DEVLERİN UYANIŞI: YENİ BİR YO...

By Viladilena

1.3K 269 1.7K

Her şey o gün başladı. 14 mayıs 2023....NATO'ya bağlı SNMG1 görev gücünün, Atlantik açıklarında o iki zırhlı... More

YENİ DÜNYA DÜZENİ'NİN BAŞLANGICI-İLK TEMAS
SONUN BAŞLANGICI
YIKIM
İKİNCİ ŞANS
TİTANLARIN SAVAŞI
GEÇMİŞİN KÜLLERİ
GEÇMİŞİ ANMAK
BELİRSİZ KADER
AV
TUTSAK
ÜST KOMUTA
HERŞEYİ DEĞİŞTİREN ADAM
HİDDET
FELAKET'E ADIM ADIM
NİHAİ BULUŞMA
ZARLAR ATILDI
BÜYÜK SAVAŞIN BAŞLANGICI
YENİ BİR YOLCULUK

İHANET

211 49 360
By Viladilena

Bedwyr park olayından sonra artık fazla bir bilgi edinemeyeceğini anlamıştı. Ancak hırsı yüzünden pekte bu olayı bırakacak gibi değildi. Evine varmıştı hızla odasına geçti gün boyu biraz vakit geçirdi ve akşam saatlerinde ise uykuya daldı.

Sonra ki gün Bedwyr okul kütüphanesinde bilgisayarların olduğu bölümde oturmuş arkadaşlarını bekliyordu. Okulun kütüphanesi oldukça geniş bir yapıya sahipti. Açık kahverengi duvarlar ve koyu sarı kitap rafları ile beraberinde tavanda tarihi motifler vardı. Bilgisayarlar yeniydi. Yerler ise gri beyaz şekilli sade mermer bir zemine sahipti. Bedwyr bilgisayarın başında otururken hepsi birden sessizce arkasından çıkageldi.

Keary sakin , cana yakın, mantıklı düşünen ve bilişim konusunda oldukça iyi birisiydi. 

 Bedwyr'in arkasından ellerini attı ve gülümser şekilde. "Evet dostum geldik. Söyle bakalım, şu önemli konu ne bize anlat." dedi. Diğer üçlü Vaughan , Kaie ve Raelin ise hep bir ağızdan. "Evet. Anlat." dediler.

Gel gelelim Raelin oldukça pozitif bir yapıya sahip biriydi.

Kaşlarını çattı ve sakin bir şekilde Bedwyr'e baktı. "Umarım iyi bir şeydir." diye devam etti. Bedwyr ayağı kalktı öncelikle herkesten oturmasını istedi ardından ciddi bir tavır takınarak konuşmaya başladı. "Ahh cidden beni üzüyorsunuz. Düşündüğünüzden fazlası."

Keary oldukça sabırsız görünüyordu. Bedwyr'in gerçekten ne diyeceğini merak ediyordu. Aklına birden geçen yıl olan şeyler geldi. "Umarım bize şaka yapmak için toplamamıştır. Geçen yıl ki gibi." Sonra bunun tekrar olmayacağını umarak Bedwyr'e döndü. "Anlat bakalım dostum. Meraktan öldük." 

Sıra Kaie'ye gelmişti. Kaie ise şen şakrak ve cana yakın bir kızdı.  Kikirdeyerek Bedwyr'e baktı. "Bu senin ne kadar iyi anlatacağına bağlı. Hihihihi" 

Bedwyr bunun üzerine söylemek istediği şeye başladı. "Güzel. Şimdi işe şöyle başlamam gerek. Epeydir birbirimizi tanıyoruz tek dostlarım sizlersiniz ancak mezuniyet yaklaşıyor... Çok uzak değil." Herkes ciddi bir hava ile dinlerken araya birden Vaughan girdi. 

O bu anlatımdan sonra pek ciddiye alamamıştı maalesef ve hemen alaycı bir tavır ile. "EHHH yani ama ne yapabiliriz dostum?" Vaughan nasıl biri derseniz işte değerli kardeşimiz arada şakacı arada ciddi olan biriydi.

