KARANLIK ŞEHİR

By gaslann

904K 35.2K 4.9K

Bir mafya hikayesi... YAYINLANMA TARİHİ: Şubat 2021 © HER HAKKI SAKLIDIR © More

❤❤
TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM 'CEM'
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM 'HAKAN'
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM 'ALİ'
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM ♦ I. KİTAP SONU
'KAYIP I'
'KAYIP II'
79. BÖLÜM
80.BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
87. BÖLÜM
88.BÖLÜM
89. BÖLÜM

81. Bölüm

1.2K 75 13
By gaslann

Selam...

 Keyifli okumalar..

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutma. Hemen şimdi oy verip okumaya başlayabilirsin :))

 ~~~~~~~~

Oradan iyice uzaklaştığımızda, çırpınmaktan yorulan bedenimi bir çuval misali koltuğa bırakmıştım. Göğsümün üzerine çöken şey, beni öldürecekti neredeyse.

Bilmediğim ülkenin, bilmediğim şehrinde ara sokakları geçtikten sonra nihayet durdurdu arabayı.

"İyi misin?" diye sordu. Cevabını alması için yüzümü ona çevirdim. Bakışlarındaki acıma, sorusunun cevabıydı işte.

"Hakan" dedim. Bağırmaktan tahriş olmuş boğazımın hasarı sesime yansıdı. "O iyi mi?"

"Bilmiyorum Ezgi." dedi Pişmanlık doluydu ses tonu.

"Nasıl ateş açarsın onların üzerine" diye bağırdım. Boğazımın acısı hiçti. Kalbim alev alev yanıyordu hala.

"Ezgi, saçmalama. Ben neden Hakan'a zarar vereyim" diye karşıladı öfkemi. "Kim olduklarını bilmiyorum. Ama tahmin edebiliyorum" dedi. Önüne dönmüş, tuttuğu direksiyonu var gücüyle sıkıyordu.

"Kim peki?" diye sordum. " Seni bir yıldır uyardığım kişi Ezgi. Hakan'la karşılaşırsan, onun hayatını tehlikeye sokarsın dedim sana. Bak ilk karşılaştığınızda olanlara bak" dedi. Bana kızıyordu. Haklıydı. Hakan'ın yanına gitmemeliydim.

"Ona bir şey oldu mu peki?" diye sordum. Kolayca çıkıvermişti ağzımdan. Ama düşüncesi boğazımı sıkan bir eldi adeta.

"Bilmiyorum. Haber alır almaz sana söyleyeceğim. Sen de bundan sonra benim dediklerimin dışına çıkma Ezgi. Hakan'la birlikte olmanız imkânsız. Uzak kalmanız demek, ikinizin de yaşaması demek bunu unutma sakın" dedi. Yönünü tamamen bana dönmüş, kalkık kaşlarının altından ciddi bir şekilde bakarken kurmuştu bu cümleleri.

Başımı sallamakla yetindim. Ondan uzak kalmam gerekiyordu. Kalacaktım ben de. Bir yıl dayanabildiysem, daha fazlasına da dayanabilirdim. Hem onunla yüzleşecek gücüm yoktu. Bakışları hatırladığım bakışlar değildi. Onda bir şeyler değişmişti ve bu beni korkutmuştu.

"Rüya uyanmış, acıkmıştır" dedi. Düşüncelerden sıyrılmama neden olan Cenk bana kızımı hatırlatmıştı. Güçlü durmam gerektiğini.

"Gidelim" dedim sessizce. Bu ona ikinci ihanetimdi. İkinci kez ateşler içinde bırakıp, ardıma bile bakmadan ondan gidişimdi. Beni affetmeyecekti artık.

Evin olduğu sokağa girdiğimizde Çetin'in telaşlı bir şekilde sağa sola yürüdüğünü gördüm. Bir şeyler mırıldanırken, eliyle de başına vuruyordu. Bu kötü bir şey oldu demekti. Cenk arabayı sonunda durdurduğunda hemen inip Çetin'e doğru koştum.

