YOZLAŞMIŞ HARABELER

By emregul_

270K 15.9K 107K

Sürekli aynı kâbuslarla uykuları bölünen Rena, yine bir gece aynı kâbusun etkisinden korkuyla uyanır. Rüyanın... More

GERİ DÖNÜŞ
1.Bölüm: KÂBUS
2.Bölüm: KÂBUS EFENDİSİ
3.Bölüm: AYNANIN LANETİ
4.Bölüm: YOZLAŞMIŞ SIR
5.Bölüm: RUH MÜHRÜ
6.Bölüm: AYNA MUHAFIZLARI
8.Bölüm: MİENAS
9.Bölüm: KARGA VE GÜVERCİN
10.Bölüm: KRALLIĞIN İZLERİ
11.Bölüm: KEHANETİN KUKLASI
12.Bölüm: KALBİN ORTAĞI
13.Bölüm: KARGANIN KALBİ
14.Bölüm: TOPRAK ANA
15.Bölüm: YIKAN VE YOK EDEN LORD
16.Bölüm: ESKİ UYGARLIK
17.Bölüm: GÜNAH TOHUMU
18.Bölüm: PERİ KÖYLERİ
19.Bölüm: GECE KULESİ
20.Bölüm: ESTER
21.Bölüm: KARANLIĞIN FISILTISI
22.Bölüm: ŞAFAK VAKTİ

7.Bölüm: İLK YANSIMA

4.1K 668 990
By emregul_

Selamlarrrr^^

Nasılsınızz? Abimin düğünü yüzünden geçen hafta bölümsüz kaldığımız için kalbim paramparçaydı biliyorsunuz. Bu yüzden bugün hızımı alamayıp 8.Bölümü de tamamladım ve bu bölümden 15 dakika sonra yeni bölüm yayınlanacak. Çünkü sizleri çooook seviyorum ve beklettiğim için özür hediye olsun istiyorum<3

Abartısız bu iki bölüm hikayenin bel kemiklerinden biri. Heyecandan aklımı yediğim ve sonraki bölüme başlamak için can attığım olaylar yaşandı. Okuyunca anlayacaksınız :,)

Oy ve yorumlarınız benim için çok çok önemli. Elinizden geldiğince satır arası yorumlarıyla ve okuduğunuz bölümü oylayarak beni mutlu etmeniz tek ricam^^

Keyifli okumalar!

Ciara - Paint It, Black

*

İlk Yansıma

*


"Ama bu nasıl olur?" Kekeleyerek konuşuyordum. "Eğer büyükbabam bir periyse; benim ve ailemin de peri olması gerekmez mi?"

"Büyükannen insansa eğer melez olabilirsin. Eğer o da periyse..."

"Saf kan bir peri olmalıyım?" Kaşlarımı kaldırarak sordum.

"Evet."

"Güçlerim yok. Senin gibi istediğim zaman büyülü sözcükler mırıldanıp tılsım da yapamıyorum."

"Peri olmak için büyü yapmana gerek yok. Kalbinde, ruhunda bunu hissedersin." Bir adımla aramızdaki mesafeyi azalttı. Tereddüt etmeden sol elinin avcunu göğsümün üstüne koyup kalbime güçlü bir basınç sağladı.

"Sen..."

Tam hesap soracakken boşta kalan elinin işaretparmağını dudaklarına bastırarak susmamı söyledi.

Sustum.

Dakikalarca kalp atışlarımı avcunun içinde hissederek ritmimi dinledi. Her saniye daha şiddetli çarpan kalbimin gürültüsünü rahatlıkla duyabiliyordum.

"Garip," diyerek geriye çekildi. "Kalbin bir insan kızına ait. Yavaş ve sıcak." Dudaklarını birbirine bastırdığında iri dudakları ince, gergin bir çizgi gibi yüzünde uzandı. "Kokun da onlarınki gibi... Berbat."

Aryen'in yüzünü buruşturmasıyla başımı hafifçe eğip kendimi kokladım. Son bir buçuk yıldır kullandığım ve herkesin bayıldığı kaliteli parfümüm hakkında berbat kokuyor demesine sinirlendim.

