Evren Cadısı

By Almila_w

19.2K 1.7K 919

Gözlerini bambaşka bir yerde açmasıyla tüm bildiği doğrular teker teker yıkılmaya başlamıştı. İşte o zaman an... More

0
1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
Lumos /*
17
Lumos /*
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33

8

700 68 90
By Almila_w

"Sirius Black i gördüm" Cümlemle beraber profesöre inme inerken birkaç dakikadır hareketsiz duruyordu. Seslensem de duymamıştı. Ne yapacağıma karar veremezken asamı sallayarak Aguamenti büyüsü yaptım ve asadan çıkan suları profesörün suratına çarptırdım. 

Profesör yüzüne çarpan suyla kendine geldiğinde bana döndü "Üzgünüm seslendim duymadınız. Benim de aklıma başka bir şey gelmedi" yüzünü eliyle kuruladı "Sorun değil. Sirius Black i gördüysen hemen yetkililere söylememiz lazım" 

Kapıya yöneldiği sırada hızlıca kapının önüne geçtim "Hayır onu gördüğümü kimseye söyleyemeyiz" Profesör sorgular ifadelerle bana bakarken nasıl açıklayacağımı düşünürken ensemi kaşıdım 

"Bakın bunu ben anlatamam. Kimseye benden duyduğunuz bu şeyi söylemeyin. Uygun bir zamanda sizi onun yanına götüreyim. Gerçekleri o anlatsın" Profesör kararsız bir şekilde dururken şüphe kokan sesiyle konuştu 

"Ama o Harry e zarar verebilir" dediklerini başımı iki yana sallayarak reddettim "Hayır vermez bunu siz de biliyorsunuz. Hem neden zarar versin ki?" Profesör bir süre kararsız bir şekilde durdu ve en sonunda "Harry nin vaftiz babası" dedi 

Şaşkınlıkla olduğum yerde dururken yaşadığım aydınlanmayla heyecanla konuşmuştum "O yüzden burada. Vaftiz oğluna yakın olabilmek için" Profesör dediklerimi onaylarken onun nerede olduğunu sormuştu. "Burada dediğime bakmayın öyle burada değil. Hem nerede olduğunu söyleyemem. Söylersem beni beklemeden onun yanına gidersiniz" 

Profesör kararlı olduğumu anlamış olacak ki beni onayladı. Tam da dediğim gibi eğer söylersem gidebileceğini söyledi. Sirius a bir şey yapacağından değildi söylememem. Sirius dan öğrenebileceğim şeyleri öğrendikten sonra söyleyecektim. 

Ne kadar zamanında anlattığına göre yaramaz bir öğrenci olsa da o bir Black di. Black ailesi köklü bir aile olmasının yanında oldukça güçlüydü. Emindim ki Black ailesinden ona miras değerli bilgiler vardı ve ben bunları kesinlikle öğrenmek istiyordum

Kapının önünden çekildim ve profesör ün çıkmasını bekledim. O çıktıktan sonra koştur koştur Slytherin ortak salonuna doğru ilerlemeye başladım. Salonumuz gölün altında olduğu için çok fazla merdiven inmek gerekiyordu. Bu duruma öfleye öfleye merdivenleri ikişer üçer inmeye başladım. 

Sonunda ortak salona daldığımda beni görenler anında susup başka yerlere bakmaya başladı. Onların bu tuhaflıklarını önemsemeden biri alkışlayarak önümde durdu. Pansy e göz devirip yanında geçeceğim sırada tekrar önüme geçerek gitmemi engelledi. 

"Bugün bahçede birilerini sokmuşsun" hafifçe gülümseyerek onu inceledim "İstersen seni zehirli olanla sokayım" diyerek dilimi çıkardım. Salonda birkaç kıkırdama duyarken onları umursamadan Pansy e bakmaya devam ediyordum. 

