LAL

By susundelikonusuyor

4.7M 261K 132K

Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izle... More

1. Bölüm : Benim adım Lâl'di
2. Bölüm: Bir Montluk Sevgi
3. Bölüm: -Muş'lu Deneyimler
4.Bölüm: Rengarenk Çiçekler
Karakter Tanıtımı
5. Bölüm : Dili Olmak
6.Bölüm: Toprakta Filizlenen Sevgi Tohumları
7.Bölüm: Kaybolan Bedenler ve Ödenilen Bedeller
8.Bölüm: Hazer değil Latif!
9.Bölüm: Yıllar Sonraki Mutluluk
10.Bölüm: Ne Bu Dünyada Ne de Başka Bir Evrende
11.Bölüm: Atlı Karıncada Okunan Masallar ve Yaraları Onarılan Küçük Kız
12.Bölüm: Bağıran Gözleri Duymak
13.Bölüm: Kırgınlığın Ardından Gelen Huzur
14.Bölüm : Gülüşü için Dünya'yı Yakıp Söndürmek
15.Bölüm: Fotoğraf Kabinindeki Mutluluk Filmi
16.Bölüm: Deniz Kızının Köpük Olması
17.Bölüm : Biz Güzeldik
18. Bölüm : Geçmişteki Acıların Portresi
19.Bölüm:Sen Bir Mucizesin
20.Bölüm: Leyla Kadın
21. Bölüm: İncelikler Yüzünden
22.Bölüm: Üç Silahşörler ve Şövalyeleri
23.Bölüm: Kara Kalemli Adam
24.Bölüm: Zeze ve Üçüzler
25.Bölüm: Hazer ama Hazar Olan
26.Bölüm: Lâl'in Yorgun Kalbi
27.Bölüm: Historia De Un Amor
28.Bölüm: Bizi Bizden Başkası Anlamasın
29.Bölüm: En Güzel Hediye Çiçektir Çünkü
30.Bölüm: Af Dilemeye Yüzüm Yok Çiçek
31.Bölüm: Lotus Çiçeği
32.Bölüm: Rapunzel'in Saçındaki Çiçekler
33.Bölüm: Dost
34.Bölüm: Hazer'in İçindeki Çocuk
35.Bölüm: Kalbim Senin Ellerin, Kalbin Benim Gözlerim
36.Bölüm : Ediz'in Kızı
AÇIKLAMA
37. Bölüm: Varolmayan Ülke'nin Sakinleri
38.Bölüm: Sevda Çiçeği
39.Bölüm: Korkunun Filizleri
40. Bölüm: Üçüzlerin Manastırı
41.Bölüm : Bu Son Olsun
42.Bölüm : Bir Kar Tanesi Olup Eridim Ağzında
43.Bölüm: Yalnızlığa Terk Edilen Oda
44.Bölüm: Sessizliğin Öfkesi ve Çiçek'in Ruhunun Karanlığa Teslimi
45.Bölüm(1.KİTAP FİNALİ): Narin Çiçeğin Vedası
46.Bölüm :Lâl Çiçekler
47. Bölüm: Havuzdaki Kanın İntikamı
48. Bölüm: Yıldızlar Gökte Yükseldiğinde
49.Bölüm: Ediz'in Cehennemi
50.Bölüm: Güneşin Aydan Geceyi Çaldığı Vakit
51.Bölüm: Demirlerin Zaferinin Başlangıcı
52.Bölüm: Kartal'ın Toprak Nefreti
53. Bölüm : Birleşen Alınlardan Doğan Kuvvet
54. Bölüm: Biz Demir'dik.
55. Bölüm: Balık Adam'ın Hasreti ve Deniz Kızı'nın Korkusu
56. Bölüm: Kara Kalemli Adam'ın 7 Saatlik Acısı
57. Bölüm : Mutlu! Çok Mutlu
58. Bölüm : İçimde Kaybolan Papatyalardı Gözlerin
59. Bölüm: Asterix ve Oburix
60. Bölüm: Menekşedeki Huzur Kokusu
61. Bölüm: Bir Sabah Kahvaltısının Mutluluğu
62. Bölüm : Üstü Kapatılmış Yaraların Nasırı
63.Bölüm: Aranan Kalbin Listesi
1 Milyon, 1 Milyon , 1 Milyon!
64. Bölüm: Kötü Kedi Şerafettin
65.Bölüm: Kutsal Günün Kutlaması
66. Bölüm: Annelerinin Şefkati Altındaki Küçük Kız
UMAY&RASİM ÖZEL BÖLÜM I
67.Bölüm: Işığın Altında Karanlıkta Sıkışmak
68. Bölüm: Gerçeklerin Yakıcılığı
69. Bölüm: Zamanın Öldüren Akışı
70. Bölüm: Yangını Körükleyen Çiçekler
71. Bölüm:Ediz'in En Değerlisi
72. Bölüm: Uyuşan Kalpler ve Zehirli Eller
73. Bölüm: O Hatırlamazdı , Ben Unutmazdım
74. Bölüm: Etten Duvarların Kalpsiz Tuğlaları
75. Bölüm: Sen Aydınlığa Ben Sana Hasret
BAYRAM ÖZEL BÖLÜM
76. Bölüm: Bu Gece Yalınız
77. Bölüm: Demirler Ruh ve Sinir Hastalıkları Merkezi
78. Bölüm: Buz Sarkıtlarında Açan Lotus Çiçeği
79. Bölüm: Küçük Bir Tohum
80. Bölüm(Final Part 1): Minik Eleman
80. Bölüm(Final Part 2): Benim Adım Hep Çiçek'ti
TOMRİS
ŞİMAL YILDIZI
ÖZEL BÖLÜM I
2 Milyon, 2 Milyon, 2 Milyon!
ÖZEL BÖLÜM III
ÖZEL BÖLÜM IV
3 Milyon, 3 Milyon,3 Milyon!