Beni sinirlendirmek için söylediği sözleri umursamadan asıl konuya odaklanmaya çalıştım.

Büyükbabamın bir peri olduğu gerçeğini hazmetmem kolay olmayacaktı.

"Büyükbaban Aynalar Kenti'nin lordu olduğundan beri Ayna ustası olarak bilinir. Muhafızların nizamını korur ve Saklı Diyar'la Mienas'ı birbirinden ayıran Estar Duvarı'nın gözcülüğünü yapar."

"Saklı Diyar mı? Estar Duvarı mı?" Kaşlarım çatıldı.

Daha Mienas'ı yeni idrak etmeye başlamışken şimdi bir başka diyarın varlığından söz ediyordu. Kalbimin ritmi yörüngesinden şaştı.

"Bu zamana kadar kimse Saklı Diyar'a geçmeyi başaramadı. Tüm krallıkların ve halkın uzak durması gerekirken ben oraya girmeye çalıştığım için hapsedildim." Demek bu yüzdendi. Başka bir diyara zorla girmeye çalıştığı için cezalandırılmış meğer.

"Neden oraya girmek istedin ki?"

"Çünkü Saklı Diyar tüm diyarların birleştiği yer, kalbi. Mienas'ın ilk uygarlıkları dahi orada kurulmuş ama kadim bir lanet uygarlığı ele geçirdiğinde, eski krallıklar kimse ulaşamasın diye başka bir boyut yaratıp topraklarını diyardan ayırmış." Aryen anlattıkça zihnim bulanıyordu. "Oraya hiç kimse ulaşamadı. Deneyenler geri dönemedi. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceği bir yer. Ve söylenene göre orada açığa çıkan güç, biz ölümsüzleri bile yok edebilir."

"Hâlâ bunu neden yaptığını söylemedin." Aklım karışmıştı.

"Keybos Krallığı her daim istenmeyen krallık oldu. Orrenia Krallığı ve Glander Krallığı içten içe sarayımın yok olmasını istedi hep. Bu yüzden oradaki gücü ele geçirmek ve krallığımı korumak istemiştim ama hapsoldum." Kaşlarını çattı. "Yokluğumda iki krallık güçlerini birleştirip Maysa'nın hükmünü kabul etmişler. Keybos Krallığı her zaman onlar için tehdit olmuştu, korkulan ve yok edilmesi gereken bir krallık... Benim aynaya hapsolmam bu isteklerine ulaşmalarını kolaylaştırdı ve istediklerini başardılar." Derin bir solukla duraksadı.

Karanlığa rağmen harelerinin büyüdüğünü ve parıltısının söndüğünü rahatça görebilmiştim. Can sıkıcıydı. Sadece ailesini kurtarmak için çabalayan biriydi o.

"Orada neyle karşılaşacağını bile bilmiyor musun?"

Olumsuz anlamda başını salladı.

"Ve orada ölebilirsin?"

Bu kez de olumlu anlamda başını salladı.

"Amacın ne Aryen?" Gözlerimi şüpheyle kıstım. "Kolyemi neden aldın? Benden ne istiyorsun?" Siktir! Aklıma gelen düşünceyle gözlerim büyüdü. "Sakın bana intikam istediğini söyleme?"

"Ne?" Neyden bahsettiğimi anlamamıştı.

"Ayna muhafızları seni hapsettiği ve büyükbabam da onların efendisi olduğu için intikam almak istiyorsun, değil mi?" Zihnimdeki kargaşa sağır edici bir gürültüyle uğuldadı.

"Benim büyükbabanla bir sorunum yok." Söylediğinde ciddi görünüyordu. "Seninle de öyle... Sana zorla bir şey yaptırmıyorum. İstersen benimle Mienas'a gelmeyebilirsin."

