KAYIP PARÇA

By derin_saglam

6.4K 281 183

Yetişkin içerik. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar içerir. Alt yapısı kaçırılan bebek , ge... More

BÖLÜM1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12

BÖLÜM 4

364 27 17
By derin_saglam

BÖLÜM ADI ''UĞUR'UN KIZI , ALKIN KIZI''

Kan.

İnsanda ve gelişmiş yapılı hayvanlarda, atardamarların ve toplardamarların içinde dolaşarak gözelerde özümleme, yadımlama işlevlerini sağlayan, plazma ve yuvarlardan oluşmuş, kırmızı renkli, yaşamsal sıvı.

Tanımı buydu.

Kan kelimesinin belki bunun gibi bir sürü tanımı da vardı. Kelimeler , cümleler değişebilirdi. Ama insanın gözünü kapattığı anda 'Kan' deyince aklına gelen görüntü değişmezdi. O koku değişmezdi mesela. Yada oluk akan akan o sıvı. Olay dışında. Yani kimine göre sadece bir sıvıyken , kimine göre sadece damarlarda dolanan o sıvıyı temsil etmezdi.

Acıydı kimine göre. Kaybetmekti. Eksik kalmaktı. Bunun gibi binlercesi işte.

Bana göre neydi peki?

Bu saydıklarımdan hangisiydi?

Hiçbiri , belki hepsi.

Bana göre daha 8-9 yaşlarındayken , kokusuna bile tahammül edemediğim bir şeydi. Korkmazdım. Ufacık bir kana ağlamazdım. Ama sevmezdim de. Zaten bir vampir değilseniz kanı , karnınızı doyurmak için kullanmayacaksanız neden sevesiniz ki?

Kanı sevmemem, kokusundan haz etmemem on üç yaşıma kadar sürdü. O yaşıma kadar çokta kan görmemişim zaten. Bunu büyüyünce , Uğur'un kızı , Alkın kızı olduğumda daha iyi anladım.

Yani Uğur'un beni evlat edindiği yaşımda anladım. O kadar çok kanla tanışmak için çok küçük değil miydim peki daha?

Bence küçüktüm. Daha ortaokuldaydım. Ya ben okula gitmek dışında ilk kez yurdun dışına çıkıyordum. İlk kez farklı bir yer görüyordum. İlk kez ailem olduğunu , beni seveceklerini düşünüyordum. Sonunda bende okuldaki çocuklar gibi ailemi anlatabilecek , babamla oyunlar oynayabilecek , annemle beraber kek yapacaktım.

Annen mi , baban mı sorusunda kararsız kalacaktım. Çünkü ikisini de çok sevecektim. Gerçi bunlar Alin'in hayalleriydi. Alin severdi kendi yaşadığı hayal dünyasında olmayı. Hayatsa Alin neyi hayal ettiyse tam tersini verirdi.

Neden hayallerim , heveslerim hep kursağımda kalıyordu, bilmiyorum. Neden izin vermiyorlardı biraz yüzüm gülsün. Hemen yıkılmasın hayallerim. Bende biraz sevileyim. Nedendi bilmiyorum. Artık sorgulamıyorum bile.

Ben daha o yaşımda ne gibi bir günah işlemiş olabilirdim ki?

Eskiden annesinin sevmediğini , el neden sevsin derdim. Öyle teselli ederdim kendimi , şimdi onu da diyemiyorum çünkü hiçbir şey bildiğim gibi değilmiş. O zaman siz söyleyin neden?

Anlayacağınız , olmamıştı. Yine evdeki hesap , çarşıya uymamıştı. Ben yine sevilmemiştim. Sevilmemiştim ama hiçbir sevilmeyişte bu kadar yakmamıştı canımı.

Şimdi dönüp baksam , yurdun kapısında elinde zaten az parça olan kıyafetlerini de bavulu olmadığı için yıpranmış okul çantasına koymuş , yeni evine gitmek için Uğur babasını bekleyen o kız çocuğuna tek bir şey söylerdim.

Kaç.

Kaç çünkü canın çok yanacak. Avazın çıktığı kadar ağlayamayacaksın bile!

Kaç.

Kan'ın kokusunu sevmezsin sen. Kan'ın içinde yaşatacaklar seni!

Kaç.

Kaç çünkü o evde yaşamaktansa yurtta kalmayı bile tercih edeceksin!

Kaç.

İçindeki Alin'i sen öldürmeyi başaramadın ama onlar küllerini bile bulmana izin vermeyecekler!

Kaç çünkü seni baştan yaratacaklar , sen bile aynaya baktığında kendini göremeyeceksin!

Daha ilk gün, daha ilk gün gösterdi gerçek yüzünü o adam bana. Nasıl bir bela olduğunu daha o yaşımda gösterdi. Kan kokusundan tiksinen beni , kanla dolu bir hayata attı.

Al bak, dedi. Sen bundan sonra tam olarak busun!

Uğur'un kızı , Alkın kızı.

Beni evlat edinip, eve getirdiği gün , bahçeye adımımı atar atmaz tanışmıştım kokusundan tiksindiğim kanla. Bu benim onunla ilk tanışmam oldu. Gerçek bir tanışmaydı. Kokusundan tiksinmemem , aksine kokusuna alışmam gerektiğini anlamak için çok küçüktü yaşım. Ama bunu anlayacak bir karakteri yoktu onun. Aksine kendi canavarını yetiştirmek isteyen , bir pislikti.

O gün , biz eve daha varmadan önce bir şeyler olmuş. Daha küçüktüm ama Uğur'un korumalarından birinin , kulağına bir şeyleri fısıldadıktan sonra Uğur'un gerildiğini anlamıştım. Bir şeyler yolunda değildi ve her ne olduğuysa bu Uğur'u çok öfkelendirmişti.

Yurda bağış yapmak , oyuncak dağıtmak için yüzünde gülümsemesiyle, peşinde magazinle gelmiş iyilik meleği gitmişti. Yerine baştan aşağıya kötülük kokan o adam gelmişti.

Beni başından beri rahatsız eden yapmacıklığı , özüne döndüğünde gitmişti. Buydu! Gerçek Uğur Alkın tam olarak böyle bir adamdı işte. Onun tek eksiği varisiydi. Onu da tam istediği gibi birini evlat edinerek çözmüştü. Ben onun için biçilmiş kaftandım. Bunu yaşım ilerdikçe , yapabildiklerimi gördükçe daha da iyi anlamıştı.

Anladıkça da daha da iyisini istemişti. İstekleri arttıkça daha da gözü dönmüştü. Şuan olduğum kişi bile bazen ona yetmiyordu. Daha da iyisini istiyordu.

Halbuki düz insandım ben. İki kolu , iki bacağı olan düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı.

Bu kadardım. 

Tıpkı herkes gibi , bu kadardım!

Neyse meğer o gün Uğur'un depolarından birine büyük bir saldırı olmuş. Bir kaç adamı yaralanmış. Ağır olanları kendi hastanelerine götürürlerken , hafif yaralıları evde tedavi etmek istemişler.

Bu gibi durumlar için her zaman evde bir doktor ve hemşire bulunurdu.

Hatırlıyorum. Arabadan indim. Uğur zaten arabadan yaralı olanlardan bilgi alabilmek için hışımla inmişti. Bahçeye adım attım. Uğur bir korumanın yakasına yapışmış bağırıyordu. Tabi ben tek bir şeye odaklandığım için ne dediğini bile duymuyordum.

Kana. 

Korumanın saçı ve başı dağılmış ,canının yandığını belli eden yüzüyle öylece Uğur'un öfkesinden nasibini alıyordu. O bembeyaz gömleğinin sağ kolu kıpkırmızıydı. Korktum. Çok korktum ama kimsenin umurunda olmadı.

O gün hayatım boyunca belki ilk defa o kadar kan görmüştüm. Üstelik sıvı halde değil , gömleğini boyamış haldeydi. Ama ben alışkın değildim ki , benim en fazla gördüğüm kan , yurttan iki kişi kavga ettiği zamandı. Biri diğerini ittirince camların olduğu yere düşmüştü. O zaman da kan görmüştüm ama böylesini ilk kez görüyordum.

