Raunchy Alpha // larry

By bearschangedmylife

58.2K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... More

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-eight
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

fourty-two

598 70 77
By bearschangedmylife

Merhaba,

Softluğa sevimli bir dönüş yapalım mı?

Ve tabii biraz da Louis'nin sınırlarını zorlayalım (⁠●⁠´⁠⌓⁠'⁠●⁠)

İyi okumalar,

×××

"Anneciğim!"

Eve hızlı ve gürültülü bir giriş yapan Arthur bütün gözleri üzerine toplamıştı.

"Başınıza neler geldi böyle! Tanrım, Tanrım..."

Geldiği hızla koltuktaki Jay'in önüne diz çöktü ve elini yakaladı. "Duyduğumda o kadar korktum ki soluğu burada aldım!"

"Teşekkürler Arthur, çok tatlısın. Ama iyiyim artık endişelenmene gerek yok."

Jay ağladı ağlayacak gibi görünen alfaya gülümserken gözleri onun arkasına kaydı.

"Ah, efendim. Geçmiş olsun."

Elish tuhaf bir şekilde alfasının ailesiyle ilk kez tanışan bir beta gibi hissediyordu. Ancak bunu ona hissettiren kesinlikle Louis'nin ailesi değil, Arthur'du.

"Oh anneciğim!" Hemen bir eliyle Elish'i tutup yanına çekti. "Sizi bizzat tanıştırmamıştım değil mi? Bu benim betam. El, annemin elini-"

"Hey!"

Harry indiği merdivenlerden sonra hızlı bir şekilde Jay'in arkasına geçti. "Sen kime anne diyorsun da kimi kime tanıştırıyorsun!?"

Arthur hızlı bir şekilde ayağa kalkıp, altta kalmayacağını gösterdi. "Sen yokken ben vardım!"

Harry koltuğun etrafında dolanıp onun dibinde bitti. "Yani eskide kaldın. Uza şimdi! Yaklaşmayacaksın aileme!"

"Bak sen!"

"Siz,"

İkisi birbirine hırlamayı saniyesinde kesip Jay'in arkasındaki yerini alan Omegaya baktılar. "..hemen çenenizi kapayıp annemin başında hırlamayı kesin ve ayrılın."

Harry hızlı bir geri adım attı. Arthur ise iki parmağını kendisi ve Alfanın gözüne çevirip duruyordu. "Bu iş burada bitmedi."

Yeşiller sadece kısık bakışlar atmakla yetinirken Jay öylece gülüyordu ciddiye alamadığı iki alfaya. Onlara kötü bakışlar atan oğluna çevirdi başını. "Oğlum, ayakta durma. Kendini yormanı istemiyorum."

"Ben iyiyim anne." Dese bile dolanıp onun yanına oturmuştu sözünü dinleyerek. "Senin istediğin bir şey var mı?"

"Olsa bile kardeşlerin getiriyor, sen sadece otur."

Arthur ve Elish onların karşısındaki koltuğa geçerlerken Harry Jay ve Louis'nin arasına, dizlerinin dibine, yere çömmüştü. Sırtını koltuğa yaslayıp önündeki alfaya hırlar gibi, ölümcül bakışlar atıyor, iki omegayı sahiplendiğini en abartılı şekilde gösteriyordu.

Daisy ve Phoebe kıkır kıkır gülerek Arthur'un somurtmasını izlerken, Lottie ve Fizzy bu sonu gelmeyecek rekabetle eğleniyorlardı.

"Alfa!"

Ernest koşarak içeri girerken Doris onu takip etmişti. Küçük alfa Arthur'un üzerine atladı.

"Biliyor musun Alfa bizi Disney Land'a götüreceğine söz verdi!"

"Evet! Alfa senden daha iyi!"

Louis çatık kaşlarıyla ona dönerken Harry masum bir şekilde omuz silkti.

"Hah..." Dedi Arthur çektiği acıyla. "Benden daha iyi değil miniklerim, sadece daha zengin..."

Hızla rekabeti kabul edip ikizlere baktı. "Ben olsaydım sizi oraya götürmezdim! Disney'i sizin ayağınıza getirirdim!"

"Abart." Diye fısıldadı Elish.

"Sen kimin tarafındasın!?"

"Harry'nin harcayacağı paradan da sorumluyum!"

Kısık sesli tartışmalarını sonraya saklayarak ikizlere döndüler.

"Nasıl yani?"

"Alfa bize..." Doris heyecanla ağzını açarken Ernest devam etti.

"Bize Disney Land'ı mı alacak!?"

İkizler parlak gözlerle Alfaya dönüp, dönmekle de kalmayıp yerde oturan Harry'nin üzerine çullandıklarında ne yapacağını şaşırmış bir şekilde bakıyordu yeşiller.

"Alfa!?"

"Minnie Mouse benim olabilecek mi!?"

Onların heyecanını kırmak zorunda bıraktığı için ikisinin arasından, ona alaylı bakışlar atan Arthur'a kötü bakışlarını gönderdi önce.

"Turunçlar," İkizler Harry'ye tutunarak abilerine baktılar. "..şımarık davranmaya cüret etmeyin. Ayrıca," Arthur'a kısık gözlerle baktı. ".. söylediği şey mümkün bir şey değil."

Harry eşinin onu kurtarmasıyla alfaya kaşlarını oynatarak baktı. "Aynen öyle minik kurtlar!" İkisine de sarıldı. "Ama merak etmeyin, gittiğimizde çok eğleneceksiniz!"

İkizler heyecanlarından bir şey kaybetmemiş bir şekilde ablalarına doğru, onlara hava atmak için, koşarak üzerlerine atladılar.

"Hain..." Louis ona gözlerini dikerek fısıldayan Arthur'a göz devirdi. "Bu resmen beni satmaktır!"

"O benim kocam, Arthur."

Homurdanarak Elish'e sarıldı. "Ben de seni hep betam için satacağım..."

Louis onun bir gün büyümesi için dua etmeyi aklına not etti.

"Sağol, vefalı arkadaşım..."

"Yeter! Burada daha fazla yok sayılmayı ve hor görülmeyi kaldıramam! Gidiyorum!"

