KAMELYA ÇİÇEĞİM - Tamamlandı

By mervekinciiii

39.7K 2K 109

"Ne güzel şeysin sen," gözlerini kapatıp derin nefes aldı. Gözlerini açmadan konuşmasını sürdürdü. "Kokun, ba... More

-1- G İ R İ Ş
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
-25-
-26-
-27-
-28-
-29-
-30-
-31-
-32-
-33-
-34-
-35-
-36-
-37-
-38-
-39-
-40-
-41-
-42-
-43-
-44-
-45-
-46-
-47-
-48-
-49-
-50-
-51-
-52-
-53-

∽FİNAL∽

709 17 0
By mervekinciiii

Keyifli okumalar...

Elimdeki yelpazeyle kendime rüzgâr yaparken güneşin altında bir o yana bir bu yana koşuşturan Tunahan, Elçin ve Sadem üçlüsünü izliyordum. Bahçede top oynayacağım diye tutturan Sadem'e Tuna ve Elçin de katılınca üçüyle baş edemeyip tamam demiştim.

Elim usulca karnıma gitti. 18 hafta. Yani dört buçuk aylık hamileydim. Sadem dört yaşına girince planlarda dahilinde gelişen bir hamilelik olmuştu.

Kızdı. Sadem'e yeni bir oynayacak kişi geliyordu. O bunu öyle dillendiriyordu. Dili döndükçe tabii.

"Dayı!" çığlık çığlığa Elçin'e doğru kaçtı. Çığlığına ikisinden birer kahkahayla cevap aldı.

Pür dikkat üçünü izlerken bir anda durup kollarını göğsünde bağladı. İki yandan topladığım turuncu saçları yüzüne döküldü. Kaşlarını çatmış bir şekilde dudaklarını büzerek ikisine baktı. "Sadem," dedim oturduğum yerde hafifçe doğrularak. "N'oldu annem?"

Hiçbir şey söylemeden asker yürüyüşüyle sinirli sinirli yanıma geldi. Önümde durduğunda bacaklarımı açıp araya girmesini bekledim. İstifini bozmadan bana bakıyordu. Al al olmuş yanaklarını okşayıp sulu sulu öptüm. "N'oldu kızım?"

Arkasına dönüp teyzesine ve dayısına kısa bir bakış atıp geri bana döndü. "Tok hızlı oynuyolar," gözünün önüne gelen saçını arkaya itip renkli gözlerini ortaya çıkardı.

Dört sene önce gördüğüm rüyadaki Sadem'di. Resmen öyle bir çocuk doğurmuştum. Annemin ve Elçin'in göz rengine sahipti.

"Kızdıyolar beni."

Belinden tutup kendime çektim. "Sen de hemen her şeye kızıyorsun sanki?" sorduğum soruya sadece daha da kaş çatmakla yetindi.

Tuna ve Elçin yanımıza gelip hasır sandalyelere oturdular. Elçin'e bakıp, "Ya bi yerim kanasaydı?" Elçin'e bakarak sorduğu soru ve yüz ifadesini Elçin'e kahkaha attırmıştı.

"Daha neler turunç," dedi Elçin. Eliyle bahçeyi gösterirken, "Düşüp bir yerini kanatacağın bir şey yok burada."

Omuz silkip Tuna'ya döndü. "Çurukata alırsanız küşmem," yaptığı rüşvet teklifiyle ağzımı açık bıraktı. Bu çocuk bunu nereden öğrenmişti?

Haftada iki kere gittiği oyun evinde olacağını sanmıyordum. Ya da olabilir miydi?

"Çurukata ne güzelim?" Tunayla göz temasını kesmeden, "Çurukata işte dayı. Böyle çok güsel tadı var. Ağzımı kirlettiğim yiyecek."

Tuna kafasını kaldırıp bana baktığında güldüm. Dudaklarımı oynatarak, 'çikolata' dedim.

Sadem'in dilinin dönmediği birkaç kelime vardı, onlardan birisi de çikolataydı.

"Çikolata o, çurukata değil."

"Tamam işte," dedi bilmiş bilmiş. "Çurukata."

Tuna kıkırdayıp bana baktı. Kaşlarımı yukarı kaldırdım. "Peki öyle olsun," arkasına yaslandı daha sonra.

"Eee alaçak mısın?"

"Maalesef."

"Yaaa!" bacaklarımın arasında hareket edebildiği kadarıyla bir ayağını yere vurdu. "Bana ne!"

"Sadem!" uyarı dolu sesimle bana döndüğünde bu sefer kızgın bakışlarının hedefi ben olmuştum. "Daha az önce yedin annecim," dedim sakince. "Sadece günde bir tane diye anlaşmıştık, biliyorsun."

"Yarın için alsın dayım o saman."

Yenilmişlikle, "Kızım evde bir sürü çikolata var her gün yemen için. Bir tanesine daha gerek yok."

"Ama anne..."

Cevap vermek yerine yanağını öptüm. "Hadi Zeynep ablanın yanına git de limonataları yaptıysa getirsin."

İstemeye istemeye mutfağa girdi. Arkasından gidişini izlerken Elçin'in sesini duydum. "Dört yıldır aynı şeyi söylüyorum ve yine söyleyeceğim; hepimize geçmiş olsun abla."

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Ne alakası var şimdi?" diye sorduğumda omuz silkip arkasına yaslandı.

"Bu kız hepimizi dize getirir de ondan. Hele annemleri, Selma teyzeleri," dedi. "Gerçi onları zaten çoktan dize getirdi de."

Sadem'in doğduğu günden beri etrafında pervane olmayan yoktu. Bir dediği iki edilmemişti ve neredeyse şımarık büyüyen bir çocuktu. Önüne geçmesek daha beteri olacaktı ama kontrol elimizdeydi.

Tolga'ya o kadar bağlı ve aşık bir kızdı ki her içten sarılışlarında, Sadem'in durmadan ona bir şeyler anlatmasında, Tolga'nın onunla her maskaralığı yapmasında gözlerim doluyordu. O geliyordu aklıma. Bunları onun yüzünden düzgünce yaşayamadığım aklıma geliyordu.

Trip atacak olduğunda saçını savurarak ortamdan ayrılması, bir şeyi yaptıracak olduğunda bütün neşesiyle konuşup durması vardı bir de. Zaten konuşmasıyla herkesi ikna edebilecek bir potansiyele sahipti.

Limonatalardan sonra Sadem'i hazırlamak için odasına çıktığımızda dolabının önüne geçip yetişebildiği kıyafetleri gösterdi.

Bir saate jimnastik kursu başlıyordu. Yaşı gereği şimdiden kaynaşmayı ve paylaşmayı öğrenmesi gerektiğini düşünerek bir aydır haftada iki gün jimnastiğe gönderiyorduk.

Bunun seçimini de ona bırakmıştık. Yapabileceği aktivitelerin videolarını veya fotoğraflarını göstererek seçmesini sağlamıştık ve o sadece ilk başından beri jimnastiği seçmişti.

Taytını ve tişörtünü giydirdikten sonra saçını tekrardan yapmak için çekmeceden taka aldım. Ayakta saçını balık sırtı örmek için hareket geçtiğimde kafasını sağa sola sallayarak saçlarını elimden kurtardı. "Teyzem yapsın," elimdeki tarağı ve tokaları kaptığı gibi koşa koşa merdivenlerden indi. "Sadem koşmadan in bi'tanem!"

Söylediğimi duyduğundan pek emin değildim. Duysa bile dinleyecek biri değildi. Tolga'ydı. Kız versiyonu.

Belki bu huyu birazcık da bana çekmiş olabilirdi.

Bahçeye çıktığımda Elçin'e balık sırtı örmesini söylüyordu. "Böööyle oluyo ya teyze," dedi işaret parmaklarını kafasının iki yanında gezdirirken. "Açtıktan sorna da kıvıl kıvıl oluyor."

Elçin kaşlarını çatıp hatırlamaya çalıştı. Hatırlamasıyla, "Balık sırtı mı?" diye sordu. Aldığı olumlu cevaptan sonra Sadem'i hasır sandalyeye oturtup saçını taramaya başladı.

Cıvıl cıvıl, tam bir kokoştu. Girdiği ortamlarda çocuklarda gördüğü şeyleri o da istiyordu. Saç, giyim tarzı olarak. Hele ki saçları onun için çok önemliydi. Sırtına gelen saçlarını kestirelim dediğimde evde çıkardığı kaosu hatırladım.

Tolga bile sakinleştirmekte zorlanmıştı. Tutturmuştu 'anneminki gibi olacak' diye. Saçlarımız aynı renkteydi, bu onu tatmin ediyordu ama onun kısayken benim belime erişmek üzere olan saçlarım tatmin etmiyordu.

Saçları bittikten sonra yanıma gelip bacaklarıma sarıldı. "Hadi gidelim bebeğim."

"Anne," adım atmak üzereyken ona baktım. "Dayım gelsin bu sefer. Adenle yorulma," kurduğu cümleyle kalakaldım öylece.

Doğacak kızımız için belirlediğimiz isimdi Aden ama Sadem bunu beğenmemişti. Anladığı yoktu aslında ama beğenmedim demişti. Farklı isim koyacağımıza inandırarak geçiştirmiştik.

Şimdi de belirlediğimiz ismi söylemişti. Önceden durmadan kardeşim diye dolanıyordu çevremde.

"Bir daha söyler misin?"

"Dayımla gitmek istorum. Adenle yorulma, dinlensin," dedi. "Daha şu kadalcık..." iki elini birleştirip avuç içini gösterdi. "Bebek."

Zorlukla göz hizasına eğildim gözlerim dolu şekilde. Dört yılın ardından hoş geldin her şeye ağlama perisi.

Kendime çekip sarıldım. Boyun girintisini koklayıp bir sürü öpücük bıraktım. Kıkırtısını duyduğumda geri çekildim.

Gözlerimi kırpıştırarak yaşların gitmesini sağladım. "Tamam bebeğim," son kez yanaklarına öpücük kondurup doğruldum. Zeynep'in uzattığı çantasını takması için yardımcı olduktan sonra elimi tuttu. Arkadan bizi takip eden Elçin ve Tunayla kapının önüne geldik. Elçin yardımıyla ayakkabılarının giydikten sonra önümde dikildi. Yüzü tam karnımın hizasındaydı.

Ellerini karnımın iki yanına koyup tüy kadar hafif öpücük kondurdu. Anın verdiği heyecanla geri çekilip kıkırdayarak ellerini çırptı. Kafam kapıya yaslanırken gülümsedim.

Tuna'nın elini tutup arabaya doğru giderlerken arkasını dönerek bağırdı. "Gölüşülüz anne!" avuç içini öpüp bana doğru üfledi. Aynısını ben de ona yaptım.

Bu sadece ikimizin arasında olan bir şeydi. Sadece birbirimize yapardık.

"Görüşürüz güzelim."

.

Sadem ve Tuna'nın gelmesine az bir zaman kalmıştı. Yolda olduklarına dair haber vermelerinin ardından bir saat geçmek üzereydi ki zil çaldı.

Kapının açılmasıyla koştura koştura içeri giren Sadem'i gördüm. Anında kollarımın arasındaki yeri aldı. Sol bacağıma oturtup kollarımın arasından çıkarmadan sıkıca sarıldım. "Dayın nerede?"

Omuz silkti. "Geliyo," kucağımda mayışmış bir şekilde otururken içeri Tuna girdi. Otuz iki diş sırıtmasından ve şaşkın olmasından bir şeyler olduğu belliydi.

"Âşık oldum," dedi bir anda. Ağzı kulaklarında devam etti. "Bir ceylan gözlüye âşık oldum."

İlk tepkiyi veren Elçin'di. "Ne?" dedi. "Ne âşık olması be!"

Saf saf bakındıktan sonra Elçin'in yanına gidip sıkıca sarıldım. "O kadar güzel ki Elçin. Aşık olmamam elimde değil. Çok güzel bir kız," durmadan güya aşık olduğu kızı anlatırken en sonunda araya girdim.

"Kim bu kız yahu? Ne ara gördün de aşık oldun Tunahan?"

"Sadem'in arkadaşının kuzeniymiş. Abla kız çok güzel, görmen lazımdı."

Bakışlarım Sadem'i buldu. Hesap sorarcasına kafamı sallayarak göz kırptım. Alt dudağını sarkıtıp omuz silkti. "Ada'nın mı?"

"Evet Ada'nın kuzeni!" diye yükseldi Tuna. "İsmi Ceylanmış. Gözleri gibi."

Aptal aşık gibi hülyalı hülyalı etrafa bakınırken bir yandan da Elçin'i sıktıkça sıkıyordu. Kollarının arasından çıkmaya çalışan Elçin en sonunda bağırdı. "Yeter be! Nefes alamıyorum, yeter!" Tuna korkuyla geri sıçradı. "Biz de güzeliz ne var bunda?"

Tuna kendi kendine konuşmaya devam etti. Biz de duyabiliyorduk söylediklerini ama duymazlıktan geliyorduk.

Kendini kaptırmış halde kızın dış görünüşünden ve gülüşünden bahsetmeye başladı. Araya girme ihtiyacı duydum. Çünkü birazdan söyleyeceğim şeyi duyduğunda hayal kırıklığına uğrayacaktı.

"Tuna," dedim sakin sakin. Bakışları beni buldu. "Hayal kırıklığına uğrayacaksın ama o kız senden üç yaş büyük ablacım."

Omuz silkti. "Olsun," dedi. "Aşkın yaş farkı mı olur?"

"Ama," dedim omuzlarım düşerken. "Kız yakın bir zamanda nişanlanacak," dedim ve devam ettim. "Sanırım."

"Nasıl ya?"

"İki hafta önce söylemişti. Yakında isteme ve nişan olacak diye."

Oturduğu yere yerleşirken yüzü düştü. "Hadi ya," dedi sessizce. "Ama parmağında hiç tektaş falan göremedim ben."

"Ben de hiç görmedim ama kız bizzat kendisi bana söyledi."

Benden aldığı cevapla eski moduna geri döndü. "Sen de görmediysen demek ki nişan falan yok ortada. Bu yüzden ceylan gözlünün kalbini çalabilirim."

Elçin Tuna'yı alnından geriye doğru itti. "Ay bu da iyice arsız oldu he! Nişanlanacakmış kız işte, heveslenme."

Sadem'in her zaman yaptığı gibi omuz silkip arkasına yaslandı. "Bana ne!" haline göz devirerek önüme döndüm.

Sadem öğle uykusu için Zeyneple birlikte odasına çıktı. Bacaklarımı kaldırıp koltuğa bıraktım. Bu hamileliğim Sadem'deki gibi değildi. Elim ayağım şişiyordu bir anda. Haftada bir kez illaki doktora gidiyorduk bu yüzden. Albüm denilen ödem tarzı bir şeymiş ve hamilelerde görülmesi çok normalmiş.

Akşama doğru çocuklar giderken Zeynep bahçeyi yemek için hazırlamaya başlayacaktı. Sabah evden çıktıktan sonra sesini duymamıştım. Bu yüzden Tolga'yı arayacaktım.

Sademle Artemis bahçenin gölge olan kısmında oyun oynuyordu. İkisi görüş açımda olacak şekilde bahçenin bir köşesine gittim.

Aramamla telefonun açılması bir oldu. "Can şenliğim..." dedi kendinden geçercesine.

"Ne yapıyorsun?"

"Çalışıyorum güzelim, sen ne yapıyorsun?"

"Çalışıyor musun? Geç mi geleceksin bugün?" saat beşi geçmişti ve şu an yolda olması gerekiyordu.

"Maalesef can şenliğim. On gibi gelirim büyük ihtimalle," istemsizce oflama kaçtı dudaklarımdan. "Bir şey mi oldu? Niye ofladın?"

"Seni özledim sadece. Sabah düzgünce kahvaltı bile yapamadık hem."

Söylediklerimin hoşuna gittiğine dair mırıltılar çıkardı. "Demek öyle?" kafamı salladım görecekmiş gibi. "Evet canım, özledim."

"Canın yesin seni," dedi muzip sesiyle. "Ama eve gelince."

Güldüm. "Daha erken gelemez misin?" diye sorduğumda pek tatmin olacağım bir cevap vermedi. "Bilmiyorum ama erken gelmeye çalışırım."

"Peki," dedim üzüntüyle. "Dikkat et kendine, seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum can şenliğim. Bir şey olursa haber ver."

"Tamam."

Sadem ve Artemis'e baktım, oyun oynamaya devam ediyorlardı. Üçüncü servisi koyacak olan Zeynep'i durdurdum. "Dördüncüyü koymana gerek yok. Tolga geç gelecekmiş bugün."

Zeynep, kendisi için koyacağı tabağı geri çekti. "Peki."

Yemekte Sadem bugün neler yaptığını en ince ayrıntısına kadar anlattı. Yeni hareketler öğrendiğini ama öğrendiğini de babası gelince yapacağını söyledi. Ne kadar geç geleceğini, çok geç olacağı için uyuması gerektiğini söylesem de küçük Nuh demiş peygamber dememişti.

İnatçılığı kesinlikle ama kesinlikle bendi.

"Hadi bakalım Sadem Hanım doğru yatağa," kalçasına hafifçe vurup yürümesini bekledim ama pembe çizgili pijamasının içinden kaşlarını çatarak bana baktı.

"Uyumak istemiyom," kollarını göğsünde bağladı. "Babamı beklicem."

"Ama baban geç gelecek güzelim."

"Olsun," dedi. "Beklicem."

İnadından vazgeçmeyeceğinden emin olduğum için elinden tutup kütüphaneye indirdim. Sadece bir rafını onun boyama kitaplarına ve masal kitaplarına ayırmıştım. Koşa koşa gidip içlerinden birini aldı. Her zamanki çekmeceden boyama kalemlerini çıkardı.

Yanımdaki sandalyeye oturmak için büyük bir savaş vermesine rağmen oturabildi. Kitabı açtıktan sonra sayfalarını tek tek çevirerek kaldığı yeri buldu. Boya kalemlerinden birini alıp boyamaya başladığında benden bir tane aldım ve kıyıdan köşeden boyamasına yardım ettim.

Dilinin yarısı dışarda, kalemin tam ortasından tutarak boyuyordu. Uyuyacak diye açtığımız kıvırcık turuncu saçları gözünün önüne gelince üfleyerek geri itti.

"Anne," dedi palyaçonun şapkasını boyamayı bitirdiğinde. "Şalkı aça mısın?"

Kafamı salladım. "Açarım güzelim," telefonumu uzandığı sırada devam etti. "Ama babamla benim şalkımı."

Yıllardır hatta Sadem'e hamileyken bile, neredeyse her akşam söylenilen veya dinlenilen şarkı; Benden Sana.

Boyamasını yaparken şarkıya eşlik etmeye çalışıyordu. Sadece çevirebildiği birkaç yerine eşlik ediyordu. Onlar da birkaç kelime. Bunun dışında kafasını yavaş yavaş sallamaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

Esneyince onu ikna etmek için ağzımı açmıştım ki beni susturmak için şarkıyı söylüyormuş gibi yaptı.

Küçükken büyüyüp evleneceğimi, çocuğumun olacağını tahmin edebiliyordum fakat bunun Tolga'yla ve daha yirmi üç yaşındayken olacağını tahmin etmemiştim.

Yirmi altı yaşından önce evlenmem gözüyle bakıyordum kendime. Mezun olduktan sonra gezer tozar, arkadaşlarımla vakit geçirir, yine aşk acımı sonuna kadar çeker sonra da düzgün birini bulduğumda evlenirim kafasındaydım.

Tolgayla evlenecek olma düşüncesi o kadar uzaktı bana. Evlilikten önce onunla sevgili olma düşüncesi çok uzaktı ama yine de olur mu diye düşünmeden edememiştim hiçbir zaman.

Sevdiği olan her insanın hayaliydi bunlar. Platonik olsa bile sevdiği insanla sevgili olup olamayacağını düşünürdü.

Şimdi ise iki tane çocuğa sahip bir anneyim. Tolgayla evliyim. Tahminlerim doğru çıktı. Zaman benden tarafa aktı. Şans bana güldü.

Salonda uyuklayan Sadem'i uyandırmadan kucağıma almaya kalkıştığımda kıpırdanıp gözlerini hemen açtı. Kütüphanede uykusu iyice bastırınca uyumamak için bu sefer çizgi film bataklığına düşürmüştü ikimizi de. Tabii daha 15 dakika geçmeden dalmıştı. Uykusunun bu kadar çok gelmesi normaldi. Uyku saati geçeli neredeyse bir saat olmuştu.

"Uyumicam," uyku mahmuru oluşuyla söyledikleri birbirine zıttı. Israr etmedim. Bıraktım olduğu yere. Birazdan iyice dalacaktı uykuya nasılsa.

"Can şenliğim?" Tolga'nın sessizce fısıldayışını duyunca yerimden kalktım. Salon kapısının pervazına yaslandı.

Hızla yanına gidip sıkıca sarıldım boynuna. "Hoş geldin."

Şakağımı öperek, "Hoş buldum," dedi. Bakışları Sadem'e kaydı. "Uyudu mu?"

Parmaklarımı ensesini bulduğunda, "Dalmak üzere," dudaklarına öpücük kondurdum. "Seni bekledi bu saate kadar. Uyumayacağım diye inat etti. İkna edemedim."

Gülerek belimi okşadı. "Ben hallederim şimdi, hadi sen odaya geç."

Onlar baba kız birbirine kavuşurken odaya geçip kendimi duşa attım. Duştan sonra üstümü giyinip saçlarımı havluya sardım.

Bizim odadan çıkıp Sadem'in odasının kapısına geldiğimde sonuna kadar açık kapıdan içeriyi seyrettim. Sadem yatağında, Tolga hemen yatağın dibine oturmuş saçlarını okşayarak şarkıyı söylüyordu.

Karanlıktan gelicekler
Önünde dikilecekler
Sarı sarı, dişleri olucak
Sivri pencereleri olucak
Yakalayacak sanıcaksın
Ama hep sen kazanıcaksın

Ben sana, koşmayı öğreticem
İçinden gülmeyi öğreticem

Sessiz olmaya çalışarak ikisini izlemeye devam ettim. Sadem çoktan uyuyakalmıştı. Tolga ise bunun farkında olmasına rağmen şarkıyı söylemeye devam ediyordu.

Yalanlar söylicekler
Sözlerinden dönecekler
Buzdan kalpleri olucak
Acı sözleri olucak
Yaralicak sanacaksın
Ama hep sen kazanacaksın

"Hayatım," diye seslendim. Kafası bana döndüğünde odadan çıkması için işaret yaptım. Arkamdan bizim odaya girdiğinde yatağın üstündeki tarağı aldı eline. Beni yatağa oturttuktan sonra başımdaki havluya alıp saçımı narin hareketlerle taramaya başladı.

"Seni özledim," dedi ortamdaki sessizliğe eşlik ederek. "Son zamanlarda o kadar çok çalışıyorum ki, yorulduğumda hep yanımda ol istiyorum."

Eli saçımdayken tutup yanıma oturtturdum. "Ben de seni özledim," dedim elim kaslı kollarından omuzuna tırmanırken. "Ayrıca," onun gibi kısık sesle konuşuyordum. "Ben her zaman senin yanındayım. Hep de olacağım. Tek ben de değil. Sadem ve Adenle birlikte."

"Sizi çok seviyorum," beni kendine çekip sarıldı. Geceliğin açık bıraktığı omuzuma minik sulu öpücükler kondururken öpücüklerin arasından konuşmaya devam etti.

"Hayatımdaki iyikilerimsiniz," öptü.

"Her zaman," öptü. "Varlığınıza şükredeceğim."

"Siz yoksanız," dedi ve öptü. "Hayatımda, ben de yokum."

Ömrümün sonuna kadar bu adama kör kütük âşık kalacağıma yemin edebilirdim. Sevildiğimi iliklerime kadar hissettiğim bu adam benim çocukluğumun kahramanı, ergenlik çağımın süper yakışıklı yalı kazığı, yetişkinlik hayatımın ise başrollerinden biriydi.

İyi ki sevmiştim onu.

İyi ki sevilmiştim onun tarafından...

SON - 30.11.2022

🌸

2 yıllık bir serüvenin sonuna geldik maalesef. Burçin ve Tolga bana bir sürü duyguyu yaşattı. İçime sinerek ve karakterleri benimseyerek yazdığım bu hikayenin bende hep yeri ayrı olacak.

İyi ki hayatıma değip geçtiniz, iyi ki sizi yazdım.

Kendinize iyi bakın, hoşça kalın! 🧡

Kişisel: merve.ekiinci
(Spotify'a Merve Ekinci yazarak Kamelya Çiçeğim'in çalma listesini bulabilirsiniz.)

Continue Reading

You'll Also Like

162K 11.6K 38
"Nasıl yapacağız" dedi kadın ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. "Nasıl kazanacağız onu geri?" "Merak etme" dedi adam, karısının saçlarını öperek. "Hak...
545K 28K 45
Yazardan Mesaj: Instagram'da gördüğüm bir yorum üzerine tekrar düzenleyip yayınlama kararı aldım. Hikayede olabildiğince genel hatları bozmadan, tuta...
26.6K 1.5K 11
Karakolun önünde ki heybetli bedeni heyecanımı ikiye katlıyordu adeta. Geniş omuzlarını sarmalayan deri ceketi ona ayrı hava katmakla kalmıyor, tüm b...
61.2K 1.8K 41
Meyra liseye başladığı zamanlarda, en yakın arkadaşının abisine aşık olur. Dört yıldır ona gizliden gizlediği beslediği bir aşk vardır. Ama bir gerçe...