Gözlerim hala adamın gömleğini boyamış olan kandayken , ne zaman yanıma geldiğini anlamadığım Uğur yaklaştı yanıma , sessizce fısıldadı. Sanki kimse duysun istemedi. Bir tek ben duyayım. O Narsistik kişiliğine tek ben şahit olayım. 

Sesi öyle acımasızdı ki tüylerim diken diken olmuştu. Korkmuştum. Çok korkmuştum.

''Bakma öyle korkarak ,bu daha hiçbir şey kızım. Bugün bu senin ilk kan ile tanışman. Ama asla son olmayacak. Senin kanın bundan da fazla akacak. Ama sen ağlamayacaksın bile. Ağlamana bile izin vermeyeceğim. Çünkü sen artık Uğur Alkın'ın , benim kızımsın. Herkes böyle bilecek , böyle anacak seni....Ve biliyor musun? Baban en çok kan kokusunu sever. ''

Beni nasıl korkuttuğundan haberi var mıydı? Titrediğimi , gözlerime yaşlar dolduğunu görmüyor muydu yada daha bir çocuk olduğumun farkında değil miydi?

Hayır!

Görüyordu.

Ama umurunda değildi. Çünkü zaten bu yüzden beni evlat edinmişti. O çok sevdiği kan kokusunu , onun için akıtayım diye.

Doğruydu dedikleri. O günden sonra gördüğüm o kan , asla son olmadı. Akmaya devam etti. Kiminin isteyerek , kimin istemeyerek. Netice değişmedi. O kan kokusu sürekli burnumun ucunda olmaya devam etti.

Çok kan aktı. Çok kan akıttı. Çok kan akıttım.

Bir süre sonra kokusundan bile tiksinmemeye başladım. Hatta bir zaman sonra öyle bir alıştım ki kendimi tanıyamadım. Tıpkı her şey Uğur'un planladığı gibi oldu. Uğur Alkın'ın , Alkınların kızı oldum. 

Ama asla onlar gibi olmadım.

Onlar kadar acımasız olmadım. Onlar zalim veya mazlum ayırmazken , ben onlara el uzattım. İstesem de onlar gibi olamazdım zaten. Çünkü onlarda olmayan şey bende vardıvardı.

Merhamet.

Ben masum kimsenin canını yakamazdım. Yardıma ihtiyacı varsa bir tekmede ben vuramazdım. Benden ilk başından beri bunu yapmamı istedi. İyi-Kötü ayırmayayım istedi. Bu onun ilk kuralıydı. Karşındakinin kim olduğu önemli değildi. Önemsediği tek şey kendisi ve o çok sevdiği soyadıydı.

Ama ben o çok sevdiği kurallarını dinlemedim. Duymadım. Uymadım.

Bugünde olduğu gibi. 

Ben bugün hala onların soyadındayım. Medya da , katıldığım bütün davetlerde , imzaladığım tüm anlaşmalarda ismim Alin Roza Alkın olarak geçse de , ben sadece Rozaydım.

Bir kaç saniye önceye kadar belki Aras'la birbirimizi öldürecek bir haldeyken , nereden geldiğini bilmediğim bir kurşun Yıldız Hanımın sol koluna saplanmıştı. Birisi ona kurşun sıkmıştı.

Birisi Adnan Demirhan'ın eşine , Karan Demirhan başta olmak üzere Demirhan çocuklarının annesine kurşun sıkmıştı. Muhtemelen canına susamıştı.

Şimdiden söylüyorum helvası fıstıklı olsun Roz-

Ben olayın şokundan ağzımı bile açamazken, Gökhan önümüzdeki masayı devirdi. Beni de kolumdan tutup , masanın arkasına çekti. Biranda oldu. Bulunduğumuz yer mahşer yerine bir anda döndü. Silahlar ardı ardına ateşlenmeye başladı.

Diğerleri neredeydi?

Daha da önemlisi Yıldız Hanım neredeydi?

Vurulmuştu dimi?

Vuruldu.

Biz alışkınız ama Yıldız Hanım o acıya dayanamaz ki Roz , çok canı yanıyor insanın-

Ellerim sanki ilk kez silah sesi duymuşum , o metale hiç dokunmamışım gibi titremeye başladı. Benim ellerim titremez ki, ben bunun için eğitildim. Ben silahlarla büyüdüm.

Ellerin , ondan titremiyor Roz-

Kendime gelmeliydim. Yıldız Hanım başta olmak üzere Kaan da dahil hepsini buradan çıkarmalıydım. Abi tayfasının canı cehenneme ama Kaan daha küçüktü. Üstelik Yıldız Hanım'da yaralıydı.

Benim bir şeyler yapmam gerekiyordu.

Önce şu titremelerini durdur Roz , böyle kimseye yardım edemeyiz-

Derin nefes aldım. Elim kalbimin üzerine gitti. Sanki görünmez bir el tüm kuvvetiyle sıkıyordu. Ne oluyordu bana?

Kriz geçirmek üzeresin Roz! Eğer kendine gelmezsen bu zamana kadar canın yana yana aldığın tüm o ölüm eğitimleri boşa gidecek!...Sen , Alin'in boşa ölmesine sebep olacaksın!...Kendine gel Roz-

Kimseye bir şey olmayacaktı. Yemin olsun kendi canım umurumda değildi ama kurşunların ucunda yaralı bir kadın ve genç bir çocuk vardı.

Kaan. O daha çok gençti. 

Bu adamlar kimdi bilmiyorum. Kime çalışıyorlardı , neden gelmişlerdi ve daha da önemlisi kimin için gelmişlerdi. Bütün bu soruların şu anlık bir cevabı yoktu. Ama olacaktı. Eğer kendimi toparlayabilirsem tabi.

Hep topladık , yine toplarız. Bizi yine , biz toplarız Roz-

Önce burada böylece durmayı bırakmalıydım. Böyle kimseye bir faydam olmuyordu.

Silahım.

Nereye koymuştum?

Çantamdaydı. Evden çıkmadan elbise giydiğim için çantama atmıştım.

Gözlerim etrafta çantamı aradı. Önce çantama ulaşmalıydım. Silah seslerine kendimi kapatıp etrafta göz gezdirdim. Hemen biraz ötemde , Gökhan'ın yakının da olduğunu gördüğümde ona seslendim.

''Gökhan! Çantam!''

Gökhan sesimi duyar duymaz bana baktı. Gözleriyle çantanın nerede olduğunu anladığı anda bana doğru attı. Hızla hava da tuttum. Çantamın içine attığım silahımı aldım. Emniyetini açtım. Tam havaya kalkıp ateş edeceğim zamanda kulağımın yanından kurşun geçti. 

Bu ses. Defalarca duyduğum bu ses...

Allah kahretsin ki her şeyi düşünmüşlerdi. Bu şekilde kafamı bile çıkartamazdım ki.

''ROZA !...DİKKAT ET!'' 

Gökhan'dı bağıran. Kendi de ateş altındaydı ama o bir yandan beni korumaya çalışıyordu.

İşte bu yüzden Gökhan'ı kimseye değişmezdim.

''Keskin nişancı!'' dişlerimin arasından öfkeyle mırıldandım. Bir bu eksikti çünkü!

Diğerleri ateş etmesine rağmen onlara değil , bana sıkıyordu. Bu da demek oluyor ki bu adamlar buraya benim için gelmişti. Onların diğerleriyle bir derdi yoktu. Tek dertleri bendim. Beni istiyorlardı.

Neden hiç şaşırmadım acaba Roz?-

Gram korkmazdım. Gerekirse şurada göğüslerdim o kurşunu ama şimdi olmazdı. İçerde olan kimsenin benim yüzümden burnunun bile kanamasına izin veremezdim.

Olmazdı.

