DUDAKLARIN KARARACAK

Oleh esrranurcelk

8.4K 1K 339

Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bile... Lebih Banyak

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
FİNAL

15. Bölüm

152 22 1
Oleh esrranurcelk

Oy verir misiniz? :)

Yalan, hayatımın tamamıydı. Bunu o notla, tanımadığım ancak düşününce hala beni ürküten o ses ve iyileştiren incilerim sayesinde öğrenmiştim. Hayatım tümüyle yalanlarla çevriliydi. Beni tanıyan kim? Annemin öz çocuğu muyum? Neden incilerle ağlıyorum?

Son soru hayatımı mahveden tek şeydi. Neden incilerle ağlıyorum? İnsanım, biliyorum. Peki sebebi neydi? Sanırım hiç bilmeyecektim.

Her şeyi yalan oluşturuyordu, bundan dolayı yalandan nefret ediyordum. Ancak buna rağmen, dilimi yalan söylemekten alıkoyamıyordum. Kendimden utanıyordum. Yalan söylüyor, arkadaşım dediğim kişiler gerçekleri öğrenirse benden kaçar diye korkuyordum. Utanç vericiydi.

O evde yaklaşık on beş gün geçirdik. Yaşlı kadının dolabında çok eskilere ait kıyafetler vardı, onları kullanmak zorunda kaldık. Ama ilk geldiğimiz gün yaşanan olay hala beni endişelendiriyordu. İnciler döküldüğünde Vance ve Will'ın kuşkulu bakışları beni terletmişti. O an, aklıma gelen yalanı söyledim.

Çaldım.

Çaldım dedim, ilk kaldığımız evi hatırlıyor musun Vance, o evdeki kadından çaldım. Sen uyuyordun ya, ondan duymadın, zor gün diye sakladım dedim. Utandım kendimden, ama yalanı öyle bir söylemiştim ki Will hemen inanmıştı. Sevinmiş, altı inciyi toplamış cebine koymuştu.

Vance inanmamıştı. Gözlerime öyle bir kırgınlıkla bakmıştı ki, söylediğim yalandan üç katı fazla utanmıştım. Çalmadığımı, o incilerin başka bir yerden geldiğini biliyordu. Sormadı, kırgınca baktı, başını salladı ve banyoya girdi.

Ağladığımda yedi inci almıştım, birini yemiştim ve altı tane kalmıştı. Bu da demek oluyordu ki gerçekten biri bana inciyi deneme hakkı verdi, yedim, yaram iyileşti. Bütün bu sırayla olan olaylar beni korkutuyordu, yinede birine bile anlatamıyordum. Onlarında sakladığı vardı, ama benimki şu an yaşanan bir durumdu ve göründüğü üzere başım belada gibiydi.

Annemi anımsadım bu on beş gün içerisinde. Beni arıyor muydu? Evet. Beni özlemiş miydi? Sanmam. Hep üç aşk derdi. İki kez aşık olmuştum, cezamı annem vermişti. Üçüncü aşkta dudakların kararacak demişti, ancak cezasını aşık olduğun kişi verecek demişti.

Her şey bilmece gibiydi, her kelime bir anahtardı. Ancak çözecek kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Vance ve Will'e anlatmak için kendi içimde cesaret topluyordum. Olmuyordu.

Bu eve ilk geldiğimiz günün akşamı, kentte bir haber yayıldı. "Büyük dadı toprak oldu." Kimden bahsedildiğini ben ve Will anlamamıştık. Vance anlamıştı. Bize, bu evi veren kadının öldüğünü söylemiş, bir müddet kendi içine kapanmıştı. O kadın onun geçmişinden biriydi. Buna kesin emin olmuştum.

Üçümüz de birbirimizin hayatı hakkında bir şey bilmiyorduk. Her birimiz anlatmaya çekiniyorduk. Ancak Will, bugün, bize geçmişini anlatmak istemişti. Çok da bir şeyi yok geçmişimin, demişti. Siz anlatmasanız da olur, ben beklerim sizi demişti. Dedikleri sayesinde bir kez daha sakladıklarımdan utanmıştım.

