Heist •Chanmin•

By kremalijeongin

26.7K 4.4K 8.2K

Seungmin kendine yeni bir sayfa açmadı. Yeni bir kitap aldı ve herkesten uzaklaştı. Ta ki herkes dediği kişi... More

~2
~3
~4
~5
~6
~7
~8
~9
~10
~11
~12
~13
~14
~15
~16
~17
~18
~19
~20
~21
~22
~23
~24
~25
~26
~27
~28
~29
~30
~31
~32
~33
~34
~35
~36
~37
~38!
~39
~40
~41
~42

~1

2.4K 133 351
By kremalijeongin

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen 🧡

Silah sesi.

Tanıdık ses kulaklarımı bulduğunda içimin gittiğini hissettim. Kimin vurulduğunu veya ne için ateşlendiğini bilmiyordum. Herkesten ayrı olduğum şu odada, içeride olanları bilmemek beni deli ediyordu. Kollarımın arasında olan kafayı ters yöne çevirdim ve serbest bıraktım cansız bedeni.

Bir an önce kızımı bulmam ve buradan çıkmam lazımdı.

Sekiz saat önce:

Gri rengini severim. Soluk renkleri de öyle. Bahsettiğim solukluk pastel tonları değil elbet. Karanlığı severim ve karanlığı hatırlatanı. Karın beyazlığını da severim gerçi. Ağaçların üstündeki bulutumsu o şeyler hoşuma gider. Basmayı, altında oynamayı ve ona aitmiş gibi hissetmeyi severim. Favori mevsimim ama kış değildir. Sonbahar bana hep daha güzel gelen mevsimdir.

Ama bu, şu ana bağlı olan kararlarım. Gelecekte ne olacağını kimse bilemez. Demem o ki bugün karı seven ben yarın bundan nefret edebilirim.

İnsan ilişkisiyle oldukça benzer, öyle değil mi?

Elimi gözlerimin üstünden çektim, kahvemin son yudumunu da alıp yavaşça ayağa kalktım. Geniş salona ortak olan mutfağıma geçtiğimde saatler öncesinde çözülmesi için çıkardığım hindi göğsünün varlığını hatırlamış ve yemek yapmaya koyulmuştum direk. İki saat sonra online toplantım vardı. Hızlı olmalıydım. Normalde yemezdim aslında ama toplantıya benimle katılmak için arkadaşlarım gelecekti. Eğer yemediğimi görürlerse kan çıkardı muhtemelen. Bu yüzden doğrama tahtasını önüne aldım ve üstüne hindi göğsünü koydum. Jülyen şeklinde kesmeye başladığımda bir yandan da cama vuran yağmur sesini dinliyordum. Çok iyi hissettiriyordu bu karanlık hava. Gökyüzü kaplayan kara bulutlar, rüzgar ve uçuşan yapraklar...

Sonbahar gelmişti.

Gülümsedim. İşte bu güzeldi. Akademik yılın başlayacağı şu aylar yazın o plansız doğaçlama giden hayatları düzene sokardı. Aynı benim hayatıma etkisinin bu olduğu gibi.

Hindiyi tavaya koyup altını yaktım. Biberleri ve domatesleri de hızlıca doğranmış koymak için zamanının gelmesini beklemiştim bir süre. Tam sira domateslere geldiğinde giydiğim gri hırkanın cebindeki bebek kamerasından kıpırdanma titreşimi geldi. Hemen domatesi koyup bir kere karıştırdım ve ocağı kısıp üstünü kapakla kapatıp elimi havluya sildim.

Yalnız uyanmasını istemiyordum.

Ağlayarak uyanan bir bebek değildi küçük meleğim ancak tek uyanmasını istemiyordum. Ben yalnız uyanmayı sevmezdim sanırım buradan geliyordu bu alışkanlığım. Hem minik kızımdı o benim. Bu hayatta sadece ikimiz varken tombik yanaklarından öpüp uyandırmak hayattaki en sevimli şeylerden biriydi bana göre. Ve evet. Tatlı bulduğum herşey ondan oluşuyor. Haklısınız.

Merdivenlerden çıktım, beyaz koridorda biraz ilerleyip ilk kapıdan içeriye girdim.

