YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.6K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM

20.7K 698 306
By eskimezdefter

Selam nasılsınız?

KEYİFLİ OKUMALAR!

BOL BOL YORUMLARINIZI BEKLİYORUMMM. VOTE VERMEYİ UNUTMAYIN 🤍

İnstangram:sedawattpad

💧

Dilşad Atıcıoğlu

Darmadağın bir evden çıkıp şu an olduğum yere baktığımda şaşkınlık içinde olduğumun daha yeni yeni farkına varıyordum. Bu adam ne ara her şeyi ayarlanmıştı? Benim iznim olmadan, hiçbir belge dahi imzalamadan nasıl şu an bu odadaydık?

Plan yapmıştım. Evet bir planım vardı. Hiç tanımadığım bir adamla evlenip kardeşlerimi kurtaracaktım o canavardan.

"Sen nasıl bir adamsın böyle? Bu kadar kurnaz olman... Ve beni 7 aydır her dakika takip etmen, çok saçma değil mi? Ben kabul ettim, ailen beni kabul eder mi Şiyar ağa?" diye sordum sertçe ona çıkışarak.

"Benim sözümün üstüne kimse söylemez, bunu herkes bilir. Ben ne dersem o olur." dedi Şiyar ağa. Kendini mi övmüştü? Yoksa ailesini mi anlattı aşikâr.

"Babam canımızı okuyacak. Biliyorsun değil mi?" diye sordum.

Yanıma adımladığında hemen yanıma oturmasıyla biraz kaymış aramıza mesafe koymuştum. "Dilşad, orada kalman daha iyi mi sence? Zaten kardeşlerini de alacağız yanımıza merak etme. Zaten neden evlendiğini biliyorum. Kaçmak için, o evden. Bu yüzden kabul ettin, farkındayım." Benim ona söylememe rağmen bunu anlayacak kadar zeki bir adamdı.

"Seni sevmiyorum, hatta bana dokunma cesaretine girme. Evlilik sadece kağıtta. Ben kardeşlerimi kurtaracağım." diye mırıldandım.

Şiyar zorlukla yutkundu sözlerimden sonra, "Beni kabullenmeni ilk günden bekleyemem ki. Alışacağız. Sadece zaman lazım. Ben de seni yakından tanımak isterim. Bana göstermediğin küçük Dilşad'ın acılarını her an dinlerim. Her zaman yanında olacağım. Ne olursa olsun. İster evlenme bile. Ben her zaman yanında olacağıma söz veriyorum. " diyen Şiyar'ın sesi net ve ciddiydi.

"Hiçbir erkeğe güvenmiyorum." dedim net bir sesle.

"Aha yandık desene... Neyse be güzelim bakacağım artık. Bana güvenmeni öneririm." deyip çapkınca sırıttı. Bu adam elimde kalmasa iyiydi. Ağa falan tanımam onu bile döverdim. Tabi efendim.

"Git giyin gelinliğini de gidelim artık." diyen Şiyar'ın sesi sıkıntılı çıkıyordu sanki her an biri gelebilir gibi ve nikahı bozabilir gibi...

"Düşünsene tam nikahı kıyacak Nikah Memuru... Bir kadın geliyor dan diye Durdurun Nikahı bu adam evli! Bir bakıyorum kadının elinde bebek ve gebe... Sonra bir güzel rezil oluyorsun." dedim gülerek. OHA OHA OHA. ABARTMA KIZIM.

Şiyar kahkaha attı, "Deli misin kızım sen?" diye sordu gülerek... Kesinlikle gamzesine bakmıyoruz değil mi DİLŞAD? Tabiii tabiki.

Yanağımdan makas aldığında ayaklandı, "Vallahi ben damatlığı giyiyorum sende giyin vallahi seni beklemem."

"Ben olmadan nasıl nikah kıymayı planlıyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Hımmm." diye mırıldandı düşünceli tavırla. Sonra bana tebessüm etti. "Ben hallederim de senin evet demeni heyecanla bekliyorum canım müstakbel karıcığım." diye mırıldandı neşeyle. Bana göz kırpıp giyinme odasına girdi.

"Babam yokluğumu anlayacak." diye mırıldandım korkuyla.

"Artık o eve girmeyeceksin. Direkt konağa gideceğiz." diye söylenen Şiyar'ın sesi ile şok içinde gözlerim büyüdü. "Şaka mı yapıyorsun? Babam beni yaşatmaz." dedim iç çekerek. Hızla ekledim: "Kardeşlerimi de yaşatmaz. Benim hırsımı onlardan çıkarır. Olmaz Şiyar." dedim saçmala dercesine.

