KAYIP PARÇA

By derin_saglam

6.4K 281 183

Yetişkin içerik. Şiddet ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar içerir. Alt yapısı kaçırılan bebek , ge... More

BÖLÜM1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12

BÖLÜM 3

425 23 17
By derin_saglam

BÖLÜM ADI: ''AKŞAM YEMEĞİ''

Yirmi üç yaşında çoğu yaşıtımdan daha farklı bir hayat yaşıyordum. Aslında ben kendimi bildiğimden beri yaşıtlarımdan farklıydım. Bunun farkındaydım. Hep aykırı olan bendim. Alışmıştım artık bu duruma.

İlkokulda, ailesi olmayan yetim bir kız gözüyle bakılıyordum. Sanki vebalıydım. Veliler, aile terbiyesi almadığım için kötü alışkanlıkları olabilecek bir çocukmuşum gibi uzak tutardı çocuklarını. Daha ilk okuldaydım. Kime ne yapabilirdim ki? Belki terbiye verecek ailem yoktu ama onların büyüttükleri çocuklardan daha terbiyeliydim. Yani anlayacağınız kimse arkadaş olmak istemiyordu benimle. Sorun değildi. Daha o yaşımda yalnızlığın öldürmediğine defalarca şahit olmuştum.

Zaman geçti. Ortaokula başladım. İçine kapanık olan ben , daha da kapandım. Sınıftan tek tük konuştuğum kişiler dışında kimseyle konuşmazdım. Sınıf birincisiydim. Derslere katılmazdım. Ama sınavlarda yeteneğim sayesinde yüksek alırdım. Öğretmenlerimle de aram iyiydi ,severlerdi beni. Dersi iyi olan öğrenciyi kim sevmez ki zaten.

Sonra Alkın kızı , oldum. Hayatın daha önce hiç fark etmediğim bir yüzüyle karşılaştım. Karanlık yüzüyle. Buradaki insanlar ne yurttaki ablalarımıza , ne de okuldaki öğretmenlerime veya arkadaşlarıma benziyordu.

Tamam okulda da çok dışlandığım , zorbalığa uğradığım olmuştu. Çok dalga geçilmiştim. Üstelik onları şikayet edebilecek bir durumdayken nasıl olursa hep olayın üstü kapatılırdı. İşte tam bu anlarda ailesiz oluşum yüzüme tokat gibi vururdu. Tam bu durumda canım çok yanardı. Ama geçerdi. Buda geçerdi.

Ama dedim ya , burası diğer yaşamımdan daha da farklıydı. Kötülük buraya işlemişti. Bir ortam kötülük kokar mıydı? Kokuyordu. İnsanlar güç ve para için her türlü pisliği yapıyorlardı. Beni de bulaştırmaya çalışmışlardı. Ama ben hep bir şekilde paçayı kurtarmıştım. Şimdi ki gibi çoğu kararımı kendim alamıyordum o zamanlar. Daha çok Uğur'un benim için verdiği emirleri yerine getirmek zorunda kalıyordum.

Ve bu emirler hiç kolay olmuyordu. Mesela yanlış hatırlamıyorsam on beş yaşımdayken , bir silah veya yaralayıcı alet kullanmadan bir adamı tehdit edip , gireceği ihaleden çekilmesini sağlamamı istemişti. Daha fazla para için önündeki en engeli ortadan kaldırmamı istedi. Kendi neden kaldırmıyordu? Neden on beş yaşındaki bir çocuğu çakalın önüne atıyordu?

Hepsinin cevabı aslında çok basitti. Bana bir şey olsa kimsenin umurunda olmazdı. Çöpsüz üzümdüm. Kim arkamdan hesap soracaktı ki?

Daha on beş yaşındaydım. Evet kendimi savunabiliyordum ama bu karşımdaki adamın benden daha güçlü ve daha donanımlı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Sıkı korunuyordu. Benim gibi daha çocuk değildi. Bilgiliydi. Her şeyden ötesi adam güçlüydü. Tehditlerime muhtemelen bir taraflarıyla gülerdi.

Uğur'da biliyordu bunları ama dedim ya onun elindeki piyondum ona göre ben. En fazla adam daha orada bir kurşunla alırdı canımı. Peki Uğur'a bir şey olur muydu ? Sonuçta benden bir tane daha bulması zor olmazdı.

O yüzden umurunda bile değildi bana ne olduğu. Bunun gibi bir sürü anı sıralayabilirim size ama netice değişmeyecekti. Ben her verdiği görevin altından alnımın akıyla , vicdanımı rahatsız edecek bir toz tanesi bile olmadan kalkmıştım.

Verdiği bir kaç istisnai durumlar hariç her görevi yerine getirmiştim. Çünkü başka şansım yoktu. Benim Uğur'un evinden başka gidebileceğim bir kapım yoktu. Tekrar yurda dönebilirdim ama ona da Uğur izin vermezdi. İstediğinde elinin uzanamayacağı yer yoktu.

Kafam o kadar karışıktı ki . Olduğum kimliği bile artık sorgulamaya başlamıştım. Ben hep bu kişi değildim. Eğitildim , değiştirildim. Ama sorgulamadım. Tamam belki hiçbir şey istediğim gibi olmamıştı ama bu demek değildi ki bu Roza'dan nefret ediyordum.

Aksine.

Kimseye itimadı olmayan bu kadını seviyordum.

Gücümün , yapabileceklerimin farkındaydım. Bu da olduğum kişiye barışık yaşamamı sağlıyordu. Ben elimdeki kana bile , vicdanımı rahatlatarak katlanıyordum. Sonuçta hiç bir masumun canını yakmamıştım. Onların canı yanmasın diye , kendi canımı defalarca hiçe saymıştım.

Elime sihirli bir değnek verselerdi. Belki bir çok şeyi değiştirmek isterdim. Tek bir şey dışında. O da bugün ki ayaklarımın üzerinde sağlam duruşum.

Kimseye dayanmama , kimseye güvenmeme gerek yoktu. Çünkü ben kendime güveniyordum. Bir insan gücünün farkındaysa kimseye ihtiyacı olmazdı.

Benim de yoktu.

Evet , eksikliğim çoktu. Ama eksiklerimle bile barışıktım. Mecburdum. Beni kabul edecek birinin elimdeki kanla , yüzümdeki soğuk ifadeyle kabul etmesi gerekirdi. Çünkü şu saatten sonra değiştiremeyeceğim şeylerden sadece ikisiydi.

Açıkçası ben kendimi böyle kabul ettiğim sürece karşımdakinin düşünceleri çokta umurumda değildi. Beni bu zamana kadar her şeyimle sadece Gökhan kabul etmişti. Bana nasıl gelirsen bende sana öyle gelirdim.

Kendi içimde girdiğim transtan korna sesiyle çıktım. Önümüzdeki araba ani fren yapınca şoförde kornaya basmıştı. Tabi araba aniden fren yapınca hafif öne kaymıştım. Eski oturma düzenime geldiğimde , yanımda aynı benim gibi toparlanan Gökhan'a baktım.