Aryen'e güvenmek istemiyordum. Büyükbabamın ayna muhafızlarının efendisi olduğunu öğrendiğimden beri aklımda aynı şey dönüp duruyordu. Eskiden Aynalar Kenti'nin efendisiyse eğer; aynanın lanetinden nasıl kurtulacağımı bilebilirdi? Yani Aryen'in peşine takılmadan bu lanet saçmalığından kurtarması için büyükbabamdan yardım isteyebilirdim.

Bunun mümkün olmayacağını haykıran içimdeki sese lanetler okudum. Büyükbabamdan lanet konusunda yardım istesem de en yakın arkadaşım için Aryen'le gitmeye mecburdum. Benim yüzümden girdiği bu batakta onu yalnız bırakacak değildim.

"Seninle geleceğim Aryen." Net ve kendinden emin bir tavırla duruşumu düzelttim. Erin'i hayata döndürene kadar Aryen'in peşinden ayrılmaya niyetim yoktu.

Aryen durumdan memnun olduğunu belirten bir gülümsemeyle "Gidelim o hâlde," dedi. "Burada işimiz bitti."

Aryen'in peşinden giderken yıllardır ayna tasarlamak için zamanımın geçtiği atölyeye dönüp son kez baktım. Mienas'ta başıma neler geleceğini bilmiyordum. Bu yüzden çocukluğumla, gençliğimle ve geleceğim olacağını umduğum küçük ayna dükkânıyla vedalaştım.

İç çekerek her köşesinde ağır ağır gezinen bakışlarımı çekip sokak lambasının altında bekleyen Aryen'e döndüm. Büyükbabam buraya geldiğimizi ve bir gariplik olduğunu anlamasın diye dükkânı kilitlemeyi unutmadım.

Anahtarları cebime atıp Aryen'in yanına ulaşır ulaşmaz "Gidelim," dedim ruhsuz bir ifadeyle yüzümü asarak.

Sokak lambasının ışığı altında gece gibi parlayan gözlerini benden çekip yürümeye başladı. Ben onun hakkında planlar yaparken onun yüzlerce yılın yaşanmışlığıyla ağ tutmuş zihninin dehlizlerinde neler döndüğünü anlamak imkânsızdı. En çok da bundan korkuyordum.

Lanetten kurtulduktan sonra onu kendi hançeriyle öldürmeyi planlıyordum.

Düşünceler yine arsızca kafamın içinde volta atıyordu. Öğreneceğim birçok şey vardı ve aralarına bir yenisi daha eklenmişti. Ailemin geçmişi...

***

Mienas'a gitmeden önce son kez evime uğradık.

İnsan kıyafetlerinden kurtulmak istediği için iki gündür dolabımda duran kendi kıyafetlerini giymek üzere odaya çekildi. Ben de evimle vedalaşmak için tek tek odaları dolaşıyor ve her köşesine son kez bakıp zihnime kazıyordum. Bir yanım her şey sona erdiğinde evime döneceğimi söyleyip içimi rahatlatmaya çalışırken, diğer yanım bunun hiçbir zaman mümkün olmayacağını söylüyordu.

Son olarak salona girip ışığı açtım. Erin'in burada kaldığı her seferinde uyuduğu kanepeye takılan gözlerim saniyeler içinde bulanmaya başladı. Ağlamak istemiyordum çünkü ağlarsam Erin'in arkasından yas tutmuş olurdum. Onun ölmediğine, büyüyü alt edip hayata döneceğine inanıyordum. İnanmak istiyordum.

Yıllardır benimle olan Hera'yı kaybetmiş olmanın acısına bir de Erin'i kaybetmeyi ekleyemezdim.

Derin derin soluyarak dirayetimi korumaya çalıştım. Hıçkırıklar boğazıma sarılırken kalbimi ezen acı ruhuma sinmişti.

Lanetten kurtulmak için her şeyi ardımda bırakmam gerektiğini biliyordum fakat Erin'i bırakmak hiç de kolay değildi. Kalbim öyle sıkışıyordu ki onu ve anılarımızı bırakıp gitmek istemiyordum. Neşeli gülüşleri, mutsuz günlerimiz... Yıllarımızı geçirdiğimiz bu ev veda edemeyeceğim tek yerdi. Mienas'a gittiğimde Erin'in de canlı bir şekilde orada olması için dualar edip yalvarıyordum.

