İktidar Oyunları | ognis.

By MSHanDeniz

28.1K 2.3K 956

Kanuni Sultan Süleyman'ın halasının torunu olan Mahnisa Sultan, ailesini kaybetmesinin ardından padişahının h... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
34
35
son

33

260 23 7
By MSHanDeniz

-Şehzade Ogeday

Himayemdeki bütün askerleri toplamıştım. Onlar iki tarafa sıralanmışken ortalarından yürüyor, hepsini tek tek inceliyordum. Yanımda da Atmaca ve Hüseyin Çavuş vardı.

"Paşalarla konuştum şehzadem, haber verdiğinizde askerleriyle birlikte emrettiğimiz yerde olacaklar. Onların kuvvetleri, sancak askerleri ve yevmiyeleriyle birlikte takriben elli bin kişilik bir ordumuz olacak," dedi Atmaca.

"Ala, Konya'ya yürüdüğümüzde yer yerinden oynamalı Atmaca. Şehzade Selim'in ordusunu ezip geçmeliyiz."

"İnşallah şehzadem."

"Selim'den bir haber var mı?" diye sordum ona dönerek.

"Tedbir amaçlı asker topladığını işittim lakin sizin kuvvetlerinize yaklaşık bir ordu kurması mümkün görünmüyor." Başımı salladım gülümseyerek.

"İnşallah rüzgar bizden yana esecek."

-Mahnisa Sultan

Şehzade Ogeday ile birlikte dairesinde otururken Lokman Ağa geldi. Elinde kocaman bir kutu tutuyordu. Kutuyu açtığında içinde, Hürrem Sultan'ın Şehzade Ogeday'a verdiği zırh duruyordu. Şehzade Ogeday yerinden kalkıp kutunun önüne geldiğinde ben de onun birkaç adım arkasındaydım.

"Bizi yalnız bırak Lokman."

Lokman Ağa selam verip çıktığında Şehzade Ogeday'a yaklaştım. O ise hala sıkıntıyla kutunun içindeki zırha bakıyordu.

"Validem bu günleri evvelden görmüştü."

"Duası hala üzerinizde şehzadem, bu zırh sizi koruyacaktır."

Sesimi duymasıyla bana doğru döndü. Gözyaşlarım benden bağımsız yanaklarımdan süzülüyordu. Ona bir şey olmasından ölesiye korkuyordum. Elini yanağıma koyduğunda benim de ellerim boynunu buldu.

"Geri döneceğim Mahnisa, sana söz veriyorum. Ben seni geç buldum, tez yitirmeyeceğim. Seni ve evlatlarımı asla yalnız bırakmayacağım."

Başımı salladıktan sonra dudaklarına yapıştım.

-Şehzade Ogeday

"Arslanlarım, yiğitlerim vakit geldi! Konya'ya doğru yola çıkacağız. Anadolu, Karaman ve Adana Beylerbeyi bütün kuvvetleriyle birlikte Konya Ovası'nda bize destek olacaklar! Ateşten bir yol var önümüzde, bu savaş masumların zalimlere karşı olan savaşıdır! Arslanlarım, Allah gazamızı mübarek eylesin!" Kılıcımı kınından çekip havaya kaldırdım.

Askerlerimin bir kısmını karşıma almış, Konya'ya gitmeden önce son kez onlarla konuşuyordum. Bir nevi onları motive ediyordum.

"Şehzade Ogeday çok yaşa!" Onlar da kılıçlarını kaldırıp hep bir ağızdan bağırdılar.

*

Atımın üstünde savaşın yapılacağı alana geldim. Atımdan inip karşıdaki Selim'in ordusuna baktım. Arkamda oğlum Orhan, Atmaca ve Hüseyin Çavuş da vardı. Onların arkasında ise bir ton askerim.

"Sayıları çok değil şehzadem, paşaların desteğiyle rahatlıkla alt ederiz," dedi Hüseyin Çavuş.