"O dilin bana yaklaştığı anda yakarım" Pansy asasını görebileceğim şekilde hafifçe kaldırıp konuştuğunda ona gözlerimi devirdim. "Pansy tatlım o asanı sallamana fırsat kalmadan seni etkisiz hale getiririm. İstersen deneyebilirsin" 

Pansy sinirle asasını sıktığı sırada gözlerimi devirdim. O sırada Valencia arkadan gelip Pansy nin omzuna elini attı "Pansy saçların ne kadar güzel olmuş benimki gibi olmasa da" Onun bu dediğine gülerken yanıma Jane geldi 

"Val öyle deme Draco nun dikkatini çekebilmek için anca bu kadar yapabiliyor" Jane in sadece bizim duyabileceğimiz tonda söylediği cümle gerilmemi sağlamıştı. Valencia onun bu dediğine gülüp Pansy i bıraktı ve onun yüzünü incelemeye başladı. "Keşke gözlerin yeşil olsaydı" 

"Valencia sana yeşil gözlüyü bulacağım ama lütfen tartıştığım kişilerde yeşil göz arama" Valencia beni gülerek onayladı ve Pansy i bıraktı. "Zabini az cesaretli ol da yanındaki köpekleri çek" Kızlar Asalarını ona doğrulttuklarında hızlıca ellerini tutup lanet yollamalarını engelledim. 

"Pansy ben yılan olabilirim ama bu kızların benden aşağı kalır yanı yok. Eğer bırakırsam senin bir saç telini bırakmazlar. O yüzden laflarına dikkat et ve bizleri sinirlendirme" Pansy birkaç adım gerilerken kızları bıraktım ve tekrardan yürümeye başladım. 

"Zabini sen insanlarla tartışmadan rahat duramıyor musun" Duyduğum sesle başımı çevirdim ve koridor duvarına yaslanan Draco ya baktım. "Sen de sürekli birileriyle tartışmıyor musun?" gülerek sorduğum soruyla o da tebessüm etti "Cık Ben sadece Potter ile tartışıyorum" 

Gülerek ilerleyip onun karşısındaki duvara yaslandım "Bu dediğin farklı yerlere çıkıyor" Draco başını olumsuz anlamda sallayıp yaslandığı duvardan ayrılıp bana yaklaştı "Sen olduğun sürece başka yerlere çıkamaz" Gözlerim şaşkınlıkla aralandığında o da kendi dediklerine şaşırmıştı. Sanki bunları demeyi planlamıyormuş da bir anda ağzından çıkmış gibiydi. 

Tam ağzımı açmış bir şey söyleyeceğim sırada Draco hızlıca arkasını döndü ve gözden kayboldu. Bir anda neden böyle yaptığını anlayamamıştım. Dediği şeyi ve sonrasında yaptığını düşünerek odama gittim. 

Tam kendimi yatağa atacağım sırada gördüğüm kitapla yavaş adımlarla yatağa yaklaştım ve kitabı alarak oturdum. Kitap normal ders kitaplarından daha farklı duruyordu sanki özel olarak yapılmış gibiydi. Bu merakımı körüklerken kitabın kapağını açtım 

"Benden Slytherin in Yılan Kraliçesine" okuduğum şeyle şaşkınca sayfaya bakakalmıştım. Bu kitap bana mıydı? Banaysa neden üstünde yılan kraliçe yazıyordu? 

Aklımdaki sorularla sayfaları çevirmeye başladığında gördüğüm şeylerle şaşkınca ayağa kalktım. Bu kitap benim için hazine gibiydi. İçinde lanetlerden tutun daha önce hiç duymadığım iksir tariflerine kadar bir sürü şey vardı. 

"Sen kimsin bilmiyorum ama bu hazine için çok teşekkür ederim" sayfaları çevirirken kurduğum cümleyle bir anda son sayfa açılmıştı. Yazılanları sesli bir şekilde okuduğumda şaşkınlığım artmıştı "Gerçek gücüne ulaşman ve onları sınırlamadan kullanman dileğiyle" 

Bu şeyler gittikçe daha tuhaf olmaya başlamıştı. Bu kitabın nereden geldiğini sonra sorgulamaya karar vererek büyülere en baştan göz gezdirmeye başladım. Bu akşamki rüyamda oldukça eğlenecektim.

