Raunchy Alpha // larry

By bearschangedmylife

58.3K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... More

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

fourty-eight

646 74 82
By bearschangedmylife

Merhaba~

Olabilecek yazım yanlışları için üzgünüm.

İyi okumalar,

×××

"Şimdi daha iyi misin?"

Louis, Anne'in önüne getirtip, onun içtiği tüm boş bardaklara baksa da onun istediği cevabı veremeyecekti.

"Pek sayılmaz..." Rahatsız bir ifadeyle karnında gezdirdi ellerini. "Onların istediği şey ne süt, ne portakal suyu anne."

Sıkıntılı bir nefes verip doğruldu. Anne gözlerini kalkmaya hazırlanan Louis'nin üzerinde gezdirdi. "Babalarını istiyorlar?"

"Evet..." Dedi derin bir nefes verip kalkınca.

Anne onun bahçeye ilerlemesini izlerken Robert onu durdurdu. Omega kendisine dönünce ise onu çok ayakta bekletmemek için hızla konuştu.

"Girolle işinden olmayacak, ancak iyi bir uyarı alacak. Bununla ilgili de bir sorunun var mı?"

Derin bir nefes alıp verdi. "Beni yanlış anlamanızı istemiyorum baba. Hangi kurdun ne yaptığı beni ilgilendirmiyor. Ona da ne uygun görürseniz onu yapabilirsiniz. Ben yalnızca Harry'nin fevri bir şekilde yanlış bir şey yapmasını istemedim."

Kendinden emin bir bakış attı Robert'a. "Benim tek derdim Harry."

Yeterince kendini anlattığını düşünüp bahçeye çıktı. Hava artık kararmışken yalnızca belli aralıklarla koyulan bahçe ışıkları aydınlatıyordu ormanı. Ormanın başına kadar yürüyüp durdu. Bir şekilde onu yanına çağırması gerekiyordu.

Yanıma gel Alfa. Seni bekliyorum.

Yüksek sesle ismini söylemekten daha etkili olacağına inandığı bağlarını kullanarak ellerini, önü kapanmayan, hırkasının cebine ve cebindeki ellerini de karnının iki yanına koyup bekledi.

Bir ya da iki dakikanın ardından duyulan hışırtılı yaprak sesleriyle kafasını kaldırdı. Alfa karanlıkta ilk önce göze çarpan koyu yeşilleriyle ona yaklaşıp hemen önünde durdu.

Louis neredeyse burnuna değecek olan burnuna ve yüzüne soluduğu sıcak nefeslerine rağmen gözlerini gözlerinden ayırmadı. Daha sonra bakışları üzerinde gezinince farketti kabarık kürkünü. Başta sinirden olduğunu düşünse de dikkatli bakınca yeni kurudukları çok belli oluyordu.

"Nerede ıslandın?"

Alfa onun normal bir konuşma başlatmasına ayak uydurdu. "Göldeydim."

Onu incelemeye devam ederken bir elini cebinden çıkarıp gür kürkünün içine soktu. "Koşmak ve kazmak sinirimi dindirmedi. Ben de gidip suyun içinde nefesimi tuttum."

Louis onun, zihninde yankılanan, sert ve boğuk sesiyle yeterince sakinleşemediğini anlamıştı. İç çekerek elini indirdi. "Pek işe yaramamış ama. Belki de ben de denemeliyim. Bakarsın bende işe yarar."

Ondan bir cevap beklemeden elini cebine geri soktu. "Eğer hamile olmasaydım beni burada tutamazdın. Yani, sinirimi çıkarmak için bu küçük orman bana yetmezdi. Muhtemelen şuan şehri talan ediyor olurdum."

Alfa kafasını sağa ve sola çevirirken genzinden gelen bir hırlamayla homurdandı ve olduğu yere oturdu. "Ben de peşinden gelirdim."

Alayla gülerek kollarının göğsünde bağladı. "Sonra da baş alfa bizi reddederek sürüden atardı."

Gözleri koyu yeşillere huysuz bakışlar attı. "Bir dahakine hatırlat, ikimiz aynı anda sinirlenmeyelim."

"Böyle bir durumda kendimi tutamazdım. Sen de tutamamıştın."

Kaşları çatıldı. "Şanslısın ki o zaman olduğu gibi şimdi de yavrular sayesinde üzerine atlayamıyorum."

Alfa burnundan peş peşe sert birkaç nefes verip kalktı. Homurdandı, hırladı. Kısa bir volta attı ve etrafında bir tur döndü.

"Biraz beni anla!"

"Deniyorum!" Kollarını çözdü sesini çok yükseltmemeye çalışırken. "Ancak tam seni anlayacakken aklıma bana söylediğin şeyler geliyor ve kendimi sinir küpüne dönerken buluyorum!"

Alfa bir kez daha hırlayarak ön patilerinden birini yere vurdu. "Özür dilerim!"

Louis bu kez hırlar gibi öfkeli konuşan Alfa yerini alan ağlamaklı bir ses duydu.

"Keşke o zamana kadar sabretmeyip onu o an kovsaydım ve böylece hırsımı almış olurdum!"

Louis ona dikkatle bakarken Alfa geldi, tekrar hemen önüne oturdu. Yüzünde son derece sert bir ifade vardı, onun duyduğu sesin aksine.

"Ama yapamadım... Alfamı tutamadım... Kafayı yemiş gibiydi! Bana neler yaptırmak istedi bir bilsen!"

Sonunda eşiyle konuştuğunu hisseden Louis ellerini iki yanında serbest bıraktı. "Sana asla böyle şeyler söylemem Louis... Çok özür dilerim, lütfen... Bana böyle bakmayı bırak..."

Bu kez aldığı derin nefesi yavaş bir şekilde bıraktı ve önce gözlerini sert bakan yeşillerden çekti. "Sayende bir daha beni kıskanmandan zevk alabileceğimi sanmıyorum, Alfa."

Hırlamak için kırışan burnuna ve ortaya çıkan sivri dişlerine baktı. "Öfkelenmek kolay. Şimdi kendini Omegana affettir bakalım. Elinde olsa çoktan gelip kürkünü yolmaya başlamıştı."