Onun abartılı hallerine alışmış olan kızlar kılını bile kıpırdatmazken Louis gözlerini üzerinden çekmeden salondan çıkan Arthur ile ayaklandı. Harry onların peşinden bakmaya devam ederken Elish de ayakta kalakaldığı için Harry'yi çağırmıştı.

"Omegam!" Arthur sonunda özgür bir şekilde arkadaşına sarılıp geri çekildi ve onu baştan aşağı süzdü. "Nasılsın? Yavrular nasıl? Neden bana da haber vermedin!? En azından kızların yanında olabilirdim! Kim bilir ne kadar etkilendin!"

"İyiyim," diyerek geçiştirdi kendisini Louis. "..ayrıca Harry vardı. Benimse hiçbir şeyi gözüm görmüyordu Artchi. Aklıma mı geldi sanki..."

"Off, neyse... Önemli olan hepiniz iyi olması. Duyunca şok geçiriyordum zaten neredeyse."

Louis onun bayılma numaralarına gülmeye çalışıp duvara yaslandı. Arthur onu güldürebilmenin mutluluğunu yaşayamadan gözlerini kıstı.

"Sen iyi olduğuna emin misin?"

"Evet... Sadece bu olayların yorgunluğunu atamadım o kadar."

Şüpheli bakışlarını sürdürse de, "Tamam..." dedi. "Ancak yine de düzenli olarak arayıp kontrol etsem iyi olur. Yoksa aklım sende kalacak!"

"Harry seni engelleyene kadar durmayacağım diyorsun yani?"

Arthur saniyesinde somurtarak kafasını çevirdi. "Bu konuşmanın tadı kaçtı..."

Onlar holde konuşurken Elish de Harry'yi salonun bir köşesine çekmişti. "Harry! Ne kadar daha izin yapacaksın?"

"Emin değilim. Louis'nin durumu hoşuma gitmiyor, o normal düzenine girene kadar beni unutun!"

Elish oflayarak ona baksa da anlayabiliyordu. Kolay bir şey yaşamamışlardı ve Louis hassas bir dönemden geçiyordu.

"Peki... Ama ilk fırsatta lütfen gel! Kaç tane reklam çekimin var biliyor musun!?"

"Tamam, sezon bitmeden yetişirim!"

Beta ona göz devirirken Jay istemsizce kulak misafiri olduğu için onlara dönmüştü. "Harry, oğlum bizim için yeterince zaman ayırdın. Lütfen işini aksatma, biz iyiyiz."

"Hayır hayır anneciğim!" Onların yanında bu konuyu açtığı için yüzündeki gülümsemeyi bozmadan belini çimdikledi betanın. "Hiç bir sorun yok endişelenmeyin. Hem zaten Louis için izin kullanmaya başlamıştım! Siz her şeyden önce gelirsiniz!"

Jay ona şefkatle gülümsedi. "Oh, Harry... Louis'nin karşısına çıktığın için ne kadar şanslı olduğumuzu bilemezsin... Sana ne kadar teşekkür etsem de yetersiz."

Harry saniyesinde mayışarak onun yanına çömmüş, koltuk kolundan destek aldığı ellerine çenesini yaslayarak Jay annesinin kıkırdaya kıkırdaya saçlarını sevmesini beklemişti.

"Hey! Bayan Waterball! Çıkış kapısına bekleniyorsunuz!"

Elish belini ovmayı bırakıp geri seslendi. "Geliyorum marşmelov suratlım!"

Ayrılmadan tekrar tekrar geçmiş olsun dileklerini sunup, kızlara el sallamış ve Arthur'un peşine takılmıştı.

"Uv..."

"Yani... Aslında tatlılar..."

"Zorlama Fizzy, cıvıklar işte!"

"Sana böyle seslenseler hoşuna gider mi?"

"Bence yanlış düşünüyorsunuz."

"Fizzy haklı! Lakaba takılmayın, söylediği kişi Arthur."

"Evet... Abimin Harry'ye böyle seslendiğini düşünemiyorum..."

"Kesinlikle! Ama mesela o Alfaya 'Marul Kafam!' falan dese sevimli olabilirler."

"Aynen çiftten çifte değişir!"

"Yine de saçma."

"Phoebe! Sen ikizimsin! Aynı fikirde olmamız gerekiyor!"

"Sen benim gibi düşün o zaman Daisy!"

Kızlar çift dedikodusu yaparlarken Louis arkadaşını yolcu etmiş ve salona dönmüştü. Annesinin yanına geçerken eşinin bir kedi gibi kendini sevdirerek, bir tek annesinin kucağına yatmadığını görünce kaşlarını kaldırmıştı.

"Ne yapıyorsun sen öyle?"

Harry hızla gözlerini açıp kendini kaptırdığı anne şefkatinden kafasını kaldırıp Omegasına baktı.

"Ne o?" Jay hızla araya girip oğluna muzip bakışlar attı. "Kıskandın mı yoksa?"

Onun cevap vermesine izin vermeden Harry'ye döndü. "Hadi Harry, git de onun kucağına yat. Şimdi kıskanıp da torunlarımı da kıskanç yapmasını istemiyorum."

"Hemen anneciğim!"

Harry desteklemek için omzuna koyulmuş elden de güç alarak hızla dizlerinin üstünde kaya kaya Louis'nin önüne gelmişti. Onun anlamsız bakışlar atmasını umursamadan kafasını bacaklarına bırakmış, ama önce karnına hızlı bir öpücük bırakmayı unutmamıştı.

Omega elleri havada, ona tepeden tepeden bakarken Jay oğlunu da dürtmüştü. "Hadi oğlum! Sev onu! Bekletmesene damadımı!"

Annesine göz devirip ondan küçük bir tokat kazansa da ellerini yavaça indirdi. Birini omzundan sırtına, diğerini uzun kıvırcık saçların arasına gönderirken bacaklarına yaslanan Alfanın iç çektiğini hissetmişti.

Kızlar onların haline iç geçirip anı ölümsüzleştirirlerken, tüm konuşmaları sırasında yanlarında oyun oynayan ikizleri düşünmemişlerdi. Bu yüzden Doris hiç çekinmeden boyadığı resmi bırakıp Alfaya doğru ilerlemişti.