''Yunus meselesi ne oldu?''

''Kaçar mı kızım bizden? Yalnız var ya keşke o an sende orada olsaydın. Suratını görmen lazımdı.''

Güldü.

'' Hele polisler bunun şirketine baskın yapınca , adam neye uğradığını şaşırdı. Eller kelepçeli, tüm çalışanlarının gözü önünde. Kapıda bizim ayarladığımız magazin ve haberciler. Adam zaten elli yaşındaydı ama bir otuz yıl daha yaşlanmıştır.'' diyerek kahkaha attı.

Hak etmişti. Yaptığı yasa dışı işleri geçtim. Adam terör örgütlerine silah sevkiyatı yapıyordu , vatan hainiydi bir kere. Ama bununla da kalmamıştı. Benim de olduğum bir toplantıda bize de yardım teklifinde bulundu. Bana bunu teklif etti. Eğer yardım etmediğimiz takdirde de tehdit etmekten de geri durmadı.

Beni tehdit etti.

Bende ona, onun anlayacağı dilden konuştum. Zaten sırf Uğur yüzünden böyle adamlarla muhatap olmak zorunda kalıyordum. Mesela Demirhanlar , böyle masalara hiç oturmazlardı. Onların olduğu masalarda bunları konuşamazdınız , konuşturmazlardı. Yaptıkları her iş hukuka uygundu. Ama Uğur'un güç için yapmayacağı şey yoktu.

Göz devirdim. Omuz silktim. Ellerimi göğsümde topladım.

''Yanlış insana bulaştı, az bile o bunağa!''

''Onun hak ettiği bu değildi. Daha fazlasıydı. Yani bence direk kafasına sıkmak daha temiz işti ama sen adalet timsali olduğun için adamı cezaevine tıktırdın.''

''Biz mafya ya da seri bir katil değiliz Gökhan.''

''Ben değilim , senden şüpheliyim.''

''Ne alaka be!?''

''İçinde bir yerlerde gizlenen seri katilden haberim var. Açığa çıkmayı bekleyen bir psikopat var senin içinde kızım!''

''Bazen sana neden sabrettiğimi bilmiyorum , seni en yakın zamanda kovmalıyım.''

''Tazminatımı verirsen neden olmasın? Sonuçta kaç defa senin önüne atladım . Canım değerli benim. Bu arada hazır konusu açılmışken sigortamı yatırıyor musun sen benim?''

Sigorta mı?

Ciddi olup olmadığını anlamak için göz ucuyla onu süzdüm. Değildi. Sadece üzerimdeki gerginliği almaya çalışıyordu. Bunu da saçmalayarak yapıyordu.

''Eğer yatırmıyorsan bilinçli bir vatandaş olarak seni şikayet etmem gerekiyor. En çok bizim meslekte sigortalı olman gerek , her an kaportayı çizdirebilirsin , her an bir kaza kurşununa gidebilirsin . Ne olacağı hiç belli olmaz. Senin bulaştığın adamlar da pek tekin değiller yani!''

''Seni zorla tutmuyorum Gökhan. Hem bende senin önüne atlıyorum. Kendimi de mi sigortalatmalıyım?''

Ayrıca konu ne ara buraya geldi?

Yıllar önce kaçırıldığımız ailemizle akşam yemeğine giderken , konuşulacak on numara bir konu gerçekten Roz-

''Evet! Yoksa dediğim gibi seni şikayet etmek zorunda kalırım.''

''Lütfen, şikayet etme beni Gökhan!''

''Biraz daha yalvar!'' eliyle olmayan saçlarını savurdu.

''Sus Gökhan!''

''Abi kızım abi! Abinim ben senin! Kaç kere daha söylemem gerekiyor! Bak a-bi! alt tarafı üç harf lan!''

''Aramızda sadece üç yaş var , ne abisi?!''

''Tamam , ben aksini mi söyledim? ben üç sene önce bu canına yandığımın dünyası merhaba demişim. Senden önce nefes almışım. Senden önce konuşmuşum. Senden önce yürümüşüm. Sen daha embriyo bile değilmişsin. Senden yokken ben varmışım. Bu beni senden büyük yapar. Bu yüzden bana abi demek zorundasın. Ama sadece yalnızken diyebilirsin. Öbür türlü torpilli bir çalışan oluyorum. Ben öyle biri değilim. Hak ederek bugünlere geldim.''

''Plakette yaptırmalı mıyım? Yılın en iyi çalışan yazan?''

''Bu benim daha önce niye aklıma gelmedi? Hemen bir plaket istiyorum Roza! Benim kadar işine bağlı birisini bulamayacağına göre ,hakkım olanı istiyorum.''

Bazen öyle bir davranıyordu ki ben ondan daha büyükmüşüm gibi hissediyordum. Ama dediğim gibi bu bazen oluyor. Genel olarak o benim abim gibi davranıyor. Bir abinin kardeşi olmak ne demek ben bunu Gökhan'a bakınca hissediyordum. Belki de kendi kız kardeşini hala arayıp bulamadığındandır.

Gökhan'ın babası , Gökhan daha on bir yaşındayken evi terk etmiş. Zaten zil zurna sarhoş olan , karısının kazandığı üç kuruş parayı da içkiye ve kumara yatıran biriymiş. Sadece kendi terk etse iyiymiş ama yanında üç yaşındaki kız kardeşini de götürmüş. Gökhan onu ondan almak için çok uğraşmış ama o da daha bir çocuk olduğun için elinden bir şey gelmemiş.

Biz ilk tanıştığımızda daha da kötü bir haldeydi. Kardeşini kurtaramadığı için kendini suçluyordu. Zaten annesini de hastalık yüzünden erken yaşta kaybedince daha da beter bir hale gelmişti. Tam o zamanlarda tanıştık biz. Daha yeni on sekizime basmıştım.

Biz birbirimize benziyorduk. İkimizin de sınavı aynıydı. Acılarımız benzerdi.

Gökhan kumarhane işleten bir adamın yanında çalışıyordu. Bu işi isteyerek yapmadığı daha ilk başından yüzünden anlayabilirdiniz. Ama borcu bu işe onu mecbur bırakıyordu. İşte benimle de tesadüfen bir kumar masasın da tanıştı. Oraya Uğur'un isteği üzerine gitmiştim. Hatta Uğur'da orada bir kaç masa ilerimizde kendince gövde gösterisi yapıyordu.

O zamanlarda kızım diyerek piyasada çok gezdirdi beni. Amacı artık kendisinin de bir varisi olduğunu göstermekti. Hazırladığı canavarını her masaya oturtur , bana saygı göstermelerini isterdi. Ama asıl amacı o değildi. İşi gücü şovdu. Onları benimle değil , beni onlarla tanıştırır onun arkasını toplamamı isterdi.