Bunları söyledikten sonra ise içten içe kıkırdamaya devam ediyordu. Bedwyr bu cevap karşısında biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi. "Yani diyorum ki birbirimize daha fazla vakit harcayabiliriz. En azından ayrılık gününe kadar hem başka bir konu ise okul çıkışı bir kahveye gidelim diyorum belki bir kız düşer ne dersin?" 

Kaie birden gülmeye başladı "HAHAHAHAHAHA siz ve kız düşürmek. Hele hele Vaughan." Herkesin aksine Keary alay etmemişti nede olsa beklediği şey bu değildi.

 Bedwyr'in yine ciddi tondaki şakalarından biri sanmıştı "Beklediğim tam olarak bu değildi. Seninkinden ne haber?" Raelin bu sefer araya girdi ve ciddi bir ses tonu ile "Sizin kız düşüreceğiniz ortamda bulunmak biraz aptalca olmaz mı? Canım arkadaşım. Ayrıca sen Senna'yı sevmiyor muydun? Ne oldu?" 

Bedwyr'in yüzü birden iç karartıcı bir  ifade aldı "Ben... Evet onu seviyorum ancak bilemiyorum. Sanırım başaramayacağım gibi." 

Keary tüm bu olanları normal olarak karşılıyordu. Yani ne olabilirdi ki. "Ahh dostum. Bazen başaramazsın ama denemeye devam et böyle pes edersen olmaz." Araya birden Vaughan girdi. Ama bu sefer alay etmek yerine sakince durumu anlatmak istiyordu. "Seviyorsan bırakma kardeşim gerçekten seviyorsan bu kadar kolay pes etmemelisin." dedi.

Bedwyr tüm bunlardan sonra yavaşça yüzünü yere eğdi, buruk bir ses beraberinde düşünmeye başladı. "Bunu deneyeceğim... Yapabilirim. Sanırım." Keary, Bedwyr'i bu kadar üzgün görünce dayanamamıştı. 

Tüm bu olanlardan sonra onu yalnız bırakmak istemedi. Dostluk zaten bu değil miydi ? Yavaşça sırtını sıvazladı. "Sanırım değil yapacağım demen gerek." Bedwyr yavaşça konuşmaya başladı.  "Bunu başaracağım en azından sizin sayenizde." 

Daha sonra herkes yavaşça kütüphaneden sınıflara geçmeye başladı. Bedwyr, Senna'yı gerçekten seviyordu olayın bu noktaya ulaşacağını tahmin bile etmemişti. Onun sınıf arkadaşı değildi ancak aynı mahallede oturuyorlardı. İşin gerçeği ne gariptir ki Senna'da ona karşı duygular beslemekteydi ancak bu iş çokta öteye ilerleyememişti. Saatler sonra Bedwyr ve diğerlerinin dersleri bitmişti. Ders diyerek geçiştiriyoruz ancak nedir bu dersler.

Bedwyr ve arkadaşlarının eğitim aldığı bu NATO Deniz Harp Okulunda eğitimler oldukça farklıydı. Bu okul normal müfredat haricinde denizcilik için subay eğitir. Yazılı ve sözlü haricinde bilgisayar simülasyonları daha çok ağırlıklıdır çünkü uygulamalı eğitimim her zaman daha iyi sonuç verdiği bilinmektedir.

Saat 16.00'da. Bedwyr ve arkadaşları en sonunda okuldan çıkmışlardı durakta otobüs beklerken kimse tek kelime etmiyordu. Kaie telefonda annesi ile konuşuyor Raelin deseniz sosyal medyada geziniyordu. Çok geçmeden otobüs geldi ve arkadaşlar hızla otobüse geçtiler. Araç fazla dolu değildi özellikle arka koltuklar boştu o yüzden beş arkadaş arka kısma ilerleri.