Ben bunun vicdan yüküyle baş edemezdim. Üstelik her ne kadar onları yeni bulsam da , onların kanını taşıyordum . Kanını taşıdığım birinin , benim yüzümden canının yanmasına izin vermezdim.

Suçsuzlardı.

Bu adamların canını yakan bendim. Ama Yıldız Hanım'ın kanı akıyordu. Kan demiştim ya size , işte o kan şimdi benim yüzümden akıyordu. Ben kokusundan tiksinirdim eskiden , şimdiyse daha yeni bulduğum ailemden birinin kanını kucaklıyordu bu mekan.

Elbet sorardım bunun hesabını ama önce kurtarmalıydım. Buradaki herkesi.

Gökhan'ın sıkıntılı sesini duydum ama o tarafa bakamadım.

''Seni hedef alıyorlar. Sakın Roza, sakın o kafanı çıkartma yoksa saçını başını yolarım!''

Mahalle kavgasında değiliz Gökhan , elimizde silah tepemizde keskin nişancı var-

Gökhan'ın komik tehdidi ile güldürmedi.

Düşün Roza. Topla kızım şu kafanı artık.

Gökhan sol tarafımdaydı. Peki ya diğerleri neredeydi?

Adamlarımın çoktan ateş açtığını biliyordum. Demirhanlar neredeydi?

Başımı sağa çevirdiğimde gördüğüm görüntüyle durdum. Kendimi toplamıştım ama bu kısa sürdü.

Arda bir başka masanın arkasında ateş edip arkasındakileri koruyordu. Kaan , Yıldız hanımın kanayan koluna bez bastırıyordu. Ağlıyordu ama feryat figan değil. Sessiz sedasız. Yıldız hanımsa , akan kan yüzünden bilinci her an kapanabilir gibiydi. Kötü gözüküyordu.

Çok kan akıyordu. 

Tıpkı Uğur'un evine geldiğim ilk gün onun adamlarından birinin o gün nasıl gömleği kana bulandıysa , bugün de Yıldız Hanım'ın giydiği eflatun elbisesinin sol kolunun olduğu yer kana bulanmıştı.

Uzun zamandır duymamıştım ben bu kokuyu. Uzun zamandır gelmiyordu bu koku burnuma.

En azından güvende Roz , hala yaşıyor-

Şu anlık güvendeydi ama ya kurşun içerdeyse?

Düşün Roz ,düşün. Bu kadına bir şey olursa sadece Demirhanların düşmanlığını kazanmış olmayız. Alin'in kızgınlığını , Roza'nın vicdan azabını da kazanmış oluruz. Düşün-

Hastaneye gitmeliydi. 

Evet hemen hastaneye gitmeliydi. Benim yüzümden ona bir şey olursa ben bu vicdan azabıyla yaşayamazdım. İzin veremezdim. Ona bir şey olmasına izin veremezdim.

Hala kitlenmiş gibi Yıldız hanımın koluna bakarken, Kaan ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana baktı. Hissetmişti onlara baktığımı. Buraya geldiğimden beri ilk defa gözlerimin içine baktı. İlk defa göz göze geldik. Ama o gözlerde gördüğüm şey çok canımı yaktı. Nefretle baktı bana. Dili susuyordu ama gözleri senin yüzünden diye bağırıyordu.

Bakmasın öyle.

Tamam bende kendimi suçluyorum ama o bakmasın öyle.

Daha fazla bakamadım gözlerine. Katlanamadım gözlerinde gördüğüm o ifadeye. Ben zaten kendimi yeterince suçluyordum. Abileri ve belki de babası da beni suçlayacaktı ama Kaan öyle bakmasa , suçlamasa olmaz mıydı?

Yine yok saysaydı mesela beni , yine de olmaz mıydı?

Tamam , biliyorum. Ellerini annesinin kanına boyamışken bu çok zordu. O annesini seviyordu. O annesinin canı kimin yüzünden yanarsa yansın nefret eder , öfke duyardı ama bana öyle bakmasındı.

Ben istememiştim ki böyle olsun. Ben bilememiştim baskın yiyeceğimizi. Bilsem ister miydim Yıldız Hanımın canı yansın. 

Keşke o kurşun bana isabet etseydi de, o bana bakmasaydı öyle.

Hem ben onlardan uzak durmak istemiştim. Bu akşam da bu yüzden buradaydım. Bir aile olamayacağımızı söylemek için. Gerçi artık söylememe gerekte kalmadı. Bizzat şahit oldular.

Benim Alin olmadığımı , Alin'in çoktan öldüğünü kendi gözleriyle bizzat gördüler. Alin'i tanıyorlardı. İşte şimdi de Rozayla tanışıyorlardı.

Kendime gelmeliydim. Bir şeyler planlamalı , Yıldız Hanımı buradan çıkarmalıydım. Ama nasıl? Kapana kısılmıştım.

Keskin nişancı ne zaman hareket etsem ateş ediyordu. Oynuyordu resmen benimle. Sanki bana , seyret diyordu. Sen sadece seyret.

Ateş etmek için tekrar hareketlendiğimde bu sefer tam önüme sıktı. Kesin olarak doğrulamıştım. Bu adamlar her kimse tek hedefleri bendim.

Sıkıntılı nefesler arasından hala çatışan Gökhan'a seslendim.

''Gökhan!?''

Sesimle anında başı bana döndü. O rahatlıkla ateş ediyor, birilerini indiriyordu. Ama yetersizdi. Çok kalabalıklardı.

''Bizimkileri aradın mı? Neden hala yardım gelmedi?''

''Aradım , önlerini kesmişler. Orayı temizlemeden buraya gelemezler. Her kimse bunu çoktan planlamış. Anlayacağın kapana kısıldık.''

''Allah Kahretsin!'' ellerimi sertçe yere vurdum.

Gökhan tekrar ateş etmeye devam ederken birden durdu. İleriye baktı. Her kimi gördüyse Öfkeyle dişlerinin arasından mırıldandı.

''Kara!''

Kara mı?!

Kara, daha arabada gelirken konuştuğumuz , babasını içeriye tıktırdığım Yusuf'un oğluydu. Tam bir belaydı. Babasından bile. Aynı zamanda da zeki bir adamdı. O kadar zekiydi ki görüldüğü gibi her şeyi en ince ayrıntısına kadar planlamıştı.

Ve planı tıkır tıkır işliyordu.

Oynuyordu benimle. İntikam alıyordu aklı sıra. Babasını tüm Türkiye'ye rezil etmemin , insan içine çıkamayacak hale getirmemin intikamını alıyordu.

Ama bende düşmanlarımın zeki olanını severdim. Kolay düşman bana göre değildi. Ha! Tabi birde mert olanını , bunun gibi suçsuz bir kadına silah sıkanını değil!

Onca suç işle , yetmezmiş gibi birde vatan hainliği yap , örgüte destek ver. Sanki biz mi dedik babasına Roz?...Bu adamı patlatalım. Sandalyeye oturtalım. Altına da bomba bağlayalım. Sonrası Bom! Kemiklerini bile bulamasınlar-

Biz Gökhan'la yan yanayken, diğerleri farklı masaların arkalarındalardı. Aras ve Karan'ın konuşmaları çok fazla bağırdıkları için duyuluyordu. Yan yana değillerdi muhtemelen. Ben kafamı bile çıkartamadığım için sadece sesleri duyuyordum.

''Her an artıyor şerefsizler!'' bunu diyen Karandı.

''Abi, adamlar nerede kaldı?! Sıkışıp kaldık burada!'' bunu diyen de tabi ki bizim doktor civandı. Aras.

Demek ki onların adamlarının da önü kesildi.

''Bilmiyorum!....Kaan!?...Annem nasıl?!''

Yıldız Hanım.

Ben buradan nasıl çıkacağımı düşünmekten az kalsın onu unutuyordum.

''Abi her an bilinci kapanabilir , çıkartmalıyız onu buradan!''

Bende biliyordum bunu ama bir şey yapamıyordum. Düşün Roza , düşün. Kara'nın eğlenen sesini duydum. Eğleniyordu piç.

