DUDAKLARIN KARARACAK

By esrranurcelk

9.4K 1.2K 348

Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bile... More

Tanıtım
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
FİNAL

13. Bölüm

193 30 2
By esrranurcelk

Oy verir misiniz? :)

Korkular çoğunlukla insanı yönetirdi. Korku anında yaptıklarını bilinçli bir halde yapamazdı insan. Ama korku beni duraklatıyordu. Annemden korkarken, dayak yerken hareketsiz durur bitmesini beklerdim.

Benim tek korkum, annemdi. Hayattaki tek akrabam, tek evimdi. Ancak o beni öyle bir hale getirmişti ki, ona duyduğum korku sevgiden kat be kat büyüktü. Şu an bile korkumun verdiği duraklama tepkisinin tek sebebi, annemdi. O anne miydi?

Hayır, bir anne asla öyle olmazdı. O anne değildi, anne bile denmezdi.

Korkunun başka insanlara ne yaptığını bilmiyordum. Ancak şu an üçümüz de korkuyorsak her birimizin korkusu farklıydı. Ben durmuştum, hareket edemiyordum. Will bağırıyordu ve elleriyle kafasını kapatıyordu. Ancak Vance'nin gözlerinden korku akmasına rağmen onun tepkisi daha farklıydı. Çok sakin görünüyordu ve bana bakıyordu.

Sonraki hareketiyle onun korkusunun nedenini anladım. Kendine değilde bize bir şey olacak diye korkmuştu.

İlk elimi çekerek beni kollarının arasına aldı ardından Will'ı da kolundan çekerek odadan uzaklaştırdı. Banyoya girdi ve kapıyı kapattı. Banyoda cam yoktu, kilit de yoktu, eğer içeri girerlerse bitmiştik.

Onlar dün kaçtığımız adamlardı. Bunu içlerinden birinin "Gerçekten dün bizden kaçtığınızı mı düşündünüz?" diye bağırmasından anlamıştım.

Nefeslerim hala düzensizdi ve ne yapacağımızı bilmiyordum. Vance küçücük banyoda volta atmaya başladı. O an Will'ın gözlerinde bir ışık gördüm. Umutla ona baktım.

Vance'yi kenara iteledi ve banyonun dışarıya doğru olan duvarına eliyle vurdu. Ben ve Vance birbirimize bakarak ne yaptığını anlamaya çalıştık. En son vurduğu yerden çıkan ince tok sesle birlikte sevinç çığlığı attı. Hemen oraya omzuyla vurduğunda sağlam olan tahta duvarın sadece bir tahtasının ince, kırılır tahta olduğunu anladım.

William kendini dışarı attığında adamların yavaştan içeri girdiğini duyduk. Hemen bende atladım ve Vance de atladığında banyo kapısı açılmıştı ancak biz çoktan oradan çıkmıştık. Will çok hızlı koşuyordu ve onun peşinde ben ve Vance vardık. Vance'nin yavaş koşmasının sebebi maalesef ki bendim.

Zaten kentin çıkışında olan evle birlikte, koştukça daha da kentten ayrıldık. Arkamızdaki adamlar bize küfürler, lanetler okuyordu. En son kafamı çevirdiğimde ise evi zarar verdiklerini gördüm. Ardından ise yakılan tahtaları. Bizi yakalamayınca hırs yapmışlardı, ancak bu hırsı Will'ın evinden çıkarmak zorunda değillerdi. Bizi hiç kovalama gereği bile duymadılar.

Buna rağmen uzunca bir süre koştuk. Artık kent görünmüyordu. Seyrek ağaçların olduğu yerde yavaşça durduk ve kendimizi yere attık.

"Zaval.. zavallı evim," dedi William nefeslerinin arasında, "gitti.. ev.. evsiz kaldım." dediğinde hala nefesi yerinde değildi. En son kendimize geldiğimizde doğrularak oturdum. Ve William'a üzgünce baktım.

"Üzgünüm Will. Eğer biz senin evinde olmasay-" dediğimde doğruldu ve eliyle ağzımı kapattı.

