıp "Riddikulus." dedi ancak ilk seferde başarılı olamamıştı, Böcürt hala Harry'nin görüntüsünde yerde yatarken Alora yutkundu.

"Hadi Vandeleur, tüm gün seni mi bekleyeceğiz?" diye seslenen birini duydu Alora ancak bunu diğerleri de duymuştu.

Harry, Ravenclawlı sarışın çocuğa sertçe baktı. Alora'nın arkası dönük olduğu için suratını göremiyordu ancak ne halde olduğunu tahmin edebiliyordu.

Alora duyduklarıyla öfkelenip sesini yükseltti ve "Riddikulus!" diye bir kez daha bağırdı. Böcürt nihayet kaybolmuştu.

Bakır saçlarını uçuşturarak apar topar arkaya geçerken Harry onun dağılmış yüzüne baktı.

Ron "Kötü etkilendi." dedi Alora'ya bakarken. Kız tabağındaki yemeği dalgın dalgın yiyordu.

"Evet." dedi Harry. "Birazdan konuşacağım."

Hermione eliyle alnını ovalayarak "Aritmansi ödevimi yetiştirmem gerekiyor, ona başlamadan önce Alora'yla ben konuşabilirim Harry." dedi.

"Benim konuşmam daha iyi." dedi Harry. "Biz en yakın arkadaşız, senden daha iyi yardım ederim."

Hermione gözlerini devirdi. O tuhaf kıskançlık yine ortaya çıkmıştı demek...

Ron ağzına ekmek atarken "Siz konuşurken ben de dışarıda Ateşoku'nla turlayabilir miyim Harry?" diye sordu.

Ateşoku, en yeni ve en gelişmiş Quidditch süpürgesiydi. Sirius ona doğum gününde almıştı ve Harry bunu görünce aklını kaçırmıştı mutluluktan.

Çıktığı günden beridir o süpürgeye içi giderek bakıyordu.

"Tabii." dedi Harry. "Ama dikkatli ol."

Hevesli hevesli başını salladı Ron.

Yemekten kalkıp ortak salona geçtiklerinde Alora bir köşede oturmuş Dean ve Seamus ile konuşuyordu.

"Takma kafana." dedi Dean. "Ben üçüncü seferde yaptım büyüyü! Aklınla oynuyor Böcürt sonuçta."

Alora ofladı. Sirius onlara yaz tatilinde Hogwarts'ta gördükleri eğitimden daha farklı şeyler öğretiyor, onları daha çok geliştirmeye çalışıyordu.

Ve şimdi basit bir büyüyü bile yapamamış olmak Alora'yı üzmüştü. Üstelik Harry'yi o kadar uzun süre ölü görmek...

Görüntü bir kez daha gözünün önüne geldiğinde irkilip başını iki yana salladı kız.

Harry onların yanına geldiğinde Alora gülümsedi. "Benimle gelsene Alora." dedi Harry.

Başını salladı Alora arkadaşının peşinden sessiz bir köşeye geçerken.

Karşı karşıya durduklarında Harry "Sıkma canını." dedi. "Böcürtle güzel baş ettin, sadece şaşırdın en başta."

"Sıkmıyorum canımı zaten." dedi Alora. "Sadece... Sizi öyle görmek kötüydü."

Harry anlayışla gülümseyip ona sımsıkı sarıldı. Bu sarılmayı beklemeyen Alora bir an için şaşırsa da beklemeden arkadaşına aynı sıkılıkta sarılmıştı.

"Merak etme, bize bir şey olmaz." dedi Harry onun sırtını hafif hafif okşarken. Alora onun temasıyla içinin rahatladığını hissetti.

"Ya olursa?"

"Olmaz." Harry onu biraz daha sıktı kollarının arasında. "Hadi kendini topla, surat asınca daha da çirkin oluyorsun."

Alora hafifçe gülüp Harry'den uzaklaşırken parlayan mavi gözlere baktı Harry.

"Sen gelince Böcürt niye o kadar zorlandı?" diye sordu kız merakla. "Profesör bile şaşırdı."

Omuz silkti Harry. "Ben hiçbir şeyden korkmuyorum da ondan." dedi, basit bir cevaptı.