Elbet bizde onunla eğleniriz Roz-

''Bir küçücük dişi aslancık varmış. Kırlarda koşar oynarmış. Haddi olmayan işlere bulaşırmış. Babası onu çok çok severmiş. Arkasını kollayan babasından uzaklaşınca da tak diye avlanırmış. ''

Bana söylüyordu adi herif. Keyifli kahkahası mekanı doldurdu. Oda çatışıyor olmalıydı.

''Ne o Roza Alkın , kendini avcı zannederken av mı oldun? Ava giderken avlandın mı?''

Görecekti. Yemin ederim kim av , kim avcı görecekti!

Sesi de çok kötü , kulaklarım kanadı. Bak mesela bunu Karancığım söylese daha güzel söylerdi. Adam da bir ses tonu var-

''Eee , bizim dişi aslancık nerede? Ah! başını bile çıkartamıyor mu saklandığı yerden, ne kadarda kötü?!...Halbuki haddi olmayan işlere burnunu sokarken hiç korkmuyordu , saklanmıyordu. Şimdiyse ufacık bir metal parçası beynine saplanacak diye saklanıyor musun Roza?!''

O ufacık metal parçası senin münasip bir yerlerine saplanacak. Bekle sen!-

Ben ondan korktuğum için saklanmıyordum. Ölmemin sırası olmadığı için olduğum yerden kıpırdamıyordum. Bu geri zekalı da ondan korktuğumu düşünüyordu. Ben ,  Uğur'dan korkmuyorum sen kimsin?

''Roza Alkın!?...Seni koruyacak babacığında yok etrafta neredesin , Alkın kızı?! ''

Geri zekalı.

Beni kendiyle karıştırıyor olmalı çünkü ben asla Uğur'un arkasına saklanan biri olmamıştım. Aksine çoğu zaman Uğur benim arkama saklanır , kendisi geride kalırdı.

Ben ona cevap vermek yerine bir çıkar yol ararken , Gökhan aynı onun gibi eğlenerek , hatta sanki hiç çatışmanın içinde bile değilmiş gibi konuştu.

''O dişi aslancık , senin belan olacak biliyorsun dimi Kara?! Seni babanın yanına değil, bu dünyadan gönderecek biliyorsun değil mi it herif?''

Konuş Gökhan Bebeğim-

Kara kahkaha attı.

Gül sen gül.

''Gökhan , sen sahibin izin vermeden konuşabilir miydin ya?...Bak şaşırdım doğrusu! Sahi görüşmeyeli ne kadar oldu ?''

Gökhan öfkeyle , saklandığı yerden aniden çıktı. Hiç es vermeden ardı ardına sıkmaya başladığında aynı zamanda onun gibi kahkaha attı.

Salon Beyefendiliğinden , kötü adamlığa mı? Severiz.

''Ben sen miyim Kara , birilerinin eteklerini öpeyim. Sahi babanı içeri tıkmak yaramış sana baksana patronculuk oynamaya başlamışsın. Bir ara az insanlık yap da teşekkür et şerefsiz. Sayemizde at koşturuyorsun...Gerçi oda bu geceye kadardı. Muhtemelen seni döve döve geberteceğim için bir daha böyle bir şansın olmayacak!''

Gökhancığım acımıyor Roz-

Gökhan'ın sözleri Kara'yı sinirlendirdi. Öfkeden ses telleri patlarcasına bağırmaya başladı.

''Göreceksin!...Göreceksiniz siz at koşturmayı da , teşekkürü de! Ben size nasıl patronculuk oynandığını göstereceğim! Bugün buradan Alkınların kızını , Roza Alkın'ı almadan çıkmayacağım lan , o zaman göreceksiniz! Babama yaptıklarının hesabını verecek o kaltak bana!''

Kaltak?

Bana?

Peki.

''Kes lan o sesini! Yemin olsun bir daha o kelimeyi kullan, o ağzını bir daha kullanamayacak hale gelirsin!'' Bunu söyleyen Adnan Beydi. Sesini duymasam burada olduğunu unutacaktım.

Bizi savundu. Duydun mu Roz-

Kendince beni alarak kendi soyadını düştüğü durumdan çıkartabileceğini sanıyordu. Yanılıyordu. Beni buradan ben istemeden alamazdı.

Kara'nın söylediklerinden sonra bir kaç dakikalık sessizlik oldu. Karşı taraf ateş etse de bizden kimse ateş etmedi. Demirhanlar , onları ateş hattına atanın ben olduğumu anladılar. Dinlemeyeceklerdi. O adamı neden içeri tıktırdığımı belki öğreneceklerdi ama şuan neden olduğunu bilmiyorlardı. Belki de suçsuz yere yaptığımı sanacaklardı.

Sanabilirlerdi. Ben neyi , neden yaptığımı biliyordum. Bu yeterdi.

 Ama muhtemelen nefret edeceklerdi benden. Artık nefretlerinin altını doldurabilecek bir nedenleri vardı. Annelerinin canının yanmasının tüm sorumlusu beni tutacaklardı. Zaten beni istemeyen Demirhanlar , şu saatten sonra belki de bana düşman olacaklardı.

Sorun değildi. İlk kez birileri benden nefret etmiyordu yada düşman ilan etmiyordu sonuçta.

Aslına bakarsan kan bağımız olan birisi , ilk defa ediyor Roz-

Daha öncede demiştim. Onlar karşılarında hala tanıdıkları kız çocuğu var sanıyorlardı. Belki biraz makyaj , güzel kıyafetler , korumalar , çokça para ve güçlü bir soyad. Bunlar beni ne yapıyordu onlara göre bilmiyorum. Belki hala ilk gün ki kadar temiz. Hayır, yanılıyorlardı. Kirliydim ben. Çok kirli.

Sormayacaklar bile belki de neden yaptın diye?

Bizi neden böyle bir belaya bulaştırdın diye?

Sorun değildi.

Aslında sorundu Roz-

Ben alışıktım zaten sevilmemeye ama düşmanda olmasalardı iyi olurdu. Çünkü zaten yeterince düşmanım vardı.

Boğazımı temizledim. Biraz daha susarsam bu geri zekalı ondan gerçekten de korktuğumu sanacaktı. Ellerim hala sımsıkı silahımı tutarken tüm öfkeyle bağırdım.

''Sen ne zaman adam oldun da hesap sormaya başladın Kara! Hayır , en son hatırladığım kadarıyla baban sana güvenip , koltuğunu bile bırakmıyordu da!'' söylediklerimle Gökhan büyük bir kahkaha attı.

''Göreceksin Roza Alkın!...Göreceksin! Hatta görmeye bile başlıyorsun!''

''Gördüğüm tek şey , babanın sana o koltuğu vermemekle ne kadar iyi yaptığı!''

Son sözlerim bunlar oldu. Ne kadar öfkelendiği silahların daha hızlı ateş etmesiyle anladım. Arada da keskin nişancı yakınıma uyarı atışı yapıyordu. Çıkar yol ararken Aras'ın sesini duydum.

''Anne!?..Kaan bilinci açık mı?!'' diye sordu. Sesinden ne kadar endişelendiği belli oluyordu. Yerinden bile kıpırdayamıyordu. Yoksa çoktan annesinin yanına gitmiş , müdahale ediyor olurdu.

''D-Değil abi!'' 

Sesi mi titredi onun!?

Yapma , yapma Roz-

''Eee , Alkın kızı teslim oluyor musun yoksa ben burada canlı tek insan bile bırakmayayım mı? Üstelik mekanda çocukta varmış.'' alayla güldü.

Kaan. 

O olmazdı. 

Ona dokunmaya bile cüret etmemeliydi. Ama yapardı. Allah kahretsin ki yapardı. Benim yüzümden buradaki herkesin canını acımadan yakardı.

İzin vermezdim. Özellikle Kaan'a bir şey yapmasına izin vermezdim.