Gökhan kumar konusunda gerçekten iyiydi. Öyle iyiydi ki bir gece de kazandığıyla patronu olacak adamı zengin ediyordu. Yetiyor muydu? Hayır. Çünkü insanoğlu daima daha fazlasını isterdi.

Kumarda bende iyiydim. Çünkü Uğur iyiydi. Kendisi bu kadar iyiyken Canavarının kötü olması imkansız olurdu.

Onu bir de bize sor Roz , istediği gibi şekillenene kadar ne kadar canımızı yaktığını bir de bize sor...

İşte Gökhan o gün ilk defa bir masada yenildi. Bana yenildi. Bunu hala bilerek yapmadığını söyler. Ama hayır , yalan söylüyor. O gün bana bilerek yenildi. Nedenini tahmin etsem de , hala inkar ediyor olsa da gerçek buydu.

Gökhan bizi yenmek istemedi. Belki o masadan kalktıktan sonra onunda canı yanacaktı ama o bizim canımız yanmasın diye kendini ilk kez o gün , bizim önümüze attı Roz...İlk kez biri bizi korudu.

O gece , o masa da Gökhan'la uzun uzun oturduk . Otururken de konuştuk. Bana bu masada oturma sebebini söyledi. Sır veren sır alırdı. O bana sırını verince bende ona ucundan benim neden bu masada olduğumu anlattım. İşte o zaman ona tam olarak neden olduğunu söylemesem de Gökhan beni anladı.

Biri o gün ilk defa benim için kendiliğinden , hiç bir çıkar beklemeden bir şey yaptı. Kimine göre basitti. Ama bana göre asla basit bir şey değildi.

O gece Gökhan'ın bakışlarında olan tanıdıklık hiç yapmayacağım şeyi yaptırdı bana. O masadan kalktım. O borcun kat kat fazlasını patronuna ödedim. Karşılığında da Gökhan'ı yanıma aldım. Önce itiraz etti. Sonra aslında meselenin para olmadığını anladı.

Hep tek başımaydım. Buna mecburdum. Tek kalmak zorundaydım ama Gökhan'ı orada bırakamazdım. Onu oradan almak zorundaymışım gibi hissetmiştim. İşte bugünde iyi ki yapmışım diyorum. Gökhan benim en büyük şansımdı.

''Seni arabadan atarım. '' kararlı bakışlarımı görünce bir kapıya bir bana baktı. Gerçekten yapacağımı düşünmüş olmalı ki ellerini havaya kaldırdı.

''Tamam ya , plaket kalsın o zaman ama sigorta benim hakkım. O pazarlık konusu bile olamaz patron haberin olsun!''

''Gökhan , gerginliğimi almak isterken beni daha çok sinirlendirdiğinin farkında mısın?''

''Belli mi ettim ya?! Senden de hiç bir şey kaçmıyor! Al sustum , kendi düşüncelerinde boğul da göreyim ben seni!'' küsmüş gibi kollarını birbirine bağlayıp , başını camdan tarafa çevirdi. Yüzünün aldığı şekle dayanamayıp kıkırdadım. Ben zaten kahkaha atamazdım. Gülemezdim de. Bir tek Gökhan'ın yanında bu kadarcık gülebiliyordum.

Bizim gülüşümüz bile lanetli Roz, söylesene en son ne zaman içten bir şekilde güldük? Ben hatırlamıyorum. Ağlamayı yasaklayanlar , gülmemize izin verir miydi hiç?

''Bak nasıl da kıkırdıyor?! Kızım gül diye şaklaban ettin beni iyice!'' yalandan sitemine göz devirdim.

''Ben mi dedim? Beni ,benle baş başa bırakabilirsin.''

Yalandan kahkaha attı. Bir kez daha göz devirdim.

''Ne yapabilirim Roza , senin gibi istemem yan cebime koy mu yapmalıyım? Eğlen , iki yüzün gülsün diye şekilden şekle giriyorum. ''

Ne dedi o?

Bize İstemem yan cebime koy dedi Roz? Bence onu hemen arabadan atalım. Kurda kuşa yem olsun. Zaten her nereye gidiyorsak etraf çok ıssız. Umarım bok yoluna gitmeyiz.

''Oradan bakınca öyle mi gözüküyor Gökhan , o zaman sana gerçeği söyleyeyim şuan şoföre ilk sağdan dön dememek için kendi içimde ne kadar savaştığımı bilmelisin!''

Sesim sonlara doğru öfkeli çıkmıştı ve bunu engelleyememiştim. Çünkü gerçekten şuan ilk sağdan dönmek , hemen geri inime dönmek istiyordum.

Benim ne işim vardı ki yemekte!?

Bizim konuşulacak neyimiz vardı?!

Bu saatten sonra neyi değiştirebilirdik!?

Neden gidiyoruz o halde Roz? Madem böyle düşünüyordun , biz neden şuan bu arabada atılan konuma gidiyoruz? Söylesene , sen neden bu kez kafanın dikine gitmiyorsun?

Susuyorsun Roz, İtiraf etsene! Merak ediyorum onların , beni aradıklarını , unutmadıklarını duymak istiyorum desene. İnanmasam da , duymak istiyorum desene!

Gökhan'ın araştırdığı kadarıyla hepsini tanıyordum. Ama bu kadardı işte.

Sadece bu kadar mı Roz?

Ya biz bir masa çevresinde oturup konuşamayacak kadar yabancıydık birbirimize , neden zorluyorlardı?

Baksalardı önlerine işte , bunca sene nasıl bensiz baktılarsa yine baksalardı. Çünkü ben öyle yapıyordum , öyle yapmak zorundaydım. Çünkü sürekli aynı yerde kalmak bana bir şey katmayacaktı.

Mesela Adnan Bey , bundan belki on yıl daha erken gelseydi benim için dünyanın en iyi babası olabilirdi. Ben babasına aşık bir kız olabilirdim. Beni ''Baba'' kelimesinden bu kadar soğutmasalardı ona doya doya ''Baba'' derdim. Ama olan buydu işte. Benim için Baba'nın anlamı bile dört harften oluşan bir kelimeden başka bir şey değildi. Buydu. Bu kadardı.

Ya da Yıldız Hanım , ne olmasını istiyordu ki? Ona ''Anne'' dememi mi? Benim için Anne kelimesinin ne ifade ettiğinden haberi var mıydı peki?

Uğur'a ne kadar toplum içinde ''Baba'' desem de onun eşine ''Abla'' derdim. Çünkü o zamanlar beni bıraktığını düşündüğüm annemden ölesiye nefret ediyordum. Ve ben kimseye o kelimeyi söylemeye bile tenezzül etmiyordum.

Şimdiyse her şeyin aslında büyük bir yalandan ibaret olduğunu öğrenmiştim. Ama bu bile yeterli değildi. Ben o kelimeyi kendi içimde lanetlemiştim. O lanetli kelimeyi Yıldız Hanım'a asla söylemezdim.

Asla ,asla deme.