"Onlar nerede kaldı?" diye sordum gözümü karşımızdaki Selim'in ordusundan ayırmadan.

"Habercilerle konuştum şehzadem, gelmek üzereler."

Sokullu Mehmet Paşa'nın himayesinde, Selim'in tarafına bir sürü asker gelmesiyle sinirle onlara doğru yürüdüm. Ardından geri dönüp Hüseyin Çavuş ile Atmaca'nın yanına gittim.

"İyi bakın, bu bir babanın oğlundan vazgeçtiğinin resmidir!"

"Malumun ilanı. Destek veren paşalar gelmek üzeredir şehzadem, onlar geldiği vakit üstünlük tekrar bize geçecek," dedi Atmaca.

Bizi destekleyen paşalar arkalarında yirmi bin kişilik orduyla geldiler. Ben, bizim tarafımıza gelmelerini beklerken onlar atlarını Selim'in ordusunun tarafına çevirdiklerinde kaşlarımı çatarak onlara doğru yürüdüm.

"Ne oluyor, ne yapıyor bunlar?" diye sordum telaşla.

"Anlamıyorum şehzadem," dedi Hüseyin Çavuş şaşkınca.

"İhanete uğradık şehzadem, belli ki Şehzade Selim için savaşacaklar," dedi Atmaca. Sinirle arkamı dönüp onun yakasına yapıştım.

"Nasıl olur Atmaca? Sana söz vermediler mi, benimle birlik olacaklardı!"

"Anlaşılan payitahttan emir almışlar, paşaların gözünü korkutmuşlar."

"Hayır olamaz, böyle bir haber çıksa da Rüstem Paşa engel olur. Önünü keserdi!" Atmaca'nın yakasını bırakıp tekrar Selim'in ordusuna döndüm.

"Şehzadem inanmak istemiyorsunuz lakin Rüstem haini ihanet etti."

Sokullu Mehmet Paşa ve Lala Mustafa Paşa'nın benimle konuşmak istediği haberini aldığımda atıma binip onlarla ortada buluştum. Atımdan inip karşılarına geçtiğimde eğilip selam verdiler. 

"Şehzade Hazretleri, Devletli Padişahımız Sultan Süleyman Han'ın fermanışerifidir-" Elindeki mektubu açacağı sırada elimi kaldırıp sözünü kestim.

"Sen söyle Sokullu, hülaseten ne diyor hünkarımız?"

"Derhal teslim olmanızı ve benimle birlikte payitahta dönmenizi emrediyorlar, itaat etmezseniz dökülecek kandan hünkarımız zinhar mesul olmayacaklardır. Birlikleriniz itaat edene kadar katlinizin caiz olduğuna dair fetva verdiler."

"Mehmet Paşa, bu meydanda kan dökülecek lakin benim değil. Şehzade Selim'in ve ona köpeklik eden hainlerin kanı. Allah'ın izniyle zafere ulaşınca sancağıma, Amasya'ya çekileceğim ve emrihak vuku buluncaya dek hünkarımıza isyan etmeyip sabırla bekleyeceğim."

Onları orada bırakarak geri dönüp askerlerimin karşısına geçtim. Atımdan inmeden karşılarında konuşmaya başladım.

"Yiğitlerim, arslanlarım düşman sayıca üstün olabilir lakin biz onları görüyoruz onlar da bizi görüyor. Şehzade Selim'in arkasında hünkarımız varsa benim de arkamda birbirinden cengaver, davama inanan askerim var. Yiğitlerim, kanımızın son damlasına kadar savaşacağız. Öleceksek haysiyetimizle, şerefimizle şehit olacağız!"

"Şehzade Ogeday çok yaşa!" diye bağırdı Atmaca kılıcını kınından çekerek.

"Şehzade Ogeday çok yaşa!" Herkes Atmaca'ya uyarak bağırmaya başladı. Ben de kılıcımı kınından çekerek Selim'in ordusuna döndüm.

"Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali!" diye bağırarak Selim'in ordusuna doğru son sürat atımı sürdüm.

