YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

11. BÖLÜM

50.2K 1.4K 1.1K
By eskimezdefter

Selamlarrrr aşklarım nasılsınız? Özledim sizi <3

BÖLÜM UZUN OLDU ARA VERİRSENİZ SİZİN İÇİN DAHA İYİ OLUR <3

Şiyar ve Dilşad için özel kısa bir kitap yazmak istiyorum sizce yazmalı mıyım? Yoksa özel bölüm mü atmalıyım? Bunu tamamen size bırakıyorum.

Dün 50 Bin okunma okunma olduk, hepinize teşekkürler. Ne diyeceğimi bilmiyorum. Bu kadar kısa sürede bunu beklemiyordum açıkçası daha nicelerine diyelim. Sizler iyi ki varsınız <3

Yüreğim her daim, sizinle.

İnstangram: sedawattpad
Twitter:eskimezdefter

İnstangramdan Soru - Cevap yapıyorum. Sorularınızı bekliyorummmm.

Şarkılar;
Rojda, Delale
Hazan Dino, Oy Yâre
Mem Ararat, Çîçekê
Mem Ararat, Keziyên Yarê

KEYİFLİ OKUMALAR!

SINIR 290 VOTE 460 YORUM

11. BÖLÜM, "GEÇMİŞİN İZLERİ."

💧

Merve hamileydi.

Tüm belgeleri önüme serip, kafamda kuşku bırakarak odamdan çıkmıştı.

Kaç saattir öylece durmuş sadece duvarı seyrediyordum? Baran ağa beni sevmiş miydi gerçekten?

Hayır seven sevdiğini aldatmazdı. Seven insan, bunu yıllardır plotonik olduğu kadına yapmazdı.

Ama Baran ağa bunu bana yapmış. Merve'yi hamile bırakmıştı.

Bu kadının hiç bir sözüne inanmıyordum. Baran'ın yanına gitmem gerekiyordu. Yoksa öfkeden kendimi burada yiyip bitirirdim.

Üzerimi değiştirip siyah gömlek, siyah takım elbisemi giymiştim. Yasta mısın Evin? Evet, başka soru?

Siyah topuklu ayakkabımı giydikten sonra, dağınık saçlarımı tarayıp, üstten toplamıştım.

Çantamı alıp hızla odadan çıkıp aşağı kata indiğimde kahvaltı yaptıklarını gördüm, beni niye çağırmamışlardı?

Gülüp geçerken onun sesini duydum. "Bütün Mardin biliyor Baran oğlumun, oğlu olacağını yeni gelin. Bugün bu konakta kurban kesilecek. Şiyar'dan sonra ilk kez torun olacak, bu evde. Sen nereye gidiyorsun? Hiçbir yere gidemezsin, git yardım et herkese." dedi Kendal ağa. Kelimeleri vurgulamış, adamın bu evden git demediği kalmıştı. Zaten onların konağına kalmamıştım. Davet mi vereceklerdi? Bende Evin Şahin'sem eğer bu daveti onların hayatını karartmak için kullanacaktım.

Gözlerim öfkeyle yemek masasında oturan Korkmazbey ailesine takıldı. "Siz kendinizi ne sanıyorsunuz Kendal ağa? Bu evde bana ağalığın sökmez, bunu bilesin." dedim net, sert bir üslupla.

"Adabını bil yeni gelin." diye bağırdı aniden yüksek bir yükselişe geçen kadın Baran'ın annesi, Mizgin Hanımağaydı.

"Asıl siz adabınızı bilin Mizgin Hanım. Ben sizin bildiğiniz kendini ezdirecek, size boyun eğecek biri değilim. Beni çok yanlış tanıdınız sanırım." dedim hafif tebessüm ederek. Öfkeden kendimi yiyecektim. Her şey çok saçmaydı.

Arkamdan söylenen insan seslerini umursamadan konaktan çıkmış avluda Arjin'i gözlerim arıyordu.

Araba getirmesini söyleyecektim. Fakat ortalıklarda onu göremiyordum. Bir genç korumaya bakıp el işareti ile yanıma çağırdım. "Bir şey mi istedin yenge?" diye sordu genç adam.

"Bebeğimi hazırlayın." dedim etrafta göz gezdirirken, karşımda dikilen adam duraksadı. "Yenge senin bebeğin yok ki." dedi adam bıyık altından gülerek.

"Araba arabayı getir." dedim hızla. İyice rezil olmuştum. Şimdi rezil olması gereken kişinin yanına gidecektim.

Baran Korkmazbey'in yanına.

Adam hızla kafasını sallayıp yanımdan uzaklaşmıştı. Birkaç dakika sonra önümde beliren araba ile, arabaya doğru yaklaştım. Bir adam bana arka kapıyı açtığında, ona teşekkür edip araca bindim.

"Yenge çarşıya mı?" diye sordu adam dikiz aynasından bana bakarak. "Hayır. Şirkete sür." dedim, bakışlarımı yola çevirerek. "Baran ağa'nın haberi var mı?" diye sordu.

"Hayır," dedim, hızla kafamı sallayıp yüksek bir ses tonuyla. "Sürpriz yapmak istiyorum." dedim, mırıldanarak.

Adamın kafasını salladığını göz ucuyla gördüm. İçimden bir ses Baran'a haber vereceğini söylüyordu. "Bak," dedim tamamen bakışlarım o adamdaydı. "Ben kocama sürpriz yapmak istiyorum, sen ona haber vermezsen senin için çok güzel olur." dedim, ona bakışlarımı dikerek.

"Tamam, tamam yenge." dedi adam hızla.

"Güzel," dedim, L harfini uzatarak.

Araba süratle ilerlerken, kırmızı ışıkta durmak zorunda kalmıştık. Yoldaki şey dikkatimi çekmişti parmağımla büyük bir konağı gösterdim. "Şurası kimin konağı?" diye sordum düz bir merakla.

"Yenge ne sen sor ne ben söyleyeyim. Sormadın sayıyorum." dedi adam soruma bu tarz cevap vermesi merakımı daha çok arttırmıştı. Konaktan fazlaca uzaklaşmıştık.

"Niye? Sordum işte, kimin konağı?" diye sordum düz bir merakla adamın gözlerinin içine bakmaya çalışıyordum. Adam bana cevap vermek yerine arabayı sürüyor benimle göz göze gelmemeye çalışıyordu.

Oflarken, telefonumu çantamın içinden çıkarıp yüzümü okutmuş telefonumu açmıştım. Oyun klasöründe dolanırken şeker oyununa girip oyunu oynamaya başlamıştım. Bari zaman geçerdi.

Yukarıdan gelen bildirim dikkatimi çekmişti. Çeman bir link atmıştı. WhatsAap'a girdiğimde Çemanla olan sohbete girip gönderdiği linke tıklamıştım.

Okuduğum şeyi idrak etmeye çalışırken sadece yüzümde acının tatlı tebessümü oluştu. Okuduklarım Kendal ağa'nın Mardin gazetesinde koskocaman yazısıydı. Baran ağa'nın oğlu oluyor.

Baran'ın oğlu.

Bunu düşünmek bile beni çıldırtmaya yetiyordu. Bunu bana nasıl yapabilirdi? Bunu ona soracaktım. Belki de hamile olduğunu bildiği için onu eve almıştı. Belki de benimle yakınlaşırken aklında o kadın vardı.

Belki kelimesinden nefret ettim bir an.

Çeman mesaj attı.

Çeman: Evin iyi misin?

Siz: Çok iyiyim Çeman :)

Çeman: Evde değilsin sanırım, uyandım fakat yoktun evde. Bir şey mi oldu?

Çeman: Bu attıklarım yalan değil mi?

Siz: Bilmiyorum, Çeman. Lütfen sonra konuşalım, hiç iyi günümde değilim.

Çeman: Pekii sonra konuşuruz güzelim.

Ona görüldü atıp telefonumu kapattım çantamın fermuarını açıp telefonumu içine koydum.

"Yenge geldik inebilirsin. İstersen sana eşlik edeyim ister misin?" diye sorduğunda hızla kafamı iki yana sallayarak reddettim onu. Tek başıma giderdim.

💧

Şirket'in önündeydim, araba gitmişti. Kocaman bir şirketin KORKMAZBEYLER HOLDİNG yazısına bakıp sırıttım.

İçeri girdiğimde, resepsiyondaki kadınlara doğru ilerledim. Bir kadına bakıp onu es geçerken onun önüne geçtim. "Baran ile görüşecektim." dedim, mırıldanıp sarışın kadına bakarak.

"Hanım efendi pardon, benim sıramdı. Gidip fiş kesin." diyen kadına döndüğümde sabır diledim. Kavga etmeyecektim. Kavga etmeyecektim. Kavga etmeyecektim...

"Baran Bey toplantıda, saat bir de başlayacak iş görüşmeleri." dedi kadın tebessüm ederek. Göz devirirken, "Kendimi tanıtmayı unuttum sanırım çok pardon ben, Hevidar Evin Şahin Korkmazbey." dedim, kadına tebessüm edip elimi tokuşmak için uzatarak.

Sarışın kadın, yan sandalyede oturan kadınla bakışıp bana baktı ikisi aynı anda. "Hevidar Hanım, Baran Bey'in odası 6. katta. Zaten direkt odası asansörün karşısında." dedi kadın yol tarif ederek.

"Teşekkürler." deyip hızla asansöre doğru yöneldim. Asansör'e insanlar binerken bende binmiştim. Bir kadın 6. Katın düğmesine bastığında benim basmama gerek kalamamıştı.

"Baran Bey evlenmiş sanırım." dedi bir kadın sesi. "Evet evet gelmiş bugün başladı. Merve Baran Bey'den hamileymiş." diyen kadına bakıp onu süzdüm. Siyah saçlarını dalgalandırmış, siyah mini bir elbise giymişti. Yüzünde ağır bir makyaj yapmıştı.

"Kadına üzüldüm. Kadın aldatılmış resmen." dedi kadınlardan biri. "Kadın avukatmış bir de aptal demek ki. Baran Bey'e güvenmesi hata."

Güldüm, onlara dönüp uzun uzun baktım. Onlara bir adım atıp, duraksadım. "Selam." dedim, sıcak bir tavırla. Beş kişi asansörde kalmıştık.

"Selam." dedi kadın beni tanımadığını belli ederek. Elimi az önce dedikodumu yapan siyah saçlı kıza doğru uzattım. "Selam, tanışıyor muyuz?" diye sordu.

"Hayır." dedim kaşlarımı çatarak. "Tanışmadığın birinin dedikodusunu hem de patronunun dedikodusunu yapmak komikmiş." dedim yüzümde alaylı bir tebessüm oldu.

"S-siz?" diye sordu kadın kekeleyerek. Korktuğu belliydi. Dostça omuzunu sıkıp, "Benden bir tavsiye, Bir daha birinin dedikodusunu yapmak istersen sana," dedim duraksayarak. Çantamdan kartımı alıp ona uzattım. "Az önce olduğu gibi hakaret davaları açabilirler, memnuniyetle avukatlığını yaparım." dedim, tatlı tatlı gülümseyerek. Ne tatlısı? Şeytan gibi gülüyorsun.

Asansör altıncı katta durduğunda, asansör açılmıştı. Asansörden hızla çıktıklarında bende peşlerine takıldım. "Şey bir de kovuldun!" diye seslendim arkasından. Kadın duraksadı, yavaşça kafasını çevirip bana baktı. Tamamen döndüğünde bana doğru ilerledi, sadece duraksayıp yanıma gelmesini bekledim.

"Avukat Hanım, Baran Bey'in kıdemli asistanıyımdır." dedi kadın bana kaşlarını çatarak. Kadın'a alayla bakıp, "Sence bu benim umrumda mı canım?" diye sordum gözlerimi gözlerine dikerek.

"Bunu yapma hakkınız bile yok. Siz kimsiniz?" diye sordu, küt saçlı bir kadın arkasında durduğu arkadaşını savunarak. "Şöyle söyleyeceğim canım, ben Baran'ın karısıyım. Asıl siz kimsiniz?" diye sordum alayla kahkaha savurdum. Bunda gülünecek bir şey yok. Sinirden gülüyorum susar mısın?

"Bakın ya siz çıkışınızı verirsiniz ya da ben Baran'a söyleyeceğim," dedim kaşlarımı çatarak. Kadın sabır diledi, "Çattık ya." dedi kadın göz devirerek.

"Ben sizinle uğraşamayacağım çok işim var, siz çıkışınızı verin." dedim arkamı onlara dönüp Baran'ın sekteri diye tahmin ettiğim kadın'ın masasına doğru ilerledim, "Ben Baran'ı görmek istiyorum." dedim, kadına sıcak bir tebessüm ederek.

"Baran Bey toplantıda Evin Hanım." dedi kadın bana bakarak. Beni nereden tanıyordu? Belkide düğünümüze gelmişti, ben görmemiştim.

"İsterseniz sizi odasına götürelim, çay kahve ister misiniz?" diye sordu kadın. Kafamı iki yana salladım, "Baran hangi toplantı salonunda?" diye sordum, artık öfkeleniyordum. Ben gelmiştim ve beyefendi ortalıkta yoktu. Evin aptal mısın aşkım? Adam toplantıda ve geleceğini söylemedin. Baran'ın ne suçu var? Sus erkek değil mi? Belki toplantı diye kızlarla oynaşıyor.

"Baran Bey'e geldiğinizi söyleyeceğim ister misiniz?" diye sordu sekreter. Oflayarak, "İstemiyorum. Toplantı nerede?" diye sordum bir kez daha.

"Koridorun sonundaki toplantı salonu fakat giremezsiniz. Baran Bey'in kesin emiri var. Kimse giremez dedi."

"Ben kimse değilim. Ben onun karısıyım." dedim, sertçe çıkışarak. Arkamı dönüp hızla koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladım, öyle öfkeyle yürüyordum ki Baran'ı öldürebilirdim.

"Evin Hanım lütfen," diye arkamdan söylene söylene gelen asistanı duymazdan geliyordum. Bedenimi hırs, öfke kaplamıştı.

Toplantı salonunun kapısını ittirerek açtığımda, herkesin bakışları beni buldu. Baran ile göz göze geldim. "Baran Bey çok özür dilerim, durduramadım." diyen kadın başını eğerek konuşmuştu.