"Ne olmaz Dilşad?" diye sordu Şiyar. Sesi sertti. Kabinden çıktığında, gömleğinin düğmelerini kapatmamıştı, zorlukla yutkunup onun gözlerine baktım. "Ne olmayacak? O babana seni vereceğimi mi sanıyorsun? Yarına o evde sağ çıkmayacağını ikimizde gayet iyi biliyoruz." dedi Şiyar, bu sözleri tokat gibi gerçek suratıma öyle bir çarptı ki  iz kaldı sanki yanağımda.

Kafamı salladım sadece, "Haklısın yaşatmaz. Ama ben bugüne kadar ayakta kaldıysam acılarım sayesinde. Acı insanı güçlü kılar." dedim gülümseyerek.

"Sen çok mu acı çektin Dilşad?" diye sordu merakla. Gömleğin düğmelerini ilikliyordu.

"Senin sayende daha çok çekeceğim belli." dedim yanından geçerken, kolumu sıkıca tutup sıcak nefesini boynuma verdi. "Şurası, seni kırdığı gün ölecek. Eğer seni kırarsam o gün andım olsun kendi kafama sıkacağım... Ama sen delalamin hep güleceksin söz veriyorum. Sana sözümdür benimle olduğun her dakika seni güldüreceğim. Belli yüzün hiç gülmemiş fakat ben seni güldüreceğim." diyen Şiyar and içmişti. Ve bu büyük andı benim için içti.

İlk defa biri beni hiçbir çıkar olmadan güldürmüştü. Evet ona güldüm çünkü komik gelmişti. Ben Dilşad Atıcıoğlu, kara sevdamın gözlerine baktım o gün. Bilmiyordum ki o adam öldüğü gün benim gülüşüm son olacak.

💧

Nikahı kıydığımızda, nikah memurunun, "Damat Bey Gelin Hanımı öpebilirsiniz..." demesi ile şok içinde Şiyar'a baktım.

Elimi sıkıca tutan adam zaten nefes almamı bile istemiyor gibiydi. Aptal gibi titriyordum, o da bunu fark ettiği dakikadan beri yani 45 dakika 10 saniyedir elimi tutuyordu. Ne yapabilirim ilk defa bir erkek elimi tutuyordu. Ve ben bu adamla az önce evlenmiştim.

"Dini nikah tek kaldı." diye fısıldadı kulağıma. Kafamı salladım bugün tamamen bu evlilik işini bitirecektik. "Vallahi yapmasam içimde kalır." dediğinde hızla alnıma dudaklarını bastırdı.

Omuzuna vurarak benden ayrılmasını sağladım Nikah Memuru çoktan gitmişti. Kimse yoktu. Şiyar Şahit'i bile karşı nikah salonundan getirttirmişti.

"Şimdi nereye gidiyoruz?" diye sordum sıkıntılı bir nefes vererek. Hâlâ eli elime kenetliydi.

"Dini nikah kıyacağız." dedi Şiyar, kafamı salladım.

"Gelinliği çıkarmak istiyorum." dedim, bunun içinde bunalmıştım.

"Güzel olmuşsun çıkarma. Evde çıkarırsın." dedi Şiyar. Yaptığı imayla ona bakıp ağzına çakmamak için kendimi tuttum.

Çok güzel dayak istiyordu bu adam.

"Seninle kardeşlerimi kurtarmak için evlendim. Seninle çocuk yapma gibi bir niyetim yok. Oda da ne varsa oraya kırılır yatarım, gerekirse başka odada kalırım." dedim net bir sesle. Bana saçmalama dercesine baktı.

"Demiyor ilk görüşte aşık oldum diyor kardeşlerim..." diye homurdandı. Ne?

"Senin nerene aşık olayım mal mısın sen? Tanışalı kaç saat oldu?!" diye sertçe çıkmıştım. Güldü. "Bir kaç saat önce tanıdığın adamla evlenecek kadar fazla mı cesur davrandın ha Dilşad?" diye sordu göz kırparak.

"Yarına def olup gidersem görürsün." diyerek tehdit ettim. Neyime tehdit ediyordum ki? Nereye gidecektim o canavarın evine mi? Asla. Hiç kimse beni o eve geri sokamazdı.

"Tamam canım, gidersin tamam." deyip beni alaya aldı. Oflayıp gidecekken buna izin vermedi. "Kocanı unuttun karıcığım!" diye seslendi, gülerek.

Ne kocası be?! Bu adam cidden beni öldürecekti. Boğazlarım ben bunu birkaç güne.

"Ay ne karısı be?!" diye söylendim ona doğru. Kolunu boynuma dolandığına ona ne yapıyorsun dercesine yandan baktım.