Alfa kalkıp geriye bir adım atarken, Louis onun hemen arkasından bakan Harry'yi görür gibi oldu gözlerine bakarken. Koca bedenini bir oraya bir buraya savurup kuyruğunu huysuz bir şekilde savuruyordu. En sonunda içindeki Harry ile olan kavgası son bulmuş olmalı ki yaklaştı, başını eğip Louis'nin karnına yasladıktan sonra ona sürtünerek arkasına dolandı ve ona tutunmasını sağlayarak birlikte yere oturdular.

Louis nemli çimene oturup, sırtını Alfanın gövdesine yasladığında hissettiği yorgunluğu daha iyi anladı. Kafasını çevirip baktığında Alfanın başını bacaklarına doğru uzatıp ona alttan alttan baktığını görmüştü.

Gözlerini kısarak bakıp ona doğru eğdi başını. "İçinden geçeceğiz Alfa. Bir doğurayım da, göreceksin o zaman."

Kafasını kaldırıp hırladığında başına vurmuştu. "Rahat dur."

Başını silkelediğinde Louis kollarını bağladı tekrar. "Yavrulara dua et," diye homurdandı. "..onlar olmasaydı bulurdun sen daha bizi. Sen olmadan sakinleşemiyorlar."

Alfa ona bir süre sessizce bakıp bu sefer de çenesini yalamak için kaldırmıştı başını.

"Öff!" Kocaman kurdun kafasını itip ıslanan yüzünü ve çenesini sildi koluna. "Salyalarını benden uzak tut diyorum sana."

Küçük bir ses çıkarıp kuyruğunu Louis'nin üzerine attı ve onun bedenini kendininkiyle birlikte kaydırarak kafasını da bacaklarının üzerine koydu. Louis yarı yatar hale geldiğinde dirseğini kurdun sırtına, çenesini de yumruğuna yasladı. Asıl suratı bacaklarını ısıtan Alfanın başında gezdirirken, "Aptal." diye mırıldanıp boştaki elini arasına geçirdiği kürkü çekmek için kullandı.

Serin ve karanlık havanın altında, önlerindeki ağaçların rüzgâra karşı gelmeye çalışırken çıkardıkları sesin eşliğinde sessizce oturdular bir süre daha. Artık Louis oturmaktan yorulduğu ve Alfanın geri çekilmeyi kabul ettiği zaman ailelerine iyi geceler dileyip odalarına çekilmişlerdi.

Harry dönüştüğünde su yüzünde çıkan şey tamamen kalbi kırık, masum mu masum bir çocuktu.

Hareketli olduğu kadar da, duygusal olarak yoruldukları bir günün ardından dinlenmek için yatakta kendi taraflarına geçmişlerdi. Louis sırt üstü yatıp gözlerini karnına dikerken, Harry yan yatıp gözlerini onun üzerinden ayırmıyordu.

Louis komidine bakıp kendi ışığını kapatmak için elini uzatırken, "İyi uykular." diye mırıldanmıştı.

Ancak Harry ne ışığını kapatmış, ne de geriye cevap vermişti. Omegasını izlemeye devam ederken kalbinin acısının dinmesini bekliyordu.

"Omega-"

"Sadece uyuyalım mı Harold."

Sorudan çok bir beklenti içeren cümlesinin ardından ona arkasını döndüğünde Harry titreyen dudaklarını hissetmiş ama yalnızca sessiz kalmış, ona doğru yaklaşıp üzerini örttükten sonra alnını Louis'nin sırtına yaslayarak gözlerini kapatmıştı.

İkisinin de uykuya dalmak için büyük çaba gösterdiği zor bir gece olmuştu.

Ertesi günün sabahı da gecesi gibi başlamıştı. Sessiz, normal günlerine kıyasla oldukça soğuk. Sadece birbirlerini daha fazla kırmamak için bağırıp çağırmamaya söz vermiş gibilerdi ve bu istemsizce iletişimlerini de azaltıyordu çünkü ikisi de tam anlamıyla sakinleşmiş sayılmazlardı.

Geçirdikleri, Anne'in tatlı çabalarına rağmen, tatsız kahvaltıdan sonra hepsine iyi gelebilecek bir sürprizle karşılaşmışlardı.

"Merhabalar!"

"Aman Tanrım! Kızım!"

Anne hızla kalkıp Gemma'yı kollarına alırken Michal arkadan gülümseyerek izliyordu eşini.

"Michal, hoşgeldin. Ah," dedi elindeki kedi çantasına bakarken. "..lütfen sal onu sal! Kim bilir yolculukta ne kadar yoruldu!"

"Peki, efendim."

İlk, ancak yeni olacak kadar uzak, olan damatları aradaki resmiyeti henüz kapatamamış olsa bile gocunmadan eğildi, çantayı açıp kedilerini özgürlüğüne kavuşturdu.

Louis de hepsi gibi kalkmak istediğinde Gemma babasını bırakıp onun yanına geçti. "Sakın sakın! Kalkma n'olur!"

Yanına oturup ellerini tuttu. "Tanrım, Louis! Şu haline bak!" Bir sır verir gibi gülerek fısıldamıştı. "Kocaman olmuş..!"

Ardından heyecanla ona sarılmıştı. Herkes selamlaşıp salona serpiştikten sonra Livvy etrafı koklaya koklaya gezip, yeterince tanıdık geldiğine emin olduktan sonra salonun ortasında durup ailesine bakmıştı.

Gemma tam onu yanına çağıracakken kedi kafasını arkasına çevirdi. Direk Louis'ye bakması onları meraklandırıp sessizleştirirken miyavlaya miyavlaya gelip Omeganın önünde durmuştu.

Louis kaşlarını çatacak gibi olunca kendini durdurmuştu. Merakları süregelirken Livvy koltuğa zıplayıp Omegaya döndü. Harry de en az diğerleri kadar merakla izlerken kedi koklamaya devam ederek miyavlamıştı. Önce karnına eğilip neyi kokladığını herkese gösterdikten sonra bir patisini kaldırmış, merak ve dokunmaya kıyamayan bir vaziyette şiş karnına değdirip çekmişti.