"Nıç nıç nıç, Perla! Ya sen deli misin? Sizin gibi çılgın evsiz kaçık ikili bulmuşum, ne yapayım ben evi? Zaten ev benim değildi, bakmayın evim dediğime." diyerek göz kırptı. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. Vance doğruldu ve kaşlarını çatarak sordu:

"Kimin eviydi?"

"Yazın kentin güneyine göç eden soylu bir aileye aitti." dedi William rahat bir şekilde.

"O zaman sen nasıl girdin o eve?" dediğimde onun yerine Vance yanıtladı beni.

"Dur tahmin edeyim, İnci Tanem. O az önce kaçtığımız tahta eskiden daha dayanıklı bir tahta vardı. Sen eve girmek için onu söktün ve sökerken tahtayı kırdın. Aynı kalınlıkta tahta bulamayınca ince bir tahtayla orayı kapattın." dediğinde ağzım açık dinliyordum. Ben cidden nerenin içine düşmüştüm?

"Hırsızlık bilgilerin de varmış Vancecik. Ayrıca sanırım zekana düşmüş olabilirim. Doğru tahmin." diyerek Vance'nin yanağından makas almak istedi ancak Vance izin vermedi. William'a yerdeki taşı fırlatarak ayağa kalktım.

"Tanrım gerçekten ben evden kaçmanın cezasını ödüyor olabilir miyim? Kaçtığım günden beri başıma gelmeyen kalmadı. Kaçtığımdan beri koşuyorum resmen!" dediğimde ikisi de benimle birlikte ayağa kalktı ve yürümeye başladık. Burası ilk orman gibi değildi, daha seyrek ağaçlar vardı. Elma ağaçları, dut ağaçları, erik ağaçları...

"Sen evden mi kaçtın?" diyen Will'e kafa salladım. Biri sağımda diğeri solumda duruyordu.

"Neden?" dediğinde doğruca önüme baktım ve derin bir nefes aldım. Bunu Vance'ye de söylememiştim. Sormamıştı ama benimle kaçtıysa bilmesi gerekirdi, bu kadarını hak ediyordu.

"Annem, büyücü benim." dediğimde Vance beni durdurdu, "Anlatmak zorunda değilsin, İnci Tanem." dediğinde kafamı sağa sola sallayarak anlatmak istediğimi söyledim.

"Bana şiddet uyguluyordu, bunu benim için yaptığını söylüyordu. İnanıyordum, sonuçta onun dışında kimsem yoktu. Halkta beni dışlıyordu. Bir gün," dediğimde annemin o gün biriyle konuştuğunu ancak bu kişiyi göremediğimi hatırladım. "biriyle konuşuyordu.. Ancak odada kimse yoktu. Onun konuşmasını böldüğüm için bana vurdu, bende evden kaçtım." dediğimde Vance sinirli bir nefes bıraktı.

"Neden akraban yoktu, Perla?" diyen William'a omuz silktim.

"Dediğim gibi, annem büyücü ve dışarı hiç çıkmıyor. Ailesi yok sanırım, ve halk onu dışlıyor. Büyücü başka kimse yok. Bir ara birilerinden annemin yaşadığımız yere kaçarak geldiğini söylediğini duydum." dediğimde Will'ın adımları durdu.

Durup ona baktım. "Babanı tanıyor musun Perla?" dediğinde hayır manasında kafamı salladım. "Annenin adı nedir?"

"Agnes.. Agnes Western." dediğimde şok içerisinde bana bakıyordu. Vance'ye baktım ancak o da Will'e ne olduğunu anlamıyor gibiydi.

"Kısır büyücü." dedi Will. Kaşlarımı çattım. "Kısır büyücü Agnes.. O, o buralıydı Perla! Onu burada tanımayan yoktur!" dediğinde hala anlamamıştım. Hemen elimden çekerek yana düşmüş ağacın üzerine oturttu, yanıma da Vance oturdu. O karşımızda durarak olayı anlatmaya başladı.