"Alfa~" Diğer ikizi de ona merakla bakıp kalkarken Harry gözlerini açıp, Louis'nin ellerini çekmesini engelleyerek turuncu kurda dönmüştü.

"Marul kafa!"

Harry neye uğradığını şaşırırken bundan hoşlanan Ernest ikizine katılıp bunu tekrar tekrar dile getirmişti. Bu konuyu destekleyen Fizzy ve Daisy panik dolu bir gerginlikle hareketlendiler.

"Kaç..." Diye fısıldadılar birbirlerine.

Ancak onlar kalkıp salondan çıkamadan ikizlerin sesini bastıran melodik bir kahkaha duyuldu. Louis başını geriye atıp, koltuğa yaslayarak güldükten sonra başını kaldırmış ve kıkırtıya düşen kahkahasıyla Harry'nin alık suratını farketmeden, "Evet," demişti.

"Gerçekten öyle."

Bunu söylerken ellerini de kıvırcıklara daldırıp karıştırması alık alık bakan yeşillerin parlamaya başlamasına neden olmuştu. Harry ağzı açık ona bakarken ikizler abilerinin onlara hak vermesiyle daha çok coşmuş, kaçmaya çalışan Daisy ve Fizzy de çaktırmadan çak beşlik vermişlerdi birbirlerine.

"İşte bu."

Harry üzerine doğru eğilen, inci gibi dişleri ve kenarları kırışmış mavi gözleri öylece izlerken bu anı da fotoğraflamışlardı. Louis ise, ikizlerin uzaklaşması ve gülüşünün bitmesi sonucu Harry'nin kafasını tutup üzerine eğildiğini, sonra da onun suratındaki ifadeyi farketmişti.

Mayhoş bakışları, aralık kalmış dudaklarıyla uyum sağlamıyormuş gibi bir de Omeganın karıştırdığı saçlarıyla tam bir şapşal gibi görünüyordu.

Louis ona bakarken yanaklarının karıncalanmaya başladığını hissedince kaşlarını çatmış, kızaran yanaklarını ondan sakınmak için bir elini gözlerine, diğerini de ağzına kapatmıştı.

Karanlığa gömülen Harry ise bir şaheserden koparıldığını hissederek intikamını almak ister gibi elini kaldırmış, Omeganın ağzındaki elinin üzerine kapatmış ve sıcak avucuna uzun öpücükler bırakmıştı. Hem de Louis'nin tüylerinin diken diken olmasını umursamadan.

Kızlar onların romantikliğini saniye saniye ölümsüzleştirirlerken Jay duygusal bir şekilde izliyordu ikisini.

Oğlunun siyah beyaz hayatına renk getirmişti Harry.

Birlikte akşam yemeği yedikten sonra tekrar salona dağıldıklarında Jay oğlunu sevdi bir müddet. Louis onun omzuna yaslanmışken Jay onun gözleri kapalı olduğu halde yüzündeki yorgunluğu okurken zorlanmadı.

İç çekerek onun yanağını sevdi. "Oğlum," Louis gözlerini açıp annesine baktı. "..hadi kalkın. İkiniz de yorgunsunuz. Evinize gidip dinlenin."

Kaşları çatıldı doğrulurken Omeganın. "Ben iyiyim anne."

Jay ona bakarken başını yana eğdi. "Beni dinle. Yanımda olmak istediğini anlıyorum ve seni çok seviyorum. Ama artık kendini ve yavruları düşünmek zorundasın."

Louis ona kararsız bir şekilde bakmaya devam ederken annesinin yüzünü izledi. İkisi sessiz sessiz bakışıp, Omeganın ikna olmasını beklerken Louis aklına gelen şeyle durdu. Kardeşlerine de kısa bir bakış atıp annesine baktı.

Ve hormonlar tekrar devreye girdi...

"O gelecek değil mi?"

Jay duraksadı, kimi kastettiğini anlamıştı, şuan burada anlamayan yoktu muhtemelen. Ancak cevap veremedi. Söyledikleri doğruydu, Louis her an yıkılacak gibi dururken onun için endişeleniyordu, ama evet Mark da gelecekti ve onu göndermesinin nedeni kesinlikle bu değildi.

Bunları düşünürken ne söylese yanlış olacağı için sessizliğini sürdürdü, fakat bu Louis'nin istediği şekilde anlamasına yetmişti.

"Pekâlâ," Elini uzattı, çaprazında oturan Harry'ye doğru. "..gidelim Alfa. Anlaşılan buradaki süremiz sona erdi."

Harry beklemeden onu kaldırırken iç çekti Jay. "Oğlum, yapma. Lütfen bak-"

"Hayır hayır," Annesine en normal bakışlarını attı. "..atar yok, kızgınlık yok. Gidiyorum çünkü onu görmek istemiyorum, tamam? Sıkıntı yok anne."

Bunu kanıtlamak ister gibi yürüyüp annesinin yanaklarını öptü. Harry'nin de vedalaşmasını beklerken kardeşleriyle birlikte dış kapıya yöneldi. Telefonunu elinde tutarken unuttuğu ceketiyle birlikte gelen Harry'ye baktı.

"Abi? İyisin değl mi?"

"Evet! Evet iyiyim. Sonra tekrar gelirim. Sadece," Açık kapıdan çıkıp kardeşlerinde gezdirdi gözlerini. "..annemin onunla dışarı çıkmasına izin vermeyin yeter."

Tam arkasını dönüp gidecekken koşa koşa gelen ikizleri de öpmek için eğildi ve sonunda Harry'yi bile beklemeden bahçeye, oradan da arabaya ilerlerken başı döndü.

Gözleri kararırken boşluğa tutunmayı deniyordu ki Harry tam zamanında yetişip kolundan yakaladı.

"Louis..."

Ona destek olurken dönüp endişeli bakışlar atan kızlara güven verici bir tebessümle baktı ve içeri girmelerini işaret etti.

"Bu kaçıncı oluyor bugünden beri? Ha? Normal mi sence bu kadarı? Ağzını bile açmıyorsun ve önce hastaneye gidiyoruz."

