Raunchy Alpha // larry

By bearschangedmylife

58.2K 5.2K 11.5K

Şımarık bir Alfanın neler yapabileceğini görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz! Harry olgun omegayla mühürlene... More

a slice of the future
prolog
one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fiveteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty-one
twenty-two
twenty-three
twenty-four
twenty-five
twenty-six
twenty-seven
twenty-eight
twenty-nine
thirty
thirty-one
thirty-two
thirty-three
thirty-four
thirty-five
thirty-six
thirty-seven
thirty-nine
ONE-SHOT
fourty
fourty-one
fourty-two
fourty-three
fourty-four
fourty-five
fourty-six
fourty-seven
fourty-eight
fourty-nine
fifty
fifty-one
🎀fifty-two🎀
fifty-three
fifty-four
fifty-five
fifty-six
fifty-seven
fifty-eight
fifty-nine
sixty
sixty-one
sixty-two
sixty-three
sixty-four
sixty-five
sixty-six
sixty-seven
sixty-eight
sixty-nine
fınal
Special Chapter "🔄"
Special Chapter "24" 1/2
Special Chapter "24" 2/2
Special Chapter "Axel"
Special Chapter 2 "Axel"
Special Chapter 1/2 "Harry or Louis?"
Special Chapter 2/2 "Harry or Louis"
Spacial Chapter "New Groom" 1/2
Special Chapter "New Grooms" 2/2
Special Chapter "Alternative Jobs 1/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 2/3"
Speical Chapter "Alternative Jobs 3/3"
Special Chapter "Wedding Photo"
Special Chapter "Becoming an Alpha"
Special Chapter "Valeria's Alpha" 1/2

thirty-eight

753 74 192
By bearschangedmylife

Merhaba~,

Kaç bölümdür yorumlarınıza cevap veremiyorum >~<

İyi okumalar,

×××

Eve erken döndükleri için homurdanan Harry'nin aynı zamanda gelen teklif için ne kadar heyecanlı olduğunu hissedebiliyordu Louis.

Omegaya baktıkça somurtuyor, ancak konu Paris'e gelince gözleri ışıldıyordu. Döndüklerinde ilk yaptığı iş Elish'le buluşmak olmuştu, aynı zamanda Arthur da arkadaşını tek yakalamanın fırsatını bulunca yarım kalan tatillerini sormuştu. İkisi de zamanını arkadaşlarına ayırdıkları günün akşamı malikanede buluşmuşlardı.

Ve ne olduğunu anlamadan odalarının önünde gözleri kapatılırken bulmuştu kendini Louis.

"Gelir gelmez ne sürprizi bu Harry?"

Alfa sırıtarak onun gözlerini kapatmaya devam etti. Daha kendisi bile görmemişti o yüzden o da büyük bir merakla bekliyordu.

"Hazır mısın Omegam?"

"Evet evet, hadi artık."

Kapıyı açıp önce Louis'yi yürüttükten sonra kafasını kaldırıp duvara baktı.

"İnanılmaz..! Açabilirsin Omegam!"

Louis gözlerini aralayıp önce karşısına baktığında yatağı, ardındansa yataklarının yaslı olduğu duvarı süsleyen, güzel bir çerçeve setine yerleştirilmiş, duvara serpilmiş olan düğün fotoğraflarını görmüştü.

"Ah..." Diye mırıldandı dudakları kıvrılırken.

Yatağın tam tepesi boş bırakılmış, sağ taraf elin Harry'ye, sol taraf gelin Louis'ye ayrılmıştı.

"Annem harika bir iş çıkarmamış mı Lou?"

"Gerçekten güzel görünüyorlar."

Harry onun gibi gülerek sırtına yaslanıp kollarını arkadan beri eşinin boynuna doladığında ikisi bir süre düğünlerinden anılar taşıyan profesyonel çekim fotoğrafları incelemişlerdi.

"Salona girmiş miydin?"

"Neden soruyorsun?"

"Annem oraya da bizim için bir köşe ayracğını, çağıracağı her misafire bizimle övüneceğini anlatıyordu."

"Ah yapma..." Dedi Louis ağlamaklı bir gülüşle.

Harry onun haline kıkırdayıp sonraki gün yola çıkacağı için kendisini Omegasının yanına atmış ve kafasında dönüp duran teklifi dile getirmişti.

"Olmaz mı Omegam? Hem oradan tatilimize kaldığımız yerden devam ederiz!"

"Mantıklı, Harry. Ama Paris'i pek canımın istediği söylenemez. Sen defileni yap gel, sonra düşünürüz kalan tatili."

"Ama neden!?"

"Hah... Sen meşgul olacaksın Alfa, tanımadığım bir ülke ve şehir, kendimi orada sıkışıp kalmış gibi hissederim. Zaten üç-dört gün kalacaksın."

"Ama yanımda olurdun..."

Gülümsedi Louis. Odalarının terasında oturmuş konuşurlarken elini kaldırıp Harry'nin kalbinin üstüne koydu. "Her zaman burada değil miyim?"

"Öylesin..."

"Yanındayım işte." Etrafına dolanan kollarla o da ellerini geniş omuzlara bırakmıştı. "Tıpkı buradaki gibi orada da parlayacaksın Alfa. Bunu bilmek ve görmek için gelmeme gerek bile yok."

Ona sarılıp kucağına çekti, yüzünü boynuna yerleştirirken derin bir nefes aldığını hissetti. "Ama seni çok özleyeceğim..."

Louis onun görmemesinin rahatlığıyla gülüşünü düşürdü. Yine de sesine yansıtmamaya çalıştı, çünkü ne onu alıp Paris'e götürmesini istiyordu, ne de ikilemde kalmasını.

"Ben de özleyeceğim," Harry'nin kafasını kaldırmasına izin vermeden kollarını boynuma doladı. "..ama çok kalmayacaksın ve bu defile senin için çok önemli."

"Evet... Ama yine de zor olacak..."