Önüme gelen bütün askerleri alt ederek Selim'in karşısına kadar geldim. Selim ile göz göze geldiğimizde korkuyla kılıcını kınından çekti. Ona doğru bir hamle yapacağım sırada onun arkasından kalbimin üzerine bir ok yememle olduğum yerde sendeledim. Selim'in oğlu Murat ile göz göze geldik.

"Al bakalım, göster bize marifetini. Heyt bre arslan parçası, bu işlere yatkınsın anlaşılan."

"Babam, Şehzade Mustafa'ya çekmişsin diyor."

Aklıma anılar gelirken Selim şaşkınca oğluna döndükten sonra tekrar bana baktı. Onun emriyle askerler üzerimize gelmeye başladı. Ben ise hala Murat'ın bana attığı oku tutuyordu. Diğer elimle üstüme gelen askerleri kılıcımla elimden geldiğince savurmaya çalışıyordum.

"En mühimi Ogeday, hayatta kalman. Ne olursa olsun hayatta kal."

Validemin sözlerini hatırlayıp düşmemeye çalışıyordum lakin bu oldukça zordu çünkü çok acı çekiyordum. Bir anda Atmaca belirip beni o hengamenin içinden çekti.

-Mahnisa Sultan

Şehzade Ogeday'ı saraya yaralı bir halde getirmişlerdi. Onu o halde görünce aklım çıkmıştı lakin şu an durumu iyiydi. Günlerdir uyuyordu, uyandığında ise hemen ayaklanmak istemişti. Lokman Ağa ile birlikte onu yatağından çıkarıp yan tarafındaki divana oturttuk.

"Aman diyeyim dikkat edin şehzadem, yaralarınız çok taze," dedi Lokman Ağa telaşla.

"Sizi bana ve evlatlarına bağışladığı için yüce Allah'a dua ediyorum şehzadem," dedim Şehzade Ogeday'ın yanına otururken. Ellerini avucumun arasına aldım. Bana dönüp gülümsedikten sonra tekrar Lokman Ağa'ya döndü.

"Lokman, Atmaca'ya haber yolla. Derhal yanıma gelsin."

Lokman Ağa başını sallayıp selam verdikten sonra Atmaca'yı çağırmak üzere çıktı. Derin bir nefes aldım.

"Aklınızdan geçenleri az çok görebiliyorum, daha çok erken şehzadem. Bu haldeyken harekete geçmek büyük hata olur."

"Kaybedecek vakit yok Mahnisa, bugün değilse yarın gelecekler."

Karşımızda asılı duran zırhına döndü. Bir süre oraya baktı. Zırhta saplanan okun izi vardı, asıl ona baktığını biliyordum.

"Ok kalbinize o kadar yakın saplanmış ki şehzadem, bu zırh korumuş sizi."

"Validemin hediyesiydi, onun gözyaşları ve duası korudu beni." Avucumun içindeki elini okşadım.

*

"Şehzadem çok korkuttunuz bizi."

"Öyle kolay pes edecek değilim, kimlerle nasıl bir kavga verdiğimi gördünüz. Sanki bütün cihan karşımda birlik olmuş, hem de ne için? Senelerdir benden esirgenen adaleti istediğim için."

"O ateşten sağ çıkmanız Allah'ın bir mucizesi şehzadem," dedi Atmaca.

"Seni gördüm Atmaca. Kalbime, ciğerime saplanan ok bütün ruhumu kanatmışken; gökyüzü kana bulanmışken geldin çıkardın beni oradan. Sana bir can borcum var." Şehzade Ogeday, Atmaca'ya bakarken ben de gülümseyerek ona döndüm.

"Haşa şehzadem, Rabb'ime şükürler olsun ki kılıcım hep sizin gibi yiğitlerin ve masumların emrinde oldu. Bundan ala şeref mi olur?"

"Askerim ne vaziyette?" diye sordum merakla.

