Başbakanla görüşme vakti gelmişti. İlk defa bu kadar yüksek bir makamdaki birisiyle görüşecektim. Do Hyun'un bağlantılarının sağlam olduğuna bizzat şahit oldum.
Mavi Saray'a girerken, birçok güvenlik önleminden geçmek zorunda kalmıştım ama Do Hyun'un kefaleti burada da işleri kolaylaştırmıştı.
Başbakan'ı ilk gördüğümde kanım kaynamıştı. Çok babacan görünümlü ellili yaşlarda birisiydi. Do Hyun'u samimi bir şekilde selamladı, elini omzuna koyup, "hoş geldin Do Hyun. Görüşmeyeli uzun zaman oldu."
Do Hyun saygıyla eğilerek, "sizi daha sık ziyaret edemediğim için özür dilerim efendim" dedi.
"Gelmene sevindim, daha sık görüşmeyi arzu ediyorum."
"Emredersiniz efendim."
"Emir değil sadece bir rica."
"Anladım efendim, müsaade ederseniz sizinle tanıştırmak istediğim biri var."
Başbakan bana dönerek, anlamadığım dilde konuştukları için İngilizce olarak kabalık ettiklerini söyledi.
"Önemli değil efendim" dedim. "Adım Mert Yılmaz, Türküm."
"Memnun oldum, Mert Ssi."
"Lütfen benimle düşük seviyeden konuşun efendim."
"Peki Mert, benimle konuşmak istediğini söylemişsin. Do Hyun benim için çok değerli bir dosttur. Onun güvendiği kişiye ben de güvenirim."
Do Hyun saygıyla eğilerek iltifatı kabullendi. "Mert Ssi çok özel bir insandır. Kendisi Tibet'te keşişken, Yu-Mi Ssi'yi kurtararak Futsoft'un cihazının yabancıların ellerine geçmesini engelledi."
"Ülkemiz için büyük bir hizmet yapmışsın Mert, ülkem adına teşekkür ederim."
"Önemli değil efendim" dedim. Açıkçası Yu-Mi'yi kurtarırken, Kore'ye faydalı bir şey yaptığımın farkında değildim.
"Asıl konuya gelelim, benden ne istiyorsun?"
Konuya nasıl gireceğimi defalarca düşünmüş olmama rağmen, güçlerini sergilemeden ikna edemeyeceğimi kabullenmiştim.
"Kang Ho Ssi'nin cihazı, sizin için önemli olduğu kadar bizim için de önemli."
Başbakan şaşırmıştı, "bizim için derken ülkeni mi kastettin."
"Hayır efendim, ruhani âlemi kastettim. Cihazı koruma görevini bana veren ruhani liderler var. Ben de onların isteği üzerine cihazı korumak için elimden geleni yapıyorum."
Başbakan bu açıklamamdan dolayı daha da kafası karışmış olarak Do Hyun'a baktı. "Ben anlayamıyorum Do Hyun, cihazın ruhani âlemle bağlantısı nedir? Bu cihaz, duyduğuma göre tam fonksiyonları ile çalışmıyor."
Konuyu daha iyi açıklayacağımı düşündüğüm için konuşmaya başladım. "Efendim ben izah edeyim, cihazın yapılış amacını bilmiyorum ama şu anki çalışma şeklinden dolayı ruhani âlemi ilgilendiriyor. Eğer siz desteğinizi çekerseniz, kötü emelleri olan insanların eline geçebilir."
Başbakanı ikna etmem gerektiğini hissediyordum. Do Hyun'dan onay istemek için baktığımda hafifçe başını eğerek onayladı.
"Sizi ikna etmek için ne yapabilirim efendim?" diye sorduğumda beklemediğim bir istek geldi.
"Beni ruhani âlemin liderleri ile tanıştırabilir misin?"
Ben kendi güçlerimi göstermeyi düşünürken, başbakanı Hacı Anne ve diğerleri ile tanıştırmam gerektiğini fark ettiğimde yapacak başka bir şey kalmamıştı.
"Sizi onlardan biri ile tanıştırmam için önce izin almam lazım."
Başıyla onayladıktan sonra telefon etmemi bekler gibi cebime doğru bakmaya başladı. Benim aklımda ise farklı bir yöntem vardı, çünkü Hacı Anne telefon kullanmıyordu.
"Astral seyahat yapmam gerek, müsaadenizle meditasyon için bana biraz zaman verir misiniz?"
"Hemen burada astral seyahat yapacağını mı söylüyorsun?" Şaşkınlığını anlıyordum, belki de kendisini kandırmaya çalıştığımı düşünüyor olabilirdi.
"Evet efendim, görüşeceğim kişi için ruhani âleme geçmem lazım."
"Tamam, bekliyorum" dedi hâlâ ikna olmadığını belli ederek. Bir yandan Do Hyun'a bakıp benim hakkımdaki endişelerini yansıtıyordu.
Meditasyon için rahat görünümlü bir koltuğa bağdaş kurdum. Zihnimi arındırıp bedenimden süzülerek çıktığımı hayal ettim. Gitgide ustalaşıyordum, ruhum ayrılınca Hacı Anne'yi düşünerek hızla yanına ulaştım.
"Merhaba Hacı Anne, nasılsınız?"
"Hoş geldin evladım, senin için ne yapabilirim?"
Başbakanla görüşmemi ve cihaz için desteğine ihtiyacım olduğunu anlattım. Başbakanın kendisi ile tanışmak istediğini söyledim.
"Al yanıma getir, hem sana olan güveni artar hem de burada güvende olursunuz."
Al yanıma getir demek kolaydı. Koskoca başbakanı elinden tutup Türkiye'ye mi götürecektim. Hacı Anne tereddüdümü anlamış olacak ki, "mekânı düreceksin evladım" dedi.