-----

Bugün okuldakiler Hogsmeade ye gezmeye gideceklerdi. E bunun için de izin belgesi gerekiyordu ve benim ailem ortalıkta olmadığından bir de üstüne ben onları hatırlamadığımdan hiç bir yere gidemiyordum. 

Tabi bu Fred ve George den gizli geçitleri öğrenmeden önceydi. O sihirli kitabı yatağımın üstünde bulmamın üstünden 1 hafta geçmişti ve ben bu bir hafta boyunca rüyalarımda o büyülere çalışmış derslerden arta kalan zamanlarda da Cedric den ders almış ve ikizlerle geçitleri öğrenmeye devam etmiştim. 

Geçitler oldukça işime yaramıştı. Burası eski bir kalede olduğundan çok fazla geçit vardı ve ben artık gizli işlerimin hepsini bu geçitler yardımıyla hallediyordum. Mesela ikizlere söz verdiğim gibi birkaç Slytherin e şaka yapmıştık. 

Cedric den aldığım dersler ise oldukça sıkıcıydı. Bana sürekli teorik şeyleri anlatıyordu bende mecburen dinliyordum. Artık Animagus hakkında tüm teorik şeyleri biliyordum ama hala dönüşmemiştim Cedric buna izin vermiyordu. O yüzden ona değişmeyeceğimi söylemiş bu işin benim boyumu aşacağından ve teorik şeylerle yetineceğimi de ekleyerek dersi sonlandırmıştım.

Dersi sonlandırmak konusunda pişman veya üzgün değildim. Zaten Animagus konusunda bana asıl yardım edecek kişi Sirius du. Cedric ile sadece başımdaki gelmeyen anıların etkisi olan ağrı yüzünden zaman geçirmek istemiştim ve bu işe yaramamıştı. Onun hakkında ne yaparsam yapayım hiç bir anı gelmiyordu aklıma. Bende bu işi de zamana bırakıp bitirmiştim. 

Bu bir hafta boyunca yaptığım diğer bir şey ise geceleri gizlice okuldan çıkıp söğütün altındaki geçidi kullanarak Sirius a yemek götürmekti. Kendisi ne kadar başının çaresine bakabileceğini bu şeylere gerek olmadığını söylese de içimde anlamsız bir yakınlık vardı ona karşı. O yüzden olabildiğince çok onunla zaman geçirmeye çalışıyordum. 

Bugün de kitaptan öğrendiğim büyülerden birini kullanarak Hogsmeade ye gidip ona giyecek bir şeyler alacaktım. Bir haftadır bu zamanın gelmesini bekliyordum. Nihayet tam Sirius a uygun takım elbiseler alabilecektim. Evet takım elbise alacaktım çünkü o normal kıyafetler giyemeyecek kadar asil biriydi

"Eğer yalnız kalmak istemiyorsan biz de gitmeyebiliriz Serene" Jane e döndüm ve kocaman gülümsedim "Gitmişken bana dudağıma sürebileceğim birkaç kalıcı ruj alın ama koyu tonlarda olsun" Jane istediğim rujların hangisinden olduğunu bilerek kafasını salladı 

Valencia ve Jane diğerlerinin yanına geçtiklerinde elimi herkese salladım ve arkamı dönüp Hogsmeade e gitmeme yarayacak gizli geçidin oraya geçtim ve yerdeki gizli kapağı sözleri söyleyerek açtım. 

Açılan kapağın ardındaki merdivenlere sıkıntıyla bakıp inmeye başladım. O sırada da kitaptan öğrendiğim şekil değiştirme büyüsünü yapmaya başladım. Bu büyü asamı doğrulttuğum uzvumun hayal ettiğim şekilde görünmesini sağlıyordu. Tabi süre kısıtlaması da vardı ve tabiki riskli bir tarafı da vardı 

Büyü uzvu hayal ettiğin şekilde değiştirdiği için eğer ki yaptığın sırada aklın başka şeylere kayarsa yani başka şeyler canlanırsa o şekle düşünüyordu. Yani atıyorum burnunu küçültmeye çalışırken burnunun yerinde koca bir popo olabiliyordu. Tabi bu senin büyü konusunda beceriksiz olduğunu değil sapık olduğunu gösteriyordu ama orası başka bir günün tartışma konusu

Saçlarımı sarı yerine kahvenin tatlı bir tonuna boyayıp uzattım. Yüzüme çiller ekleyip dudaklarımı da küçülttüğümde kesinlikle tanınmaz bir haldeydim. Bunun rahatlığıyla sonuna geldiğim merdivenlerin tepesindeki kapağı açtım ve kendimi dışarı attım. 