Ne olurdu tek olduğum bir an saldırsaydı. Yüklemeseydi bu yükü omuzlarıma. Sevmiyorlardı beni zaten, belki sadece Adnan Bey ve Yıldız Hanım. Şu olanlardan sonra onlarında hakkımda neler düşündüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bizim bir suçumuz yok Roz-

Düşünüyordum. Hızlı olmalıydım. Vakit kazanmalıydım. Oyalamalıydım. Bir şeyleri çoktan planlamıştım ama zamana ihtiyacım vardı. Çantamı tekrar elime aldığımda planımın ilk adımı için , gerekli kişiye mesaj attım.

Mesajımı hemen görür , gelirdi. Bir mesajımla gelirdi gelmesine ama zamana ihtiyacım vardı. O gelene kadar hem Yıldız Hanımı buradan biran önce çıkarmalı , hem de kimsenin kılına bile zarar gelmemesini sağlamalıydım.

Başımı Kaan ve Yıldız Hanım'ın tarafına çevirdiğimde tekrar Kaan'la göz göze geldik , bana bakıyordu. Gözlerindeki öfke, suçlama aynıydı. Gözleri 'Her şey senin yüzünden , şimdi nasıl bu işe bulaştıysan aynı öyle çıkar bizi' diyordu.

Çıkaracaktım.

''Cevap alamadım?''

''Ateşi kes Kara! Nereye istersen ,tamam. Gelicem seninle!''

İşte o an Demirhanlar ve Gökhan aynı anda bağırdı.

''Hayır!''

Gökhan neyse de onlar neden bağırmıştı ki? Çıkartacaktım işte onları.

Karaysa keyifle kahkaha attı. Galibiyetini kutluyordu. O an tüm silah sesleri durdu. Zaten içerdeki adamlarım ölmüştü. Tek çatışan Demirhanlar ve Gökhan'dı. Ben tek bir kurşun bile sıkamamıştım.

Yanımdaki Gökhan kolumu tuttu. Kararan gözlerle , gitmene izin vermem diyordu.

''Bırak,'' sessizce söyledim. Kimse duymasın istedim.

''Olmaz, gidemezsin bu şerefsizle! ''

''Mecburum.''

''Değilsin , buluruz bir yol,''

''Bırak Gökhan!''

Kolumu hışımla kurtardım elinden. Ayağa kalktım. Çatışma durduğu için keskin nişancıda ateş etmiyordu. Gözlerimi etrafta gezdirdiğimde herkes bir yerlere dağılmıştı. Hepsinin yüzünü tek tek izledim. Çok öfkelilerdi. Bir başka masanın yanında gözlerinde diğerlerin aksine bana yalvaran bakışlarla bakan Adnan Bey'i gördüm.

'Gitme!' diyordu. Hayır konuşmuyordu. Gözleriyle konuşuyordu. Benden nefret eder sanmıştım ama o olayın sıcağıyla daha ne olduğunun farkında değildi muhtemelen.

Yoksa karısına isabet eden kurşuna , bizim sebep olduğumuzu bile bile hala böyle bakmazdı Roz-

Aras hızla saklandığı yerden çıkıp annesine koştu. Yarasına bakıyor olmalıydı. Ben o tarafa bakamadım. Yüzüm yoktu.

''Ben sözüme sadık bir adamım Roza, sıra sende-'' sözünü kestim.

''Yıldız Hanım'ı buradan çıkarmalarına izin ver ! Kadın yaralı. Bırak gitsin!'' Dedim.

Genişçe gülümsedi.

''Okey , sen nasıl istersen güzelim.''

Yavşak.

Başımı çevirip Kaan'a baktım. Ne yapacağını bilemiyor gibiydi. Ellerine baktım. Annesinin kanıydı. Acaba oda benim gibi , yani eski ben gibi tiksiniyor muydu o kokudan?

Daha gençti. Çok genç. Benim yüzümden elleri annesinin kanıyla kaplıydı. Ondan bakışlarımı aldım. Çaresizce etrafına bakan Adnan Bey'e döndüm.

''Adnan Bey!? Eşinizi çıkartın buradan!'' tam bir şey diyeceği sırada ''Bilinci kapandı, çok kan kaybediyor. Çıkarın onu buradan!'' dedim.

Aras'ta beni destekledi. Yarasını sıkıca bastırırken ''Baba! Zaman yok , yarası mikrop kapmadan götür onu buradan. Daha fazla kan kaybetmemeli!'' dedi.

Aras'ın cümlesi biter bitmez Arda ''Evet baba götür annemi , bu kız için çok bile acı çekti!'' dedi.

Bu kız.

Haklı.

Benim için çok bileydi çektiği acı. Değmezdi.

Özür dilerim. Yemin ederim elimden daha fazlası gelmedi.

Adnan Bey büyük adımlarla gelip eşini kucağına aldı. Koşarak çıkarttı onu harabeye dönmüş mekandan. Arkasından da Kaan çıktı. Aras'ta gider sandım ama o kaldı.

Güzel şimdi daha rahattım. Güvende olması gerekenler çoktan gitmişti. İçeride abi tayfası , Gökhan , ben , Kara ve Kara'nın adamları kaldı. Şimdi de planın ikinci kısmı , ne olursa olsun zaman kazanmalıydım.

Yüzündeki piç sırıtmasıysa hala oradaydı. Kazandığını sanıyordu. Beni alacak , yerlerde olan adını tekrar yükseltecekti. Kim bilir o şeytan aklından neler geçiyordu.

''Ben sözümü tuttum. Sıra sende Alkın kızı!'' bunu demesiyle Gökhan ona silah çekti. Bir dakika, sadece o değil abi tayfası da silahlarını çekti.

Ne oluyor LAN?!

''Oyunbozanlık mı yapacaksınız peki,'' demesiyle hemen önüme bir kurşun geldi. Anlaşılan gerçekten beni almadan durmayacaktı. O zaman ona istediğini vermeliydim.

İfadesiz bir sesle ''İndirin silahlarınızı!'' dedim. Sesimden ne hissettiğim anlaşılmıyordu.

Gökhan dişlerinin arasından öfkeyle mırıldandı.

''Kafayı mı yedin sen Roza?!''

Arda'da alayla söylendi. ''Ne o şimdide kendini feda ederek , kahramanı mı oynayacaksın?''

Şu çocuk sussa olmaz mı?

Dediklerini takmadım. ''İndirin silahlarınızı dedim!'' Abi tayfası anında indirirken , Gökhan gözlerimin içine baktı daha sonra çaresizlikle silahını indirdi.

Kendim içinde istemiyordum bunu, o keskin nişancı onları da hedef alabilirdi. Bugün burada benim yüzümden bir kişinin daha kanı akmayacaktı. İzin vermeyecektim.

Olduğum yerden hareketlendiğim sırada Kara ''Silahı atalım lütfen,'' dedi. Oynuyordu benimle pislik.

Silahımı yere attığımda yüzündeki gülümseme daha da büyüdü.

''Güzel bak öğreniyorsun!''

Ben öğreteceğim sana bekle sen!

Ben ona doğru yürürken oda bana doğru geldi. Gözlerimiz birbirindeyken , tam önüme geldiğinde çevik bir hareketle sırtımı göğsüme dayadı. Elindeki silahıysa alnıma.

Hareketliliği fark eden bizimkiler tekrar silah çektiler.

''Atın silahlarınızı , beynini patlarım bu sürtüğün!''

Bana?

Sürtük?

Peki.

Dünya yansa umurunda değilmiş gibi olan şu ifadeyi yüzünden siler misin? Rehin alındık biz! Hayır , senin beynini patlatsalar , otomatik olarak benimki de patlayacak! Lütfen!-

''O kelimeyi sana yediririm lan ben?!'' bunu Karan demişti. Yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu. Bana edilen o kelime , onun canını sıktı. Belki de karşısında kim olursa olsun bu tepkiyi verirdi bilmiyorum.

Kara büyük bir kahkaha attı.

''Hayırdır sana ne oluyor Karan Demirhan? Sen kim oluyorsun....Sevgilisi mi yoksa?''

Demek ki hala Demirhanların kızı olduğum bilinmiyordu. Bu iyiydi.