Şu an yediğimiz akşam yemeğinin -burada tavşan eti, dilimlenmiş domates ve haşlanmış havuçtan bahsediyorum- bulaşıklarını yıkıyorduk. Will ve Vance'nin yemek yeteneği fazlasıyla iyiydi, ben yemek yapmayı bilmiyordum. Anlaşma olarak onların yemek yapmasını benimde bulaşıkları yıkamamı önermiştim. Kabul etmelerine rağmen Vance her seferinde benimle bulaşık yıkıyordu, ona her baktığımda ise kalbim daha fazla rahatsızlanıyordu.

Neden rahatsızlanıyordu?

Cevapsız bir soru daha.

Ellerimi kuruladım ve içeri geçtim. Ardımdan Vance geldi. Dolaptan bulduğumuz ve yere serdiğimiz, benim çok beğendiğim örgü kilimin üzerine oturdum. Vance yanıma oturdu, Will de uzandığı sedirden kalktı ve karşımıza oturdu. Hazırdı o, bizim aksimize.

"Bakın, tekrar ediyorum, sizin hayatınızı anlatmanız gerekmiyor. Bunun için hazır olmanızı bekleyeceğim. Ben şu an anlatmazsam bir daha anlatamam." dedi Will. Vance ile birbirimize baktık, ikimizde sakladığımız sırları bir kez daha içimize gömdük ve Will'e kafa salladık. Hazır değildik ikimiz.

Derin bir nefes aldi Will. "Orta durumu olan bir aileye sahiptim. Annem babam sevgiliydi, mutluydu vesaire vesaire. Evlenmişler, babam çalışmamış. Buna rağmen sürekli çocuk yapmışlar." dedi. Onu gördüğümden beri ilk defa üzgün ve kırgın görünüyordu. Dudağının kenarında silik bir tebessüm vardı, bu onun ağlamamak için takındığı maskesiydi.

"Dördüncü çocuk, benim. Biliyor musunuz, benimde en son kaçmadan beş kardeşim vardı. Anne ve babam birlikte mutluydu, ama sadece birlikte. Bu mutluluk hiç çocuklara yansımadı. Hep erkek çocukları oldu, birine bile sevgi veremediler." dedi. Derin bir nefes aldı, başını yere eğdi.

"Dokuz erkek vardı, sevgisiz büyüyen dokuz çocuk. Duyduğumuz en sevgi dolu kelime 'yavru'ydu sanırım. Açtık, çalışıyorduk ama yetmiyordu. Babam annemden ayrılmıyordu. En büyük abim ve babam bir gün kavga ettiler. Kar fırtınalı bir gündü." Gözünden bir damla yaş aktı. Elimi elinin üstüne koydum. Başını kaldırıp bana gülümsedi ve o yaşı sildi.

"Sekiz yaşındaydım. En büyük abim on beşindeydi. Kavga etti babamla, "Yeter!" dedi, "Yapma artık çocuk. Görmüyor musun dokuz çocuğun açlık içinde. Çalışmıyorsun, sevgi de vermiyorsun. Daha fazla bu acıyı çekecek evlat getirme dünyaya." dedi. Vurdu babam ona. Ardından bir kez daha. Bir kez daha. Hep vururdu, bizde korkar saklanırdık. Bilseydim sonucunu, yemin ederim saklanmaz abimi kurtarırdım." dedi. Nefesi kesiliyormuş gibi hissetti, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Vance koşarak ona su getirdi, elini sırtına koyarak sakin olmasını bekledi. Uzun bir sürenin ardından kendine geldi.

Şu ana kadar anlattıkları çok kötüydü. Bilinçsiz bir aile ve sevgiye aç çocuklar. Anlatacaklarının altında ezileceğimi düşündüm.

"Will.. anlatmak zorunda değilsin." dedi Vance. Kafasını iki yana sallayarak devam etti.

"Çok dövdü abimi, onu ardından samanlığa götürdü. İnekleri-" hıçkırdı Will. "İnekleri bağladığı zincirle dövmüş ardından onu o zincirle bağlamış kaçamasın diye." hıçkırmaya devam etti. Ağzımdan bir "Hih!" nidası çıktı, bu çok korkunçtu. Vance'ye baktığımda onun sırtını sıvazlamaya devam etti.