"Ben o zamana tanık değilim, sadece ailem de dahil herkes onu konuşurdu. Hâlâ bazen konuşulur. Sana anlatacaklarımı sakince dinle Perla." dediğinde kuşkuyla Vance'ye baktım. Vance'nin elini tutarak destek almak istedim. Bana gülümseyerek baktı ve elimi sıktı. Will anlatmaya başladı.

"Kimsesiz olan Agnes, kentteki bir adamla evlendirilir. Ancak ne olursa olsun çocukları olmaz. Adamda onu terk eder. Halk onu kusurlu sayar -ki bu çok saçma çocuğu olmayabilir- ve o kadın kimseye görünmeden kenti terk eder. Diğer kentten gelen tüccarlardan alınan duyuma göre tekrar evlenmiştir ancak yeniden çocuğu olmadığında tekrar terk edilir." dediğinde derin bir nefes aldı.

"Buradaki kocası başka bir kadınla evleneceği gün attan düşerek ölür, ancak insanlar önemsemez. Ancak ikinci kocasının ayrıldıktan sonra delirmesi ile ilgili haberler gelince kadının büyücü olduğu ortaya çıkar. Halk ona kısır büyücü demeye başlar." dediğinde hiddetle ayağa kalktım.

"Bu hikaye çok saçma! Annem sadece kendine büyü yapar, kimseye zararı dokunmadı. Üstelik kısırmış falan filan! Söyle o zaman ben nasıl oldum?" dediğinde üzgünce Vance'ye baktı.

"Hamilelik boyunca kimse görmemiş, bu yüzden, olan bebeğin çalıntı olduğu düşünülüyor. Üzgünüm Perla, o senin annen olmayabilir." dediğinde sendeledim. Vance belimden tutarak bana destek oldu.

"Bu.. bu saçmalık!" dediğimde Will ellerimi tuttu. Bana üzgünce bakıyordu.

"Söylenenler bu, kısır olan birinin çocuğu olamaz Perla. Ben çok üzgünüm." dedi. Haklıydı, kısır birinin çocuğu olamazdı. Bunlar gerçek olabilir miydi? Vance'ye döndüm.

"Sen.. sen bunları biliyor muydun Vance?" başını iki yana salladı.

"Halkın konuştuklarıyla ilgilenmezdim. Sakin ol Perla, sadece söylenti." dedi. Ancak o an benim gözümün önüne başka bir konuşma geldi.

"Bir insanın bu kadar güzel olması imkansızdır, inanın bana, bu kızın babası da yok zaten, kendimce onun bir peri olduğunu düşünüyorum. O cadı onu kaçırmış olmalı."

Bunu, bir adamdan duymuştum zamanında. Halk bir ara buna inanmıştı ancak sonra bana 'şeytan tohumu demeye geri başlamışlardı. Şu an düşününce, neden insanların böyle dediğini anlıyordum.

Anneme kısır deniyordu, bu kadar insan bunu diyorsa yalan olma ihtimali çok düşüktü. O zaman ben nasıl olmuştum? Bu imkansızdı, kısır birinin çocuğu olamazdı.

O zaman ben gerçekten de onun çocuğu değil miydim?

Beni bu yüzden mi sevmemişti? Bu yüzden mi dövmüştü? Ama illa çocuğu olmam gerekmezdi ki. Beni doğurmuş olmasa bile sevebilirdi, kaçırdıysa eğer sevmeliydi.

Lanet olsun ki üst üste gelenler kafamı bulandırmıştı. O notu veren, öz ailem miydi? Ama beni nereden tanıyorlardı ki?

Will'ın ellerini iteledim ve Vance'nin belimdeki kollarını çözerek ilerlemeye devam ettim. Bir şey demeden peşimden geldiklerini biliyordum.

Öfkeyle çığlık attım ve saçlarımı çekiştirmeye başladım. Yanımdaki ağaca yumruklar ve tekmeler atmaya başladım.

"Yalan yalan yalan! Her şey yalan! Ne doğru, ne!" diyerek bağırıyordum ve ağacı yumruklamaya devam ediyordum. Biri belimden tutarak beni kaldırdı ve ağaçtan uzaklaştırdı. Ancak havaya attığım yumruk ve tekmeler son bulmamıştı.