Güldü. "İstediğin zaman görüntülü ararsın Harold."

"Bir an önce gidip gelmek istiyorum..."

Çocuk gibi mızmızlanan eşinin onu kucaklamasına izin verip yatağa geçmiş ve gitmeden önce bol bol sarılarak özlemeden özlem gidermişlerdi.

Ertesi sabah ise çok fazla zorlanmıştı Harry.

"Gidemiyorum..."

"Harry saçmalama geç kalacağız!"

Bahçede vedalaşmaya çalışıyorlardı ancak Alfanın Omegasını bırakmaya niyeti yoktu.

"Harry," dedi kaslı kolların arasından zorlukla. "..bunu konuşmuştuk, lütfen Elish'i dinler misin!?"

Sızlanarak Louis'ye son kez sıkıca sarılıp öptü. "Görüşürüz Omegam. Orada işim bittiği gibi geleceğim, söz veriyorum!"

"Bekliyorum Harold."

Omegasının gülümsemesine bakarken yüzü ağlamaklı bir ifadeye bürünmüştü. Onu tekrar göğsüne yaslayıp arkadaki anne babasına döndü. "Omegama çok iyi bakın! Döndüğümde tek bir çizik bulmak istemiyorum! Ne fiziksel, ne ruhsal!"

"Sen hiç merak etme oğlum!" Dedi Anne coşkuyla, kocası göz devirirken. "Kendi oğlum gibi bakacağım ona..."

"Şurada üç gün kafa dinleyecek o da yokluğunda, endişelenme sen."

Harry babasına somurturken ayrılmadan önce Louis'nin alnını da öpse bırakamayacak gibi olduğundan mecburen koluna yapışıp çekiştirmişti beta.

Sonunda arkasından el sallayabildiklerinde Louis dönüp kayın ebeveynlerine bakmıştı. "Bu kadar kafa ütülediği için kusura bakmayın."

"Oh, Louis! Bu onun her zamanki hali. Konu sen olunca bit tık daha artıyor o kadar."

"Yine de kendimi sorumlu hissetmeden edemedim."

Anne damadının koluna girip içeri yol alırlarken Robert'ın çatılan kaşlarını ve tuhaf bakışlarını farketmemişlerdi.

Bir saniye...?

Birlikte oturma odasına geçtikten sonra erken ve acele yaptıkları kahvaltıdan bir şey anlamadıkları için Anne'in yapmasını istediği çayı demleyip getirdi Margaret.

Robert kafasındaki karmaşayla birlikte salona girdiğinde gözlerini Omegaya dikmekten alamamıştı kendini. O ise Anne'le birlikte bir kataloğu inceliyordu.

"Şunlara bak Louis! Ne kadar güzeller! Ah... İçim gidiyor. Bu kez yatak odamı değiştirmek istiyorum. Sence ne tarz almalıyım? Son aldığım geçen senenin modasıydı, bir türlü değiştirecek fırsat bulamadım."

"Bence ilk gözünüze çarpanı alabilirsiniz anne."

"Mantıklı, ama yine de çok arada kalıyorum! Hep bir sonraki sayfadakileri daha çok beğeniyorum. Bunun sonu yok gibi!"

Anne sitemini ederken bardağını bıraktı ve en az oğlununki kadar parlayan gözlerini damadına dikti. "Hadi birlikte seçelim!"

"Zevkimiz uyar mı ki?"

"Bence orta yolu bulabiliriz." Kayınvalidesinin yanına biraz daha yaklaşıp baktı kataloğa.

"Şuanki hangisine benziyor?"

İki sayfa geri gitti Anne. "Bunu çok andırıyor."

"O halde..." Yavaş hareketlerle çevirdi sayfaları, gözüne çarpan takımı bulana kadar. "..bence biraz farklılık iyi gelecektir, bunu seçin."

"Ay, evet! Haklısın Louis, buna bayıldım! Telefonum odada kaldı, gidip hemen sipariş vereyim!"

Anne genç kızlar gibi heyecanla kalkıp hızlı hızlı odasına yürürken Omega arkasından gülümseyerek baktı. Yüzündeki tebessüm silinmeden bir yudum daha aldı çayından. O Harry'den gelen her adımının mesajını okurken Robert daha fazla sessiz kalamamıştı.

"Demek kendine gelebildin, Omega?"

"Anlayamadım?" Louis, Alfaya cevap verip telefonunu fincanının yanına bıraktı.

"Diyorum ki, bir sakinlik gelmiş sana."

Omega, baş alfanın imalı cümleleriyle dudaklarını birbirine bastırıp ona kirpiklerinin altından baktı. "Yaptıklarım için affedin alfa, amacım haddimi aşmak değildi. Sadece Harry'yi mutlu etmek istemiştim."

Robert yüzündeki tuhaf ifadeye rağmen alayla gülebildi. Yine işin içinde kendi oğlu vardı. Göz devirerek tabletini eline alırken mırıldandı.

"Etrafımda bir tane normal kurt yok..."

Louis onu duyup küçük bir bakış attıktan sonra içten içe göz devirerek Anne'in okuması için önerdiği kitabı eline aldı.

Sen sanki çok normalsin.

Kendi düşüncesine hak verircesine başını sallayıp kitabın ilk sayfalarını açtı. Anne yeni alışverişinin heyecanı ve mutluluğuyla yerine dönerek çayının yenilenmesini istediğinde Louis ona güldü. Bu şekildeyken Harry ile birbirlerine daha çok benziyorlardı. Böyle düşününce kendisini daha çok gülümserken bulmuştu Omega.

Kalan günleri de, defile akşamına kadar, bu şekilde geçmişti. Robert şunu farketmişti ki Louis iki kişilikli değildi. Sadece etrafında Harry olduğunda ondan cesaret alıyor ya da değişiyor, daha doğrusu özüne dönüyordu. Eşinin getirdiği güven ve rahatlıkla doğal halini gösteriyordu.