"Sabah kalktığımızda onu getirmedi. O gece kar fırtınası vardı, ama birimiz bile cesaret edip abimi çıkaramadık. O gece orada kaldı. Sabah oraya giden benim bir büyüğüm olan abim acı içinde bağırdı. Oraya gittik hepimiz, onu gördük." dedi ve gözlerini kapattı. Dudağı titredi, o anı yaşıyordu.

"Yüzünde kuruyan kanlar ve soğuktan taşa dönen bedeni. Biz sekiz çocuk onu taşıyıp içeri getirdik. Çözülsün, bize abilik yapsın istedik. Uyanmadı o bir daha. Baba ve annem hiç üzülmedi. "Öldü o, boşuna beklemeyin." dedi annem. Bu hangi vicdana sığardı? Bu nasıl anne babalıktı?" dedi.

Kanımın donduğunu hissettim. Bende dayak yemiştim, ama bunlar başka bir şeydi. Burada insan olmayı beceremeyen iki kişinin yaptığı çocukların yaşadığı acılar vardı.

Vance çok üzgün görünüyordu. Şöyle dedi: "Bu anne babalık değildi Sarışın. Anne babalık çocuk sahibi olmakla olmuyor. Üzgünüm, onlar-"

"Onlar bizi hiç kalbinden sevmedi. Biz hiç onların kalbinden doğmadık." dedi gözyaşları içinde Will. Yanına gidip elini sıkı sıkı tuttum. Anlatmasın istedim, ama o devam etti.

"Bir büyük abim, mutfaktan bıçak aldı. "Öldüreceğim" dedi bize, "O iki pisliği öldüreceğim ve biz kurtulacağız." dedi. Gitti, ikinci abim engel olmak istedi. Uzun bir süre mücadele verdiler birbirleriyle. Yanımdaki diğer erkek kardeşimin gözlerini kapattım, o sırada bir şey oldu. Abim.. Abim onları öldüremeden bıçak ikinci abime saplandı." dedi. Gözyaşları durmuyordu.

"Will, yeterli." dedim yüzünü avucumun içine alarak. Bu çok fazlaydı. Benim içim sızlıyordu, o nasıl yaşamıştı? Yüzünü elimin içinden çekerek tekrar iki yana salladı.

"Yetmeyecek, izin verin, izin ver Vance! Yıllardır içimde tuttum, sizi buldum, bu sefer içimde kalmasın." dedi. Vance bana bakıp gözlerini bir kez açıp kapattı. O da mahvoluyordu ama Will'ın içini dökmesine izin veriyordu.

"Bir hafta o evde cenaze vardı, iki cenaze. Ama bu iki cenazenin acısını sadece ben ve bir büyüğüm çektik. Bir de benden küçük iki tane vardı, onlarda anlıyordu. Son iki zaten bebekti. Ama anne babam.. Onlar bir gün olsun ah çekmedi.. Yapmadılar. Ağlamadılar bile. O haftanın sonunda büyüğüm ve ben kaçtık." dedi. Sudan bir yudum daha içti.

"Çok pişmandı, kardeş katili hissediyordu kendini. Kaçtığımız günden sonra ona ulaşamadım. Aradım, bulamadım. Bir gün denk geldim, bir genç kendini atmış. Parçalanmıştı, ama onu tanıdım. İnsan canını tanır. Sanırım o zaman on yaşında olmalıydım. Gözlerimin karardığını hissettim. Ben hırs ettim. Ailemi bulacağım, üç abimin hesabını soracağım dedim." Gözlerini sildi.

"Gittim. Terk etmişlerdi. Beş kardeşimi de alıp ortadan kaybolmuşlardı. Bir ben kaldım, bir de yaşamaya çalışırken ögrendiğim hırsızlığım." dedi. Vance onu kendine çekip sarıldı. O an ikisi arasında görünmeyen bir bağ oluştuğunu hissettim. Gülümsedim ve bende başımı Will'ın omzuna yasladım, elini tuttum.

"Abilerim gitti, kardeşlerimi kurtaramadım. İyi bir abi olamadım ben." dedi. Vance onu susturdu.