ÖZEL BÖLÜM II

15.2K 1.1K 596
By susundelikonusuyor

BEN GELDİMMMMM!!!

SİZ DE HOŞ GELDİNİZ SEFALAR GETİRDİNİZ...

BÖLÜMÜ GÜZEL GÜZEL OKUYUP, GÜZEL GÜZEL YORUMLAYIN BEBEKLERİM. 1K yapsanıza...Nolur🥺

Bu arada yeni kapak nasıl?

Bölümde küçük detaylar var, yakalarsan sevinirim.

SİZİ SEVİYOM!

İYİ OKUMALAR GÜZEL ÇİÇEĞİM!

Çiçek bıraksanıza...🌸

Kalben- Derdimin Çiçeği.

...

UMAY DEMİR

ZAMAN: 07/04/2022

OLAY: UMAY DEMİR'in ÇÖKÜŞ ÖYKÜSÜ

Ben Umay Demir.

Sekiz tane birbirinden parlak, birbirinden güzel mücevherim var. Vardı.

Bir evladı toprağa vermek, bir daha göremeyeceğini bilmek, soğuk bir parçanın altında üşüyeceğini; bana ihtiyacı olduğunu söyleyemeyeceğini bilmek benim çöküşümün temel taşıydı.

Zaten Lâl, üşüdüğünde söyleyemezdi.

Bu acıya ilk defa üçüz çocuklarımın en güçlüsünün cenazesinde, sonradan idrak ederek tanışmıştım. Bir gözümden diğerine sakındığım evladımı benden almışlardı bir yere koyuyorlardı ama onlara dur diyemiyor, "Üşüyecek," diyerek elimdeki hırkayı onlara uzatıyordum.

Anlayamıyordum, insanlar oğlumun öldüğünü söylüyor omzumu sıkıyordu ama ben öylece duruyor yeşil bir örtüyle kapatılmış ahşapa bakıyordum.

Çok acımıştım, çok kanamıştım, ölmek; o soğuk toprağın altına girip çocuğumu ısıtmak istemiştim.

Hiçbir zaman kalbimden, dilimden, gözlerimin arayışından eksik etmediğim oğlum, karşıma çıktığında şoktan ellerimin titrediğini, her an kalp krizi geçirtecekmiş gibi beni darlayan cabbar bir kuvvetin bedenime sinsi bir yılan gibi sızdığını hiçbir çocuğum bilemeyecekti.

İdrak etmesi zordu. Çok zordu.

Alışmış gibi gözüksem de takvimlerin acımasızca devrildiği günlerin sonunda Hazer'in yanımda olduğunu, dokunabildiğimi, koklayabildiğimi anlayabilmiştim.

Ben Umay Demir, evlat acısıyla sınanıp duran bir anneyim.

Ben Umay Demir, en güzel çiçeğim soldu.

Ben Umay Demir, bahçedeki lalelerin arasında oturuyorum, solmalarını bekliyorum. Bu dünyadaki en masum çiçek, merhametsizce dalından koparıldığından beri bu lalelerin böyle güzel gözükmeye hakkı yok.

Ben Umay Demir, kızımı toprağa; ruhumu bu lale bahçesine gömmeye mahkumum.

Arkamdaki evde çocuklarım, kocam ve bize sahip olan üç tane can dostumuz var.

Orası yuva değil. Benim yuvam sekiz çocuğumun aynı masaya oturduğu, mutlu olabildiğim dört duvar.

Arkamdaki evde altı çocuğum var. Bir tanesi ellerimden, bir tanesi aklından kayıp gitti.

"Anne." Kalbimin en derinlerine kadar ses ulaşan çocuğum Safir'i duyduğumda tepkisizlik tüm vücudumu ele geçirmişti.

Bu ev neden bu kadar sessizdi?

Bu evin ışıkları dört gündür neden yanmıyordu?

Kalbim neden bu kadar karanlık?

Kızımı özledim. Kızımın sessiz melodisini özledim.

"Efendim?" dedim sakin bir sesle. Yüzüm soğuktan yanmıştı. "Üşüyeceksin, hadi gel içeriye."

Güçlü kollarını bana sardığı an irkildim. Soğuğun terbiye ettiği yüzümde güneş kadar sıcak bir su damlası hissettiğimde dudaklarım titredi. "Sana çok kızgınım."

Kaşları çatıldı. "Neden annem?"

Elimin tersiyle burnumun üstünü kaşıdım. "Çiçek'i sıkı sıkı giydirecektim. İzin vermedin. Bak üşüyecek şimdi..."

"Anne." Kalbi doldu, gözlerinden taştı.

"Geceleri bacakları çok üşür onun."