Baran oturduğu baş koltuktan kalktığında, hızla yanıma yürüyüp karşımda dikilmişti. "Sevdiğim, ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu Baran, hafiften kızar bir tonda çıkan bir sesle.

"Konuşalım, hemen." dedim emir vererek. Baran'ın çenesi kasıldı, omuzları dikleşti. "Güzelim, toplantıdayım. Beni odamda bekle toplantıyı bitirip geleceğim yanına." dedi Baran. Gitmemi vurgulamıştı. Önemli bir toplantısını sonrada yapabilirdi. Bu konu üzerinde tartışmamız gerekiyordu yoksa şimdi delirecektim.

"Toplantı bitti. Çıkın gidin!" diye bağırdım, bize bakan insan topluluğuna bakarak. Yirmi kişiden fazla insan vardı. Baran bana ne yapmaya çalışıyorsun dercesine baktı, yüzünü sıvazladı. Kimse beni takmamış gibi önlerine dönmüştü.

"EVİN ODAYA GİT!" diye bağırdı aniden Rojhat. Baran küfür savurduğunda, insan topluluğuna doğru ilerlemişti. "Arkadaşlar zaten toplantı bitmişti, teşekkürler. Çıkabilirsiniz." dedi Baran sertçe yutkunup. Ben onu beklemeden toplantı salonundan çıktığımda, onun odasının olduğu kapıyı açıp içeri girdim.

Kendimi deri koltuğa atarken, yüzümü sıvazlayıp derin bir iç çektim.

Bir kaç dakika sonra bütün şirkette Baran'ın sesi yankılandı. Sanırım Rojhat'a bağırıyordu. Bir kaç dakika sonra sert bir şekilde açılan kapı tahmin ettiğimden daha sakince kapatılmıştı. "Niye n'oldu niye geldin sen?" diye sordu Baran. Bakışlarım ona kaydığında, masanın etrafından dolanıp deri koltuğuna oturdu.

Ellerini birleştirip masaya koyup bana doğru eğildi. "Evet dinliyorum. Gelmenle iki çalışanımı kovmuşsun yetmemiş hakaretler havada uçuşmuş. Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye sordu, göz kırparak. Sesi o kadar sakin çıkmıştı ki şaşırmıştım. Ben bir şey yapmıyordum.

"Benden duy istedim tatlım," dedim, samimiyetsizce gülerek. Baran'ın gözleri büyüdü, biliyor muydu? Yoksa benden mi duyacaktı?

"Neyi?" diye sordu, Baran.

"Baba olacağını." dedim, kaşlarımı hafiften çatıp, tebessüm ettim. Ona elimi uzattım tokalaşmak amacıyla. "Tebrik ederim oğlun olacakmış." dedim, sesim istemeden titredi. Baran'ın yüz ifadesi değişmedi. Biliyordu.

Baran kahkaha attı, "Cidden inandın mı?" diye sordu daha çok gülerek. Kaşlarımı çattım, "Bunda gülünecek bir şey göremiyorum Baran. Baba oluyorsan ona mutluluktan gülüyorsan bilemem ama ben ciddiyim. Merve hamileymiş. Bana söyledi, neymiş sizin aranızdan çekilecekmişim." dedim, sinirle bağırarak.

"Allah aşkına ne dedin?" dedi Baran, dudaklarını yalayarak. Gözlerim doldu, "Aranızdan çekileceğim. Ne diyeceğimi bekliyorsun pardon? Bunları düşünmek bile istemiyorum." dedim mırıldanıp ayaklanarak. Baran da ayaklanmıştı. "Nereye?" diye sordu, düz bir merakla.

"Boşanma kağıtlarını ofisten getireceğim." dedim, ona bakmayarak. Baran hışımla oturduğu deri koltuktan kalktı, "Ne saçmalıyorsun? O çocuğun benden olduğunu falan mı?" diye sordu, sinirli bakışlarıyla altında eziliyor gibi hissettim. Önümde izbandut gibi duruyordu.

"Kanıt göster!" diye bağırdım, onu itekleyerek. Evin adamı dinle aşkım. KES SESİNİ SENDE! İç ses gülün suçu ne?????

"Sana her zaman doğruları söyledim, eğer sana güvenmeseydim. Ailemdeki geçmişimi sana anlatmazdım. Bana güvenmiyor musun?" diye sordu Baran, sağ kaşını havalandırarak.

Kafamı iki yana salladım. "Ben kendimden başkasına güvenmemeyi. On sekiz yaşımda öğrendim. Babam beni o karanlık yer altındaki ahıra koyup dövdüğünde öğrendim kimseye güvenmemeyi. Ben erkeklere babamdan dolayı kırgınım, babam sırf erkeklerle okumamam için benim avukat olmamı istemedi. Sırf ben kızım diye." dedim, öfkeyle haykırarak. Göz yaşlarım değdiği her teni yakacak, zemini yakacak cinstendi.

"Ama Baran, ilk defa güvendim. Abilerimden başka bir erkeğe güvendim. O ne yaptı? Beni aldattı, madem Merve ile ilişkin vardı niye benimle evlendin Baran ağa?" diye sordum, sanki bir güvercinin kanadı kırılmış, ölmek üzere annesi onu sarmalayacakmış gibi hissediyordum.

"Evin delirme otur şuraya. Konuşalım doğru düzgün." dedi Baran, kafamı iki yana salladım. Onu dinlemek daha fazla yalanlarına boyun eğmek istemiyordum. "Baran git buradan yalnız bırak düşünmek istiyorum, az da olsa burada düşünmek istiyorum." dedim mırıldanıp tekrar koltuğa yönelip oturarak.

"Sadece on dakika, ben de kahve alıp geleceğim." dedi Baran, kafamı salladım.

Baran çıktığında kapı sertçe kapandı. Bir kaç dakika sonra tekrar hışımla kapı açıldığında içeri Rojhat girdi. Kapı ardından çok sert kapanmıştı.

"Evin, n'oluyor?" diye sordu Rojhat yanıma yaklaşarak. "Baran yapmaz öyle şey. Merve sadece bir kaç hafta sürdü sanırım. Ben abime güveniyorum, yapmaz." dedi Rojhat, güven verir tonda. Kafamı iki yana salladım, "Bilmiyorum Rojhat. Kafam çok karışık." dedim, sıkıntılı bir sesle.

"Babam konağa ağaları toplamış, Merve üzerine kuma gelecekmiş." dedi Rojhat, alayla kahkaha attım. Duyduklarım kâbus olmalıydı. Yüzümü sıvazladım, "Lütfen beni yalnız bırak." dedim boğuk çıkan bir sesle.

Hayatım tam bir kâbus olmalıydı. Rojhat çıktığında telefonuma bir bildirim sesi gelmişti. Çantamdan telefonumu aldığımda, ekranı açmıştım. Bilinmeyen bir numaradan mesaj gelmişti.

Üç fotoğraf atılmıştı. Resimlere tıkladığımda, bir kaç saniye inmesini bekledim. Fotoğraf indiğinde tıkladım ekrana. İlk resmi açtığımda, ekranı yakınlaştırdım. Gördüklerim, bu gördüklerim de neydi böyle? Baran ve Merve'nin yatak fotoğrafları, Baran uyuyor, üzeri çıplaktı. Merve fotoğrafı çekmişti. Üzerinde siyah bir gecelik vardı.

İkinci fotoğrafta Merve Baran'ı öpüyordu. Yanağından.

Üçüncüye bakma gereği duymadım, midem bulanmıştı. Tiksindim, gördüklerim mide bulandırıcıydı. Baran'ın yalanları da öyle.

Masa'nın üzerindeki çerçeve dikkatimi çekti. Baran ve benim düğünden kalan fotoğrafımız.

Çantamı açtığımda, kolonyayı elime aldım. Kolonyayı etrafa dökerken tek şey onun canını yakmaktı. İşinden de hayır görmesini istemezdim. Madem bana yalan söylemiş, beni sevdiğini söylemişti. Ben de onun yalanlarının döndüğü ofisini yakıp kül ederdim.

Onun benim kalbimi yakıp kül ettiği gibi.

Kolonyayı etrafa doğru dökme işim bittiğinde, çantamdan çakmağı çıkardım. Kapının yakınına doğru ilerleyip çakmağı yakmıştım. Çakmağı attığımda, etraf alev aldı. Dosyalar ilk tutuştu, sonra etrafa saçıldı ateş.

Bu bir oyunsa, hodri meydan Baran Korkmazbey. Oyun şimdi başladı.

Baran'ın odasından çıktığımda, asansöre binmiştim, düğmeye basarken, aynadan saçımı düzeltip kendime çeki düzen verdim. Asansör durduğunda, yangın alarmı'nın sesi kulaklarıma ilişti.

Herkes bir ağızdan çığlıklar atıyor, şirketten çıkmaya çalışıyordu. Şirketten çıktığımda, taksi çevirip taksiye binmiştim.

Telefonumun sesini duyduğumda kimin aradığını bildiğim için cevap vermek yerine telefonu kapattım. Şu an Baranla uğraşamazdım.

"Nereye gidiyoruz?" Adama evimin adresini verdiğimde, bakışlarım gökyüzüne takıldı. Kara kara bulutlar gökyüzüne çökmüştü. Konağa gitmeyecektim.

Ağlamak aptallık değildi. Gözlerinden yaş akmayan bir insan daha vahim bir durumdadır, içten ağlıyordur. Ama gülen, o ölmüştür.

Her gülümsemenin altında bir maske vardır. Her insan ağladığı kadar güler. Ben ise hangi maskeyi altımda taşıdığımı bile bilmiyordum.

Aşk illetine tutulduğum herkesten bir hançer yiyordum. Aptal bir kadın değildim, onlar aptaldı. Baran beni kaybedecek kadar aptaldı.

💧

Taksi ücretini verdiğimde, evimin avlusuna girmiştim.

Evde kimse olmadığı için rahatlıkla yedek anahtarla eve girmiştim. Annem dayımı otogardan almaya gitmişti. Abim ve Avşin ise Korkmazbey konağına gitmişti.

Dilşad beni arayıp söylemişti bunları. Baran evime doğru geliyormuş. Öfkeden delirmiş her yerde beni arıyormuş.

Yaptığım keki yerken, enfes olduğuna karar vermiştim.

Çayımdan bir yudum aldığımda kapı kırılacak gibi çalmıştı. Daha doğru Baran diye tahmin ettiğim kişi eğer bir dakika daha onu orada bekletirsem, kapıyı kıracaktı.

Telefonumun sesini duymamla koltuğun kenarındaki telefonumun ekranına baktım. Dilşad arıyordu. Telefonu elime alıp Dilşad'ın aramasına cevap vermiştim. "Evin hemen kapıyı aç." dedi Dilşad nefes nefese kalmış bir sesle.

"Niye?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Kızım intikam için Baran'ın yenilettiği ofisi mi yaktın? Adam delirdi. İlk defa onu böyle gördüm. Şimdi peşinden koşuyorum muhtemelen o şu an varmıştır. Sen kapıyı aç ben de geliyorum beş dakikaya." diyen Dilşad'ın sesi ile duraksayıp sertçe yutkundum.

Kapıya doğru ilerlerken, "Tamam." diye mırıldanmıştım. Aramayı sonlandırıp, telefonumu pantolonumun arka cebine sıkıştırıp, derin bir nefes vererek kapıyı açtım. Baran geriledi ve yüzüme bakıp beni süzdü. Gözlerime sabitlediği gözlerinin içine baktım. Ne hissediyordu? Bilmiyordum, bilmek de istemiyordum. O bana aşkı değil, acıyı yaşatmıştı.

Yüreğim acıyordu.

Kapıyı tamamen açıp, içeri geçmesi için ben kapıyı açık bırakıp salona doğru ilerledim. Arkamdan geleceğini biliyordum. Baran salona girdiğini göz ucuyla gördüm yemek masasının sandalyesini oturduğum koltuğun tam önüne sandalyeyi çekip oturmuştu.

"Amacın ne?" diye sordu göz kırparak. Dudaklarımı büzüp, "Bilmem, sence?" diye sordum yüzüme yalancı bir tebessüm katarak. Baran öfkeyle nefes verip başını iki yana salladı. "Ofisimi niye yakıyorsun Evin delirdin mi ya sen? Ben o ofis için dosyalar için yıllarımı verdim. Karım delirsin ofisimde, şirketimde izdiham çıkarsın diye değil. Kafayı yiyeceğim." dedi öfkeyle yerinden kalkıp saçlarını çekiştirdi.

"Karın?" diye sordum, histerik bir kahkaha attım.

"He karım." dedi Baran, sabır dilercesine. Bir an çok şirin geldin gözüme. Ama sadece bir an.

"Baran," dedim, dişlerimin arasından tıslarcasına. "Evimden gider misin? Ya da zorla mı çıkartacağım seni?" diye mırıldanıp ayaklandım.

"Sen hele söyle ne derdin var?" diye sordu bana doğru yaklaşarak.

"Bir derdimin olduğunu sanmıyorum, kocam dediğim adam gelip eski sevgilisini hamile bırakmış, oynaşıp koklaşmış. Ofisteyken bana eski sevgilisi yatak pozlarını attıysa maalesef Barancığım kocam değilsin." dedim göz devirip, iğrenircesine yüzüne baktım.

Baran'ın yüzü halden hale giriyordu. "Ne yatağı? Ne pozu?" diye sordu Baran, şaşkınlıkla.

"Göstermeyeceğim delil olarak mahkemede kullanacağım." dedim net bir sesle. Kolunu tutup onu salonun dışına yönlendirirken, derin bir nefes verdi. "Kendinde değilsin Evin, sakinleş ve beni ara." dedi Baran net bir sesle. Kafamı iki yana sallayıp, "Arayacağımı sanmıyorum." dedim, oldukça net bir sesle.

Baran dış kapıya doğru yanaştığında, kolunu bırakıp kapıyı açmıştım. "Evin," dedi Baran kapıyı kapatıp gözlerimin içine bakarak. "Ne?" dedim ters bir tavırla.

"Beni sevmiyor musun?" diye sordu fısıltıyla çıkan bir sesle.

Güldüm, "Evet desem ne değişecek Baran ağa? Hayır desem ne değişecek? Bunu duyunca her şey değişecek mi sanıyorsun?" diye sordum öfkeyle, alaycı bir yüz ifadesi yüzüme katarak gözlerine bakıyordum.