Otobüsün arka kısmında sohbet ve muhabbet ederlerken gidecekleri konuma yaklaşıyorlardı. Dakikalar sonra varış noktasına ulaştılar ve otobüsten indiler duraktan karşı şeride doğru ilerlemeye başladılar yolu geçtikten sonra ise biraz daha yürümeye devam ettiler. En sonunda kafeye varmışlardı.

Yavaşça dışarıda bulunan çardaklardan birine geçtiler. Bedwyr fazla konuşmadı onun aksine Vaughan gözüne bir kız kestirmekle meşguldü. Keary ise biraz durduktan sonra Bedwyr'e hafifçe dokundu "Ne oldu? Neden bu kadar sessizsin? Eğlenmemiz gerekmiyor mu?" diye sordu öte yandan Kaie ve Raelin kendi aralarında ufak çaplı muhabbete girmişlerdi. Bedwyr biraz daha böyle devam etti ve konuşmaya başladı "Keşke ona gerçekten yakınlaşabilseydim. Keşke başarabilseydim." dedi. Yüzünde buruk bir ifade vardı. Kaie birden muhabbeti bıraktı ve ona döndü "Bu kadar somurtma Beddy her zaman istediğine ulaşamazsın. Sana kız mı yok." diyerek moral takviyesi yaptı. Daha sonra Keary devam etti "Kaie haklı. Onu seviyorsun biliyoruz ancak olmayınca olmuyor Bedwyr ya git kapısına bunu açıkça dile getir yada bu yıkıklığı bırak ve dik dur."

Bedwyr bu sözler karşısında pek bir reaksiyon gösteremedi ancak Keary'nin dediği şeyler aklında kaldı ve yavaşça ona döndü "Haklısın bunu yapacağım." Raelin tatminkar bir tebessüm ile konuşmaya katıldı "Sonunda. İşte benim Beddy'im." dedi. Bu arada Beddy ne diyecek olursanız bu ad Raelin ve Kaie'nin ona taktığı bir lakap, sadece ikisi kullanıyor.

Vaughan ise klasik huyu olarak konuya en son dahil olmaktan çekinmiyor "Dostum bak bana. Bir kız arkadaşım bile yok ama dünyanın sonu mu? Tabii ki hayır." Bedwyr bu sözler karşısında daha fazla somurtup herkesin moralini bozmak istemedi ve gülümsemeye başladı "Haklısınız dostlar. Moralinizi bozdum. Üzgünüm." dedi. Keary çok geçmeden kasaya gitti ve siparişleri verdi. Bu süre zarfında ise diğerleri sohbet etmekle meşguldü. Ancak Bedwyr'in aklı hala Senna'daydı. Bir kaç saat sonra herkes evlerine dönmeye başladı.

Bedwyr ise Keary eşliğinde eve gitti. İki arkadaş diğerlerinin yanı sıra epey yakındı. Bir ay önce eylül, ekim aylarında SNMG1 mürettebatı sorguya alınmadan önce. Koramiral Bruce'un istediği AWACS desteği sonuç vermişti. Verilen koordinatlara B-320 tipi bir AWACS gönderildi. Amaç gizlice bildirilen rapor ve görüntülerdeki gemileri(Bismarck ve Tirpitz) doğrulamaktı. 

Çünkü en başında Amiral Byrne'ün gönderdiği ilk raporunda tatbikatı iki sivil ticari gemi korsan saldırısına uğradığı için geçici olarak kestiği yönündeydi. Ancak daha sonra gönderilen rapor ve görüntüler ise çok başka olayları açığa çıkarıyordu. Peki ama neden? Neden Amiral Byrne bunu merkeze rapor etmedi? AWACS verilen koordinatlara ulaşmıştı. Uçağın orta kısımlarında ki gözlem operatörü ile NATO Trondheim merkezi Telsiz ve İletişim istasyonu arasında bir konuşma geçmişti.

"Aç tilki burası Kuzgun-1"

"Dinlemedeyiz."