Louis, Harry gibi, tetikte bekleyerek izlerken Livvy tekrar koklamış ve mırlamaya başlayarak karnına sürtünmüştü. Sonraki adımı ön partilerini karnının üstüne, kafasını de patilerinin üzerine koyarak oraya yerleşmek olunca herkesten tatlı mırıltılar yükselmişti.

Onlar düşüncelerini dile getirirlerken, "Dostuna yakın, düşmanına daha yakın ol taktiği ha?" diye mırıldanmıştı kendi kendine Omega.

Kedi ise ona bakıp miyavlayınca göz devirmişti.

"Çok tatlısınız ya!"

Anne dayanamayıp onları fotoğraflarken Livvy'nin irkilmekle kalmayıp zıplayarak kaçması ve Louis'nin inleyerek karnını tutması hepsini meraklandırdı.

"Tekme..." Diyerek bilgilendirirken derin bir nefesle geriye yaslandı.

Artık bir sevgi gösterisi mi, yoksa 'Annemizden uzak dur...' uyarısı mı olduğunu Tanrı bilirdi.

Özlem giderilip, Gemma ve Michal'a neler yaptıkları sorulurken çalan telefonla Louis ekrana baktı. Sesini kısıp, "Buna baksam iyi olur." derken Anne'e döndü izin ister gibi.

"Tabii ki tatlım."

Yerinden kalkıp, bahçeye ilerlemek için Harry'nin yanından geçti. Bunu yaparken sadece ona küçük bir bakış atınca Gemma bir tuhaflık olduğunu hemen anladı.

Harry kalkmadan arkasına, bahçedeki koltuklara oturan eşine bakıp önüne döndü. Yüzünü eğilip dizleriyle birlikte kollarına gömdü.

"Acaba Alfayı değiştirebilir miyim?"

Robert ona göz devirdi. "Hah, tam bir korkak cümlesi. Bunun yerine onu kontrol etmeyi öğrensene! Gerçi, bunu yapmıştın güya... Bütün eğitimler boşuna."

Sızlanarak saçlarını karıştırırken Gemma hepsinde gezdirdi gözlerini.

"Ne oldu ki?"

"Efendim Arthur?"

"O-me-ga~m! Nasılsın?"

"İyi. Sen?"

"Harika olacağım eğer sen bana düzgün bir cevap verirsen."

"O kadar eminsin yani?"

"Şimdi Omegam, yanındaki Alfa biraz manyak olduğu için arayamıyorum ya rastgele. Ben de taktik geliştirdim. Önce sabah kalkıp Jay annemin güzel yüzünü görmek ve gönlünü almak için size geçiyorum. Sonra ondan biraz anne şefketi alıp, kızların sevdiği çikolataları onlara teslim ediyor ve karşılığında senin hakkında bilgi topluyorum. Yani kısaca, müemmelliğimi konuşturuyorum."

Louis kendini gülerken bulunca buna ne kadar ihtiyacı olduğunu anlamıştı.

"Gerçekten göz yaşartıcı bir çaban var."

"Teşekkürler. Üstelik öyle şanslıyım ki o kocan seni aramama ağzını açamayacak bir hata yapmış, ha?"

"Ben onlarla konuşmadım ki? Nereden biliyorlar?"

"İki güzel bayan yakın arkadaş olmuşlar anlaşılan. Biraz da dert ortağı."

"Ah, annemler..."

Arthur kıkırdadı. "Ee? Ben seni merak ediyorum şuan."

İç çekerek sırtındaki yastığı düzeltti. "Kızgınım işte... Beklemiyordum böyle şeyler söyleyeceğini."

"Ah Omegam, ah. Beni dinlemedin. Sana dedim ki, bırak onu bana gel. Seninle ömür boyu mutlu bir şekilde dans edelim."

Kıkırdadı. "Evet ederdin. Ayaklarını kaybetmeyi göze alarak üstelik."

"Kötü bir dansçısın. Bunu mu söyleteceksin illa?"

Göz devirdi buruk bir gülümsemeyle. "Her neyse. Öyle işte, konuşulacak pek bir şey yok. O sürekli benimle uğraşırdı, ben bir kere onunla uğraşayım dedim yemediğim laf kalmadı. Şimdi de benim hiçbir şey yapmama gerek kalmadan sürünüyor işte. Yavrular olmasa sinirim daha çabuk geçsin diye annemlere geçerdim. Ama rahat durmuyorlar ki..."

"Şimdi beni iyi dinle göz bebeğim. Artık konu haklı haksız aramaktan çıkmış olduğu için tamir olmaya bakacaksınız. Yani bir alfa olarak sana şunu söyleyebilirim;

Eşini kıskandığı için sinirlendiğinde hangi alfa olursa olsun onu tanıyamazsın.

Bu özelliğimizle gurur duyamam tabii ki, ama bunu sadece Harry'nin yapmadığını sana ona teklif ettiğim düelloyu hatırlatarak kanıtlayabilirim."

"Eş adayım bile değilsin..."

"Evet benimki biraz saplantılığa kayıyor, ne yapayım? Bu kadar harika bir Omega olmasaydın seni onun bunun önüne de sürebilirdim?"

"Aptal."

"Teveccühün efendim. Konumuza bağlayacak olursak Harry de bir Alfa ve tam bir aptal. Yani hata yapması kaçınılmaz. Sen ona belli bir ders verdikten sonra affetmeye bak ve daha fazla kendini üzme, tamam?

Seni iyi hissettirmek için şunu da söyleyebilirim, şuan hata yaptığını kabullenmekte zorlanan Alfası zaten hem kendini hem onu yiyordur. Sana gerek bile kalmıyor."

Louis gülse de içindeki kurtla verilen savaşların ne kadar yorucu olduğunu bilerek üzülmüştü de.

"Aklımda tutacağım. Teşekkürler Arthur, gerçekten iyi geldin."

"Ne demek Omegam! Hatta istersen geniş omuzlarımla geleyim ve biraz yaslanıp ağla? Rahatlarsın."

"Yok almayayım."