Aryen'in salona girdiğini ayak seslerinden anlasam da dönüp bakmadım.

"Arkadaşımı geri istiyorum."

"Merak etme."

"Ölebileceğini söyledin," diye çıkıştım rahat tavrından rahatsızlık duyarak.

"İhtimaller." Omuz silkti.

"Benim yüzümden bunlar başına geldi. Belki de hayatını kaybetti... Ondan özür dileyemedim bile." Derin bir iç çekişle sustum. Ağlama isteğimi baskılamaktan yorulmuştum. Yüzümü ona dönerek konuşmaya devam ettim. "Erin'e yalan söyledin, bense istemeden bu günaha ortak oldum."

Aryen kesin bir tavırla başını sallayarak tüm suçlamalarımı reddetti. "Ne sanıyorsun?" Öfkeyle parladı gözleri. "Eğer ben ruh mührünü yapmasaydım mutlu bir hayatı mı olacaktı? Kaldığı yerden hayatına devam edebileceğini mi düşündün? Benimle birlikte en azından bir şansı var. Aksi hâlde Orrenia Krallığı bugün değilse yarın onun için insan diyarına gelecekti."

Haklıydı.

Umutsuzluğa kapılmamalıydım. Belki de Erin sandığımdan çok daha güçlüydü ve sapasağlam geri dönecekti, kim bilir. Konuyu tekrar tekrar tartışıp öfke kusmanın yersiz olacağını düşünerek sustum.

"Gidelim mi artık?" Sesi hiç olmadığı kadar yumuşaktı. Ses tonuna yenik düşüp usulca başımı sallayarak onayladım.

Kendi diyarına ait olan kıyafetleriyle yine ilahi güzelliğini kazanmıştı. Üzerindeki kuzgun karası kıyafetleriyle gerçek bir lordu andırıyordu.

Pelerinin hışırtıları kulaklarıma dolarken birkaç adımda yanıma geldi. Gece mavisi gözleri, beyaz teninde birer inci gibi ön plandaydı. Ak düşmüş saçlarına yıldız tozları yağmıştı sanki. Baştan aşağı incelediğim Aryen'in nefes kesici yüzünden gözlerimi alamadım.

Ne ara bu kadar yakınlaştık ve ne ara elini belime koyup bedenimi kendine çekti, farkında değildim. Çelik kadar sert vücuduna çarpana kadar neler olduğunu anlamadım bile.

Çarpmanın etkisiyle yüzümü hafifçe buruştururken tek elimi göğsüne yasladım. Çenesinin altından bakışlarım gözlerine takıldı. Uzun kirpiklerinin ucuna ay ışığı yağdığını görünce yutkundum. Uçsuz bucaksız bir deniz gözlerinde can buldu. Gecenin ayazıyla titreyen suya ışıltıları yağan yıldızlar sayesinde oluşan manzara Aryen'in gözlerinde görünüyordu. Yakamoz gözleri beni bulduğunda bozguna uğradım.

Eski lisanda mırıldandığı sözcükler iri dudaklarının arasından dökülürken yüzüme çarpan sıcak nefesi beni kendime getirdi.

"Hazır mısın?" Vakur gülüşü dudaklarının kenarını okşarken aynı şekilde gülümsediğimi fark ederek gülüşünün bulaşıcı olduğunu düşündüm.

Birbirimizi başımızla onayladıktan sonra Aryen'in gözleri usulca kapandı ve dudakları yine tılsımlı sözcüklere hayat vermek için kıpırdandı. Kelimeler birbirini kovalarken belimi tutan elinin baskısı arttı ve bedenlerimiz birbirine kenetlendi. Gölgeler etrafımızı sardığında çok geçmeden Aryen boşta duran elini omuz hizasında kaldırıp zarif bir el hareketiyle parmak şıklattı.