AWACS içerisinde ki her personel neredeyse şaşırmıştı. Böyle bir olay ile karşılaşacaklarını kendileri bile bilmiyordu. Uçakta ki iletişim operatörü şaşırmış şekilde konuşmaya devam etti. "Verilen koordinatlara ulaştık. Gördüklerimiz. Açıklayamıyoruz... İstenilen görüntüleri aldık."

"Anlaşıldı. Beklemedeyiz."

Dosyaları NATO uydu ağı sayesinde merkeze gönderiyorlardı. "Gönderiyoruz." Dört, beş dakikalık bir sürede dosyalar NATO Trondheim merkezine ulaşmıştı.

"Kuzgun-1 dosyalar başarılı bir şekilde teslim alındı. Teşekkürler."

Böylece AWACS için görev başarılı sonuçlanmıştı. "Anlaşıldı Aç tilki. O halde merkeze dönüyoruz."

"Anlaşıldı. İyi uçuşlar."

Tüm bu iletişim sırasında Bismarck ve Tirpitz AWACS'ı tespit etmişti ancak ateş açmak istemediler... Bu mevcut durumun bozulması anlamına gelebilirdi. Bu sırada Telsiz ve İletişim bölümünde işler hareketliydi. Yeni gelen görüntüler personeli adeta şaşkına çevirmişti. Başçavuş Jason görüntülere bakarken adeta dona kalmıştı. "Bu... Bunlar gerçek!" Ardından Subay Smith'e döndü. "Bunları hemen Koramiral Bruce'a götür. Çabuk." Subay Smith alelacele dosyaları aldı. "Anlaşıldı. Hemen götürüyorum." Hızla Koramiral Bruce'un odasına doğru harekete geçti. Oldukça telaşlıydı. Tüm bunlar başlayacak olan yeni dünya düzeninin ilk adımları idi. En sonunda Koramiral Bruce'un kapısının önüne geldi ve kapıyı çaldı. Bruce sakin sesi ile içeriden seslendi. "Gir. Gir." 

Subay Smith heyecanlı şekilde selam verdi. Heyecan ve endişe içerisinde idi. "Efendim... Efendim bunlar inanılmaz... AWACS desteği bize bu görüntüleri gönderdi." Ardından yaklaşarak dosyayı Bruce'un masasına koydu ve bir adım geriye çekildi. Öylece bekledi. Koramiral Bruce ise yavaşça dosyayı aldı ve açıp incelemeye başladı. "Gerçekten inanılmaz... Bu... İnanması güç bir olay." Daha sonra içinden bencil ve açgözlü bir düşünce geçti. "Bunlar muhteşem... Kendi amaçlarımız için kullanırsak neler yapılabiliriz tanrı bilir." Subay Smith beklerken birden. "Başka bir emriniz var mı efendim ?" dedi. 

Bruce tüm bunları gördükten sonra konuşamıyordu. "Hayır... Hayır. Ya da bir dakika bana NATO Brüksel merkez komutanlığını bağla. Hemen." Subay Smith selam verdi. "Emredersiniz." dedi ve odadan ayrıldı. Koramiral Bruce kısa süre sonra ADF-1'den( Açık Deniz Filosu-1) sorumlu Amiral Tobey'i çağırdı. Amiral Tobey birkaç dakika sonra sakin şekilde kapıyı çaldı ve selam verdi. "Emredin efendim beni çağırmışsınız?"

Koramiral Bruce oldukça heyecanlı idi. Adeta aklı başından gitmiş gibiydi. "Evet Tobey... Otur. SNMG1 tarafından bildirilen rapor ve görüntülerden haberin vardır herhalde." Amiral Tobey oldukça meraklanmıştı. Ne olmuş olabilirdi ki? "Hayır efendim. Ne takım görüntüler?" Koramiral Bruce bütün görüntüleri ve raporu, Amiral Tobey'in önüne yavaşça itti ve eli ile işaret etti. "Şunlara bak." Amiral Tobey dosyaları açtı ve görüntülere bir bir göz gezdirdi... Adeta şaşkına dönmüştü "Efendim bugün bir nisan değil. Biliyorsunuz." Bruce endişeli bir ifade takınmıştı. Tüm bu olanlar düşünülünce normal. "Keşke öyle olsa. Bu görüntüler gerçek... Üzerine bizde AWACS desteği ile doğrulamak istedik ve gerçekler." 