"Takriben on bin kişiyle geri çekildik şehzadem, kaybımız büyük lakin tedavisi mümkün."

"Asker toplamaya başla, bir an evvel ayağa kalkmazsam tekrar gelecekler canımı almak için ve bu sefer muvaffak olacaklar."

"Allah göstermesin."

"Nedir içini kemiren Atmaca, ilk bozgunda mağlubiyeti kabullendin mi yoksa?" diye sordu Şehzade Ogeday gülerek.

"Hala nefes alıyorsak ve elimiz hala kılıç tutuyorsa bu savaş bitmez. Ve bitmeyen bir savaşın galibi olmaz şehzadem, benim asıl sıkıntım Rüstem Paşa. İhaneti hala aklımdan çıkmıyor. Müsaade edin, kellesini alayım şehzadem. Allah bilir başımıza daha ne işler açacak."

"Şehzadem-" Araya gireceğim vakit Şehzade Ogeday elini kaldırıp beni susturdu Atmaca'dan gözlerini ayırmadan.

"Rüstem denen hainden intikamımızı elbet alacağız lakin şimdi değil, günü gelecek Atmaca."

Atmaca gittiğinde Lokman Ağa ile birlikte Şehzade Ogeday'ı yatağına götürdük. O yatağına geçerken ben de ona biraz çorba getirdim.

"Şehzadem, şimdiye dek hep sustum ancak benim de söyleyeceklerim var," dedi Lokman Ağa şehzademizin karşısına geçerek.

"Söyle Lokman."

"Rüstem Paşa size ihanet etmiş olabilir ancak payitahtta hala güçlü bir kaleniz var, Mihrimah Sultan. O sizden asla vazgeçmez. Hünkarımızın kalbine girmeye, size olan öfkesini dindirmeye çalıştığından hiç şüphem yok."

"Mihrimah Sultan buraya geldiği vakit size olan sevgisine ve sadakatine bizzat şahit oldum, muhakkak yardım edecektir," diyerek Lokman Ağa'nın söylediklerini destekledim.

"Mihrimah Sultan'ın yanımda olduğunu biliyorum lakin hünkarımızın üzerindeki etkisinin de bir hududu var maalesef."

"Sultanımız elbet bir hal çaresini bulacaktır şehzadem. İlaveten siz rahmetli Hürrem Sultanımızın canından, ruhundan izler taşıyorsunuz. Sultan Süleyman'ın affına mazhar olabilirsiniz, ona karşı savaşmak sizi tüketir. Hala bir umut var, geç değil. Bir mektup yazın, hiç değilse kalbinizden geçenleri bilsin."

-Şehzade Ogeday

"Devletli ve saadetli padişahım, hayat insana ne yazık ki hiç ummadığı yerlere sürüklüyor. Ne acıdır ki arzu etmediğim halde aynı kandan, aynı candan biriyle savaşa tutuşmak mecburiyetinde kaldım. Coşkun bir nehrin önünde durmak nasıl mümkün değilse, bu savaştan da sıyrılmak mümkün değil. Ne yazıktır ki Şehzade Selim, sulhe giden tüm yolların önünü tıkadı. Buna rağmen siz onun yanında yer aldınız, destek yolladınız ve bana zulmeylediniz. Eğer Konya Ovası'nda ölmediysem, bu yüce Allah'ın takdiridir ve rahmetli validemin dualarının tesiriyle vukuu bulmuştur. Ey benim hünkarım, canım babam bilin ki size isyan etmiş; savaş açmış değilim. Size olan hürmetim ve muhabbetim ebedidir, sadakatimden şüpheye düşmeyin ne olur. Benim bir tek savaşım var, o da beni sırtımdan bıçaklayan Şehzade Selim'ledir. Kulunuz, Şehzade Ogeday."

*

Babama mektup yazdıktan bir hafta sonra ayaklanmıştım. Babamdan bir cevap gelmemişti, mektubum ona ulaşmamış bile olabilirdi. Şimdi ise Atmaca ile bahçede matrak oynuyorduk.