"Dinlenirsem geçer-"

"Ağzını açmıyorsun demiştim."

Louis oflayarak arabaya binerken Harry de beklemeden yerine geçti. Zaman kaybetmek istemeyen Alfa sürmeye başladığı arabasına bağladığı rehberi sayesinde Amber'ı aradı ve evine yeni geçmiş olan doktorlarını hastaneye geri çağırdı.

Hoparlörde konuştukları sırada Omeganın sesli bir şekilde oflaması, ne Harry'nin vazgeçmesini ne de doktorun itiraz etmesini sağlamıştı. Hastaneye vardıklarında doktorun gelip gelmediğini umursamadan odasının odasına çıkarttı Louis'yi ve orada beklediler doktorlarını.

"Evet..."

"Ee Amber? Bir sorun mu var?"

Geldikten sonra beklemeden Louis'yi gerekli kontrollere sokup ultrasona bakmışlardı. Hepsinin sonuçlarıyla birlikte odasına geri döndüklerinde onları karşısına almıştı.

"Yok," dese de, rahat bir nefes almalarına izin vermeden devam etti. "..ama bu olmayacağı anlamına gelmez."

Louis sessizliğini korurken Harry sinirlendiğini hissetti korkuyla karışık. "Dolaylı cümleler kurma bana. Sorun ne ve ne yapmamız gerekiyor."

"Sorun fiziksel değil, yavrular sağlıklı. Ancak yaşadığı yoğun stres, sinir ve üzüntü üçlüsü bedenini yıprattığı için bundan onlar da etkilenebilirler."

Nefesini tuttu Louis. "Unutmayın, henüz riskli ayları atlatmadık. Yani şuan hassas bir zamanlardalar ve..."

Bunu söylemek istemese de tehlikenin farkında olmaları için açık konuştu. "Düşük yapabilirsin."

Harry kısık sesli, kısa tepkisine karşı yalnızca sessizliğini korudu ve bakışlarını yere indirdi Louis. Hissettiği suçluluk ve vicdan azabı çok yoğundu.

"Yapacağınız tek şey, en azından kalan aylarınızda, bu tehlikeli üç duygudan uzak durmak; stres, sinir, üzüntü. Siz ise onları kombolu bir şekilde yaşamışsınız gibi görünüyor."

Louis başını da eğdiğinde Harry gözlerini vurgulu bir şekilde konuşan doktora dikti. "Başka önereceğin bir şey var mı?"

"Söylediklerimi aklınızdan çıkarmayın, bu duygulardan uzak durun ve eğer yapabilirseniz uzak durmakla kalmayın, anti hislerini yaşayın. Moralinizi yüksek tutun, neşenizi koruyun. Verdiğim besin listesini de eksiksiz tüketin. Şimdilik bu kadar, sonraki kontrolde görüşmek üzere."

Harry teşekkür edip Louis'yle birlikte kalktı ve onu odadan, sonra da hastaneden sessiz bir şekilde çıkardı. O konuşmayınca Louis de kendinde başlangıcı yapacak gücü bulamıyor, böylece ikisi de sessizliğe gömülüyordu.

Çünkü Omega farkındaydı ki, bu ilişkide en çok sesi çıkan Harry'di.

Konuşkandı. Yeri gelince tartışıyor, yeri gelince dikkatini üzerine çekmek için yüksek sesler çıkarıyordu. Bazen kahkahasıyla, bazense sızlanışlarıyla sürekli Louis'nin dibinde bitiyordu.

Ve asla Omeganın yalnız hissetmesine izin vermiyordu.

Alfanın araç kapısını açmasını, onu bindirmesini ve dolanıp kendi binmesini beklerken daldığı düşünceleriyle kararmaya başlamış havayı izledi pencerenin ardından.

Hastaneye gelişlerinin aksine yavaş sürüyordu Harry. Gözleri yola sabitlenmiş, kaşları dikkatle çatılmış ve küçük küçük ısırıyordu alt dudağının içini.

Louis göz ucuyla izlediği Alfasının aksi yönüne döndü. Onu böyle ifadeler takınırken görmek çok nadirdi. Şımarık Alfasının ne düşündüğüne dair tahmin yürütemiyordu Omega.

Evlerine varıp yine tek kelime etmeden içeriye girdiler. Harry annesine yorgun olduklarını söyleyip Louis'nin peşinden odalarına çıktı. Omega stressiz bir yaşam için uyarı alalı yirmi dakikadan fazla olmamıştı, ancak şimdi bizzat Harry yüzünden kendisini stres yaparken buluyordu.

"Omegam,"

Sonunda yatmaya hazırlanırlarken, görünüşüne zıt bir yumuşaklıkta konuşarak yarı yarıya oturdu yatakta Alfa. "..gel."

Louis rahat pijamalarıyla onun havada, açık vaziyette duran kollarının arasına girdi. Harry önce onu belinden ve sırtından sararak yüzünü boynuna gömüp koklamakla yetindi. Omeganın gözleri kendiliğinden kapanırken Alfa boynuna son bir öpücük kondurup kafasını kaldırdı.

"İyi olacaksın, sana söz veriyorum. Sen ve yavrularımıza bir şey olmasına asla izin vermem."

Louis kafasını sallayıp onun kolunu sıkıca yakaladı. Gözlerini yeşillere dikerken kendinden emindi, tüm stresi uçup gitmişti. "Eminim Alfam. Söz veriyorum, onları sağlıklı bir şekilde dünyaya getirmek için ne gerekiyorsa yapacağım."

Harry, "Ben de." diye mırıldandıktan sonra Omegasını kendisiyle birlikte çekip yatırmış, birlikte uykuya dalmadan önce onu biraz daha öpüp koklamıştı.

Ertesi sabah ise Harry ilk kalkan olmakla kalmayıp edindiği amaç uğruna hazırlıklar yapmış ve yatağa dönüp, Louis'nin tarafına geçmiş, onu izlemeye başlamıştı.

"Omega~m, bebeği~m! Uyanma vakti!"

Louis yanağında hissettiği öpücükler ve seslerle gözlerini araladı. İlk gördüğü şey ayakta dikilen Harry'nin ona birleştirdiği elleriyle birlikte sevimli(?) bakışlar atması olunca gözlerini kırpıştırdı.