Tobey bunlar karşısında afallamıştı ne diyeceğini bilemedi bile. "Ama...Ama bu imkansız...bir saniye bu saçmalık." Bruce sakin bir ifade takınmaya başladı. "Sakinleş Tobey her şey yolunda." Amiral Tobey'i büyük bir merak sarmıştı. 

Ne olacağını çok merak ediyordu. "Bunu merkeze bildirecek misiniz ?" Bruce yavaşça konuşmaya başladı. Umutsuz bir ifade vardı yüzünde kim bilir neler düşünüyordu bu yaşlı kurt. "Evet. Elbette.. Buna mecburuz... Bu arada birini bekliyoruz." Tobey daha çok merak etmeye başladı. "Kim?" Koramiral Bruce hafif bir tebessüm etti. "Mevcut durumu rapor eden subay. Burada." Amiral Tobey yüzüne hain bir gülümseme takındı. Bu hareketler tam ona göreydi. Kin ve nefret ruhunun bir parçası gibiydi. "Anladım. Bu güzel."

Kısa süre sonra kapı çaldı. Subay John selam verdi. "Emredin efendim." Bruce gelen askeri sade bir şekilde süzdü be tebessüm etti. "Durumu rapor eden asker sensin öyle mi ?" John sakin bir ifade ile cevap verdi. "Evet efendim." Amiral Tobey mutlu olmuş gibiydi. Bu askeri tanıyordu. Byrne'nün mürettebatındandı. "Güzel. Çok güzel. Merak etme seni anonim tutacağız ve bunu kimse bilmeyecek." Hemen ardından Bruce devam etti. "Evet...Senin güvenliğin bizim önceliğimiz." Subay John minnettar bir ifade verdi. "Sağolun efendim." Ardından selam vererek odadan ayrıldı.

Amiral Tobey meraklı şekilde düşüncelere dalmıştı. "Acaba şimdi ne olacak o kendini beğenmiş ucube ne yapacak ?" Ve Koramiral Bruce'a döndü. "Peki şimdiki plan nedir ?" Bruce derin bir nefes aldı ve sandalyesine yastlandı. "Bilemem... Merkez bu gelişmeyi değerlendirdiğinde gerekli açıklamayı yapacağım." Amiral Tobey yavaşça ayağı kalktı yapacak işleri var gibi görünüyordu. "Anladım. Gelişmelerden beni haberdar eder misiniz ?" Koramiral Bruce sakince devam etti. "Tabii ki...Görüşmek üzere Tobey." Daha sonra Koramiral Bruce, NATO Brüksel merkezi ile bağlantı kurdu. Olanları anlattı ardından ise HNoMS Balder'den ve AWACS'dan edinilen rapor ve görüntüleri aktardı. Birkaç gün sonra NATO bir daha düzelmeyecek şekilde bir pozisyon almaya başladı...

"Günümüze dönecek olursak"

NATO ne yapacağını halen kara kara düşünüyordu. Saldırmalı mıydı ? Yoksa dostluk müzakereleri mi başlatmalıydı ? Çok kararsızlardı ama içeride üst komutada sert bir taraf ayrılığı vardı. Kimi taraflar saldırmayı istiyordu. Bunların uzaylı olduğunu ve dünyayı sessiz ve ani bir şekilde ele geçirecekleri görüşündeydiler. Kimi taraf barış ve dostluk müzakeresi istiyordu... Böyle bir topluluk ile yapılacak iyi bir ilişki herkese yarar sağlayabilirdi. 