''Kes lan piç!''

''Ovv! Sen baya sinirlendin.'' göz kırptığına da eminim.

''Bırak kızı! Hem Alkınları , hem Demirhanları karşına mı alacaksın?!'' bunu diyen Arastı. Gözlerim yaşardı. Doktor Civan beni savundu.

Mesela bizim beynimizi patlatırsa , bu doktor civan bize ilk müdahaleyi yapar mı yoksa arkasına bakmadan çeker gider mi?...Bunlar göreve başlarken yemin falan etmiyorlar mı?-

''Sizi neden alayım ki? Siz nesi oluyorsunuz?!''

''Avukatı amına koyayım sana ne?!'' bunu da Arda demişti.

Küfür etti.

Günah.

''Hiçbir şeyim olmuyorlar. Ama annelerine kurşun sıktın geri zekalı. Bunu da ben mi söyleyeyim. Bu adamlar seni sence bırakırlar mı? Hayır, yerlerinde ben olsam seni tek kurşunla öldürmezdim.'' sanki rehin alınan ben değilmişim gibi rahattım.

''Ahh! Evet , onun için üzgünüm ama o tamamen annenizin aptallığıydı. Silahı fark edip önüne atladı.'' sesi yalandan üzgün çıkıyordu.

Bir dakika!

Önüme mi atladı?

Hass-

''Lan yok bunu benim elimden kimse alamayacak!'' diyen Arda'nın kolunu Kerem tutarak durdurdu.

''Bir eline düşeyim de bakarız orasına,'' dediğinde omuz silkerek itiraz ettim. Ama hala sakindim.

''Yo , sen benimsin. Kimseye bırakmam valla. Daha benim oturduğum masada ki bir kadına, özellikle de suçsuz bir kadına kurşun sıkmanın hesabını soracağım sana.'' dedim.

''Hem az da diğer elinle tut şu silahı , böyle belim ağrıdı!''

Herkes dehşet içinde bana bakarken, ben adeta kumsalda güneşleniyormuşum gibi rahattım.

Götümüzde patlamasa bali-

Kara kahkaha attı.

''Ah bebeğim! Rehin olan , başına silah dayanan hani sensin ya? Nasıl olacakmış o?''

Kara , keyfi git gide daha da yerine gelirken kolumu biraz daha büktü.  Canım yandı ama belli etmedim. Onun yerine yüz ifademi bozmadan dişlerimi birbirine geçirdim.

Sonra bir şey oldu.

Kara hala bir şeyler zırvalarken kırık cam parçalarına yansıyan ışık gözümü aldı. Bu , bir işaretti. 

Gelmişti.

Bana buradayım , geldim diyordu.

Bu sefer kahkaha atan bendim. Evet bu akşam ki ikinci kahkahamı atmıştım . Uzun zaman sonra belki de ilkti. Aras kadar olmasa da bu adam da komikti.

''Nasıl olacak ,''

Derin bir nefes aldım. ''Bir düşünelim. Nasıl olacak acaba?'' Gözlerimi karşıdakilerde gezdirdim. Hepsinin gözünde aynı ifade vardı. Beni ona vermek istemiyorlardı. Gökhan hariç diğerleri kim olursa olsun istemezlerdi. Bana özel değildi. Aynı zaman da hepsi de bir şeylerin ters gittiğinin farkındalardı. 

En son Gökhan'ın mavi gözlerine baktım. Biran olsun gözlerimi kırpmadım. Kaşımı ağırca , fark edilmeyecek şekilde havaya kaldırdım. O zaman işte yüzündeki çaresizlik dağıldı. Anladı. Bir planım olduğunu anladı.

''Sana benden ufak bir ders Kara , asla tam emin olmadan galibiyetini kutlama derim. Sonra karşıdan kazanan olarak değil , bir aptal olarak gözükürsün.'' görmesem de kaşlarını çattığına eminim.

''O ne demek?!'' sesinde gerginlikle, dediklerimi anlamaya çalışan bir ifade vardı.

''Şu demek Kara , sonun babanın yanı olmayacak. Seni o kadar kolay bırakmayacağım demek. Ve asıl şu demek-'' dememle birlikte birden fazla kırmızı ışık içeri vurdu. Hayır bize değil. Kara'nın adamlarına.  Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı. Saniyeler içinde kimse ne olduğunu bile anlamadan hepsinin leşi tek tek yere düştü. En son tek bir ışık tam Kara'nın anlının ortasına düştü.

Yine tam zamanında yetişmişti. 

Gökhan ve Demirhanlar , şaşkınlıkla etraflarına baktılar. Evet , belki bir planım olduğunu tahmin ediyorlardı ama böyle bir şey hiçbirinin aklına gelmemişti.

''LAN NE OLUYOR?!'' Kara'nın çaresiz sesi kulaklarıma ulaştığında keyiften dört köşe olmuştum.

Hayrola , sen şaşırdın sanki bi-

''Sürpriz!'' diye şakıdım. Aynı hızla da kafamı geriye doğru attım. Kafam , burnuna geldiği için acıyla bağırdı. O dengesini kaybederken ben elindeki silahı aldığım gibi sol koluna sıktım. Tıpkı Yıldız Hanım vurulduğu yerden vurdum onu.

Demiştim. 

Ben verdiğim sözü tutardım. Tutamayacağım sözü vermeyi tercih etmezdim. İşte şimdi Yıldız Hanım'ın canı ne kadar yandıysa karşımdaki adamın da canı tıpkı öyle yanıyordu.

Bu daha hiçbir şeydi. Ona yapacaklarım bu kadarla sınırlı değildi. Madem mekana adım attığından beri Uğur'un kızı , Alkınların kızını görmek istiyordu. Onu almak istiyordu. Tamam. Ona Uğur'un yetiştirdiği canavarı gösterecektim. Ama gördüklerine pek memnun olmayacaktı. Çünkü genel de onu görenler pek memnun olmazdı.

Yavaşça ona adımlayıp üzerine doğru eğildim. Sesim ölüm kokuyordu. Sesim acı kokuyordu. Sesim Kara'nın bu hayattaki cehenneminin başladığını bağırıyordu.

''Cahil cesaretiyle bana bir tuzak kuruyorsan arkanı koruyacaktın Kara. Belli ki unutmuşsunuz. Belli ki ben size kendimi iyi tanıtamamışım. Halbuki size defalarca kim olduğumu anlatmama rağmen hala anlayamadıysanız , tekrar anlatmaktan hiç çekinmem.'' Başımı hafifçe omzuma doğru yatırdım. Dudaklarım yukarıya kıvrıldı. Ama bu keyifli bir tebessüm hiç değildi. Bu , buram buram ölüm kokan bir tebessümdü.

Dışardan nasıl gözüküyordum?

Tam bir psikopat gibi?

Evet , Uğur'un yarattığı canavar tamda böyle biriydi işte!

Şimdi arkamdaki Demirhanlarda dahil herkes buna şahit oluyordu. Ben içimdeki canavarı ne kadar bastırmaya çalışsam da , benimde bir sınırım vardı. Ve o sınır Yıldız Hanım vurulduğu anda çoktan zedelenmişti zaten ama can alıcı nokta beni Kaan'la tehdit etmesiydi. Canavarımı , saklandığım yerde ki kilit açıldı. O dışarı çıktıysa , bundan sonra onu ben bile durduramazdım.

''İşte senin cehennem hayatın şimdi başlıyor Kara. Demek sürtük , kaltak öyle mi?!'' Boğazlarım patlarcasına bağırmıştım.  Yakasından tuttuğum gibi suratına kafamı geçirdim.

''Kadınlara bu damgaları yapıştırmak çok kolay dimi lan sizin için!''

Silahın ucunu yarasına bastırdım. Bu onun acı içinde bağırmasını sağladı. O bağırdıkça daha da fazla bastırdım. Benden kurtulmaya çalışırken bir yumruk daha attım.