Telefonu gülüşerek kapattıktan sonra yalnız kalmaya ihtiyacı olduğunu hissetse de kalkıp içeri geçmişti. Yanından geçtiği Harry'nin ağzını açmasa bile gözlerini üzerinde tutarak kiminle gülerek konuştuğunu merak ettiği ortadaydı. Bu yüzden Louis ona kısaca bakıp, "Arthur." diye mırıldanmıştı. O yerine yerleşirken Gemma her şeyi öğrenmiş olsa bile konusunu açmayıp Michal'a bakmıştı.

"Ben daha fazla dayanamayacağım Mich."

"Bu da ne demek?"

Anne gibi diğerleri gibi merakla kızına bakarken Gemma gülümsemişti. "Buraya hem sizi çok özlediğim için, hem Louis'yi doğumdan önce de görebilmek için, hem de güzel bir haber vermek için geldim."

Ses çıkarmadan onlara bakıyor ve uzatmadan söylemelerini bekliyorlardı. Gemma alfasının elini tuttu.

"Baba, anne." Diye başladığı cümleyi bitirmek için onlara bakacakken yanındaki Livvy yalanmayı bırakıp, tıpkı Louis'ye yaptığı gibi karnını koklamış ve beklemeden üzerine yatmıştı. "Ben hamileyim!"

"A-ah!"

"Ne..?"

Anne ve Robert ilk garip tepkilerini verirken Louis gülümsemiş ve kısaca, "Tebrikler." diye mırıldanmıştı.

"Teşekkürler Louis!"

"İnanamıyorum kızım!"

Anne kalkıp ona sarılınca Gemma da beklemeden karşılık vermek için kalkmıştı. Robert da yavaşça kalkıp, Louis'nin gördüğü üzere, ilk kez doğal bir tepkiyle ona bakarken Omega baba kızın sarılmasını izleyip keyifsizliğine rağmen dayanamamış ve kayınbabasına sataşmıştı.

"Babacığım? Beni duyduğunuzda bile bu kadar sevinmemiştiniz?"

Robert onun imalı konuşmasına alaycı bakışlar atarak yerine geri oturmuştu.

"Eh, kusura bakma artık. Sizden çıkacak şeyler beni biraz korkutuyor. Tahmin edersin ki."

"Kalbimi kırıyorsunuz."

İkisinin atışmasını şokla izleyen Michal kendi kendini buna alışacağına inandırmaya çalışıyordu.

Gemma ve Anne ise onlara gülerken Harry de, ne kadar keyfi olmasa da, sessiz kalmış olmamak ve babasından aldığı kanı boşa harcamamak için ablasına dönmüştü.

"Sakın hemen havalanma. Benim yavrularım en harikaları olacaklar."

"Bak sen! Senden aşağı kalır mıyım sanıyorsun küçük kardeş? Göreceğiz bakalım, biraz geç kaldım ama hemen arkanızdayız ona göre."

Onların da atışmalarını da gülerek izleyen Anne hızla kalkmıştı. "Bunu kutlamamız gerek! Birlikte harika bir aile yemeği yiyeceğiz bu akşam! Gidip Margaret'la planımızı yapayım!"

Onun arkasından tebessümle bakıp fırsatı değerlendirmek için babasına döndü. "Biz de bahçeye çıkabilir miyiz babacığım, izninle?"

Robert onları şöyle bir süzüp tabletini eline aldı. "Evet evet. Ben de biraz başımı dinleyeyim."

Normalde hemen alınacağı tavırları özlediği için kıkırdayarak geçiştirmiş ve kalkıp diğerlerine dönmüştü. "Hadi gelin! Biraz sohbet edelim! Çok özledim sizi!"

Michal onun elini tutup Livvy'yi peşlerinden çağırırken Harry bu kez önce davranıp kalkmış ve Louis'nin önünde dikilmişti. Omega onun ellerine bakıp, herhangi bir tepki vermede bile tutmuş ve kaldırmasına izin vermişti.

İki çift bahçeye çıkıp, sağdaki koltuk takımına değil de soldaki yuvarlak masa ve sandalye takımına yerleşmişlerdi. Gemma çimenliğe kendini salan Livvy'yi kontrol edip masaya yaslanarak kardeşine ve onun eşine baktı.

"Demek aranız limoni?"

İkisinin çok da düzgün olmayan suratları aynı anda düşerken kaşlarını kaldırdı Gemma. Louis bakışlarını indirirken Harry alnını kaşır gibi yapıp bakışlarını kaçırmıştı.

"Ah, hadi ama. Anlatın bakalım ne oldu?"

"Hiçbir şey." Diyerek geçiştiren Louis'ye mutsuz bir şekilde baktı Harry.

"Bana bir hiç gibi gelmedi ama?"

İkisi sessiz kalmaya devam edince iç çekti Gemma. "Tamam tamam, bilmemezlik yapmayacağım. Ne olduğunu öğrendim, ama yapmayın lütfen! Biz bunu kaç kere yaşamışızdır sizce?"

Konunun onlardan uzaklaşmasıyla daha dikkatli dinlediler onu. "Her yanlış anlamada ve kavgada birbirimizden bu kadar soğusak sizce mutlu olabilir miydik?"

İkilinin kendisini daha dikkatli dinlemeye başlamasıyla ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Bakın, bir ilişkinin içerisinde her şey olur. Yanlış anlamalar ve hatalar da bunun içindedir."

Gözlerini Louis'ye dikti, eliyle kendi eşini gösterip. "Bunun böyle mazlum ve sessiz göründüğüne bakma. Gittiğimiz her ülkede mutlaka bir günü burnumdan getirir. Neymiş, sadece etrafa bakacakmışım. Kurtlara bakmayacakmışım. Saçmalığı duyuyor musun? Ben ise farklı ülkelerin farklı kültürlerini yaşayan kurtları incelemeyi seviyorum! Bana ne hangi cinsmiş!"

Yılmış bir şekilde göz devirip eğildi Omegaya doğru. "Bir keresinde ben bir adamın giydiği kıyafete hayran kalmıştım. Dalmışım onu inceliyorum. Otele bir döndük başıma kalkıştı. Başka bir Alfayı nasıl öyle ağzımın suyu akarak izliyormuşum!?"