Ancak bu sebepler ile tam net bir karar verilemiyordu. İki tarafta eşit oya sahipti. Birkaç gün içinde üst komutadaki kutupların güç düzeni sert şekilde değişmişti... Saldırmak isteyen komutanlar bunun gerekli olduğunu, durum yoldan çıkmadan durdurmaları gerektiği görüşünü iyice baskın şekilde kullanmışlardı. En nihayetinde kendilerini destekleyen daha fazla komutan ve subay sayesinde NATO içerisinde karar verilmişti...

Koramiral Bruce odasında hızla Amiral Tobey'i aradı. "Her şey tamamlandı...Hemen gel." Amiral Tobey olanları dinledi. "Emredersiniz." Ve telefonu kapattı. Yaklaşık on dakika sonra Koramiral Bruce'un kapısı çaldı. "Gir." Tobey selam vererek içeri girdi. "Emredin efendim." Bruce sakince masanın önünde ki sandalyelerden birini işaret etti. "Otur Tobey." Amiral Tobey heyecanlı şekilde yaklaştı ve sandalyelerden birine oturdu. "Ne oldu ? Merkez ne dedi ?" Bruce durgun bir şekilde konuşmaya başladı. 

Sanki bunu istemiyormuşçasına devam etti. "Saldıracağız. Bunun ile birlikte kanıtları da yok edeceğiz." Tobey meraklandı. "Kanıtlar?" Koramiral Bruce ellerini masanın üzerinde birleştirdi ve devam etti. "SNMG1 görev gücü... Tamamen." Tobey birden alaycı şekilde gülmeye başladı. "HAHAHA tam Amerikan işi." 

Koramiral Bruce ise Tobey'in aksine üzgün gibi duruyordu ve devam etti. "Bu seni hiç endişelendirmemiş gibi doğru mu?" Amiral Tobey konuşmasına emin ve alaycı şekilde devam etti. "Neden üzülecekmişim? Bu işe kendileri bulaştı ayrıca o kendini beğenmiş Amiral bir bedel ödemeli." Koramiral Bruce oldukça sinirlenmiş gibiydi. Elini masaya sertçe vurdu. "İkinizin arasında ne yaşandı bilmiyorum ama... Ayağını denk al Tobey sen hala bir askersin." Tobey birden dona kalmıştı. Ondan böyle bir tepki beklemiyordu bile mahçup olmuştu. "Tabii ki. Haklısınız. Üzgünüm bir emriniz var mı ?" Bruce sakinleşmişti. "Hayır... Gidebilirsin."

Amiral Tobey belli etmeden haince gülümseyerek odadan ayrıldı. NATO neden böyle bir karar vermişti? Neden bir şeyleri denemeye gayret etmemişti? Tüm bunlara rağmen karar çoktan verilmişti. Saldırı orta dereceli bir nükleer başlık ile anlık olarak bitirilecekti. 

Bundan önce Koramiral Bruce'un bahsettiği gibi kanıtları ortadan kaldırmak için SNMG1 görev gücü gönderilecekti. Amaç hem olayı bilen subay ve denizcileri hem de Bismarck ve Tirpitz'i hızla ortadan kaldırmaktı... Alınan görev brifingi Bismarck ve Tirpitz ile ikinci temasın sağlanması (sözde) barış müzakeresi istenmesi ve ardından kalan gemilerin var olup olmadığını doğrulamaktı. Bunlar olurken saldırı onaylanacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

809K 51.5K 47
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
7.6K 822 19
Seni hiç bir zaman kırmayacağımın sözünü veremem ama seni paramparça edip kırdığım yerlerden öpebilirim. Sana klasikleşmiş sevgi sözcüklerini söyleye...
ANTEMORTEM By deniz,

Teen Fiction

2.6K 69 2
Ölümden öncesi. Evet. Biz buyduk. , 2016.
5.9K 348 28
Yaptığım anagram yarışmaları için yazdığım bir kitap. Duvarıma yazmak yerine hepsini bir kitaba toplamaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz :)