K.G. || Hyunlix

By goldahlia

273 53 241

"Seninle gökyüzünde yaşayacaktık. Sen soldun, yıldızların da seninle soldu. Ben ise senin soluşunla öldüm." More

Kristal Gece, 1938
Derin ve Sonsuz Bir Gökyüzü
Sessizce Akıtılan Göz Yaşları

Yüzüne Düşmüş Yıldızlar

49 11 77
By goldahlia

"Seninle gökyüzünde yaşayacaktık. Sen soldun, yıldızların da seninle soldu. Ben ise senin soluşunla öldüm."

10 Kasım 1938, Almanya

Göz yaşlarım görüş açımı bulanıklaştırıyor, hıçkırıklarım nefes almamı engelliyordu. Ama asıl nefes almamı kesen şey hıçkırıklarım değildi.

O askerlerin emirleriyle bir yere götürülüyorduk. Birçok Yahudi katledilmişti. Her yürüdüğümüz yerde cesetler vardı. Bizi neden öldürmemişlerdi? Ne yapacaklardı?

Onlara beni de öldürün demiştim. Fakat öldürmediler. Ama beni öldürdüklerinde yaşayabilirdim. Gökyüzümüzde, onun yıldızlarının ışığıyla parlayacaktı sonsuz karanlık.

"Hiçbir zaman mutluluğu bulamadık. Umarım orada mutlusundur ve kapılarını açmışsındır Felix." Titrek nefesimi dışarıya bırakmış ve yürümeye devam etmiştim.

—————————————————————————

"Yapamadım, koruyamadım ikimizi de."

"Hayır, Hyunjin. Dayanabildiğimiz yere kadar dayandık. Bu vakit hep gelecekti," dedikten sonra askerler daha çok yaklaşıyordu. Demek ki ölümümüz böyle olacaktı. Birkaç askerin elinden olacaktı. Neyse ki huzurlu ölecektim.

"Seni seviyorum, Felix."

"Seni seviyorum, Hyunjin," dedikten sonra Hyunjin dudaklarımızı birleştirmişti. O an kısa bir süreliğine öpüşmemize odaklanmıştım. İlk ve son öpücüğümüzdü.

Daha sonra askerler gelmişti. Beni çekiştirmeye başlamışlardı. Ama Hyunjin bırakmıyordu. Bırakmadığı için de bir asker bacağına tekme atmıştı. Hyunjin ise acıyla yere düştü. Aynı şekilde ben de düşmüş ve ufak bir çığlık kaçmıştı ağzımdan.

"Bu bir işimize yaramaz. Öldürelim gitsin," dedi ve devam etti. "Şu belki yarar. Bunu da o grupla gönderelim."

Öldürülecek olan kişi bendim. Hyunjin ise gönderilecekti. En azından o yaşayacaktı. Bu yüzden mutluydum. İçimden, onun için dualar etmeye başlamıştım bile.

"Umarım kurtulur ve başına bir şey gelmez. Tanrı'm Hyunjin'in canı acımasın. Onun acılarını bana ver, yanımda götüreyim."

"Hayır. Beni de öldürün."

"Sen bizimle geliyorsun. Ölecek olan o."

"Eğer o ölecekse beni de öldürün."

"Kes sesini de yürü," dedikten sonra Hyunjin'i iteklemeye başlamışlardı. Hyunjin ise kıpırdamıyor, gözlerimin içine bakıyordu. Ben ise ona gülümsemiştim.

"Lütfen git," diye fısıldamıştım. O ise tuttuğu göz yaşlarını serbest bırakmıştı. "Seni bekliyor olacağım, sevgilim."

Kalbimi delip geçen kurşunu hissetmiştim. Yere düşmüş ve daha sonra da vücuduma giren cam parçalarını hissetmiştim. Soğuktan vücudum uyuştuğu için çok hissetmemiştim. Daha sonrası da bir karanlıktı. Artık bitmişti.

Özgürdüm.

"Sonsuz maviyi içinde taşıyan gökyüzü
Beni de taşır mısın içinde?
Gece olduğunda da taşımaya devam eder misin?
Sonsuz bir karanlığın içinde ağırlar mısın beni?"

—————————————————————————

Daha fazla dayanamıyordum. Aklıma Felix geliyordu. Yere yığılışı ve vücudunun kanla kaplanışı aklımdan çıkmıyordu. Cam kırıklarının vücuduna battığı her an sanki o cam kırıkları bana batıyormuş gibi hissediyordum.

"Özür dilerim, sevgilim. Koruyamadım, yaşatamadım seni." Gökyüzüne baktım. Bir sürü yıldız vardı. Ama hiçbiri Felix kadar güzel değildi. En güzeli oydu.

"Bütün yıldızlar buradayken sen neden değilsin?"

—————————————————————————

Saatlerdir yürüyorduk. Zorla yürütüyorlardı. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Ne kadar yorulursak yorulalım, dinlenmek yoktu. Bir saniye dursak bile ittiriyorlardı ya da vuruyorlardı. Kimisi o kadar çok yorulmuştu ki neredeyse bayılacak duruma gelmişti. Ama yine de duramazdık. Yoksa öldürürlerdi. Bu yüzden de yanında yürüyen insanlardan destek alarak yürümeye çalışıyorlardı.