"Bırak beni seni leş ederim, bırak! Her şey yalan, ha! Her şey yalan! Kimin çocuğuyum ben!" dedikten sonra savurduğum uzunca küfürle beni tutan el bir an gevşer gibi oldu ancak yeniden sıkıca tuttu. Biri ellerimi tutup beni durdurmaya çalıştı.

"İnci Tanem, lütfen, lütfen sakinleş! Bak, gerçek olmayabilir. Eğer birine vuracaksan bana vurabilirsin, emin ol ağaç kadar eline zarar vermem!" dediğinde karşımda çaresizce durduğunu gördüm. Beni tutan kişi Will'di. Uzun bir süre daha söylenmeye ve havaya attığım yumruklara devam ettim.

Vance'nin yüzüne baktım. Sinirli ve sık sık olan nefesim yavaş yavaş düzene girdi. Omuzlarım düştü ve sinirden gergin olan vücudum gevşedi. Ardından ise ağlamak istedim. Ağlayamadım, yapamadım. Omuzlarım sarsıldı, ağzımdan bir hıçkırık çıktı ancak bir inci bile dökemedim.

Arkadaş dediklerime güvenemedim. Yapamadım, kendimden utandım.

Will yere oturdu ve benide beraberinde oturttu. Vance beni kolları arasına aldı ve Will saçlarımı okşadı. Ağlamadım ancak omuzlarım sarsılmayı bırakmadı.

"Özür dilerim sizden." dedim kesik kesik nefesler eşliğinde.

"Önemli de-" diyen Vance'nin sözünü Will kesti.

"Ben sanırım altıma kaçırdım, şok geçirdim ve korkuyla ruhumu teslim ettim." dediğinde güldüm. Ruh dengem bozulmuş olmalıydı. Sarsılmam durduğunda ise daha çok gülerek Will'e baktığımda oldukça ciddi olduğunu görünce gülümsemem soldu.

"Ciddi misin?"

"Dayak yiyeceğim diye kaçmak bile istedim Perla." dedi, gözlerimi kırpıştırarak ona baktım ancak ciddiydi. Vance onun koluna yumruk attı ve beni daha çok kendine çekti.

"Yalan söylemeyi bırak sarışın. Ben şaşırdım sen direkt Perla'ya doğru koştun." dedi Vance. Bunun üzerine Will çarpıkca gülümsedi ve saçını arkaya atarak gerindi.

"Yaptım öyle bir şeyler." dedi. Üçümüz de güldük.

Bir sinir dalgasına uğramıştım. Her doğru bildiğimin yanlış çıkması ile bir an ne yapacağımı şaşırmış, saldırganlaşmıştım. Yine de aklımdan onlara zarar vermemek için uzaklaşmaya karar kılmıştım.

Vance ellerimi avuçlarının içine aldı. Ellerimin sırtı kötü görünüyordu ve yer yer kanamalar olmuştu. Vance bana tersçe bakarak başını iki yana salladı. Will elime bakarken kaşlarını çatmıştı.

"Sanırım gerçekten kaçmalıydım. Yavru ceylan dedim yırtıcı aslan çıktı." dediğinde Vance ile aynı anda "Will!" dedik. Tabi Vance "Sarışın Will!" dedi, sarışın kısmına takmıştı. Ardından Vance üzerindeki kazağı çıkardı. Daha önce onu çıplak görmemiştim. Geniş omuzları vardı ve kumral teni güneşte parlıyordu. Bakışlarımı kaçırdım.

Kalbim rahatsızlandı.

"Kaslarında bizi uyutabilirsin kumral Vance." dedi William bunun üzerine Vance'nin gülen sesini duydum.

Vance kazağın uzun kollarını kopardı ve artık yarım kol olan kazağını giydi. Bana baktığını hissediyordum ancak henüz ona bakamamıştım. Yanaklarımın kızardığına emindim. Onu izlediğimi düşünsün istemediğim için bakmamıştım. Ellerimi dizlerinin üzerine koydu ve sarmaya başladı.