Ve birlikte, daha önce hiç gelmediğim fakat tanıdık olan o yere geliverdik. Bir anda ikimizi evden buraya getirebildiğine inanamıyordum. Böyle bir şey ilk kez başıma geliyordu ve dilim tutulmuştu.

"Burası..."

Burası her kâbusun sonunda kendimi bulduğum uçurumdu. Uçurumun kenarındaki meşe ağacının dalları ay ışığını engelliyordu. Karanlık çok daha yoğun ve ürkütücüydü.

"Evet," dedi şeytani bir tebessümle. "Burayı tanıyorsun."

Dehşete kapılmıştım. Aryen'in her gece bana işkence ettiği yerde karşı karşıya duruyorduk.

"Neden buraya geldik?" Sesimi bastıran dalgaların hırçınlığıyla omzumun üstünden arkama baktım. Rüyamda alevlerin yükselip bedenimi yuttuğu uçurumun aşağısında deniz vardı.

"Mienas'a buradan gideceğiz," dedi sakince.

Bu zamana kadar Mienas'a gitmekten bahsedip durmuştuk ama hiç nasıl gideceğimiz hakkında bir şey sorma gereği duymamıştım. Sahi, nasıl gidecektik ki?

Bir portal açacağını ya da biraz önce yaptığı gibi tılsımlı sözlerle bizi diyara götüreceğini düşünmüştüm. Buraya gelme sebebimiz neydi?

Kafamda binlerce soruyla Aryen'e bakarken yüzündeki kasların gerildiğini görünce huzursuzluğa kapıldım.

"Bir sorun mu var?" Sesim, o kadar zayıftı ki sorumu tekrar ederken ona doğru bir adım attım.

"Gerçeği bilmen gerekiyor," dedi ve bir adımla aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Seni dinliyorum."

Bir şey söylemek yerine uzanıp elimi tuttuğunda gafil avlandım. İç çekerek elimi kaçırmaya çalışsam da onun uzun ve güçlü parmakları karşısında hiç şansım yoktu.

Birlikte uçurumun kenarına doğru ağır ağır ilerledik. Aryen, artık elimi değil bileğimi tutuyordu. Güçlüydü fakat canımı yakacak kadar baskı uygulamıyordu.

"Beni korkutuyorsun," dedim.

Cevap vermedi.

Uçurumun kenarına ulaştığımızda kalbimi ele geçiren korkunun esiri olmaktan kaçınmak için derin derin soludum. Bir adım arkamda uçurumun olması kalbimin boğazımda gürlemesine neden oldu. Her şey tıpkı rüyamdaki gibiydi ... Özellikle Aryen'in donuk ve tekinsiz bakışları kâbusumda gördüğümden daha korkutucuydu.

Titriyordum.

"Genellikle gökyüzü olaylarının yaşandığı zamanlarda diyarlar arasındaki perdeler zayıflar."

Sessizce Aryen'i dinlemeye devam ettim.

"Bu yüzden kanlı dolunaya ihtiyacım vardı. Bir de..." Gözlerini benden kaçırdı. "Casus periyi yok etmeden insan diyarından ayrılamazdım çünkü Mienas'a dönseydi her şeyi mahvedebilirdi."

"Bunları neden anlatıyorsun ki?" Zaten bildiğim şeylerdi.

"Ben zalim ya da kalpsiz değilim, Rena." Hâlâ neyden bahsettiğini anlamakta güçlük çekiyordum. "Benim için senin ya da arkadaşının hiçbir değeri yoktu. Olmadı da... Sadece ikinizin de istemeden bana iyiliği dokunduğu için yardım etmek istedim fakat bunu yaparken sizden bazı şeyleri gizlemek zorunda kaldım. "

Duyduklarımın yükü ağırlaşıyordu.

"Ne... neyi gizledin?"

"Arkadaşın ruh mührü sayesinde hizmetkârım olduğu için benimle birlikte gelebilir ama insan diyarından hiç kimse Mienas'a geçemez. İlk çağlarda âlemler birbirinden ayrılınca atalarımız insanların erişimini büyüyle engelledi. Bu yüzden bir insan, diyarı aşmaya kalkarsa açığa çıkan büyü fani bedenini yakıp yok eder."