Anne , baba tekti. Ama benim için ikisinin anlamı da sadece acıydı. Ben o kelimeleri bir sürü duyguyla lanetlemiştim. Dudaklarımdan dökülmesi sadece bana zehirdi.

Birde abiler vardı , doğru.

Bana abiye örnek ver deseler hiç şüphesiz Gökhan'ı gösterirdim. Benim gözümde abilik onun yaptığıydı. Ama dedim ya bana göre bu böyleydi. Gerçekte abilik , kardeşlik ne ben bilmezdim. Bilmek ister miydim?

İşte orası daha da karışıktı.

Onlara göre yıllardır kayıp parçalarımı yoksa çoktan unutulmuş , silik bir hatıra mıyım bilmiyorum.

Adnan Bey'le karşılaştığımız o gün bana , beni anlatırken Karan'dan bahsetmişti. En büyük oğlu. Beni çok ayrı sevdiğinden, diğer kardeşleriyle bile paylaşamadığından bahsetmişti. Onların göz bebeği olduğumu dile getirmese de hissettirmişti. Ama bu onun gözünden yaşananlardı.

Hala öyle miydim mesela? Yoksa onun ve diğerleri için aramaya bile gerek görülmeyen , sadece aynı kanı taşıdıkları biri mi?

Karan veya diğerleri beni gerçekten sevselerdi karşıma çıkmazlar mıydı? Belki de Uğur'un kızı olduğumu düşündükleri için gözlerinde en büyük düşmanlarından biriydim.

Onların düşmanı değiliz ki biz Roz , aksine onların çoğu dostundan daha çok dost olabilirdik-

Ama emin olmalılar ki eğer onları düşman olarak görseydim , hepsine acırdım. Korkmalılardı. Çünkü onların kaybetmek istemeyeceği ailesi varken , benim kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. İşte bu yüzden benden korkmalılardı. Bu hayatta en çok kaybedecek bir şeyi olmayandan korkmalılardı.

Onlar için neyi ifade ediyordum?

Onlar benim için neyi ifade ediyordu?

Sadece kanlarını taşıdığım bir anne ve bir baba, onların çocukları. Biyolojik bir bağ?

Bilmiyordum. Belirsizdi. Daha öncede dediğim gibi ben belirsizlikten korkardım. Benim en büyük korkum buydu işte. Belirsizlik. Ve ben şuan bulunduğum arabayı takip eden korumalarla beraber sevgili ailemle(!) buluşmak için yola çıkmıştım.

Uğur'a söylememiştim. Çünkü söyleseydim beni asla göndermeyeceğini biliyordum. Zaten o da şuan muhtemelen İtalya'ya uçuyordu. O işi de başına ben sarmıştım. Çünkü biliyordum, beni takip ettirdiğinin farkındaydım. Her adımımı takip ediyordu. Onun başına dert açmasaydım , benim başıma dert olurdu.

Umarım uçağı düşer Roz , elimizi bile kıpırdatmadan temelli kurtuluruz. Bir taşla iki kuş; hem bütün servetine çökeriz , hem de ondan kurtulmuş oluruz....Sanırım bir süre bunun için dua edeceğim.

Bende bu yüzden , bu gece rahattım. Peşime taktıklarını çoktan halletmiştim. Ama her şey bu kadarla bitmiyordu. Uğur'dan daha kötü düşmanlarım , işine çomak soktuğum çok kişi vardı. Bu yüzden bu gibi durumlarda sadece bana çalışan , sadık korumalarım vardı. Hepsini bizzat kendim eğitmiş , onları kötü alışkanlıklarından ben arındırmıştım. Hepsini Bana minnet duyuyorlardı. İşte bu yüzden bana sadıklardı.

Son konuşmamızdan itibaren arabanın içinde sessizlik hakimdi. Normal de beni konuşturmaya çalışan Gökhan , bu sefer benimle beraber susuyordu. Çünkü en çok sessizliğe ihtiyacım olduğunun farkındaydı. O kapıdan içeri adım attığım an olmayan migrenimin artacağını biliyordum.

Atılan konuma gelmiş , araba nihayet durmuştu. Dışarıdan bakılınca gayet nezih ve şık bir yer gibi duruyordu. Bunun için buralara gelmeye gerek var mıydı? Sanmıyorum. Ama Demirhanlardan da daha aşağısı beklenmezdi. Bana göre gereksiz abartıyı temsil ediyordu. Tabi herkesin kendi kararıydı.

Burayı satın mı alsak Roz? Arada gelir ''21 yıl sonra bizi bulan biyolojik ailemizle , ailecek ilk kez buluştuğumuz yer'' der anılarımı yad ederiz. Sen bunu bir düşün.

Şoför önden inerek kapımı açtı. Gökhan benim inmemle beraber kendi kapısından inip yanıma geldi. Korumalarımsa hemen yanıma dizilmiş etrafta tehlike olup olmadığını ölçüyordu.

Restorandan çıkan bir kaç kişinin bakışlarını fark etmiştim. Biliyordum , muhtemelen tepeden tırnağa burnu hava da , korumalarla süslenmiş bir süs bebeği gibi görünüyordum. Ama bunun daha fazlasıydım. Çok daha fazlası.

Biz Uğur'un kendi elleriyle yarattığı Canavarıyız Roz...Süs Bebekliği bize uyan bir tanım değil.

Ayaklarım ne kadar koşarak geri gitmek istese de buraya kadar gelmiştim. Bununla da yüzleşmeliydim. Buna da dayanabilirdim. En fazla acılarımdan oluşan çöplüğe bir kaç tane daha kırıklık atardım.

Ben öden yürürken her zaman ki gibi solumda Gökhan vardı. O da her zaman olduğu gibi takım elbisesiyle çok şık gözüküyordu. Korumalarsa hemen arkamdan geliyorlardı. Daha önce buraya gelip çevre güvenliğini almışlardı. Dedim ya benim dostum tek , düşmanım çoktu.

Kapıda bekleyen iki görevliden birine ceketimi verip saçlarımı arkaya attım. Elbise giymiştim. Üşümüyordum ama yaklaştıkça gerginliğimden kaynaklı az biraz titriyordum. Bunu dışarıdan olabildiğince göstermemeye çalışıyordum. Bence başarıyordum.

(Roza'nın Kombini)

Her zaman yaptığımız şey Roz , unuttun mu bizim kalbimiz buz! Kalbi buz olanın hisleri mi olurmuş?

''Hoş geldiniz Alin Hanım-'' bir diğer görevlinin lafını elimi kaldırarak kesmiştim. Bilerek yapıyorlardı. Bilerek bana bu isimle sesleniyorlardı. Kendilerince beni Alin olduğuma ikna etmeye çalışıyorlardı. Ama izin vermeyecektim. Bu kadar taviz yeterliydi.