Ve işte oradaydı. Minik tombulum kocaman yatağın ortasında tek başına yatıyordu. Kollarını ve bacaklarını açmış kurbağa gibi duruyordu minicik haliyle. Ses çıkarmamaya çalışarak ve yavaş olmaya dikkat ederek yanına yaklaşıp yattım. Kıpırdanıyordu ama uyandığı pek söylenemezdi. Tanrım. Umarım geri uyurdu çünkü gece boyunca uyumayıp benimle oynamıştı. Sağ omzunu tuttum ve hafiften sallayarak geri uyumasını diledim. Uyku problemi benim için asla sıkıntı değildi ama kendisine zarar veriyordu bir noktada. Hiç uyumadığı günlerde ilaçla uyutmak zorunda oluyordum ve bu benimde canımı yakıyordu. Ben pışpışlarken açılan kocaman siyah gözlerle her zaman ki gibi istediğimin olmadığını fark ettim.

Seni küçük tombul.

"İlla uyanacaksın demi? İlla beni endişelendireceksin demi? Şstt gülüyor bir de şstt nesin sen en tatlı kız felan mı?" Oyuncu edayla söylediğim kelimeler kızımı gülümsetirken bir yandan da terlemiş mi diye kontrol ediyordum. Terlemediğini görünce gülümsedim ve ellerimi çekerek iyice gerilmesine izin verdim. Ayaklarını da kaldırıp yatağa vurmuştu. Hmm? Böyle tepki verdiğine göre derin derin güzelce uyumuştu miniğim.

"O zaman çokta güzel yemek yersin şimdi sen ne hı yok hı birlikte yemek yiyeceğiz. Sen yemezsen bende yemem."

Tombik yanağından uzun bir öpücük alıp yataktan kalktım. Terlemese bile üstüne yeleğini giydirsem iyi olacaktı. Üşüyebilirdi. "Bugün amcayla hala gelecek~ yaa ya gülüyorsun öyle. Hm? Yoksa onları daha çok mu seviyorsun?"

Yeleği dolaptan alıp hızlıca üstüne eğildim. Bu onu güldürmüştü. Tatlı gülüşüne bende güldüm ve yeleği giydirip kucağıma aldım dikkatlice. Daha bir yaşında değildi küçüğüm bu yüzden olağabildiğince yavaş hareket ediyordum.

Ah. Yanağı yanağıma yapıştı.

Tatlılık krizine girmemek için derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Evet Seungmin sakin ol. Ocakta bir hindi soten var ve Nun Bae yemek yemeli. "Hadi amca ve halaya yemek yapalım. Ağlamasınlar sonra."

Geldiğimden yavaş bir şekilde tekrar mutfağa geldim ve ocağı karıştırdım. Güzel. Tam zamanında gelmiştim. Bir kaç baharat eklemesi ve birkaç dakika pişmeyle çok güzel servis edilebilirdi. Dolapta da hazır pirinç vardı zaten. Uğraşmama gerek yoktu. O zaman şimdi bebeğimle ilgilenebilirdim. "Yoğurt yeme zamanı~"

.
.
.

"Kızına yemek yedirirken uyuyakalanı da ilk defa görüyorum. Sahi ikiniz nasıl uyudunuz öyle?"

Duyduğum tanıdık sesle ilk kaşlarım çatıldı sonraysa durumu algılayıp gülümsedim gözlerimi açmadan. Göğsümdeki ağırlık ve sıcaklığa bakacak olursam Nun Bae yemek yerken bende o da uyuyakalmıştık. Tatlı. Ah. Demek tekrar uyumuştu. Bu muhteşem bir şeydi. Normalde sabah asla uyumazdı o. Uyku düzeni iyileşmeye başlamıştı demek ki. Bu hayatımda duyduğum en iyi ikinci haber olabilirdi.

Tabi ki birincisi hamileliğimi öğrenmekti.

"Hey Kim Seungmin bankada işin yok muydu senin? Nun'a bakın diye ikimizi de çağıran sendin bırak tatlı yeğenimi ve çık git velet."

Gözlerimi açıp ters ters abime baktım. Kollarını göğsünün önünde bağlamış dibinde ayakta duruyordu. Onu suçlayamazdım. Kızım çok sevimliydi ve yoldan geçenler bile onunla vakit geçirmek isterken amcasının doğal bir hakkı vardı. Ama bu üstündekiler...

"Kızımı bu şekilde kucağına almana izin verir miyim sence Felix?"

Benim orijinal saç rengime tezat bir şekilde sarışın olan çilli abim kaşlarını çatıp üstüne baktı. Hey. Tarzının farklı olduğunu biliyordum ama üstündeki taşlı boncuklu yelek kızımın yüzünü çizebilirdi. Öncelikle üstünü çıkarmalıydı.