"Sen bir çocuktun, bir çocuk ailesine muhtaçtır. Bu ihtiyacın giderilmemesi senin suçun değildi. Kendini suçlama. Kardeşlerinde senin gibilerse kendilerini kurtardıklarına eminim. Hem dediğim gibi, doğurmakla aile olunmaz. Kalbinden doğurmadan olmaz." dedi.

"Masum değilim." dedi Will. Gözleri kızarmıştı.

"Çocuklar her zaman masumdur." dedi Vance güven veren bir sesle. Vance'nin elinin üzerine elimi koyup gülümsedim. Bana baktı, gülümsememe baktı ve gülümsedi. Çok sevdiğim sağ yanağındaki gamzesini gördüm.

Kalbim rahatsızlandı.

"Ben.. hazır olunca anlatacağıma söz veriyorum." dedim. "Hikayemi yani." Bakışlarımı Will'e çevirdim. Gözlerini silmişti ama ıslaklık ve kızarıklık hala orada duruyordu.

"Bende söz veriyorum." dedi Vance. Will gözlerini kıstı. Bir bana bir Vance'ye baktı. Ellerimize baktı. Başını salladı 'ben biliyordum' der gibi.

"Ben diyorum ikili ayrışma var diye. Bakın hele, benim elimi bile tutmuyorsunuz." dediğinde Vance gülümsedi.

"Sarışın döndü demek." dedi.

"Siz evlenirsiniz, bence beni yiyorsunuz arkadaşız diye." diyen Will ile ikimizde ateşe dokunmuş gibi elimizi çektik. Kızarmış olabilirim çünkü hep Vance'yi arkadaş olarak görmediğimi biliyordum. Ama birinin bunu ima etmesi. Hem evlilik mi?

Kalbim rahatsızlandı.

"Ne.. ne alaka Sarışın." dedi ardından yapmacık bir şekilde güldü. "Evlilik ne ya? İnci Tanesi ve ben mi? Sen ağlamıyor muydun ne ara sinsi haline döndün Sarışın?" dedi. Elini kolunu nereye koyacağını bilemiyor gibiydi.

Sanırım beni arkadaşı olarak görüyordu ve bu fikir doğal olarak onu rahatsız etmişti. Tamam arkadaşız ama iç sesime engel olamıyorsam bu benim suçum değildi.

Will kocaman bir kahkaha attı. Ağladıktan sonra gülmesine şaşırmıştım. Hızlı ruh hali değiştirmişti. "Şu suratınıza bakın! Şaka yaptım sakin olun! Ben varken ikinizi evlendirir miyim sanıyorsunuz?" dedi ve kahkahaya devam etti.

"Ben VPW'nin P'si olarak Will'ı öldürmeyi teklif ediyorum." dedim. Will'ın gözleri kocaman açıldı. Anlattıklarını çabuk atlatmış gibi görünüyordu, üzerinde konuşarak onu üzmek istemiyordum. Vance'nin keyifli sesini duydum.

"Zevkle kabul edilmiştir."

Will arkaya doğru giderken gözlerini bir kez daha sildi. Onun bu hâline bu sefer ben ve Vance güldük. Ardından gidip ona sarıldım.

"Geçmiş, herkesin sırtına yüktür Will.. Sakın kendini suçlama. Benimde güzel bir geçmişim yok, eğer kendimizi suçlarsak bu suçun altından kalkamayız." Geriye çekilip yüzüne baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Hem vahşi hem duygusal hemde yavru ceylan olmak nasıl bir duygu Perlacık?" dediğinde kahkaha attım. O sırada kapıdan tıklatılma sesi geldi. Yavaşça doğruldum, elimi uzatarak Will'ı de kaldırdım. Vance'ye baktığımda kapının yanındaki camdan gizlice bakıyordu.

Buradaki halk bizi görmüştü ama sesini etmemişti. İlk defa kapımız çalınıyordu bu yüzden biraz tedirgin olmuştuk. Vance yavaşça kapıya gitti ve omuzlarını dikleştirerek kapıyı açtı. Will'ı arkama aldım. Ben ve Will hemen onun arkasına geçip gelenlere baktık. Bir adam ve bir kadın.

"Kralın selamı sizinle olsun, beyefendiler ve hanımefendiler." dedi adam.