"Ağzın açık bakıyordun..?" Diye araya girdi tekrar hatırladığı konuyla.

"Hâlâ mı!?" Gemma dönüp baktı ona. "Ya kıyafetine bakıyordum diyorum!"

"Vücuduna bakıyordun işte, kendi ağzınla söylüyorsun!"

Gemma parmaklarını şakaklarına koyup sessiz kaldı ve Louis'ye döndü. "Gördüğün ve-" Harry'yi gösterdi. "..yaşadığın üzere, malesef bu durumlarda alfaların beyinlerine oksijen dışında her şey gidiyor."

"Gerçekten öyle." Diye mırıldayan Louis ile olduğu yere pusarak Michal ile bakıştı Harry.

"Yani anlayacağın üzere canım, bunlar için kendini üzmeye değmez. Onları üzmeye de değmez. Sadece bunları yaptıkları ve bir daha yapmamaları için onların burnundan getir yeter."

Louis, saçlarını savurarak Michal'ı burun kıvırarak süzen Gemma'ya güldü. İstemsizce bakışları Harry'ye döndüğünde onun da kendisine bakmasını beklemediği için duraksadı. Ardından da gözleri kısılıp, Harry göz göze geldikleri için mutlu olamadan, kafasını hıh'layarak çevirdi Omega.

Harry omuzları düşerken Gemma konuyu, girdiği hızla değiştirdi. Harry somurtarak onları sessizce dinlemeye hazırlanırken çalan telefonuyla durdu. Cebinden çıkarıp ekrana bakarken Louis'nin bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu.

Yine de ekranı görmelerine izin vermeyip ayaklandı. "Ben geliyorum şimdi."

Omega ona kaşlarını çatıp baksa da içeri geçmişti. Hatta içeri girmekle kalmayıp evden de çıkmış ve ön bahçeye geçmişti.

Zaten araları bozukken bir de arkadaşıyla birbirlerine girdiklerini duymasını istemiyordu.

"Daha ne kadar bekleyecektin açmak için tam olarak?"

"Telefonunu açtığıma şükretmeye ne dersin?"

Sabırsız bir nefes verdi Arthur. "Benimle bu şekilde konuştuğuna pişman olacaksın süslü Pakize."

"O da... Ne demek?"

"Sen bilmezsin. Neyse, utanmıyor musun sen benim Omegamı üzmeye?"

Hırlayarak, "Arthur..." dedi. "Sabrımı sınama çünkü şuan elimde hiç kalmadı."

"Haha! Seninle bu yüzden güzelce eğleneceğim. Ama seni sadece bu yüzden aramadım. O yüzden beni iyi dinle."

Harry homurdanırken devam etti Arthur. "Şimdi sana Omegamla bir anımızı anlatacağım. Belki biraz daha kıskanırsın ve o koca ağzınla daha çok kırarsın onu ve Omegam da seni bırakıp bana döner. Biz de senin yavruların mutlu bir hayat yaşarız."

"Kapatıyorum." Diyerek hırladı.

"Tamam tamam, şaka yaptım, dur. Dinle bak, bir gün Omegamla ben bir film izliyorduk. Romantik bir filmdi. Aslında yalnız olduğumuzu söyleyecektim ama yine iyilik damarım tuttu, kızlar da vardı üzülme yani."

Harry gözlerini devirirken sesli bir şekilde ofladı.

"Her neyse, işte filmi ona zorla izletiyorduk. Romantik filmleri sevmez. Bunu da  benden duymuş ol, haha. Sonra bir sahnesinde kızların içi gitti, herkes bir yorum yaptı falan derken ona da sorduk. O da dedi ki;

'Bence bu mumlar, arkaplan... Hepsi abartı. Hatta bunu herkesin önünde yaptığı için resmen şov. Eğer bir eşim olursa ve bana romantik bir şey yapmaya kalkacaksa daha samimi bir şey tercih ederdim. Dürüstçe gözlerime bakıp, içtenlikle sevgisini dile getirebilir. Ya da tamamen duygularını ifade eden bir şarkıyla gönlümü alabilirdi.' "

Arthur ona anlaması için birkaç saniye sessizlik verirken Harry bunu ondan duyduğunu hayal ederken duraksadı.

"Hadi yine iyisin. Bu da benden bir ipucu olsun. Bu kadarını da yapabilirsin herhalde, değil mi?"

"Ben," İçinde doğan ümitle konuştu. "..yapabilirim evet."

"Güzel."

Biraz daha kendine gelmiş bir şekilde, "Bakıyorum aramızı bulmaya karar vermişsin?" diyerek takıldı ona.

"Eh, yapıyoruz işte bir şeyler. Gerçek sevgi cidden insanı değiştirebiliyormuş. Mesela önceden uyandığım gibi önce Louis'nin adını söyler ve gün bitene kadar aklımda tekrar ederdim. Şimdi ise uyanıyor, biraz onu anıyorum ve birkaç saat sonra aklım tamamen betamla dolu oluyor."

Harry kendini gülerken bulunca Alfa bunu yaptığı için oracıkta dönüşmek istemişti. "Evet, Elish'e olan sevgin gözlerimi doldurdu."

"Hemen şımarma tabii. Bunu Omegamın daha fazla üzülmesine izin vermemek için yapıyorum. Bir de... Kendimi ismini bile bilmediğim insanlar tarafından linçlendiğim bir evrende gibi hissediyorum, bunu düzeltmem gerek."

Harry onu yine anlamasa da güldü. "Pekâlâ, tavsiye için teşekkürler."

"Evet evet. Buna alışmasan iyi edersin. Gözüm hâlâ üzerinizde. Hadi ben kaçtım. Dediklerimi unutma ve sakın abartma!"

Harry küçük bir onayla telefonu kapatıp derin bir nefes verdi. Evet...

Şimdi Omegasının kalbini tekrar çalma zamanıydı.