Louis ise gözlemlendiğine hiç dikkat etmeden kendi içinde bir savaş veriyordu. Harry ile birlikteliklerindeki ilk uzun mesafeli ayrı kalışlarıydı ve evet, Omega Alfasına epey alışmıştı. Yokluğu o kadar belliydi ki istemsizce içine kapanmıştı. Özlediği bir gerçekti, hatta içine ata ata fiziksel olarak etkileyen özlem, dalga dalga gelen bulantıların midesine çarpmasına neden olmuştu.

Geçirdikleri iki gün de ilk tanıştığı Omegayla yaşamışlardı Styles'lar. Daha sakin, sorumlu ve gerekmedikçe konuşmayan bir kurt. Bir kere kardeşleri ziyarete gelmiş, bir gün de Louis annesini ziyerete gitmişti. Ancak onlar, baş alfanın aksine, hiç garipsemiyor gibi görünüyorlardı.

Robert damadını çözmeye çalışırken Harry'nin defile gecesi gelip çatmıştı. Harry'nin fanları, Gucci'nin neredeyse tüm ekibi gözde modellerini izlemek için ekran başına geçerken ilk hazırda bekleyenler Styles ailesi olmuştu.

Anne heyecanını en ön planda yaşayandı. Oturduğu yerde kıpırdanıp duruyor, gözlerini ekrandan ayırmaksızın oğlunun çıkacağı anı bekliyordu.

Louis ise sanki podyuma çıkan oymuş gibi emindi kendinden. Oturuşu dik, kolları göğsünde bağlı, keskin bakışlar atıyordu ekrana. Nasıl olsa adı gibi emindi kimsenin gözlerini Harry'den alamayacağına.

Tabii bir sakarlığı tutmazsa.

Bu düşünceyle sesizce güldü. Gerçi o zaman hiç alamazlardı gözlerini ama.

Robert ise ilgisizdi. Dizindeki bilgisayarına bakıyor, hiç oralı olmuyordu. Gerçi karısının anlamadığını sanıyordu ama normalde bilgisayar işlerini çalışma odasında yapar, küçük çaplı işler için salonda tabletiyle birlikte otururdu.

Yani farkında değildi ama büyük açık vermişti. Göz ucuyla bile olsa oğlunu görebilmek için büyük ekran televizyonlarının olduğu ikinci salondan çıkamıyordu.

Ve defile başladıktan birkaç dakika sonra Harry görünmüştü.

"Aman Tanrım şuna bak! Resmen parlıyor, yakışıklı oğlum benim!"

Louis ona hak verir gibi başın sallarken dikkatle izlyordu canlı yayını. Robert zaten eşini duyduğu anda, yandan yandan da olsa, gözlerini ekrandaki oğluna dikmişt.

Fransa'nın modasını yansıtan bir kombin olsa da, gerek yürüyüşü, gerek görünüşündeki küçük detaylarla olsun, kendi tarzını ve farklılığını ortaya koyuyordu. Kimilerine göre bu taraf tutmak gibi görünebilirdi, ama hayır. Harry gerçekten diğer modellerin arasında göze çarpıyordu.

İlk kombiniyle podyumun ucuna kadar yürüyüp birkaç saniyelik duraksamada sahnenin etrafına dizilmiş kurtların yerine ilk gözüne çarpan kameraya bakmış ve duruşuyla ifadesini bozmadan küçük bir gülümseme vermişti.

Eh, Louis üzerine alınırken iki kere düşünmemişti.

Hatta Alfa dönüş yoluna geçerken yüzüklü elini kaldırıp, parmaklarını arka profilini çeken kameralara doğru usulca salladığında gülümsemişti Omega.

Bu turun ardından birkaç kombin değişmişler, bir tema için önce kızlar, ardından erkekler çıkmış, sonrakileri ise karma olarak tamamlamışlardı. Üç veya dört kombinin ardından Harry görünmemiş ve çıkmayacağını kanıtlayan o telefon gelmişti.

Louis telefonunu eline alırken Anne'le karşılıklı gülümsemişlerdi. "Efendim?"

"Omegam! Sonunda bitti... Çok zorlandım, aşırı heyecanlıydım!"

"Gerçekten mi? Oysa buradan hiç öyle görünmüyordun. Oldukça sakin ve profesyoneldin."

"Oh, dışarıdan böyle görünüyorsam çok iyi... İçi beni dışı seni yakar Omegam..."

Güldü Louis. "Atlatmana sevindim Alfa. Eminim sadece biz değil, herkes ne kadar başarılı olduğunu görmüştür."

"Hehe... Tek ilgilendiğim senin ne düşündüğün..."

"O halde tam puanla geçtin Alfa."

"Ehehehe~..." Louis onun gülüşünü dinlerken mimiklerine hakim olamamıştı. "Bu geceyi de atlattığım gibi yarın ilk fırsatta döneceğim. Yanına gelmek için sabırsızlanıyorum." Telefonun ardından duyulan iç çekiş, Harry'nin mümkünmüş gibi Omegasının kokusunu alma çabasıydı. "Nasıl özledim seni..."

"Ben de Alfa. Yanıma sapasağlam gelsen iyi olur." Gözü fazla sabırsız görünen Anne'e kayınca güldü. "Sonra konuşuruz yine. Annem seni istiyor."

"Tamam Omegam! Seni seviyorum! Bekle beni."

"Ben de seni Alfa, bekliyorum."

Telefonu kayınvalidesine uzatıp onun konuşmasını dinlerken gözlerini Robert'a çevirdi. Liderin yüzündeki gururlu ifadeyi yakalarken göz göze gelmeleri baş alfanın ifadeszleşip laptopuyla birlikte kalkıp gitmesine neden oldu.

Omega onun arkasından 'umutsuz vaka' der gibi başını sağa sola sallayıp geriye yaslandı. Birkaç dakikanın ardından Harry'nin kapatması gerekmiş, salonda uzun süre kalmayıp odalarına dağılmışlardı.