"Görüyorsun işte, gücüm kuvvetim yerine geldi Atmaca."

"Yaralarınız git gide kapanacak, daha iyi günler yakın."

"Beni yaralayan kılıçlar, oklar değil ki Atmaca. Hünkarımızın boynuma taktığı fermandır, o yara nasıl geçecek? Hiç bilmiyorum."

Atmaca'ya bir hamle yaptığım vakit omzuma saplanan ağrıyla bağırarak olduğum yere çöktüm. Atmaca omzumu tutarken kenardan bizi izleyen oğullarım Orhan ve Osman da koşarak yanıma gelmişlerdi bile.

"Şehzadem iyi misiniz?" diye sordu korkuyla şehzadem Orhan.

"İyiyim arslanım, iyiyim. Merak etme."

"Şehzadem, Şehzade Selim ordusuyla yola çıkmış. Sokullu Mehmet Paşa ve askerleriyle buluşup üzerimize yürüyecekmiş." dedi Hüseyin Çavuş bize doğru gelerek.

Doğrulduktan sonra önce bana korkuyla bakan oğluma baktım, ardından da yanımdaki Atmaca'ya döndüm.

"Tavsiyen nedir Atmaca?"

"Hemen buradan uzaklaşmamız icap eder, yeterli kuvvetimiz yok. Bozguna uğrarız." Başımı salladım.

"En doğrusu bu, daha emniyetli bir yere çekilmekte fayda var," dedi Hüseyin Çavuş da Atmaca'ya katılarak.

"Yarın şafakla birlikte yola revan olacağız. Evvela Tokat'a gideriz, oradan gelen haberlere göre hareket ederiz. Hazırlığınızı yapın."

Atmaca ve Hüseyin Çavuş başlarını eğip selam verdikten sonra gittiler. Biz de oğullarım Orhan ve Osman ile birlikte saraya geçtik. Akşam olduğunda Lokman Ağa'yı yanıma çağırdım.

"Validemin gözü, kulağı olarak geldin buraya. En sadık adamlarımdan biri oldun, talihliyim." Lokman Ağa gülümsedi.

"Asıl talihli olan benim şehzadem. Sizin gibi mert ve cesur bir şehzadenin yanında, hizmetinde olmak büyük şeref. Başım yolunuza feda olsun."

"Ala, hazırlıklarımız tamam mı?" Başını salladı.

"Her şey tamam, şafak vakti yola revan olmaya hazırız şehzadem."

"Senden bir isteğim olacak Lokman. Burada kalacaksın, benimle gelmeyeceksin." Kaşlarını çattı.

"Nasıl olur şehzadem, siz bana rahmetli Hürrem Sultanımızın emanetisiniz, mümkün değil."

"Mümkün Lokman, mümkün. Burada kalacaksın, şehzadem Mehmet'le zevcem Mahnisa Sultan'a mukayet olacaksın. Ancak sen yanlarında olursan içim rahat eder, ne olursa olsun yanlarından ayrılma." Elimi omzuna koydum.

-Mahnisa Sultan

Gece olduğunda Şehzade Ogeday dairemize geldi. Yarın kuşanacağı zırhın önünde ayakta, onu bekliyordum. Zırhına bir bakış attığında yutkundum.

"Rahmetli validen Hürrem Sultan'ın duaları seninle. Sonra evlatların, seni seven herkes ve ben. Hepimiz senin için, zaferin için dua edeceğiz." Yanıma gelip elimi tuttu.

"Şehzadelerim Orhan ve Osman benimle gelecek, sen burada sultanım ve şehzadem Mehmet'le birlikte kalacaksın." Üzgünce başımı salladım.

"Süratle hareket etmeniz lazım zaten, ayak bağı olmak istemem. Hem sen bizi düşünme. Aklın da, gözün de düşmanlarında olsun." Uzanıp bana sarıldı. Kokusunu içime çekip ondan ayrıldım. "Ogeday, zor ve tehlikeli bir yolculuk var önünde lakin zaferle döneceğinden zerre kadar şüphem yok. Sana inancım tam."