"Ne oldu?" dedim onu durdurarak. Aklı o kadar meşguldü ki, beni fark etmedi bile. Sağa sola yürümeye devam etmek istiyordu ama onu sıkıca tuttuğumdan bunu yapamıyordu. İki elinin arasına aldı başını.

"Hasta, hasta" diye konuşmaya devam etti. Eve bir bakış attım. Sonra Çetin'e döndüm tekrar.

"Kim?" diye sordum korkarak. Elif ve Rüya vardı evde.

"Bebek, bebek" diye devam ederken, ben onu çoktan bırakıp eve doğru koştum.

Kapıyı açtığımda Elif'in kucağında öylece yatan Rüya'mızı gördüm. Yanakları kıpkırmızı olmuş, yarı baygın bir şekildeydi. Elif'in yanakları ıslanmış, ne yapacağını bilmez bir şekilde bana bakıyordu. Korkmuştu. Ama ben daha çok korkmuştum. Yavaşça Rüya'yı kucağıma aldım. Ateşi vardı, ve ne kadar zamandır bu haldeydi bilmiyordum.

"Ne oldu?" dedi Cenk içeri girdiğinde. Nefes nefeseydi o da. Kucağımda Rüya'yı gördüğünde yanıma kadar gelip elini alnına koydu.

"Çok ateşi var" dedi endişeyle. Yaşlar çoktan yanaklarımdan süzülmeye başladı. Babası olmasa da Rüya benimle kalmalıydı. Cenk Rüya'nın odasına doğru yürürken ben de onu takip ettim. Elif de geriden bizi izliyordu sadece korkuyla.

"Ezgi kendine gel" dedi Cenk. Kucağımdan Rüya'yı yavaşça alıp beşiğinin içine koydu. Üzerindeki kıyafetleri tek tek çıkarırken, ben onu izliyordum. Sadece izliyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Tek verdiğim tepki sessizce akan gözyaşlarımdı. Bir güne bu kadar acı fazlaydı.

"Ezgi" diye bağırdı en son. Silkindim. Kendime gelmiştim. Uzaktan izlediğim Rüya'nın yanına gittim.

"Emzir biraz" dedi Cenk bana bakarken. "Eğer ateşi düşmezse doktor çağıracağım." Diye devam etti. Başımı salladım.

Rüya'yı kucağıma alıp emzirmeye çalıştım ama hiçbir şekilde emmiyordu. Gözlerini bile açmıyordu.

"Cenk" diye seslendim. "Emmiyor" gözyaşlarım çoğaldı.

"Tamam doktoru arıyorum ben. Korkma" dedi. Ama kendisi de en az benim kadar endişeliydi. Bakışları onu ele veriyordu.

Odadan dışarı çıktı ve 5 dakika sonra tekrar kapıda göründü.

"Doktor hastaneye gelmemizi söyledi" dedi. Bana baktıktan sonra bakışlarını kucağımda yarı baygın yatan Rüya'ya indirdi.

"Gidelim?" dedim soru sorar gibi. Çünkü bu evden dışarı çıkmamız yasaktı. Zorla değildi ama çıkmamamız gerektiğini öğrenmiştim. Birkaç saat önce yaşananlar da bunun ne kadar doğru bir şey olduğunun kanıtıydı.

"Gidelim" dedi kendinden emin bir şekilde. "Rüya'yı hazırla, dışarıda bekliyorum seni"

Cenk'in iyi mi, yoksa kötü biri mi olduğunu anlayamıyordum. İyiydi, biliyordum. Beni Cem'in elinden kurtarmıştı. Hayatımı kurtarmıştı, ama Hakan'dan da ayırmıştı. Bu onu kötü yapar mıydı, bu saate kadar emin değildim, ama yaşadığım şeylerden sonra, onu çok iyi anladım. İyiydi ve beni, bizi korumak için bizi ayırmıştı. Bazen böyle oluyordu, sevsen de, doğru kişi olsan da yan yana durman imkânsız oluyordu. Hayat bunu bana öğretmişti. Kabullenmiştim.

Mor sırt çantasına Rüya'nın eşyalarını koyduktan sonra onu kucağımda sıkı sıkı tutarken evden çıktım. Elif ve Çetin arkamızdan bize bakarlarken, arabanın arka koltuğuna oturduğumda, Cenk arabayı çalıştırıp, evden uzaklaştı.

"Hakan" dedi Cenk sessizliği bölerek. Dikiz aynasında bakışlarımız buluştu. Nefesimi tutmuş, dudaklarından çıkacak haberi beklemeye koyuldum.

"Çıkmış oradan" tuttuğum nefesi sesli bir şekilde bırakırken, uzun süre suyun altında kalmışım gibi, aldığım nefese doyamıyordum. İç çeke çeke ağlamaya başladım. Her nefes canımı acıtıyor, gözyaşlarımın daha da artmasını sağlıyordu. Mutluluktandı bu. Yaşama belirtisiydi. Ölümün kıyısından dönmüştüm sanki.

"Ezgi, sakin ol" diyordu Cenk. Elimi kaldırıp ona doğru uzattım. "İyiyim" dedim hıçkırıklarımın arasında. İyiydim. O iyiydi ya. Cenk daha sonra bana karışmadı. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama ağladıkça ağladım ve sonunda sustum.

"İyi misin?" diye sordu hıçkırık seslerim kesildiğinde. " Çok iyiyim" dedim. Rüya'ya bakıyordum o sırada. Bir elimde göğsümdeydi. "Rüya'da iyileşsin daha da iyi olacağım." diye devam ettim.

"Senin burada olduğunu biliyor Ezgi" dedi Cenk. Bakışlarımı dikiz aynasına kaldırdığımda, sinirli ve endişeli ifadesi bana da sirayet etti.

"Seni almadan da gitmeyeceğine adım gibi eminim" diye devam etti. Haklıydı. Ben onu bırakmıştım ama o beni asla bırakmazdı.

İkimiz de susmuştuk. Bir süre sonra da hastaneye gelmiştik zaten. Araba durur durmaz, hem benim hem Cenk olduğu kapılar dışarıdan açıldı.

Korkuyla kendimi geri çekerken "Buyurun hanımefendi" dedi kapımı açan adam. Cenk ise normal bir şekilde arabadan indiğinde ben de onu takip ettim. Cenk inip, hemen yanıma geldi. Rüyayı dikkatlice kucağımdan aldı. Kapımı açan adam da elimdeki çantamı almayı teklif ettiğinde, dediğini yaptım. Şaşkınlıkla etrafımızı çevrelemiş adamlara bakıyordum. Bir sürü siyah araba ve takım elbiseli adamlar vardı hastanenin bahçesinde.

"Güvenlik için" dedi Cenk bana doğru eğilirken. Onu anlamışım gibi başımı anladım anlamında sallarken hastaneye doğru yürümeye başladık. Hastaneye sadece benim kapımı açan koruma gelmişti. Diğer korumalar hastane bahçesinde kalmışlardı.

Cenk doğruca doktorun odasına ilerledi. Az ileride beyaz önlüklü üç kişiyi gördüm. Bize bakıyorlardı ve Cenk de onlara doğru ilerlemiş, yanlarında gittiğimizde de gülümseyerek konuşmaya başlamışlardı. Ben bilmiyordum ama Cenk çok iyi konuşabiliyordu İtalyanca. Hafif uzamış siyah saçlarından kıvrık bir tutam alnına düşmüştü. Ateşin ortasından çıkarmıştı beni. Üstten iki düğmesi açık beyaz gömleği, siyah, düğmeleri açık ceketi ile tam bir serseri görüntüsü vardı. Ama Rüya kucağındaydı. Onu o kadar sıkı tutuyordu ki, güven veriyordu bana. Bu tezatlık dikkatimi çekmiş, gülümsememe neden olmuştu. Doktorlarla konuşurken, arada bir bana dönüp bakıyordu.

"Rüya'nın durumunu anlattım. Muayene odasına geçelim" dedi Cenk. Ondaki bakışlarımı sonunda çekebilmiştim. Bir kolunda rüyayı tutarken, diğer eliyle de benim omuzlarımdan tutmuştu. Bu şekilde odaya ilerledik.

Rüya'yı sedyeye yatırdığında yanına gidip yanağına bir öpücük bıraktım. Yüzüme düşen saçları toplarken, bakışlarımı tekrar Cenk'e çevirdiğimde bize baktığını gördüm. Hemşireler benden izin istediklerinde Rüya'yı onlara bırakarak, Cenk'in yanına geçtim. Doktor Rüya'yı muayene etmeye başladı. Tahliller yapıldı, ilaçlar verildi. Bir saatten fazladır hastanedeydik. Cenk'le de ilk defa bu kadar uzun bir arada kalmıştık. Arada bir kalkıp telefonuyla konuşuyor, tekrar benim yanıma geliyordu.

Sıkıntılı bir nefes verirken koltuğa bıraktı kendini. Gözlerini kapatıp, bir süre öylece kaldı.

"Yorgun musun?" diye sordum. Başını yasladığı koltuktan kaldırıp bana baktı. "Sen değil misin?" dedi belli belirsiz gülerek.

"Haber var mı?" diye sordum bu sefer. Zihnimi meşgul eden iki şey vardı. Hakan ve Rüya.

"Vazgeçmeyeceksin değil mi?" diye sordu. Bakışlarındaki, sadece yorgunluk değildi, hayal kırıklığı da eklenmişti.

"Asla" dedim kendimden emin bir şekilde. "Yanımda olmasın. Kabul ettim. Ama iyi olsun." diye devam ettim.

"Haber yok. Çatışmadan kurtulmuş. Şu an nerede bilmiyoruz. Seni bulmaya çalışıyordur. Ne yapacak başka" dedi bıkkınlıkla. Son söylediği beni heyecanlandırıyordu. Öyle bir şeydi ki, ayrı kalmamız en doğrusuydu ama ben yine de onun beni bulma ihtimaline seviniyordum. Mantık yoktu.

Odanın kapısı açıldığında, Cenk yerinden doğruldu. Gelen doktordu. Cenk'le bir şeyler konuşurlarken, ben meraklı bir şekilde konuşmalarının bitmesini bekliyordum. Nihayet sonlandığında Cenk bana doğru döndü. Yüzü gülüyordu.

"İyiymiş" dedi gülümsemeye devam ederken. " Sonuçları temiz çıkmış. Ateşi yüksek olduğundan uyanamamış. Ateşi düştü. İlaçların etkisiyle birkaç saat daha uyur, sonrasında uyanır dedi doktor."

"Gerçekten mi" diye sevinçle bağırırken, kendimi bir anda Cenk'in kollarına attım. Sevinçten ne yapacağımı bilememiştim. Durumun tuhaflığını anladığımda kendimi geri çektim. Ama Cenk'in kahkahalarla bu hareketime gülmesi beni utandırmıştı. Bir günde birden fazla duyguyu aynı anda yaşamıştım. Bir yanım sevinirken, diğer yanım kan ağlıyordu. Ve bunu benden başka bilen kimse yoktu.

"Gülme artık" dedim hastaneden çıkarken. Rüya Cenk'in kucağındaydı. Hastaneye girdiğimizden beri yanımızda olan koruma arkadan bizi takip ediyor, ben de Cenk'in yanında yürüyordum. Hastane önünde bizi bekleyen arabaya bindik. Cenk de arka koltuğa yanıma oturdu. Koruma da şoför koltuğuna geçti. Araba eve doğru ilerlerken, Rüya hala uyuyordu. Bir şeyi olmadığını bilmek, içimi rahatlatmıştı. Eğilip alnına öpücük bıraktım. Yüzümde acı dolu bir tebessüm vardı.

"Gitmemiz lazım" diye konuşmaya başlayan Cenk'in sesi, o gülümsememi de soldurdu.

"Nereye?" diye sordum fark ediyormuş gibi.

"Neresi olursa ayarlayacağım. Hakan şehrin altını üstüne getirmiş." Dedi sinirle. Zorlukla yutkundum. Tam konuşmaya başlayacakken Cenk hırsla bana döndü.

"Sakın Ezgi" dedi, irileşmiş gözleriyle bana bakarken. " Konuştuk. Senin onun ve kızınızın güvenliği için. Tekrar tekrar aynı şeyleri konuşmak istemiyorum."