Louis, Alfasıyla kokularının sinmiş olduğu odalarına girip, derin bir nefes alarak telefonu yatağa bırakıp ihtiyaçları için banyolarına geçmişti. İşi bitip değiştirdiği üzeriyle birlikte yatağa girdiğinde kısa bir süre telefonuna bakmış ardından kendine itiraf edemese de uyumadan bir kez daha konuşabilmeleri umuduyla beklemişti. Ancak belli bir saatin ardından uykuya yenik düşmüş, Harry'nin tarafında kalan telefonuyla birlikte gözlerini kapatmıştı.

Sabaha gözlerini açtığında ise bu umudunu kanıtlayan o hareketi yapmış, ilk önce telefonunu kontrol etmişti. Ancak onun ne uyusa bile gece yazdığını, ne de bu sabah için yazdığını görmüştü.

"Hm..."

Bir süre gözlerini kısarak ekrana baksa da önceki bir seferde ondan atak bekleyip neler yaşadıklarını görmüştü. Bu nedenle hiç gocunmadan ona günaydın mesajı yazıp göndermiş ve yataktan çıkmıştı.

Temizlenip üzerini değiştirdikten sonra cevap gelip gelmediğini kontrol etmişti. Ses yoktu. Ancak sorun etmedi, sonuçta işi basit değildi. Meşgul olabilirdi.

Telefonu yanında götürmeye ihtiyaç duymadan yatağa bırakıp aşağı indi. Anne ve Robert ile günaydınlaşıp çok oyalanmadan hazırlanan kahvaltı masasına geçmişlerdi birlikte. Yavaş ve sakince, keyfini çıkararak yapılan kahvaltının arasında baş alfaya gelen bildirim sesiyle bölünmüştü sessizlikleri.

Robert önce öylesine baktı ekrana. Ancak bildirim panelinde bir kısmını gördüğü resimle telefonu eline aldı. Önce resmi inceledi, sonra hakkında yazılan yazıyı okudu. Ardından dudaklarını birbirine bastırsa da burun veya kulak deliklerinden çıkmasına engel olamadığı ateşleri hissetti.

Kendini sakinleştirmeye çalışıp gözünü damadına çevirdi. Onu kısaca süzerek dudaklarını araladı. "Louis."

"Evet, baba?" Dedi yemeğinden başını kaldırıp.

Baş alfa temkinli bakışlarla elindeki telefonu kucağında sıkarak geriye yaslandı. "Harry ile konuştun mu? Ne zaman dönmeyi düşünüyormuş?"

"Henüz değil efendim, daha mesajıma dönmedi. Sanırım meşgul, ben de arayarak rahatsız etmek istemedim."

Omeganın bu sözleri ve düşünceleri istemsizce daha çok snirlenmesine neden oldu ve çenesini oynattı. "Anladım. Meşguldür tabii..." Diye sessizce mırıldandı sonra.

Louis anlamasa da üzerinde durmayıp tabağına döndü ancak hareketlenen kayınbabası ile kafasını kaldırmadan göz ucuyla baktığında onun eşine bir işaret yaptığını görmüştü. Ardından Robert masadan, "Küçük bir işim çıktı, halledip geliyorum." diyerek kalktı.

Aldığı işarete rağmen Anne yalnızca başını sallamakla yetinip, göz göze geldikleri Louis'ye gülümseyip çayını içmeye devam edince Omeganın kaşları hafifçe çatılsa da kahvaltısı bitene kadar masada kalmaya devam etti.

İkisi de doyana kadar oturmuş ardından gelen hizmetliler sofrayı toplarken ayaklanmışlardı. Anne merakını daha fazla tutamayıp kocasının yanına geçerken Louis herhangi bir haber için odasına, telefonunun yanına çıkmıştı.

Ancak hala ses yoktu.

Artık kaşları yarı merak yarı sinirle çatılırken ne yapması gerektiğini düşündü. Bir kez olsun aramaktan zarar gelmeyeceğini düşünüp telefonu kulağına götürdüğünde ulaşılamadığını söyleyen otomatik sesle kaşları iyiden iyiye çatıldı. Tam telefonu yatağa bırakıp bununla ilgili konuşmak için Robert'ın yanına inecekken telefonunun mesaj sesiyle durdu. Bir yandan midesi endişeyle çalkalanırken telefonu odur umuduyla aldı.

Ancak mesaj kayıtsız bir numaradandı.

- +...

(Fotoğraf)

-Bakıyorum haklı çıktım Louis? Ben senden sıkılacağını biliyordum zaten, ama bu kadar erken beklemiyordum doğrusu!

Omega fotoğrafı açmadan önce mesajı birkaç kere okuyup bunun ancak meslektaşı Kate olabileceğini anlayınca burnundan sert bir nefes verdi. O bu kurdu kaydetmeye bile ihtiyaç duymazken, sürtük onun sinirlerini bozmak için özellikle uğraşıyordu.

Ne saçmaladığını görmek için fotoğraf açtığında ise istemsizce ifadesizleşmişti.

Bazılarının arka, bazılarının ön, bazılarının yan profilleri görünüyordu. Ancak sayıca fazla olan kızların arasındaki Harry'yi seçerken zorlanmamıştı. Hepsinin yüzünde büyük bir gülümseme varken fazla doğal görünüyorlardı. Önemli olan ise kimin nasıl göründüğü değildi.

Tek önemli olan Harry'nin suratında oluşan, yeşilleri kaybolana kadar kısılmasına neden gülümseme, etrafını saran kızların ona fazla yakın olması ve yüzüklü eli olmasına rağmen bir tanesinin onu rahatlıkla tutabilmesiydi.

Kendi yüzüklü eli yumruk olurken dişlerini sıktı yavaşça. Fotoğrafı, Fransız kızlarının arasındaki eşini biraz daha inceleyip telefonu indirdi.