''Seni kim alacak benim elimden. Söyle seni bu saatten sonra kim alabilir benim elimden!Ölmek isteyeceksin , ölmek isteyeceksin ama ona bile izin vermeyeceğim! Seni o çok istediğin Uğur Alkın'ın kızı ile tanıştıracağım. Ama onunla tanıştığına memnun olacağını pek sanmıyorum!...Merhaba de! Bundan sonra ki yeni hayatına , düzeltiyorum bundan sonraki cehennem hayatına merhaba de Kara!''

Yumruk yaptığım elini hızla yüzüne geçirdim. Kara acıyla yere düştüğünde Gökhan hızla yanıma geldi. Kara'nın yüzüne yumruğu geçirdi. Ardı ardına vurdu. Bu kadar yeterliydi. Kolunu tutup , Kara'nın üzerinden aldım. 

Elimde hala Kara'nın silahı vardı. Sımsıkı tutuyordum. Silahı elimde döndürdükten sonra kabzasını aynı hızla yüzünün ortasın geçirdim.

Acıdan bağırdı. Yüzü kandan gözükmüyordu. Hak ettiği tam olarak buydu! Bayılmakla , ayık kalmak arasındaki o ince çizgideydi.

Ardı ardına içeri gelen adamlarıma bakarak konuştum. Biz burayı halledene kadar onlarda önlerini kesenleri temizlemiş olmalılardı.

''Alın bunu , yaralarına bakın. Mekana götürün. Tek bir çizik bile kalmayıncaya kadar tedavi edin.'' adamlarımdan ikisi dediğimi yaparken Furkan , önüme gelip ceketini düğmelerini ilikledi.

''Babanızın haberi olmak üzeredir Roza Hanım . Bu konuda bir emriniz var mı?'' Haklıydı. Bu Uğur'un kulağına giderdi.

''Hayır. Engelleyin. Bu akşam olanları ne kadar geç öğrenirse o kadar iyi.'' Bu işe bulaştığımı öğrenirse dünyayı dar ederdi bana. Hiç hoşuna gitmezdi. Bunca derdimin içinde birde bu çıkmıştı. Söylediklerimle başını sallayıp yanımdan ayrıldı.

Biri beni hızla kolumdan tutup , kendine çekti. Sımsıkı sarıldı. Kokusundan tanıdım Gökhan'dı bu. Hep Gökhan olmuştu.

''Geri zekalı aklım çıktı. Sana bir şey olacak diye aklım çıktı?!....Bok mu vardı , madem bir planın var kaş göz yapsana!?''

Hem azarlıyor , hem sarılıyordu. Dudaklarım kıvrıldı. Bende ona kollarımı sardım. Birinin sarılmasına ihtiyacım vardı. Belli etmesem de çok gerilmiştim. Üstelik daha bir şey bitmemişti. Yıldız Hanım'ın durumunu öğrenmeliydim. Sonra birde abiler vardı tabi.

''Aynen , istersen megafonla da bağırsaydım. Hiç belli olmazdı?'' çocuk gibi omuz silkti.

''Fena fikir değilmiş.''

Ayrıldığımız an harabe olmuş restoranda bir alkış sesi duyuldu. Kim olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. Arda.

Kara'nın eline düşsek daha iyiydi Roz-

''Valla bravo!...Sen neymişsin ya Uğur'un Kızı. Güzel şovdu. Ne de olsa babasının kızı.'' Yapay bir şaşkınlıkla bakıyordu bana. Sonra yüzündeki ifadeyi sildi. Ciddileşti.

''Ya daha ilk dakikan bela oldun be bize. Söylesene lanetli falan mısın sen? ne zaman ailemize girsen canımız yanıyor? Ne istiyorsun kızım sen bizden , ne istiyorsun kızım sen annemden , bu kadının senin yüzünden daha ne kadar canı yanacak?!''

Buraya geldiğinden beri Arda'nın dediği tüm o saçma sözlere verecek bir cevabım vardı ama bunlara yoktu. Çünkü biliyordum , haklıydı. Ben onların canını yakmak haricinde bir işe yaramazdım. 

Doğruydu. 

Lanetliydim. 

Yoksa her şey beni bulmazdı. Bu kadar pisliğin içinde yüzmezdim.

Öfkeliydi. Hatta o kadar öfkeliydi ki gözlerinin içi kızarmıştı. Ama benim onlarla bir derdim yoktu. Bu gece yaşananlara onlar kadar bende hazırlıksızdım. Elimden geleni yapmıştım. Bu kadar oluyordu işte!

Buydum ben! 

Benim hayatım buydu!

Kimseyi zorla bu hayata dahil etmiyordum. Aksine bu akşam da sırf bunun için buradaydım. Planladığım gibi gitmemişti hiçbir şey ama en azından artık kendi istekleriyle uzak dururlardı.

Benden nefret etmekte haklıydı. Tıpkı lanetli olduğumu söylerken haklı olması gibi.

Fark etti mi bilmiyorum ama bir adım geriledim. Ağır geldi. Birinin , hayır! her hangi birinin değil , onlardan birinin bunları yüzüme vurması çok ağır geldi. Kırılmaya , kızmaya , üzülmeye veya adı her neyse işte hakkım yoktu. 

Biliyorum. 

Ama ağır geldi. 

Çok ağır geldi.

Hem ben annesine bir şey olsun istememiştim. Anlasaydım o kurşunun ona gelmesine izin verir miydim?

Aras , Arda'nın kolundan tuttu. Onu buradan götürmek için. Biliyorum daha içinden akıtmak istediği çok zehir vardı. Üniversitede ki hocamın da dediği gibi. Dil zehirliydi. Akıtsındı. Alışkındım.

''Hadi Arda ,'' Arda, abisinin koldan kurtulup bana doğru geldi. Gökhan anında önüme geçmek için hareket ettiğinde izin vermedim.

Bu lafları hak etmiştim. Ben onu anlayamazdım. Benim annem olmamıştı hiç. Annesi için canının ne kadar yandığını bilemezdim.

Ama istememiştim böyle olsun , gerçekten.

''Bu cici kız numaralarını başından beri yememiştim. Uğur gibi birinden öyle cici bir kız beklenmezdi zaten. Gerçek yüzünü bu kadar çabuk görmeyi beklemiyordum. Şaşırtmadın. Alkınlardan tam böyle bir kız beklenirdi.'' baştan aşağıya süzdü. ''Sakın! Sakın çevremizde görmeyeyim seni! Nereye aitsen orada kal.'' dedikten sona omzuma sertçe çarpıp gitti.

Ben bir yere ait miydim ki?

Değildim.

Yıllarca hiçbir yere tam olarak ait olamamıştım.

Onun arkasından Arasta adımladı. Bir şey demedi ama dese daha az canımı yakardı. Bu kadarını hak etmiyordum. O bakışı, annesine kurşun sıkan adama atsa daha doğru olmaz mıydı?

 Ben o bakışı hak edecek kadar ne yaptım ki?

Bakışlarında tek bir şey vardı. İğrenme.

Ben iğrenilecek kadar ne yaptım?

Uğur'un kızı , Alkın kızı olduğum için miydi?

Ben mi istemiştim peki?

Geriye dönüp baksa , yaşadıklarımı görse, kendi seçimlerimi yaşamadığımı görürdü aslında. Ben böyle büyütülmüştüm. Kendi doğrularını , bana aşılamaya çalışmışlardı. Ona rağmen kendi bildiğimi okumuştum. Sandıkları kişi değildim. Ama bunu onlara anlatmaya uğraşmayacaktım. Çünkü yine kendi doğrularını kabul edeceklerdi.

Tamam benden nefret edebilirlerdi. Kardeşi olarak kabul etmeyebilirlerdi. Arda'nın söylediği şeylere hepsi inanabilirdi. Ama iğrenme , o başkaydı. Onu hak etmiyordum.

O kadar iğrenç miyim ki ben?