O kadar kararlı bakıyordu ki, ısrarlarım, yalvarışlarım hiçbir sonuç vermeyecekti. Haklı olduğunu da biliyordum. Yine de canım acıyordu.

Kalan yolu ikimizde konuşmadan tamamladık. Evin olduğu sokağa girdiğimizde bizi deniz karşılıyordu. Cenk kötü biri olsaydı beni denizin kenarında mı tutsak ederdi. Benim iyiliğimi istiyordu. Hem ona hem de, Hakan'a kötülük ediyordum. Tek kötü biri vardı o da bendim.

Araba durduğunda Cenk indikten sonra dikkatli bir şekilde ikimizin arasında uyuyan Rüya'yı kucağına aldı. Koruma da benim olduğum tarafın kapısını açtığında şaşkınlıkla hızlı hareketlerle arabadan indim. Bu benim bir yıldır ilk defa dışarı çıkışımdı. Cenk'le de bu kadar uzun yan yana kalışımdı. Korkunç değildi. Normaldi her şey.

Bahçe kapısından içeri girdiğimde Elif ve Çetin'i gördüm. Hava soğuktu. Buna rağmen saatlerdir bizi bekledikleri açıktı. Çetin ayakta bir o tarafa bir bu tarafa volta atarken, Elif de bahçedeki sandalyeye sinmiş, öylece yere bakıyordu.

Bizi gördüklerinde birden bana doğru koştular. İkisi birden bana sarıldığında, kısa süren bir şaşkınlık sonrası, kollarımı onlara sararken buldum kendimi. Tüm güçleriyle sımsıkı sarmışlardı beni. Kahkahalar döküldü dudaklarımdan.

"Yavaş" diye seslenen Cenk'le ilgileri benden ona kaymıştı. Bedenimi sıkıca saran kollar uzaklaşmıştı. Hızlıca Cenk'in yanına gidip kucağındaki Rüya'ya bakmaya başladılar.

"Bebek hasta. İyi oldu, iyi oldu" diye tekrar ederek konuşmaya başladı Çetin. Rüya'nın iyileşmesine çok sevinmişti. Bahçede zıplayarak geziyor, aradalarda Cenk'in kucağında kıvrılıp uyuyan Rüya'ya bakıyor, tekrar ellerini birbirine çarparak zıplamasına devam ediyordu. Bu onun sevinç gösterisiydi. Sevincini, öfkesini, üzüntüsünü en abartılı şekilde yaşayanalrdandı Çetin. Saf, tertemiz, olduğu gibi. Duygularını gizlemeye ihtiyacı yoktu ki. Her ne kadar dışarıdan garip görünse de, onu kıskanmamak elde değildi. Ben içimden geçenleri saklamak zorundaydım. Saatler önce uğruna canımı verecek kadar sevdiğim adamın karşısında tüm duygularımı saklamıştım. Deli gibi ona sarılmak, olan bitenleri anlatmak ve son nefesime kadar yanında kalmak istediğimi söylemek isterdim. Ama söyleyememiş, üstüne onu ateşler içinde tek başına bırakarak kaçmıştım. Ben buydum. Korkak, bencil ve çok aşık.

Elif ise Çetin'in tam aksine tüm duygularını sadece gözlerine yansıtarak gösterebiliyordu. Hareketleri de dili gibi sessizdi. İşaret parmağının tersini Rüya'nın tombul yanağına sürttü usulca. Bu kadar. Sevincini göstermişti. Ve ben bu hareketiyle ne kadar mutlu olduğunu anlamıştım bile.

"İçeri geçelim. Rüya üşümesin" dedi Cenk usulca. O da en az ben kadar şaşkındı. Bu kadarını beklemiyordu. Elif ve Çetin'in beni ve bebeğimi bu kadar sahipleneceğini bilmiyordu. İlk defa yanımızda bu kadar uzun kalmıştı çünkü. İlk defa dördümüz arasındaki sessiz arkadaşlığı görmüştü.

Cenk önde diğerleri arkada evin kapısından içeri girdiklerinde ben de onları takip ettim. Eve girmeden önce arkama baktım. Gelecekti. Biliyorum.

