plan b, changlix + minsung

By oztray

442K 51.8K 36.3K

jisung: kanka abini paslasana felix: asko abini paslayacaksan neden olmasin More

prolouge
kanka abin fictional karakter de mi
hyungie
bar
küvete çıplak girilir
starbucks
abis
nehir kenari
dokul bakalim
matematik
biggest slay of all time
sen bi dusun
duvarlar
duvarlar pt.2
kedi pati attı
gitar dersleri
gercek minho
bencil changbin
bebegin gibi seversin iste
kilit
:)
sextingsiz bolum (jisung cok uzuluyo
study date
yalnız bir yerler
minho cok guzel opusuyomus
safe place, j, c, m, f.
bir ileri seviye
home, pt1: changlix
home, pt2: minsung
sikinden ruhunu emmek istiyorum
🐈♥️
9
felix'in stresi
minho'nun kırgınlığı
jisung ve bitmek bilmeyen istekleri
abilerin savasi 🤼🏻
domatese dönen felix
kemer
sınava kalmıs 1 ay
normal bir hayat
pt. 1: changlix
pt. 2 : minsung
sinav ve ertesi
final, iyi ki!

college bf's

9.4K 970 724
By oztray

bolum outfitleri!!! cunku bu bolum onemli!!!

jis bunu giyindi

minhos da bunu giyindi okula boyle gidilir mi demeyin. gidiyo.  hukuk okuyo o.

keyifli okumalar!! bol yorum yapin lutfen<3

----

jisung x minho

minho
güzelim
naber

jisung
iyi
sen

minho
trip yiyom cok mutsuzum|
oturuyorum bebeğimm
iyiyim
okulda mısın

jisung
yes
sen

minho
fakültedeyim ben de
bir bebeğimi yoklayayım dedim

jisung
ders başlayacak
telefonumu koyuyorum
baybay

minho
tamam güzelim

jisung
hoca yokmuş
evlere dağılıyoruz

minho
oh
gitme eve

jisung
??
niye

minho
benim dersimin başlamasına var daha
seni alayım
fakültede otururuz biraz

jisung
senin dersin başlayınca da tek başıma exlerinle karşılıklı otururum herhalde

minho
istersen derslere alırım seni
zaten 300 kişilik amfi
bir şey olmaz

jisung
üzerimde formam var minho
olmaz

minho
değiştir o zaman eve gidip
evden alayım seni

jisung
of
ne yapacaksın ki

minho
öpeceğim
görüldü

minho
onbeş dakikaya sizin evdeyim güzelim

jisung
beklersin biraz

minho
beklerim

------

okulum ve evimin arası pek uzak olmadığından minhoyla konuşurken evime varmıştım bile. ona trip attığımdan belli etmedim evet ama deli gibi heyecanlıyım. onun ortamını göreceğim, belki de eski ilişkilerindeki insanlarla karşılaşacağım için heyecanlıyım.

üzerimdeki formadan kurtulup yeni ve temiz kıyafetleri giyinmem pek uzun süremi almamıştı. altıma bol siyah kotumu, üzerime ise beyaz polo yaka tişörtümü ve arada annemden ödünç aldığım siyah hırkayı giyindim. minho'nun okula nasıl gittiğini biliyordum, bu yüzden yanına giderken her zamanki halimden biraz daha özenli, biraz daha olgun giyiniyordum. yırtık kotlar ve emo tişörtlere baybay yani.

saçlarımı tarayıp kabarmasını sağladıktan sonra göz çevreme biraz koyu renkli far sürdüm. belki bazılarınız bu düşüncemi tuhaf bulacak ama sevgilimin eski flörtleri ve tek gecelik ilişkileriyle dolu bir mekana giderken kendime olabildiğince özen gösteriyordum. kendimi değiştirmek değildi bence bu, yerine göre hareket etmekti.

dudaklarıma biraz parlatıcı sürdükten sonra onu yanıma alıp sevdiğim yüzüklerden birkaçını taktım. koluma saatimi de taktığımda kombinim tamamdı. parfüm sıkıp üzerime şişme mont almaktansa daha az sıcak tutacak ama kombinime daha çok yakışacak siyah ceketimi alıp daha yarım saat önce girdiğim evden çıktım. ben giyinirken minho evin önüne geldiği için ona yazma gereği duymamıştım.

tripli davranıyordum ve bunun farkındaydı, huyuma gitmeye çalışıyordu ve bu da benim hoşuma gidiyordu. tabii bunu da belli etmiyordum ona.