Safir'in dudaklarının büzüldüğünü gördüğümde safir mavisi gözlerinden bir damla yaş yanağına, oradan çenesine gitti.

Başımı iki yana sallayarak oğlumun kollarından kurtuldum. Adımlarım kızımın odasına doğru ilerlemeye başladı.

Üstünü örtmeliydim. Çiçek geceleri çok üşürdü çünkü.

...

LÂL ÇİÇEK DEMİR

"Uykum var..." dedim bir kolumu gözümün önüne kapatarak. Dün gece sabaha kadar Sarp abimle oturmuş, Met Gala kıyafetlerini yorumlamıştık.

"Lâl, yataktan kalkışına kurban olduğum Doruk'la randevuma geç kalacağım! KALKSANA!" Birden bacaklarımdan çekilip yataktan koparıldığımda refleks olarak kocaman bir çığlık attım.

"Lâl'in sesiydi o, ne oluyor?" Yusuf abimin buğday tenindeki beyazlamayı gördüğüm an gözleri kocaman açıldı. "Siktir kere siktir! Ediz abim!"

Birden bedenimi yatağa fırlatıp üstümden uçtu ve yatağın gözükmeyen kısmına gidip kendini yere attı.

Odamın kapısı iki kere tıklatıldığında söylendiğini duydum: "Ulan bu adam benim odama alacaklı gibi geliyor amına koya-"

"Lâl? Ne oldu?" Ediz abim uzun boyuyla görüş açıma girdiğinde yatağı gören boy aynasına baktım. Saçlarım birbirine karışmıştı ve dirseğimin üzerine duruyordum. Abime dönüp kocaman sırıttım.

O da büyük bir tatlılıkla bana sırıttığında, "Anlat hadi," dedi. 

Gözlerimi yumdum. Üzerimdeki kanatları çok hoşuma gidiyordu. Ailemin bana bir şeyleri sorması beni bezdirmekten çok sevindiriyordu. Çünkü bana koşulsuz şartsız güvendiklerini biliyordum.

Bir yandan da ispikçi olmak istemiyordum. "Bilmem ne olmuş?" dedim ve yüzüm yastığa gelecek şekilde kendimi yatağa gömdüm.

Gülme sesi kulağıma doldu. Ardından karnımı karıncalatıcak kadar güzel bir dokunuşla belimden tutup bedenimi kaldırdı. "Uyurken gözlerin şişmiş," dedi gülümseyerek.

"Dağ ayısına bak hele."

Oflayıp gözlerimi kapattım ve alnımı Ediz abimin omzuna koydum. Başımı hafif ona doğru çevirip alttan ona baktığımda alnıma küçücük bir öpücük kondurup, "Yusuf," dedi. İfadesi sertleşmişti.

Yusuf abim sanırım kaçış olmadığını anlamış olacak ki, "Dünyanın en en en yakışıklı, en en en karizmatik, en en en mükemmel abisi! Günaydın! İyi ki sen aydın günüme, geceme! Sen olmasan ben de olmazdım!" diyerek kalktı.

Ediz abim dudaklarını birbirine bastırdı ve kaşlarını kaldırdı. Bir şeyi düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra, "Odadan çıkman için son üç saniyen," dedi.

"Siktir."

"Üç."

"Gidiyorum gidiyorum!"

"İki."

"Görüşürüz Lâl ve dünyanın en boss abisi!"

"Siktir git lan odadan!"

Yusuf abim kendini odadan attı.

Kendimi geriye atıp yorganı boğazıma kadar çektim ve burnumu çekip gözlerimi yumdum. "Hasta mısın sen?" dedi Ediz abim büyük avucunu alnıma koyarak. Başımı iki yana salladım.

"Sadece..." dedim uykulu bir sesle. "Uykum var ve kafamı kaldırmaya takatim yok."

Kaşlarını çattığını, görmeden de biliyordum. "Acaba kalbin mi?" dediğinde başımı tekrar iki yana salladım. "Öyle bir şey olsa hissederim. Gerçekten uykum var abi."

Sıkıntıyla bir nefes verdi. "Merak etme," dedim gülümseyerek. "Bu her insanın başına gelebilecek bir şey."

"Konu sensin, Lâl. Konu sen olunca her şey kilit olur bilmez misin?" Yüzümde kocaman bir gülümseme çiçeklendi. Ediz abimin bana olan şefkati kalbimdeki tüm yara bantlarını bir bir söküyor daha sonra kendisiyle o yaraları bir daha hiç açılmayacakmış gibi onarıyordu.

Ediz Demir, kendi kendime yara bandı taktığım yüreğimi, bakışlarıyla onarıyordu.

"Sen işe gitmeyecek misin?" dedim kollarımı kaldırıp başımdan geriye atarak. Gerindiğimde Ediz abim, "Ya," dedi ve ben gerinirken bana sarıldı. Sakalları boynuma değdiğinde, "Ayh," dedim ve kıkırdayıp kollarımı boynuna sardım.

"Gideceğim," dedi, yanağıma baskılı bir öpücük bırakıp geri çekildi. Bir babanın küçük kızına gösterdiği sevgiyi bana karşı sonsuz ilgiliye gösteriyordu.