''Yok kardeşim , elimizde Alin kalmadı. Roza verelim?'' Gökhan'ın yanımda mırıldanmasını duysam da bakmadım. Bu konuda ki kararlılığımı oda biliyordu. Bu konu benim için tartışmaya açılmayacak kadar kesindi. Ben Rozaydım.

''Roza!'' sesim keskin çıkmıştı. Bu benim her zaman ki ses tonumdu ama karşımdaki adamının renginin attığına bakılırsa biraz fazla sert olmuştu.

Önce ne demek istediğimi anlamadı. Elindeki deftere baktı sonra tekrar bana baktı.

Gökhan bu sefer sesli şekilde ''Yanlışlık olmuş olmalı , kardeşimin adı Roza.'' dedi.

Kardeşim dedi? Bu kendini mi , bizi mi , masada oturan biyolojikleri mi ikna etmeye çalışıyor Roz?

''Ş-şey kusura bakmayın bana öyle söylenince, buyurun Roza hanım bu taraftan.''

Daha dakika bir gol bir , isim krizi yaşadık bile Roz...Böyle giderse bu mekan havaya uçar. Ben baştan uyarıyorum. Neyse ya , bayadır mekan patlatmıyorduk zaten. Bize de iyi gelir.

Görevli önümden bana eşlik ederken ben ve adamlarım onu takip ediyorduk. Gerginliğim öfkeye dönüştüğü için daha rahattım. Çünkü ben en çok öfkeyi tanırdım. Onun bana ne yaptığını bilirdim.

İçeri geçtiğimizde topuklularımın çıkardığı sesle geniş bir masada oturmuş sevgili ailemin (!) bakışları tam anlamıyla hızla bizi buldu. Önce bana baktılar sonra yanımdaki Gökhan'a daha sonraysa bir dağ gibi arkama dizilmiş adamlarıma.

Çoğunun bakışlarından zihinlerinden geçeni okuyordum. Muhtemelen hiçte bekledikleri gibi biri değildim. Ne bekliyorlardı? Onların yokluğundan derbeder olmuş biri mi? Bilmiyorum ama böylesini beklemiyorlardı.

Haksızda sayılmazlar Roz , mevzuya gider gibiyiz? Lanet olsun içimdeki kan , vahşet sevgisi.

Dışardan nasıl gözüküyorduk? Yemek yemeğe değil de mekan basmaya gelmiş gibi mi? Biliyordum. Ama bunu hep yaşadığım için sıkıntı değildi. Tek tabanca takılsaydım , tek vücut olamazdım.

Onlar benim yüzümden ne okuyorlardı bilmiyorum ama ben onların yüzünden tek bir ifade okuyordum. Şaşkınlık.

Hele birisinin bakışlarını çok daha farklıydı. En küçük abi. Yüzünde yıllarca görmeye alıştığım o ifade vardı. Küçümseme.

Halbuki Roza'yı küçümsemek kimsenin haddine değildi. Onunda zamanı gelirdi.

Bizim liste kabarıyor Roz-

İyice masaya yaklaşınca Gökhan'a baktım. Beni bir bakışımdan anlayan dostum hemen başını salladı. Adamlarım dururken ben Gökhan'la beraber masaya daha çok yaklaştım. Gökhan benimle o masaya oturacaktı. Çünkü eğer benim bir ailem olsaydı. O ailenin içinde olmayı hak eden tek kişi Gökhan olurdu.

Gökhan o masada tam yanımda oturacaktı. Onun oturmadığı masaya bende oturmazdım. Bu hep böyle olmuştu. Böyle de olmaya devam edecekti.

Biz geldiğimizde sadece Adnan Bey ve Yıldız Hanım Ayağa kalkmıştı. Zaten yan yana oturuyorlardı. Diğerleriyse yerlerinde rahattı. Biliyordum. Bu tepkiyi zaten bekliyordum. Ama onlar beni bilmiyordu.

Yıldız Hanım bir şey dememi beklemeden bana hızla sarıldı. O kadar sıkı sarıldı ki , kalakaldım. Nezaketen ellerim sırtını buldu. Bu onu daha da cesaretlendirmiş olmalı ki daha sıkı sarıldı. Arada kokumu soluduğunu fark etsem de sesimi çıkarmadım. Sarılışını bitirmesini bekledim.

Nasıl kokuyoruz acaba Roz? ,yurt dışından milyonlar ödeyerek getirdiğimiz parfüme kıyamayıp iki fıs sıktın. Ben sana az gelir , uçar demiştim. Ama sen ne yaptın? Dinlemedin. Ruhun fakir , ruhun!

Yıldız Hanım gözleri dolu dolu , kendini ağlamamak için sıkarken ''Hoş gelsin kızım'' dedi.

Hemen ardından Adnan Bey elini uzattı. Ne kadar dik durmaya çalışsa da onunda bana sarılmak istediğini bakışlarından anlıyordum. Ama o Yıldız Hanım kadar cesaretli değildi.

''Hoş geldin Küçük Hanım. Biraz emrivaki gibi oldu ama kusura bakmayacaksın artık.'' sesi yumuşaktı. Bunun bana özel olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi zira karşımdaki adam tam anlamıyla bir yaşlı kurttu.

''Açıkçası tam da dediğiniz gibi oldu Adnan Bey. Önemli bir toplantımı iptal etmek zorunda kaldım. Buraya geldim çünkü bu meselenin daha fazla uzamasını istemiyorum. Bu gece ne konuşulacaksa konuşulsun ve bir daha açılmasın istiyorum.''

Yalan söylemiştim. Toplantım falan yoktu. Ama onların bunu bilmesine gerek yoktu. Dediklerim doğruydu. Biran önce bu konu kapanmalıydı.

Benimkinin aksine elleri sıcacıktı. Bir insanın el temasından güven akar mıydı? akıyordu. Bir süre tuttu elimi lakin ben kendime çekince bıraktı.

Bu sefer tüm bakışlar Gökhan'a döndü. Zaten geldiğimden beri bakışları aramızda mekik dokuyordu. Gökhan'ı merak ediyorlardı.

İlk adım Gökhan'dan geldi. Önce Adnan Bey'e elini uzattı. Hemen ardından Yıldız Hanımın elini nazikçe öpüp bıraktı. Bazen tam anlamıyla bir salon beyefendisi oluyordu.

''İyi akşamlar efendim. Ben Gökhan , Roza'nın abisiyim. Bu akşam ona eşlik etmemi isteyince kardeşimi kıramadım.''

Bunu beklemiyordum. Abisiyim dedi Roz? Bu çocuk bize çok çektirir. Ben sana yolda gelirken arabadan atalım demiştim. Ama çokta tatlı sıfata bak , nasıl atacaktık arabadan?

Sanırım Gökhan sihirli kelimeyi söylemişti çünkü yerinden kalkmaya bile tahammül edemeyen abi takımının bakışları kararmış , ölümcül bir hale gelmişti. Karan'ın elinde sımsıkı tuttuğu bardağı sertçe masaya koymasıyla hepsi bakışlarını bizden çekti.