Diğerlerinin yanına geri döndüğünde çok mutlu gözükmemeye çalıştı. Onlar konuşurken Louis'nin ona şüpheyle baktığını hissedebiliyordu. Dönüp baktığında umursamazca dönmesi bu kez işine gelmişti. Öncesinde üzgün olduğu için dalgın, şimdi ise çoktan şarkısının sözlerini düşünmeye başladığından dalgındı.

Sonraki birkaç gün de böyle geçmişti. Limoni olmaya devam, ancak birbirlerinin yanından ayrılmıyorlardı. Aradaki tek fark, Harry artık elinde kahverengi deri kaplı bir defterle dolaşıyordu. Her zamanki gibi Louis'nin her ihtiyacına ve hareketine dikkat ediyor. Ardından yanına oturduğu gibi ona bakıyor, bakıyor ve bakıyor sonra da eğilip deftere bir şeyler karalıyordu.

Louis ona laf atmak da istemediği için sormuyor, yalnızca görmezden gelmeye devam ediyordu.

Sonunda Harry o aşağıdayken defteri elinde, odalarında dolanırken dizelerde gözlerini gezdirmeyi bırakıp pat diye kapattı.

"Hazır."

Şimdi de elini telefonuna atıp bir toplu arama başlattı.

"Yardımınıza ihtiyacım var."

"Hey Louis, istediğin bir şey var mı?"

Louis Gemma'ya teşekkür ederek başını iki yana salladı. "Peki aşermelerin bitti mi?"

"Azaldı diyelim."

"Neler canın çekti?"

"Çok çeşitli değil. Tatlı bir şeyle, birkaç meyve... Kahve olmazsa olmazdı. Onun da kokusuyla yetindim."

"Ya! Ben dondurma olmadan duramıyorum... Ama genel olarak iştahım açılmadı aslında."

Gemma konuşurken getirdiği birer fincan bitki çayını önlerine koymuş, oturmadan ise merdivenlerden inen Harry'yi görüp Louis'nin yanına geçmişti.

"Seninki geliyor."

Louis ona tuhaf bir bakış atıp gözlerini devirdi gülmemeye çalışarak. Seninki nedir ya?

Kısa sürede salona giren Harry önce şöyle bir içeriye bakıp, ablasına ve annesine gülümseyip Louis'ye yaklaşmıştı. Oturduğunu koltuğun arkasına geçmiş ve ona doğru eğilmişti.

"Omegam, benim bir işim çıktı. Gitmem gerek."

Louis ona bakarken istemsizce kaşlarını kaldırıyordu. Böyle bir şey beklemediği gibi merak da duymuştu. Ancak önüne dönüp omzunu silkmekle yetindi.

"Ne istersen yap."

Harry artık ilgisizlikten sararıp solmasına ramak kalsa da henüz pes etmeyecekti. Bu yüzden alelacele evden çıkıp arabasına atladı.

Başaracaktı...!

"Hoşgeldin dostum!"

"Harry! Gel buraya seni aptal aşık!"

Alfa, derinlerden gelen Zayn'in sesine doğru yürürken Niall kapıyı kapattı.

"Nereden çıktı bu birden bire?"

"Harry'nin kanında var romantizm, niye bu kadar şaşırıyorsun?"

"Romantizm için koşturan kurdun sesinde heyecan olur, çaresizlik değil." Bilmiş bir bakış attı ona. "Öt bakalım Tavuskuşu."

Harry bugünlerde aldığı tuhaf benzetmeleri es geçerek Niall ve Zayn'in kendine ait stüdyosundaki deri koltuklara attı kendini. "Sadece bir beste yapacağız, lütfen."

"Söyle hadi!"

"Of! Omegamı üzdüm şimdi de gönlünü almaya çalışıyorum işte!"

"Oh? Louis böyle şeylerden hoşlanıyor mu ki?"

"Yaşayıp göreceğiz..."

"Ow, bu kadar ümitsizsen durum vahim olmalı..."

"Öyle..."

"Yapalım yapalım! İşe yararsa bakarsın ben de ona bir şarkı yazar ve karşısına çıkarım!"

Harry düz bakışlarını Niall'dan Zayn'e çevirdi.

"Bunun için biraz geç kalmadın mı?"

"Hani... Mühürlendik falan?"

"Oh... Tüh. Ama sonuçta ben böyle bir hata yapmazdım yani! Louis çok şey kaçırıyor!"

"Batırırdın. Benden daha çapkındın kapa çeneni."

"Neyi tartışıyorsunuz şuan?" Zayn onlara anlamsız bakışlar attı.

"Doğru, hadi beni oyalamayın da şu sözlere bakın!"

İki ünlü şarkıcı sözleri okurken bazen başlarını sallamışlar, bazen gülerek Harry ile uğraşmışlardı. Sözlere ve vereceği duyguya tam olarak emin olup, karar verdiklerinde ellerine birer gitar almışlardı.

Denemelerini farklı noktalardan girerek, bazen yavaş bazen hızlı bir ritimle oluşturmuş ve birçok versiyonunu denemişlerdi.

"Hayır, anlayamıyorum. Öyle güzel bir günü nasıl batırabildin?"

Harry kucağındaki gitarı tutarak geriye attı başını. "Of Niall..."

Çalışmalarını bölerek parça parça da olsa öğrenmişti olayın aslını ve hâlâ sindirebilmiş değildi.

"Bana düzgün bir savunma yap!"

"Savunmam yok! Bu yüzden bir şarkı bestelemeye çalışıyorum hatırlarsan!"

"Böyle kolay hayatlarınız varken nasıl başınıza iş açıyorsunuz ki? Ben mühürlenmiş veya evlenmiş olsam asla böyle bir şeye izin vermezdim."

Harry ve Zayn'in aynı anda aynı ifadeye bürünmelerini izledi.

"Bana sinirlenip ağzına geleni saydığı yetmemiş gibi gidip sosyal medyaya da yansıtan mührümle, onun getirdiği haberler ve antilerle uğraşıyorum."

"Hamile Omegamı memnun etmeye çalışırken üç yavrunun babası olmak üzereyim."

Niall ikisinin suratlarını yeterince izlediğine emin olunca gitarına döndü ve onu okşamaya başladı. "Sen ve ben sonsuza kadar mutlu yaşayacağız... Mühür ve evlilikten uzak hayatımıza ve gönül eğlendirmeye devam."

