YÜREĞİM DAVACI | TAMAMLANDI

By eskimezdefter

1.6M 51.7K 38.8K

Avukat Hevidar Evin Şahin. Baran Korkmazbey'in hikayesi. Avukat Hevidar Evin'in, Baran Ağa'yı kurtarmasıyla h... More

GİRİŞ
1.BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4.BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10.BÖLÜM
11. BÖLÜM
12.BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
DİLŞAD & ŞİYAR ÖZEL BÖLÜM
15. BÖLÜM
16.BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
FİNAL
ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM

7. BÖLÜM

70.9K 1.8K 1.5K
By eskimezdefter

SELAMMM UZUN BİR ARADAN SONRA TEKRAR SİZLERLEYİM UZUN BİR BÖLÜM OLDU SATIR ARALARINA YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN!!! OY VE DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUMM <3

İnstangram; sedawattpad

Sindirerek okursanız ve ara verirseniz sevinirim aşklarım 💗

KEYİFLİ OKUMALAR!

Bölüm sınırı ; 100 vote 300 yorum

7. BÖLÜM, "Maskenin ardında
bırakılan sırlar."

Bölüm şarkıları zaten bölümün içinde. <3

💧

Bazı aşk diye tanımlanan aşk kavramı, aşk değil takıntı haline geliyordu. Aram ağa'nın hastalıklı aşkı beni bulmuştu.

Silah elime ağır gelse bile tutuyordum sıkıca, hedefim bana zarar vermemesiydi, vurmak...Bir insanı vurmak en son yapacağım şeydi.

Yere düşüp bayılan Baran'a baktığımda gözlerim tekrar Aram ağa ile keşişti.

"Sen... Neden hep karşıma çıkıyorsun? Sal beni lan!" diye bağırdım bir anda yükselerek.

Duraksadı, "Ben seni seviyorum Hevidar, bu ölene dek...Benimle mezara kadar gidecek." dediğinde oflayarak kafamı iki yana salladım. "Bu sevgi değil, seven bunu yapmaz Aram. Seven sevdiğine kıymaz, seven insan sevdiğini üzmez." dediğimde bana baktı sonra bakışları ağırca elimde tuttuğum silah'a kaydı. "Sen beni çok üzüyorsun, neden yapıyorsun ki bana bunu?" diye sordu hesap sorarcasına. Sonra yüzüne buruk bir gülümseme koydu. "Neden o? Neden ben değil de o?" diye sorduğunda sesi titredi, ya da ben öyle duydum.

Dudaklarımı araladım ama kelimeler dudaklarımın arasına hapis olmuştu. "Susuyorsun...Verecek bir cevabın bile yok mu Hevidar? Bir cevap vermen bu kadar zor olmamalı değil mi?" diye sorduğunda kaşları havalandı. "Cevap yok, Baran'ı seviyorum." dedim oldukça net bir sesle. Bu yalandı, yanlış mı yapıyordum bilmiyorum ama bunu söylemek ve kaçmak daha kolaydı.

Sanki İstanbul'da bir vapur sesi gibi ürkütücü sesi ile bana doğru konuşmuştu. "Bu mu? Lan kaç aydır tanıyorsun Hevidar? Kaç ay? O biliyor mu senin nelerden nefret ettiğini? Hangi tatlıyı sevdiğini? Mesela ben seni izliyorum, ilk kez gördüğümde seni üç yıl önceydi. Sonra seni takip ettim uzaktan hep uzaktan izledim. Her şeyi unuturum ama senin hakkındaki her şey şuraya kazılı." dediğinde şakağını baş parmağıyla dokundu.

"Takıntı hâline getirdin sen iyice." dedim oldukça sert bir sesle. "Siktir git lan! Benim mutluluğum sana kalmamış. Eğer birini seversem sana mı hesap vereceğim?" diye sordum gülerek.

"Evin." dedi Aram, ilk defa bu ismimle seslenmişti. "Eğer onunla evlenirsen gözlerinin önünde sıkarım kafama." dedi ant içercesine.

Silahı yaklaştırıp, kalbine namluyu dayadım. Ve kulağına doğru fısıltıyla konuştum. "Ya şimdi ölürsen Aram ağa? Ya sıkarsam kalbine?" diye sorduğumda kıkırdama sesi duymuştum. "Kokun insanı sarhoş eder." dediğinde derince burnumdan soldum. "Sık kalbime," dediğinde namluyu tutup kalbine daha çok dayadı.

"Sık Evin." dediğinde ellerim bir anda öyle bir titredi ki, silah patlayacak diye çok korkmuştum. Sonra o tanıdık sesi duydum. "Yenge bırak şu silahı!" diye bağıran Arjin'e ait bir ses.

Silahı direkt bıraktığımda kulaklarıma dolan sesle yere çömelmiştim.

_

Hastanedeydim, Aram omuzundan vurulmuştu. Baran bana ölüm bakışlarını görmezden gelirsek iyiydim. Bir ağzıma sıçmadığı kalmıştı. Hâlâ homurdanması sinirimi bozmuştu. "Off sus ya." dedim Baran'a kızarak. Kaşlarını çattı, bana doğru yürürken elindeki tespihi ön cebine koyduğunu görmüştüm. "Gelme de öyle." dediğimde, yanıma sakince oturup koltuğa yayılarak oturmuştu.

"Evin eve gidiyorsun." dedi kulağıma fısıldamıştı. Ona doğru döndüğümde, yüzüm yakınlaştı. "Hayır." dedim direterek.

Gözlerini yumduğunda, burnundan solumuştu sinirlendiğini anlamıştım. "Evin eve git." dedi sinirli olmasına rağmen sakin konuşması beni şaşırtmıştı.

"Gitmezsem?" diye sordum bu kez de.

"Evin," dedi dişlerinin arasından. "Canım, eve git geleceğim arkandan, lütfen sabrım taşıyor." dediğinde oflayarak ona bulaşmayı kesmiş ayaklanmıştım.

"Hadi gel." dediğimde kolunu tutup çekiştiriyordum. "Rahat dur, herkes bize bakıyor." dediğinde omuz silktim ve onu daha çok çekiştirmeye başladım. "Baran hadi ya..." diye mırıldandığımda telefonumun çalması ile kolunu bırakmış, kol çantamdan telefonu almıştım. Ekrana baktığımda dudaklarımı dişlemiştim.

"Aha şimdi sıçtık." dediğimde ekranı Baran'a gösterdiğimde gülümsedi. Gamzesini gördüğümde oflamıştım. "Seni öldüreceğim he Civan abim arıyor aptal aptal sırıtıyorsun." dedim sinirle. Evin selanızı okuyun...Yazık oldu daha bir düzine çocuk yapacaktınız. Kes sesini iç ses!