Önce gözlerini etrafta gezdirip yutkundu. Herhangi bir şey düşünmek ve hissetmek istemedi. Ardından telefonu kaldırıp resme tekrar baktı. Burnu sinirle kırışırken telefonu yatağa fırlatıp arkasına döndü.

Epey bir meşgul...

Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Düşünme... Diye düşündü kendi kendine. Düşünme ve sakinleşmeye bak. Yanlış bir şey de yapma, bir şey de söyleme. Eninde sonunda buraya gelecek... Ve söyleyecek. Eğer boş konuşursa burnundan getirirsin...

Gözlerini tekrar araladığında telefona yan bile bakmadan odadan çıktı ve aşağı indi. Belki kayınbabasının bununla ilgili söyleyecek bir şeyleri vardır.

İçinde köpüren lavları görmezden gelerek koridora çıktı. Merdivenlere yaklaşıp inmeye başladıkça yükselen sesleri duydu.

"Robert yavaş ol! Louis'yi endişelendireceksin!"

"Onu endişelendiren ben olmam, o şımarık oğlun olur! Dua etsin yine arkasını topluyorum ve her yerden sildirdim haberi. Ama gören gördü! Şimdi herkesin ağzında sadece, 'Çiçeği burnunda olan Harry Styles ilk çapkınlıklarına başladı!' başlığı olacak!"

"Kimin ne söylediği önemli değil alfa. Önemli olan gerçekte olan! Benim oğlum böyle bir şey yapmaz, bir açıklaması olduğuna eminim! Sanki Louis'yi ne kadar sevdiğini bilmiyorsun?"

"Herkes ilk önce ne gördüğüne ve ne okuduğuna bakar Anne. Ve kimse Styles'ların tek oğlu çok iyi niyetli bir Alfa, diye düşünmüyor! Herkes yapacağı habere ve dedikoduya bakıyor!"

"Bak onunla konuşacağım, tamam mı? Lütfen sakin ol, en azından Louis öğrenmeden hallettik. Harry dönünce üzerini örtebiliriz, biraz Louis ile görüntülenirler ve biter."

Louis inemediği merdivenlerden geri adımlayarak çıkarken, Küçük bir sürtüğü gözden kaçırdınız, babacığım... diye düşünmüş ve midesinin bulandığını hissetmişti.

Ancak bu kez sadece bulanıp geçmeyince adımlarını hızlandırıp en yakın banyoya koşmuş, kapıyı hızla kapatıp klozete eğilmişti.

Anne dolanıp duran eşini çaresizce izlerken duyduğu sert adım sesleriyle arkasını döndü. Bir şey göremese bile Louis'nin duymasından dolayı endişelenerek döndü kocasına.

"Umarım duymamıştır... Sen de artık sakin ol Robert ve sakın Harry'yi arama, onunla ben konuşurum."

"Hiç merak etme omega, çoktan aradım ama ulaşılamıyor. Menajerini aradım konuştum. Artık bıraktım, ne istersen yap. Ben şirkete geçiyorum."

Anne sıkıntılı bir şekilde merdivenlere seri adımlarla ilerledi. Çıkarken etrafa baksa da kimseyi görememiş, çarpılan kapının sesini duymuştu. Çocuklarının odasına giderken yanından geçtiği banyodan duyduğu sesler ise pek de hoşuna gitmemişti.

"Louis?"

Durup cevap beklese ve kapıyı tıklasa da karşılık alamamış, ama seslerin buradan geldiği açık ve netti. Endişeyle kapı kolunu çevirdiğinde açılmasına şükrederek girdi.

"Louis! İyi misin oğlum!?"

"L-lütfen... Çıkın-"

Dayanamayıp istifra etmeye devam edince onu dinlemeden yanına çökmüş, perçemleni geriye ittikten sonra elini alnına bastırmıştı Anne.

"Tanrım, ne oldu?"

Endişeyle ve sabırla onun rahatlamasını beklerken o panikle yere bıraktığı telefonun çaldığını duydu. Louis yorgun bir şekilde duvara yaslanırken Anne telefonu eline aldı gözlerini sık sık Omegaya çevirerek. Ekrandaki isim bir nebze olsun onu rahatlatırken, aynı zamanda daha çok panik yapmasına neden olmuştu.

"Louis..." Dedi üzgün bir sesle çağrıyı cevaplamadan. "İyi misin? Elini yüzünü yıkayalım mı?"

Omega ise konuşacak gücü bulamayıp başını sallarken bir eliyle yüzünü kapatmış, nefesleniyordu.

Anne gözlerini ondan ayıramadan doğrulup telefonu kulağına götürdü.

"Anne!? Omegam telefonlarımı açmıyor!?"

"O... Duymamıştır oğlum." Louis'ye arkasını dönüp sessizce devam etti. "Neredesin, ne yapıyorsun sen?"

"Ben şimdi toparlanmaya geçtim, telefonum Elish'deydi ama sanırım şarjı bitip kapanmış. Bana bir şeyler anlattı ve büyük bir yanlış anlama var? Her şeyden önce, ben neden Omegamın sesini duyamıyorum!?"

Louis, 'oğlum' kelimesinden sonra gözlerini aralasa da tek yaptığı yorgun, alaylı bir gülüş vermek olmuştu. Kalkıp toparlanmak istese de tek yapabildiği soğuk fayans zeminde oturup, aynı soğukluktaki duvara yaslanmak oldu.

Anne, Louis'ye dönüp belki iyi gelir umuduyla telefonu indirdi. "Louis? Harry seninle konuşmak istiyor oğlum, daha iyi misin?"

Başta sessiz kaldıktan sonra elini indirmeden konuştu. "İstemiyorum."

Anne derin bir nefesle telefonu kulağına geri götürdü. "Harry, o şuan iyi değil, bunu gelince konuşursunuz. Sadece bir an önce dön ve panik yapma tamam mı?"

"Ne demek iyi değil...? Anne! Ben yanlış bir şey yapmadım!"