İkisi de ona umutsuz vaka, der gibi baktıktan sonra beste denemelerine döndüler. "Devam edelim hadi."

Şarkıya odaklanıp en uygun müziği bestelediklerinde zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı. Harry sonunda içine sinen gitar akorlarına bakarken gelen mesajla durdu.

Kalbime Düşen Ateş❤️‍🔥;

-Nerede kaldın? Senin yüzünden beni tekmeliyorlar burada. Her neredeysen acele et.

Harry dişlerini alt dudağına geçirirken kalktı. "Of... Ben bunu unuttum."

"Sorun ne?"

"Louis mi yazdı? Ne yazdı, ne yazdı?!"

Niall hızla telefonunu elinden alınca geç cevap yazdığından ötürü de fırça yememek içinden ondan geri aldı.

"Dostum sakin ol." Zayn hızlı hızlı cevap yazan arkadaşına baktı. "Neden bu kadar panik oluyorsun sen?"

"Yeterince kızgındı bana zaten. Şimdi bensizken onun canını yakan yavrulardan dolayı daha da sinirlenmiş olmalı."

"Ah yapma!" Niall araya girerek ona yakındı. "Yavruları bahane edip seni yanına çağırıyor!"

"Ciddi misin?"

"Tabii ki!"

"Harry... Onu tanımıyor gibi hareket etmeyi bırak. Omegayı tavlamaya çalışırken sana attığı mesajları hatırlıyorum. Bu da onlar gibi istemem yan cebime koy mesajı işte."

"Bana kızgın değil mi?"

"O kadarını bilemem ama biraz daha böyle aptal aptal hareket edersen seni malikaneye gömebilir."

"Hahaha! Evet!"

Harry kafasını sallayıp telefonu cebine attı. Hızla besteleri alıp toparlandı. "Pekâlâ, ben gidiyorum o zaman."

"Ne? Kaydetmeyecek miyiz?"

"Hayır hayır. Eğer beğenecek olursa bunu sızdırırım bile ama şuan sadece ona yapmam gereken bir serenat var."

"Bir saniye? Sen şimdi bahçeye bir konser alanı kurmayacak mısın?"

"Işıklar, ses sistemleri, hayranlar...?"

"Yukarıdan Omeganın adını taşıyan bir uçak falan geçirmeyecek misin?"

"Dostum, hayır!"

"Aman Tanrım..."

"Bu şaşırtıcı işte."

Harry onlarla daha fazla uğraşmak istemediği için teşekkür ederek hızla ayrıldı stüdyodan. Direksiyon başında, evinin yolunu tutarken şarkıyı tekrar tekrar mırıldanmıştı. Ta ki, tamamen benimseyip, Louis'ye sunacağı hale gelene kadar.

Eve geldiğinde hava henüz kararmamıştı. Sabah çıktığını düşününce epey bir zaman harcamışlardı, ancak sonuç başarılı gibi görünüyordu.

İçeri girip herkesi selamlarken Gemma hızla eğildi Louis'ye. "Sana bir işler karıştırıyor diyorum, bekle ve gör."

Louis o gelene kadar aklına binbir şey sokan Gemma'dan kaçabilmek için ayaklandı. "Yemeğe kadar uzanıp dinlensem iyi olur."

"Nasıl istersen oğlum."

"Dinlen dinlen!"

Harry onun ayaklanmasıyla salona geçmemiş, onu beklemiş ve birlikte yukarı çıkmışlardı. Louis kavuştuğu sessizlikle yatağına oturdu ve dolan beynini biraz olsun boşaltabilmek için baktı Harry'ye.

"Ne uzun işin varmış..."

Harry cevap veremeyeceği ve bu yüzden daha da kötü duruma düşeceğini bildiği için sessizce onun önüne çömüp karnına yaslamıştı elini. "Özür dilerim, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışım. Seni yoracaklarını düşünemedim..."

Louis cevap vermeden ona bakıp kafasını çevirdi. "Biraz kafa dinlemek istiyorum sadece."

"Peki Omegam..."

Harry fırsat kolluyor ve bunu bugün içerisinde gerçekleştirmek istiyor olsa da Louis'ye herhangi bir şey belli edemezdi. Üstelik onu yönlendirmek de istemiyordu, tamamen doğaçlamayla, doğru zaman geldiğinde harekete geçmek istiyordu.

Louis ise her şeyden habersiz ve istediği cevabı alamamış bir şekilde huysuz gözlerini odada gezdirmeyi bırakıp cama, batmaya hazırlanan güneşin bıraktığı soluk havaya bakmıştı.

"Hatta biraz temiz hava iyi gelebilir."

Harry onun balkona çıkacağını anladığında kaşlarını kaldırdı. Elinden tutup onunla birlikte kalksa da Louis elini bırakıp balkona kendi başına çıkmıştı. Normalde uzaklaştığı için üzülecek olan Alfa gözlerini heyecanla açmış ve hızla dönüp odanın bir köşesinde dekorasyon niyetine duran akustik gitara bakmıştı.

"Fırsat!"

Hızla gitarı kapıp, yarı yolda bozuk akorlarını hatırlayıp kendini bir odaya kapatmıştı, işi bittiği gibi de ön bahçeye uçar gibi inmişti. Bu süre boyunca mırıldanmaya devam ettiği şarkıyla, dış kapıya geldi. Derin bir nefes alıp verdi, kapıyı açtı ve ön tarafa bakan balkonlarında dikilen Omegaya göz ucuyla baktı. Kendini göstermemeye çalışıp balkonun altına doğru yürüdü, ardından gitarı boynuna asıp boğazını temizledi.

Ve derin bir nefesi havaya salıp gözlerini kapattı.

"Sweet creature,
-Sevimli yaratık,"

Yüksek sesle başlayıp, gözükecek şekilde öne adımlamış ve Louis'ye bakabilmek için arkasını dönmüştü.

"Had another talk about where it’s going wrong.
-Neyin yanlış gittiğine dair bir başka konuşma yaptım.

But we’re still young.
-Ama hâlâ genciz."