"Öncelikle bunu konuşmuştuk abi diyoruz. Aaabi. İsimle hitap etmek yok. Ayrıca. Şey. Öhom." Gözlerimi kıstım. Nedense sinirleneceğimi hissediyordum. "Gahyeon gelemedi mesaisi uzamış. Benimde bankada işim var dedim birlikte gidelim."

"Kızımı bankaya götürecek olsam seni mi çağırırım çilli?"

"Hey! Her konuştuğunda saygınlık seviyem biraz daha düşüyor!"

Ayağımı oynatıp bacağına vurdum. Kızım uyuyordu ama bağırıyordu civciv kılıklı. Uyanırsa kurşun yağmuruna tutardım onu. Bae'nin uykusu onun hayatından önemliydi.

"Hadi kalk. Sonra öğle arası girecek bekleyeceğiz bir de. Bebek arabasını da hazırladım. O değil de öğle yemeğine hindi mi yaptın sen? Ah cidden kesin bizimle yiyip gözümüzü boyayıp akşam yemeyecektin demi? Aptal velet. Miniğim sen asla babana benzeme baban mal."

"Seni var ya bahçeye gömerim." Kızım kucağımda ayağa kalktım. Aslında haklıydı. Tamamen öyle yapacaktım ancak sondaki hakareti bae'nin yanında söylemek de neyin nesiydi? Ölmek mi istiyordu?

"Ya tamam. İşte hazırladım bebek arabasını~ yumuşacık oldu."

Gözlerimi devirsem de bebeğimi koydum. Koyar koymaz ise doğrulmama izin vermeden sürmeye başlamış beni arkada bırakmıştı aptal abim. "Bana bak hele bir uyansın- Yavaş sür Kim Felix!"

Peşlerinden koştum ve vestiyerden anahtarımı ve telefonumu alıp açıp kapamadıkları kapıyı kapatarak evden çıktım. Cidden. Cidden delirecektim az kalmıştı.

"Senin acelen ne?" Koşar adımlarla yanlarına geldim. Sesim hala kısıktı. Neyseki etrafta öyle çok sesli değildi. "Kesin birini gözüne kestirdin ve tahmin edeyim o kişi bankada çalışıyor."

"Aaah kardeşim sen beni tanımak çok fazla."

"Ben kırmak kafanı çok yakında ama neyse. Bae'de hava almış olur."

Abim kıkırdadı ve şarkı söyleye söyleye ilerlemeye devam etti. Benimde ellerim cebimde arada bir ona eşlik ediyordum. Keşke Gahyeon ablamda da burada olsaydı. İşi yoğun olduğundan şu sıra az görüşüyorduk ve Bae'ninde onu aradığını hissedebiliyordum. Halasını o da özlemiş olmalıydı.

"Gahyeon tatil yapmak için çok çalışıyor. Bu yüzden endişelenme. En yakın zamanda o küçük senin evinde saltanatını ilan edecektir."

Güldüm. Bazen çocuk gibi davransa abimizdi sonuçta. Bizi bizden daha iyi tanıyor ve hareketlerimizi tahmin ediyordum gerçi bunun aile olmamızla bir alakası yoktu bir noktada. Gerçek kimliğinden dolayı... her neyse. Eski şeyleri düşünmeye gerek yok. Bankaya da gelmiştik zaten. Bu yüzden laf atmadan merdivenlerden çıkmaya başladım. O da bebek arabasıyla eğimli yerden geçmişti. Heyecanlı olduğu belliydi. Sanırım bu sefer baya etkilenmişti bu adamdan.

Umarım diğer seferki gibi ülkede aranan bir suçlu çıkmazdı.

Pozitif olmaya çalışarak başımı iki yana salladım ve kapıdan geçtim. Felix ise sanki bambaşka biriymiş gibi hissettiriyordu. Nazik, sakin, hayata olumlu bakışlar atan birinin yanında yürüyordum şu an resmen. Agh cidden. Adam senin bu halini sevse sabah alarm susmadı diye saate kurşun sıkan halini ne yapacaktı? Hayret bir şey ya.

"Daha gelmemiş. Neyse dur saçımı düzel-" yakasından tutup durdum ve önüme çektim onu.  "Banka için geldik işimizi halledeceğiz düş önüme."

"Abi mevkisinin saygınlığını yerle bir ediyorsun ayıp gerçekten."