Aras'ta kardeşinin arkasından gittiğinde içerde sadece Demirhanlardan Kerem ve Karan kaldı. İkisinin de bakışları bendeydi. Bense tüm ifadesizliğimle bakıyordum onlara. İçimde onlarca çatışma yaşanırken hiç birini yüzüme yansıtmıyordum. Çünkü bu benim en iyi yaptığım şey buydu.

İçin kan ağlasa da , kan kussan da bunu karşındakine hissettirme. Yoksa bir tekme de ondan yersin.

''Babam,'' diye başladı konuşmaya Karan. Bakışları ifadesizdi ama sanki her keslimesin de kalbime bir bıçak saplıyor gibiydi.

''...kardeşinizi buldum dediğinde önce şaşırdık , sonra sevindik. İlk sorumuz 'Nerede?' oldu. Nerede baba kardeşimiz , dedik. Babamın an be an düşen suratını hatırlıyorum. Uğur Alkın'ın yanında , dedi. Uğur'un kızının, sen olduğunu söyledi. Seksen milyon insan içinde , bizim kardeşimiz onun kızı çıktı. Bunca zaman davetlerde , magazinde göz aşinalığımız olan kızın , kayıp kız kardeşimiz olduğunu söyledi. İşte o an hepimizin sevinci uçtu, gitti. Neden biliyor musun?'' cevap beklemiyordu. Bende cevap verecek halde değildim zaten.

Devam etmesin Roz , biz anladık anlayacağımızı-

''Çünkü Uğur gibi bir adamın büyüttüğü kızdan , bize kardeş olmazdı. Onun doğrularıyla büyümüş biri , bize uymazdı. Babam , annem hala anlamadı ama bu akşam biz daha iyi anladık. Keza şu son bir saattir onlarlar da bu düşüncelerimizin doğru olduğunu bir kez daha kanıtladı. Tam Uğur gibi biri olmuşsun. Sen tam bir Alkın olmuşsun. O yüzden kardeşlerimde dahil ailemizden uzak dur Uğur'un kızı , senden bize kardeş , bizden sana abi olmaz. Belanı bizden , ailemizden uzak tut. Sen asla bir Demirhan olamazsın!'' son sözlerinde beni baştan aşağıya süzdü. Sanki kendi içinde söylediklerini tasdik ediyordu.

Tamam. Bende istemiyordum zaten.

Neden kalbim acıyor o zaman?

Ne Arda'nın dedikleri , ne Aras'ın o surat ifadesi hiç biri bu konuşma kadar yakmadı canımı. Elimi kalbime götürüp , sıkıca tutmamak için zor tuttum kendimi.

Bu kadarını hak etmemiştim. 

Bu sözleri hak etmemiştim. 

İstemiyorlar mı? Tamam olmazdım artık hayatlarında. Ama olur ya hayat işte af dilerlerse de asla affedemezdim. Çünkü bu sözler Roza'nın değil , Alin'in kalbine saplandı.

Hak edilmeyen bu sözleri Abisi , Alin'e söyledi. Allah kahretsin ki! Hiçbiri bir bok bilmiyordu! 

Hakkımda hiçbir şey bilmeyip , sadece gördüğü şeyleri yorumlamaları onların bileceği işti. Ama ben zihinlerinde beliren kadın değildim. Beni Uğur büyütmüş olabilirdi. Ama ben Rozaydım. Sadece Roza.

Son sözleri de bunlar oldu zaten oda diğer ikisi gibi arkasına bile bakmadan çekti , gitti.

Gözlerim Kerem'i bulduğunda yüzünde samimiyetsiz bir gülüş vardı. O hiç konuşmamıştı. Oda aynı Karan gibi ifadesiz bakıyordu.

''Güzel şovdu. Ama muhtemelen abin, adamın burnunu kırdı. Sende silahın kabzasıyla yüzünü dağıttın. Kolay toplanamaz. Artık sorgunu sonraya bırakacaksın. ''dedi , umursamazca. Bir kaç adım atıp durdu. Yüzünde ki samimiyetsiz gülüş silindi. Yerine herhangi birine bakarmış gibi baktı. Öyle konuştu.

''Memnun olmadım.'' ilk önce ne dediğini anlamadım. Sonra hatırladım. İsmini söyledikten sonra memnun olup olmayacağıma sonra karar vereceğim demişti.

''Seninle tanıştığıma memnun olmadım , Roza Alkın.''

Bir kişi daha benimle tanıştığı için hiç memnun değildi. Sorun değildi. Memnun olmasa da en azından abileri veya kardeşi gibi ağır sözler söylememişti. Yada iğrenerek bakmamıştı.

Buda bir şeydi.

Şükür ettiğimiz şeylere bak Allah'ım, neler yaşatıyorlar bize. Bir yüzümüze tükürmedikleri kaldı arkadaş. Gelin ya, gelin onu da yapın. Arsız olduk biz, koymaz bize-

Oda gittiğinde mekanda sadece Gökhan ve ben kaldık. Bakışlarım hala Kerem'in gittiği yerde takılıydı. 

Bu gece aramızdaki olmayan bağlar da kopmuştu. Arada sadece kan bağımız kalmıştı. O da bir işe yarar mıydı ? Tartışılır.

Gökhan'la kesişti bakışlarım. O anlayışla bakıyordu bana , her zaman ki gibi. Anlıyordu yine. Boş ver diyordu gözleri. Biz bunu da atlatırız.

Atlatırım , ben bunu da atlatırım.

Tek temennim bu sözleri söyledikleri için pişman olmamaları. Çünkü ben o kadar bağışlayıcı biri değildim. Bundan sonra aramızdaki kan bağı bile onlara yakın olmama yardım edemezdi. 

Hak ettiğim sözlere değildi bu tepkim. Onlar kadar bende istemezdim böyle olmasını. Ama bana yakıştırdıkları o sıfat hoşuma gitmemişti. Çünkü zihinlerinde oluşan o kızla , uzaktan yakından alakamız yoktu.

Nasıl istiyorlarsa öyle olsun. Bu zamana kadar yalnızdım. Gökhan haricinde kimsem yoktu. Ama dimdiktim. Yıkılmamıştım. Bu saatten sonra yoklukları anca cam kesiği kadar yakardı canımı.

Cam kesiklikleri çok acır ama Roz-

Kimsesizlik kadar değil.

BİR BÖLÜMÜ DAHA BİTİRDİKKK!

NASILDI BÖLÜM?

EN ÇOK KİME SÖVDÜNÜZ?🤫

BEN BİRDEN ÇOK KİŞİYE SÖVDÜM . BAŞTA DA BİR SEN EKSİKTİKTİN EDASIYLA GELEN KARA'YA🤬

AYRICA ROZU'MA LAF SÖYLEYEN ABİ TAYFASINA DA SÖYLEYECEK İKİ ÇİFT SÖZÜM VAR. BUGÜN YEDİĞİNİZ HURMALAR BEYLER-😉

ACABA YORUM + YILDIZ İSTESEM ÇOK MU ŞEY İSTEMİŞ OLURUM🙃

OLMAM HERHALDE , O HALDE ROZA'MIZ VE ONUN BİR TANECİK İÇ SESİ HATRINA YILDIZINIZI VE DEĞERLİ YORUMLARINIZI HEMEN YANA ALABİLİR MİYİM ?🥰👉

(ALİN ROZA)

Continue Reading

You'll Also Like

259K 20.4K 38
" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasında, yas tutmaya bile vakit bulamamıştı...
9.8K 545 17
Anne ve babasını üç yıl önce kaybeden Umay, babasının ölmeden önce yazdığı mektubun ona ulaşmasıyla gerçek ailesini ve kaderini bulmak için tehlikele...
353K 15.1K 23
/Aile Kurgusu/ Suskunluğa mahkum bir kız. Kız konuşabilecek mi? Aile onu kabul edecek mi? İki karışan çocuk. İki farklı hayat. İki can, iki kalp. N...
3.2K 610 10
''Gerçekler gecikmeyi sevmez.'' derler. İki kız... Yalanlarla geçen 18 yıl. Güvenecekler mi kopacaklar mı? Alya ve Asena birbiri ile büyümemiş ikiz...