"Harry?"

"Evet Louis, Harry. Ama şimdilik. Sana aldığım kararı açıklamaktan onur duyarım."

Louis uyku mahmuru bir şekilde ona bakarken kalkmaya yeltenmemişti bile.

"Doktor bize özetle ne dedi? Sana pamukların içinde bakmamızı söyledi, doğru mu? Doğru. Bunun eğlenceli bir yolunu buldum! Şimdi seninle evcilik oyunu oynayacağız. Sen benim bebeğim olacaksın ve bana..."

Doksan derece eğilip parmağını Omeganın burnuna dokundururken fısıldadı. "...Babacık diyeceksin."

Ardından kıkırdayarak doğrulmuştu. "Çok eğlenceli olacak! Ne yanımdan ayıracağım seni, ne de en ufak bir zarar görmene izin vereceğim! Nasıl?"

Louis kendisine hevesle bakan eşine aynı tuhaf ifadeyle bakıp kıpırdandı.

"Ben," Yavaşça arkasını dönüp üzerini iyice örttü. "..en iyisi uyumaya devam edeyim. Sanırım kabus görüyorum..."

"Oww bebeğim! Çok tatlısın! Uyuman çok güzel evet. Ama fazlasına gerek yok, bak acıkmışsındır hem. Gel hadi önce elini yüzünü yıkayacağız!"

Louis kafasını yastığın altına sokamadan üzeri açıldı ve Harry tarafından kaldırıldı.

"Harry, saçmalıyorsun gibi hissediyorum bak."

"Şhh, sessiz ol." Banyonun önüne geldiklerinde yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Yoksa tuvaletine de mi yardım etmeliyim?"

Louis hızla elinden kurtulup kapıyı suratına çarptığında sırıttı Harry.

"Benim biricik Omegam, şimdi hayatında görüp görebileceğin en sevimli intikamı tattıracağım sana..."

Harry onun banyoda fazla kaldığını düşünüp içeriye girdiğinde onun ellerini yıkadığını gördü. Ardından yüzünü de yıkayıp aynadan kendisine kısık gözlerle baktığını gördüğünde daha çok gülümsedi.

"Oh, yetişemedim sana! Ne üzücü... Dur kurulayalım."

Louis uzanamadan havluyu kaptı. Bir kolunu onun beline sarıp kendine yaslarken havluyu yüzünde narin hareketle gezdirdi. Ona düz bakışlar gönderen mavileri umursamadan özenle kuruttuğu yüzünden ellerine geçiş yaptı.

"Sıcak bir duş alalım mı bebeğim?"

"İstemiyorum."

"O zaman bir dahaki sefere. Şimdi seni bir bebeğe benzetelim!"

Harry onu kapattığı kapağıyla klozetin üzerine oturttu. Önden hazırladığı tıraş makinesini eline alıp sırıtarak baktı Omegasına. "Şu seksi sakallarından kurtulalım."

"Siktir git Harry."

Onun kaçacağını anlayınca kalkmasına izin vermeden tutup bacaklarının üzerine oturdu, araladı bacaklarıyla.

"Sen..." Louis şokla baktı ona. "Hamile Omeganın kucağına mı oturdun!?"

"Dizlerine. Arada fark var, dramatikleştirme. Şimdi, seni yaralamak istemiyorum, rahat dur."

Makineyi çalıştırdığında Louis onun şaka yapmadığını anlamış oldu. "Hayır Harry!"

"Louis."

"Sakallarımı seviyorum! Dokunma sakın!"

"Sessizlik Omega."  Louis'nin kaskatı kesilmesini sağlayacak sertlikte konuştu. "Ellerini indir ve sabit dur."

Tıraşa başladığı gibi alfa sesinden hiç ödün vermemiş, tek bir çizik bile atmadan, pürüzsüz yanaklarıyla kalan Omegasına bakıp kalkmıştı.

"Harika."

"Öldüreceğim seni..."

Harry onu duymazdan gelerek ellerini ovuşturdu. "Şimdi losyon! Ama tabii ki o acı, sert ve keskin kokulu olanlardan değil."

Omeganın sert bakışlarını onaylamayan bakışlar attı. "Sonuçta ben erkeksi bir eş istemiyorum, sevimli bir bebeğe ihtiyacım var. Bu yüzde~n-!"

Dolaptan çıkardığı şişeyi gösterdi ona. "Bu çilekli losyonu bulana kadar canım çıktı."

Louis pembe sıvıya iğrenir gibi bakıp kalktı. Ama tabii ki koşmaya bile yeltenedemen yakalanmıştı. "Alfandan kaçman ne kadar da ayıp."

Onu lavabonun onüne getirip önce yüzünü yıkattı, kuruladı ve bedeniyle lavabonun arasına sıkıştırıp açtığı şişeden döktüğü losyonlu ellerini yanaklarında gezdirdi.

Burnunu pürüzsüz yanağına yaslayıp kokladı. "Oh~, mis gibi kokuyorsun bebeğim!"

Cevap olarak sert bir hırlama aldı.

"Şimdi ikinci aşama; seni giydirelim."

"Harry, doktorun söylediği uzak durmamız gereken şeylerden biri sinir. Sen beni sinir hastası yapmaya yemin ederek mi uyandın?"

Kıkırdadı Alfa. "Ne kötü cümleler bunlar. Hayatını kolaylaştıracağım Omegam!"

Onu odaya sokup yatağa hazırladığı kıyafetleri görmeden yüzünü kendine çevirdi. "Soyunalım."

"Harry-"

Devam edemeden tişörtünden kurtulan Harry ile nereye uğradığını şaşırdı. "Bunun içinde çok sevimli görüneceksin!"

Yataktan aldığı bol tişörtü üzerine geçirip şaheserine baktı. "Oww! Tanrım, tatlılığından öleceğim!"

Louis ne olduğunu anlamadığı için boy aynalarından tesadüfen gördüğü tişörtteki ayrıntıyla durdu. Daha dikkat edilmese seçilemeyecek kadar büyümüş karnıyla bir hamile kıyafeti giyiyordu.