"Biliyorum oğlum, biliyorum. Ben onunla ilgileneceğim, sen sadece sağ salim dön."

Uzatmadan telefonu kapatıp Louis'ye eğildiğinde telefonun diğer ucundaki Harry'nim telaşla Elish'e ulaşması ve oradakileri umursamadan, daha uçak ayarlanmadan, valizleri apar topar doldurup arabaya atlamasından bir haberlerdi.

Anne ise Omegayı kaldırıp, elini yüzünü yıkadıktan sonra yatağına götürmüş ve biraz dinlenmesi için yalnız bırakmıştı. Aslında konuyu açmak istemiş ama Louis bunu anladığı gibi onu kibarca reddetmiş, böylece Anne onun bir şeyler bildiğini anlamıştı.

O her şeyi onlar yüzünden öğrendiğini sanıp kocası yerine de vicdan azabı çekerken Louis örtüyü başına kadar çekse bile uyuyamamıştı. Boş bakışlarla karşıyı izlemiş ya da Harry'nin attığı mesajları veya aramaları görmezden gelerek kaşları çatık bir şekilde fotoğrafı seyretmişti.

Kendine işkence çektirmiyordu, hayır. Sadece düşünüyordu, asıl işkencenin bu olduğunu bilmeden.

Ne söyleyecekti ki? Bu fotoğraf sadece o kızlarla her ne konuşuyorsa çok eğlendiğini gösteriyordu. Tamam, olabilirdi. Çevresi en geniş insanlardan biriydi Harry.

Ancak bu yakınlığın ne açıklaması olabilirdi ki? O bu şekilde on erkeğin arasında kahkahalar atsa kan çıkardı. Ama herkes onun Harry'yi anlamasını bekliyor olmalıydı.

Sinirleri mümkünmüş gibi daha da gerilince telefonu fırlatacak olmuş, sonra sanki yastık Harry'ymiş gibi yastığa çarpmıştı ekranı. O kapalı gözlerine rağmen çatılan kaşlarıyla yatmaya devam edip, kontrol için gelen her kimse de hepsine uyuduğunu inandırıp geri gönderirken saat akşamı bulmuştu.

Bir gününü bu şekilde geçirdiğine inanamasa da düşünceleri zaman kavramını yitirmesini sağlamıştı. Hava henüz kararmadan ayak basmıştı Harry ise. Sandığı kadar çabuk çıkamamıştı yola en hızlı yolla gelmeye çalışsa da birkaç saatini harcamıştı ister istemez.

Elinde olsa uçağı bile kendi kullanacak, direk evinin bahçesine iniş yapacaktı. Çünkü hata yapmıştı, oradaki tempoya istemsizce kapılıp Omegasına bir mesaj dahi atıp haber vermemiş, telefonu bir kere eline almamıştı. Şimdi ise ona ulaşamıyordu ve çıldırmak üzereydi. Bu defilesinin güzel bitmesini umuyordu ancak işini ve özel hayatını bir götürememişti.

Bu hararetle memleketine iniş yaptığı ve kendisini almaya gelen arabaya bindiği gibi Elish'i ondan sonra evine bırakması için yanına alıp yola koyulmuştu. Evine varıp koşar gibi girdiğinde önce annesiyle karşılaştı.

"Oğlum!? Ah... Hoşgeldin bebeğim, neler olduğunu anlamadan karıştı ortalık..."

"Omegam... Omegamı görmeliyim, nerede?"

"Odanızda, uyuyor. Ben çok özür dilerim, babanla konuşmamızı duymuş olmalı... Babanı biliyorsun, fevri. Ama sen üstesinden gelirsin."

"Ben haberi bilmiyorum anne, Elish görmüş, aynı zamanda da babam görmüş olmalı. Konuşmuşlar, o söyledi bana da. O zamandan beri ulaşmaya çalışıyorum Louis'ye. Ben.. gitmeliyim."

Cevap beklemeden merdivenlere koşarken babasının evde olmamasından dolayı mutluydu, ancak geliş haberi lidere ulaşmıştı ve o çoktan eve dönüş yoluna çıkmıştı.

Hiçbir kibarlığı düşünemeden odasının kapısını açtığı gibi yataktaki bedene bakmıştı. Kapıyı kapatırken ve yatağa yaklaşırken sessizliğini korudu. Eğer hâlâ uyuyorsa onu rahatsız etmek istemiyordu. Belki de biraz kokusunun özlemini giderir ve onu hiç bulaştırmadan babasıyla yüzleşmeye giderdi.

Fakat yatağın yan tarafına geçtiğinde onun uyumadığını, donuk mavilerini dolaplarına diktiğini görmüştü. Daha doğrusu dolap kapağındaki aynadan kendisine baktığını.

Derin bir nefesle yatağa ilerledi. "Omegam..."

Louis bakışlarını Harry'ye çevirip sessizliğini bozmadan, tepkisiz bir şekilde aynaya geri döndüğünde Alfa dudaklarını bastırdı birbirine.

"Omegam," dedi bir kez daha. Yataktan destek almadığı elini yüzüne götürmek istediğinde Louis'nin geri çekilmesi canını yakmıştı. Hızla, düşer gibi, yere çöküp yatağa yaslanmıştı. "-lütfen böyle yapma! Açıklamamı dinlemelisin!"

Louis onun cevap vermesine izin vermeden ve sessizce, tekrar tekrar açıp bakmamak için boştaki yastığın altına soktuğu telefonu çıkardı. Bu çabasına rağmen arka planda beklettiği mesajları açıp telefonu Harry'ye çevirdi.

"Empati. Düşün; dünyanın en gerizekalı insanından sana böyle bir mesaj ve fotoğraf geliyor. Sonra fotoğrafı aç." Harry konuşturmayacağını bilerek henüz görmediği fotoğrafı açtığında önce kısa bir an gözlerini kapattı ve yüzünü buruşturarak geri açtı.