Dudaklarımız buluştu. Bir süre öpüştükten sonra elimi tutup beni divana oturttu, kendi de yanıma oturdu. Çenemden tutup gözlerimizi birleştirdi.

"Ey benim Mahnisa'm, definem, tenin tenimde dermanım, güleç yüzlü sultanım, narinim, sırça kuşum, kara çiçeğim. Senin yan bakışının okuyla sine ve gönül yara yaradır. Ciğerim rakibin cevri yüzünden parça parçadır. Eyvah! Herhalde o güzelin kalbi mermerdendir. Çünkü ben aşığın figanına merhamet etmez. O taş kalpli sevgili ağlayıp inlememe acımadı. Kızgınlığı ve paylaması eskiden olduğu gibi aynen devam etmektedir. Ne çare! Madem ki onun dudaklarının bir busesinin bedeli candır. Ölür dirilir onu yine de alırız. Ey Şahi! Güzel sevgilinin aşkını sinende sakladığını zannetme. O senin göz yaşında gün gibi açıktır."

Gece, ayrılıktan önce son kez halvet olmuştuk ve sabahın ilk ışıklarıyla hepimiz bahçeye dizilmiştik. Şehzade Ogeday, önce Makbule'nin kucağındaki kızımızı kendi kucağına alıp öptü ve okşadı.

Ardından sıra benim kucağımdaki oğlumuza geldi. Kızımızı Makbule'ye geri verdikten sonra benim kucağımda pışpışladığım Mehmet'i kucağına aldı. Onu da saçlarından birkaç kez öptü ve kokladı. Ben bu sırada gözyaşlarımı tutamıyordum. 

Oğlumuzu bana geri verdikten sonra elini yanağıma koyarak beni kendine çekti. Alnıma sayısız öpücük kondururken ben gözlerimi kapatmıştım. Gözyaşlarımı sildi ve bana tekrar bakmadan oğullarının yanına gitti. Üçümüze son bir bakış atıp atına doğru yürüdü. Şehzade Orhan ve Osman da onun arkasından yürüdüler.

-Şehzade Ogeday

Bir süre atlarımızı sürdükten sonra çocukların acıkmasıyla Tokat yakınlarında bir yerde mola verdik. Onlar, Hüseyin Çavuş'un yanında yemeklerini yerken biz de biraz uzaklarında Atmaca ile konuşuyorduk.

"Erzurum Beylerbeyi Ayas Paşa'ya haber gönderdim şehzadem, Erzurum girişinde bizi karşılayacak."

"Ona itimat edebilir miyiz Atmaca, malum bu günlerde ihanet kol geziyor."

"Kendisine bizzat ben kefilim şehzadem, beraber kılıç sallamışlığımız var. Cesaretiyle nam salmış yiğit, adil bir paşadır."

"Kardeşimin ihanetine şahit oldum ben Atmaca, öz be öz kardeşimin. Hünkarımızın aldığı kararlar da malumun. Ayas Paşa da bana bir darbe vuru mu, pekala yapar ve ben zinhar şaşırmam."

"Tek çare Erzurum şehzadem, eğer dediğiniz gibi bu yol da kapanırsa etrafımızdaki ateş ve ihanet çemberi tamamlanır."

"Ne gam, o halde bize o çemberi yarmak düşer."

Continue Reading

You'll Also Like

38.9K 3.3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
171K 12.7K 91
Türkçe adı; Kötü Adamın Üvey Annesi Olarak Yaşamak Yıllar süren çocuk istismarından dolayı bir tiran olarak geri dönecek olan erkek başrolün ellerind...
106K 8.4K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
373K 19.5K 35
"Uğruna beklenilen her şey, güzeldir. En az ahududu kadar." Hafif kavruk teniyle, üzerine serpiştirilmiş kahve çekirdeği tonlu saçları ahenk içindey...