"Karım değil misin? Karıcığım..." deyip yanağımdan sertçe makas aldı. Bu adamla başım beladaydı belli olmuştu.

"Of, Of Şiyar sırnaşma öldürürüm seni!" diye bağırdım öfkeyle. "Yatakta uyurken öldür de sesim çıkmasın karıcığım." dedi gıcık bir tavırla.

"Senden adam olmaz be! Yemin ederim giderim görürsün." dedim. Elimizi gözlerimin içine soktu bildiğin, "Böyleyken mi karıcığım?" diye sordu gülerek.

"Sus be adam sus." dedim öfkeyle.

"Sen nasıl istersen karıcığım." dedi Şiyar yanağımdan bir kez daha makas aldı.
YANAK DİYE BİR ŞEY KALMADI ADAM AZ SAKİN OL. NAZİK OL.

💧

Arabaya zar zor onun yardımıyla oturduğumda, bir de ayağım takıldığı için yere de düştüğüm için beni arabaya kadar kucağında memnuniyetle taşımıştı. Canına minnetti zaten.

Şiyar'ın telefonunu eline aldığını gördüm. Sesi hoparlöre vermişti. Telefon açıldığında, "Abiciğim..." diyen erkek sesini işittim.

"Abim canım, nasılsın paşam?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. Hâl hatır mı soracaktı?

"İyiyim abi sen?" diye soran genç adamın sesini duydum.

"Bende iyiyim bana imam bulsana." diyen Şiyar'a şaşkınlıkla baktım. Bu böyle dan diye mi söylenirdi?

"İmam nereden bulayım abi?" diye soran çocuğa gülerek cevap verdi Şiyar. "Evin'in abisinin tanıdığı var akrabası. Ondan rica et. O bulur sana." diyen Şiyar sırıtıyordu.

"Evin kim?" diye soran çocuğun sesini durdum. "Of Baran döverim oğlum seni. Ben bilmiyor muyum hep onların kapısındasın. Hadi oğlum hadi hızlı ol. Mardindeki çiftlik evine getir imamı.

Sadece onları dinliyordum. Bu adam deliydi hem de zır deli.

"Abi Civan'ın kardeşi Hevidar Evin mi?"

"Yok babam. Bak küfür edeceğim sana edemiyorum adam gibi git Civan'a söyle. Hadi oğlum 1 saate geliriz biz." dediğinde çocuk bağırmaya başladı.

"Sakın düşündüğüm şeyi yaptım deme abi!" diye bağırdı hiddetle.

"KES SESİNİ SANA MI HESAP VERECEĞİM?"

"Tamam abi ben Civan'a söylerim adam ayarlarız gider." diyen çocuğun suratına telefonu kapattı.

Ona merakla bakıyordum, "O kimdi?" diye sordum.

"Kardeşim Baran. Tanısan çok seversin." diyen Şiyar'a göz devirdim. Kimseyle tanışmak gibi bir lüksüm yoktu.

"Bana ne senin kardeşinden!" diye bağırdım. Niye bağırdığımı bende bilmiyordum. Ardından başımı yere eğdim, "Özür dilerim sana bağırmak istemezdim." diye mahcup bir tavırla konuştum, sesim o kadar cılız çıktı ki... Beni duydu mu bilmiyordum.

"Dilşad'ım benden korkma. İster bağır ister çağır umurumda olmaz. Canım, canımın içi... Yapma bak böyle... Allah belamı versin. Bunu mu istiyorsun?" diye sorduğunda kafamı salladım sadece.

Hâlâ gözlerine bakmaya korkuyordum. Ya bana babam gibi kızarsa?

"Güzelim," diyen Şiyar'ın parmaklarını çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı. "Canım benim ben sana kızmam. Haddime değil. Bir kadına sesimi bile yükseltmem ben. Sen korkma. Sen benden korkma canımın içi." dediğinde dudaklarını alnıma bastırdı.

"Teşekkürler." diye fısıldadım.

"Niçin?" diye sordu.

"Bana kızmadığın için." diye yanıtladım onu. Gülümsedi, "Gözünden bir damla yaş düşmeyecek. Hep güçlü kalacak. Hep benimle olacaksın. Seni seviyorum." demişti. Bunu itiraf etmişti.

Bir şey diyemedim.

Sustum. O da yola döndüğünde hızla arabayı sürmeye devam ediyordu.

Radyodan şarkı açtığında, o da güzel sesiyle şarkıyı söylemeye başladı.

"Ez gitîye evîna te me.
Ez hesîre evîna te me.
Tû ve eşe qet nizanî.
 Tû vî derde qet nizanî."