"selam." dedi yanına gittiğimde. evden çıktığımda o da arabadan inip beni beklemişti. sözümü tutmak istiyordum ama beni zorluyordu, sıkıca sarıldıktan sonra beni biraz geriye çekip dudaklarıma baktı. öpüşeceksek bile ilk atılan ben olmak istemiyorum diye düşünürken o benim yanağıma sıkı bir öpücük bıraktı.

tamam, kabullenilebilir.

"üşümeyecek misin böyle?" dedi üzerimdeki monta bakarak.

"üşümem, gidelim mi artık?"

beni onayladığında arabaya binip yola koyulduk ikimiz de. sesimi çıkartmıyordum, ve o bundan oldukça rahatsızdı. bu şekilde olmak istemiyordum ama sinirli davranmam gerektiğini de düşünüyordum, o yaşadığım hayal kırıklığının hatrına. bir anlık bana bakıp tekrar önüne döndüğünde biraz olsun aramızı yumuşatmak için vitesin üzerindeki elinin üzerine elimi koydum.

güzel gülüşü yüzünü kapladığında benim elimi alta alıp kendi elini benimkinin üzerine koydu. hâlâ konuşmuyorduk ama en azından gülümsemelerimiz vardı yüzlerimizde.

kısa süreli bir yolun ardından fakülteye geldiğimizde biraz gerilmiştim sanırım. içerisi muhtemelen benden büyük insanlarla doluydu ve ben daha liseden bile mezun olmamış bir ergendim.

"yanımdan asla ayrılma, tamam mı?" dedim o arabadan inecekken.

"tamam, zaten istesen de ayrılmam, içerdekiler yamyam gibi başında biterler."

arabadan indiğimizde etraf sigara içenlerle doluydu, yeni gelen insanları inceliyorlardı. podyumda yürümekle aynı şey gibiydi. minho elini uzattığında parmaklarımızı birbirine geçirip onunla aynı hızda yürüdüm. bir iki kişiyle selamlaşmıştı ama kimseye samimi bir gülümseme, hatta bir gülümseme bile vermemişti. sanırım tam şu an onun okulundaki insanlara nasıl davrandığına şahitlik edecektim.

podyum kısmını geçip binaya girdiğimizde turnikeye kendi kartını okutup önce beni geçirdi, sonra ise kendisi geçti. güvenlik baksa da bir şey demedi. minho ise ellerimizi yeniden kenetleyip beni sol tarafa yöneltti. kantini gördüğümde elini daha da sıktım, o ise diğer eliyle elimi tutmaya başlayıp boşta kalan elini belime yerleştirdi.

fazlasıyla kalabalıktı, nereye baksam birisiyle göz göze geliyordum sanki, öğrencilerin sesleri yeterince kulak tırmalamıyormuş gibi kantinci de iğrenç bir müzik açmıştı bir de.

"çok kalabalık." dedim minho'ya biraz daha yaklaşarak.

"kimsenin gözüne bakmazsan çok bir etkisi olmuyor güzelim." dedi beni yönlendirirken. kantinin en arkasında olan masalardan birine oturtmuştu beni. herkes bizi görebiliyordu ve en korkuncu, ben herkesin bizi gördüğünü görebiliyordum.

"kahve alayım bize." dedi beni oturttuktan sonra. "aç mısın sen? yiyecek bir şeyler de alayım."

"beraber gidelim ya, bırakma beni burda."

"güzelim kasanın orası çok kalabalık, iki dakikada alıp gelirim ben. özellikle istediğin bir şey var mı?" dedi bir eliyle yukardan bana bakarak yanağımı okşarken. kafamı iki yana salladığımda saçlarımın arasına bir öpücük kondurmuş, kantin kısmına gitmişti. gözümle onu izliyordum, bir sürü kişiyle selamlaşmıştı şimdiden. üzerindeki siyah kumaş pantolon ve siyah v yakalı kazak onu o kadar karizmatik gösteriyordu ki, simsiyah giyinmiş olmasına rağmen parlıyordu öğrencilerin içinde.

onu izlemeyi bırakıp biraz etrafa bakayım dediğimde ciddi söylüyorum, en az on kız, on tane de erkekle göz göze gelmiştim. bazıları ilgiyle süzerken bazıları tiksintiyle bakıyordu. sanırım sevgilimin saçlarımı öpmesi bile tuhaf gelmişti onlara.