"Buyurun, ne için gelmiştiniz?" dedi Vance. Will kulağıma eğilerek "İyiki bu kumralımız var Perlacık, baksana her şeyde o önde gidiyor. Neyse yem edilme konusu olursa ilk kendisini feda ederiz." dediğinde ben kıkırdadım, Vance bunu duymuş olacak ki Will'ın karnına dirseğini geçirdi. Will de homurdanarak sustu.

"Yenisiniz duyduğum kadarıyla. Ben kralın hizmetlisiyim. Ben ve birkaç yoldaşım evlere haber yollamak için görevlendirildik. Kral her altı ayda bir balo düzenler. Kendisinin yüce gönlünü takdir ediyoruz doğrusu Hangi kral kendi bahçesini halkına açıp balo yapar ki? O çok güzel kalp-"

"Beyefendi, çağırma sebebinizi söyler misiniz?" diyerek sözünü kesti Vance. Huzursuzlanmıştı. Kralı sevmiyor olabilirdi.

Adam siniri bozulmuş bir şekilde burun kıvırdı ve arkasını döndü. Sözü kadın devraldı. "İki gün sonra, kralın bahçesinde her yıl iki kez düzenlenen ve halk için yapılan baloya gelmenizi rica edeceğiz." dedi, tam gitmek üzereyken Vance seslendi.

"Gelmezsek ne oluyor?" dedi. Kadın bize döndü, tedirgin gözlerle etrafa baktı ve biraz daha yaklaştı.

"Sakın gelmemek gibi bir durum söz konusu dâhilinde olmasın. Yenisiniz diye bir kez size anlatacağım. Gelmeyenler krala saygı duymuyor diye idam ediliyorlar. İyi akşamlar bayım." dedi ve hızlı adımlarla buradan uzaklaştılar. Vance kapıyı çarparak içeri girdi.

"Hah! Halk içinmiş. Gelmek istemeyen idam ediliyor, şaka gibi! Övdükleri krala bakın ya!" Vance sinirlenmişti. Doğrusu son söylenenler beni de huzursuz etmişti. Kral hakkında yanlış düşüncelerim olabilir miydi?

"Sakin ol Vancecik. Kuralsa kural. Gideriz, güzel yemekler yeriz, bir şeyler çalarız ve geliriz." dedi Will rahat bir şekilde. Toparlamıştı kendini. Onun üzülmesini istemiyordum, o bizden daha kırılgandı.

"Oraya gitmemeliyiz."

"Gitmeliyiz."

"Gidersek ölürüz." bu dediğine kaşlarımı çattım.

"Gitmezsek de ölürüz." İkisinin konuşmasını böldüm.

"Gidersek ölürüz derken, Vance?" diye sordum. Bana baktı, onu anlamamı istedi belkide ama hiçbir şey bilmeden onu anlamam çok zordu. Derin bir nefes verdi.

"Hırsızlar yakalanır diye. Peki gidiyoruz." dedi ve hep yaptığı gibi kaçmak için banyoya girdi.

Yalan vardı. Benim için vardı. Vance için vardı. İkimizde yalanın göbeğine batmıştık, ikimizden biri pes etmedikçe yalanlar sürecekti. Önemli olan, ilk kim güvenip pes edecekti? Will buradaki en temiz kişiydi, ancak biz ikimiz.. Biz yalanın ta kendisiydik.

O baloya elbette gidecektik ve neler olduğunu, onu huzursuz eden şeyin ne olduğunu elbette görecektik.

---

Sevgilerle*

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

298K 25.9K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
8.4M 28.6K 8
İlk 4 bölüm tanıtım amaçlıdır. Hikayenin tamamı için dreame hesabıma beklerim :) Linke profilimden ulaşabilirsiniz...
40. SENFONİ Oleh Ecem Araz

Misteri / Thriller

46.9K 4.3K 30
Komiser yavaşça karşısındaki kadına yaklaştı. Gözlerini dikip bir süre süzdü. Sonra geri çekilip dikleşti ve elindeki dosyayı masaya fırlattı. Masay...
algon Oleh algon

Fiksi Sejarah

30.2K 1K 35
Algonsuz hayat hayat mıdır lov