"Aşkının tutsağıyım ben.
Aşkının esiriyim ben.
Sen bu sancıyı hiç bilmezsin.
Sen bu derdi hiç bilmezsin."

"Kürtçe biliyor musun?" diye sordu Şiyar, bunu Kürtçe söylemesi de ayrı komiğime gitmişti. Belki ben Kürtçe bilmiyorum adam.

Bilmemezlikten gelecektim. "Bilmiyorum..." diye mırıldandım. Radyoyu kıstı. "Cidden mi?" diye sordu inanamayarak.

"Annem Laz benim. Baba tarafı Diyarbakır. Babam Kürt, annem Türk." dedim ona tebessüm ederek. Anladım dercesine kafa salladı.

"Annen nerede?" diye sorduğunda, zorlukla  yutkundum. "Öldü." dedim titrek bir nefes vererek. Can çekişerek gözlerimin önünde öldü. Onu babam öldürdü.

Her gün bir katile bakıyordum, her gün annemin katiliyle aynı havayı soluyordum.
Ve bugün o canavardan kurtulmuştum.

Titremeye başladım, yine o an geldi... Çığlıklarım. Yakarışlarım. Yapma deyişlerim... Ama o yapmıştı.

"DURDUR!" Tiz çığlığıma engel olamadım. Şiyar arabayı durdurduğunda kapıyı açıp hızla kendimi yola attım. Dizlerimin üzerine düştüğümde, acıyla haykırdım.

"Korkuyorum!" Avazım çıktığı kadar bağırdım. Şiyar önüme geçip, yüzümü avuçlarına aldı. "Niye Dilşad?" diye sordu korkarak bana yaklaştığını anladım.

"Seni seversem... Eğer seni seversem ne olacak biliyor musun Şiyar?" diye sordum kendime öfkekelenerek.

"Ne olacak Dilşad'ım?" diye sordu, düz bir merakla.

Dudaklarım titredi, zar zor konuştum. "Sende öleceksin. Annem gibi, teyzem gibi hatta Melek gibi sende öleceksin. Ben istemiyorum sana aşık olmak, seni sevmek istemiyorum. Lütfen seni sevmeme izin verme. Lütfen." diye yalvardım. Her şey onun iyiliği içindi. Çok bencildim. Hiç onu düşünemedim. Kardeşlerimi ve kendimi düşünerek ona bencillik yapmıştım."

"Sakın o göz yaşın akmasın." dediğinde benim yüzümü göğsüne bastırdı. Korkuyla boynuna doladım kollarımı. "Lütfen izin verme." diye fısıldadım. "Lütfen Şiyar."

"Şşşt." diye fısıldadı, kızarcasına. "Bana bir şey olamaz. Olmaz. Korkma. İkimizde ölmeyeceğiz. Hem ben seni bırakmam. Bırakamam." dediğinde alnıma dudaklarını bastırdı.

"Söz mü? Söz mü Şiyar?"

"Söz güzelim, söz veriyorum seni bırakıp ölmemeye direneceğim." diyen Şiyar yanağımı okşadı. Dolan gözlerle ona baktım, ayaklanıp bana elini uzattığında elini uzatan eline bakıp tuttum. Beni kendine yerden güçlükle kaldırdığında avuç  içimi pisliğe rağmen dudaklarına götürüp öpücük bıraktı.

Arabaya tekrar bindiğimde gözlerimi kapattım, beni uyandıracağını söylemişti.

💧

Güneş ışığı gözüme çarparken, yumuşak bir yerde uzandığımı fark ettim.

Gözlerimi yavaşça açtığımda, etrafıma bakındım. Ama burası benim odam değildi. Neredeydim ben böyle?

Şiyar hemen yanımdaki koltukta uyumuştu. Kollarını bağlamış kafasını başlığa dayamış uyuyordu. Üzerime baktığımda gelinlik yoktu. Üzerimi Şiyar mı çıkarmıştı?

"Şiyar," diye seslendim. Cevap vermeyip kıpırdandı koltukta. "Şiyar." dedim bir kez daha.

"Efendim..." diye soran ses tonuyla, uyku mahmuru sesle konuşmuştu.

"Şiyar uyan." dedim endişeye kapılarak. O mu üzerimi değiştirmişti öğrenmek istiyordum.

"Efendim." diyen Şiyar birkaç dakika sonra gözünü açmış bana bakıyordu.

"Kim üzerimi değiştirdi?" diye sordum merakla.