"bu hikayesindeki çocuk mu?" yan tarafımdan gelen sesle onlara dönmeyip telefonumu aldım elime. ama kulağım hâlâ onlardaydı.

"sanırım, son gönderisinde de bu çocuk var. tatlı aslında."

"bırak ya, biz daha çok yakışırdık."

gülüşmeler, gülüşmeler. ben duyduklarımı sindirmeye çalışırken minho elindeki tepsiyi masaya koyup karşıma oturacaktı ki onu durdurdum. karşıma oturursa hem düzgün konuşamaz, hem öpüşemezdik.

"bebeğim, yanıma otur lütfen."

beni ikiletmeden yanımdaki sandalyeye kurulduğunda biraz daha yaklaştırdım ona kendimi.

"teşekkür ederim sevgilim." dedim, onların duyabileceği desibelde konuşuyordum bilerek.

dudaklarına küçük bir öpücük bıraktığımda tek kaşını kaldırarak bana baktı. bir yandan da kolunu sandalyemin arkasına atmıştı.

"herkesin gözü üzerinde resmen."  daha alçak bir sesle söylediğim için etraftakiler duymayacaktı muhtemelen.

"öyle..." etrafa göz gezdirirken gördüğü kişiye içten bir şekilde gülümsedi. baktığı kişiye baktığımda uzun siyah saçlı kızla karşılaştım. bu kızı biliyordum, minho'dan üst dönemdeydi anlattığına göre ve çok yakınlardı. kız bizim yanımıza geldiğinde içten bir şekilde gülümsedi. gerçekten minho'nun etrafında bir sürü taş gibi hem kızlar hem erkekler vardı.

"aslında birbirinizi tanıyorsunuz ama, dahyun, jisung; jisung, dahyun." diyerek tanıştırdı bizi kızla. daha önce kızın instagram hesabına bakmıştık beraber. orda bahsetmişti zaten yakın olduklarından. üniversitedeki üç yakın diyebileceği arkadaşından biriymiş. ama onlarla da aşırı samimi hissetmiyormuş, gülüp eğlenmek için bir araya gelseler de dert anlatıp sıkıntılarını gidermiyorlarmış birbirlerinin.

"memnun oldum!" kız gülümseyerek bizim masaya oturduğunda ben de aynı şekilde karşılık verdim.

"minho senden çok bahsediyordu, sonunda görebildik seni de..."

minho'nun gerçek bir piç gülüşü vardı. hani şu amerikan dizilerinde başrol fuckboy'un attığı, gülüşten sonra hemen dudaklarını yaladığı o sahneler. tam olarak aynısını yaptı az önce.

o kadar yakışıklı ve karizmatikti ki ona bakınca büyülenmiş gibi hissediyordum.

"cidden mi?" dedim dahyun'u cevapsız bırakmamak adına. minho da yüzünü bana çevirip iyice kendine çekmişti beni.

"cidden. ne yaptın da büyüledin bu çocuğu bana da öğret. kullanmam gereken birileri olabilir." söyledikleri üçümüzü de güldürürken bir yandan bacaklarının üzerindeki elini tuttum.

zaten arkadaşlarının yanında ona trip atmazdım ama dahyun'un söylediklerini duyduktan sonra soğuk yapasım da kalmamıştı.

"daha çok o beni büyülüyor aslında." daha on saniye önce içimden geçirdiklerimi söylediğimde minho şakağıma bir öpücük bırakmış, dahyun ise gülerek göz devirmişti.

"aish, aşk kuşları sizi. dersin yok mu senin minho? seninkileri de göremedim zaten seungmin bey hâlâ getirmedi notlarımı."

seninkiler diye bahsettiği kişilerin seungmin ve jeongin olduğunu düşünüyordum, ki minho'nun söyledikleriyle onaylandı zaten.

"jeongin kütüphanedeydi. seungmin de sabah burdaydı, alsaydın ya."