"Perla, bir şey sorabilir miyim?" dedi Will. Bakışlarımı ona çevirdim.

"Tabiki." dedim. Ellerimi -doğrusu boş parmağımın yerini- işaret etti.

"Neden yüzük parmağın yok?" dediğinde Vance'nin elleri dondu bir an. İçimde bir üzüntü hissettim. Giden yüzük parmağım ve uzun siyah saçlarım kapanmayacak olan yaramdı.

"Patavatsız sorular sorup durma!" diye uyardı onu Vance. Ardından diğer elime geçerek sarmaya devam etti.

"Üzgünüm ama sebebini bende bilmiyorum Will" dedim. Saklayacak bir durum yoktu, sebebini bilmediğim bir durumdu.

"Nasıl yani?" diye sordu.

"Parmağımı annem kesti, sebebini söylemedi." dedim. Aşk kısmı kimseye açıklamak istemeyeceğim bir durumdu. Bana aşık olduğum kişiyi unutturmuştu. Yani bence bu bir nevi sebebini söylememekti. "Ayrıca saçlarımı da kaybettim ve bir daha asla uzamayacak." dediğimde bakışlarımı Vance'ye çevirdim. Şaşkınlık ve kızgınlık karışımı bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Hiç mi uzamıyor?" dedi Vance. Elimi sarmasını bitirmişti.

"On dört yaşımdan beri, hiç" dediğimde şefkatle saçlarıma baktı ve okşadı.

"Sana çok yakışıyorlar." dedi, gülümsedim. O sırada Vance'nin kafasına atılan erikle kafamızı o yöne  çevirdik. Will hangi ara yanımızdan kalkmıştı?

"Yumrukladığın ağaç sayesinde erik kazandık. Ancak daha önemli bir şey var. Şu an kuzeye giden bir at arabası yaklaşıyor, gördüğüm kadarıyla arkasında samanlar dolu. Şimdi kıçınızı kaldırın ve var gücünüzle koşun! Çünkü bu tek fırsatımız!" dedi.

Ayağa kalktım. Yürümekten daha iyi bir yolculuk olurdu samanların arası. Vance de benimle birlikte kalktı ve üçümüz de var gücümüzle koştuk. Will kazağında erikle tutuyordu ve kahkahalarla koşuyorduk. İlk sinir dalgası yaşamış, ardından ağlamak istemiş şimdi ise kahkaha atıyordum. Sanırım ruh dengemin bozulduğu konusunda haklıydım.

Saman arabasına ilk ben atladım, ardından Vance. Will geride kalınca ikimiz de ona elimizi uzattık. Benim elimi tuttu ve Vance de onun kolundan tutarak içeri çekti.

Şu an nereye gittiğimizi bilmiyordum, onlarda bilmiyordu. Sadece hayat bizi nereye götürürse oraya giderdik. O an diledim, hayatın bize artık iyi yüzünü göstermesini, yürekten diledim.

---

Sevgilerle*

Continue Reading

You'll Also Like

10.7K 777 8
"Sana iki seçenek sunacağım" dedi kısık ve boğuk sesiyle. Bir yandan da elindeki kadehi hafifçe sağa sola sallayarak içindeki alkolle oynuyordu. Gözl...
FATİH'İN MÜNECCİMİ By Su

Historical Fiction

23K 1.5K 21
Biraz daha yaşasaydı Hazreti Fatih Ne Venedik kalacaktı, ne Floransa... Ya sonra ? Fatih hayranı genç bir tarih öğrencisi kendini 2. Mehmet'in devrin...
109K 9.5K 37
Bedenim tir tir titremeye başlamıştı. Gözlerim dolmuş neredeyse ağlayacaktım. Etrafta yeni yeni fark ettiğim geçmişe ait şeyler vardı. Tabelalar, ara...
40K 1.6K 25
Zaman dilimi çok eski bir zaman değil ama çok gelişmiş bir zaman da değildir. 18+ İçerir. Ona göre okuyun. Cihan ve Sevda'nın sevgi hikayesini anlat...