"Şimdi hayal et; geceden beri haber beklediğin eşinden böyle bir karşılık alıyorsun. Ben, bir sürü alfanın arasında, muhtemelen çok eğlenceli bir sohbetin tam ortasındayım. Alfaların bazıları koluma, bazıları bacağıma dokunuyor, biri elimi-"

Harry devam etmesini istemediği için bileğini yakaladığı gibi telefonu elinden alıp yere bıraktı. "Omegam..." Dedi bu kez sinirden titreyen sesiyle. "Çok üzgünüm-"

Louis elini kurtardığı gibi örtüyü üzerinden Harry'nin kafasına çarparcasına attı. Ardından arkasını dönüp oturur pozisyona geldikten sonra ayağa kalktı.

Hızlı kalkmanın etkisiyle başı döndüğü için durup gözlerini kapattı. O sırada örtüden kurtulup ayaklanan Harry beklemeden yanına gitmişti.

"Klişe bir cümle, ama gerçek Omegam. Asla göründüğü gibi değil. Berbat görünüyor, ama gerçeği bu değil. B-bu tamamen şans eseri yakalanmış bir an!"

Louis kolunu yakalamaya çalışan Alfaya arkasını döndü. "Siktir git!"

"Omegam dinle!"

"Şuan çok sinirliyim Harry! Yanlış bir şey yapmak ya da söylemek istemiyorum... Seni görmek de öyle, bırak sakinleşeyim!"

Harry'nin kaşları çatıldı. "Hayır!" Dedi. Görmek istememe kısmından hoşlanmamıştı. "Beni dinlemeden sakinleşemezsin!"

Bileklerini tutup kendine çevirdi bedeni. "Çok özür dilerim! Ama asıl durum şu; toplu fotoğraf çekileceği için bir araya gelmiştik! Çeken her hangi fotoğrafçıysa da sadece bu kısmı alıp yaymış! Orada sadece onlarla ben yoktum, hep de öyle yakın değillerdi ve beni bu denli güldüren onlar değildi!"

Hiddetli bir şekilde baktı hırçın mavilere. "Sendin!"

Omeganın konuşmasına izin vermeden devam etti. "Bana kur yapmıyorlardı, bana seni soruyorlardı! Elimi yüzüğümüze bakmak için tutmuştu ve ben o sırada sana olan özlemimle, seni hayal ederek, seni anlatırken kendimden geçmiş, hiçbirinin temasını farketmemişim, üzgünüm. Daha dikkatli olmalıydım-"

Derken Louis'yi sabit tutabilmesi ve ikisinin de bir nebze olsun sakinleşmesiyle hissettiği şeyler dudaklarının aralık kalmasına gözlerinin kırpışmasına ve hatta irileşmesine neden oldu.

"Bu..." Kulaklarının mı, beyninin mi bir oyunuydu? "Sen...?"

Louis onun bileklerini bırakmaması ve gözlerini üzerine dikerek sessizleşmesiyle kurtulmaya çalıştı ellerinden.

"Tamam, bırak!" Yeni öğrendiği şeyleri düşünerek sakinleşmek için yalnız kalmak isterken kalbi hızla atıyordu. "Beni yalnız-"

"Omegam sen...!"

"Ben ne, seni aptal!?"

"Sen hamilesin!"

Louis çırpınmayı bırakıp saniyesinde durduğunda gözleri titrek bir şekilde yeşilleri buldu. "Hamile...mi?"

Bir gün boyunca kendini yiyip bitiren ve hem ruhen hem fiziken yorulan bedeni, gelen şokla stresini alıp giderken geriye gücü kalmayarak yığılmıştı.

"Louis!"

Harry hızla atılarak Omegasını tutsa da şok üstüne şok yaşamış gibi hissetmişti. Korkuyla kucakladığı bedeni kucaklayıp kendini dışarı atmıştı.

"Anne!" Merdivenlere koşarken aşağıdan babasının sesini duymuştu. "Baba! Anne!"

Anne kocasını durdurmaya çalışmayı bırakıp oğlunun sesine döndü. "Oğlum?"

Karşılarında korkuyla dikilen oğlunu ve kucağındaki baygın Omegayı gördüklerinde onlar da korkmuştu.

"Ne yaptın sen Harry...!?"

Harry babasının hırlar gibi konuşmasına takılamadan Omegayı kendine bastırıp titreyen dudaklarıyla konuştu.

"B-ben bir şey yapmadım, yemin ederim...! Sadece-sadece Omegamın hamile olduğunu söyledim!"

"Ne!?" Dedi Anne kocaman gözlerle. "Louis hamile mi!? Aman Tanrım..."

Alfalar şokla bakarken Anne de kocasının kollarına yığılınca Robert onu tutmuş ve kollarındaki eşleriyle birbirlerine bakakalmışlardı.

"Harry..." Dedi Robert yine sinirini çıkaramamış bir şekilde.

Ancak Alfanın gözü hâlâ onu görmüyordu. "Hastane!" Diyerek koşarcasına evden çıkınca baş alfa eşini sıkıca tutup ayıltabilmek için koltuğa yatırmıştı.

Harry hızla şoförün aracı getirmesiyle kendini içine atmıştı. Louis'yi düzgünce yatırıp kafasını koluna bırakırken bir eli yanağını okşuyordu.

"Hadi Omegam... Uyan..."

Neden bayıldığına emin olamıyordu. Ya ona veya hissettiği üç ayrı varlığa bir zarar gelirse..?

İçindeki Alfanın hareketlendiğini hissederken sakin kalmaya çalıştı. Zaten bugünden beri onu tutamıyordu. Omegasını ve artık ona düzgünce kavuşmayı istiyordu, iyi olsun istiyordu.

Aile doktorlarının bulunduğu özel hastaneye geldiklerinde acilden içeri koşarak herkesin dikkatini üzerine topladı.