"sabah dersim yoktu benim. şimdi de bi derse girip gidicem, notlar lazım."

"yarım saate bizim dersimiz var, ona gelecek o zaman alırsın, ara da unutmasın getirmeyi."

dahyun minho'nun söyledikleriyle onu onaylarken telefonundan seungmin'i aramıştı.

o seungmin ile telefonda didişirken ben minho'ya döndüm. otururken aldığı ama ikimizin de içmediği kahveyi içiyordu.

"sen de içsene." kahveyi bıraktıktan sonra tepsiyi biraz daha bana çekmişti. "okuldan çıktın bir de açsındır."

"değilim ki." yine de önümdeki kahveyi elime aldığımda arkamdaki elini de alıp çikolatalı bisküviyi açtı. bir tanesini alıp bana yedirdiğinde dahyun gülümseyerek bizi izliyordu. gerçekten sevimli birisiydi.

"seungmin de geliyormuş şimdi, o zamana kadar burda otursam sorun olur mu yoksa yalnız mı bırakayım sizi?"

"yok ya, neden sorun olsun ki?"

ikimiz de oturmasını söylediğimizde arkasına yaslanıp etrafı incelemeye başladı o da bizim gibi.

"jisung'u da mı alacaksın derse?"

"aynen, zaten ders bay min'in."

"ceza hukuku?"

minho onu onayladığında yüzünü buruşturmuştu.

"iğrenç bir ders."

"bay min olmasa çekilmez, cidden."

"ben bayan kim'den aldım o dersi." dedi yüzünü buruşturarak. "kadının ağzından çıkan her şeyi not alıyordum, sınavlarından 50'yi zor geçiyordum."

hocalarını bilmesem de yüzümü buruşturmuştum ben de. "kötü olmuş."

"berbat ya... o kadının dersini size göstermek isterdim ama üçyüz kişilik sınıfta resmen herkesi tanıdığı için dışardan birini sokmak imkansız oluyor."

minho "seungmin ve jeongin geldi." diyerek sohbeti bölünce gözlerimle kantin'in girişine baktım. jeongin bizi bulamadan etrafına bakınırken seungmin onu tutup bize doğru çekiştirmişti ama jeongin hâlâ bizi bulamıyordu. dışardan fazlasıyla komik gözüküyorlardı.

"selam!" seungmin boşta olan sandalyeye oturduğunda jeongin de yan masadan bir sandalye çekmişti kendine.

minho yine bir tanıştırma faslını sunduğunda yine memnun olmalar havada uçuşmuştu.

"defterimi ver lan!" dahyun direkt olarak konuya girdiğinde gülüp biraz daha minho'nun göğsüne sokuldum, o ise elini belime atıp sarıldı sıkıca.

"al be al, yemedik!"

yeşil defter seungmin'den dahyun'a geçerken dahyun anında ayaklanmıştı. o zaman kombinini daha rahat inceleme fırsatı bulmuştum. hukuk fakültesinin kuralı mı bu bilmiyorum ama hepsi çok resmi giyiniyor, dahyun'da da kumaş dizüstü bir etek ve beyaz gömlek vardı.

seungmin de kumaş pantolon giyinmişti, tek kot giyinen jeongin ve bendik şu an masada.

"aldığıma göre artık gidebilirim. cidden çok sevindim tanıştığımıza jisung, görüşmek üzere!" el sallayıp yanımızdan ayrıldığında seungmin de ona göz deviriyordu.

"bisküvilerinizden yiyorum." jeongin daha onaylamamızı beklemeden ağzına attığında minho ona gülüp kahvesini yeniden eline almıştı.

"sonunda canlı da görebildik seni jisung, çok tatlıymışsın." bu tarz şeylere nasıl cevap vereceğimi bilmediğimden dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim.

"uzak dur lan sevgilimden!"

"seungmin bu bana ne diyor?"

"uzaklaş jeongin." kendisine sırnaşmaya çalışan jeongin'i ittirip telefonunda bir şey açtı.

"minho, gelirken minju'yla karşılaştık. seni sordu." gözlerimi devirdiğimde minho'nun da gerildiğini anlayabiliyordum elimin altındaki vücudundan. "fakültededir falan dedim, yanınıza uğrarım dedi o da."