"Bak," dediğinde elimi alıp avuç içimi kalbinin attığı yere bastırdı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, sanki avuç içimdeydi kalbi.

"Sevdiğim, lütfen her şeyi anlamadan yargılama. Şimdi bana ne olduğu anlat. En baştan." dedi Baran.

Elimi hızla çektiğimde, "Bak, ben anlatmak istemiyorum. Git artık Merve ile ilgilen...Zaten hamile. Ben aranızdan çekileceğim." dedim kendimi ses tonumla dizginlemeye çalışıyordum. "Evin," dedi saçmalama dercesine dudaklarından ismim döküldü.

"Baran git artık. Seni sevmiyorum." dedim bağırarak. Yalan söyledim, yalan söylemekten başka bir şey yapamadım çünkü aralarından çekilmem gerekiyordu, aşkımı bastırabilirdim ama o gerçekleri değiştiremezdi.

Baran başını eğip yüzünü sıvazladı, bana arkasını döndüğünde beyaz gömleğinin kararmış olduğunu gördüm. Omuzlarını dikleştirdi, bir kaç saniye sonra tekrar gözlerime baktı bu sefer gözleri aşkla değil, kırgınlıkla bakıyordu.

"Öptüğüm dudaklarından, bunu duymak o kadar canımı yaktı ki Evin. Bu kelimeleri duymak yerine yıllardır yaptığım gibi saklasaydım sevgimi belkide bu kelimeleri duymayacaktım. O şirkette seni bulamayınca o kadar endişelendim ki...O ofis gözlerimin önünde yanarken senin orada olma düşüncesi bile o kadar canımı yaktı ki, Evin söyle bana benden ne istiyorsun? Aşkım sana yetersiz mi geliyor...Bak ben çocuk gibiyim farkındayım ama bunu bir tek senin yanında yapmak en büyük hayalimdi, Evin ben bir tek sana açtım kalbimi, sevgimi. Ve sen o Merve'nin dedikleri ile gelip aşkıma ihanet ettin ya yazık. Cidden yazık. Ben gidiyorum, ister boşa beni orada ağaların içinde istersen de..." Aralanmış dudaklarını kapattı. Ağırca yutkundu, ama gözlerimden bir kez bile olsun gözlerini ayırmadı.

Bana arkasını döndü yavaşça, "Eyvallah, Allah'a emanet." dedi Baran kapıdan çıkmadan hemen önce.

💧

Yatağın içine girip kaç saattir aralıksız ağladığımı bilmiyordum, canım yanıyordu. Canım çok yanıyordu.

Kapı tıktıklanıp açıldığında, içeri giren annem ile göz yaşlarımı parmağımın uçlarıyla sildim, doğrulurken, "Kızım, Evin iyi misin annem?" diye sorduğunda gözlerim dolu dolu kafamı iki yana salladım. İyiyim deyip yalan söyleyecek hâlim yoktu. Yarın ki davalar için kendimi toparlamam ve dosyaları incelemem gerekiyordu fakat bütün her şeyim o evde kalmıştı.

"Anne," dedim dudaklarım titrerken, annem yatağa oturup benim yüzümü göğsüne bastırdı, ona ne kadar kırgın da olsam bunu yapması anne yüreğini ortaya koyması her an yanımda olduğunu hissettirmesi bile güzeldi.

"Kızım, yavrum benim...Allah onun belasını versin benim güzel kızıma yapılır mı bu?" dedi annem saçlarımı öperek. "Abin geliyormuş, Civan akşama evde olur. Füsun sana sevdiğin yemekleri yapmış hem dayın da içeride bir hoş geldin de dayına. Zaten sana çok kızgın onu niye çağırmadık diye başımın etini yedi." dedi annem homurdanıp yanağımı okşayarak.

Yüzümü sıvazladım, "Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum." dedim, kısık bir sesle. Annem kapıya ilerlerken, "Hızlı ol meleğim." dedi annem, kafamı salladım.

Şimdi hiç bir şey olmamış gibi içeride gülüp eğlenecek ve gece yarısına kadar ağlayacaktım planım buydu. Sabahta bir ton makyaj yapıp adliyeye giderdim. Ne kadar da güzel bir plan!

"Of of," dedim isyan ederek yataktan kalktığımda, saçımı açıp üstten topuz yapmıştım. Banyoya ilerlerken, ışığı yakıp soğuk suyu yüzüme çarpınca ürpermiş, vücudum titremişti.

Yüzümü havlu ile kurulayıp havluyu tekrar yerine asmıştım. Alnımı ovalarken, telefonumu almak için tekrardan odaya girmiştim. Telefonuma bildirim sesi üst üste gelmişti. Telefonumu yatağın üzerinden aldığımda, bildirim Dilşad'dan gelmişti.

Mesaj kutuma girip Dilşad'ın üst üste attığı mesajları okudum.

Dilşad: Baran nerede?

Dilşad: Evin, Baran yok. Kimse bulamıyor, kendine bir şey yapmasından korkuyorum.

Dilşad: Evin neredesin kızım?

Dilşad: Adam mesaj attı bana ve yok.

Siz: Ne demiş?

Dilşad: İleti bir mesaj gönderdi.
Yenge Şiyar bana emanet derdin ama ben de sana iki emanet bırakacağım, biliyorum ağır ama yapmaya çalış olur mu? Evin ve Şiyar sana emanet.

Siz: Bu ne?

Kalbim ağzımda atıyordu kendine zarar verme düşüncesi, benim yüzümden bunu yaparsa onu ömrüm boyunca affetmezdim.

Dişad: Neye benziyor? Evin onu bul.

Siz: Koskoca adamı bulamam, abim de askeriye de değil hiç bulamam. Kafasını dinlemek istemiştir.

Dilşad: Onu ilk defa ağlarken gördüm Evin. Ne söyledin?

Siz: Onu sevmediğimi.

Siz: İkisinin arasına girdiğim için yalan söyledim.

Dilşad: İyi bok yedin.

Siz: Ne yapacağız? Sen böyle diyince bende korktum.

Dilşad: Bekle seni aldırtacağım konağa gel.

Siz: Zaten dosyalarımı alacaktım hazırlanıyorum. Adamı on beş dakikaya yollat.

Dilşad: Tamam.

_

Kıyafetlerimi üzerime geçirdiğimde, beyaz tişörtün yakasını düzelttim. Çantamı da alırken, göz ucuyla çalan telefonuma baktım, Dilşad arıyordu.

Yatağa doğru ilerleyip, yatağımın kenarından telefonumu elime aldım, ekrana dokunduğumda, kulağıma doğru telefonu götürdüm. "Evin gel şu kocanı öldür yoksa ben öldüreceğim." dedi Dilşad, sinirle telefonda bana bağırarak. Baran'a sinirlendiği belliydi. Baran ne yapmıştı?

"Ne oldu?" diye sordum, yatağın kenarına oturarak. Baran'ın arkadan homurdanma seslerini duyuyordum. "Kendal ağa, dayınla konuşmuş. Dayın Baran ile seni yarın ayıracak. Bittiniz kızım," dedi Dilşad, sıkıntılı nefesler vererek. Oflarken, hayatımıza bu kadar müdahale eden insanlara tekrar nefret kapmıştım. "Baran ne diyor da sen çıldırdın?" diye sordum, düz bir merakla.

"Neymiş Evininden kimse onu ayıramazmış, peh erkek milleti işte." dedi Dilşad, şu an Baran'a gıcık olduğunu anlamıştım. Onun bu çocukça tavırlarını sadece ben çekebilirdim.

Duyduğum sesle gözlerimi devirdim, "Evin konuşmamız gerek. Bak katil olacağım deliririm yemin ederim öldürürüm herkesi." dedi Baran, sinirle çıkan sesi ciddiydi. "Saçmalama otur oturduğun yerde, kimsenin bizi ayırdığı yok. İki yetişkin insan gibi ayrılırsak ayrılırız. Bunlar o aptal töre ile yapılacak bir iş değil. Ya da sizin o ağa topluluğunuzla." dedim net, ciddi bir tavırla.

"Konuşalım," dedi Baran ısrar ederek. Kafamı sanki beni görüyormuşcasına salladım. "Sadece bir saat, daha fazlası yok. Ve evdeki dosyaları da getir."

"Tamam, canım karım." dedi Baran, sinirle nefes verdim. "Tomom conom korom." dedim onu taklit edip telefonu suratına kapatarak.

Telefonum tekrar çaldığında bu sefer ekranda Dünya'nın En Yakışıklı Ağası arıyor yazıyordu...

Derin bir nefes alıp verdim, cidden Baran canımı sıkıyordu. Telefonumu açıp öfkeyle sesimi yükselttim. "Ne var ya ne?" diye sordum, kaşlarımın ortasında derin bir çukur oluştuğunu biliyordum.

"Ne oldu?" diye sordu, sanki yaptıklarını bir an unutarak. Aptallığa yatıyordu.

"Ne mi oldu?" diye sordum, gülerek. "Acaba ne oldu? Ulan aldattın beni bir de yüzsüz gibi konuşalım diyorsun. Sadece dosya için geliyorum başka bir şey için değil Baran." dedim, sert bir üslupla.

Baran sıkıntılı bir nefes vererek konuştu, "İnsanların bir söylemine inanacak kadar komik olduğunu söylemek isterim Evin, bak şuan hiç müsait bir ortamda değilim. Bütün ağalar başıma toplanmış, hesap soruyor. Şu an evliliğimi kurtarmaktan başka bir şey yapamıyorum maalesef." dedi Baran, kısık sesle konuşmaya başlayınca gerildiğini anladım.

"Evliliğimizin beşinci günü bunu yaşıyoruz Baran, bir kadın gelip senden çocuğu oluğunu söylüyor... Biliyor musun? Her neyse bunu yüzüne söylemek istiyorum telefonda olacak bir şey değil." dedim mırıldanarak.

Baran sustu.

Bir kaç dakika öylece sessizce telefonu kulağımda yaşlanmış bir şekilde tuttum. "Evden çık bende görünmeden çıkacağım, bir şekilde seni alıp konuşmam gerek. Önemli Evin. Çok önemli, gelmen gerekiyor. Evliliğimiz için... Birazcık hatırım varsa evinin sokağının başında arabada olacağım, yarım saate gelirim." deyip telefonu kapattı.

Dayım evdeyken, asla çıkmazdım içeriden Civan abimin sesini duydum, adım sesleri odama doğru gelirken, sıkıntılı nefesler verdim. Odamın kapısı tık tıklandı.

Kapı arlandığında, Civan abim'in kafasını aradığı kapıdan içeri soktuğunu gördüm, "Girebilir miyim? Müsait misin?" diye sordu abim.

Kafamı salladığımda, kapıyı tamamen açıp, içeri girince tekrar kapıyı kapattı. Yataktan kalktığımda, ona doğru ilerleyip boynuna kollarımı sardım. "Güzel kardeşim, iyi misin?" diye sordu abim saçlarımda parmaklarını gezdirerek. Onun boynuna sardığım kollarımı abimin boynundan çektim.

Biraz uzaklaşıp yüzüne baktım, kafamı iki yana salladım. "Abi, canım yanıyor." dedim titrek bir nefes verdim. Arkamı dönüp, akan göz yaşımı sildim parmağımın ucu ile sildim.

"Güzelim, ağlama ne oldu abim? Anlat bana, dayım anlattı anlamadım. Senden dinlemek istiyorum." dedi abim, elimi tutarak. Ne zaman önüme geçmişti onu bile bilmiyordum.

Elimi çekiş beni yatağa oturtturdu, kendisi de dizini kırıp ayaklarımın dibinde oturdu. Elimi sıkıca tutuyordu, ben buradayım dercesine. "İstanbul'da Baran'ın Merve diye eski bir sevgilisi olduğunu öğrendim, sonra konakta kalamaya karar vermiş. Baran buna müsaade etti, neymiş arkadaşıymış beyefendi'nin, her neyse asıl olay kadının bizim yatağımızda oluşuyla başladı. Takmadım umrumda bile değildi, " dedim burnumu çekerek. Abim sağ elini elimden çekip göz yaşımı sildi.

"Anlat devam et abisinin gülü." diye mırıldanmıştı abim. Anlatmaya devam etmek için boğazımı temizledim.

"Bomba şu ki, kadın bir anda biz düğünden mi kınadan mı dönüyorduk hatırlamıyorum işte eve girdim, kadın masa kurmuş... Elbise giymiş abi düşünebiliyor musun ya kocam için benim kocam için elbise giymiş bir de söylüyor utanmaz." dedim sinirle homurdanarak. Abim kafasını iki yana salladı, onunda sinirleri bozulmuştu.

"O gün sinirlerim bozuldu evi terk ettim tabi senden de azar işittim. Mardin'e geldik ve kadın hamile abi hamile kadın ve bana dediği tek şey karnındaki bebeğin sahibi Baran. Kendal ağa bildiğin dedi ki kurbanlara bak. Şaka mı ya şaka sanırım kafayı yememe az kaldı." diye bağırdım öfkeyle ayaklanarak. Abim oturduğu yerden kalktı.

Yüzümü avuçlarına alıp, gözlerini gözlerime kenetledi. "Ne demiştim ben sana, her zaman bir tek biz varız. O el ama biz kanız, canız. Senin bir göz damla yaşına bütün dünyayı yakarım kardeşim benim, bak üzülüyorsun. Yol yakınken, Evin kararından emin ol. Yarın dayım seni o ağa bozuntularının yanına götürecek biliyorum. Ama kafan da bu değil, işin olmalı. Sen okumak için nelere maruz kaldın. Bir herif için dünyanı karartma. Yine söylüyorum ve tekrar söyleyeceğim senin her zaman arkanda bir abin var. Ölüm bile olsa bunu unutma. Olur mu güzelim?" diye sordu abim kafamı salladım.

"Unutmam, unutmam abim." dedim onun bedenine sıkıca kollarımı sarmıştım. "Seni çok seviyorum, iyi ki benim abimsin." dedim fısıltıyla.

Abim saçlarımı öptü, "Sende iyi ki benim kardeşimsin bücürüm benim." dedi Civan abim, alaylı bir kahkaha atarak. Yüzüne bakıp somurttum.

"Sanki sen çok uzunsun." dedim göz devirerek. Adam 1.97 Evin.
Tamam sus. Ben yine bücür değilim. 1.76 boyun var. Çok konuşma bence.
Kes sesini!