"Öyle mi Potter?" Alora tek kaşını kaldırdı. "En sonunda benim cesedim olmuştu, hatırlatırım."

Harry'nin en büyük korkusunun kendisini kaybetmek olmasını bekliyordu Alora, yalan söyleyemezdi.

İkisi de birbirine çok bağlıydı, kendilerini hatırladıklarından beri her gün dip dibeydiler. Her şeyi birlikte yapmış, birlikte büyümüşlerdi.

"Olacak bir şey bulamayınca dönüştü." dedi Harry kayıtsızca. "Seni kaybetmekten de korkmuyorum ben."

Alora kaşlarını çattı, bu ne demekti şimdi? "O niye?"

Harry sırıtıp onun yanaklarını tuttu. Kaşları çatıkken huysuzluğu sevimli duruyordu. "Çünkü seni de Sirius'u da kaybetmeyeceğimi çok iyi biliyorum. Size hiçbir şey olmasına izin vermem."

"Kendini kahraman mı sanıyorsun?" diye homurdandı Alora. Harry yanaklarını sıkıştırdığı için sesi boğuk çıkmıştı.

"Sizin için evet." dedi. "Hem sana söz verdim ya, sonsuza kadar seni koruyacağım diye. Ben sözümü ne zaman tutmadım?"

Alora onun kendine güvenen gözlerine baktı bir süre. Harry'nin bu güveninin hiçbir zaman kaybolmamasını diledi.

03 Şubat 1994

Harry ve Alora hızlı hızlı yürüyerek St. Mungo'nun koridorlarını aşarken Alora kalbindeki korku atışlarını oldukça net hissediyordu.

Şifacıdan numarasını öğrendikleri odaya geldiklerinde içeriden yükselen seslere karşı kaşlarını çattılar.

"Dur." dedi Harry, Alora pat diye içeri dalmak üzereyken ve bunun üzerine Alora durdu. İçeriyi dinlemeye çalışıyordu.

"Saçmalama!" dedi Sirius'un sesi, sinirli çıkıyordu.

Diğer ses daha sakindi. Alora onun bir erkeğe ait olduğunu anlamıştı ancak kim olduğunu çözemiyordu.

"Pervasız bir aptal gibi davranmayı bırak Sirius. Kendine dikkat etmeyi öğren artık."

"Sana ne benden ya. Defol git, işine bak." dedi Sirius. "Sanki çok umursuyormuşsun gibi."

Alora konuşanın kim olduğunu o kadar merak ediyordu ki kapıyı açmadan duramadı. Tıklatmamıştı, şak diye açmıştı.

Sirius'un karşısındaki adam babasıydı. Koyu kahverengi dalgalı saçlarını arkaya doğru taramış, üzerindeki beyaz gömlekle ayakta duruyordu.

Sirius ise yataktaydı ancak oturur pozisyondaydı. Yüzündeki siniri bozuk ifade kapıdaki çocukları görünce kaybolmuştu.

"Ne arıyorsunuz burada siz? Hogwarts'ta olmanız gerek!"

Harry, Pierre'e yan bir bakış atarak "Dumbledore yaralandığını söyledi. Gelmemize de o izin verdi." dedi. "Remus da bizimle ama tuvalete gitti."

Sirius başını salladı. Alora minik adımlarla yanına gelip gözlerine baktı. "Ne oldu Sirius?" diye sordu.

"Önemli bir şey değil." dedi Sirius. "Görev sırasında ufak bir kaza geçirdim."

Sağ gövdesinde yanıklar vardı. Bombalar patlamaya başlamadan önce kaçacaktı ancak dışarıda olan iki Ölüm Yiyenle karşılaşınca o da ufak bir zarar görmüştü.

"Göreve çıkacağını bilmiyordum." dedi Harry. "Mektupta bahsetmedin."

"Her şeyi sana söyleyecek miyim bücür?" diye sordu Sirius sırıtarak. "Endişelenmeyin diye söylemedim."

Alora dudak bükerek "Ne zaman çıkacaksın?" diye sordu. Arkasındaki babasına hala dönmemişti.

