SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİ

By birincitanesii

2.9K 291 168

"O gün sana yazdığımda Arthur, bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum..." "Satırlarım san... More

SATIRLARIMDAN BİR SEN GEÇTİ
1. KALPTEKİ DAMARLAR 💌
2. GÜMÜŞİ GÖZLERDEN 💌
3. GÜZEL KELİMELER 💌
4. SARMAŞIK 💌
5. VİRAN 💌
6. KALBİN DEV AYNASI 💌
7. RUH İZİ 💌
8. İNANÇ 💌
9. ALEV ALEV 💌
10. MASUM SUÇLULUK 💌
11. İHTİLAL 💌
12. KALBİN KAFESİ 💌
13. UMUDUN AYAK SESLERİ 💌
14. KALIPLAR VE DUVARLAR 💌
15. GEÇMİŞTEKİ KAHKAHA 💌
16. HAYALCİ 💌
17. İFADE ETMEK 💌
18. DÜŞÜNMEK 💌
19. GELMEDEN GİTMEK 💌
20. HÜZNÜN BAHARI 💌
21. GELDİĞİNDE BULAMAMAK 💌
22. BEKLEYİŞ VE DÖNÜŞ 💌
23. YENİ MERHABA ve YENİ HABERLER 💌
24. İNANMAK yada İNANMAMAK 💌
25. UMUTLANMAK 💌
26. SERGİ🤍
27. GERİDE KALAN 💌
28. BURUK ÖZLEM 💌
29. HARBİN IŞIĞI 💌
30. KORKULAR 💌
31. KOPMAK 💌
32. NEREDESİN? 💌
33. YOK OLMAK 💌
34. İSYAN🤍
35. KALPLERİN KADERİ🤍
36. SENİ GÖRMEK🤍
37. ANLAMAK 💌
38. İSTEMEK ve SEVMEK🤍
39. BIRAKMAMAK🤍
40. DÜĞÜM 💌
42. YARA ALMAK ve YANMAK🤍
43. ASKERİYE'DEN 💌
44. KALPLE SAVAŞMAK 💌
45. ÇARESİZLİĞİN SESİ🤍
46. SAVAŞA DAVET🤍
47. AŞIKLAR VE AŞK 💌
48. KARŞILIK 💌
49. KALBİN DEVRİMİ 💌
50. KAÇINILMAZ🤍
51. YANSIMA 💌
52. ULAŞ 💌
53. SIRT SIRTA 🤍
54. VURULMAK ve SAVRULMAK 🤍
55. KALBEN 💌
56. ÖNSEZİ 💌
57. HİCRAN🤍
58. KALP KALBE 🤍
59. SES GETİREN 🤍
60. SON 🤍

41. ENGEL🤍

67 3 7
By birincitanesii

Öncelikle çok üzgünüm.

Memleketim, ülkem...  Sallanan, yıkılan, enkaz altında kalan sadece cesetler olmadı yitip giden anılar bir daha geri gelemeyecek mutluluklar da oldu. Depremi yaşayan ve iliklerime kadar hisseden biri olarak tek temennim gücümüzün farkında olup, bir an önce birbirimizi ayağa kaldırmamız. Zor olacak biliyorum, bunu hissediyorum ama biz o kadar güçlü bir milletiz ki, öyle zor durumlarda o kadar güzel birbirimize kenetleniyoruz ki...

Şehitlerimize, her bir kaybımıza, acımıza baş sağlığı diliyorum.

🤍

Tanrısal bakış açısıyla,

"Yaşamaktan korksaydım eğer aşık olmazdım," demişti kadın. "Ama sana aşık olmasaydım zaten yaşamak manasız kalırdı..." Bu dizeleri bir türlü aklından çıkaramamıştı.

Arthur masa başında, elinde fırçasıyla saatlerdir duvara boş boş bakıyordu.

İlhamın zerresi yoktu. Bir ressam için şüphesiz en acı verici durum parmaklarının arasındaki düşüncelerini dışarıya vuramamaktı. Fırçasının eskimiş tüyünü birkaç rengi karıştırarak elde ettiği açık mavi renge buladı ve gözlerini birkaç saniye kapattıktan sonra oluşan görüntünün taslağını çizmeye başladı.

Bulutla başladı. Renginin tonunu belli kısımlarda daha çok açmak istedi, beyaz boyayı bulutların uç kısımlarına bombe vererek şekillendirdi. Sonra bir ev yerleşti, ağaçlar ve güzel bir göl. Gölün altına karanlık birer gölgeyi inşa etti. Biliyordu ki, karanlığı işlemeden ışığın varlığı anlam kazanamazdı. Çizdikçe bir şeylerin hafiflediğini, kafasının içinin uyuştuğunu hissediyordu. Sonra istemsizce bir kadının silüetini çizer halde buldu kendini. Elinde taze meyveleri taşıdığı hasır sepeti, ekru renkli eteği ve beyaz işlemeli gömleğiyle arkası dönük, çizdiği evine doğru yürüyor haldeydi. Saçlarını çizerken gülümsüyordu istemsizce. Beline doğru dökümlenen kızıl saçları yalnızca beline değil, kalbine akıyordu sanki. Bu hissi tarif etmek istiyordu ama kalbi diline mahal vermeden zaten cevabı fısıldıyordu.