"Baran çağırdı beni evden çıkmam lazım ama dayım var." dedim mırıldanarak. Abim sinirle elini yumruk yaptığını fark ettim.

"Kızım ben az önce ne dedim sen yine o ağa bozuntusu ile mi görüşeceksin?" diye sordu abim şaşkınlıkla.

Abime yapma der gibi baktım, "Senden adam olmaz boş konuştum abi of dakikama yazık ettin Hevidar." dedi abim koluma yavaşça vururak.

"Eğer beni bu evden beş dakika içerisinde çıkarmazsan gider anneme Füsun'un hamile olduğunu söylerim." dedim tehditvari bir şekilde kaşımı havalandırdım.

"Sen büyüdün de beni mi tehdit ediyorsun küçük bücür?"

"Evet ediyorum." dedim kafamla onu onaylayarak. Abim düşünmeye başladığında, sessizce onu izledim.

"Olmaz izin vermiyorum." dedi abim, mantığına uymadığını belli ederek bana bakıp güldü.

"Anneee abim Fü-" Abim hızla avuç içini dudaklarıma bastırıp, beni yatağa doğru fırlattı.

"Hevidar." dedi abim beni uyararak. Alayla kıkırdadım. "Efendim abilerin bir tanesi." dedim yalakalık yapacakken telefonum çaldı.

Abim yatağın bir ucunda olan telefonumu uzatırken, "Bu ne amına koyayım adam ego yığını, al kocan arıyor." dedi abim laf da çakarak. Telefonumu elinden aldığımda, aramayı cevaplamıştım. Telefonumu kulağıma yasladım, "Efendim Baran?" diye sordum.

"Neredesin sen?" diye hesap sordu bir anda. "Abimin yanındayım. Sen?" diye sordum ona doğru lafı atıp kurtulmak istiyordum.

"Dayınla konuştuk Evin evin içerisindeyim, on saat gelmeyince içeri girdim gel hadi." dedi Baran.

"Benim odama gel, hiç çekemem dayımı ve eve girdin ayağın yok mu niye gelmedin odaya?" diye sordum ona kızarak.

"Abinle konuşuyorsun nasıl gelmemi bekliyorsun?" diye sordu Baran imalı bir ses tonuyla. Sanki abim onu yiyecekti gelseydi ya yanıma. Evin bahane o sen kovdun ya adamı gururu el vermedi.

"Baran gel işte abim seni yemez merak etme." dedim mırıldanarak.

"Yok kızım sen gel dışarıda konuşalım. Arabada." dedi Baran, ısrarla. Sıkıntılı bir nefes verdim. Abim kapıya doğru ilerlerken, bana el salladı.

"Ben gidiyorum, sen gelirsin." dedi abim. Kafamı salladığımda, "Tamam abiciğim," dedim abime doğru konuşarak. Baran hâlâ telefondaydı.

Abim kapıyı açtığında, gözlerim kestane rengi gözleri ile keşişti. Baran içeri girecekken, abim Baran'ın kolunu tuttu. Baran abime baktığında, abim ona öfkeyle bakıyordu. "Çok fazla kalma kafanı kırarım senin. Adam akıllı konuşacaksan konuş yoksa siktir git." dedi abim Baran'ın kolundaki elini gevşetip Baran'ın kolunu serbest bıraktı.

Baran bana baktı, "Abim git sen, biz konuşalım sonra seni tekrar çağıracağım söz," diye seslendim ona doğru.

Abimin de bakışları beni bulduğunda, "Söz." dedim yine onu ikna etmeye çalışarak. Abim kafasını salladığında, Baran'ın yanından geçip gitti.

Baran odaya girdiğinde derin bir nefes verdi, nefesini tuttuğunu o an anladım. Kapıyı kapattığında kapının yuvasında olan anahtarı çevirip kapıyı kilitledi. Gıkımı çıkarmadan onu izledim. Bana doğru ilerlemeye başladığında, tekrar ayaklandım.

"Evin, sen ağladın mı?" diye sordu Baran, gözlerime bakarak dibimde durdu. Kafamı iki yana sallayarak onu reddettim.

"Yalan atma avukat. Ağladın biliyorum, seni üzdüm farkındayım, o Merve denen kadının sana ne attığını görmem gerek. Bana göster o fotoğrafları." dedi Baran ısrarcı ses tonuyla.

Oflarken, artık delil olarak bende olan bir şeyi ona göstermem hiç doğru bir şey olmadığını bildiğim halde yastığın üzerindeki telefonu elime alıp yüzümü okuttum. Merve ile olan mesajlara girdiğimde fotoğrafları bulup, fotoğraflara bakmadan ona telefonu uzattım.

Baran fotoğrafı incelerken. Yüzünde tebessüm oluştu. Niye güldüğünü sorguladım. Oysaki bunda gülünecek bir şey yoktu.

"Neye bu kadar gülüyorsun?" diye sordum göz devirerek.

"Sevdiğim, gözlerin bence bozuk. Bu fotoğrafların üçü de fotomontaj. Ve sırtımda benim dövme var bu adam kimse bunda yok." dedi Baran gülerek. Baran üzerine giydiği gömleğin düğmelerini açtığında, gömleği üzerinden çıkardı.

Baran sırtını bana döndüğünde, sırtında ufak Arapça bir kelime yazıyordu ne demek bilmiyordum. Baran'ın sırtı kasıldı, dövmeye dokunduğumda, Baran'ın yeni yapmadığı belliydi.

"Ne yazıyor?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Evin yazıyor. Beş yıl önce yapmıştım." dedi Baran.

Sıkıntılı bir nefes verdim. "Baran ya benimle değil başkasıyla evlenseydin? Ona ne cevap verecektin?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

Baran'ın gülme sesi kulaklarıma ilişti. "Ben her türlü bir yolunu bulur, yine seninle evlenirdim. Ne koşulda olsun." dedi Baran net bir sesle.

"Yav he he Baran." dedim alaylı bir sesle. Baran yüzünü bana döndüğünde, avuç içini kalbimin üzerine bastırdı. "İnkar ediyorsun Evin, beni sevmediğini söylüyorsun, ama kalbin öyle söylemiyor." dedi Baran gözlerimin üzerine bakarak.

Bileğini tutup çektim. "Bana dokunma. İstemiyorum. Beni birazcık tanıdıysan Baran ikna olmadığımı anlarsın. Yarın o ağaların önünde bana o kadını kuma olarak alacaklarını söyleyecekler ve Kendal ağa buna dünden razı." dedim öfkeyle bağırarak.

Baran yüzünü sıvazladı. "Yarına kadar sana zaman tanıyorum yarına kadar bana bir kanıt getirmezsen işte o zaman seni herkesin içinde boşarım Baran ağa." dedim sert, öfkeli bir sesle.

"Sakin ol Evin. Beni dinle bu kim bulacağım sen de benimle geliyorsun." dedi Baran elimi tutup beni yataktan kaldırarak. Kafamı iki yana salladım. "Ben dediğimi dedim gerisi sende benim yarın mahkemelerim var. Gelemem."

"Evliliğimizden daha mı önemli?" diye sordu Baran imalı bir tonda. "Evlilikle alakası yok Baran sevdiğim, senelerdir yaptığım avukatlığıma evlendiğim için izin aldım şimdi de her kadın gibi işimin başına geçeceğim."

Baran kafasını anladım derecesine salladı. "Tamam." dedi mesafeli bir tavırla.

Gömleğini tekrar giydiğinde, düğmelerini kapatırken, "Tekrar söylüyorum, ben kimseyle ilişki yaşamadım. Birlikte olmadım. Altı yıl plotonik olduğum kadını bekledim, bu güne kadar senden başkasını istemedim." dedi Baran net bir şekilde cevap vererek. Tamam ben inandım. Saf mısın iç ses? Asıl sen safsın be sus.

"Seni sevmiştim!" diye bağırdım öfkeyle.

"Sevseydin gitmezdin." dedi Baran sitem dolu bir sesle. Kanka sus istersen ne yapacaktık? Koynuna mı girecektik?

"Sevdim seni, sen sadık kalmadıysan orası benim sorunum değil." dedim mırıldanarak.

"Ben her zaman sadık kaldım Evin. Neyse siktir et. Hiç bir şey olmaz artık. Sen bana güvenmiyorsun bile." deyip hızla kapıya yürüyüp odadan çıkıp gitmişti. Lan bu trip ağa yine gitti. Çok şımarık çokkk.

"Ya sabır." diye arkasından bağırdım.

"Allah'ım sen bana sabır ver Yarabbim." dedim mırıldanıp, göz devirerek.

Bende odadan çıktığımda, salonda oturan dayım ile göz göze gelince gözlerimi kaçırdım. Allahım benim günahım neydi ki sen bana dert üstüne dert verdin! Abim kaş göz işareti ile Füsuna bir şeyler dediğini gördüm. Abin ekmeğinde anam herkes kendi derdinde.

"Kızım, Hevidar'ım nasılsın? İyi misin?" diye sordu bağırarak. Dayım en az 70 yaşında vardı. En büyük dayım olan Hamza dayım, hiç bir zaman evlenmemişti. Ve beni her zaman kızı görmüştü. Babamdan daha çok babalık yapmıştı bana. Onun yeri her zaman ayrı.

"Dayım," dedim salona girdiğimde, eğilip elinin tersini öpüp alnıma koydum. "Gel benim güzel kızım," dedi dayım, bana gülümseyerek.

Dayımın yanına koltuğa oturduğumda annem bize bakıp gülümsedi, "Damat niye gitti öyle? Çok sinirliydi? Kavga mı ettiniz?" diye sordu annem hesap sorarcasına iki elini beline yerleştirmişti.

"Sık boğaz etme benim güzel kızımı." dedi dayım anneme kızgın bir bakış atarak. Annem karşımdaki koltuğa otururken, "Yeğenini de fazla korurmuş, abi şımartma şu kızı... evli barklı oldu." dedi annem, göz devirdiğimde, "Kızım yapma şunu." dedi annem beni uyararak. Dayımın zayıf bedenine sarıldım. Bastonuna uzanmaya çalıştığında, ona bastonunu verdim.

"Gel bakalım seninle konuşalım." dedi dayım, bastonu ile ayakta zar zor duruyordu.

Dayım önden yavaşça giderken, annem de kalkmamı söylediğinde dayımın peşinden gitmiştim. Dayım evin avlusundaki çardağa geçip oturmuştu, "Otur kızım." dedi dayım.

İtiraz etmeden karşısına geçip oturdum, sessizlik oluştuğunda sıkılmıştım. Böyle hep bir birimize mi bakacaktık? "Sen söyle bana bu ağa'yı seviyor musun?" diye sordu dayım. Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Evet." dedim sessizce. Dayım çenemi tutup onun yüzüne bakmamı sağladı. Gönül işi bu Evin oto da konar boka da. Haklısın.

"Bundan utanma kızım. Aşk acısını çok iyi bilirim. Benim sevdiğim kadın gözlerimin önünde kardeşim dediğim adamla evlendi." dedi dayım. Ben ilk defa dayımın aşık olduğunu duymuştum. Acaba kimdi?

"Kime aşık olmuştun?" diye sordum merakla. Dayım içli bir nefes alıp verdi. "Söyleyemem kızım." dedi dayım tekrar bir iç çekerek.

"Niye?" diye sordum bu seferde. Merak etmiştim söyleseydi işte. Sanki Mardin'e yayacaktım.

Somurttuğumda, "İyi peki söyleme, dayıcığım." dedim yüzümü düşürerek.

"Sen bu oğlanı seviyorsun... Peki ya bu oğlanın da sende gönlü var mıdır?" diye sordu.

"Vardı... Şimdi var mı bilmiyorum." dedim kısık bir sesle mırıldanarak.

"Kızım, sen tutunmak için bir dal mı arıyorsun?" diye sordu dayım, neyi kast ettiğini anlamamla kafamı hızla iki yana salladım.

"Hevidar'ım, benim güzel yeğenim..." Öksürdü, konuşmasına devam etti. "Ben varım canım yeğenim, abilerin var... Annen var." dedi dayım, oflamıştım.

"Dayı ben diyorum seviyorum adamı sen diyorsun tutunmak için dal. O ağaç kök saldı."

"Yarın öğleden sonra seni konağa götüreceğim. Ne derdiniz varsa çözün." dedi dayım, itiraz edemezdim. Oraya gidip kıyameti koparmayı dört gözle bekliyordum.

"Tamam dayıcığım, ben dosyaları inceleyip uyuyacağım. İyi geceler." deyip ayaklandım.

"İyi geceler, güzel kızım." dedi dayım, onu orada tek bırakarak tekrar eve girdiğimde, Civan abimin odasına girdiğimde, gözlerimi kaçırdım. "Çok pardon." dedim odadan çıkarken. Abim ve Füsun öpüşüyordu! "İnsan kapısını kilitler." diye söylene söylene odama girip kapıyı kapattım.

_

Saat gece yarısı 3'e geliyordu uyumam lazımdı. Dosyaları kapatırken, telefonuma gelen bildirimle gözlerim ekrana takıldı. WhatsApp'tan mesaj gelmişti.

Yüzümü okutup, WhatsApp'a girdim.

En son gelen mesaja baktığımda, oflamıştım.

Grup kurmuşlardı ve beni de almışlardı.

ŞEREFSİZ ERKEKLER KAPATILSIN

Çeman: Hello ahali.

Hazar ağa: Hello canim.

Dilşad: Bunu kim kurdu?

Gereksiz kişilik: Hangi gereksiz kurabilir?

Gereksiz kişilik: Alkolik kurmuş kim kuracak. Değil mi ayyaş?

Çeman: Bak ağa falan dinlemem Mardin'in sonuna kadar kovalar döverim seni.

Çeman:

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evin nasılsın? Uyudun mu?

Çeman: Enişte.

Çeman: Enişte.

Çeman: Enişte.

Çeman: Enişte.

Hazar ağa: Söylesene kız ne enişte diyorsun?

Barana cevap verdim.

Siz: SA NA NE NA SIL SAM NA SI LIM! GİT SEN EVLİLİĞİNİ KURTAR. *Somurtan emoji*

Çeman: Kardeşini öldürsem kan davası çıkar mı?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Yok.

Hazar ağa: Yok kız en fazla benimle evlenirsin *Gülücük emojisi*

Gereksiz kişilik: NE BOŞ YAPIYORSUN AMINA KOYAYIM. APTAL APTAL KONUŞMA HAZAR *SİNİRLİ EMOJİ*

Dilşad: Çeman ne fenasın kavga edecekler şimdi.