"Ben," demişti Şiyar. Öksürdüğünde ona şok içinde bakıp bağırdım. "Aptal mısın sen? Niye çıkarıyorsun üzerimi? Hani beni uyandıracaktın?" diye sordum yataktan kalktığımda, pijama takımının bana bol gelindiğini fark ettim. Bu üstümde olan şeyler ona ait olmalıydı.

"Karıcığım bir sözümü tamamlama izin ver, ben değiştirmedim. Deniz Hanım'dan rica ettim o değiştirdi. Seni kaldırmayı denedim ama kalkmadın ben de el mecbur seni taşıdım. Kahvaltıdan sonra imam nikahı kıyacak." dediğinde yüzünde aptal bir sırıtma vardı.

"Allah için şu lafı deme bana." dedim tiksinircesine yüzümü buruşturdum. 

"Karımsın işte. Karım. Benim karımsın." dediğinde oflayarak kafamı iki yana salladım. "Tamam Şiyar. Anladım senin karnım." dedim, bunu kabullenemesem de böyleydi.

"Evet benim karımsın."

Sustum. Yanından geçerken, "Nereye?" diye sordu tok sesle.

"Bilmiyorum." dedim etrafımda göz gezdirerek. "Biz tam olarak neredeyiz? Babam Midyat'ı ayağa kaldırır biliyorsun." dedim, endişeye kapılarak.

"Bizim korumalar sürekli sizin evi izliyorlar, ne bağırma ne de başka bir şey duyulmuş. Baban da bizim konağa gidip olayları alevlendirmiş. Gece babam aradı. Konuştum durumu izah ettim ama herkes çok sinirli." diyen Şiyar'ın sesi umursamazdı.

Kaşlarımı çattım,"Babam... Sizin konağa mı gelmiş?"

"He vallahi. Bana ne canım geldiyse geldi. Sen yanımdasın sıkıntı tinle." (Yok)

"Eve nasıl gideceğiz?" diye sordum.

"Burada kalacağız bir iki gün. Sonra konağa geçeriz. Tabi sen de istersen." dedi Şiyar, sıkıntıyla tuttuğum nefesimi verdim.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?" diye sordum. Kafasını salladı. "Telefon... Onu açar mısın erkek kardeşimi aramak istiyorum." dediğimde cebine elini sokup telefonu bana uzattı...

"Ben kullanmayı bilmiyorum. Hiç telefonum olmadı. Yani hiç kimseyle konuşmad-" Şiyar lafımı böldü.

"Benim yanımda rahat ol. Kasma kendini. Ben sana her şeyi öğretirim. Okula gitmediğini biliyorum. Eğer okumak istersen kimse sana karışmaz. Bir mevkiye gelmen yeterli. Yani şirket için." diyen Şiyar'a şaşkınlıkla baktım. Ben ve şirket mi? Ben? Şirket? Şaka yapıyor olmalıydı.

Benim ilk okul terk olduğumu nereden biliyordu bu adam?

"Şaka mı yapıyorsun? " deyip kıkırdadım.

"20 yaşındasın. Ve beynin çalışıyor. Çocuk yapmayacağız zaten. Yani istemediğini fark ediyorum. Okuman için elimden geleni yapacağım."

"Okumak istemiyorum. Bu yaşıma kadar okumamışım benden bir bok olmaz. Şirket falan ne alaka alay ederler benimle." dedim gülerek. Şiyar sinirlenmişe benziyordu.

Yüzü sert bir hâl aldı. "Of! Of Dilşad!" diye homurdandı.

"Kahvaltı yapacağız üzerimi değiştirip geliyorum Baran aşağıda."

Kafamı salladım. Odadan çıktığımda merdivenler çıktı hemen önüme korkuluklara tutunup aşağı kata indiğimde ferah beyaz ve siyahın hakim olduğu salon bana göz kırpıyordu. Koltukta oturan genç çocukla bakıştığımızda ayaklanmıştı. Hemen hemen aynı yaşta gibiydik.

"Yenge, geç otur sen. Hatta gel biz oturalım masaya abim gelir." diyen Baran diye tahmin ettiğim, hafif sakallı kahverengi gözlü çocuğa baktım.

Boyu benden uzundu. Ona bakmadım, başım yere eğikti. Başını eğ Dilşad. Hiç kimseyle göz göze gelmek yok! Diyen babamın sesi kulaklarımda çınladı.

Katı aile.
Katı kurallar.
Ve yapılan yanlış kararlar.

Sonucu kime bağlayacaktım? Canavara mı? Kesinlikle bütün suçlu oydu.

Canavar.
Babam.
Baba kelimesini hak etmeyen adam.

Mezarına tüküreceğim tek adam.

Öldüğünde zılgıt çekeceğim tek adam.

O bunu hak ediyordu. Hak edene değeri böyle veriyordum.