Hele hareketlere bak , ne bu ağır abi pozları!?

En küçük abi düşüncelerini daha fazla içinde tutamamış olmalı ki tüm kibriyle konuştu.

''Sevgili kızınızın çokta aranmaya ihtiyacı yokmuş ya anne , baba. Kendi ailesiyle gayet mutlu gibi. Öz olmayan suç lideri bir baba ve ne iş olduğu bilinmeyen bir abi. Mutlu aile tablosu. Magazin her zaman asılsız haber yapmıyormuş demek ki.''

Aile?

Ben bir aile sahip miydim ki?

Hiç bir zaman bir aileye sahip değildim. Ama bu çakma Bad Boy'a birisinin haddini bildirmesi gerektiği kesindi.

Bakışlarım ağırca onu buldu. Baştan aşağıya onu süzdüm. Tıpkı onun yaptığı gibi , küçümseyerek.

''İsminiz neydi?'' aslında dün ne yediğine kadar biliyordum aslında ama o bunu bilmiyordu.

''Arda.''

''Arda Bey , Ne yapmamı isterdiniz ? Yirmi bir yıl boyunca beni bulmanızı beklememi mi tercih ederdiniz? Üstelik bu işte çokta iyi olmadığınız ortadayken. Buraya kavga etmek için gelmedim. Ama bir sabrım olduğunu bilmenizi isterim.''

Ne kadar kibar konuştun Roz?

''Bekler miydin ki? Hayır buradan bakınca ilk fırsatta kendine yeni bir aile kurmuş gibisinde. Bizim çektiklerimizin çeyreğini çekmemiş gibisin. Annem ve babamı neden görmek istemediğini sanırım daha iyi anlıyorum. Senin bulunmaya ihtiyacın yokmuş ki.'' alayla güldü.

Bizim çektiklerimizi eğer sen çekseydin bunları söylemeye utanırdın!

Hiç bir bok bildiği yok!

Güldüm. Ama bu bana göre gülmekti. Dışarıdan sadece dudaklarım kıvrılmıştı.

''Sizde bu duruma buradan bakınca çok üzülmüş gibi görünüyorsunuz Arda Bey. İnşallah kahır olmadınız yokluğumda? Yada şöyle sorsam daha doğru olur sanırım.'' düşünüyormuş gibi yaptım. ''Daha önce hiç kaçırıldınız mı? Yada yetimhaneye hiç bırakıldınız mı?'' cevap vermesini bile beklemeden ''Bazı insanlar yaşamadıkları hayatlar hakkında yorum yapabilecek kadar küstah olabiliyor işte. Neyse ki siz öyle birisi değilsiniz.''

Roz 1 - Çakma Bad Boy 0

Arda'dan bir büyük boy olan içtiği suyu az kalsın püskürtecekti. Bu yaptığıyla herkes ona bakarken, biz Ardayla birbirimize bakıyorduk.

Ağzını silerken konuştu.

''Pardon , lütfen siz devam edin. Bu arada ben Kerem. Tanıştığıma memnun olup olmayacağıma daha sonra karar vereceğim.''

Paşama bak ya , sanki Kraliyet ailesinden-

''Duygularımız karşılıklı.'' demekle yetindim. Sesimi yoramazdım.

Ben bunları döverim.

Bugün sence bu masadan sakince kalkabilecek miyiz Roz? Benim umutlarım doların düşme ihtimali kadarda.

Adnan Bey ve Eşi bu duruma daha fazla katlanamamışlar ki önce Arda'yı nazikçe(!) uyardı. Daha sonra masaya oturmamızı istedi.

Abi takımı yan yana dizilmişti. Tıpkı Adnan Bey gibi Karan baş köşedeydi. Yıldız Hanım eşinin sol tarafında onun yanında Kaan , Kaan'ın yanında ben ve benim yanımda da Gökhan oturuyordu. Gökhan hemen yanıma oturmadan önce sandalyemi bir beyefendi edasıyla çekti. Ona teşekkür ettikten sonra gelen garsonla sipariş verdik.

Siparişleri beklerken Yıldız Hanımın sesiyle hemen eşinin yanında, elini masanın üzerinden tutmuş , kadına baktım. Sanırım birbirlerinden güç alıyorlardı. Böyle aşklara imrenirdim. Uğur ve Sema Abla pek böyle değillerdi. Sema abla , geri planda bırakılmış bir kadındı. Zaten Uğur da birini aşkla sevebilecek bir adam değildi.

''Eee, güzel kızım nasılsın?''

''İyiyim Yıldız Hanım, sizler nasılsınız?''

Yıldız Hanım kişilik olarak duygusal biriydi. Aynı zamanda çok sevecen biriydi. Benim tam tersimdi yani. Benimle konuşurken gözlerinden parıltılar geçiyordu. Ona ters bir şey söylemek bile nedense içimden gelmiyordu.

Balık burcu olabilir miydi?

Kadına kötü bir şey desek oturup zırıl zırıl ağlayacak gibi Roz , biz buna nasıl kötü konuşalım ki? Lanet olsun şu içimizdeki merhamet duygusu-

''Bizde iyiyiz çok şükür , sen geldin ya daha da iyiyiz. Bu akşam bizi kırmayıp geldiğin için teşekkür ederiz. Çok mutlu ettin bizi.''

Keşke sadece kendi adınıza konuşsaydınız. Zira aynı şeyin abi tayfası için geçerli olmadığına kalıbımı basarım.

''Dediğim gibi bir şeyleri konuşup , kapatmak için buradayım. Uzadıkça iki taraf açısından da iyi olmayacaktı.''

Adnan Bey konuyu değiştirmeyi tercih etti. Aynı zamanda da alttan alta beni araştırdığını da belli etti.

''Yeni bir anlaşma duyurmuşsunuz medyaya , başında senin olduğun bir proje . Bu genç yaşında böyle bir projeyi üstlenmen . Tebrik ederim.''

Nazikçe gülümsedim. Tamamen herhangi biri beni övdüğünde yaptığım gibi yaptım. Ama o benim aksime bana gerçekten gururla bakıyordu. İlk kez birisi benimle gurur duyuyordu. Uğur genelde canavarıyla gurur duyardı. Adnan Bey'se kızıyla gurur duyan bir baba gibiydi. Belki de yanılıyordum , bilmiyorum. Çünkü bilmediğim durumlardı bunlar.

''Teşekkürler. Şirket olarak çok uzun zamandır böyle bir projeye hazırlanıyorduk aslında. Elimize de böyle bir teklif gelince de ortak karar ile yapalım dedik. Umarım herkes emeğinin karşılığını alacaktır.''

Toplantıda mıyız biz Roz , ne oluyor?!-

Gökhan su dolu bardağına uzandı. Ama içmedi. Konuşmasını bitirmesini bekledi. Bana baktı. Oda aynı Adnan Bey gibi gururla bakıyordu bana. Hep böyle bakardı.