Ayağa kalktığında başını eğip siyah kirpiklerinin arasından bana baktı. İşaret parmağını ekleminden kırıp elmacık kemiğime sürttü.

"Gelirken bana tatlı alacakmışsın..." dedim, nazlı bir sesle. Kocaman bir gülümsemeyi bana sunduğunda gülüşüne hayranlıkla baktım. "Alırım, güzelim."

Ediz abim bana son kez bakıp odadan çıkıp gittiğinde yaz mevsiminde olmamıza rağmen yorganıma sarıldım. Gece üşümüştüm.

Dakikaların saatleri kovaladığı büyük zaman diliminde gözlerimi yavaşça açmıştım. Ellerimi yumruk yapıp gözlerimi ovuşturdum. Gözlerim uyumamın etkisiyle yanıyordu. Aşağıdan beklediğim ama çok yüksek ihtimalle bahçeden gelen bağırışma seslerinin Yusuf ve Ali abime ait olduğunu biliyordum.

Yusuf abimin Doruk'la randevusu yok muydu?

Esneyip yataktan kalktığımda başım anlık dönse de duvara tutundum ve perdemi açtım.

Hava kapkaranlıktı.

Ben kaç saattir uyuyordum?

Balkona çıkıp ellerimi kollarıma götürdüm, sıvazladım. Yeni uyandığım ve birden dışarıya çıktığım için üşümüş olmalıydım.

Kafamı aşağıya uzattım. "Ooo, küçük ayı kış uykusundan uyanmış." Hazer'in üstü çıplak, ellerinde siyah boks eldivenleriyle bana baktığını gördüğümde, aynı tarifeyi kendine uygulamış Yusuf abim, "Ayı dediğin kıza dön de bir bak," dedi.

Bana dönüp göz kırptı.

Ali abimin dikkatli gözlerinin üzerimde olduğunu hissettiğimde ona döndüm. Kaşları çatıktı.

"Lâl! İnsene aşağıya! Alık alık bakıyor bir de!"

Sarp abim de onların arasına katıldığında Hazar,"Lâl! İn kız aşağıya!" diye bağırdı ve kahkaha atıp Sarp abimin omzuna atladı.

"Salak seni," deyip gülümsedim ve daha gür bir sesle bağırdım: "Geliyorum!"

Üzerimi giyinirken kendimi küçük, haylaz bir kız çocuğu gibi hissetmekten alamıyordum. Sanki çocukların özgürce mahallede oynayabildiği o dönemde ben de o mahallede yaşıyordum ve ödevlerimi bitirmenin rahatlığıyla arkadaşlarımın yanına gitmek için büyük bir heyecanla hazırlanıyordum.

Odamdan çıktığımda merdiven korkuluğuna tutunarak ama büyük bir hızla merdivenlerden indim ve tam mutfaktan geçip bahçeye çıkacakken annemin, "Gel kız buraya!" diye bağırıp beni durdurmasıyla yavaşladım. Birden mutfak masasına oturtulduğumda annemin mavi gözleri sitemle bana bakıyordu.

"Hiçbir şey yemedin, önce yemek."

"Anne..."

"Yemeğini yemeden dışarıya çıkamazsın!"

Bana bir tabak çıkardıktan sonra yemek koydu ve tabağı önüme sürdü. "O tabak bitecek."

Oflayıp önce su içtim, yemeğimi yerken Sarp abim ve Hazar beni birkaç kere kaçırmaya çalışsa da annemden azarı yiyip bahçeye geri dönmüşlerdi. Fakat Sarp abim annemi oyalarken Hazar tabağımdan yiyemediğim etleri midesine indirmiş, bana yardımcı olmuştu.

İlaçlarımı içip ellerimi yıkadıktan sonra "Geldim!" diye bağırarak bahçeye fırladım.

Hazer, Yusuf abime bir yumruk savurduğunda başımı Ali abimin omzuna koydum. "Boks mu yapıyorlar yoksa eğlencesine mi?"

Ali abimin gözlerini devirdiğini görmesem de biliyordum. "Sidik yarıştırıyorlar."

Yusuf abim başını sağa doğru eğip Hazer'in koluna vurdu ve sol yumruğunu yanağıma kadar getirip durdu, ona vurmadı. "Dikkatli olsana lan," dedi dalga geçer gibi. Geriye gidip eldivenleri elinden çıkardıktan sonra "Yoruldum amına koyayım," dedi ve kendini yere attı.

"Abi," dedim merakla. Tek kaşını kaldırıp mavi gözlerini bana kilitledi. Bir eliyle kumral saçlarını dağıttıktan sonra, "Söyle gülüm," dedi.

"Boksör olmayı hiç düşündün mü? Yeteneğin var gibi." Yusuf abim bir yüzücünün olmaması gereken kadar heybetliydi. Bayağı kaslı bir adamdı. Güç konusunda Ediz abimi bile yeteri kadar sinirlense devirebilirdi ama saygı denen öge abimin bileğini büküyordu. Öyle bir şeyi asla yapmazdı zaten.

Ali abim, "Bu mu?!" deyip kahkaha attığında Yusuf abimin yanına gidip yere oturdum. Gözyaşı hâlinde bir ter damlası şakaklarından yanağına doğru kaydığında nefes nefese konuştu: "Gelemem kızım ben öyle şeylere. Dalyarağın teki gelecek canımı sıkacak sonra ben sinirleneceğim ve onu eşek sudan gelinceye kadar dövdüğümde ceza yiyeceğim. Hiç uğraşamam..."