Dedikten sonra başını yana doğru bükmüştü.

Louis ise boş bakışlar attığı gökyüzünden çekmişti gözlerini, Harry ortaya çıktığı gibi. Kaşlarını hafifçe kaldırmış ona bakarken ne yaptığını yeni algılamış gibi dikkat kesildi ona ve şarkısına.

"We don’t know where we’re going,
-Nereye gittiğimizi bilmiyoruz,

But we know where we belong.
-Ama nereye ait olduğumuzu biliyoruz."

Louis korkuluğa tutunarak, oturmak istemediği için, destek aldı.

"No, we started,
-Hayır, biz başladık,

Two hearts in one home.
-Bir evde iki kalp.

It’s hard when we argue,
-Tartışmalarımız sert oluyor,"

Derken yüzünü buruşturdu Harry.

"We’re both stubborn.
-İkimiz de inatçıyız."

Derken ise omuzlarını düşürdü.

"I know but, oh...
-Biliyorum ama, oh...

Sweet creature, sweet creature...
-Sevimli yaratık, sevimli yaratık...

Wherever I go, you bring me home.
-Nereye gidersem gideyim, beni eve getiriyorsun.

Sweet creature, sweet creature...
-Sevimli yaratık, sevimli yaratık...

When I run out of road, you bring me home.
-Yoldan çıktığımda, beni eve getiriyorsun."

Artık gözlerini kapatıp kendini şarkıya bıraktığı için Louis'nin yüzünde oluşan ifadeyi de görememişti.

"Sweet creature,
-Sevimli yaratık,

We’re running through the garden,
-Bahçeden koşarak geçiyoruz,

Where nothing bothered us.
-Bizi hiçbir şeyin rahatsız etmediği yere."

Sevgili oldukları sıralarda onu eve getirdiği ve ağaç evinde geçirdikleri zamanı hatırladılar, biri söylerken diğeri ise dinlerken.

"But we’re still young,
-Ama hâlâ genciz,

I always think about you and how we don’t speak enough.
-Sürekli seni ve nasıl oluyor da yeterince konuşamadığımızı düşünüyorum."

Louis de bu konuda gerçekten başarısız olduklarını düşünerek iç çekti.

"I know when we started,
-Ne zaman başladığımızı biliyorum,

Two hearts in one home.
-Bir evde iki kalp.

It gets harder when we argue,
-Tartışma gittikce sertleşiyor,

We’re both stubborn.
-İkimizde inatçıyız.

I know but oh...
-Biliyorum ama oh

Sweet creature, sweet creature...
-Sevimli yaratık, sevimli yaratık...

Wherever I go, you bring me home.
-Nereye gidersem gideyim beni eve getiriyorsun.

Sweet creature, sweet creature...
-Sevimli yaratık, sevimli yaratık...

When I run out of road, you bring me home,
-Yoldan çıktığımda, beni eve getiriyorsun,

You’ll bring me home...
-Beni eve getireceksin..."

Harry heyecanından dolayı nefes nefeseydi. Kalbi öyle bir çarpıyordu ki gözlerini de açmaya korktuğundan Omeganın tepkisine bakamıyordu.

Bir cesaret, elleri çalmayı durdursa bile üzerinde tuttuğu gitarı sıkıca kavramış bir şekilde dayanamayıp gözlerini açtığında Louis'nin ona gülümseyerek baktığını görmüştü.

Kalbi bu kez de sevgiyle çarparken Alfasının içeride nasıl sakinleşerek mayıştığına şahit olmuştu.

Louis onu yarıya inmiş göz kaparlarıyla, kirpiklerinin arasından izlerken Harry gülümseyerek ona doğru bir adım atmıştı. Ancak ağzını açmasına kalmadan Louis elini kaldırmıştı. Gülüşü düşüp, başını tutarken balkon korkuluğunun arkasında, gözden kaybolduğunda Harry'nin kalbi bu kez de korkuyla çarpmıştı.

"LOUIS!"

Onu girişten dinleyen kurtlar ne olduğunu anlamadıkları için neden böyle bağırdığını da anlamamışlardı. Harry onları görmeden koşarak yukarı çıkmadan önce gitarı omzundan indirip öylece yere bırakmıştı. Ne merdivenlerden nasıl çıktığını, ne de ne düşünmesi gerektiğini bilmeden koştu, odalarına ulaştığı gibi balkonun kapısını açıp duraksadığında yığılmış bir Louis görmeyi bekliyordu.

Fakat o önce yüzüne tutulan telefona bakmış, ondan gelen çekim sesini dinlemiş ve ardından ortaya çıkan Louis'nin ukala suratını görmüştü.

"Koleksiyona eklendi, Alfacık." Kollarını karnının üstünde bağlayıp ona küstah bir bakış attı. "Unutulmaz bir anı oldu."

Harry donmuş beyni tepki verebildiğinde titreyen dudaklarıyla dizlerinin üzerine düşmüş ve beklemeden yüzünü eşinin boynuna gömüp kollarını etrafına dolamıştı.

Louis kıkırdayarak onun saçlarını sevdi. "Ayrıca şarkını sevdim."

Cevap olarak gelen hıçkırık onu güldürürken hiç kötü hissetmedi kendini. Onun titreyen omuzlarının üzerinden Harry'nin paniğiyle peşine takılan ikinci ailesine bakarak şirin bir gülümseme verdi.

İşte o, bir kurda aynı anda bir ton duyguyu hissettirir ve yaşatırdı.

×××

Arthur😏

Hakarete uğrarken sadece bir karakterdi ama şuan Arthur benim😌

Ben yaptım, hehe🤤

Benim adım Arthur😇

Ve benim var bir pe-

Neyse bu kadar övgü yeter,

Ne düşünüyorsunuz? Artık yavrularımız doğsun mu?

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz,

-ARTHUR😎

Continue Reading

You'll Also Like

887K 71K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
13.5K 1.4K 67
"Eskiden yakındık,insanlar dönüşebilir.Asıl acıtan ise tanıdıǧın insanların tanımadıǧın insanlara dönüşmesidir." -Hyunho /171122/
12.2M 590K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
93.8K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.