"Mia'm ne kadar güzelsin, resmime girdiğin an sanki resim daha anlam kazandı, daha bir güzelleşti..." Gülümsedi ve resme uzak bir mesafeyle bir daha baktı.

Bu resmi çabucak tamamlasam iyi olur diye düşündü. Mia'ya hediye edecekti.

O resme dalıp detaylarla boğuşurken odasının kapısı çaldı. 

"Müsait miydin?" Kapıda, kendisine sevimli bir şekilde gülümseyen kadını kırmak istemedi. "Evet, bir şeyler çiziyordum." Resmi ilk görenin Mia olmasını istediği için biraz önüne çekti. "Çay için size gelmiştik fakat ben çok sıkıldım, müsatsen biraz sohbet etmek isterim..." Komşuları Dean ailesini severdi. Şu çetin geçen günlerde yaptıkları paylaşımları biliyordu. Kızları Rosa gördüğü kadarıyla hanımefendi çıtı pıtı genç bir hanımdı. Her ne kadar onu reddedip resmine devam etmek istiyor olsa da gülümseyen yüzünü bozguna uğratmak istemedi.

"Elbette, lütfen buyur." 

Rosa küçük adımlarla kendisine yakın koltuğun üzerine oturdu. "Görüşmeyeli nasılsın?" 

"Gayet iyiyim, yaralarım iz bırakmayacak türdenmiş neyse ki." 

"Hepimiz sen gittikten sonra çok endişelendik, Arthur." Arthur iç çekti. Aklının bir kısmı hala Mia'daydı. Onu keşke yanında getirebilseydi. 

"Yaramı tedavi ettirmem biraz sürdü." Alex'i anlatmak istemedi. "Neyse ki yanımızdasın." Yanlarındaydı fakat yarınlarında mıydı bunu o da bilmiyordu.

"Lafı çok da uzatmadan sana bir şey sormak istiyorum daha doğrusu sen de fark ettiğim bir şey var. Bana göre tabi..."  

"Ne var?" Şimdi yüzü tamamen Rosa'a dönüktü. Acaba Mia hakkında bir şeyleri fire mi verdim diye içten içe kendine söylendi. Kendisi için bir problem olmazdı ama Mia için daha erkendi. Onun ailesinden çekindiğini kendisi kadar kafasının dolu olduğunu anlamıştı. Her şey çok tazeyken ve henüz bazı şeyler netleşmemişken birbirleri hakkında karar almak çok saygısızca olurdu. 

"Sen eskisi gibi değilsin, Willliam..." Eskisi gibi olmamak... Bunu ne anlamda söylediğine göre değişirdi. "Nasıl eskisi gibi değilim?" Rosa tane tane söyledi. "Bazı tavırların değişti gibi. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Eski William bu kadar olgun değildi. Gözleri bu kadar canlı bakmazdı. Çok gürültü bir adamdı. Şimdiki adamsa..." 

Arthur devamına noktayı koydu. 

"Aşık oldum," dedi. 

Rosa'nın göz bebekleri yuvasından çıkmak üzereydi. 

"Na... nasıl?" 

"Bu değişimler buna çıkıyor Rosa. Aşka. Beni hem daha olgun hem de yer yer çocuklaştıran duyguya. Aşka."

Rosa yerinde dikleşti. Kim olabilir diye düşündü. Arthur sosyaldi evet ama çevresindeki hiçbir kıza o gözle yanaştığını görmemişti. Belki de bu çevreden değildi. Şehir dışı aşkı olamaz mıydı? Şu dönemde pek çok arkadaşı şehir dışı aşklarına tutulmuş başka yerlere gelin gitmişlerdi. 

"Şehir dışı mı? Yoksa, başka ülkeden mi?" Arthur belli belirsiz başını salladı. "Aslında gibi fakat tam olarak öyle değil."

"Nasıl gibi Arthur?" Kafası iyice bulanmıştı.

"Bak Rosa, bu anlattıklarımın şimdilik, en azından ben duyurmadan bilinmesini katiyen istemiyorum, bunu senden rica ediyorum. Lütfen kimseye bahsetme." 

"Elbette, William. Söz veriyorum ve hatta yemin ediyorum," elini havaya kaldırdı. "Bunca yıllık hukukumuz üzerine sırrını asla söylemeyeceğim."