💧

"İmam nerede?" diye soran Şiyar, Baran'a bakmıştı. "İmam bayıldı." diyen Baran'a bakıp kıkırdadım.

"Nedir komik olan?" diye soran Şiyar bana baktı. Çayımı yudumluyordum. "Hiç." dedim 'Ç' harfini uzatarak.

"O kızın dayısı imamdı değil mi?" diye sorunca Baran kafasıyla onu onayladı.

"Lan sen onu mu seviyorsun?" diye sorduğunda çocuğun zorlukla yutkunduğunu fark ettim. Kafasını iki yana salladı. "En yakın arkadaşımın kardeşine mi göz koyacağım abi?" diye sertçe çıkıştı.

"Senden her şey beklerim koçum. Sen aha şuraya yazıyorum o kızla olacaksın. Ben anlarım lan." dediğinde kendini şekilden şekile sokup bana iyi mi görünmeye çalışıyordu anlamıyordum bu adamı.

"Yuh abi abartma kızla aramda 4 yaş fark var. Abisinin yaşındayım abart abart. Gider yaşıtlarına bakar Hevidar Evin. Ben kimim be?!" diye sinirle homurdandı. Şiyar ona siyah bir zeytin fırlattığında ben sandalyeme yaşlanmış ikisine bakıyordum.

Bir anda ne oldu bilmiyorum ama kendimi Baran'a siper olmuşken buldum. Bunu Baran o kadar hızlı yapmıştı ki elimden düşen  çay bardağı kırılmıştı.

"AĞZINA TÜKÜRDÜĞÜMÜN OĞLU!" diye bağırdı.

"Canım karıcığım çekil önünden bu terbiyesiz çocuğun haddini bildireyim." dediğinde Baran'a doğru uzanmaya çalışıyor fakat Baran benim iki omuzumdan
tutuyor, Şiyar hangi tarafa ilerlerse o tarafa beni yönlendiriyordu.

"Çeker misin ellerini benden rahatsız oluyorum. " dedim fısıltıyla. Baran hızla elini çektiğinde kafamı arkama çevirdiğimde ışık hızıyla koşmaya başlamıştı.

Şiyar arkasından sadece kahkaha atmakla yetiniyordu.

"Çocuk gibisin." diye homurdandım. "Ben çocuk gibi değilim." diye çıkışıp yanağımdan makas aldı.

💧

Ben imam değilim. Bir tane video izledim sksksk dini nikah nasıl kıyılır? Video o kadar komikti kiii skskskksk neyse yanlışım varsa düzeltin... HADİ BİSMİLLAH.

HEYECANLADIM sksksks neyse kurguya geri dönüyoruz.

İmam önündeki kağıta bir şeyler yazdığında   Şiyar'a sorular sordu.

"Mehri yazalım..." diyen adama baktığımda derin bir nefes alıp verdim.

"Ne istersin?" diye sordu kulağıma fısıltıyla.

"Bir şey istemiyorum ben, hiçbir şey istemem." dedim İmam'a bakarak söylemiştim bunları.

"Kızım bunlar şart. Olması gereki yapıyoruz." diyen adam kağıda bir şeyler yazıyordu.

"Söyle bana." diye ısrarla söylendi Şiyar. İstemiyordum bunun neresini anlamıyordu?

"Konağı sanki üzerime yapacak adama bak." dediğimde herkesin saniyelik bakışları beni bulduğunda, Şiyar boğazını temizledi. "Konak, bu kaldığımız çiftlik evi ve boyu kadar zincir kolye." diyen Şiyar'ın koluna çimdik attım.

"İstemiyorum." dedim.

"Kızım oğlanın söylediklerini beğenmediysen ekleme yapabilirsin. Tabi Damat Bey'in izni olursa."

"O istesin, onun her dediği şeyi yazın lütfen İmam amca."

Adam kafasını salladı.

"Tarla istiyorum 12 dönüm. Bu çiftlik evini ve bir araba, talak hakkımı da istiyorum." dedim. Abartmış mıydım? 12 dönüm... Neyse zenginler.

Şiyar talak hakkımı onaylanmıştı.

"12 burma bilezik, 1.5 metre zincir ekle amca." dedi Şiyar. Biz fazla ileri gitmiştik sanırım.

Derin bir nefes verdim. Şahitler onayladı.

"Kendal oğlu Şiyar Korkmazbey , Lütfü kızı Dilşad Atıcıoğlunu eş olarak kabul ettin mi?"

"Ettim."

"Ettin mi?"

"Ettim."

"Ettin mi?"

Derin bir nefes verdi. Bana baktı. "Ettim." dediğinde o rahatlamış gibi nefes verdi.

İmam şahitlere bakıp, "Siz de şahit misiniz?" diye sorduğunda.

İkisi de aynı anda kafasını sallayıp, "Şahidiz." demişlerdi.

"Lütfü kızı Dilşad Atıcıoğlu, Kendal oğlu Şiyar Korkmazbey'i eşin olarak kabul ettin mi?" diye sorduğunda tuttuğum nefesimi verdim.

"Ettim."

"Ettin mi?"

"Ettim."

Derin bir nefes alıp vererek, "Ettin mi?" diye sordu son kez.

"Ettim." dediğimde, dualar okunmuş herşey o kadar hızlı gelişmişti ki birkaç dakikadır onunla tek olduğumuzun daha yeni farkına varıyordum.

"Her şey istediğin gibi çok güzel olacak. Söz veriyorum." diyen Şiyar'ın sesi ile tamamen bakışlarımı ona çevirdim.

"İnşallah." dedim, burukça tebessüm ettim. 

💧

Gece yarısı uyandığımda, ışık hâlâ açıktı. Etrafımda göz gezdirdim yavaşça. Koltuğa kıvrılıp uyuduğunu fark ettiğimde yataktan kalkıp, dolaba doğru ilerleyip yavaşça açtım. Dolaptan pike çıkardığımda tekrar dolabı kapattım. Ona doğru yavaşca ilerledim elimdeki pikeyi açtığımda üzerine serdiğimde ona şaşkınlıkla baktım.

Güldüğümde, "Horluyor." dedim, kendi kendime konuşarak güldüm tekrardan.

Yatağa tekrar geçmeden ışığı söndürmüştüm.

_

Sabah gün ışığı gözüme çarpıyor odada biri yüksek sesle şarkı... Hayır halay müziği açmıştı. Bu hangi salaktı? Sabah sabah ben yataktan kalkmaya üşeniyordum kim halay açmıştı?

Oflarken gözümü avuşturarak yatakta doğruldum. Oflarken yataktan kalktım. Oda da kimse yoktu. Müzik banyodan geliyordu. Dün gece bu odada bir banyo olduğunu öğrenmiştim.

Sabah'ın köründe Şevko mu açmıştı?

Banyoda duş başlığı ile halay mı çekiyordu acaba bu adam? Lan deli kız seni.

"Şiyar." diye seslendim, banyonun kapısına vurarak. Ses kesildiğinde. "Efendim karıcığım!" diye seslenen Şiyar'ın neşeli sesini duymamla göz devirdim.

"Sabah sabah senin Şevko sevdanla uyandım kapat şunu."

"Tamam karıcığım! Sen nasıl istersen." Şiyar'dan bir tane istiyorum. İstek değil ihtiyaç.

Banyo kapısı aniden açılınca, kasıklarına sardığı havlu düşecek gibi durduğunu fark ettiğim an arkamı döndüğümde Şiyar'ın kıkırdadama sesini duydum.

"Gülme." dedim öfkeyle.

"Kızım korkma ya bu kadar yemem seni merak etme." diyen Şiyar'ın alaycı kahkahasını duydum.

"Ne korkacağım be senden!" diye cırladım. Of bu adam beni delirtecekti. Kesinlikle katili ben olurdum.

"Giyindim." diyen Şiyar'ın sesinin imasını anladım. Dön diyordu.

"Yalancı." İnanmamıştım beni kandırıyordu aklınca.

"Sana yalan borcum mu var?"

Sıkıntılı bir nefes verip ona doğru döndüğümde "APTAL!" diye cırladım ve hızla odadan çıkıp aşağı kata indim. Kahkahası aşağı kata kadar iniyordu.

Bildiğin yarı çıplaktı. Boxerlı görmüştüm adamı.

"Sen bana sabır ver Allah'ım." dedim koltuğa otururken.

"Cümlemize karıcığım, cümlemize." diyen Şiyar'ın sesini duymamla merdivenlere doğru bakmış, onu baştan aşağı süzmüştüm. Siyah eşofman takımı giymişti.

Tam üzerine oturmuştu. Ve benim o kıskandığım gamzelerini gözlerimin içine sokarak bana yaklaştı. Koltuğu kırarcasına yanıma uzaktan atladığında kaymaszaydım üzerime düşüyordu.

"Hayvan mısın Şiyar?" diye sordum kaşlarımı çatarak. Dizlerimin üzerine kafasını aniden koyup uzandığında ne yaptığını kavramaya çalışıyordum. Cidden ne yapıyordu bu adam?