"Dertlere bak amına koyayım," annem bahçeye çıktı ve alkışlamaya başladı. "Biz de derdimiz var sanıyoruz."

Hepimiz anneme şaşkın gözlerle baktığımızda Sarp abim kaşlarını çatıp, "Haklı kadın, alkışlasanıza lan!" diye bağırdı.

"Helal lan sana Sarpi!" Annem kahkaha atıp arkadan  Sarp abimin beline sarıldı ve kafasını eğip bize baktı.

"Ee yok mu iki tıngır mıngır. Ne sıkıcı adamsınız siz." Birden Sarp abimi bırakıp arkasını dönerek yanımızdan ayrıldı. Hazer elini çevirerek dudaklarını  "Deli," diye oynattığında Sarp abim hiddetle ona baktı ve üzerine atladı.

"Altta kalanın canı çıksın!" Hazer'in gözleri, Sarp abimin üzerine atlamasıyla kocaman açıldığında öldürdü. "Oha ayı kalk lan!"

"Kes la sesini!" Yusuf abim, "ROAAAR!" diye bağırıp Sarp abimin üzerine atladığında saçlarımı kulağımın arkasına attım ve onları videoya çekmeye başladım.

Hazer'den bir nefes sesi geldi ama Sarp abim acıyla inlemişti. Ali abim kameraya sesli bir el hareketi çekip, "Kırmızı balık gölde, kıvrıla kıvrıla yüzüyor! Balıkçı Ali geliyor! Oltasını atıyor! Süzgeçlerini götüne soktuğumun hamsisi kaç kaç! Ali seni bulacak!" diye bağırıp yan döndü ve omzu, Yusuf abimin omurgasına sertçe gelecek şekilde üzerine atladı.

"Ayy!" diye bağırdım dişlerimi sıkarak. Benim canım acımıştı sanki.

Hazar, "Niahahaha!" diye bağırıp kendini Ali abimin üzerine attığında Hazer'den ses gelmemeye başladı. Yerimden kalkıp yanına doğru gittim ama kamerayı kapatmadım.

Gördüğüm görüntü ise...

Kesinlikle abi terörü diyebileceğim bir görüntüydü.

Zaten suratı nefessizlikten kızaran Hazer'in ağzını Sarp abim sıkarak açmıştı ve Yusuf abim ağzına tükürüyordu...

Ve Hazer...Ağlıyordu.

"Abi! Yapma!" diye bağırıp Hazer'in yüzüne hırka kapattığımda öksürmeye, nefes alamamaya başladı. "Ay özür dilerim, özür dilerim!"

"Yürü git be! Sinekkapan seni!" Yusuf abim bana çemkirdiğinde gözlerim kocaman açıldı.

"Altta kalanın canı çıksın mı?" Ediz abimin keyifli sesi kulağıma geldiğinde bakışlarım hızla ona doldu. Elindeki tatlı poşetini bahçedeki masanın üzerine bıraktı. Safir abim de arkasından gözüktüğünde Hazer'in suratındaki hırkayı aldım.

Safir abim ve Ediz abim üzerlerindeki ceketleri çıkardı ve ikisi de birlikte diğerlerinin üzerine öyle bir atladılar ki...

Hazar, kocaman bir çığlık atmıştı. Sarp abim, "Yusuf keserim taşaklarını dayayıp durma lan!" diye bağırmıştı. Ali abim gaz çıkarmış, Hazer ise neredeyse son nefesini vermişti. Ediz abim kahkaha attı.

"Şey gibi," dedi bahçeye giren annem. Bir süre oğullarına baktı. Babam da arkasından çıktığında bir açıklama bulamamış olacak ki yanlarına gidip Sarp'ı gıdıklamaya başladı.

"Anne yapma!"

"Anne! Düşeceğiz lan! Amına koyayım!" Kahkaha sesi geldi. Ses, Ali abime aitti. "Yusuf hamilesin zaar!"

Babam beni göğsüne çektiğinde hemen beline sarıldım. Kameraya ikimizi aldığımda babam kameraya kocaman gülümsedi. Rasim Demir'in gülümsemesi benim için hayat demekti.

"Sen de katılsana aralarına, Narin Çiçeğim."

Kamerayı babamın eline tutuşturup, "Evet evet!" diye bağırdım ve koşarak abilerimle kardeşlerimin yanına gittim. Ediz abim beni gördüğü gibi olduğu yer sanki çok rahatmış gibi, "Gel çiçeğim," dedi. Safir abim bana yardımcı olduğunda artık hepsinin üzerinde ben de vardım.

Dost ağzında Metin2 ile yanımıza geldiğinde Harley'in bir sineği yakalamaya çalıştığını gördüm. Metin2'yi aşağıdan üste olacak şekilde benim elime verdiklerinde elimi kaldırdım ve kocaman sırıttım.

Biz çok güzeldik...

...

"Baba, herkes nerede?" dedim çantamı koltuğa atarak. Metin ile beraber dışarıya çıkmış biraz dolaştıktan sonra evlerimize dağılmıştık.