Çeman: Eğlence çıkar.

Çeman: Ağa bozuntusu sırık beni mi kıskandın az önce?

Çeman:

Gereksiz kişilik: Nereni kıskanacağım kızım ben senin?

Çeman: KES LAN DÖVERİM SENİ SIRIK AĞA

Hazar ağa: Çeman kız gel sana dürüm ısmarlarım. Hazırlan.

Gereksiz kişilik: ZEHİRLENİP ARAMAYIN BENİ.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evin yemek yedin mi?

Siz: Yok yemedim.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evin git ye aç mı kalacaksın?

Siz: Bundan sanane.

Hazar ağa: Hawli yengem konuş.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Lan beni niye satıyorsun?

Hazar ağa:

Çeman: HAZARRRRRR!!!

Çeman: Hazarrrrrr!!!

Çeman: Hazar hazırım!!!!!!

Gereksiz kişilik: Ayyaş dünden razı çıktı dkdkdnksnğksjsğ

Çeman: Lan sen random mu atıyorsun. Ablasının gülüne bak LZSKSJKMALSKZKZNAĞAUJDKEŞ

Gereksiz kişilik: Ablası? Gülü?

Gereksiz kişilik: Ne boş yaptın ayyaş.

Çeman: İki içtik ayyaş olduk. ENİŞTE KARDEŞİNE BİR ŞEY SÖYLE.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Susun amına koyayım yeter ben evliliğimin derdine düştüm siz burada laga luga yapıyorsunuz. Gidin başka grup açın.

Siz: KONUŞUN LAN. İSYAN DA ÇIKARIN EVDE.

Çeman:

Gereksiz kişilik: Sus artık.

Çeman: SUSMUYORUM.

Gereksiz kişilik: Allah'ım sabır ver.

Çeman:

Çeman:

Üstten bildirim geldiğinde Hazar bana özelden yazmıştı.

Hazar ağa: Abim evde değil yenge haberin olsun. *Utanma emojisi*

Siz: Nerede?

Hazar ağa: Merve ile konuşacaktı en son.

Siz: Kaç saattir yok?

Hazar ağa: Bilmiyorum oldu baya ama. Bil istedim. Yenge bir de şey.

Siz: Ney?

Hazar ağa: Ben bir şey duydum. Ama telefonda konuşulmaz önemli. Gece ama sizin oraya geleceğim birazdan. Kapının önünde konuşuruz. Tabi sana da uyarsa.

Siz: Tamam Hazar, teşekkürler gel bekliyorum.

Hazar ağa: Yenge bir de abim seni aldatmaz. Bunu bil. Seni cidden çok seviyor. Bugün babasına silah çekti. Koskoca Kendal ağa'ya. Hepsi senin için. Çünkü cidden aptal aşık gibi Evin de Evin diyor hep. *Gülücük emojisi*

Hazar ağa:

Hazar'a görüldü atıp, gruba tekrar girdiğimde, en son atılan mesajları okuyup İnterneti kapatmıştım.

_

Hırkamı giydiğimde, Hazar beş dakika önce mesaj atarak kapının önünde olduğunu söylemişti. Koridorda sessiz adımlarla yürürken, kimseyi uyandırmamaya özen gösteriyordum. Anahtarımı cebime koymuştum.

Kapıyı yavaşça açtığımda, aralanmış tarafından çıktığımda, avlunun bahçesinde Hazar'ı, Rojhat'ı ve Çeman'ı görmüştüm.

Onlara doğru ilerlerken, Çeman bana doğru ilerleyip kolunu omuzuma atarak yürümeye başlamıştı. "Benim avukatım nasılmış?" diye sordu Çeman, yanaklarımı sıkarak.

"Rahat bırak ayyaş. Yenge önemli." dedi Rojhat, kaşlarımı çattım. Telefonda konuşulmayacak kadar ne bu kadar önemliydi?

"Sizi dinliyorum." dedim mırıldanıp Hazar ve Rojhat'a bakarak. "Saçma gelecek belki inanmayacaksın bize ama o bebek abimden değil başka birinden," dedi Hazar hızla konuşarak. Gözlerimi kırpıştırdım, "Kanıt?" diye sordum kaşlarımı havalandırarak.

"Yenge kanıt videolu zaten. Evde kameralar var, her bir tarafından herkes izlenir. Gece her gün kendim bizzat izlerim." dedi Hazar. Onu anladım dercesine kafamı aşağı yukarıya salladım. "Eee sonuç? Kanıtı Baran Bey bulamadı da siz mi buldunuz?" diye sordum garipseyerek. Rojhat göz devirdi.

"Aşkım hayır, eniştem de gördü zaten. Dilşad bile yanımızdaydı." dedi Çeman omuzumu okşayarak. Ne ara enişte demeye başlamıştı bu kız?

"Yenge Merve, hamile. Orası gerçek ama bebeğin gerçek babasıyla iş birliği yapmış. Hedefi hamile kalıp, amcamı kendi tarafına çekip...Abimle evlenmekmiş. Sen bir anda abimle evlenince onun iş sarpa sarmış tabii...Her neyse gel sana göstereceğim." deyip elini cebine sokup telefonunu çıkardı. Telefonu bana uzattığında, kamera kayıt videosu olduğunu fark ettim.

Video'yu başlattığımda, "Hayır. Bak saçmalama Davut. Ben bu eve girdiğimden itibaren sende düzenli para alacaksın. Al yaşa hayatını işte. Tamam....Of kes çocuk senin anladık! Oyun bu tamam mı?...Davut yeter cidden, kes sessini para yetmezse ev ne demek ya? Aptal kapat şunu. Baran'ın karısı umrumda mı? Kadın gitti, Baran bana kaldı. Evet, yarın beni karısı yapar...Kız kolay lokma. İnandı diyorum. Avukat evet...Sana mı ayarlayalım yürü git be, yavşak! Neyse biri geliyor sanırım kapat." dedi Merve endişeyle. Öfkeyle nefes alıp verdim.

"Kolay lokma olan o bir kere. Kendini fazla zeki sanan ama salağın teki olan o. Baran eminim peşimde yine dolanırdı. Çünkü zaten bana attığı fotoğraflarda bile kuşku duydu..." dedim mırıldanarak.

Rojhat kafasını salladı. "Abimin sırtında küçük bir dövme var, Arapça Evin yazdırmıştı." dedi Rojhat bana açıklama yapma gereği duyarak.

"Abim delirdi şu an Merve ile konuşmaya gitti geldi mi eve bilmiyorum Hanım efendi aşermişte canı ne çekmişti amına koyayım...He şey Avokodo mu ne ondan." dedi Rojhat yüzünü ekşiterek.

"Sırık olduğun kadar kelime bilgin yok. O avakado." dedi Çeman, Rojhat'a laf çakarak.

"Baran'ı öldüreceğim." dedim göz devirerek.

"Neyse gerisi bende, Rojhat herkes gelsin tamam mı? Bütün o ağalar falan. Hatta eşleri de gelsin." dedim sinsice gülerek. "Hele dökül senin aklında bir şeyler var." dedi Rojhat, göz kırparak.

"Yarını bekleyin." dedim, kaşlarım alayla havalandı. "Haydi gidin sizde, bende uyumak istiyorum." dedim, mırıldanıp üçüne bakarak. Çeman artık konakta kalıyordu. Rojhat ve Baran öyle istemişti. Bana göre Rojhat arkadaşımdan uzak durmalıydı.

Ve duracaktı da.

Aynen Evin herkes seni dinliyor ya zaten. TAMAM SUS!

-(ARA VERİN AŞKLARIM)

PART 2

Eve doğru ilerlerken, "Yenge dur." dedi Hazar arkamdan bana seslenerek. Duraksadığımda, omuzumun arkasından ona baktım. Hazar elinde tuttuğu poşeti bana uzattı. "Abim yollattı." dedi elime poşeti tutuşturup tekrar arabaya doğru ilerleyerek.

Kapıya ilerlediğimde, Hazar'ın arabası hızla avludan çıkmıştı. Yuvaya anahtarı koyduğumda, anahtarı çevirip açmıştım kapıyı.

Kilidi tekrar eski yerine koyduğumda odama girmiştim. Yatağın üzerine poşeti koyduğumda hırkamı çıkarmıştım. Tekrar yatağa oturduğumda, poşeti açtığımda, içindeki saklama kutusunu çıkarmıştım, acaba içinde ne vardı?

Saklama kabının kapağını açtığımda, içinde içli köfte vardı hem de el yapımı. Ofladığımda, acıkmış olduğumu fark ettim. Yemek yemem lazımdı ama gece gece bunu yersem sabaha sağ çıkmazdım. Evin abartma altı üstü içli köfte.

Yiyecektim. Ama bunun kırmızılığı bir garipti sanki salça abartılmış gibi kop koyuydu. Değişik bir şekli vardı...Bunu kim yapmıştı?

Çok aç olduğum için bir tane yiyebilirdim. Ne de olsa mideme gidecekti, göze hitap etmese bile bence tadı güzeldi.

Küçük bir tane içli köfteyi ağzıma attığımda, aroması salça ve şekerden oluşuyordu, bir de içinde sanırım vişne de vardı. Zar zor yutkunduğumda, bunun karıştığını düşündüm. Bir içli köfteyi elime aldığımda, bir ısırık aldığımda yanılmıştım. Avuç içimi dudaklarıma bastırdığımda, ortalığa kusarsam her yer leş gibi oldurdu hızla odamdan çıktığımda, banyonun içine girip klozetin kapağını hızla açmıştım. Öğürerek yediklerimi boşalttığımda, banyo kapısı yumruklanıyordu. "Evin! Aç şunu kıracağım yoksa! Evin...Ses ver!" diye kükreyen Civan abimin sesini duymuştum. Hâlâ dudaklarımda iğrenç bir tat bırakmıştı. Sifonu çektiğimde, "Abi iyiyim." diye seslendim, abimin daha çok endişelendirmemek adına.

"İnanmıyorum aç şunu." dedi abim kapıyı zorluyordu. Elimi yüzümü yıkadığımda, dişlerimi fırçaladım. Tekrar yüzüme soğuk su çarpıp yüzümü elimi, yüzümü kağıt havlu ile kurulamıştım.

Kapıyı açtığımda, ona baktım. Abim yüzümü avuçladığında, "Ne oldu? Niye açmıyorsun kızım?" diye sordu abim endişeyle çıkan bir sesle, ona gülümsedim. "Abim iyiyim." dedim ona gülümseyerek. "Ne oldu? Niye kustun? Yine mi? Yine mi yaptın o aptallığı Evin?!" diye kükredi bir anda, benden uzaklaştı.

"Yapmadım abi." dedim onu ikna edercesine ona yaklaşıp elini sıktım. "Yapmadım abim." dedim onun yanağını öperek. "Çok korkuyorum, ödüm kopuyor sana bir şey olacağından." dedi beni kendine çekip vücuduma kollarını sarıp, sıkıca sarılarak. Saçlarımı öptü. "Bir şey yok abim." diye fısıldadım, ona daha çok sarılarak.

"Uyuyalım mı? Uyumak istiyorum. Eskisi gibi..." dedi abim elimi sıkıca tutarak. "Erken kalkmam lazım ama olur uyuyalım." dedim onun bedenine yaslanarak. Onun odasına girecekken, "Bebeğim Füsun uyuyor orada gel biz senin odana geçelim." dedi Civan abim kafamı salladım sadece.

Yatağın üzerindeki kabı alıp masama koydu. "Bunu kim yaptı?" diye sorguladı abim. Dudaklarımı büzüp bilmem dercesine bakış attım ona. Yorganı açtığında, kenara geçip uzandım o da ışıkları kapattı. "Buradayım merak etme." dedi abim, ışıkları kapattığında.

Yatakta hareketlenme olduğunda, abim'in göğsüne kafamı yasladım. Onun karnına doğru kolumu sardım, yatak titrediğinde bildirim gelmişti. Umursamadan gözlerimi yumduğumda yatak tekrar titremişti.

"Sessize al şunu." dedi abim homurdanarak. Yastığın altındaki telefonumu elime aldığımda Baran'ın mesaj attığını görmüştüm. "Kocanla konuşmayı bırak da sarıl uyuyalım." dedi abim kıskandığını belli edercesine kolumu yavaşça dürtüyor ve bunu gıcıklığına yapıyordu.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evin iyi misin? Civan mesaj atmış Evin kusuyor seninle bir ilgisi var mı diye. Ne oldu?

Yarım saat önce mesaj atmıştı.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Sewkms sorün nw?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Kponğsın öwüğydeyim. Abse ulsleklje.

"Sarhoş olmuş." diye fısıldadım kendi kendime. Kelimelerinden anladığım kadarıyla evimin önündeydi. Tabi buna random deniliyordu.

"Niye adamı endişelendiriyorsun abi?" diye sinirle ona baktım. "Her şey onun başının altından çıkıyor çünkü eminim kusmana da o sebep oldu."

Camıma vurulan taş sesi ile yerimden sıçradım. "Geldi seninki." dedi abim yataktan kalkıp cama doğru yürüyerek. Abim camı açtığında inleyerek alnını tuttu. "Siktir lan!" diye bağırdı aniden, abime doğru endişe ile yürürken abim kafasını eğmiş alnını tutuyordu.

Gülmemek için dudaklarımı dişledim.

"Abi." dedim kıkırdayarak. "İyi misin?" diye sordum bileğini tutup, elini çekmiştim. Abim beni iteklediğinde, yere düştüm. Kahkaha attığımda, avuç içimi dudaklarıma doğru bastırarak kahkahamı gizlemeye çalışsam da başarısız oluyordum.

"Ulan seni öldüreceğim piç!" diye bağırdı camdan Baran diye tahmin ettiğim kişiye baş parmağını sallıyor küfürler savuruyordu.

"Evin," dedi abim, bir anda bakışları beni bulduğunda yanağımın içini ısırdım. "Efendim." dedim ayaklanarak. "Kocanı öldürmemem için sebep söyle. Bir saniyen var." dedi abim hızla. Kahkaha attım, abim delirmişti. "Seviyorum." dedim kaşlarımı ciddiyetle havalandırarak.

"Ben de onu çok güzel seveceğim. Sen de anca kocanı koru. Hiç abi iyi misin diye sorma. Ben kimim ki zaten. Hadi git git." dedi abim. Kahkaha attığımda, abimin kıskanç olduğunu biliyordum ama böyle birini ilk defa görüyordum sanki.

"Abim dedim ya iyi misin diye, sende abartma istersen. Hem Füsun hamile değil mi, gitsene kızın yanına." dedim ona gözlerimi belerterek. "Sus kızım sus. Ne halt ederseniz edin zaten karı kocasınız umrumda bile değil. Ama abartmayın." dedi abim. Gülerek başımı salladım. Bana bugün uyku haramdı anlaşılan.

"GİTSENE KIZIN YANINA!" diye sesimi yükselttim. Abim ağzını yamulttu, benim omuzuma vurarak, "Sen de ne koca meraklısı çıktın, bilseydim daha önceden tanıştırırdım sizi." dedi abim odadan söylene söylene çıktığında camdan başımı sarkıtıp aşağıya baktım.

"Evinnnn!" dedi Baran yayık bir ses tonuyla. "ÇIK DIŞARI EVİNNN!" diye bağırdı Baran, sersem bir adım attığında düşecek gibi oldu ama dengesini korumayı başardı.

"Evinnn yanıma gel, Evinnn!"

Bütün mahalleyi ayağa kaldırmasa iyiydi. "Tamam sus geliyorum." İçimden dua ettim annemle dayım uyanmamış olsun diye.

Evden çıkarken, anahtarı elime sıkıştırdım. Arka bahçeye ilerlediğimde, biri elimi sıkıca tutup beni duvarla onun arasında bıraktı. "Acıdı!" diye cırladım omuzuna vurarak.

"Seni özledimm, senii çok özledi-" Baran'ın bağırması demek bütün herkesin uyanması ve mahallenin de dahil etrafımıza dolanması demekti. Dudaklarına avuç içimi bastırdım. "Sus, bağırma." dedim onu ikaz ederek. Baran avuç içimi öptüğünde, bundan bile fırsatlanmasına şaşırmıyordum. Ne de olsa Fırsatçı şımarık ve züppeydi.

Baran'ın dudaklarına bastırdığım avuç içimi çektim. "Sarhoş olacak zamanı mı buldun?" diye sordum kızarak. "Sana aşığım." dedi Baran, gözlerini kısıp bana bakmaya çalıştı. Benim olaylarla ilişki seviyem.

Sokak lambası'nın ışığından onu görebiliyordum. "Sana çok aşığım, ölüyorum aşkımdan." dedi Baran yüzünü yüzüme yaklaştırarak. "Sana," dedi dudakları dudaklarıma çarparken. "Aşığım." dedi Baran, dudaklarıma kapanmadan hemen önce. Baran alt dudağımı dişlediğinde, onu omuzlarından ittirerek benden uzaklaştırdım.

"Sarhoşsun kendine gel." dedim oldukça sert ve net bir sesle. Baran'ın yanından geçerken, kolumu tutup beni kendine doğru çekti. "Evet sarhoşum," dedi bunu kabullenerek, yanağımı okşadı, "Ama en çok sarhoşum...Bağımlılık yapıyorsun Evin. Bu haksızlık, tiryakin oldum." dedi Baran fısıltıyla çıkan bir isyanla. Alınlarımızı birleştirdi. Elini tişörtümün içinden geçirdiğinde, soğuk parmak uçları belimde gezindi.

"Baran," dedim fısıltıyla. Nefesi alkol kokuyordu. "Sevgilim." dedi Baran alnıma dudaklarını bastırarak. "Evimize gidelim..." dedi Baran elimi tutup çekiştirerek. Onu durdurdum, "Hayır. Seni de tek gönderemem ki..." dedim düşünceli bir tavırla. Sıkıntılı bir nefes verdim.

"Evin beni öldürmezsin değil mi? Ya bak dedim ben, ben hep diyorum ben evliyim. Zaten seni de kandırmış," dedi Baran bana bakıp iç çekerek.

"Baran sus. Yeter dayım uyanacak." dedim endişeli bir tavırla.

"Karım değil misin? İstediğimi yaparım. İster öperim, ister severim kimseyi ilgilendirmez. Çünkü benim sevdiğimsin." dedi Baran hızla yanağıma buse bırakıp çekerek. Sulu sulu öpüyordu. Evin ıyyy sill onu hemenn.

"Yaa yapma." dedim omzumu yanağıma sürtüp öpücüğü silerek. "Sevişelim mi?" diye sordu, kulağıma ahlaksızca fısıldayarak.

"Aynen Baran." diye söylendim onun elini sıkıca tutarak yürütmeye başladım. Anne ve oğlu gibi oldunuz... Abartma.

Baran kolunu boynuma desteklemek için koyduğunda, yamuk yumuk yürüyordu. İyi ki evimizde merdiven yoktu yoksa onu burada uyutmak zorunda kalırdım.

Elimi cebime soktuğumda anahtarı yuvaya takmayı sonunda başarmıştım. Anahtarı çevirdiğimde, kapı açılmıştı. Kapıyı yavaşça ittirerek açmıştım.

Baran önden bir adım attığında, boynum bükülmüştü. "Rahat dur öleceğim." dedim mırıldanıp ona kızarak.

Baran bana bakıp güldü. "On iki çocuk yapmadan kimse ölemez." dedi Baran daha çok gülerek.

Bu adam mezarda olsa der ki 'Evin kalk on iki çocuktan beşi eksik onları yapalım derse şaşırmam.' Yine haklısın iç ses. Bende şaşırmam.

"Manyak herif kes sesini! Abim zaten uyuz sana adamın alnını yardın abim sana on iki çocuk doğurtur. Sus o yüzden." dedim mırıldanarak.

"Tamam tıp."

"Aferin." deyip kapımın kolunu aşağı çekip açmıştım kapıyı. Işığı bulup yaktığımda, Baran ayağı ile kapıyı sertçe kapatmıştı.

"Yavaş ol ayı." dedim ona sinirle bakarak.

"Evin soysana beni. Soy beni uyuyalım çok uykum var." dedi Baran ağlar gibi çıkan bir sesle.

"Başka isteğin var mı ağam?" diye sordum şaşkınlıkla. Baran garip bir ses çıkardığında şaşkınlıkla ona baktım. O ses ondan mı gelmişti?

"Ya hadi soyy." dedi çocukça yerinde zıplayarak. Alnıma avuç içimi vurdum.

"Kes sesini kes Baran, yat yatağa ben yere yatarım. Yeteki sus." dedim sıkıntılı bir nefes vererek.

"Ben karım olmadan uyuyamam ki hem benim karımsın sen benim. Değil mi? Benim karıcığım canım karım. Canına öldüğüm Baran kurban olsun sana." dedi elimin tersini öperek.

"Bak yalvarırım sus uyumak istiyorum sabahın yedisinde kalkacağım bana da yazık değil mi?" diye sordum sesimi üzüntülü bir tona sokarak.

"Yazık benim karıma, hadi beni soy uyuyalım bak soymazsan ne olur biliyor musun?" diye tehditvâri bir şekilde tek kaşını havaya kaldırarak konuştu.

Elini elimden çektiğimde onun yanından geçerek yatağa oturdum. "Ne olacakmış?" diye sordum, kaşlarımı alayla havalandırıp yüzüme yapmacık bir tebessüm koyarak.

Baran pantolonu'nun kemerini açtığında, gözlerimi kaçırdım. "Ya sen soy ya da çırılçıplak kalırım." dedi Baran. Oflarken, kendimi yüz üstü yatağa bıraktım.

Bir kaç dakika sonra yatakta hareketlenme olduğunda, üzerimde bir baskı hissettim. "Yaa çık üzerimden." dedim boğuk bir sesle. Belim ağrıyordu zaten Baran da üzerine yük olunca kırılırdı muhtemelen. Sakat kalacaktım onun yüzünden.

"Ne yaaa sus küsüm ben sana bu da ceza sana. Pislik avukat." dedi Baran çocukça davranmaya devam ediyordu. Yarın bunları inşallah hatırlardı yoksa onu öldürürdüm.

Acaba ağlasam üzerimden kalkar mıydı?

"Baran bak lütfen kalk belim acıyor. Belim." dedim nefes alıp vermekte zorluk çekerek. Baran üzerimden kalkmak yerine biraz havalanıp, benim ona dönmemi bekledi. Yavaşça döndüğümde, boxerlı uyuduğunu fark ettim.

Baran bana sokulduğunda, sıkıntılı bir nefes verdim alkolün etkisini bu kadar çok kullanamazdı. Onu omuzlarından iterek yan tarafa atmak istediğimde yeri boylamıştı.

"Kafam acıdı Evin." dedi Baran kafasını okşayarak. Tekrar yatağa uzandığında, sıkıntılı nefes verdim ona sırtımı dönüp uyumaya karar verdim yoksa uykusuzluktan ölecektim.

Tam uykuya dalacakken sesini duydum, "Küs müyüz hâlâ?" diye sordu. "Hı hı." dedim mırıldanarak. Gözlerimi kapattığımda yavaş yavaş uykuya dalmıştım.

💧

Gözlerimi açtığımda gördüğüm kişi ile gözlerimi ovuşturdum. Baran kolunu yastığa dayamış, bir elini başında sabitlemiş beni izliyordu.

"Saat kaç?" diye sordum fısıltıyla çıkan bir sesle.

"On bir." dedi Baran.

Yataktan hızla kalktığımda, "Baran siktir geç kaldım." dedim endişeye kapılarak. Ağlayacaktım böyle bir aptallık nasıl yapmıştım alarm niye ötmemişti? "Sadece 1 saatte yetişemem." dedim isyan edercesine.

Pijamamı çıkartırken, "Niye beni uyandırmadın?" diye sordum doksan ağlayacak gibi sesim titredi.

"Savcı ile konuşup, bir gün daha gelemeyeceğimi söyleyeceğim. Hepsi senin suçun. Alarm çalmadı mı?" diye sordum kızarak.

Baran başını ovalıyordu. "Evin sus başım çok fena ağrıyor öleceğim uyu tekrardan." dedi Baran. Çıkardığım eşofmanı tekrar giydim. "Alarmı ben kapattım uyu istedim."

"Baran çıkamazsın evden... Dayım sorguya çekmese iyi." dedim mırıldanarak. Oflarken geri yatağa oturup telefonu elime alıp savcıya gelemeyeceğimi belirttim. Zaten stajyer avukatım vardı. O halleder diye düşünüyordum. Bir şey olursa bana yazardı.

"Annen geldi odaya beni gördü geri kapıyı kapattı. Kadın şok geçirdi." dedi Baran gülerek. Baran'ın haline baktığımda oflamıştım. "Tabi gider haline bak." dedim homurdanarak.

"Neyse bugünü de yırtarak geçirirsek iyidir." dedi Baran gülerek.

"Sen dün ne aldın o kadına? Aşermesinden sanane Baran bizene elin kızından!" diye bağırdım aniden, yataktan kalkarak öfkeyle ona baktım.

Baran sustu.

"Bak dün herşeyi öğrendim. Bugün o kadın'ın her şeyini ortaya dökeceğim. Ve bana kimse karışmayacak herkesin içinde rezil edeceğim onu." dedim öfkeyle tıslayarak.

Baran yataktan kalkıp yüzümü avuçladı. "Sevgilim, lütfen sakin olur musun?" diye sordu Baran. Hâlâ eli yürümdeyken kafamı iki yana salladım.

"Olamam. Olmak istemiyorum. Ne hale getirdi bizi? Ben senin ofisini yaktım o kadın yüzünden, sana inanmadım." dedim mırıldanarak.

"Kim inanır ki Evin saçmalama bende olsam inanmam kendini suçlama senin suçun yok. Ofis konusuna gelirsek eğer umrumda bile değil. Senden önemli değil. Sen iyi ol, biz bir olalım yeterli." dedi Baran gülümseyerek. Ona sıkıca sarıldım, iri bedenine kollarım sarılıydı." Seni seviyorum Baran. " dedim fısıltıyla.

"Bende seni seviyorum bebeğim." deyip saçlarıma öpücük bırakmıştı.

Baran'ın bedenine sardığım kollarımı çektiğimde yüzüne baktım. "Dün fazla saçmalamadım değil mi?" diye sordu Baran ensesini kaşıyarak.

"Yok canım ne abartması abimin alnına taş atmadın... sonra mahalleyi ayağa kaldıran da sen değilsin ve odaya girdiğimizde beni soy demedin. Yani kesinlikle olmadı bir şey." dedim kafamı iki yana sallayıp gülmüşüm.

Baran sıkıntılı bir nefes vererek, oflamıştı." Kahvaltıyı dışarıda yiyelim." dedi Baran.

"İstemiyorum, zaten geç kaldım. Kafayı yiyeceğim ben avukatlığımda ilk defa bu kadar geç kaldım." dedim sıkıntılı bir sesle.

"İlkin günahı olmaz sıkıntı etme." dedi Baran, pantolonunu giyerek. "Bir şey söyleyeceğim...O ağalar dün gelmeyecek miydi?" diye sordum şaşkınlıkla.

Kafasını iki yana salladı. "Dün sen yoktun sadece benimle muhatap oldular, Merve de dün yoktu. Çarşıya mı ne gitmişti. O yüzden işte saat bir gibi gelecekler. Artık sen Merve'nin işini hallersin, Avukatsın sonuçta sende planlar tükenmez." dedi Baran gülerek.

"Bir de bana diyor aptal diye. Asıl aptal o, haberi yok." dedim sinirle homurdanarak. Baran kafasını beni onaylarcasına salladı. Gömleği eline aldığında, kollarını giymişti. Gömleği düzelttiğinde düğmelerini iliklemeye başlamıştı.

"Neyse ben işimi yaptım gerisi sende onu konaktan gönder." dedi Baran.

Kafamı salladığımda, telefonumun sesi odada yankılandı. Baran yatağa doğru ilerlerken, ben tişörtü kafamdan geçirip kollarını giymiştim. Bana telefonu uzattığında, "Yabancı numara arıyor." dedi Baran.

Telefonumu elime aldığımda, boğazımı temizledim, aramayı cevapladım. Telefonu kulağıma yasladığımda tanımadığım bir erkek sesi konuşmuştu. "Avukat Hevidar Evin Şahin ile mi görüşüyorum?"

"Evet buyrun," diye mırıldanmıştım. Baran kaşlarını çatıp göz kırptı o kim dercesine.

Bilmem dercesine dudaklarımı büzdüm. "Sizinle görmek istiyorum müsait misiniz? Stajyer hakkında."

"Sizinle yarın görüşebilirim, eğer önemli ise telefonda da konuşabiliriz." diyerek teklifte bulundum.

"Telefonda olmaz buluşmamız lazım." dedi telefondaki adam.

"Yarın saat dört uygun mudur?" diye sordum telefondaki adama.

"Uygun, teşekkürler Avukat Hanım. Yarın görüşmek dileğiyle. İyi günler." dedi adam sıcak bir tavırla.

"İyi günler." dedim mırıldanarak, aramayı sonlandırdığımda Baran bana baktı. "Kimdi?" diye sordu düz bir merakla.

"Bilmiyorum ama adam tuhaftı... Stajyer için buluşmak isteğini söyledi ama stajyer daha 1 ay oldu geleli." dedim mırıldanarak. Sıkıntılı bir nefes verdim, "Neyse ben konuşacağım."

"Yarın yanında olmamı ister misin?"

"Yok sorun değil. Ben hep süpheciyim ama bu içime bir kurt düşürmedi değil." dedim oflayarak.

"Korumalar yarın seni uzaktan takip edecek bilgin olsun. Benim de içime kurt düşürdün." dedi Baran sıkıntılı bir sesle. Baran elimi tuttuğunda, kapıya doğru ilerlerken elimize baktım.

Baran'ın telefonuna gelen bildirim sesi ile ikimizde duraksadık. Baran elini ön cebine sokup telefonunu eline aldı. Sanırım Avşin mesaj atmıştı.

Baran klavyesine dokunup bir kaç kelime yazdığında telefonu tekrar cebine koymuştu. "Başın ağrıyor mu?" diye sordum kapıyı açarken gözlerine bakarak.

"Ağrı kesici içersem bir şeyim kalmaz sevdiğim, sıkıntı etme." dedi Baran yanağıma öpücük bırakarak.

"Mutfakta ilaç kutusunda olması lazım gel." dedim, elini çekiştirip mutfak kapısını açtığımda Füsun'un sandalyeye oturup ağladığını gördüm. Abim Füsun'un önünde dizlerini kırmış elini tutuyor ona bir şeyler söylüyordu.

Baran'ın öksürme sesi ile abimin ve Füsun'un bakışları ona kaydı Füsun hızla elini çekmişti. Abim ayaklandığında, Baran'a sertçe bakmıştı.

"Niye ağlıyorsun?" diye sordum Baran'ın elini bırakıp Füsun'un sırtını okşayarak.

"Bilmiyorum ki," dedi Füsun burnunu çekerek. "Canını bir şey mi sıkıntı?" diye sordum bu kez de.

"Abin evlenelim diyor ama abimler bebeği öğrenirse beni yaşatmazlar." dedi titrek bir nefes vererek.

"Canım, kimse bir şey yapamaz sana sen sakin olur musun? Bebek var." dedi Civan abim endişeyle.

"Olamıyorum."

"Yaşatmazlar diyorum Civan. Ne beni...ne de seni. İkimizi de öldürdüler." dedi göz yaşlarını silerek.

Baran'a baktığımda, "Baran bir şey yapamaz mısın?" diye sordum ona bakarak.

"Sevgilim evlensinler zorla alacak değiller. Der direkt hamile kaldım. Erken doğum oldu desin, yer abileri. Zaten karnı yok." dedi Baran Füsun'un bir nebze rahatlamasını sağlayarak.

"Off!" diye isyan etti Füsun. Bakışları abime kaydı, "Of! Civan of!" diye söylendi tekrardan.

"Kasma bu kadar, rahat ol. Bir hafta izindeyim çok önemli bir görev olmasa gitmeyeceğim. Bugün kan falan... vesika işini halledip nikah için gün alalım." dedi abim Füsun'un karnını okşayarak. Füsun sadece kafasını salladı.

Baran gözlerini kırpıştırıp gülümsedi. "Siz ne ara barıştınız?" diye sordu abim alttan bakışlarını Baran'a atarak.

"Sanane lan küçük baba." dedi Baran abimin ensesine vurarak.

"He amına koyayım küçüğüz. Otuz yaşında adamım sende öyle o yüzden bana küçük deme. Sende benim kardeşimin yanında yaşlı kalıyorsun ben bunu sana söylüyor muyum?" diye sorduğunda kıkırdadım.

"Ben olgun bir adamım bir kere... Değil mi karıcığım?" diye sordu göz kırparak.

"Tabi canım benim kocam aşırı olgundur." dedim böbürlenerek. Yalancıyı ne yaparlar biliyor musun Evin? Yok bilmiyorum ne yaparlar iç ses? Ayıp söylemem.

Sus, iç ses. Sus.

Baran benim boynuma sardı, beline kolumu sardığımda sakağıma dudaklarını bastırdı. "Yaşlı da olduk..." dedi Baran hoşnut olmadığını belli eden bir tonda. "Dışarıdan istediğin bir şey var mı?" diye sordu Civan abim Füsun'a bakarak. Füsun kafasını sallayarak reddetti. Bakışları bu kez bana kaydı, "Güzelim sen?" diye sordu.

"Yok abim." diyerek yanıtladım onu. Kafasını salladığında Baran'ın yanından geçip mutfağı terk etmişti. Barandan uzaklaşıp, hapları koyduğumuz çekmeceyi açtığımda ağrı kesiciyi ona uzattım.

"Kahvaltı hazır, gelin hadi soğumadan. Civan ekmek almaya gitti." dedi Füsun mutfaktan çıkarken.

"Kahvaltıdan sonra konağa gidelim." dedi Baran su bardağını lavabonun içine katarak. Onu kafamla onayladım. "Gideriz." dedim mırıldanıp, Baran bana bakıp çenemi tutup onun gözlerine bakmamı sağladı, "Bir şey yapamazlar kurban olduğum." dedi Baran. Bir türlü içimdeki bu korkuyu yenemiyordum. O konakta kargaşa çıkacağından emindim.

Perçemimi kulağımın arkasına sıkıştırdı, "Söz veriyorum bir şey olmayacak." dedi Baran, sıcak bir tebessüm ederek. Sadece gülümsemeye çalıştım.

Mutfaktan çıktığımızda, salona girmiştik. Baran'ın elini bırakıp dayımın yanındaki sandalyede yerimi alırken, Baran da sandalye çekip yanıma oturmuştu. Dayımın bakışları Barandaydı. "Bu ağa ne zaman geldi?" diye sordu bana bakıp hesap sorarak.

"Sabah." dedim yalan atarak. Annemin öfkeli bakışları beni buldu, "Nasılsın canım kaynanam?" diye sorduğunda Füsunla bakıştığımızda ikimizde kahkaha attık. Baran harbi yalakaydı.

"İyiyim oğlum sen?" diye sordu annem, Baran'a gülümseyerek. Civan abim içeri girdiğinde Füsuna neden gülüyorsunuz dercesine göz kırptığını göz ucuyla görmüştüm.

"Bende iyiyim Allah'a şükür." dedi Baran, bu sefer bakışları dayımı buldu.

"Siz nasılsınız büyük dayı?" diye sordu Baran Kürtçe konuşarak. Az bir şey anlamıştım ama ne dediği apaçık belliydi zaten.

"İyiyim oğlum," dedi dayım. Dayım ve Baran Kürtçe sohbete girerken, çayları doldurmuştum.

"Civan sen ne zaman eve geleceksin? Seni de özledik oğlum." dedi Dayım Civan abime doğru laf atarak.

"Bir hafta buradayım." dedi abim çayından bir yudum alarak. Annem bana bakıp, "Torunda sevme yaşım geldi, Civan oğlum bir kız var...Teyzenin komşusu diyorum ki tanışsanız." dedi annem. Füsun ile abim bakıştığında, sıkıntılı bir nefes verdim.

"Yok anne... ben başkasına sevdalıyım. Ve şu şeyleri söyleme sıkıldım. Yeter." dedi Civan abim oldukça sert bir sesle, Füsun'a bakarak.

"Eeee?" dedi annem ben ve Baran'a bakarak.

"Vallahi kaynanam sana on iki tane torun anca ben veririm. Zaten bir tanesi yolda torunların." dediğinde Füsun'un yediği ekmek boğazında kalmış, öksürmeye başlamıştı.

"Evin...Sen dün kustun hamile misin evladım?" diye sorduğunda dudaklarımı aralayıp cevap verecektim ki abim hızla cevap vermişti. "Evet anne." deyip bana baktı.

Baran ile bakıştığımızda, ikimizde aynı anda. "Ne?" demiştik şaşkın bir ifadeyle. Annemin neşeli tavrı ile göz devirdim.

"Abi gelir misin sen benimle?" diye sordum oldukça sert bir sesle. "Kızım abinin günahı ne ? Ne güzel müjde verdi." dedi annem bana bakıp gülümseyerek.

Ayaklandığımda, Baran da ayaklanmıştı. "Abi kalk." diye bağırdım ona doğru. Abim ağzına salatalık attığında, "Geldim be." demişti ağzı dolu dolu kelimeleri söyleyerek.

Odama girdiğimde, abim ve Baran'a baktım. "Ya aptal mısın sen ben hamile falan değilim. Git şimdi anneme söyle yoksa var ya çok kötü olur senin için. Delirtme beni." diye öfkeyle abime cırladım. Abim güldüğünde, sinirden ağlayacaktım.

Öfkeyle yumruğumu sıktım. "Yeminim olsun anneme söylerim seni öldürür görürsün." diyerek tehdit ettim abimi. Abimin yüz ifadesi düştü. "Tamam be derim şaka yaptım." dedi abim benden kurtulmak istercesine kapıya yanaştığında kapının önüne geçtim.

"Git sen müjdeni ver de anne babaanne oluyorsun. Vallahi beni delirtme...Abim demem bütün her şeyini anneme derim." dedim oldukça net bir sesle.

"Abartma Evin." dedi Baran, sert bakışlarım ona kaydı. "Sende kes sesini arkadaşını koruma bana. Kesin iş birliği yaptınız." dedim yüzümü sıvazlayarak.

"Baran bana bir şey demedi, büyütme sende. Abartıyorsun Evin herşeyi." dedi abim benim kolumu tutup sertçe kapıyı açtığında kapıyı suratıma çarptı.

Yüzümü tutup, başımı eğdiğimde dudaklarımdan bir feryat çıktı. "Karıcığım iyi misin?" diye sordu Baran bileklerimi tutup yüzüme baktığında sıkıntılı bir nefes verdi. Burnum çok acıyordu. "Baran burnum acıyor." dedim ağlarcasına sesim çıkıyordu. Baran beni dizine doğru çektiğinde, dizine oturdum. "Bekle... elleme bakacağım ben." dedi Baran beni uyararak. Baran burnumu ellediğinde, sanki burnumda tüy geziyormuş gibi hissettim.

Baran burnumun ucunu öptüğünde, "Bir şey yok bebeğim..." dedi Baran. "Abin haklı çok abartıyorsun." dedi Baran abime hak vererek. "Abartmıyorum gerçekler. Bu basit bir yalan değil. HAMİLE DEDİ BANA! İNSAN BUNU KARDEŞİNE YAPMAZ!" diye öfkeyle bağırdım. Abim sesimi duysun diye.

"Sevdiğim çok sağ ol kulağımın içinden geçtin hadi kalk üzerini giyin gidelim. O onların derdi bizim derdimiz daha büyük." dedi Baran. Kafamı sallayıp dizinden kalktım. Dolabımda iyi ki bir kaç kıyafetimi annem bırakmıştı. Dolaptan siyah boğazlı kazağımı ve deri pantolonumu çıkardığımda, yatağa doğru fırlatmıştım.

Yatağa tekrar ilerleyip üzerimdekileri hızla çıkartıp yatağa attığım kazağı giymiştim. Pantolonu da giydiğimde, derin bir nefes verdim. "Hazır mısın?" diye sordu Baran. "Saçımı düzelttiğimde hazır olacağım sen çantama telefonumu ve çekmeceden cüzdanımı ve dosyaları da koyar mısın?" diye sordum muzip bir tavırla. Kafasını salladığında dudağı kıvrılmıştı. "Her zamanki gibi çok şıksınız Avukat Hanım." dediğinde gülümsedim.

"HAZIRIM ÇIKALIM!"

💧

Sonunda arabaya bindiğimizde, evden nasıl kendimizi attık onu bile fark etmemiştim. Baran konağa giriş yaptığında, hiç o konağa girmek istemesem de evliğimi kurtarmak için mücadele etmem şarttı.

Zaten ben gerekli şeyleri yoldayken Hazar ve Çeman'a söylemiştim.

Ağalar toplanmış bizi bekliyordu. Hazar öyle söylemişti. Baran bana bakıp, "Seni seviyorum." dedi elimin tersini dudaklarına yaklaştırıp öperek. "Seni seviyorum." dedim ona tebessüm ederek.

Daraldığımı hissettiğimde, Baran'ın elini çekmesi ile kendimi arabanın dışarısına attım. "İyi misin?" diye sordu Baran, endişeli bir sesle.

"Değilim." dedim dürüstçe, Baran kolumu tuttuğunda beni bedenine yasladı, "Dayan bana."

Baran'ın bedenine kolumu sardığımda Baran yan taraftaki ağa topluluğunu görmezden geldiğini fark ettim. "Otur." dedi çardağa beni oturtturduğunda, "Su getirin!" diye seslenmişti.

Sıkıntılı bir nefes verdim, vücudum zangır zangır titriyordu. Kendime gelmem gerekiyordu. "Kasma kendini, sakin ol. Bir şey olduğu yok Evin." dedi Baran sakinleştirmek adına bileğimi okşuyordu.

Derin derin nefesler verdiğimde, Baran endişe ile göz bebeklerime bakıyordu. "Şşşt tamam, sakin ol..." dedi Baran, elimi tutup titremeyi sonlandırmak istedi.

"Sakinim." dedim net bir sesle. Baran bu tavrıma gülüyordu. Ama ben ciddiydim. "Off Evin of." dedi yüzümü avuçlayıp dudaklarıma buse bıraktığında hızla ondan ayrıldım. "Ne yapıyorsun manyak?! Milletin içinde." dedim bakışlarımı bizi izleyen ağalara çevirerek.

"Karımı öpüyorum." dedi Baran onları umursamadığını belli ederek.

"Sikeceğim hepsini amına koyayım..." diye küfür etti ağalara bakış atarak. Merve, Kendal ağa'nın tam yanına oturmuştu.

"İşin bittiyse Baran ağa. Gel yanımıza!" diye bağıran ağa'ya baktığımda Baran yumruğunu sıkıyordu. Ona seslenen ağa genç biriydi. Baran öfkeli adımlarla ilerlediğinde, Hazar'ın yanına oturmuştu. Dilşad ağalara servis yapıyordu. Ve her zamanki gibi siyahlara bürünmüştü.

Siyah tülbenti düzelttiğinde, tepsi ile yanıma geldi. "Gel şöyle..." dedi kolumu tutup beni içeri götürdü Dilşad.

"Orada işin yok senin." dedi Dilşad elime tepsiyi tutuşturarak. "Flash Bellek bende," dedi Dilşad, elime koyduğu belleğe baktığımda sinsice güldüm. Bir ağa'nın sesi yükseldiğinde şaşkınlıkla bakışlarım oraya kaydı.

"Daha geçen hafta evlendin. Niye evlendin onu bile bilmiyoruz şimdi de eski sevgilin gelip gebe olduğunu söylüyor Baran ağa! Ya kız kuma gelecek...Ya da karını boşayıp bu kadını telli duvaklı gelinin yapacaksın." diye bağıran adam bastonu ile yere vurdu.

Dilşad öfkeyle nefes verdi. "Öldürürüm ben bu adamı!" diye bağırdık aynı anda, ikimiz aynı anda öfkeli adımlarla yürürken Rojhat önümüzü kesmişti. "Yengelerim nereye böyle?" diye sorduğunda Dilşad Rojhat'ı iteklemeye çalışmıştı.

"Ne ben bu kızı karım olarak kabul ederim ne de karımın üzerine kuma alırım. Ben karıma aşığım." diye bağırdı Baran ayaklanıp adama diklenerek. Ağalar kahkaha attı. Buna niye gülmüşlerdi?

"Duydunuz mu ağalar!" diye bağırdı Baran'ı yanlarına çağıran genç ağa. "Baran ağa aşık olmuş." dedi adam kahkaha atarak.

Hepsi bir ağızdan güldüğünde, Rojhat küfür savurmuştu. "Bir de kızı dinleyin." dedi adam Merve'ye söz hakkı vererek.

"Baran beni kandırdı. Seninle evleneceğim dedi bir baktım İstanbul'dan haberi gelmiş Baran ağa evlendi diye." dediğinde sesini titretmişti. İyi oyuncuydu. Ama birazdan onun oyununu bozacaktım.

"Ve hamile kaldım. Oğlumuz olacak." dedi Merve. "Ben karısının üzerine kuma gitmem a-" Merve'nin sözünü bölen Kendal ağa'nın yanındaki yaşlı adamdı.

"Karar verildi." diye bağırdı bir kez bastonu yere vurarak. Sanki adliyede gibi hissettim bir an kendimi tek fark burası mahkeme salonu değildi. Çok garip ortamdı. "Evin Hanımağa'yı çağırın." diye seslendiğinde Rojhat bana baktı.

"Yenge hemen şimdi karar verilecek. Göster içindeki Evini!" dedi omuzumu sıkarak bana güç verircesine. "Yenge." diyen Hazar'ın sesini duymamla bakışlarım ona kaydı. Derin bir nefes verdim.

"Güçlü dur Evin yıkılma." dedi Dilşad sırtımı okşayarak. "Yanında olacağım."

"Tamam." diye fısıldadım. Çeman'ın sesini duymamla arkama doğru baktım. "Geldi yine alkolik." diye homurdandı Rojhat.

"Beni de bekleyin...Ben de orada olacağım." dedi yanıma koşar adım gelirken, ayağı takılacak gibi olduğunda Rojhat hızla onun karnını sarmalamış onu düşmekten son anda kurtarmıştı, Rojhat onu düzelttiğinde aralarına mesafe koymuştu. "Ayy sırık ağa beni mi tuttu bana mı öyle geldi?" diye sordu bize yaklaşarak. Üzerine sarı bir kazak, mavi kot pantolon giymişti.

"Yenge hızlı olun." dedi Hazar durgun bir ses tonuyla. Çeman'ın ona gülümsediğini gördüm. "Hello canim." dedi Çeman ona bakarak.

"Hello hello ama sen gelemezsin oraya o yüzden bay bay canim." dedi Hazar Çeman'ın kolunu tutup onu mutfağa doğru götürdüğünde ben önden yürürken ikisi arkamdan geliyordu.

Ağalar bana baktı, hepsinin göz bebekleri beni bulduğunu hissettim. "Kararı duymaya hazır mısın Evin Hanımağa?" diye sordu yaşlı adam.

"Siz söylemeden önce ben sizlere bir şey göstermek istiyorum ağalar." dedim hepsine teker teker bakarak.

"İlk bizi dinle." dedi Kendal ağa oldukça net bir sesle. "Merve senin üzerine kuma gelecek. Topluluk öyle karar bulmuştur." dedi Kendal ağa. Alayla kahkaha attım. "Komik ağalar sizi." dedim gülerek. Onları şu an aşırı komik buluyordum. Kendilerini üstün biri olarak görüyorlardı.

"Sen kendini kim zannediyorsun Kendal ağa? Siz kim bir Avukat'a kuma almak kim?" diye bağırdı Dilşad olukça sert bir üslupla. Kendal ağanın yüzü değişti. Dilşad'ın ona sesini yükseltmesi zoruna gitmiş olmalıydı.

"Merve hepinizi oyuna getirdi. Baran yıllardan beri Evinde gönlü var. O bebek Baran'ın değil. Senin İstanbul'da ki yeğeninin bebeği. Git şimdi ona hesap sor. Evin sana görüntüleri gösterir." dedi Dilşad.

"Lüzumu yok. Dilşad Hanımağa ne derse doğru söyler. Onun üzerine söz söylenmez." dedi bir yaşlı ağa. "Seni istemedik diye bunu yapıyorsun değil mi?" diye sordu Kendal ağa ayaklanarak.

"Sen benim oğluma muhtaçtın çünkü baba sevgisi görmedin. Baban seni sevmedi, oğlumdan sevgiye muhtaçtın. Ve o öldü. Sen bu evde bir tek Şiyar'ın annesi olduğun için mi ağrına gitti?" diye sordu Kendal ağa.

Dilşad, "SEN BENİM SEVDİĞİM ADAMI ÖLDÜRDÜN! ALLAH BELANI VERSİN KENDAL AĞA!" öfkeyle avluyu sesi kapladı.

"O benim oğlum değil. Ben onu sileli altı yıldan fazla oluyor." dedi Kendal ağa.

Dilşad akan göz yaşını hızla sildi. "Allahtan tek dileğim. Acı çeke çeke ölmen Kendal ağa." dedi Dilşad kin kusarak.

Kendal ağa bir anda silahını Dilşad'a doğrulttuğunda Dilşad sadece güldü. Yüzünden silinmeyen gülümsedi.

"Sık Kendal ağa. Oğluna sıkmış insan nefret ettiği kadına mı sıkamayacak?" diye sordu gülerek. Ağalar geriye giderken, Kendal ağa'ya silahını indirmelerini söylüyordu.

Dilşad'ın önüne geçtiğimde önüne siper oldum. "İlk önce bana sıkman lazım." dedim oldukça net bir sesle. Kaşlarım meydan okurcasına havalandı.

"Daye!" diye bağıran Şiyar'ın sesini duyduğumuzda herkesin bakışları ona kaydı. "Babam hani gitmişti? Bana yalan mı söyledin?" diye sordu ağlayarak.

Baran hızla Kendal ağa'nın elinden silahı aldı.

Şiyar ağlayarak konaktan koşarak çıktığında, Dilşad şaşkınca oğlunun arkasından baka kalmıştı. Dilşad'ın gözleri yavaştan kapandığında Hazar onu düşmeden yakalamıştı.

Şiyar'ın arkasından koşarak konaktan çıktığımda, iki tarafa hızla baktığımda Şiyar aşağı doğru koşuyordu. Çocuk bir dakikada bu kadar hızlı nasıl koşmuştu?

Arkasından koştuğumda, "Şiyar dur!" diye bağırdım arkasından. Şiyar durmuyor daha hızlı koşuyordu, Şiyar yan sokağa saptığında onu arkadan yakaladığımda Şiyar'ın bedenini yukarı kaldırarak koçasına engel oldum.

"Bırak beni! BIRAK!" diye bağırdı bozuk Türkçeyle.

"Şiyar dur." dedim bacaklarıma yediğim tekmelere karşı, dengemi koruyamayıp sırt üstü yere düştüğümde, Şiyar da üzerime düştü.

Şiyar göğsüme sokulduğunda, ağlaması şiddetlendi. "Ben çok korktum." dedi titrek bir sesle. Saçlarını okşadım, "Korkma Şiyar, herkes iyi." dedim kulağına fısıldayarak. Dilşad'ın iyi olduğu söylenemezdi. Çok ağır laflar işitmişti.

"Daye bana yalan söyledi...Benim babam melek mi oldu?" diye sordu Şiyar, göğsümden yüzünü çekip gözlerime bakarak. "Evet bebeğim. Baban melek oldu." dedim saçını öperek.

"O nerede?" diye sordu bu sefer de masum masum bakarak. Gözlerinden akan yaşı sildim. "Yarın gideceğiz söz veriyorum. Uyuyalım mı? Eve gidelim mi bebeğim?" diye sordum kafasını salladı. Dudaklarını yanağıma bastırdı. "Seni seviyorum." dedi öperek.

"Bende seni seviyorum birtanem, kalk bakalım üzerimden konağa gidelim." dedim ona gülümsemeye çalışarak. Şiyar üzerimden kalktığında, yerden destek alarak bende ayaklandım. Ona elimi uzattığımda hızlıca elimi tuttu.

Konağa doğru ilerlerken, biraz ileride Baran ve Rojhat'ı gördüm. Baran ikimizi görür görmez koşarak yanımıza geldi. Dibimizde durduğunda duraksadık Şiyarla. "Amcam," dedi Baran, Şiyar'ı kucağına alıp alnını öperek. Şiyar onun boynuna sarıldı. Rojhat Şiyar'ın sırtını okşuyordu.

"Uyumak istiyorum. İkinizle." dedi Şiyar Baran ve bana bakarak. "Uyuruz oğlum, sen yeter ki iste." dedi Baran Şiyar'ın uzun saçlarını gözünün önünden çekip arkaya doğru itekleyerek.

Şiyar'ı bir an kıskandım, onun ne çok seveni vardı hem de küçük yaşta...Oysaki babam saçımı bile okşamamıştı.

Annem hiç sesini çıkaramamıştı.

Abimler ise yoktu.

Konağa girdiğimizde, ağalar'ın gittiğini gördüm. Tahminimce Merve salağı da gitmişti. "Daye nerede?" diye sordu Rojhat'a bakarak.

"Daye uyuyor, uyanınca senin amcanla ve yengenle olduğunu söylerim olur mu paşam?" dedi diz çöküp, saçına öpücük bıraktı. Aslında Rojhat şevkatli biriydi, bana niye bir anda bu kadar yardımsever oldu onu bile anlamış değildim. Onu çözmek zamanımı alacaktı.

Şiyar kafasını salladı.

💧

Odaya girdiğimizde, Şiyar yatağa girmişti. Ben üzerime pijama takımımı giydiğimde, banyodan çıkmıştım.

Tekrar odaya girdiğimde gülümseyerek yatağa bakmıştım. Şiyar, Baran'a sarılmıştı. Yatağa yanaştığımda, yorganın altına girdim. Şiyar bana bakıp gülümsedi.

Şiyar Baran'a sarılmayı bırakıp, bana doğru yanaşıp göğsüme kafasını koyup gözlerini yumdu.

Saçlarında parmaklarım gezinirken, Baran ikimize bakıp iç çekti. "Bugün benim doğum günüm biliyor musun?" Derin bir iç çekti, "Benim bugün güneşim söndü. Ben bugün güneşimi sonsuza kadar söndürdüm. Karanlığa mahkum kaldım..." diye fısıldadı.

9 Kasım onun doğum günüydü. Baran o gün tekrar ölmüştü.

"Keşke, bugün ölseydim." diye fısıldadı.

Zaman durdu sanki, her şey bir zaman makinesi gibiydi bugün. Geriye sarmıştı.

Herkes geçmişin izlerini taşıyormuş, bedenlerinde.

Birinin çığlık sesi ile yerimden sıçradım, biri avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Dilşad kızım!"

En son duyduğum bu oldu. Mizgin Hanımağa'nın sesi.

Ve yanımda uyuyan Şiyar, irkilerek uyandı, "Daye melek mi oldu?" diye sordu bir anda ağlayarak.

BÖLÜM SONU :)

SINIR 290 VOTE 460 YORUM

SORULAR

Bölüm hakkında görüşleriniz?

Baran hakkında görüşleriniz?

Çeman'ı kiminle shipliyorsunuz?

Rojhat hakkında görüşleriniz?

Hazar ağa hakkında görüşleriniz neler?

Hevidar Evin'nin şirketi yakması hakkında görüşleriniz? Siz olsanız ne yapardınız?

Bölümde en şaşırtıcı olay sizce neydi?

Merve'nin planı sizce nasıldı?

Dilşad'a ne oldu?

Kendal ağa hakkında görüşleriniz?

İnstangram sedawattpad
Twitter eskimezdefter

Soru cevap yapıyorummm instangramda sorularınızı bekliyorum.

eskimezdefter

Sizleri çok çok seviyorum. İYİ Kİ ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

KORKAK By Lily.

Teen Fiction

1.3M 43.7K 46
Aylar boyunca biz olmanın hayalini kurarken, garip bir şekilde biz olmuştuk. Daha doğrusu biz olmamıştık, sadece bir sırrımız vardı. Bize ait ilk şey...
1.9M 71.8K 59
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
923K 64.5K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2M 9.4K 3
HitReads adında yeni bir uylamaya geçtiği için sadece tanıtım amaçlı üç bölüm bulunmaktadır. Tren garında ölümü bekleyen bir kadının karşısına çıkan...