''Kardeşim , uzun zamandır bu proje için çalışıyordu. Çok emek harcadı. Herkesten fazla. Birde kendisinin biraz gözü karadır. En iyisini yapacağına tüm kalbimizle inanıyoruz.''

Şu Gökhan bizi şöyle tatlı tatlı sahipleniyor ya , yanaklarını ısıra ısıra sevesim geliyor. Her eve bir tane Gökhancığımdan lazım-

''Yaptığı işlere bir kaç defa denk geldim. Dediğin kadar var. Alin , yetenekli biri. Çoğu iş insanının tereddütte düşeceği işlere girecek kadarda kendine güveniyor. Bu zor bulunan bir durumdur. Daha iyi yerlere geleceğine hiç şüphem yok.''

Alin demesine bile kızamamıştım çünkü utanmıştım. Tamam belli etmemiştim ama gerçekten utanmıştım. Ben övülmeye alışık değildim ki. Genelde Uğur , yaptığım her işe bir kulp bulurdu.

''Düşünceleriniz için teşekkür ederim. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ve ayrıca bende sizin bir kaç projenize denk geldim. Sizin de el attığınız projeler herkesin altından kalkabileceği kadar kolay değil.''

Adnan Bey nazikçe güldü. Bu sohbetin hoşuna gittiği yüzünden belliydi. Kaşlarıyla tam karşısını gösterdi. Karanı.

''Karan abin de , en az senin kadar yetenekli ve gözü karadır. Tüm o zor projelerin altından o kalktı. Biz sadece destekçisiydik.'' Karan , sanki ondan bahsedilmiyormuş gibi tepki bile vermedi. Sorun değil.

Ne güzel , en azından onun bir destekçisi varmış. Bana daha çok köstek olurlardı da.

''Eee Alin-'' küçük abi hala da hırsını alamamış ki tekrar konuştu. Ama bu sefer onu benden önce başka biri susturdu. Gökhan.

''Sanırım yanlışlık oldu. Tekrar tanışmanız gerekecek. Alin değil. Kardeşimin adı Roza.''

Bunu öyle bir ifadeyle söyledi ki , hem çok sakindi hem de çok öfkeli. Çünkü bana sırf bu isimle seslendi diye bile onu bu masaya gömebilirdim. Gökhan aslında bunun için onu uyarıyordu. Çünkü biraz daha devam ederse bunu yapmaktan asla çekinmeyecektim.

İşte o zaman o küçümseyerek bakan gözlerini de oyup , abilerinin eline verecektim.

Kan , vahşet diyorsun? Hadi ,yapalım!

''Kardeşin?...Anne , baba bize bir kardeşimiz (!) daha olduğunu söylememiştiniz? Hayır  ben bu elemanı tanımıyorum da?''

Bunu en büyük boyun bir alt modeli söyledi. Neydi ismi ? Aras. Gökhan güldü. Ama bu samimiyetsiz bir gülüştü.

''Sizin daha bu masada ilk kez gördüğünüz mü , yoksa benim her şeyini bildiğim kız mı kardeşiniz?...Bizim aramızdaki bağı bir kan belirleyemez. Ben Roza'nın abisiyim , o da benim kardeşim! Bunu hiçbir güç değiştiremez.''

Gökhan'ın sesinden itiraz istemediği belli oluyordu. Bakışlarımı Gökhan'ın sakin gözlerinden karşıya çevirdim. Hepsinin bakışlarında Gökhan vardı. Sinirlenmişlerdi. Neden , haksız mıydı ki Gökhan? Asla değildi.

Ona abi mi desek? Bu akşam kimseye acımıyor baksana?-

Adnan Bey iyiden iyiye artan gerginliği sonlandırmak adına bakışlarını ve sesini yumuşatarak bana döndü. Bu sırada yemekler servis edilmişti.

''Ne zamandır tanışıyorsunuz? Uğur'un bir oğlu olmadığını sanıyordum.''

Yalan söylüyordu. Biliyordu. Koskoca Adnan Demirhan'dı o. Bunu mu bilmeyecekti.

''Yanlış bilmiyorsunuz , Gökhan abim bizimle beraber çalışıyor. Babamın tek çocuğu benim,'' dememle Adnan Bey'in elindeki bıçak masaya düştü. Diğerleri de önce babalarına sonra bana baktılar. Adnan Bey bakışlarında ki ifadeyi yok etmeye çalışırken aynı zamanda da gülümsemeye çalışıyordu.

Yengeye Elif dedin , usta.

''Çok sevdiğin babanın(!) burada bizimle olduğundan haberi var mı? Merak ettim. Seni korumalarıyla ve sözde abinle (!) , öz ailenin yanına gönderdiğine göre onun için sorun olmasa gerek. Yani hayret edilecek bir durum açıkçası Uğur Alkın'dan bahsediyoruz. Ya biz onu tanıyamadık yada başka birisinden bahsediyoruz.''

Aha! sonunda Karancığımın da sesini duyduk. Her şey bir kenara o nasıl ses yiğidim.-

Elimdeki çatal ve bıçağı ağır ağır masaya bıraktım. Hemen yanımdaki peçeteyle ağzımı sildikten sonra nihayet masanın başında oturan , umursamazca konuşan Karan'a baktım.

Benden cevap beklemiyordu. Sadece sinirlendirmeye çalışıyordu. Çünkü o da sinirlenmişti. Bu muydu Alin'in biricik abisi. Onun canını yakmaya çalışan bu adam mı? Ona herhangi biriymiş gibi davranan bu adam mı?

İyi ki karşısında sen varsın Roz , bırakalım Alin, abisinin göz bebeği olarak kalsın.

''Merakınızı gidereyim o halde Karan Bey. Babamın burada olduğumdan haberi elbette var. Sonuçta suç işlemiyor , yanlış bir şey yapmıyorum. Hatırlatmak isterim ki bu akşam Adnan Bey'in ısrarıyla buradayım.... Beni tanımadığınızın farkındayım. Sorun değil . Ben kendi kararlarımı kendim alırım. Ayrıca bir yanlışınızı da düzeltmek isterim. Korumaları değil korumalarım. Sözde abim hiç değil. Ben bana bunca zaman abilik yapan adama bu yakıştırmayı yapmanıza izin vermem.''

Roza 2- Demirhanlar 0 , anlaşılan bu gece kimseye acımayacağız Roz-

İşte şimdi sinirlenen taraf o , sakin olan taraf bendim. Gözlerimiz birbirine kilitlendi. Ortam işte şimdi daha da soğudu ve gerildi. Çünkü Karan Bey bir lafın altında kalacağına , kafasına sıkacak bir adamdı. İşte bu yüzden bu gece kolay bitmeyecekti. Çünkü en az onun kadar bende deliydim.

''Haklısın karşımızda oturan ve kardeşimiz olduğu söylenen seni , tanımıyoruz. Açık konuşalım o halde Uğur'un kızı , derdin ne? Ailemize sızacak , düşmanımıza laf mı taşıyacaksın? Babacığın seni bir köstebek olarak mı yetiştirdi yoksa?....Hayır ,buradan tam olarak öyle gözüküyor da.'' bunu diyen Aras'tı.

Silahlar kuşanılmış , savaş başlamıştı.

Köstebek?

Ben?

Bunlar kendilerini ne sanıyor Roz? Bizimle nasıl bu şekilde konuşabilirler? !-

''Çocuklar yeter!''

''Anneniz haklı , Alin bu akşam bizim ısrarımızla buraya geldi. Sizinle veya bizimle derdi olsaydı eğer o bizi davet ederdi. Onunla bu şekilde konuşmayı kesin. Şimdi herkes yemeğini yesin , soğutmayın!''

Bu tepkiyi beklemiyordum. Beni savundular. Çocuklarına ne kadar kızdıkları yüzlerinden belli olsa da ben bu laftan sonra kralı gelse susmazdım.

Gökhan , gözlerimi Aras'a diktiğimi anladığında , masanın üzerindeki elimi tuttu. O da sinirliydi ama benim gözüm dönünce neler yapabileceğimi çok iyi biliyordu. Bu yüzden sakin olmak için beni uyarıyordu.

Aras birleşen ellerimize alayla baktı. Diğer hepsi gibi. Tek biri bakmadı. Geldiğimizden beri başını masadan bile arada kaldıran , sanki burada değilmiş gibi takılan en küçük Demirhan. Kaan.

Güldüm. Ama bu sefer gerçekten kahkaha atarak güldüm. Şaşırdılar . Gökhan bile buna şaşırdı. Çünkü ben hiç gülmezdim. Şimdiyse kahkaha atıyordum.

Çünkü dedikleri duyduğum en komik şeydi.

Kıyamam , alın sonunda Roz'umu delirttiler. Kendi gel Roz , ben bu hallerine alışık değilim. Bak mekan yaksak daha az korkarım-

Gökhan mırıldandığını sanarak konuştu. ''Eyvah!''

''Aras ya!'' dedim gülmelerimin arasından ''Senin neyinin köstebekliğini yapayım ben?'' tekrar güldüm. ''Mesela geçen sene başhekimliğini yaptığın hastanende , senin hastalarından birinin , senin yanlış tedavinle yürüme yetisini kaybettiğini mi duyurayım? Yada bunun duyulmaması için ne kadar para döktüğünü mü mesela?''

Boş ver mekan yakmayı falan , şuan bundan daha fazla eğlenemezdim-

Zaten sessiz olan ortam daha da sessizleşti. Bunu bilmeme hepsi çok şaşırdı. Demiştim beni tanımıyorlar diye. Bu daha hiç bir şeydi.

Sinirlendi .Hem de o kadar sinirlendi ki , çenesi gerildi. Bunun duyulmaması için gerçekten çok para dökülmüştü. Sıkı takip edilmişti. Ama ben bunu da öğrenmiştim. Hatta onun bile bilmediklerini biliyordum.

Haklarında çok şey biliyordum. Bir lafımla onları yerle bir ederdim.

Aras hızla ayağa kalktı. Altındaki sandalye yeri boyladığında korumalarım silahlarına davrandılar ama benden bir işaret gelmediği için çekmediler. Gökhan yanımda tedirgince duruyordu. Diğer herkes gibi.

Bir kişi hariç, herkes gibi. Kaan.

''Sen!'' dedi , dişlerinin arasından. Aynı onun gibi ayağa kalktım. Onun yaptığı gibi ona doğru eğildim.

''Ben!....bunu nereden biliyorum değil mi?'' dedim , alayla.

''Beni hiç tanımıyorsun Aras Demirhan. Gözünüzde ki imajımla hiç ilgilenmiyorum ama yapabileceklerimi bilsen aklın dururdu.'' yüzümdeki alayı anında sildiğimde artık daha ciddiydim.

''Ben birinin köstebekliğini yapmam! Eğer birini düşman ilan ettiysem onun öyle kolay bırakmam. Sakın Demirhan! Bir daha hakkında hiç bir bok bilmediğin birini olur olmadık şeylerle itham edeyim deme! Herkes benim gibi alttan almaz. Bir bakmışsın o çok sevdiğin hastanen , bir günde skandallarla sallanmış.''

''Sen tehdit mi ediyorsun beni!'' dedi , dişlerini sıkarak.

''Hayır , aksine bir şeyi anlamanı istiyorum. Eğer sizin arkanızdan kuyunuzu kazmak gibi bir derdim olsa , bunu kılımı bile kıpırdatmadan yaparım....Tanımıyorsun Demirhan , karşındaki beni hiç tanımıyorsun. Tanımamanı da dilerim. ''

''Kesin artık şunu!'' Adnan Bey'in sert sesi bile bakışlarımızı ayıramadı.

''Çocuklar neden böyle yapıyorsunuz? Biz ne konuştuk sizinle?'' Yıldız Hanım'ın titreyen sesi de etki etmedi.

O inatsa biz daha inadız Roz, asla ilk gözünü çeken biz olmayız.

Buna bir son vermek isteyen Karan sandalyesinden kalkıp , kardeşinin kolunu tuttu. Bir şeyler mırıldansa da takmadım. Gökhan'da benim gibi ayağa kalktı. O da beni sakinleştirmek için bir şeyler mırıldandı. Ama sorun bu değildi.

Beklenmedik bir şey oldu.

Tek bir silahtan sıkılan kurşunu takip eden, ardı ardına ateşlenen silahlar. Ve farklı ağızlardan dökülen tek bir isim. Bu mekandan güle oynaya kalkamayacağımı zaten biliyordum. Ama bu kadarını da beklemiyordum.

Sonrası mı?

İşte orası tam olarak bir kaos.

''Anne!''

''Yıldız!''

''Yıldız Hanım!''

*Roza'mın asilliği şaka midur? Nasıl yargı dağıttı öyle?

*Gökhan'ımızı da atlamayalım kendisi tam bir salon beyefendisi olsa da yerine göre çok fena birine dönüşebiliyor.

*İşte bir bölümün daha sonuna geldik. Bundan sonra geri dönüşlere göre yeni bölümler yükleyeceğim. O zamana kadar görüşmek üzere.. ;)

(Gökhan Ve Roza)

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 54.3K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
930K 51.5K 52
Düzenlendi... bebeklikten beri aile sevgisi görmeyen bir iki çocuk bir gün bebekken karıştıklarını öğrenirse ne olur? miraç ve miray ikisi de birbir...
35.1K 1.7K 15
25 yıl öce karıştırılmış bir binbaşının hikayesi. Ben Defne Kurt nam-ı diğer Kuzgun bu da benim hikâyem.
Grup-{BxBxB} By ☆

Teen Fiction

36.5K 838 15
Smut okumayı sevmeyenler gelmesin çünkü smut olacaktır!! Homofobik kişiler gelmesin lütfen!! UzayxBurakxAlp