Babam başını edebiyat dergisinden kaldırdıktan sonra gözlüklerini çıkartıp yanındaki sehpaya koydu.

Salonun içi sarı, loş bir ışıkla aydınlanmıştı. Bu ışığın patlattığı ortamları çok severdim. Çok hoş olurdum. Kendimi koltuğa atıp yorulduğumu belli eden bir ses çıkardığımda babam gülümsedi.

"Bilmiyorum ki, biz dışarıya çıkıyoruz dedi...Ben de biraz yorgundum evde kalmak istedim. Gelsene yanıma." Yerimden kalkıp babamın yanına gittim.

Yonca yeşili gözleri hâlâ tüm benliğime umut aşılamaya devam ediyordu. Yanına oturduğumda bir kolunu kaldırdı ve omzuma sarıp beni göğsüne çekti.

Ellerinin omzumda olması bana iyi hissettiriyordu.

"Ne yaptınız bugün?" Gözlerimi birkaç kere kırpıştırıp yumuşak bir sesle konuşmaya başladım: "Önce yemek yedik, biliyor musun tavuklu krep çok güzel! Bir gün sana da yedireceğim ama sen çok sevmezsin...Bol yağlı ve kalorili bir şey."

Kısık bir sesle güldü. "Afiyet olsun, ama sanki öyle şeyler yemek sana da zararlı. Bu minnak kalbe çok yağlı şeyler yasaktı sanki?"

Gülerek başımı yana eğdim. "Baba ya," dedim nazlı bir sesle. "Bir kereden bir şey olmaz bence."

"Olmaz. Sakın Ali'ye diyeyim deme gider kafeyi kapattırıp muzhane falan açar."

"Muzhane mi?!" diye bağırıp kocaman bir kahkaha attığımda yeşil gözleri gülüşümde oyalandı.

Babam aslında görünüş olarak Ediz abimle aynı olsa bile karakter olarak Safir abimle aynı kişilerdi. Safir abim kadar sakin, onun kadar naif...Safir abim bana bir neresinde küçükken babamı örnek aldığını anlatmıştı. Bu sözün anlamını şimdi daha iyi anlıyordum.

"Başka ne yaptınız?" Yere koyduğum poşetleri aldım ve ilk önce bir kozmetik mağazasından aldığım eşyaları babama göstermeye başladım.

"Ruj aldım bir tane ne bileyim rengi çok hoşuma gitti," deyip kiremit rengi ruju gösterdiğimde babamın gözleri kocaman açıldı ve dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını kaçırdı.

"Ne oldu?" dedim anlamak istercesine. Gözleri uzaklara daldı. "Bunu sakın Kartal'ın yanında sürme," dedi ve konuyu bir daha açmamak üzere kapattı.

Demir kadınlarına bu renk çok yakışırmış, öyle dedi bir de.

Aldığım güneş kremini de gösterdim. Sarp abim dışarıya çıkarken güneş kremi sürmediğimi öğrenince bana güzel bir azar çekmişti.

Şampuanı da babama gösterdikten sonra diğer poşetten çok beğenerek aldığım cropu çıkardım.

Üzerinde çiçekler vardı.

Babam beğeniyle baktıktan sonra benimle klasik, Kendine gel Lâl biz zenginiz, konuşması yapmış istediğim her şeyi alabileceğimi, kendimi kısıtlamamam gerektiğini söyledikten sonra saçlarımdan öpmüştü.

Babamla çok uzun bir süre konuşmuştuk, annem ve kardeşlerimden hiç haber gelmemişti. Bir şeyler varmış gibime geliyordu ve az da olsa korkuyordum.

Babam edebiyat dergisini okumaya devam ederken ben üzerimdekileri değişmeden koltuğa kedi gibi kıvrılmış, televizyondan babamı rahatsız etmeyecek bir ses düzeyinde bir internet dizisi açmış, bugünki abur cubur kotamın dolmasına rağmen baharatlı cips yemeye başlamıştım.

Harley yürüyerek gelip babamın kucağına atladı ve kıvrıldı. Dost ise zaten benim dizlerime kafasını koymuştu. Metin2, Harley'den korktuğu için Dost'un tüylerinin arasındaydı.

Dizi izlemekten canım sıkılmaya başladığında gerindim ve telefonumu elime aldım. Babam ise edebiyat dergisini bırakmış, kitap okumaya başlamıştı.

Instagram'a girip hikayelere baktığımda Ediz abimin hikaye attığını gördüm, kaşlarım çatıldı. Ediz abim genel olarak sosyal medya kullanan birisi değildi. Yuvarlak simgeye tıkladığımda karşıma çıkan müzikli görsel ise kalbimin atışlarının bozulmasına, gözlerimin kocaman açılmasına neden olmuştu.

Ediz abim bir rakı sofrasında oturuyordu, Hazer ve Yusuf abim ise Kartal'ı Ediz abimin başının üzerine gelecek şekilde Superman figürü vererek tutmuşlardı. Kartal çok ciddi bakıyordu ve kolları iki yana kanat gibi açılmıştı. Arkada çalan müzik ise...Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer'di.

"Baba! Baba kalk!" deyi ayaklandım. Babam birden çıkan sesten dolayı irkilmişti. "Ne oldu?" diye endişenin çanlarının birbirine çarptığı bir sesle konuştu. "Bu kadarı çok fazla!" dedim ağlak bir sesle.

"Lâl ne oluyor?!"

Kendimi tam olarak Nihal ve Behlül'ün aşkını izleyen Bihter gibi hissediyordum. Belki de Boynuz Adnan'dan. Bilemiyordum. Hissettiğim tek şey...Aldandığımdı.

"Baba! Gözlerimin önünde birbirilerini seviyorlar!"

Resmi babama gösterdiğimde babamın gözleri kocaman açıldı ve kocaman bir kahkaha attı. "Komik değil!" dedim yakınarak.

"Konum belli mi?"

"Atmış."

"Hadi gel, bir baskın yapalım."

...

"Ulan! Hayatlarına sıçtıklarım!" Annemin sesini duyuyordum.

Bir meyhaneye gelmiştik. İçeride bir adam Ahmet Kaya'dan Kum Gibi söylüyordu annem ise rakı bardağını kaldırarak hönküre hönküre ağlıyor önünde, yerde oturan Sarp abimin yanağına minik tokatlar atıyordu.

"Allah'ım bir insan hiç mi değişmez?!" Babam söylene söylene yanımdan geçti.

Şarkı söyleyen adama led ışık sarmaya çalışan Safir abimi gördüğümde gözlerim kocaman açıldı. Safir abimi bile ne hâle getirmişlerdi...

"Abi bırak adamı!" Safir abimin yanına gidip kolundan tuttum ve kendime çektim.

"Acımasız olma şimdi bu kadar..."Adam her şeye rağmen şarkı söylemeye devam ediyordu. Sanırım onun kafa da gitmişti.

Safir abim benim kollarımdan kurtulup adama bu sefer kendi sarıldığında Sarp abim kendini yere atıp bacağıma sarıldı, ayağıma oturdu. Durmadan kahkaha atıyordu. "Lâl..." dedi ağlayarak. "Annem ağlı-hık-yor! Anneme söyl- hık- ağlamasın! Yoka bu adamı öl-hık- öldürürüm!"

Safir abimi adamdan tekrar güç kullanarak çekmeye çalıştığımda, "Bir dur çiçeğim ya," dedi ve adamın yanağına bir öpücük kondurdu. Mikrofona yaklaşıp şarkıyı devam ettirdi: "Dün gibi, dün gibi, çekip gitmeeeeğğ!"

"Abi kendine gel!" diye bağırdım dehşetle.

Sarp abim bacağıma bir öpücük kondurdu. "Bırak da dolanayım ayaklarına!"

Arkadan birbirlerine sarılmış Ediz abim ve Kartal'ın rakı bardaklarını havaya kaldırarak bağırdığını duydum: "Kum gibi,kum gibi, ezip geçme!"

"Ağlayacağım artık," deyip Safir abimi de Sarp abimi de bıraktım ve ikisinin yanına gidip onları ayırmaya çalıştım. "Ayrılın! Yeter!"

"Bizi ayıramazsın!" Kartal bana resmen haykırdığında Ediz abim ağzını yaya yaya, "Ulan bak," dedi ciddi olmaya çalışan bir sesle. "Kızımla hık düzgün konuşacaksın," dedi işaret parmağını ona doğru sallayarak.

Kartal gözlerini ovuşturdu ve onları ayırmaya çalışan kişinin ben olduğumu kavradığında, "Lan! Lâl'im!" diye bağırdı ve Ediz abimi bırakıp bedenini üstüme vererek bana sarıldı. Beraber masanın üzerine devrildik. Saçlarıma meze bulaşmıştı!

"Doruk! Gel bir öpeyim seni!" Yusuf abim, Doruk'u bir köşeye sıkıştırdığında bakışlarımı onlardan çektim.

"Lağn!" Ali abim elindeki muzlu oraleti tek dikişte bitirdi ardından kimin olduğunu bile bilmediği bir rakı bardağını kafasına dikti. "Kartal ve Lâl bebe yapıyoo!"

"LAN! NE ÇOCUĞU LAN!" Ediz abim bağırıp dudaklarımı öpmeye çalışan Kartal'ı üzerimden tek hamlede aldı ve geriye doğru Hulk gibi fırlattı.

"Umay atma kendini yere!"

Gözlerim Hazer ve Hazar'ı aradığında ve bulamadığında kalbim endişeyle çarptı. Kartal'ı ve Ediz abimi orada bırakıp tuvaletlerin olduğu kısıma gittiğimde Hazar'ın kendini yere atmış oturarak, "Kum gibi!" diye bağırdığını gördüm.

Hemen yanına eğilip yüzünü ellerimin içine aldım. "Bana bak! Gözlerime bak!"

Bana çok ciddi bir şey söyleyecekmiş gibi baktı ardından, "Gözleri gözlerime değince gözlerimde ışıltılar, Lâl'imi görünce bulaşır bana mutluluklar!" diye bağırdı.

Dehşetle ona baktım. "Kendine gel!" deyip onu sarstığımda hıçkırdı. Yanaklarındaki ellerimle yüzünü sarstım. "Hazar iyi misin bir şey de!"

"Benden mükemmeli mezarda."

Aklıma Hazer düştüğünde endişeyle,"Hazer nerede?" dedim Hazar'ı sarsarak. "Ne yaptınız siz?!"