Karnında 'Harry'nin Meyveleri' yazan türünden.

"Bu..." İrileşen gözleriyle baktı kendisine. "Bununla hayatta aşağı inmem!"

"Oh, ineceksin. Söyle bakalım altına ne giydireyim? Şort mu? Yoksa eşofman mı?"

"Hangisi uzunsa onu!"

Harry onun sinirini tamamen görmezden gelerek buz mavisi hamile tişörtünün altına açık gri bir eşofman geçirdi. Ardından onu makyaj aynalarının önüne oturtup tarağı aldı eline.

"Şimdi de saçlarını güzelce tarayalım!"

"Harry... Lütfen bak... Rahat bırak beni..."

"Asıl sen kendini rahat bırak. Bana bırak ya kendini! Rahatla! Sadece güzel şeyler düşün."

Saçlarını yumuşak hareketlerle tarayıp perçemlerini de yana doğru şekillendirdikten sonra onu kucaklayıp odadan çıktı.

"Bari ben kendim yürüyeyim!"

"Olmaz, bebeğimin kendini yormasına izin veremem." Louis gittikçe yaklaştıkları salonla yüzünü buruşturdu, sonra da içeri gireceklerini farkedip yüzünü kapattı bir eliyle.

"Günaydınlar, sevgili ebeveynlerim! Artık ben de bir ebeveynim!"

Louis boştaki eliyle onun göğsüne, etkisi olmayacak olsa bile, elinin tersini vurduğundan içeriden hala ses çıkmamış olması onu tedirgin etti.

"Harry...?" İlk ses Anne'den çıktı yine de. "Günaydın oğlum?"

"Hadi ne bekliyorsunuz!? Bebeğimin ve bebeğimin bebeklerinin daha fazla aç kalmasını istemiyorum. Yemek odasına!"

Geldiği gibi dönüp, hazırda bekleyen masaya önce Louis'yi yerleştirdi, ardından hemen yanındaki yerini alıp onu kendine ve masaya yaklaştırdı.

Anne keyifle peşlerinden girip Margaret son dokunuşları yaparken çocuklarının karşısına oturdu. Robert da gelip sandalyesini çekerken, yerine geçerken ve yemekleri servis edilirken gözlerini Louis'nin üzerinden çekmedi.

"Bebeğim, tabağını doldurdum. Bunların hepsi bitecek, ona göre."

Onu tamamen duymazdan gelen Louis dirseğini masaya yasladığı eliyle yüzünü kapatmakla meşguldü.

"Loueh~, indir şu elini!" Onun çatalını eline alıp başlangıcı peynirle yapmak istedi. "Seni ben yedireceğim, aç ağzını."

Louis elini indirmeden ona içinde alevler içeren bakışlarını atınca Harry hiç etkilenmeden kaşlarını kaldırdı. "Uçak geliyor yapayım mı?"

Louis pozisyonunu hiç bozmadan elini masanın altından beri Harry'nin kucağına koydu, ardından yumruk yapıp kasıklarını geçirdiğinde Alfa kesilen nefesiyle öne eğilmiş ve kasılmış suratıyla kalmıştı.

"Koparıp ağzına emzik yapmamı istemiyorsan, kapa çeneni."

Harry onun elini çekene kadar o şekilde kalıp elindeki çatalı bırakmıştı. Louis onu yeterince tehdit ettiğini düşünüp elini çekince Anne devreye girmişti masanın altında olanlardan bir haber.

"Oğlum neden Louis'nin üzerine gidiyorsun? Bırak yemeğini kendisi yesin."

"Olmaz!" Harry akıllanmadığını Louis'ye belli edince Omega pes etmişlikle geriye attı kendini. "Her lokmasına dikkat edeceğim bundan sonra! Lokmaları benim ellerimden geçecek!"

Robert bir yere kadar laf atma ihtiyacı bile duymadan onları, daha doğrusu damadını, keyifle seyretti. Louis kollarını bağlayıp geriye yaslanırken Harry ona dediği gibi yedirmeye başladı.

"Louis, yeni tarzını beğendim evlat."

"Hrr..."

Bazıları için keyifli, bazıları için keyifsiz süren kahvaltıda Louis kesinlikle ikinci seçeneğe giriyordu. Her lokmada istisnasız önce reddettiği için Harry bu durumdan sıkılarak gözlerini üzerine dikmişti.

"Huysuz bir bebeksin, yine de harika göründüğünü söylemek istiyorum. O kadar harikasın ki, Gucci'ye hamile kıyafetleriyle dolu tasarımlarımı verip, model olarak da seni kullanasım geliyor."

Louis gözlerini yeşillere çevirdiğinde karşılaştığı tehlikeli ifade duraksamasına neden oldu.

"Nasıl olsa alışkınsın, değil mi? Eğer yemeğini yemezsen, Gucci'ye poz vereceğini biliyor muydun?"

Fısıldaya fısıldaya konuşarak, son cümlesinin ardından da ona yeni bir lokma uzatmasıyla Louis sessizce araladı dudaklarını.

Gerçekten yaptıracağına emindi...

"Aferin benim bebeğime! Bak ne güzel oluyor uslu uslu yediğin zaman?"

Onun somurtarak çiğnediği lokmaya ve şiş karnının üzerinde bağladığı kollarına bakarken dayanamadı, elideki çatalı bırakıp kollarını etrafına doladı.

"Oh," dedi yanağına büyük bir öpücük bıraktıktan sonra. "..çok tatlısın!"

Louis tamamen onun kollarında sıkışıp, öpücüklerine maruz kaldığında itememişti bile. Sessizliğini koruyan Robert artık bu görüntüyle de duramamıştı.

"Hey, rahat dur Harry. İştahımı kaçırıyorsun yine."

"Ne ya? Annem de mutlaka bir kahvaltı da beni böyle sevmiştir. O zaman da mı kaçıyordu!?"

"İnanır mısın? Evet. Söz konusu sen olunca."

"Robert!"

"Kıskançsın! Sen annemi öpsen ben bir şey demem ama?"

"Bir tarafın yemez de o yüzden."

Harry onunla dalaşsa bile başarılı çıkamayacağını farkedince önüne dönmüştü. Bir ekmeğe reçel sürüp Louis'ye uzattığında, Omega duraksamıştı. Harry'nin tehdidi bir yana, canı reçel de istemişti...

Bu kez kısmen kendi isteğiyle yiyecekken inadına gibi şimdi de Harry'nin sakarlığı tutmuştu. Eline akan reçelden dolayı ekmek kaymış ve Louis'nin karnına düşüp çok sevgili tişörtünü leke yapmıştı.

"Hayır ya! Çok özür dilerim Omegam! Giyeli ne olmuştu ki..."

Normalde kızacağı duruma ve Harry'nin sakarlığına ilk kez sevinerek üzerindekinden kurtulacağını anlamıştı. Bu yüzden sessiz kalarak Harry'nin peçeteyle üzerini silmesini izledi.

"Keşke önlük taksaydık, değil mi?"

Louis kaşlarını çatıp elini yeni bir hamle için kaldırmıştı ki, Harry gülerek elini yakalamış ve öpmüştü.

"Neyse artık, önce bir karnını doyuralım da, sonra kalkınca değiştiririz üstünü."

Louis sabrını tekrar devreye sokmadan önce yiyemediği reçelli ekmeği başarılı bir şekilde midesine göndermişti. Kahvaltıları bitip Harry Omegayı alarak odalarına geri götürdüğünde Anne ve Robert da keyif çaylarını alıp salona geçmişlerdi.

"Oğlun yine şımarıklığını gösteriyor."

" 'Oğlum'la uğraşmayı kes Robert."

"Bana dokunan yok, olan Louis'ye oluyor."

Anne istemsizce kendini gülerken bulunca görüntüleri tekrar gözlerinin önüne gelmişti.

"Bu yıkanır." Dedi kirli sepetine atıp geldiği tişörtün ardından. "Bir dahaki sefere giyersin artık."

"Çok beklersin." Diye homurdanan Louis ile dibinde bitti Harry.

"Duyamadım Omegam?"

"Demedim bir şey!"

Harry onun kızgın ifadesine bakıp güldü ve suratını avuçlarının arasına alarak uzun uzun öpüp bıraktı dudaklarını.

"Bayılıyorum sana!"

Louis onun arkasından sulu öptüğü için ıslak kalan yanaklarını sildi.

"Aptal..."

Harry çaldığı ıslık eşliğinde aradığı tişörtü bulunca sırıttı. "Ama hiç önemli değil, şimdi çok daha tatlı görüneceksin!"

Eline alıp arkasında tutarak Omegaya döndü. "Gözlerini kapat."

"Hayır."

"Hmm," Harry önüne geçip tişörtü Louis'nin arkasına götürdü. Önce ayarlayıp kafasını geçirmiş, ardından onun somurtkan suratını sırıtarak izlerken birer kolunu geçirmişti. "..işte!"

Şapkasını da örtüp onun aynayla arasından çıkınca Louis devirdiği gözlerini yansımasına çevirmişti.

"..HARRY!"

Anne duyduğu çığlık sesiyle içtiği çayı yutamadan öksürüp gözlerini, sanki görebilecekmiş gibi, merdivenlere çevirdi. "Neler oluyor?"

"Yine oğlunun işi. Ama Omega zevk çığlığından çok sinir yüklü bir çığlık atıyor gibi."

"Robert!"

"Hayatta giymem bunu!"

Harry onun şapkasındaki yatay tavşan kulaklarıyla muhteşem görünüşünü elleri göğsünde birleşmiş halde izledi.

"Harika görünüyorsun Omegam!"

"Öldürürüm seni Harry!"

"Ya niye böyle yapıyorsun? Arkadaki kuyruk yüzünden mi? Ama son derece pofuduk ve sevimli!"

Louis sinirle başının iki yanından sarkan kulakları tutup çektirirken gözlerini karnının yansımasından uzak tuttu.

Karnındaki 'Tavşanlar gibi... Sonuç.' yazısından.

"Hadi gel bakalım tavşancık, aşağı iniyoruz."

"Asla!"

"Oh, o zaman sete geçiyoruz." Önünde durup burun buruna geldi Omegasıyla. "Sana sormadan hazırlattığım kıyafetler seni bekliyor orada."

Harry onun dümdüz dudaklarına bakarken sırıttı. "İniyor muyuz?"

"İniyoruz..."

"İniyoruz, ne?"

"...İniyoruz, babacık."

"Aferin benim tavşanıma!"

Omegayı zevkle kucaklayıp salona indirdiği gibi anne ve babalarının bakışları altında koltuğa oturttu. Louis sabit bakışları ve düz ifadesiyle öylece duruken Harry'nin arkasına ayrı, kucağına ayrı yastık koyup, oturuşunu kontrol edip dibine yerleşmişti.

Ancak Louis bir süre sonra dayanamayıp Anne'e dönmüştü. "Anne, lütfen bana bakma..."

"Böyle söyleme Louis... Göz kamaştırıyorsun."

Son kelimesi gülüşüyle birlikte dökülmeseydi eğer dudaklarından, bir nebze inadırıcı olabilirdi.

"Burada bekle Omegam, senin için havuç suyu getireyim!"

Koşarak salondan çıkarken, "Margaret! Havuçlu kek hazır mı!?" diye seslenmeyi unutmadı.

Louis sızlanarak başını koltuğa çarptıktan sonra onunla birlikte hareket eden kulaklarıyla döndü Anne'e.

"Anne... Ne olur, kurtar beni..."

Anne gülmemeye çalışarak baktı ona. "Denedim oğlum, ama beni bile dinlemiyor şuanda... Üstelik tavşanlara karşı zaafı var..."

"Biliyorum... Şu olay."

"Geçmiş olsun," diye mırıldanan Robert'a baktıklarında onun kafasını tabletinden kaldırma zahmetine bile girmediğini görmüşlerdi. "..bir kere başladı mı tatmin olana kadar durmaz."

Kayınbabası hiç iç açıcı konuşmayınca yüzünü buruşturarak ellerini yüzüne kapattı. O sırada elinde bir tepsiyle gelen Alfaya dikmişti gözlerini.

"İşte geldi!" Tepsiyi önlerindeki orta sehpaya yerleştirip içeceği Louis'nin eline tutuşturdu. "Bunu kendin iç, ben de sana kek yedireyim."

Louis el mahkûm bardağını dudaklarına yaslarken Harry tabağı eline alıp kopardığı bir parçayı uzatmıştı. Çatalı dikkatle dudaklarının arasına yerleştirip yavaşça çekti.

"Afiyet olsun bebeğim."

Louis lokmasını çiğnerken onun beklentiyle kendisine baktığını görünce çiğnemesi yavaşladı. Gözlerini kısaca, kendi hallerine çekilen, ebeveynlerinde gezdirdiğinde Harry yalnızca kaşlarını kaldırmıştı. İç çekerek lokmasını bitirince ise yavaşça konuşmuştu.

"Teşekkürler, babacık."

Harry hızla sırıtarak onun yanağını öpüp kekten yeni bir parça almıştı. Louis'nin havuç suyu bitene bu şekilde devam edip, Omega her şeye rağmen memnun bir şekilde karnını ovuşturmuştu.

Harry dikkatle onu izlerken Louis, acıkmadan yiyip, tıka basa doymanın sonucu çöken ağırlıkla başını koltuğa yaslamıştı. Yüzü Alfaya doğru döndüğünde yarım açık gözleriyle alayla konuştu.

"Doydum babacık."

Harry birkaç aşk okunun da kalbine, farklı açılardan saplandığını hissederken başını onunkinin yanına yaslamadan önce elindeki tabağı bırakmıştı. Bir elini kaldırıp kafasındaki tavşan kulaklarından birini tutup kaldırmak için kullandı. Sırıtışı kıkırtılara dönerken Louis'nin sinirli bir gülüşle koluna vurmasını sağlamıştı.

Louis, tüm bu saçmalığa rağmen huzurlu bir atmosfere girdiklerini düşünüyordu ki ev kapı ziliyle yankılanmıştı.

"Anne? Kimi bekliyordun omega?"

"Hayır Robert, ben kimseyi çağırmadım."

Louis kapının çalmasıyla panik için kafasını kaldırırken Harry sırıtarak kalkmıştı. Mavilerini ona ve ifadesine çevirdikten sonra dudakları aralandı Omeganın.

"Hayır yapmadın..."

"Oh, evet yaptım!"

Harry kahkahalarla girişe koşarken, "Lanet olsun." diye mırıldandı Louis. Kalkıp kaçmak istemiş olsa da kucağındaki yastıkta kurtulup, atıştırmanın getirdiği ağırlıkla kalkana kadar Harry salona dönmüştü.

"Hoşgeldiniz!"

"Hoşbulduk Harry!"

"Şey, merhaba? Harry, bizi böyle alıp getirttin ama eviniz müsait miydi?"

"Hayır hayır, hiç sorun değil. Bu ev abinizin de evi, rahatlıkla gelip görebilirsiniz onu. Hadi hadi!"

Louis yastığı kucağına geri kapatıp, kendisi de yastığın üzerine kapandı.

"Kızlar! Hoşgeldiniz! Bu ne güzel sürpriz!"

"Merhabalar Bayan Styles!"

"Liderimiz."

Saygıyla Robert'ı selamlayıp, ondan da onay aldıktan sonra dördü de salona girmişti. Harry onları buyur ettikten sonra Louis'nin, koltuğun, arkasına geçip kendiliğinden farketmelerini beklemişti onu.

Kızlar Anne'i ayrıyeten, sevgi ve heyecanla selamladıktan sonra oturamadan, Anne'in yanındaki bir yığın gibi görünen bedene bakmışlardı.

Yastığa sarılmak için eğilen Louis'nin kulakları da yere doğru sarktığından ve şapkasından dolayı anlayamamışlardı tam olarak neye baktıklarını. Omega ise kaçışının olmadığını bildiğinden yavaş hareketlerle doğrulmuş, kardeşlerine kirpiklerinin, perçemlerinin ve şapkanın yüzünü örttüğü kadarının arkasından, öne düşmüş kulaklarının arasından ruhsuz bakışlar atmıştı.

Kızların kimi irkilmiş, kimi geriye bir adım atmış ancak hepsinin ağzı açık kalmıştı.

"A-abi?"

"Sen...?"

"Bu ne hal-"

Çaprazlarındaki baş alfanın varlığı ve abilerinin korkusuyla sesli gülmemeye çalışıp kendilerini sıkmışlar ve bir Harry'ye bir ona bakmışlardı.

"Nasıl? Abiniz aynı zamanda benim sevimli bebek tavşanım olmayı kabul etti!"

"Sevimli..?"

"Bu şu korku filmlerinde gösterilen ifadelerden değil mi?"

"Daha çok... Çaki gibi..."

"Rabbit Chucky."

Yan taraflarından gelen liderin gülüşüyle birbirlerine bakarak abilerinin bakışlarından da kaçmak istemişlerdi.

"Hayır!" Diyerek itiraz eden Harry Omegayı geriye yaslayıp başını geriye atmasını sağlamıştı. Ona tepeden bakarken gülümsemişti. "O benim her şeyim, sevimli tavşanım."

Eğilip alnını öpmeden önce kaşlarını oynatmış ve yavaşça, niyetini sonuna kadar belli eden bir ses tonuyla fısıldamıştı.

"Ayrıca, onunla uğraşmayacağım da, kiminle uğraşacağım?"

×××

Harry, Omega Louis'ye karşı rahat olmanın sınırlarını zorluyor jdkdld

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz minik tavşanlar,

-Arthur

Continue Reading

You'll Also Like

885K 70.9K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
13.5K 1.4K 67
"Eskiden yakındık,insanlar dönüşebilir.Asıl acıtan ise tanıdıǧın insanların tanımadıǧın insanlara dönüşmesidir." -Hyunho /171122/
12.2M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
8.1K 5.5K 9
"Tanıdığım kimse yok burada. Hiç kimse yok. Yabancılarla dolu bir odada kollarımızdaki ahmak işaretlerle rehin tutuluyoruz. Nerede olduğumuzu ya da n...