"Ne yapamaya çalışıyorsun acaba sen?" diye sordum. Bana gamzesini göstererek gülümsedi. "Uykum var..." deyip gözlerini yumdu.

"Bana ne bundan git yatakta yat. Hem yastık var orada git ona kafanı koy." dedim ensesinden tutup kafasını havaya kaldırdım.

"Rahat, uyumak istiyorum sadece 3 saat." deyip  tekrar gözlerini kapattı. Ofladım, "Ne yapacağım ben seninle?" diye mırıldandım.

"Uyut beni... Lütfen." dedi ısrarcı sesiyle kaşlarımı çattım. Şaşkınlık içinde, "Neden uyutmamı istiyorsun?" diye sordum merakla.

"Uykum olduğu için karıcığım." diye mırıldandı.

"Git yatak var. Koskocaman. Orada uyu." dedim.

"Peki." deyip dizimden kalktığında bir anda  ben daha ne olduğunu kavrayamadan beni kucaklamıştı.

"İndir oğlum beni!" diye tepindim.

"Oğlum?" diye soran gözlerle bana baktı.
"Kocacığım demeni tercih ederim."

"Asla demeyeceğim. O ne be?!"

"İndir beni uyumayacağım ben."

"Uyumayacaksın." dedi.

"Uykum yok." dedim.

"Var sus." dedi direterek.

"Yok." dedim.

💧

7 AY SONRA

Odaya öfkeyle girdiğimde, Şiyar bana şaşkınlık içinde baktı. Öfkeden gözüm dönmüş gibi hissediyordum.

"Sen ne aşağılık herifmişsin!" diye kükredim. Bana inanamıyormuş gibi baktı.

"Ben ne yaptım canımın içi?" diye sordu, oflarken. "Yine sarmayı yakıp suçu bana mı atacaksın?" diye sorduğunda gözümden bir damla yaş süzüldü.

"Baban,babamla konuşuyordu duydum onları... Kesin sende biliyorsun." dedim çıldırmış gibi.

"Ne konuşuyorlardı?"

"Babamın babandan para aldığını. Babam dedi ki kızımı geri alırım. Paranızı alın başınıza çalın. Bu da ne demek oluyor?" Şiyar sıkıntılı nefes verdi.

"Canımın içi, sakin ol. Ve rahatla." dedi, beni sakinleştirmek için yaptığını biliyordum. Yüreğim sızladı. Sanki biri benim kalbimi alacakmış gibi hissettim.

"Olamıyorum." diye fısıldadım.

"Ben hiçbir şey bilmiyorum bu olanları da daha yeni duydum." diyen sesi güven vericiydi. Ona inanıyordum çünkü bu güne kadar yaptığı her şeyi bana söylemişti. Yalan dolan olmadan.

Boynuna kollarımı sardım. "Benim üzerime kuma alacaklarını söyledi Kendal ağa." Hıçkırıklarım son bulmuyodu.

"Kimse olmayacak senden başkasını istemem ben. Kurbanın olayım ağlama." deyip göz yaşlarımı parmağının ucuyla sildi.

"Seni seviyorum, ölene dek kalbimdesin. Ben ölürsem de yüreğine dokun ve benim orada olduğumu bil." deyip alnıma dudaklarını bastırdı.

"Seni seviyorum, seni seviyorum Şiyar." 7 aydır ilk defa ona itiraf ettiğim şeyi idrak edemiyordum.

Ben ona aşık olmuştum.

Ve benim sevdiğim bütün herkes ölüyordu. Onu korka korka seviyordum.

Ben onu seviyordum, Rabbim'den dileğim onu benden almamasıydı.

Şiyar ölmezdi değil mi?

BÖLÜM SONU :)

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne?

Bölüm hakkında sorunuz var mı?

İkisi hakkında görüşleriniz neler?

Oy verirsen sevinirim aşkım 😋

Continue Reading

You'll Also Like

7 Numara By Beril Sancar

Mystery / Thriller

8.6K 770 6
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...
923 146 9
Kitap bize ait değildir. Halit Ertuğrul'un SONSUZLUĞA UYANMAK isimli kitabını hiçbir ekeleme / çıkarma yapmadan yazarından izin alarak yayınlamaktay...
182K 28.4K 120
Adı üstünde diyebileceğim bir hikaye. Suskun. Çünkü herkes aşkını konuşurdu, herkes sizi görürdü. Ama onlar öyle değildi. Gereksiz bir düşmanlık yüz...
2.1M 92.6K 81
Bu kitap Nemesis Yayınevi tarafından kitaplaştırıldığı için bölümler kaldırılmıştır. *** Ve bir gün susmayı öğrendim, kimse farkına varmadı. Söyleme...