"Lâl bir dur," dedi elindeki bardağı ağzına yaslayıp rakıdan büyük bir yudum içerek. Geğirdi. Bana yaklaşıp fısıldayarak konuştu: "Hazer iş üstünde..."

"Ne?!"

Hazar'ın yanından kalkıp kabinleri kontrol ettim. Yoktu. Hazar ayağa kalkıp sendelediğinde yanına koşarak gittim ve yere düşmeden koca cüssesini tuttum.

"Dur ikizim," dedim zorlanarak. Kendini salıyordu. "Diğer H'yi bulayım, hepinizi bir yere koyayım sonra ne istersensiz yapın."

Hazar'ı, Sarp abimin üzerine attığımda geriye döndüm ve kadınlar tuvaletine girip Hazer'i aramaya başladım. "Hazer!"

"Ahhh!"

"Hazer!"

"Ohhh!"

"Hazer!"

Bir tuvalet kabini açılıp içeriden çok güzel iki kadın çıktığında ikisi de bana sırıttı ve gittiler. Sesler sanırım onlardan geliyordu.

Kapalı kabinin kapısına vurdum. "Lâl, git."

Duraksadım. "Hazer," dedim yumuşak bir sesle. "Lâl, lütfen güzelim. Beni yalnız bırak."

İçim ondan duyduğum ses tonunun kırıklığıyla kavruldu. "Hayır," dedim neredeyse inleyerek. "Seni asla burada bırakmam."

"Bırakma," dedi muhtaç bir sesle. Canımın canı yanıyordu. Kabinin kilidi açıldığında kendimi küçük boşluktan içeriye soktum ve yere oturan Hazer'in önünde çömeldim.

"Ne oldu?" dedim elimi narin bir hareketle yanağına götürüp yavaşça okşarken.

"Beni neden sevmedi?" Bu soruyu öyle bir çaresizlikle sormuştu ki sanki şu an vücudundan oluk oluk kanlar aksa bu kadar çaresiz hissetmezdi.

"Hazer..." dedim kaşlarımı çatarak. "Kendinde bir şey bulmayı bırak, Elif kötü biriymiş demek ki... Sen onun kirli kalbini en güzel hislerinle sevdin. Sakın kendini suçlama."

"Ama-"

"Hayır," dedim kaşlarımı indirip kaldırarak. "Sen böyle duruyorsun ya," dedim hislerimin kördüğüm oluşturduğu bir sesle. "Benim canım parçalanıyor, o bunları hak etmedi. Seni hak etmedi." Mavi gözlerine tüm sevgimle baktım. "Sen çok yakışıklısın, hoşsun, mertsin, cesursun...Güzel seviyorsun... Doğru hisleri yanlış kişide tükettin sadece ama bu demek değildir ki başka birisi olmayacak. Belki de seni kendinden çok sevecek...Nereden biliyorsun?"

Hazer birden beni kendine çekip kocaman sarıldığında ellerimi kol altından geçirip sırtına bastırdım.

"Yakışıklıydım değil mi?" dedi siyahı büyümüş benimle aynı tondaki mavi gözleriyle bana bakarken. "Çok yakışıklısın."

"Hazar'dan da daha yakışıklıyım değil mi?"

Aslında aynılardı ama şu an bir nebze olsa daha iyi hissetmesi için başımı sağa eğdim. "Ben güzel olduğum için sen de yakışıklısın işte."

"Bak bak. Birilerine Umay Demir egosu bulaşmış."

"Annem! Onları unutttum! Kalk! Kalk!"

Onun elinden tutup ayağa kaldırdım ve beraber önce kabinden sonra tuvaletten çıkıp sarhoş insan yığınına baktık.

Hepsi sızmıştı.

Annem babamın bacağına sarılmış vaziyette, Kartal üstü çıplak bir şekilde yerde, Ediz abim masada, Ali abim sandalyede, Safir abim ışıklara dolanmış bir şekilde, Hazar Sarp abimin göğsünde, Sarp abim Kartal'a sarılmış bir hâlde hem de...

...

Selammm

Bölüm nasıldı? Eğlendin mi?

Onları çok özlemişimmmm!!!

SOHBET KÖŞESİ!!! Ne istiyorsan konuş aşkım.

Diğer özel bölümde ne olsun?

Bölüme yorum yapmayı, oy vermeyi ve bir çiçek bırakmayı unutmadın değil mi??

                     SENİ ÇOK SEVİYORUM!

Continue Reading

You'll Also Like

817K 35.6K 46
"Yaşanılan kötü günler gelecek olan güzel günlerin habercisidir" derler. Peki ya öyle mi? 22 yıldır yalnızlığın ruhuma işlemiş olduğu bu kötü ve ac...
12.4K 1.8K 27
Hikayeye başlamadan önce lütfen birinci kitabı okuyun. Profilimde 'Not: Cezalısın!' adlı hikaye. Naomi her şeye sil baştan başlar. Fakat artık eskisi...
667K 42.1K 33
TAMAMLANDI Yzb. Yiğit: bordodan gelen yzb. Ela? Yzb. Yiğit: ne +9054372: derdinizi alay komutanına anlatırsınız +9054372: size iyi yürüyüşler
242K 15.5K 24
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...