Kapıyı kapatıp, içeri doğru adımladım. Cenk'in hâlâ Rüya'yı kucağında tuttuğunu ve büyük ilgiyle onu izlediğini gördüm. Aynı ilgi sağ ve sol tarafında oturan Çetin ve Elif'te de vardı. Gülmeden edemedim. Gülüş sesimi duyup ilk tepki veren Cenk oldu. 

" Komik mi görünüyoruz?" diye sordu. Mimikleri kızgınmış gibi gözükse de, bakışları tam tersiydi. Mutluydu. Bizimle burada olmaktan. 

"Evet, seni böyle biri olarak düşünmemiştim hiç" dedim yanlarına doğru adımlarken. Tam karşılarındaki koltuğa oturdum. Elif pür dikkat bizi dinliyorken, Çetin'in tüm ilgisi Rüya'daydı. 

"Nasıl biri" dedi kaşlarını kaldırarak. 

"İyi biri" dedim. Çünkü içimden geçen buydu. Ona beni Hakan'dan ayırdığı için çok kızgındım. Ama dün gece olanlar aslında bizi koruduğunu anlamama yetti. O beni bu kadar zorlamasaydı ben Hakan'a ulaşabilirdim bir şekilde. Ve bu sonsuza dek sürecek bir ayrılık olurdu. Çok saçmaydı ama neredeyse teşekkür edecektim bizi ayırdığı için. Burukça gülümsedim. 

"Ben de böyle bilmiyordum" dedi itirafta bulunurcasına. Çekinerek kurmuştu cümlesini. "Neyi" diye sordum merakla. 

"Aile gibi olduğunuzu" dedi.  Sessiz bir bakışma geçti aramızda. Gözlerimdeki hasretle, onun gözlerindeki mutluluk harmanlanıyordu. Ve benim hasretim onun mutluluğuna yenilmişti. Onun mutluluğu beni de mutlu etmişti. 

"Keşke daha sık gelseydim yanınıza." dedi. Elif elini Cenk'in elinin üzerine koyduğunda, gülümseyerek ona baktı. "Keşke beni de getirseydin, diyorsun değil mi?" dedi Cenk, Elif'e doğru dönerek. 

Elif başını salladı. Anlaşılmak hoşuna gidiyordu ve belli ki, Cenk onu en iyi anlayanlardan biriydi. 

Bu huzur ortamını bozan bir telefon sesiydi. Cenk'in telefonu çalarken, kucağındaki Rüya'yı dikkatlice Elif'e bırakıp ayağa kalktı. Sıkıntılı bir nefes verdi telefonu cevaplandırırken. 

"Evet" dedi açtığında. Az önceki mutluluğundan eser kalmamıştı. Sıkıntıyla bana çevirdi bakışlarını. "Ayarla o zaman, bu gece" dedi tok bir sesle telefonun ucundaki kişiye.

Telefonu kapattığında bakışları hâlâ bendeydi. Kaşlarım çatıldı, içimdeki merak ve endişe tüm duygularımın önüne geçti. Bu kadardı mutlu olmak. 

"Ne oldu" diye sordum korkuyla. Boynunu hafif sağa eğdi. 

"Bu gece gidiyoruz hazırlanın" dedi. Onu ilk gördüğüm andaki, ifadesine bürünmüştü. Bugün biraz olsun yakın hissetmiştim ona karşı. Ama şimdi sadece bir yabancıydı. 

"Yoksa?" dedim aklıma gelenle. Birden ayağa fırladım. Korku ve hüzündü hissettiğim. Sadece bunlar. 

Cenk cevap vermek için dudaklarını kımıldattığı sırada, korkunç bir gürültüyle çalan kapıya döndüm aniden. Kapı deli gibi çalınıyordu. Ben bu anı hatırlıyordum. Bu sesi, bu vuruşu.  Bu hissi...

Bölüm sonu...

Kitap okunuyor mu, okunmuyor mu, belli değil. Yorum  yapıp, oy verseniz de, biraz canlandırsanız buraları olmaz mı? 



Continue Reading

You'll Also Like

1M 57.3K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
81.5K 3.8K 37
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
1M 55.6K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
287K 18.3K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel