ŞER

By sevmekbuyuksuc

41.3K 3.9K 2.3K

Genç bir kız, her şeyden habersizce uyandığı bir sabahın akşamında sırf ailesinin iyiliği için bir anlaşmaya... More

Evlilik
Aran Sayhan
Karım
Küçük Kaza
Uzaklık
Neden
Silinmek
Evren
Kimse
Soğuk & Sıcak
Her Şeyi Yak
Bataklık
Garez
Son Adım
İki Seçenek
Uçurum Sırları
Karanlığın Ardındaki
Eski Bir Tanıdık
Dalgın Kadın
Yanlışa Doğru
Olması Gereken
Tanıdık Yabancı
Asılsız Nedenler
Çizgiyi Başlat
Yan Yana Olan Uzaklık
Af
Seni Sevmek Ne Büyük Suç
Ölüm Sessizliği
Hızlı Ve Ateşli
Nefesi Nefesime
Şanssız Varlıklar
Bir Küçücük Aslancık Varmış
Acıdan Geriye Kalan

Aptal Çift

1.7K 157 74
By sevmekbuyuksuc

Onuncu Bölüm-

"Aptal Çift"

| Şura Rodos

"Herkese iyi akşamlar."

Aran ile olan göz kontağımızı bozan kişi dedem olmuştu, bakışlarımı onun güzel gözlerinden çekerek yanında oturan kadına baktım. Gözlerim gördüğü kişiyle irice açılırken şaşkınca kadına bakakaldım.

"Siz?" dememle kocaman gülümseyerek yerinden kalkan yaşlı olmasına rağmen fazlasıyla asil görünen o kadın bana doğru geldi. Önce şöyle bir süzdü beni, ardından kollarımdan tutup bana sarıldı. Aramla yeniden göz göze geldiğimde şaşkın bakışlarımı dikkatle izliyordu.

Şaşkınlığımı geriye atmaya özen gösterip sarılmasına karşılık verdim ama bu şaşkınlığı sadece ben değil diğer herkeste yaşıyordu.

Ben Hüra Sayhan'ı tanıyorum ama bunun farkında bile değilmişim.

Sadece küçük bir yardımın beni buraya getireceğini bilmiyordum. Ondan ayrılıpta yüzüne baktığım zaman Aranla olan benzerlikleriyle bakılmaya değerdi gözleri. Çünkü Aran gözlerini ondan almış görünüyor, nasıl fark etmemiştim ki.

"Seni yeniden görmek güzel."

Gülümsedim ve ufak bir onaylamayla yüzüne diktiğim bakışlarımı kaçırdım. Bu kadar dikkatli bakmamalıydım.

"Sizi de öyle."

Gülerek, "Sizli bizli konuşmayı bırakman gerek, çünkü gelinim olacaksın." dediğinde Aranla yeniden göz göze geldim. Garip ve şüpheli bakışlarına yavaş yavaş alışmaya başladığımı fark ettim, çünkü hep öyle bakıyordu. Aran'ın birdenbire bana güveneceğini, babaannesinin tek sözüyle evliliğe 'evet' demeyeceğini tabii ki biliyordum.

Bana güvenip güvenmeyeceğini anlamak istiyordu.

Ben ise kapalı bir sır küpü gibi bir iyi bir kötü görünüyordum ona, bu o muhteşem zekasına aykırıydı. Beni anlayamıyor olması gururumu okşuyor ama yine de anlamasını istediğimde doğru. Belki bir gün beni anlamasına izin veririm.

Belli mi olur, belki bir gün o da bana izin verir...

"Siz nereden tanışıyorsunuz?"

Aran ikimizin yanında durduğunda diğerleri de oturduğu yerden kalkmıştı. Ailem demeyeceğim insanlar benim tarafıma geçmeyi akıl edebilmişken Aran'ın ailesi de Aran'ın tarafına geçti. Dedem annem ve babamdan biraz uzakta durmayı tercih etti. Karşılıklı durarak birbirlerine bakıyorlardı. Aran'a dönüp, "Sadece bir tesadüf, annen olduğunu bilmiyordum." dediğimde Hüra hanımın gülüşünü işittim.

Tabii bir de Aran'ın annesinin, "Aran'ın annesi benim." diyen sitemkar sesini de.

Mahçup bir ifadeyle onun tarafına döndüm ve pekte hoşlanmadığım annesiyle yüz yüze geldim. Hüra babaanneyi göstererek gülümsedim.

"O kadar genç görünüyor ki Aran'ın annesi sandım." 

Bu durumdan inanılmaz haz duyan iki kişi vardı, biri ben diğeri de Hüra babaanne. Gelinine bakıp onunla dalga geçercesine konuştu.

"Senden daha genç göründüğümü daha öncede söylemişlerdi."

Gülmemek için dudaklarımı dişledim, Aran'ın babası durumu kurtarmak için bana zoraki bir şekilde gülümsedi.

"Bu yemek zaten tanışmamız için düzenlendi, bu benim eşim Esra Sayhan ve ben de Aydın Sayhan."

Aydın bey durumu kurtarmak yerine iyice bozduğunun farkında değildi. Çünkü Esra hanımın ona ters ters baktığını gördüm, muhtemelen kendisinin yerine konuştuğu için sinirlenmişti. Ayrıca iyi ki bir Sayhan soyadları vardı, söylemese olmazdı.

"Ben Şura, tanıştığıma memnun oldum."

Hayır, değilsin. Sadece Aran'ın ailesi olduğu için katlanmak zorundasın.

Iç sesimin haklılığı sonrasında kendi aralarında tanışan ailelerimizden sonra Aranla yan yana oturduğumuz masaya geçtik. Diktörtgen olan masanın on sandalyesi vardı. Masanın bir ucuna kurulan Hüra babaanne, diğerine ise dedem oturmuştu. Aran Hüra babaanneye yakın olan tarafa oturunca karşısına geçmek yerine yanına oturdum. Böylece benim yanıma Aran'ın babasıyla annesi, karşımıza ise annemle babam geçti. Ablam ve abim ortalıkta yoktu. Abimin bu geceye katılmayacağına emindim ama ablam katılmayarak beni şaşırttı. Çünkü gövde gösterisi yapmayı severdi o.

"Şura'nın ablası ve abisi yok mu?"

Yok.

Annemin kaçamak bakışları bana döndü. Küçük ama samimiyetten uzak bir gülümsemeyle birbirimize kısa bir an baktık.

"Maalesef çok önemli bir iş için ikiside yurt dışına çıktı, gelemedikleri için çok üzgünler."

Kesin üzgündürler.

Yan tarafımdan Aran'ın fısıltı şeklinde ki, "İsabet olmuş." sözünü duyarak ondan tarafa ilk kez döndüm. Dün gece söylediği şeylerden sonra pek yüzüne bakmamaya çalışmıştım.

"'İlerde o gün bile yanında olmayan aile üyelerin' adlı küçümsemelerini şimdiden görebiliyorum." deyince duraksadı.

Masanın her hangi bir yerine sabit kalan bakışları bana doğru döndüğünde kahverengi gözlerinden yayılan sinirini önemsemedim. Bana yapılanı unutmamak gibi kötü ama faydalı bir hafızam var.

"Ailenin böyle olması benim suçum değil."

Sağ dudağım alayla yukarıya doğru kıvrıldı. Aile üyelerimiz birbiriyle konuşuyorken bakışları üstümüzdeydi ama bizi duymayacak kadar sessizdik.

"Ahh iyi o zaman, istediğin kadar dalga geç. Nasıl olsa senin suçun değil."

Sabır çekermiş gibi tavana bakınca gür kirpiklerine dikkatimi verdim. Benim kirpiklerimden bile uzun olan kirpikleri yüzünde dikkat çeken ilk şeylerden biriydi. İç çekmemek için yutkundum.

Tanrım, bu kadar muhteşem olması suç olmalı.

"Dalga geçmedim."

Geçiştirircesine elimi salladım, konuşacağım sırada suçlarcasına konuşmasına devam etti.

"Ayrıca babaannemi tanımadığı söylemiştin?"

Göz devirmemek için içimden üçe kadar saydıktan sonra güzel yüzüne baktım hissizce. Bizi izleyen Hüra babaanne dışında kimsenin bakışları umrumda değildi.

"Babaannen olduğunu bilmiyordum zaten."

Bir anda beklemediğim bir şey yaparak masada omzuma doğru eğildi, eğilince çıkıntılı çenesi çıplak omzuma hafifçe çarptı ama o bunu umursamıyormuş gibiydi.

Ben ise alevlerin içine düştüm.

Çenesi omzuma değiyor, çenesi omzuma değiyor, çenesi omzuma değiyor, çenesi omzuma deği-

"Çok dikkatimi çekiyorsun."

Sözleri çenesinin temasıyla birlik olup kalbimi oradan oraya savuruyordu. Öyle ki çenesinin omzuma sürtünen o kısmı gitmesin diye nefes dahi almadım. Çünkü pozisyonumuz değişmesin istiyorum, yalancı bir gülümsemeyle ben de ona doğru yaklaştım.Dikkatini çeken şeyin şüpheler olduğunu anlamama rağmen konuyu sapmaya karar verdim.

"Şu sıralar bu cümleyi çok sık duymaya başladım."

Çatılan kaşlarıyla birlikte içimde ki kötü kız kahkaha attı. Erkeklerin zayıf noktası buydu işte.

Kendileri dışında başka bir erkeğin varlığını kabul etmemek.

Tamam, benim için gerçekten Aran dışında varlığını kabul edeceğim biri yok ama o bunu bilmiyor. Bilseydi eğer bunu bana karşı kullanırdı eminim. Hepsi böyle, kendisine gösterilen sevgiyi ve aşkı menfaatleri için kullanmak. Ona duyduğum aşkı kullanmasına da bilmesine de izin vermeyeceğim.

Birdenbire "Bu cümleyi duyacağın son kişi ben olacağım." deyince aptal kalbim daha hızlı çarpmaya başladı.

Yutkunarak, "Yani bu sözleri yine senden duyacak mıyım?" dediğimde durdu.

"Çocuklar?"

Pür dikkat birbirimize kilitlendiğimiz için Hüra babaannenin zamansız seslenmesine söverek ondan tarafa döndüm. Işıldayan kahve gözleri sürekli ikimizi süzüyordu.

"Düğünü geciktirmenin bir manası yok diye düşünüyorum, siz ne dersiniz?"

Bana soracak olursanız hemen şimdi de evlenebiliriz.

Bana da soruyordu ama bu cevap için henüz çok erken. Masada kısa bir sessizlik oluştu, neredeyse herkes bana bakıyordu ama ben dalgınca ne diyeceğime karar vermenin derdindeydim. Aran'a kısa bir bakış attıktan sonra gülümsemeye çalışarak Hüra babaanneye tebessüm ettim.

"Biz Aranla bir süre için birbirimizi tanımak istiyoruz, ondan sonra evlenmek daha mantıklı olur."

Masada ki koca sessizliği Esra hanımın, "Bence de aceleye getirmeyelim." sözleri bozdu. Esra hanımla göz göze geldiğimizde inadıma olduğuna emin olduğum bir şekilde, "Yangından mal kaçırmıyor-" demişti ki babanne onu susturdu.

"Onlara sordum Esra, sana değil."

Sayhan ailesine tezat olan ailem ise dut yemiş bülbül gibi suskundu. Çünkü mecburlardı. Onların kararına bırakmayacak kadar önemliydi bu mesele ve onlarda bunu anlamıştı.

Hüra babaanne sesinde ki hüznü gizlemeye çalışsa da başaramayarak, "Siz nasıl isterseniz öyle olsun." dedi. Babaanne inan ki bunu senden daha çok istiyorum.

Bir anda Aran kolumu tutarak beni masadan kaldırınca şaşkınlıkla ayaklandım.

"Biz birazdan geleceğiz." deyip beni kendisiyle birlikte yürütmeye başladı. Fazlasıyla sinirlendiğim bu hareketine sessiz kalmamak adına kolumu hızla kendime çektim. Bırakmadı, aksine daha çok sıktı.

Dişlerimi birbirine geçirerek yolun bir an önce bitmesini umdum. Restorantın kışa yaklaştığımız için boşalan dış kısmına çıktığımız zaman kendimi çekmeme gerek kalmadan beni bıraktı. Sinirle benden tarafa dönüp bağırdı.

"Sana kim benim adıma konuşabileceğini söyledi!?"

Burun kıvırdım. Tüm sorun bu muydu, gerçi onun gibi dominant karakterli birinin kabul etmeyeceği bir hareketti bu.

Bu olaya başka tarafından bakacak olursak eğer Aran'ın onların yanında bana bir şey söylememesi doğru bir hareketti. Kendi özelimi başkalarının yanında konuşmaktanda konuşulmasından da nefret ederim ve o benimle aynı fikirde. Sırf beni orada küçük düşürmemek için yalnız kalmamızı sağlamıştı.

Her seferinde onu bir şekilde iyi çıkaran kalbimden nefret bile edemiyorum.

Ona böylesine aşığım işte.

Onun yüzünden bana sadık olmayan kalbime bile darılamıyorum.

"Aksini kabul etmezdin."

Aran kollarını göğsünde bağlayıp kol kaslarını gözlerimin önüne serdi.

"Şimdi de kabul etmiyorum."

Şirin bir şekilde gülümsedim.

"Çok geç, etmek zorundasın."

Tek kaşını kaldırıp bana bakmayı sürdürdü.

"Bu aptallığı neden yaptın?"

Derin bir nefes alarak gözlerine gözlerimi kırpmadan baktım.

"Eğer orada 'evet evlenelim' deseydik bunun anlaşmalı bir evlilik olduğunu anlamayacak kadar da aptal değiller."

İrislerinde gezinen şaşkınlığı izledim. Babaannesinin attığı yemi yutacaktı ama izin vermediğim için bana aptal demişti.

"Ve eğer bana bir daha aptal diyecek olursan bu sözlerimi hatırlayıp benden daha aptal olduğunu hatırla."

Onu arkamda bırakmak için yürüyeceğim sırada önümde ki garsonla burun buruna geldim. Çarpışacağımız anda garip bir şekilde kolumdan tutarak beni kendisine çeken Aran'ın iri gövdesine yapıştım. Parmaklarım onun göğsüne değiyordu, onun ise iri parmakları ince üstümün üzerinde sıkıca duruyordu. Kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı.

"Babaanneme on gün sonra düğün tarihi aldığımızı söyledim." 

Önümüzde ki o garson yere döktüklerinin arasından özürlerini sıralıyordu ama ben onun sözlerine takılı kaldım.

"Şimdi gerçek aptal kimmiş anlamışsındır."

Bana aptal deyişine takıldığımı sanmıştı o ama ben başka bir yerdeydim.

On gün sonra düğün tarihi aldığımızı söyledim.

İçime kaçan sesimle, "Yine aptal sen oluyorsun, çünkü bana ta-tarihi aldığını söylemeliydin."  diyerek cevapladım onu. Yüzüme doğru hafifçe eğildi ve gözlerime ilk kez gördüğüm bir manayla bakındı.

"Desene hem aptal hemde zeki bir çift olacağız."

Bütün vücut organlarım birbirine karışıp beni dağıttı, içim gıdıklanıyordu. Gözlerinin içine bakarak sertçe yutkundum.

"Peki, şimdi ne yapacağız?"

Yüzünü yüzüme doğru eğerek fısıldadı, nefesi tenimi yalayıp geçti.

"Heyecanlandığın için saklamak istediğini ve zaman isteyen kişinin sen olduğunu söyleyeceğim. Hastane işinden haberinin olduğunu söylemedim."

Yakınlığı karşısında derin bir nefes alarak neden düşüncelerinin değiştiğini anlamaya çalıştım. Daha ılımlıydı, o bakışlarından arınmıştı sanki. Bana daha normal bakıyordu.

"İnanır mı?"

Başını iki yana doğru salladığında burnunun ucu burnuma sürtündü. Fazla yakın olduğumuzu anlasada geri çekilmedi ve hatta biraz daha yaklaştı.

"Bilmiyorum ama konuşacağım."

Sessiz kalarak ona bakmayı sürdürdüm, bir şey diyeceğini bildiğim için devam etmesini bekledim. Birkaç dakikadır ne söyleyeceğini merak ediyordum ama bu hareketleri aklımı başımdan alıp çok uzaklara götürmüştü.

"Anlaşmamız gereken bazı şeyler var."

Dakikalar sonra ilk kez göz kırptım.

"Konuşalım." dedim fısıltıyla. Sesim içime kaçmıştı sanki.

"Birincisi: bu evlilik her ne kadar gerçek olmasada ikimizinde hayatında ayrılana dek kimse olmayacak."

Aptal! Benim zaten senim var, başkasını gözüm görüyor mu sanıyorsun sen?

Sessiz kalmamı başka bir şeye yormuş olacak ki kaşlarını çatarak, "Bir itirazın mı var?" dedi. Sanırım hastalık derecesinde ki güven problemi ona bunları yaptırıyordu.

"Hayır, sadece şaşırdım."

Rahatlamadı.

"Şaşırılacak bir şey yok. İkimizinde bu süreçte birbirine sadık kalmasını istiyorum."

Küçük bir gülümseme belirdi yüzümde.

"Sana sadık kalacağım."

Sana yıllardır aşık olduğum gibi.

Gülümsememe baktıktan sonra, "Bana sadık kaldığın sürece sana sadık kalacağım." dedi.

Kalbim çift taraflı yaptığımız anlaşma yüzünden hızını arttırdı. Her ne kadar benden şüphe etsede kullandığı sözcükler mutluluğum için yeterli. Tek sözüyle üzüp, tek sözüyle yaşatıyordu beni. Aşk bu işte, kendine yenilmek ve başkasının seni yenmesine sevinmek.

"Başka bir şey var mı?" diyerek 'birinci' diye başladığı cümleye ikincisini söylemesini bekledim ama o bakışlarını dudaklarımdan ayırıp geriye doğru çekildi. Ne yaptığını bilmiyormuş gibi dudaklarıma kaçamak bir bakış attıktan sonra gözlerime baktı.

"Ikincisi, senin istediğin bir şey olsun."

Beni cidden şaşırtıyordu. Şaşkın şaşkın bakmamak için aramızda açılan mesafeye baktım. Bana bırakıyordu. Kısa bir süre düşündükten sonra yeniden kahverengi gözlerine döndüm.

"Aramızda ne olursa olsun ikimizin arasında kalacak, üçüncü bir kişinin aramıza girmesine izin vermeliyim."

Vereceği cevabı beklemeden asıl istediğimi de ekledim.

"Kim olursa olsun izin vermeyelim."

Bakışları gözlerimle parmağım arasında gidip geldi, strese girince kendimde olan her hangi bir şeyle ilgilenme huyum yüzünden şimdi parmağımda ki yüzükle oynuyordum. Dünden beri alışkanlık yapmıştı bu yüzük, parmağıma tam anlamıyla sığması da başka bir meseleydi. Sağ elime bakmayı bırakıp başını karizmatik bir hareketle salladı.

"Bunu ben de istiyorum. Bizim özelimiz bizde saklı kalsın."

Özelimiz! Çığlık atacağım şimdi!

Haklıydı, haklıydım. Kendi sorunlarımıza başkasının karışmasına izin vermemek yapacağımız en iyi şeydi. Bu bir kere benim için evlilikte ki üçüncü kurallardan biriydi. İkincisi birbirlerine sadık kalması ve birincisi de birbirlerini sevmeleri.

Çünkü sevgi olduğunda gerisinin pek anlamı kalmıyordu.

Şu anda birbirini tanımayan iki yabancı olduğumuz için, en azından ben onu tanıyordum ama o benim hakkımda hiçbir şey bilmiyor. Yeni tanışan iki kişinin özeli birbiri olmalıydı, bizim içinde böyle olacaktı. Yersiz bir şekilde fazlasıyla heyecanlandığım için avuç içlerim terlemişti. Avcumu eteğime bastırarak yüzüne iç çekerek baktım.

"Düğün ne zaman?"

Sebepsizce o da iç çekti.

"Sekiz Kasım." dedi ve ekledi.

"Gerçek ve aptal bir çift olacağız."  

|

Aran'ın kuralına ne diyorsunuz?

Şura'nın kuralına ne diyorsunuz?

Ikisi iyi ve aptal bir çift olmayı başarır ?

Neys, sizi seviyorum..

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2.4M 71.7K 78
SON KEZ YAYINDA! Siyahtan daha karanlık... Beyazdan daha aydınlık... Siyahı seven beyazın kaderi kirlenmektir. Hayat kimsenin beyaz kalmasına izin ve...
5.4M 168K 39
-"Aramızda olan önemsiz sayıları umursamadan senin olmak istiyorum." 18.02.19 "Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere dip not ; bu bir yaş farkı hik...
5K 360 46
O Karanlık Bense Aydınlık O Ay Bense Güneş O Siyahsa Ben Beyaz Çok farklıydık, ama birbirimizden de ayrılamıyorduk, önce onu iyilik meleği zannetmiş...