Ben ise, topallayarak yürüyordum. Her ne kadar yorulursam yorulayım yine de yürümeye devam ediyordum. Etrafımdaki hiç kimseden destek alarak yürümüyordum. Tek başımaydım.

Hava neredeyse aydınlanacaktı. Bir süre daha yürüdükten sonra bir anda askerler bizi durdurmuştu. Durdurduktan sonra bizi iteklemeye başlamışlardı. Kimisi yorgun olduğundan anında yere düşmüştü. Kimisi de bayılmıştı. Ben ise sarsılmıştım. Hala ayaktaydım. Onların karşısında asla düşmeyecektim.

"Şunu vur gitsin. Yerinde kıvranıp duruyor," dedi bir asker ve benden biraz uzakta duran bir adamı gösterdi. Sanırım yaralıydı. Bu yüzden de acıdan kıvranıyor olmalıydı. O asker ise silahını çıkartmış ve gözünü kırpmadan tetiği çekmişti. Herkes irkilmişti. O adam ise yere yığılmıştı. Daha sonra da askerlerin hepsi gitmişti. Tek başımıza kalmıştık.

"Az kaldı güzelim. Yanına geleceğim."

—————————————————————————

Hava iyice soğuyor, vakit geçiyordu. Etrafta kimse yoktu.

İnsanlar soğuktan etkilenmeye başlamıştı. Kimisi çoktan soğuktan dolayı üşütmeye başlamıştı. Kimisinin de soğuktan diş gıcırtılarını duyuyordum.

Ben ise öylece ölmeyi bekliyordum. Bir an önce gökyüzümüze gitmek istiyordum.

"Seni çok özledim sevgilim. Umarım bir an önce ölürüm." İlk defa ölmeyi bu kadar çok istiyordum.

Ölüm. Mutlu eder miydi insanı? Hayallerine kavuşturur muydu?

—————————————————————————

Birkaç kişi ölmeye başlamıştı. Hepsi gözümüzün önünde ölüyordu ve biz sadece izliyorduk. Yanımda oturan adam açlıktan kıvranıyordu. Bazıları da açlığa daha fazla dayanamamış ve yerdeki toprağı eşeleyip yemeye başlamıştı.

"Ne zaman çağıracaksın beni yanına sevgilim? Daha fazla dayanamıyorum. Ölmek istiyorum."
"Yaraların iyileşti mi? Canın yanıyor mu?"

Herkes teker teker ölmeye başlamıştı. Kimisi hastalıktan, kimisi açlıktan ve susuzluktan.

Hyunjin yaşamak istememişti. Ölmek istemişti fakat en son ölen oydu. Geçen günler arasında Tanrı'ya daha çok yalvardı. Ama Tanrı sanki canını almak istemiyor gibiydi. İnadına yaşatıyordu.

O gün geldi. Bir gün Hyunjin gözlerini kapattı. Geri uyanacağını sandı. Halbuki gözlerini sonsuz bir uykuya yummuştu.

—————————————————————————

13 Kasım 1938, Polonya

Sevgilim,

Günlerce bu anı bekledim. Kavuşacağız şimdi, değil mi? Biliyorum, yaşamamı istedin. Ama benim sensiz yaşayabileceğimi nasıl düşündün?

O acıyı yaşamayı hiç hak etmedin. Bu dünyada, bu insanların içinde bunları yaşamayı hak etmedin. Ama şimdi, o dünyada değiliz. Burada rahat yaşayabileceğiz. Bizi kimse rahatsız etmeyecek, edemeyecek. Burası, bizim. Chan, Changbin, Minho, Jisung, Seungmin ve Jeongin için de yaşayacağız gökyüzümüzde. Onlar da her zaman yanımızda olacak.

Yüzündeki yıldızlarınla aydınlatıyorsun burayı değil mi?

Gözlerin, çok güzel parlıyor. Çok güzel gülüyorsun. Gülümsemen ile sanki tekrardan yaşıyorum, nefes alıyorum. Burada rahatça gülümseyebilirsin, ağlayabilirsin. Sadece ikimiz varız.

Özgürce dolaşabilirsin, rahat bırakabilirsin kendini. Ben ise sadece yüzüme takındığım istemsiz gülümsememle gülümseyeceğim sana. Sen güldükçe ben daha da mutlu olacağım.

Ağladığında mendilin olacağım. İzin verirsen sımsıkı sarılacağım sana, bırakmayacağım.

Kollarım seni bekliyor olacak her zaman.
Sadece seni.

"Gökyüzümüzde, yıldızlarımızla birlikte özgür olacağız ve yaşayacağız. Daha çok öpeceğim seni. Kokunu içime çekeceğim. Kollarımla sarıp sarmalayacağım."

Continue Reading

You'll Also Like

152K 9.3K 24
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
1.1M 38.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
9.8K 315 10
Fangirller için bir kitap
31.5K 705 8
yeni tanıyacaklar için 💓