Takmadım ve ilerletmeye devam ettim. Bu sırada gözüm tabi ki Nun'un üzerindeydi. Güzelim uyuyordu. Bankaya girince sesten dolayı kaşını çatmıştı ama uyanmamıştı. Anladığıma göre haftanın yorgunluğu vardı üstünde. Sevimli. Çatık kaşlar, büzük dudaklar ve kıvırcık sarı saçlar... Acaba fotoğrafını mı çeksem?

"Buyrun ne için gelmiştiniz?" Aklımdaki düşünce görevlinin yanımıza gelmesiyle ertelendi. Kendime geldim ve durumu açıkladım. Birçok yerde çalışmanın getirisi olarak bankaya uğramam gerekiyordu. Ki zaten adam beni tanışmış ve sıra no vermişti. Ah. Tanınmak... hoş değildi.

"Bu küçük kasabada herkes güler yüzlü ve aile gibi. Seviyorum. Sahi." Sakin sesiyle yutkundum. Bende sevmiş- "Bu yakışıklı herif nerede yahu onun için yatağımdan kalktım."

"Ah cidden cidden geç şu duvara doğru. Ortalık yerde durma. İnsanı delirtir-" Midem bulanmaya başlayınca itmeyi durdurdum. Arada oluyordu böyle ama bu sefer kramp gibi nefessiz bırakmıştı beni. Omzuma konulan elle kendimi serbest bıraktım. Felix beni tutmuş ve tek koluyla sarılmıştı. "Lavaboya git. Elini yüzünü yıka. Nun Bae'ye ben bakarım."

Minnetle başımı salladım ve bedeninden ayrılıp lavaboya doğru yürümeye başladım. Neyseki yakın- "Bay Kim? Yoksa yine mideniz mi ağrıyor? Şey çalışanların kullandığı çok daha temiz ayrıca havalandırma ana kısma bağlı olduğundan kızınız ağlayınca duyma-"

"Yuna. Nerede demiştin?"

Başımı zorlukla kaldırdım. Yuna başında beri banka işimle uğraşan çalışandı. Bu yüzden onu iyi tanıyordum. Kızımı düşünüp söylemesi ise beni tanıdığını gösteriyordu. Karşımdaki güzel kız gülümsedi ve kolumun altına girip bana yardım etti. Sikeyim. Aşırı halsizleşmiş olmak beni sinir ediyordu. Neyse ki şu ana kadar hep tanıdığım birilerine denk gelmiştim bu durumlarda. "Burası bay Kim. Felix oppanında adını gördüm monitörden. Onun onayıyla işinizi halledebiliriz. Lütfen kendinizi zorlamayın."

Başımı salladım teşekkür ederek. Cidden bana yardımcı olmuştu. Kapıyı açtım. Girdim. Kapadım ve ah... İşte klasik Kim Seungmin krizi. Öğürdüm. Kustum ve bir süre de öylece kalarak kendimi dinledim. Bedenim. Çöküyordu. Elimden ise hiçbir şey gelmiyordu resmen.

Yüzünü yıkadım ve yavaşça kurulayıp peçeteyi çöpe attım. Olması gerektiğinden beyazdı tenim. Dudaklarım renksizdi mesela. Saçlarımın sarı rengiyle güzel dursa da pek sağlıklı durmuyordum. Ki değildim de. Hiç iyi değildim.

"Nun Bae... kızımı görmek istiyorum. Ah. Canım yanıyor. Canım çok-"

Kendi kendime sızlanmam çığlık sesiyle durdu. Ne zaman yere çökmüştüm bilmiyordum ama kaşlarımı çatarak başımı kaldırdım ve havalandırmaya doğru baktım. Sesler... Ana kısma bağlı demişti. Bir dakika o zaman-

"HİÇ KİMSE YERİNDEN KIPIRDAMASIN. BU BİR SOYGUNDUR!"

•••
Gözbebeğim geri döndü ahali yemin ederim seviyorum ficimi ama asla yazamıyordum şimdi ise yine sahalardayız

Çok güncel ficim oldu ama bir krema atasözüdür ki "Halledicem." Adios vınvın

Continue Reading

You'll Also Like

18.2K 2.2K 24
yok olmayacağım ve sen beni korkutamayacaksın
17.5K 2.5K 30
seung: demek ablanın eteklerini gizliden deniyorsun ha
22.8K 2.2K 36
Tamamlandı. Hoseok ve Felix arkadaşlarının arasındaki çekimi fark edince onları birleştirmek için plan yapmaya başlar. ©Tüm hakları saklıdır. 18.09.2...
betty By ︎ ︎

Fanfiction

2.4M 213K 33
okumayın for vanilla baby