"keşke demeseydin kanka."

"ne biliyim ya, bir cümleyi söylemek için yanına beşbin tane cümle söylüyor, kafa bırakmıyor ki adamda."

minho derin bir nefes aldığında belimdeki tutuşu da sıkılaşmıştı. sandalyemi iyice ona yaklaştırıp etrafa bir göz attım, yine yaklaşık yirmi kişiyle göz göze gelmiştim, ama bir tanesi dikkatimi çekmişti. minju.

üzerinde çok oyalanmadan minho'ya döndüm yavaşça.

"öpsene beni."

yüzüme şaşkınca döndüğünde kafamı salladım yapması için. o da beni ikiletmeyip yaptı zaten. normal bir öpücükten daha istekliydim, çünkü o kızın bizi izleyip sinirinden çatlamasını istiyordum.

minho da benim gibi hızlandığında onu biraz daha körüklemek adına sadece onun duyabileceği bir inleme bıraktım. kantinde olmasak kucağına çıkardım ama etrafımızda bu kadar çok insan olması beni engelliyordu. yine de umursamadan elimi göğsüne koyup başımı biraz daha eğdim.

bir süre daha onun dolgun üst dudaklarının tadını çıkarttıktan sonra geri çekilip eski yerime döndüm. kimseye bakmıyordum ana kantindeki çoğu kişi bizi izliyordu. hoşuma gitmedi desem yalan olur.

"artık gelemez yanına."

----

podyumda ikinci kez el ele yürürken daha özgüvenli hissediyordum artık kendimi. kantinde olan öpüşmemizin ardından onunla birlikte derse girmiştim. sınıfı çok kalabalık olmasına rağmen benim onlardan olmadığımı anlamış gibi herkes sürekli bize bakıyordu.

jeongin ve seungmin'le de biraz muhabbetim ilerlemişti, seungmin biraz sert bir kişilik olmasına rağmen jeongin o her arkadaş grubunda beynini kullanmayan arkadaş gibiydi. saçma sapan şeylere gülüyordu. dersin ortasında gülme krizine girmişti mesela. hoca hukuk kelimesini düzgün söyleyemediği için. minho ise arkadaşlarının yanında derse katılan ve not tutan arkadaş oluyordu. bu derste üç kez katılmıştı mesela, hocanın minho'nun konuşmasını beğendiği de belliydi, ismini de biliyordu. bir yandan bana sarılırken bir yandan not tutamadığı için kolunu arkamdan çekip sadece elimi tutmuştu bir ara not alabilmek için. bu çalışkan hali beni ayrı bir etkiliyordu.

minho'nun ortamını da az biraz tanıdıktan sonra fakülteden çıkıp yeniden arabasına binmiştik. ben daha tam yerleşemeden bana seslendiğinde ona baktım, o ise beni çekip öpmeye başladı.

küçük bir öpücük değildi, uzun uzun öpüyordu beni. ellerinden birisi beni kendisine daha çok yaklaştırdığı ensemde, bir tanesi ise baldırlarımda dolanıyordu.

"seni çok seviyorum." dedi ayrıldığımız anda. "benim için bir tek sen varsın, lütfen soğuk olmasın artık aramız."

gülümseyip bu sefer ben onu çektim öpüşmek için. yaptığı şeyin benim istediğim gibi beni etrafındakilere tanıtmak, "lee minho'nun artık bir sevgilisi var" cümlesini kurdurtmak için olduğunu biliyordum ve istediğimi yapması beni tatmin etmişti. soğuk kalmamızı gerektirecek bir şey kalmamıştı artık.

-----------

minsungum college boyfriends ya .

minhosumun pic gulusunu birakiyorum simdi



titriorum.

Continue Reading

You'll Also Like

53.9K 6.3K 25
Yang.innie__: kim olduğunu biliyorum
407K 49.8K 29
jeongin, keko hyunjinle yatar chan: jeongin çok tatlı hyunjin: geri bas hyunjin: geri bas lan minho: aga noluyor sana aga jisung: şaka yapıyor abi...
316K 29.8K 47
jeongin o gece eve geldiklerinde hyunjinle duşta arkadaşlık sınırları dışına çıkacağını tahmin edememişti.
149K 13.5K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...