O kadar merdiven inmiştim ama şuan bir barın içindeydim. Büyücülüğün güzel tarafı fizik kurallarına meydan okuyor olmamız olabilirdi bence 

Bardan çıkıp kendimi sokaklara attığımda her bir köşede okulun öğrencilerini görüyordum. Üstümdeki okul forması fark edilmesin diye çantamda duran pançoyu alıp hızlıca giydim ve etraftaki dolanmalarıma öyle devam etmeye başladım. 

Gördüğüm takım elbise satan mağaza ile gülümseyerek oraya girdim. "Merhaba güzel leydim size nasıl yardımcı olabilirim" yanıma gelen çalışan kadınla beraber mağazayı gezmeye ve beğendiğim şeyleri almaya başladım. 

Yanından geçtiğim düz siyah takımla durdum ve takımı incelemeye başladım. Sirius dışında bunu çok güzel taşıyabilecek bir kişiyi biliyordum. "Bu da olacak mı leydim?" kadın yüzümdeki ifadeden takımı sevdiğimi anlamış olacak ki sormuştu. 

"Hayır ama bu takımı belki bir gün başkası için alabilirim" kadın cümlemi anlamazken boş vermesini söyleyip kasaya ilerledim. "2.500 Galleon" iyiki zengindim de para sorunu yaşamıyordum. 

Kadına parayı ödedikten sonra çantaları taşımakla uğraşmamak için hepsini kendi çantamın içine koydum ve dükkandan çıkarak yürümeye devam ettim. Daha sonrasında gördüğüm sihirli kokular satan mağaza ile içeri girdim ve kokuları incelemeye başladım. 

Sirius a yakışacağına emin olduğum bir koku aldıktan sonra kendime de farklı kokular almıştım. Tam çıkacağım sırada burnuma dolan elma kokusuyla karışık yağmur sonrası toprak kokusuyla durdum ve kokunun geldiği yere gittim. 

Bu koku bana o günkü tuhaf cümlesinden sonra ortadan kaybolan Draco yu hatırlatmıştı. "Bu kokuyu da alıyorum" çalışanlar hızlıca kokuyu diğerlerinin yanına koyduklarında hesabı ödeyip kokularla beraber çıktım. 

Köşeyi dönmüş ilerlerken bir anda göz göze geldiğim Draco ile şaşırmış ama kimliğimi belli etmemek için bir daha ona bakmadan yürümeye devam etmiştim. Onların yanından geçip gittikten sonra arkamdan gelen hızlı adımları duyduğumda o olmasın diye dua ediyordum. 

"Hey hanımefendi bir dakika" duyduğum sesle mecburen durup arkamı döndüm "Buyurun?" Draco gözlerime dikkatlice bakarken konuştu "Sizi tanıyor muyum?" sorusuyla beraber keşke gözlerimi de değiştirseydim demeden edemdim. Ama o sırada kimsenin beni gözlerimden tanıyabileceği aklımın ucundan geçmemişti 

"İmkanı yok. Ben sizi daha önce hiç görmedim. İzninizle şimdi gitmem gerek acil işlerim var da" Draco gözlerindeki şüphe silinmemesine rağmen konuştu "Ben başka biriyle karıştırmış olmalıyım kusura bakmayın" sorun değil anlamında hafifçe gülümsedim ve arkamı dönerek hızlıca yürümeye başladım. 

Uzakta görünmeye başlayan terk edilmiş ev ile gülümsedim ve tenha bir yere geçerek asamı çıkardım. "Carpe Portus" diyerek ilerideki kulübeyi işaret ettim asayla ve ardından gözlerimi kapattım. 

Midemin ağzıma geldiğini hissettiğimde tekrar gözlerimi açtım. Gördüğüm eski kapıyla beraber gülümseyerek Sirius ile belirlediğimiz şifreli bir şekilde kapıyı çaldım ve içeri girdim. 