"Birkaç saate çıkarım."

Başını sallayıp nihayet babasına döndü Alora. "Sen niye buradasın?"

Pierre kızının mavi gözlerine baktı. "Sirius'un yardıma ihtiyacı olabilir diye geldim." dedi.

Sirius ağzının içinde bir şeyler homurdandı ama kimse ne olduğunu anlamadı.

"Anladım." dedi Alora yalnızca.

Harry, Alora'nın yanına gelip Sirius'a yakından bakarken Sirius sırıttı ve yanık olmayan elini uzatıp Harry'nin saçlarını karıştırdı.

Saçlarının karıştırılmasından hoşlanmayan Harry, Sirius'un elini iterken odanın kapısı tekrar açılmış ve içeriye Remus girmişti.

Gözleri ilk önce Sirius'u buldu, daha sonra Pierre'in varlığını fark etti. Yerinde dikleşmiş, adama sertçe bakmıştı.

"Vandeleur." dedi dişlerini sıkarak. "Burada olacağını bilmiyordum."

Pierre ellerini cebine sokarken "Bilmene gerek yoktu çünkü Lupin." dedi.

Remus bir şey söyleyecek gibi olsa da Sirius boğazını temizleyip dikkatleri üzerine çekti. "Remus, çocukları da getireceğini bilmiyordum."

"Alora seni görmeyi çok istedi." dedi Remus onun yanına ilerlerken. "Dumbledore da bir sorun görmeyince getirdim onları."

Sirius, Alora'ya gülümsediğinde Alora da gülümsemişti. Pierre onlara bakarken başını yana çevirdi.

Alora'nın kendisiyle hiç ilgilenmeyişi, yüzüne bile doğru düzgün bakmayışı içini sızlatmıştı.

Kızıyla çok yakın bir ilişkisi olmadığını biliyordu ancak ondan bir yakınlık beklemişti.

Pierre'in onu düşünmediği tek bir an bile yoktu hayatında, Alora'nın yanında olmaması onu sevmediği anlamına gelmiyordu.

Ve şimdi... Kızının suratına bakmaması onu üzmüştü. Belki de üzülmeye hakkı olmadığını bilmesine rağmen.

Sirius, Pierre'in bakışlarını fark ettiğinde onun yüzündeki ifadeyi izledi. Kızına bakışındaki hüzne tanık olurken içi sıkılmıştı.

"Alora, babanla dışarı çıkar mısınız? Benim Remus ve Harry ile konuşacaklarım var da."

Alora kaşlarını çattı. "Bana niye anlatmıyorsunuz? Ben de dinlemek istiyorum!"

Sirius "Senin dinleyebileceğin bir şey değil bu canım." dedi. "Yalnızca on beş dakika ver bize."

Ofladı kız ve mecburen kabul etti. Babasıyla dışarı çıkmıştı.

Pierre kapıyı arkalarından kapatmadan önce Sirius'a döndü. "Sirius." dedi. Gri gözler ona bakarken gülümsedi. "Teşekkürler."

"Senin için bir şey yapmıyorum Pierre." dedi Sirius. "Alora için yapıyorum."

16 Ağustos 1994

Alora ve Harry, Arthur Weasley ve Sirius'u takip ederek yürürlerken Ron nefes nefese "Daha ne kadar kaldı, yoruldum." dedi.

"Az kaldı çocuklar! Hadi gayret edin!" dedi Arthur enerjik bir sesle ancak çocukların enerjisi kalmamış gibiydi.

Sirius sürekli arkasına dönüp Harry ve Alora'ya bakıyordu. Sanki gözlerini bir anlığına ayırsa onları kaybedecekmiş gibi hissediyordu.

Quidditch Dünya Kupası'na gidiyorlardı hep birlikte. Harry o kadar çok gitmek istemişti ki Sirius kendisinin de gelmesi koşuluyla kabul etmek zorunda kalmıştı.

Harry'nin durumu tehlikeliydi evet ama onun güzel anılar biriktirmesine engel olmak istemiyordu. Hayatını kısıtlayarak bir yere varamazdı.

Ginny "Tanrım, ben bittim." diye mırıldandığında Hermione ve Alora güldü. Hepsi yorulmuştu, yalan söyleyemezlerdi.

"Amos!" diye seslenen Arthur ile tüm bakışlar onun seslendiği kişiyi aramıştı.

Bir adam ve yanındaki çocuk onlara döndüğünde Alora çocuğa bakakaldı birkaç saniyeliğine.

Uzun boylu, açık kumral saçlı çocuk o kadar yakışıklıydı ki yutkundu kız.

"Vay be." dedi Hermione, Alora'ya eğilerek. "Ne hoş çocuk."

Başını belli belirsiz salladı Alora. Gerçekten çok hoş bir çocuktu. İnsanın gözünü çekmesi zor oluyordu.

"Merhaba, merhaba. Ah, Harry de buradaymış. Adını çok duydum genç adam." Amos Diggory, Harry'nin elini şevkle sıkarken Harry gülümsemeye çalıştı.

Saklanan Çocuk lakabıyla adının duyulmasından hoşlanmıyordu.

"Merhaba küçük hanım." dedi Amos, Alora'ya nazikçe gülümserken. "Senin adın nedir?"

"Alora Vandeleur." dedi nazik bir sesle.

Amos başını salladı. "Harika, harika. Bu da benim oğlum Cedric çocuklar. Onu tanıyorsunuzdur muhakkak. Hufflepuff Sınıf Başkanı ve Quidditch oyuncusu."

Harry, Cedric'e elini uzatıp "Merhaba Cedric." dedi. Onu tanıyordu, karşı takımlarda defalarca oynamışlardı.

"Selam Harry." dedi Cedric onun elini dostça sıkarken.

Hermione ve Ginny ile tanıştıktan sonra Alora'ya döndü Cedric. "Merhaba Alora."

Adını biliyor olmasıyla gözleri ışıldadı kızın ve elini uzatıp "Merhaba." dedi. "Cedric."

Cedric'in yüzü güzel bir gülümsemeyle aydınlandı. Alora el sıkışmaları çok uzun sürmüş gibi hissetse de birkaç saniye sonra temasları kesilmişti.

"Hadi yola devam edelim." dedi Sirius. "Az kaldı Anahtar'a."

Alora, babasının yanına giden Cedric'in arkasından hülyalı hülyalı bakarken Hermione'ye döndü. "Adımı çoktan biliyor, gördün mü?" dedi.

Hermione ve Ginny'ye adlarını sormuştu ancak Alora'ya sormadan direkt olarak söylemişti.

Hermione kıkırdadı.

-

-

-

Üçüncü yılımız da böyleeee

Şahgaga olayları da yaşandı bu arada, sadece değinmedim

Ama Şahgaga öldü :( Çünkü Altın Üçlü zaman döndürücü kullanmadı ve onu kurtaramadılar

Artık dördüncü yıldan ağır ağır ilerleyebiliriz✌🏻 her şey şimdi başlıyor işte

Bu arada, Harry henüz Patronus büyüsünü öğrenmedi çünkü ruh emicilerle karşılaşmadı

Bu yüzden böcürtü de henüz ruh emici halini almadı. Remus demişti Harry'e "en büyük korkun, korkunun tam kendisi demek" diye

Ve Harry şu an hiçbir şeyden tam anlamıyla korkmuyor çünkü kendine güveniyor, Alora'ya da söylediği gibi

Yapılacak eklemeler bunlardı sanırım. Belki bir gün Harry, Patronus öğrenir bilemem o kısımları tabii, her şey kısmet

Öpüyorum sizi çok, oy ve yorumları unutmayın

04.02.2023










Weiterlesen

Das wird dir gefallen

39.7K 3.4K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
109K 8.6K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
47.8K 2.5K 17
❝Benim ezbere bildiğim tek şey senin gözlerin.❞ kenan yıldız fanfic|23.01.24 ❥en cok okunan kenan yildiz kurgusu! ⭑ ༶•┈┈┈┈┈┈୨♡୧┈┈┈┈┈•༶ Bin 01.02.24 ...
22.9K 6.4K 12
panik atak jisung & hallederiz minho