Yani Mienas'a gidemeyecektim ve beni yarı yolda mı bırakacaktı?

"Sen..." Kekelemekten başka bir şey yapamadım. İhanetin ağırlığıyla ruhum alev alırken dinlemeye devam etmek zorunda kaldım çünkü konuşacak gücü kendimde bulamamıştım.

"Bir lord borçlu kalmaz fakat tacını ve tahtını kaybetmiş bir lord, sarayı için yapması gerekeni yapar. Bu yalan söylemesi gerektiği anlamına gelse bile... Yapar."

"Seni adi..." Çenemin hizasında kaldırdığı elinin parmakları zarifçe birbirini takip ederek teker teker kapandığında dudaklarım kenetlendi ve konuşamadım. Büyüyle beni susturduğuna inanamıyordum.

Seni adi!

Sana yemin olsun ki diyarını da sarayını da başına yıkmanın bir yolunu bulacağım. Küçük gördüğün insan bedenimle sana diyarını dar edeceğimden şüphen olmasın. Yönettiğin karanlığında ve kâbuslarda seni boğacağım. Piç kurusu!

"Aynaya hapsolduğum süre boyunca muhafızların fısıltıları bana çok fazla şey öğretti. Saklı Diyar hakkında, kendileri hakkında çok fazla şey... Sadece neden senin seçildiğini çözemedim. Neden senin hayatına tanıklık ettim? Yıllar boyu hiçliğin ortasındaydım... Sonra sen doğdun ve aramızda çözemediğim bir bağ oluştu. O günden beri nereye gidersen orayı görebiliyordum ve sebebinin Megas Efendi olduğunu sanıyordum. Yanılmışım."

Sahiden... Aryen neden aynama hapsolmuş, beni izlemişti? Onun kurtarıcısı olma sebebim neydi?

"Aynanın hapsinden kurtulmak için seni kullandım çünkü aramızdaki bağın sebebinin bu olduğunu düşündüm." Burnundan soluyarak güldü. "Sen iyi bir kızsın Rena ve seni kandırmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Tüm hayatın boyunca seni izledim, sıradan bir yaşamı hak ediyordun ama olmadı. Ayna ruhuyla bir anlaşma yaptık."

Ne anlaşması?

Beynim uyuşmuştu. Eğer Aryen beni büyüyle susturmamış olsaydı da konuşabileceğimi sanmıyordum. Bedenim buz kesmiş ve beynim vücuduma komut gönderebilme yetisini kaybetmişti.

Kendi özgürlüğüne karşılık insan diyarından yansıma çalmak...

"Anlaşma şu ki... Senin özgürlüğüne karşılık kendi özgürlüğümü istedim." Anlamadığımı belirtmek için kaşlarımı çatınca açıkladı. "Eğer senin yansımanı çalabilirsem; ayna ruhu bunun karşılığında beni serbest bırakacaktı çünkü benim yerime seni almış olacaktı. Bu yüzden her gece yavaş yavaş kâbuslarında suretini çaldım. Günahsız olduğunu biliyordum ama özgürlüğüm için tek şansım buydu. Ben de kullandım." Acımasız bakışlarıyla süzdü beni.

Ağlıyordum.

"En nihayetinde o gece yansıman kayboldu, sonra da aramızdaki perde kalktı ve beni görmeye başladın. Geriye yalnızca bilmeceye cevap vermen kalmıştı. O da özgürlüğünden vazgeçtiğine dair bir tılsımdı sadece."

Bilmecenin olayını öğrenince ağlamaya başladım. Aryen'in kalpsiz olduğunu düşünüyordum fakat bu kadarı aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Yüz yıldan fazla süren esaretin sonunda bir kurtarıcı gönderilmesi ve o kişinin sen olmasının sebebi, ayna ustasının soyundan gelmen olduğunu düşündüm."