Koltukta yatan ve getirdiğim kitaplardan birini okuyan Sirius u gördüğümde gülümseyerek ona seslendim ve elimdeki çantayı gösterdim "Serene cidden senin getirdiğin yemekleri yemekten 3 kilo aldım" onun bu dediğine gülüp çantamın içindeki alışveriş çantalarını çıkarmaya başladım. İlk karşılaşmamızdan sonra evi zorla temizlediğim için çantaları rahatlıkla yere koyabiliyordum

"Hayır bu sefer yemek getirmedim onun yerine çok daha güzel şeyler getirdim" Sirius merakla oturduğu yerden kalkıl yere koyduğum çantaları açmaya başladı. Her açtığı çantayla şaşırırken kafasını kaldırıp bana baktı "Ben bir Zabini yim bitmek tükenmek bilmez bir servetim var ve ben de bu servetimi Animagus olmamı sağlayacak kişiye harcamak istedim. Çok bir şey değil"

"Ha bu arada bedenini tam bilmediğim için büyük aldım sonra büyüyle düzeltiriz" Beni onayladıktan sonra çantalardan birini aldı ve içeri geçti. O sırada ben de koltuklardan birine oturmuş üstümde büyüyü siliyordum. 

Gelen tıkırtılar ile kafamı kaldırdığımda küçük dilimi yutmuştum. Yoksa şuan konuşamamamın başka bir nedeni olamazdı 

"Ağzını kapat Serene" Sirius un alay dolu sesiyle beraber yutkunarak ağzımı kapattım. "Anladım çok yakışıklıyım ve bu takım üstüme tam oldu biliyorum. Ama ben senden büyüğüm üzgünüm. Birkaç on yıl önce olsaydı seve seve kabul ederdim aşkını" 

Sirius konuşmaya devam ederken elimin altındaki yastığı ona fırlattım. "Çapkınlığını başka yerde ve başka kişilere yap kuçu kuçu. Şimdi gel de bana yardım et" Çantamdan çıkardığım malzemeleri sehpanın üstüne dizerken Sirius geldi ve yanıma oturdu 

"Bu büyü çok tehlikeli biliyorsun değil mi?" Başımı sallayarak çantamdan çıkardığım şişeleri onun kucağına koydum "Bir yerim kesilirse diye anında iyileştiren merhem ve iç organlarımda veya başka bir yerimde ağır bir yara çıkarsa diye oldukça kuvvetli bir şifa iksiri. Bugün uyanamama ihtimalime karşı da yaptığım bir kuklayı yatağıma yatırdım ve uyandırmalarına karşı da komidinin üstüne de not bıraktım ellemeyin yorgunum tarzında" 

"Merak etme kukla baştan aşağı benim kopyam. Hatta eğer olurda kuklayı uyandırırlarsa diye üstüne büyü de yaptım. Ve evet şuan fark ettim gittiğimde o kuklayı yok etmem gerekiyor." Sirius cümlelerimi şaşkınlıkla dinlerken ben çoktan tüm malzemeleri çıkarmıştım. "Sen bu kadar şeyi ne ara düşünüp yaptın? Hem bu şeyleri nereden buldun" Konuşurken kucağına koyduğum şişeleri göstermişti 

"Ben bir haftadır bunun için hazırlanıyorum. Olası tüm ihtimalleri düşünüp ona göre yedek planlar hazırladım. O iksirleri de sağ olsun profesör Snape sayesinde yaptım.  Bana ceza vermişti birkaç kızı asasız çukurun içine attığım için. E ceza da iksir sınıfında olunca işime geldi ben de bunları yaptım" 

"Sen tam bir çapulcusun. Bu zeka , sinsilik , cesaret ve yaramazlık ... Kesinlikle bizim zamanımızda olsaydın bizden biri olurdun" Bunu bir iltifat olarak alıp kabul ettim ve işimizi hatırlatmak için sunağı işaret ettim. 

Sirius ciddi bir ifadeye bürünüp iksiri hazırlamaya başladığında ben de ona yardım ediyordum. Bu yaptığımız şey aşamalı olarak ilerliyordu. Önce iksir yapacaktık daha sonrasında o iksiri özel cümleler ile büyüleyecek ve dönüşecek kişiye yine büyülü sözler eşliğinde içirecektik -yani bana-.

Sonunda iksiri de büyüledikten sonra koltuğa oturdum ve uzandım. Şişeyi elimde tutarken Sirius endişeli gözlerle bana bakıyordu "Merak etme kuçu bana bir şey olmaz" dediklerime gülüp saçlarımı okşadı. Sanki bana söylemek istediği ama söyleyemediği bir şey var gibi duruyordu 

"Bana bir şey mi söyleyeceksin Sirius" başını olumsuz anlamda salladı ve oturduğu yerden kalkıp ilerideki koltuğa oturdu. "Şimdi değil daha sonra söyleyeceğim" itiraz edip öğrenmeye çalışmanın saçmalık olacağını düşündüğümden onu onayladım ve sözleri söyleyerek içmeye başladım. 

İksir boğazımdan akıp mideme ulaştığında bir değişiklik olmasını bekliyordum ama hiç bir değişiklik olmuyordu. Tam işe yaramıyor diyeceğim sırada sırtıma giren keskin ağrıyla yattığım yerden yükseldim. 

Sırtımdaki ağrı geçmeden kollarımda ve bacaklarımda ağrılar hissetmeye başlamıştım. Oradan başlayan ağrılar tüm vücuduma yayılırken bağrışımın çok sesli olmaması için kucağımda duran kumaşı ağzıma zar zor tıkmıştım. 

Acılar içinde kıvranıp boğuk seslerle çığlık atarken Sirius un oturduğu yerde endişeyle bana baktığını fark etmiştim. Gelip acımı dindirmek istese de bunu yapamıyordu çünkü şuanki süreci bozarsa her şeyin boşa gideceğini biliyordu. 

Kemiklerim kırılıyor ve yerine yenileri çıkıyor gibi hissetmemle sona yaklaştığımızı anlamıştım. Bunun için derin bir nefes  almak istiyordum ama tabiki de alamıyordum. 

Vücudum küçülmeye başlarken üstüme giydiğim kıyafetler koltuğun üstüne düşmeye başlamıştı. Sirius oturduğu yerden şaşkınlıkla kalkıp bana yaklaşırken bir terslik mi var diye düşünmeden edememiştim. 

"Serene sen bir.." tam ne olduğumu söyleyeceği sırada ağrılar bir anda vücudumu terk etti. Ama giderlerken duyma ve görme yetimi de almışlardı. Tam buna tepki vereceğim sırada vücudumun tekrar değişmeye başlamasını hissetmemle aynı anda başım da dönmeye başlamıştı. 

Kendi uzuvlarımı hissettiğim sırada ağzımdan içeri boşaltılan iksirin de etkisiyle üstüme bir ağırlık çöktü ve uzun zaman sonra antrenman için girdiğim rüyalara değil de normal rüyalarda kendimi buldum 

---------------------------------

Selamlarrrr

Tahminleri alayım sizce Serene neye dönüştü?

005 adlı kurgumda bölümü kaos dolu bitirince oradan bulduğum enerjiyle buraya sıçradım ve bölüm yazmaya başladım. Hatta yazdığım gibi yayınlıyorum 

Hatalarım varsa özür diliyorum

Her zaman olduğu gibi eleştirilerinizi, yorumlarınızı ve elbette ki önerilerinizi bekliyorum

Bu arada tüm yorumlarınızı okuyorum. Çok teşekkür ederim.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere

Sihirle kalın 

Continue Reading

You'll Also Like

16.4K 2.3K 19
Vita Jimin, delta profesörünü tavlamak için her şeyi yapmaya hazırdı.
29.5K 3.7K 68
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
55.4K 7.6K 41
The Babysitter kitabının, 2. Kitabıdır. Felix evine bebek bakıcısı olarak girdiği ünlü iş adamına aşık olur. Ama hisleri karşılık bulduğunda, sonunda...
86.5K 3.5K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...