"Her şey kelimelerin dansıyla başladı. Önce o kelimeler dudaklarıma dokundu, sonra zihnime ve en sonunda da ruhuma işlendi. İnan bana ne olduğunu ben bile bir süre anlayamadım. Hatta bu süre ne kadar sürdü onu bile bilmiyorum. Okudum, okudum ve sonra yazdım. Kelimeler, en basit sözcükler bile ne kadar değerliymiş ne kadar çok anlam ifade edebilirmiş onu anladım ve en önemlisi mesafeler sözcüklerle sadece bir kelimeden ibaret kalabilirmiş, hislerin anlam bulması için kelimeler yeterliymiş..."

"Bu kadın kim?"

Arthur için henüz sırası değildi.

"Müthiş bir hanımefendi." Gülümsedi. "Ve benden çok daha cesur."

Rosa git gide meraklanıyordu.

"Bizim camiadan kim olabilir..."

"Bizim camia derken..."

"Bizden olanlardan tabi ki, bizim gibilerden..."

Arthur bu cümlelerden ve gittiği noktadan hiç hoşlanmadı.

"Senin bu şekilde düşündüğünü bilmiyordum."

Rosa bir an tereddüt eder gibi oldu, düşüncelerinden dolayı değildi bu, Arthur'un yüz ifadesinden dolayıydı. 

"Ben kötü bir şey düşünmüyorum sadece olanı dile getiriyorum."

"Biz derken sanki ayrı bir ırkmışız gibi bahsettin..."

"Aslında... biraz öyle değil miyiz?"

"Biz insanız Rosa, her şeyden önce insan. Herkes öyle. Sınıfsal bir ayrım mı güdüyorsun insanlara baktığında?"

"Öyle demek..."

Arthur şakinliğini korudu, kim olursa olsun düşüncelerini düzgün bir şekilde ifade edebildiğinde anlaşabilirdi.

"Birinin işi senin için önemli mi? İlk kez gördüğünde buna dikkat eder misin?"

"Ederim, tabi ki. Kiminle muhattap olduğum önemli."

"Peki ya zeki fakat işi pek de üst düzey değilse. Irksal olarak siyah tenliyse..."

"Pek görüşmek isteyeceğimi sanmam da... Hey! Bu sorular ne için?"

Arthur ne diyeceğini bilemedi. En kötüsü de bu fikirleri benimsemiş örünüyordu. Yanlış olduğunun farkında bile değildi.

"Bir insanla konuşacağın ya da herhangi bir pozisyonda hayatına alacağın zaman sakın bu fikirlerinle yapma, en azından bundan sonra. Kırıcı olmak istemem Rosa fakat korkuçlar..."

"Ne demek korkunç?"

Arthur masanın başından kalkmadı, hafif bir pozisyonda eğildi.

"Sevdiğim, değer verdiğim kadın biz dediğin o kalıpta değil Rosa." Dedi. Devamının geleceğini belirterek. Rosa'nın yanakları mahçubiyetle karışık şaşkınlıktan terlemiş az biraz boynuna doğru kızarmıştı. Binbir emekle yaptığı topuzundan birkaç atarlı saç tutamı ensesine doğru firar etmişti.

"Bu fikirleri senin nezlinde birçok arkadaşımdan, ailemden ve dostumdan duyuyorum. Değerlim olan hanımefendi taşradan."

"Ne!"

Rosa için bu tam bir fiyaskoydu! Nasıl olabilir diye geçirdi içinden. Kokoca ressam  bir taşralıya! Bu olamazdı! İmkansızdı! Toplum ne derdi? Peki ya aileler? Anlaşamazlardı bir kere. Cahillik ne zaman aydın kesim tarafından ilgi görebilirdi? Taşralılar ne anlardı...

"Şaşırılacak bir şey demedim halbuki."

"Arthur, girdiğin sular çok soğuk ve derin."

Arthur, gizlediği resmine baktı.

Kızıl saçlar kurumuştu. Serçe parmağıyla üzerinden geçti, hayır daha doğrusu sevdi.

"İyi ya boğulursam kendimi bulmuş olurum."

🤍

BÖLÜM SONU.

Daha iyi günlerde, toparlanmış şekilde görüşmek dileğiyle...

-Simoşunuz.

Continue Reading

You'll Also Like

31.5K 16.6K 13
'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması...
1.7M 5.8K 2
Bu çalışma sadece Kitapyurdu'nda online satıştadır. Her sevenin hayalidir sevdiği ile bir ömür mutlu yaşamak ancak her sevene nasip olmaz sevdiği ile...
61.2K 3.4K 20
Aşk, nefret ve intikam hırsıyla dolu kalplerde yer edebilir miydi? İskoçya ve İngiltere arasında yaşanan en kanlı savaşın ardından bir anlaşma yapıld...
604K 2.8K 3
"Gözlerini zorlayan yaşları tutmaya çalışarak tısladı; "Benden uzak dur. Bana dokunmana asla izin vermem." Fakat Ärne, son lafı duyduğunda bunu, genç...