Hızla gelen sedyeye Omegayı bırakıp hemşireye ne şekilde bayıldığını ve hamilelilik durumunu anlatıp onu kontrol için almalarını izleyip koridorda durdu. Önce yaşam fonksiyonlarını kontrol edip onu ultrasona alacak olmalılardı.

Parmaklarını saçlarından geçirirken ofladı. Bu şekilde olmasını istememişti, olaylar kontrolü dışında gelişmişti ve ne yapacağını şaşırmış gibi hissediyordu.

Hemşireler öncelikli kontrolleri yapıp Harry'nin yanına gelirlerken Robert ve Anne de hastaneye giriş yapmışlardı.

"Hayır," dedi Harry. ".. ayık olmasını istiyorum, ultrasona birlikte gireceğiz."

"Henüz tam olarak kendine gelmedi."

"Yanına girmek istiyorum, ayıldığında ultrasona geçeceğiz."

Hemşireler onu onaylarken Harry koridora giriş yapan ailelerine bakıp Omegasının tutulduğu odaya girdi. Maviler açılmaya çalışsa da Louis kafasını çarpmış gibi hissetmekten alamadı kendini.

"Harry..?"

"Omegam," Yanına oturduğu gibi elini avuçlarına aldı ve o gözlerini üzerine dikerken parmaklarını öptü. "..nasıl hissediyorsun?"

"Bilmiyorum..." Diye mırıldandı toparlanamamış bir şekilde. Bedeni ezilmiş gibi ve yorgun hissediyordu.

"Bay Styles," diye mırıldanan doktorla gözlerini orada olduğunu farketmediği Amber'a çevirdi. "..durumu iyi endişelenmeyin."

"Neden bayıldı?"

"Anlaşılan yaşadığı stres, üzüntü ve bebeklerin yorduğu bedeni daha fazlasını kaldıramamış."

Harry yüzünü buruşturarak Louis'ye döndüğünde o boştaki eliyle alnını ovuşturuyordu.

"Özür dilerim Omegam..."

Sızlayan kalbiyle birlikte konuştuğunda Louis gözlerini açmadan avuçlarında duran eliyle onun ellerini sıkmakla yetindi. Kapı tıklanıp Robert ve Anne de içeri girdiğinde Amber onlara da kısaca durumu anlatıp ultrason için hazır olmalarını beklemeye karar vererek çıkmıştı.

Louis biraz daha toparlanmış bir şekilde yeni ailesinde gezdirdi gözlerini. "Üzgünüm, sizi endişelendirmek istemezdim."

Harry titreyen dudaklarını Omegasının elini öperek gizlerken Anne şefkatle baktı onlara. "Üzülme Louis, tek dileğim hepimizin iyi olması. Ki sen bize aynı zamanda çok güzel bir hediye de veriyorsun..."

Duygusal bir şekilde konuşmasıyla Omegayı duygulandırmıştı. Omega gülümseyerek ona bakarken tuttuğu eli sıkmıştı.

"Torun istediğimi bir kez dile getirdim ve sözümün bu kadar çabuk dinleneceğini bilseydim, şansımı daha önce denerdim."

Robert'ın konuşmasına karşı gözlerini kaçırırken Anne gülüyordu. Harry çoktan Omegasının büyüsüne kapılmış bir şekilde onu izliyordu. Elini okşayarak üzerine eğildi.

"Daha iyi misin?"

Başını salladı Omega. "O halde seni ultrasona götüreyim mi? Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum..."

Louis gülerek kalkmak istediğinde Harry izin vermemişti. "Dur, sedyeyle götürebilirler."

"Yürüyebilirim Harry-"

"Hayır. Bugün benim yüzümden yeterince yoruldun. Sadece dinlenmene bak."

Louis ısrar etmeyince kalkıp hemşirelere seslenmiş ve Amber'ın olduğu ultrason odasına götürürlerken sedyenin yanından ayrılmamıştı. Ultrasona yatırıldıktan sonra tüm aile olarak ailenin yeni üyelerini görmek için odaya doluşmuşlardı.

Amber, elindeki alete jeli sürüp Louis'nin tişörtünü sıyırdıklarında Harry daha da heyecanlanmıştı. Omega karnındaki soğuk hisse rağmen gözlerini ekrandan ayırmazken doktor bir süre inceleyip, ardından bulduğu üç küçük fasulyeyi Styles'lara göstermeden önce gülümsedi.

"İşte minik Styles'lar da burada." Gözlerini Louis'ye çevirdi önce. "Üçüzleriniz olacak."

Harry destek almak için sedyeye tutunurken Louis bir elini onun kolunu tutmak için kaldırmıştı. "İki haftalık hamilesiniz."

Omega derin bir nefes alırken kendini gerçek dünyada değil de, vizyonların birinde gibi hissediyordu. Anne ve Robert mutluluk ve gurur içinde çocuklarına bakarlarken Harry daha fazla tutamamıştı kendini.

"Omegamın karnında... Çocuklarımız..."

Anne oğlunun gözü önünde bayılmasını ağzı açık izlerken Louis göz devirerek gülmüştü. Baş alfa ise artık söyleyecek söz bulamaz bir şekilde oflamış, gözlerini Amber'a dikmişti.

"Bunu iade edemiyor muyuz?"

"Robert!"

×××

Küçük bir miktar dram oldu,

Şimdi gelelim en sıkıntılı sürece... Hamilelik ve Omega Louis djdjdkle

Umarım beğenmişsinizdir,

Çok değerlisiniz,

-Arthur

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 76.9K 60
"Ben yüreğimdeki bu sızıya da, yüreğimdeki sana da bir isim bulamadım elma kurdum. O yüzden senin adın kavuşmak olsun." Kapak @Percexes <3
871K 69.9K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
8.1K 5.5K 9
"Tanıdığım kimse yok burada. Hiç kimse yok. Yabancılarla dolu bir odada kollarımızdaki ahmak işaretlerle rehin tutuluyoruz. Nerede olduğumuzu ya da n...
60.3K 4.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...