Do Hyun'u getirdiğim gibi onu da getirecektim, kabul ederse eşsiz bir deneyim yaşayacaktı. Nereye gitmemiz gerektiğini iyice anlamak için birkaç kez sormuştum. Hacı Anne'ye teşekkür ederek ayrıldım.
Bedenime geri dönüp gözlerimi açtığımda, başbakanı gözlerimden sadece on santim ötede bana bakarken görünce geriye doğru çekildim.
"Kusura bakma Mert, o kadar derin bir meditasyon yapıyordun ki bir an için nefes almadığını düşündüm."
"Anladım efendim."
"Evet, görüştün mü? Gelecekler mi?" diye sorduğunda şüphelerinin devam ettiğini hissettim.
"Görüştüm fakat bizim onların yanlarına gitmemiz gerekiyor."
"Ne demek istiyorsun, şimdi uçağa binip Türkiye'ye kadar gitmemizi mi istiyorsun?"
Başbakanın hafiften sinirlenmeye başladığını anlamıştım.
"Hayır efendim, sizi çok hızlı bir yöntemle oraya ulaştıracağım, gidip gelmemiz ve görüşmemiz bir saat sürmeyecektir."
Açıktan açığa şüphelerini gösteren mimikler yapmaya başladı. Do Hyun ise çok ciddi bir şekilde , "dedikleri doğru efendim, beni de bir anda Türkiye'ye götürmüştü."
Do Hyun destek çıkmasa bana inanmasına hiçbir imkân yoktu.
"Hazırsanız gidelim mi efendim?"
Adam ne yapması gerektiğini bilemez şekilde bir bana bir ajana baktı.
Ajan adamı rahatlatmak için "ben de sizinle geleceğim efendim, şimdi Mert Ssi'ye güvenip kendinizi gevşetin lütfen."
Ajan ve Başbakan iki yanıma gelecek şekilde pozisyon aldım. İkisinin de sırtlarına elimi koyup bir adım atarak onları da ittim.
Anında Hacı Anne'nin tarif ettiği türbenin bahçesine geçiş yaptık. Başbakan dengesini yitirir gibi olunca ajan hemen kolundan tutarak destek oldu.
Hacı Anne her zamanki mütebessim çehresiyle bize bakıyordu. Başbakanın Türkçe bilmemesi sorun olacağını düşünüp tercümanlık yapmak istedim.
"Efendim bu gördüğünüz kişi Hacı Anne diye çağırdığımız ve hürmetle andığımız büyüğümüzdür."
Hacı Anne'nin sesini gönlümüzde hissettim, sanki içimde bir yerlerde konuşuyor gibiydi. Ağzı oynamadığı halde her kelimesini hissedebiliyordum.
"Hoş geldiniz Sayın Başbakan. Sizi buraya çağırdığım için özür dilerim."
Hacı Anne Türkçe konuştuğu halde başbakan kendisini anlıyor gibiydi. "Önemli değil, benim için de muhteşem bir deneyim oldu. Sizin bu kadar güzel Korece bilmenize şaşırdım doğrusu" dediğinde bu sefer şaşırma sırası bana gelmişti. Herkes kendi dilinde anlamış olmasına rağmen Hacı Anne tek bir dilde konuşmuştu.
Başbakan ise ağzını açmadan konuşmasından çok Korece bilmesinden etkilenmiş gibiydi. Çevresini inceliyor, saat farkından dolayı ortamın karanlık olmasına şaşırıyordu.
"Şu an Türkiye'de miyiz? Bu nasıl oldu anlayamadım."
"Bu mekânın dürülmesidir, Allah'ın nasip ettiği kulları için bir ihsanıdır."
Hacı Anne, başbakanı benden daha çok etkilemişti. Gönülden konuşması sonucunda, kendi dilinde konuşup anlaşabilmeleri benim içinde inanılmazdı.
Yu-Mi, kendisini ilk kurtardığım zaman da böyle bir şeyden bahsetmişti. Rüyasındaki yaşlı kadının bilmediği bir dilden konuştuğu halde anladığını söylemişti. Fakat bu rüya değil gerçekti, ben bile inanamıyordum.
"Bizimle görüşmek istediğiniz konu nedir Sayın Başbakanım?"
Rüyadan silkinir gibi hafifçe başını salladı, "Mert bana cihazla ilgili endişelerini ve görevini anlattı. Ben de sizinle görüşüp, hem şüphelerimden kurtulmak, hem de cihazın ruhani âleme olan etkisini öğrenmek istedim."
"Sizi çok iyi anlıyorum, umarım şüphelerinizden kurtulmuşsunuzdur. Cihazın etkileri konusunda size detaylı bilgi veremem fakat şunu bilin ki, eğer desteğinizi çekerseniz ve yabancı güçlerin eline geçerse atom silahından daha büyük bir tehlike halini alır."
Ben bile bu kadar önemli ve tehlikeli olduğunu bilmiyordum. Başbakan biraz düşündü, "peki bu cihazı korumaya ne kadar daha devam etmemiz gerekecek? Sonuç olarak tam fonksiyonları ile çalışmıyor."
"İşte bu yüzden tehlikeli, mucidi bile cihazın tam etkilerini bilmiyor. Cihazı düzeltmeyip böyle bırakırsa tehlike hiç bitmeyecek ya da cihazı yok ederek bu tehlikeyi ortadan kaldırabileceksiniz."
"Cihazı yok etmemi mi istiyorsunuz?"
Başbakanın sorusunun cevabını bende merak ediyordum.
-DEVAM EDECEK-
Yayımlanma tarihi: 15.05.2015
Y.N: Bölümü beğendiyseniz oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.