Bu düşüncesinin yanlış olduğunu belirtmek istediğinden sustu ve ağır ağır başını iki yana salladı.

"Yanılmışım."

Uzanıp parmaklarının tersiyle yanağımı okşadığında yanaklarımı ıslatan gözyaşlarım parmaklarına bulaştı. İstemsizce kendimi geriye çekmeye çalıştım.

Arkamda olduğunu unuttuğum uçurumun varlığını hatırladığımda her şey için çok geç olmak üzereydi. Ta ki Aryen'in eli bileğimden tutup beni kurtarana kadar...

"Boynundaki kristaller yanıldığımı gösterdi." Atölyedeyken havaya atıp gölgelere emanet ettiği kolyeyi teslim almak için karanlığa doğru elini uzattı.

Saniyeler içinde avcunun içindeki ışıltıyla gözlerim kamaştı. "Senin kaderin Rena... Senden çalınan her şey burada saklı."

Aryen'in son söyledikleri sayesinde kâbuslarımın birinde kendi yansımamın bana söylediği anlamsız şeyler şimdi anlam kazanıyordu.

"Kaosa sahip çık...

Bul onu... Işığını bul...

Kristalleri çöz."

Kristal uçlu kolye çözmem gereken kristallerdi belki de?

"Kan Kristalleri."

Avcunda sıkıca tuttuğu kristallerin bir parçasını başparmağıyla sıvazladığında gözleri hayranlıkla parladı.

Biraz sonra kolyeyi yeniden karanlığa uzattığında gölgeler onu saklamak üzere yok etti ve ben öylece bakakaldım.

"Tüm bunları sana neden anlattığımı merak ediyorsun değil mi?" Hem de nasıl... "Çünkü sende çözemediğim bir gizem var, Rena. Sandığımdan çok daha fazlasısın ve aramızdaki bağın bir sebebi olmalı. Mienas'a gitmeden önce her şeyi bilmeni istedim çünkü bundan sonra birbirimize ihtiyacımız olacak."

Sen öyle san piç kurusu. İlk fırsatta kahrolası kalbine hançeri saplayacağım!

Konuşmaya devam edecekken vazgeçip başını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Gözlerindeki ışıltı dudaklarına dokunduğunda onunla birlikte gökyüzüne baktım. Bulutlar ayın önünden çekilmişti. Ay kırmızıya boyanmıştı.

"Vakit geldi."

Aryen'in gözleri yeniden beni hedef aldığında ona döndüm.

"İlk yansımana hazır ol, Rena," dedikten sonra boşta olan elini biraz önceki gibi çenemin hizasında kaldırdı ve parmakları hızlıca hareket ederek dudaklarıma yaptığı büyüyü kaldırdı.

Daha konuşmama fırsat vermeden dudaklarından dökülen son kelimelerin ayaklarıma taktığı çelmeyle uçurumdan aşağı yuvarlandım.

"Sen diyara aitsin Rena. Diyar seni bekliyor."

*

Bölüm sonu.

Bölümü nasıl buldunuz minik kabuslarım? Tüm bölüm hakkındaki düşünce, gidişat hakkındaki teori ve fikirlerinizi bu satıra bekliyorum^^

Twitter'da #yozlaşmışharabeler tagiyle tüm düşüncelerinizi benimle paylaşmayı unutmayın! Tüm sosyal mecralardan yaptığınız paylaşımları takip ediyor olacağım<3

Sizleri çok çok seviyorum minik kabuslarım^^

Yeni kabusta görüşmek üzere...

instagram: _emregul
twitter: ewregul

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 21.2K 5
Ephesus Yayınları aracılığıyla raflarda! Ben Bora Ateş... Ateş grubunun lideri... Sizi müzik grubumun hikâyesine davet ediyorum. Fakat dikkatli o...
545K 37.1K 52
"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli...
185K 12.6K 62
DÜZENLENECEKTİR!!! Dünya baştan koymuştu kuralı. Vampirle Elf yan yana bile gelemezdi. Olmazdı. Vampirler Elflere yasaktı, Elfler Vampirlere. Peki na...