"Sakin ol ve telefonu kökünden kapat. Gidiyoruz." dediğinde elimi sıkıca tutarak ilerlemeye başladık. "Eşyalarım orada kaldı." dedim cırlayarak.

"Alırlar sıkıntı etme." dediğinde umursamaz bir sesle konuştuğunu anladım. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum asansöre binerken.

"Evlenmeye." dedi sanki o kadar basit bir şeymiş gibi. "Hiç bir işlem yapmadık nasıl evleneceğiz?" diye sordum alaylı bir sesle sırıtarak.

"Ben evleneceğiz diyorsam evleneceğiz." dediğinde gülmüştüm sadece. "Aynen Baran aynen. Eğer bugün evlenirsek sana kendi ellerimle istediğin bir yemeği yaparım." dediğimde sırıtarak dudaklarıma baktığını fark ettim.

"O kadar da değil sapık ağa." dediğimde sırıtarak bakmaya devam ettiğinde, kolunu çimdiklediğimde, "Acıdı." dedi kolunu ovuşturarak.

"Hayır diyeceğim." dediğimde şaşkınlıkla bana bakmıştı.

"Neye?" diye sorduğunda anlamamazlıktan geldiğini fark ettim.

"Nikah masasında hayır diyeceğim." dediğimde içimden ona gülüyordum yüzünü öyle korku sarmıştı ki, gözlerime yalvarır gibi bakmıştı.

Asansör'ün düğmesine bastığını fark ettiğimde asansör 7. katta durmuştu. Bana doğru yaklaşırken ağırca yutkundum. Asansöre belim deydiğinde kaçacak yerim kalmamıştı o zaman bende çenemi konuştururdum. Bence susalım Evin daha karlı.

Dibime girdiğinde, belimi sıkıca kavrayıp biraz ona yaklaşmamı sağladı. "Oha yavaş ol hayırdır ya!" dedim bağırarak kolunu ittiriyordum ama bir işe yaramıyordu.

"Ne hayırdır?" diye sordu göz kırparak.

"Yavaş olsana yuh yani daha bir gün bile olmadı yakınlaşıyoruz farkında mısın?" diye sorduğumda yüzünü yüzüme yaklaştırdığında, "Ne varmış ki bunda? Karım olacaksın zaten." dediğinde burnunu burnuma sürtmüş, sonra küçük bir buse bırakmıştı dudağımın kenarına.

"Yuh ama taciz ediyorsun baya." diye cırladığımda, belimi hızla bırakmasıyla afallarcasına omuzuna tutunmak zorunda kalmıştım. "Piç misin?" diye sordum ağzım bu adamın yanında dura dura bozulmuştu. Sen hiç küfür etmezsin Evin.

"Evin ne ayıp sözler öyle biraz beni örnek al lütfen." dedi böbürlenerek yüzümü buruşturdum, ona benzeyeceğime taş olurum daha iyi.

"Hadi Evin gidelim, daha bana yemek yapacaksın." dediğinde he he dercesine kafamı salladım.

"Abim seni öldürsün de gör gününü." dedim mırıldanarak. Baran durup bana baktı, bir anda elimi sıkıca kavradığında, şaşkınlıkla tuttuğu elime baktım.

"Çok konuşma haydee haydeee." dediğinde oflayarak onunla yürümeye başladım.

"Bence elimi bırakırsan daha hızlı yürürüz." dediğimde elimi daha sıkı tuttuğunda gözlerimi devirdim. Dilini eşek arısı soksun Evin. Amin.
_

Araba evlenme dairesinin önünde durduğunda küfür savunmuştum, Baran bunu duymuş olacak ki bana gözlerini belertmişti.

"Küfür etme Avukat olacaksın bir de." dediğinde tek kaşım alayla havalandı.

"Yeteneklerim belki küfür etmek. Hem ben çok güzel küfür ediyorum, yaratıcı küfürlerim de var. İstersen öğretirim. Seansı yüz bin TL." dediğimde böbürlenmemin ardından alayla kıkırdığını duydum.

Çenemi kavradığında, "Etsene bakalım." dedi meraklı bir sesle.

"Annene küfür etmek istemem, sonuçta kaynanam olacak." dedim yalancı bir gülümseme yüzüme katarak.

"Daye olmaz da bana edebilirsin. Dokunmaz bana." dediğinde kafamla onayladım. Evin yapma kurban olduğum. O istedi yapacağım kii.

"Senin gelmişini geçmişini ızdırabından başlayıp teker teker ters düz fark etmeksizin s-" Baran lafımı böldüğünde ona öfkeyle baktım.

"Tamam vazgeçtim etme küfür falan." dediğinde bana baktı. Gözleri gözlerime kenetlendiğinde derince iç çekti. "Kuran-ı Kerim çarpsın ki sanırım birazdan kalpten gideceğim." dedi Baran.

"Niye?"

Elimi alıp sol göğsünün oraya kalbine bastırdı avuç içimi. "LAN OHA!" diye bağırdım aniden. Kalbi haddinden fazla hızlı atıyordu.

"Bak bak gör sana nasıl aşığım." dediğinde gülmemek için kendimi kasığımı fark ettim.

"Sana bir dizi repliği söylim mi?" dediğimde elimi çekmiştim. Kafasını hızla evet anlamında salladı.

"Aşk bir yalaktır içine düşen salaktır." dediğimde gözlerini devirdi.

"Çok saçma. Aşk öyle bir şey değil, diziler boka çeviriyor. En güzel aşkı tanımlayan şey kitaplardır." dediğinde kafamla onu onayladım. Doğru söylüyordu aşkı en güzel tanımlayan şey, kitaplardı.

"Hadi evlenelim acıktım ben." dediğinde göz kırparak arabadan inmişti.

Aracın etrafında dolandığını gördüğümde benim kapımı da açtığında, elini bana uzattığında derin bir nefes aldım. Elini tutma gereği duyamadan araçtan indiğimde Baran'ın oflayıp homurdandığını duymuştum.

_

Evlendirme dairesine girdiğimizde Baran beni gelin damat odasına götürdüğünde içeri girmiştik. Ben pufa oturduğumda Baran ise dolaptan bir smokin bir de gözümü kamaştıran bir beyaz elbise çıkardığında, "Ohaa." dedim ağzım açık kalırken. Baran gülümseyerek bana yaklaştığında, "Eğer istersen düğün de yapacağız ama ilk şunu halledelim." dediğinde ayaklanıp elinden almıştım eşyaları.

Hemen eski ciddi halime döndüğümde ona baktım, "Çok hızlı davranıyoruz, abim yerimizi bulacak sıçacağız." dedim korkuyla ona bakarak.

"Evin Allah için aklını çalıştır bütün Mardin duymuştur şu an öpüştüğümüzü." dediğinde oflayarak iki adım gerileyip yüzümü sıvazladım.

"Annem beni de seni de bitirecek." dediğimde oflayarak kafamı iki yana salladım. "Hepsi senin yüzünden niye öpüyorsun!" diye bağırdım bir anda, sesim yükselmişti.

"Sesini alçat ve sakince konuş Evin." dediğinde ayaklanıp beş adımda yanına varmıştım.

"Baran..." diye bıkkın bir nefes verdim. "Ay evlenemem ki ben, hem de ben evde durmuyorum her saatte arayabilirler. O zaman nasıl evliliği ya da işi sürdüreceğim?" diye sordum. Benim mood. Hepimizin mood iç ses. Haklısın.

"Orasını bana bırak olur mu?" dediğinde saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Olur paşam.

"Hı hı." dedim mırıldanarak kafamı salladım.

"Hadi giyin de bitsin bu iş." deyip yanağımdan makas alıp soyunma yerine girip kapıyı kapattı.

"Benim makyajım yok Baran." diye cırladım bir anda. "Sevdiğim, Evin'im Allah aşkına tek sorun bu mu?" diye sordu. Kemerinin kayış sesini işittim.

"Benim sorunum bu makyajsız çirkinim." dedim fısıltıyla mırıldanarak.

"Sevdiğim, güzelsin işte sende giyin orada çıkmam şimdi." dedi Baran, haklıydı abim bir anda Süprizzz diyip bize küfür ederse...
_

Baran hâlâ çıkmamıştı. Ben beyaz elbisemi giymiştim ama bir türlü lanet olasıca fermuarı kapatamamıştım. Normalde iple hemen hamlederdim ama burada ip bile yoktu.

"Baran, hızlı ol." dedim ona seslenerek. "Çıktım bekle Evin." dediğinde oflamıştım. Askıları düşüp duruyordu. Aklıma dank eden şeyle donup kalırken Baran'ın kabinden çıkması ile şaşkınlığım bin kat artmıştı. Elbise bana nasıl tam tamına olmuştu?

"Baran bedenimi nereden biliyorsun?" diye sordum hesap sorarcasına.

"He şey söyledi terzi Yasmin." dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ya aptal mısın? Ne ara yaptın ne ara aldın?" diye sordum sinirle.

"Canım şu an şunu mu tartışacağız cidden?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Evet tam olarak da bunu tartışacağız." dedim sert bir dille. Bana yaklaştığında, oflayarak geriye doğru adımlamış aramızda mesafe bırakmıştım.

"Evin lütfen bak cidden sırası değil. Nikah memuru ile daha konuşacağım." dediğinde askıyı daha fazla avuç içime haps etmiştim.

Gözlerimi devirdiğimde, "Konuş ve git zaten bedenime göre değil bu, askıları düşüyor." dedim sıkıntılı bir nefes verirken. "Evinim Allah için bir sus halledeceğim, ama az bekle bir ben nikah memuru ile konuşup seninle ilgileneceğim." dediğinde bana yaklaştı, "Arkanı dön." dediğinde otoriter sesi kulaklarıma ilişti.

Arkamı döndüğümde, askıları hâlâ tuttuğumu fark ettim. "Canım bırak askıyı da kapatayım," dediğinde ince askıları bırakmıştım. Saçlarımı sağ omuzuma bıraktığında, fermuarı kapattığına dair ses duyduğumda hemen onun yanından kaçıp, pufa oturmuştum.

Baran kapı'ya ilerlediğinde bana doğru bakmış, "Bir yere kaçma." dediğinde kapıyı kapatıp gitmişti.

_

"Of bu adam da gittiği yerden gelmiyor." diye kendi kendime sinirle homurdanıyordum.

Saate baktığımda tam tamına bir buçuk saattir beni burada tek bıraktığını görmüştüm. Neredeyse gece yarısı olacaktı.

Kapı'yı açan kişiye baktığımda Baranı görmüştüm. Bana bakıp elini hızla uzatmıştı. "Evin hızlı ol. Gidiyoruz." dediğinde anlamayan bakışlarımı ona attım.

"Nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda sıkıntılı bir nefes verdi. Evin adam senden bıktı. Bıkmaz sanane be. O kadar emin olma.

"Evin iyice aptallaştın sen." dediğinde sinirlenmiştim, ayaklandığımda elini tutmayıp hızla odadan çıkmıştım. Arkamdan geldiğini biliyordum, düz bir şekilde yürüyordum.

"Küstün mü?" diye sordu yanıma gelen Baran ağa. Ona cevap vermeyip hızla yürüyordum. Nikah'ın kıyılacağı yere geldiğimizde, Baran'ın elimi sıkıca kavraması ile ona sinirle baktım. Nikah masasına baktığımda gözlerim büyümüştü. Baran'a baktığımda cidden bu kişiler mi dedim gözlerimi ona belirterek. Kasap Rüstem ve Kasap Rüstem'in kuzeni mi bizim için şahitlik yapacaktı? Baran'ın bunu bilerek yaptığını biliyordum ama kanıtlayamazdım. Adam da iz bırakış Evin senin yüzünden.

"Hemen adamları geri yolla Baran ağa." dediğimde kafasını sallayarak reddetti. Tırnaklarımı derisine işlercesine bastırdığımda umursamadan yürümeye devam etmişti.

"Beni bırak." dedim öfkeyle.

"Vallahi evet demezsen bırakmam." dedi yarı alaylı bir sesle kulağıma fısıldayarak. Gelin ve damat koltuğuna oturduğumuzda bir şey dikkatimi çekmişti. Nikah memuru alnına ve burnuna doğru buz koymuştu. Çünkü kızarmıştı bunu anlamam uzun sürmemişti çünkü adam'ın yüzü mosmor olmuştu.

Baran'ın elini bıraktığımda, bir elimi bacağına doğru götürdüğümde, Baran'ın bacağına tırnaklarımı geçirmiştim. "Evin pençelerini çek artık. Tamam evde tek sözü geçen sen olacaksın." dedi yarı alaylı bir sesle konuşmuştu. Nikah Memuru öksürdüğünde, dikkatlice nikah memuruna bakmıştım. Elimi hızla Baran'ın bacağından çekmemle, onun elini çıplak bacağımda hissettim. Elleri buz gibiydi.

"Hepiniz ilk önce hoşgeldiniz. Gelin Hanım adınız soy adınız?" diye sordu nikah memuru. Bu kadar hızlı mı olacaktı yani? Adam'ın sorusunu cevaplamıştım.

"Hevidar Evin Şahin."

Baran'a tebessüm ettiğini gördüğümde derince nefes alıp verdim. "Damat Bey adınız soy adınız?"

"Evet." dedi Baran mikrofona doğru bağırarak.

Baran'ın bunu demesiyle kıkırdamıştım. Ben gülmekten Hazar'ı yedim arkadaşlar. Hiç de komik değil. Kusura bakma ama komik.

"Damat Bey adınız soy adınız?" diye sordu Nikah memuru sorusunu yenileyerek.

"Evet işte kıy nikahı." dedi Baran öfkeyle.

"Barancığım adam adını soruyor. Evet demeni söylemedi." dedim kulağına doğru.

"Biliyorsun işte." dedi Baran umursamazca. Ben bu hödükle mi evlenecektim?

"Baran Bey kanunen sormamız gerek." dedi açıklama yapma gereği duyan Nikah memuru.

"Baran Korkmazbey." dedi Baran sonunda.

"Şahitler adınız soy adınız?" dediğinde şahitler de adını söylemişti. Adam bir kez öksürdü. "Siz Hevidar Evin Şahin hiç bir baskı altında kalmadan Baran Korkmazbey ile evlenmek istiyor musunuz?" diye sorduğunda, tuttuğummnefesimi verdiğimde bütün vücudum kasıldı. Tüm vücudumu bir anda ateş bastı.

Mikrofonu titreyen ellerimle elime aldım, gür olması için çabaladığım sesimle konuştum."Evet," dedim sadece. Ve ben artık Baran ağa'yı eşim olarak kabul etmiştim.

Şimdi ne olacaktı? Mardin nasıl durumdaydı? Civan abim delirmiş kesin herkese bağırıp çağırıp duruyordur arkadaşları ise beni, daha doğrusu bizi arıyordur.

Baran'ın da "Evet." dediğini işittiğimde derince nefes aldım tuttum nefesimi. Kendi nefesimde boğulmak istedim.

Nasıl gelişti her şey bilmiyordum. Baran'a güvenmiyordum. Ben erkek varlığına güvenmiyordum. Her an her şeyi yapabilirlerdi.

"Canım," diye mırıldanan Baran'a baktığımda elinde tuttuğu kalemi bana uzatmıştı. Kalemi elime aldığımda imzayı atmıştım.

"Bende sizi Mardin Belediyesinin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum." dediğinde defteri bana uzatmıştı. Elime aldığım o defterde, resmi olarak Baran Korkmazbey ile evlendiğim yazıyordu?

Bizim hikayemiz daha yeni mi başlıyordu?

Kendimi Mardin ırmağında boğmak istiyordum. Annem perişan haldeydi muhtemelen. Baran'a baktığımda bana gülümsedi. Avuç içimi elbiseye sürterek terini aldım. Sadece bakıyordum.

Boş bir tavana bakar gibi saatlerce durabilirdim burada. Sıkıntılı nefesler verdiğimde, Baran sıkıldığımı anlamış olacak ki elimi tutmuş, "Hadi gidelim." demişti kafamla onu onayladığımda Baran kasap Rüstem'e baş selamı vermiş ve hızla Nikah dairesinden çıkmıştık.

Eşyalarımızı arabaya kim getirdi hiç bir fikrim yoktu ama şu an konağa gidiyorduk.

"Baran." dedim korkuyordum, abimden. Ya bir şey yaparsa? Abim deliydi yapardı. Hassasiyeti bendim. Ve evlenmiştim, o sorun değildi fakat onlara haber vermeden böyle bir işe karışmama fazlasıyla kızacaktı.

"Evin, bak güzelim sakin ol bak sen böyle üzülünce bende üzülüyorum yapma." dediğinde arabanın camını açıp içeriye temiz hava girmesini sağladım.

Oflayıp kafamı koltuğun başlığına yasladım. "Evde kıyametler kopuyordur şimdi." dedim mırıldanarak. Kafasıyla beni onayladığını görmüştüm. "Doğru ama bu kıyamet iki gün sürer." dediğinde tebessüm ettim sadece. Yav he he.

Camdan Mardin'in güzelliklerini izlemeye başladım.

_

Konağın önüne geldiğimizde, Baran bana baktı ben ona baktım. "Bu evden kimse gitmeyecek. Eğer sen gidersen peşinden gelir bütün Mardini ayağa kaldırır yine yanıma alırım seni. O yüzden sen sakin kalmaya çalış ben halledeceğim." dediğinde sıkıntıyla nefes alıp verdim.

"Civan abimden korkuyorum, delirecek evlendiğimizi duyunca." dedim korkuyla. Baran bana doğru yaklaşıp, yüzümü avuçladı. "Lütfen Evin, güçlü dur. Yıkılma sakın sen artık bir Korkmazbeysin." dediğinde gülümsemeye çalıştım. Ama her an ağlayabilirdim.

"Neyse," dedim umursamaz bir tavırla. Omuzlarımı dikleştirdim. "Evlendik artık boşandıracak değiller. Biz iki yetişkin insanlarız. On sekiz yaşında biri bile değiliz, kendi kararlarımızın arkasında duracak, onlara dikleşek yaştayız." dediğimde haklısın dercesine bana bakıp kafa salladı.

"O zaman gidelim." dediğinde arabadan inmişti. Benim kapımı da açtığında çantamın içini kontrol etmiştim, nikah cüzdanı içerisindeydi.

Çantamı omuzuma taktığımda arabadan çıkmıştım bende. Yan yana duruyorduk, araba'nın anahtarını korumalardan birine verdiğinde bana baktığını göz ucuyla gördüm. Elimi tuttuğunda sıkıca kavradığı elime bir de kestane rengi gözlerine bakmıştım. "Hadi." dediğinde konağa adımlamıştık. İçeri girdiğimizde Baran'ın kısık küfür'ü kulaklarıma ilişti.

"Sikeyim bunların burada ne işi var?" dediğinde öfkeyle konağa bakmıştı. Konağa baktığımda, ilk zamanlar gördüğüm ağalar konağa toplanmıştı. Baran elimi daha sıkı kavradığında, belimi de tutup beni biraz daha kendine çekti.

"Evin çeneni burada da konuştur güzelim." dedi Baran kulağıma fısıltıyla. Ona bakıp göz kırptım. "Avukatlığımı da eklersek güzel bir şeyler çıkar." dediğimde gülümsedim.

Göz ucuyla konağa tekrar baktığımda kendi sesimi bile zar zor duyuyordum, çok kalabalıktı.

"HEVİDAR!" diye adeta kükreyen Civan abimin sesini duymamla, konağın merdivenlerine bakmıştım. Oradaydı, delirmiş gibi gözleri kızarmış bana ve yanımdaki Baran ağa'ya bakıyordu.

Sesi öyle sert çıkmıştı ki, Baran'ın beni daha çok sarmaladığını hissetmiştim. "HEMEN İÇERİ GELİYORSUNUZ!" diye bir kez daha bağırdı abim otoriter bir sesle, sanki karşısında askerleri varmışcasına komut veriyordu.

Herkesin bakışları ikimizi buldu ama biz kimseyi takmayarak konağa girmiştik.

_

Konağın içine girdiğimizde, sedir odasına adımladığımızda annemin haykırışlarını duymuştum. "Benim kızım yapmaz!" diye bağırdığını duydum. Neyi yapmazdım?

Sedir odasına girdiğimizde herkesin bakışları beni ve Baran ağa'yı buldu. Civan abim öfkeyle oturduğu sandalyeden kalktığında iri bedeni ile bize öfkeyle yaklaştı. "Elini çek Baran ağa." dedi tıslarcasına. Baran onun aksine daha çok kavradı elimi. "BARAN AĞA EMREDİYORUM Kİ O ELİNİ KARDEŞİMİN ELİNDEN ÇEK YOKSA..." diye bağırdığında ürkütücü bir şekilde Baran'a doğru fısıldadı. "Seni öldürürüm." dedi abim, bunu bende duymuştum.

"Çekmezsem ne yapacaksın Civan Şahin?" diye sordu Baran göz kırptığını görmüştüm. Abim öfkeyle soluduğunda elleriyle yüzünü sıvazladı. "Siz kendinizi ne sanıyorsunuz oğlum?" diye bağırdı bana bakarak. Öyle kırgın baktı ki, öyle hayal kırıklığı ile baktı ki gözlerime ölmek istedim.

"Abi," diye fısıltıyla konuştuğumda ona doğru adımlamak istediğimde Baran buna izin vermemişti. "Elimi bırak." dedim Baran'a doğru. Kafasıyla beni reddetti. "Evin hayır." dedi Baran.

"BARAN AĞA BİR KEZ DAHA UYARIYORUM! ÇEK O LEŞ ELLERİNİ!" dedi abim öfkeli sesi öyle sert çıkıyordu ki her an Baran'ın suratına yumruğunu sallayabilirdi.

"Evin benim nikahlı karım." dedi Baran göğsünü kabartarak. Abim anlamayan bakışlarını bana attı. Bu sefer, abimin yanında Azad abimi de görmüştüm. "Ne karısı oğlum?" diye tısladı Azad abim bana bakarak.

"Ne diyor bu Hevidar?" diye sordu Azat abim dişlerinin arasından. Sıkıntılı bir nefes verdim. "Evlendik." dediğimde sesim kısıldı, boğazıma bir yumru oturdu konuşamadım. Bazı anlar vardı, konuşmak isteyip konuşamadığımız o anın ta kendisini yaşıyordum.

Civan abim'in kahkahasını duymamla bakışlarım ona kaydı. Delirmiş gibi gülüyordu. Her şey bir anda olmuştu Civan abim Baran'a öfkeyle yumruk attığında, Baran'ın yüzü sağa doğru düşmüştü. Ama Baran hâlâ elimi tutmaya devam ediyordu. "İNSAN EMANETİNE GÖZ DİKER Mİ AMINA KODUĞUMUN PUŞT AĞASI!" diye öfkeyle bağırdı. Çığlık koptu bu çığlık atan kişi Dilşad'ın ta kendisiydi.

Azad abim sessizce bana baktı, derince iç çekti...Elini cebine soktuğunda cebinden sigara alıp çakmağı ile yakmış, sigara'nın zehirli dumanını içine çekmişti.

Annemi gördüm ayaklandı, Annem. Kadriye Şahin, babamın bana emanet ettiği annem.

Annem bana yaklaştı, "Seni doğurduğum güne lanet olsun! Sen nasıl bunu yaparsın? Kızım sen babana nasıl hesap vereceksin? Sütüm sana zehir zıkkım olsun Evin." dedi annem tükürürcesine konuştu. Sonra hızla elini kaldırdığında, yanağıma yediğim darbe ile yüzüm, Baran'ın omzuna doğru düştü. Gözlerim sulandı, annem ilk kez bana el kaldırmıştı, annem ilk kez bana tokat atmıştı o da evlendiğim için.

Ben kimsenin yüzünü eğecek bir şey yapmamıştım. Biri'nin elini çenemde hissettim, yüzümü tutan kişi yüzüne bakmamı sağladı. "İyi misin?" diye fısıldadı Baran. Kafamı olumsuzca salladım.

"Bu evde utanacak biri varsa." diye bağırdım öfkeyle anneme bakarak sonra bakışlarım bütün evde gezindi. Baran'ın elini daha sıkı kavradım. "O da abim." diye öfkeyle Azat abime baktım.

Abim afallayarak bana baktı. "Sensin abi," dedim gülümseyerek.

Anneme baktım. "Abim kız kaçırdı gıkın çıkmadı ona sütün helal, ben evlendim haram? Niye?" diye sordum gür, öfkeli bir sesle.

"Sakın bana ben kızım diye ayrıcalık yapma anne. SAKIN AĞZINDAN ÖYLE BİR KELİME DAHİ ÇIKMASIN." diye uyardım onu.

Annem sustu.

"Aklını mı yitirdin Hevidar?" diye bağırdı Civan abim. Gülümseyerek kafamı salladım. Yitirmiştim evet. Derin bir nefes verdim. "Eğer çok mürvetimi görmek istiyorsanız, küçük bir kutlama yaparız." dedim isteksiz bir sesle.

"Şimdi, lütfen beni rahat bırakın." dediğimde tam gidecekken Azad abim'in sesini duydum. "Evimiz sana her zaman açık Hevidar. Bugün burada kal istersen yarın Baran ağa seni eve getirsin. İki gün sonra bütün her şey yapılacak kına ve düğün birlikte olacak." dediğinde abime baktım. Kafamı salladım.

Baran'ı da peşimde sürükleyerek merdivenleri çıktım. Öyle yürüyordum ki her an düşecek gibiydim.

Baran'ın odasının kapısını açtığımda Baran'ın elini bırakmıştım içeri girdiğimde, üzerimdeki elbiseyi yırtmıştım, onun yanında bunu yapmak istemezdim ama delirmiş gibi ağlıyordum. Kendimi yere bıraktığımda ağlamam haykırışa dönüştü. "Hepsi benden nefret ediyor." dedim bağırarak. Annemin dedikleri kulağımda çınladı.

"Bana dedi ki seni doğurduğum güne lanet olsun...Ben bunu hak edecek ne yaptım?" diye söylendim. Baran'ın yüzümü avuçladığını hissettim. "Şşşştt. Sakin ol ve kendine gel." dedi Baran uyarıcı bir ses tonuyla.

Ona baktığımda elmacık kemiği morarmıştı. Onun da haline bakıp ağlamaya başladım. "Evin kalk yerden hasta olacaksın." dedi Baran. Yanağımı okşadı, annemin az önce bana tokat attığı yanağımı.

"Acıdı mı?" diye sorduğunda kafamla onu onayladım. Çok acımıştı, alışık değildim. Kimse bu güne kadar bana dokunma cesaretine bile girişmemişti. Annem bana bir kez olsun sesini yükseltmemişti.

"Uyumak istiyorum." diye fısıldadığımda, bana baktı benim kalamayacağımı anladığında, beni kucaklamış, banyoya doğru götürmüştü. "Üstünü değiştir." dediğinde ona anlamsızca baktım neyle değiştirecektim. "Bekle geleceğim." dediğinde kolunu tuttuğumda, gitmesini istemiyordum burada kalsın istiyordum.

"Canım, bırak beni yengemi yanına yollayacağım şimdi ben gelene kadar yanında durur. Hadi sevdiğim bırak beni." dediğinde sessizce boynuna sarıldım hıçkırıklarımı, yakarışlarımı duydu. Göz yaşlarım boynuna dökülüyordu. "Kurban olurum sana ağlama, mahvetme beni." dediğinde saçlarımı okşuyordu.

"Çok canım yanıyor." dedim titrek bir sesle fısıldadım.

"Kurban olsun Baran sana Allah benim belamı versin bilmiyordum, bana yüklenirler sandım...Çok özür dilerim." dedi kulağıma nefesini vererek konuşmuştu. "Üstümü çıkarsam öyle uyusam...Sen gitme." dediğimde gözlerini görmeye çalışmıştım.

"Sen nasıl rahat edersen onu yapalım. İstersen benden giy diyeceğim de olmaz üstlerim... ama bekle tişört vereceğim." dediğinde kalçamı dezgaha yasladım. Kafamı aşağıya yukarıya iki kez salladım.

Baran elindeki beyaz tişörtü bana uzatıyordu. Arkamı döndüğümde elbise'nin göğsümün altına doğru yırttığımı fark ettim.

"Ben kapının önünde seni bekliyorum, istersen banyo da et." dediğinde kafamı olumsuzca salladım.

_

Üzerimdeki beyaz elbiseyi çıkardığımda, Elbise ayaklarımı gizleyerek düşmüştü yere. Baran'ın verdiği tişörtü giydiğimde, şorttan daha da kısa olmuştu ama umrumda değildi ondan utanmıyordum.

Elbiseyi kirli sepetine attığımda, ayağımdaki beyaz topukluyu çıkarmış kenara katmıştım. Aynadan saçıma baktığımda saçımı topladım, alttan gevşek bir şekilde toplamıştım. Yüzüme soğuk suyu çarptığımda su yüzümü rahatlatmıştı.

Musluğu kapattığımda, kağıt havlu ile kurutmuştum. Banyodan çıktığımda odada kimseyi görememiştim. Sonra perde'nin orada hareketlilik gördüğümde oraya doğru ilerlemiştim. Küçük bir balkon vardı burada. Baran sallanan koltukta gözlerini yummuştu. Uyumuştu sanırım. Onu rahatsız etmek istemiyordum. O yüzden, geri odaya girdim. Hava gece olduğu için serinlemişti. Acaba üstüne bir şey örtse miydim? Bence ört. Sen dediğin için ötmeyeceğim sen deyince bir bok olup duruyor. Ayy kız döverim seni ne halin varsa gör.

Dolapları karıştırdığımda, en alt çekmeceyi açmıştım. Bir pike bulduğumda, koluma doğru sermiştim.

Balkona doğru ilerlediğimde, korumalar'ın ağalara servis yaptığını gördüm. Bazı korumalar beni gördüklerinde gözlerini kaçırmışlardı. Korkuluklar, demir ve aralarında boşluklar vardı. Baran'ın odası birinci kat olduğu için odası rahatlıkla görünüyordu sanırım. Onlara bakmayı kesip, eğilerek Baran'ın üzerine pikeyi serdiğimde Baran bir anda gözlerini açmıştı. Beni süzdüğünde kürtçe bir küfür ettiğini işittim.

"Diya karsaziya bi vî rengî bike" (Sikerim böyle işin anasını.)

"Ne diyorsun Baran?" diye sordum.

"De werin, ew li we dinêrin dayê." (İçeri geç hadi, sana bakıyorlar oruspu çocukları.)

"Baran." dedim anlamayarak. Baran bir anda beni çekip altına aldığında şaşkınlıkla ona baktım. "Her yerin ortada yiyeceklermiş gibi bakıyorlar. Elimden bir cinayet çıkacak şimdi." dedi öfkeli bir sesle.

"Sakin ol." dedim mırıldanarak. Bacağımı eklediğini fark ettim. Tam ne yapıyorsun diyecektim ki? Alnıma dudaklarını bastırdı. Yanağıma da bastırdığında. "Siktir yanıyorsun Evin." dedi Baran endişeli bir sesle. Hissetmemiştim bile.

Baran üzerimden kalktığında, öfkeyle dışarıya bağırdı. "Burayı boşaltın. Hemen gözlerinize sahip çıkın. Ve 10 saniye içinde bu alanda kimse kalmasın." dediğinde doğrultmuştum uzandığım yerden.

Baran, perdeyi kapattığında, "Kalk hadi." dediğinde ona baktım. Ayaklandığımda, yanıma geldi, kafamı göğsüne yasladım. "Hasta olmaktan nefret ediyorum." dedim homurdanarak.

"Duşa sokalım seni bir şeyin kalmaz. Hemen üzüntüden hasta oluyorsun." dediğinde oflamıştı. "Çok üşüyorum." dediğimde yatağa doğru ilerleyecekken belimi kavradı. "İlk duş canım, sonra uyuruz." dediğinde ona baktım. "Uyumak istiyorum lütfen." dedim, her an bayılacak gibi hissediyordum. Cayır cayır yanıyordum biliyordum.

"Evin," dedi Baran banyoya girerken. "Duş alabilir misin?" diye sorduğunda kafamla onu onayladım. "Sen çık ben yaparım." dedim bana baktı.

"Yardım edebilirim." dediğinde kafamı iki yana salladım. Banyodan çıktığında, kapıyı kilitlemiştim. Duş başlığından su geldiğinde duşakabin'e girmiştim. Üzerimi çıkarmaya üşenmiştim. Su başımdan aşağıya dökülürken annemin söyledikleri aklımda tekrar yer edindi. Seni doğurduğum güne lanet olsun!

Seni doğurduğum güne lanet olsun demişti. Ağlıyordum ama suyla beraber göz yaşlarım kayıp oluyordu. Kafamı duşakabine yasladığımda, elimle ağzımı kapattım. Hıçkırıklarımı susturuyordum.

"Allah belamı versin ben bunları hak etmedim." dedim kendi kendimle konuşarak.

Biraz daha suyun altında ağladığımda Baran'ın sesi kulaklarıma ilişti. "Evin iyi misin?" diye sormuştu kapının ardında olduğunu biliyordum. Sesi o kadar da uzaktan gelmiyordu.

Hâlâ deli gibi ağlıyordum ve ateşim daha da yükselmişti. Duştan çıktığımda üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulmuştum. "Baraan havlu verir misin?" diye seslendim sesim ağladığım için hem pürüzlü hem de kısık çıkmıştı.

Dakikalar sonra kapı çaldığında, "Evin al." dediğini işittim. Kapıyı yarım açarak, kapının arkasından ona baktım. Eliyle gözlerini kapatmaya çalışıyordu. Elinden havluyu aldığımda, "Teşekkürler." dedim.

Kapıyı kapattığımda, havluyu bedenime sarmıştım. Saçlarımdan su damlaları akıyordu. Kapıyı tekrar açtığımda, Baran'a bakıp gülmüştüm. "Oha Baran. Seni Mardin'e rezil edeceğim." dedim gülerken. "Sus sus yapma vallahi annem her şeyimi atmış sinirden delireceğim şu iğrenç şeyleri buldum." dediğinde üstüne saatlerce gülebilirdim.

"Küçükken bunu dedemde de görmüştüm." dedim gülerek yanına yaklaşarak. Az önce ağlıyordum ama şu an saatlerce ona bakıp gülebilirdim. "Çok mu yakışıklıyım?" diye sordu böbürlenerek.

"Hayır dedeme benziyorsun." dedim.

"Abartma Evin." dediğinde omuz silktim. "Üzerimi değiştireceğim." dediğimde Baran bana baktı ben ona. "Sikeceğim bu şerefsiz nerede kaldı? Bakim ateşin düşmüş mü?" dediğinde hızlıca yanıma gelip alnıma dudaklarını bastırdı.

Gözlerime baktığında iç çekti. "Ağlama artık, affeder annen." dediğinde oflamıştım. "Ben onu affeder miyim bilmiyorum, çok pişman olacak." dedim öfkeyle.

Kapı çaldığında, "Heh geldi." dedi Baran hızla kapı'nın kilidini açtığında kapıya doğru baktığımda elinde bavulla Baran'a bakan Dilşad ona bavulu uzatmıştı.

"Evin iyi misin?" diye soran Dilşad'a baktım. Kafamı ağırca salladım. "Dinlen sen Baran yengeciğim yemek yiyecek misin? " diye sorduğunda, bana baktı göz ucuyla.

"Yok yengem siz yiyin çorba kalan varsa ben alırım. Sen bana mesaj çek." dedi Baran. Dilşad yok dercesine ona baktı. "Neyse ben yaparım sıkıntı yok." dedi Baran.

Kapıyı kapattığında, bavulu bana doğru uzattı. "Eşyalarını getirmelerini söyledim, giyin istersen ben balkondayım," dediğinde ona kafa salladım. "Banyoda giyinirim." dediğimde kafasını olur anlamında salladı.

_

Üzerime kırmızı askılı bir crop ve siyah- kırmızı kareli bir şort giymiştim. Saçlarımı havlu ile kuruttuğumda, ayaklarıma çorap giymiştim. Balkona çıktığımda, Baran sallanan koltukta oturmuş, başını eğip, parmaklarıyla başını ovalıyordu.

Yanına oturduğumda, bakışları saniyeler sonra gözlerimle buluştu. "İyi misin Evin?" diye sorduğunda evet dercesine kafamı salladım.

"Yalan atma avukat." dedi gözlerimin içine bakarak. "Kendimi mal biriymişim gibi hissediyorum. Abim ve annem beni aptal yerine koydu." dediğimde sesim titremişti.

Ona baktım, "Ben aptal mıyım?" diye sordum düz bir merakla. Burnumu çektim, cevap vermemişti.

"Gula min deme öyle, onlarla da konuşacağız." dediğinde sıkıntılı bir nefes verdim. "Ben evime nasıl gideceğim şimdi?" diye sordum ağlayarak.

Baran çenemden tuttu, yüzüne bakmamı sağladı. "Gelinlikle seni evinden çıkaracağım sevdiğim, yüzün gülsün az. Yeminlen içim karardı." dediğinde omuz silktim. "İstemiyorum." dedim umursamazca.

"İsteyeceksin canım, Evin bak bana...Ben ayaktaysam yaşadıklarıma rağmen, sende dik duracaksın. Hemen yıkılma, sen artık benim karımsın. Ve sen avukatsın, hani senin dik duruşun? Yılma kurbanın olayım." dediğinde kafamın elinde elini hissettim kafamı göğsüne yasladı.

"Kimse, hiç kimse beni sevmiyor abimler benden nefret ediyor." dedim hıçkırarak. Saçlarımda baskı hissettim. "Ben seviyorum yetmez mi?" diye sorduğunda yanımda durmak istediğini anlıyordum.

"Yeterli değil, onlara bir yanım hep ihtiyaç duyuyor." dedim dürüstçe.

"Ağlama daha çok ateşin çıkıyor." dedi uyararak. Baran'ın göğsünden kafamı kaldırdım. "Uyumak istiyorum." dedim mırıldanarak.

Kafasını salladı, ben ayaklandığımda o da ayaklanmıştı. Yatağa doğru ilerlediğimde, bana baktı ben ona. "Sen uzan ben koltukta uyurum." dedi Baran sanki hiç uyumamış gibi.

"Uyuruz birlikte, sanki hiç uyumamış gibi konuşuyorsun." dedim kızarak. Çizgili dede pijamasını çıkarmaya çalışıyordu. "Aşırı soğudum senden, yeminlen fotoğrafını çekip Mardin'in resmi instangram hesabına atasım var." dediğimde bana doğru yaklaşıp, belimi kavramış yüzümüzü yakınlaştırmıştı.

"Evin canım karım yapmazsın değil mi bunu? Yeminlen söz istediğin her şeyi yaparım, ama sakın fotoğrafımı çekme." dedi korkuyla. Kahkaha attığımda, sesimin aşağıya gittiğine emindim.

"Korkma ağam tabi çekmem ama uyurken niye olmasın?" diye sordum göz kırparken.

"Ağalığım bitecek senin yüzünden." dediğinde omuz silktim. "Bir fotoğraftan ağalık mı bozulur be!" dedim onun ellerini belimden çekmeye çalışarak.

"Bence sen şımardın iyice." dediğinde ne alaka dercesine ona baktım, yüzümü buruşturdum. "Oha seninle evlendim diye şımarık mı oldum?" diye sordum sesim istemeden yükselmişti. Kavga ediyor havası veriyor. Akiyon, dram, kan, töre ve vahşet severizzz.

"Asıl en şımarık kendini beğenmiş züppe sensin be!" dedim kaşlarımı çatıp bağırarak. Baran bir anda dudaklarıma buse bırakıp çekildiğinde ona doğru öfkeyle baktım.

"Fırsatçı." dedim sinirle.

"Sinirlenince ne kadar şirin olduğunu bir bilsen, benim yerimde kendine bin kat daha aşık olurdun." dediğinde böbürlenerek ona baktım.

"Kendime aşığım zaten, kendime aşık olmadığımı kim söyledi?" diye sordum.

"Ben daha fazla aşığım." dediğinde belimdeki elleri sıkılaştı. Burnunu burnuma sürttü, "Ömrümü senin ömrüne katacak kadar, gökteki yıldızları ayaklarına serecek kadar seviyorum." dediğinde ona alayla baktım.

"İndirsene." dedim alayla suratına bakarak. Güldüğümde, koluna çimdik attığımda belimi bırakmıştı. "İstersen koltukta uyu daha çok alay ederler." dediğimde yatağa uzanmıştım.

Baran'ın küfür ettiğini duymuştum. "Ben gidip şu iğrenç şeylerden kurtulup geleceğim." dediğinde sırtımı ona dönüp cenin pozisyonuna geçmiştim.

_

Yatakta hareketlilik hissettiğimde gelen kişiyi bildiğim için gıkımı çıkarmadım, gözümü bile açmadım. Uyumaya çalıştım. Baran kürtçe bir şey fısıldayıp duruyordu.

Anlamakta güçlük çekiyordum. Perçemlerimi geriye çektiğini hissettim. "Ve sen beni vurmadın ama ben sen gördüğüm ilk günden beri sana, o güzelliğine...Sesinin her teline vurulmuştum." dedi kulağıma fısıldayarak.

"Şimdi ne acı çekiyorsun bilmiyorum ama senin bugün çektiğin acının bin katını çektim, abi'nin bana attığı o yumruk, bir hiç benim için...Ah sevdiğim bir bilsen benim neler çektiğimi...Bir anlatabilsem sana rahatlayacağım." dedi bu sefer belime kolunu sararak. Kokumu içine çektiğini hissettiğimde rahatsızca kıvranıp sanki yeni uyanıyormuşum gibi gözlerimi yavaşça açmıştım.

Ona baktığımda ensesindeki saçları okşadım, "Baran," diye fısıldadığımda kafasını boynumdan çekmedi. "Baran altında uzansam daha rahat oluruz." dediğimde, Baran boynumdan kafasını çekip gözlerime baktı. Gözleri'nin parlaması normal miydi? Karanlık olmasına rağmen onun gözünde ki ışığı görüyordum.

Baran iki yanıma ellerini koydu ve bedenini biraz havalandırdı.

Baran'ın altına doğru geçip uzandığımda, hemen üzerime ağırlığını çok vermeden uzanmış, kafasını boyun girintime saklamıştı.

Baran'ın dudakları yavaşça oraya değdiğinde, boynumu mu öptü ya da yüzünü mü kıpırdattı anlamamıştım.

_

Gözlerim rahatsızca açıldığında, kapımızın çaldığını işittim. Yanımda duran telefona uzandığımda, gece'nin üç'üydü.

Baran'ı üzerimden kaldırdığımda, Baran yana doğru düşünce yatağa daha çok yayılıp, yüz üstü uzanmıştı. Crop'u düzelttiğimde, kapı'nın kilidini açtığımda, kapıyı açmıştım.

Şiyar ağlıyordu.

"Evin annem uyanmıyor. Ben altıma kaçırdım, çok utanıyorum." dediğinde ona doğru eğilmiştim. Uykumu almıştım.

"Aşkım sen amca'nın yanına geç banyoda üstünü değiştir. Ben de senin odana bakacağım." dediğimde saçlarını karıştırdım.

Yanından geçerken, onun odaya girip kapıyı kapattığından emin oldum.
_

Şiyar'ın odasına girdiğimde, tam ışıklara yönelecektim ki, saçımın acısıyla çığlık attım. Kafam duvara çarptığında, çığlık attım ama boğazım açmıştı, nasırlı elleri ile boğazımı sıktığını fark ettim. Ellerini çekmek istedim, ama yapamadım.

Çığlık atmak istedim ama başarısız oldum.

İğrenç nefesini boynumda hissettim, kokumu solduğunu fark ettim.

"Ba-baran." dedim kesik kesik.

Adam kulağıma fısıldadığında, sesi tanıdım. "Seni Baran'a mı yem edeceğimi mi sandın Evin?" diye tehditvari fısıldadı adam.

Bu adamı tanıyordum.

Bahoz ağa.

Beni kaçırıp, saatlerce şiddete maaruz bırakan adam.

Nefes alamadığımı fark ettiğinde, boynumu bırakması ile, tam kaçcaktı ki ayağına çelme taktım ve yere düştü.

Kesik kesik nefesler alıp veriyordum.

"BARAN!" diye avazım çıktığı kadar haykırdım.

"BARAN YARDIM ET!" diye bağırdım bu kez.

Öldürdüğümde, deli gibi öksürük krizine girdiğimi fark ettim. Adam yerden kalkmaya yentellendiğinde, ışığı yakıp adamın karın boşluğuna tekme attım ve adam tekrar yere yığıldı.

"Senin olacağıma kendimi balkondan atarım daha iyi be pislik herif uzak dur benden." dedim Bahoz ağa'ya tıslayarak.

Bir anda ayak sesleri duymamla, boynumu tuttum, nefes alıp vermeye çalıştım.

"Bara-" Kapı sert bir şekilde açıldığında, onunla göz göze geldim.

Baran Korkmazbey.

Bana baktı, sonra yerde yatan Bahoz ağa'ya baktı. Bahoz'un ensesini tutarak kaldırdığını gördüm. Baran bana baktı. "Hazar yengeni götür. Hemen." dediğinde kafamı iki yana sallayarak reddettim.

Öfkeyle, Bahoz'a baktı. Onun suratına yumruk attığında, arkadaki korumalar sanki buna alışık bir şey izliyorlarmış gibi olayı izliyorlardı.

"Baran yapma." diye bağırdım ona doğru.

"Evin'i götürün diyorum amına koyayım sağır mısın?!" diye bağırdı Hazar'a doğru öfkeyle tıslayarak.

Baran belinden silahını çıkarıp Bahoz'un yerde yatan bedenine doğrulttu namluyu. Bütün bedenim buz kesti.

Baran bana baktığında öfkeyle küfür savurdu. "Götürün şunu." dedi bu kez Arjin'e bakarak. Arjin Bahoz'u yerden kaldırdığında, Baran yanıma ulaştı ama hâlâ elinde silah vardı. Gerilediğimi fark ettiğinde, silahın emniyetini kapatıp beline tekrar yerleştirmişti. Bana baktı, "Baran... Boğazımı sıktı." dediğimde sesimin titremesine engel olmamaştım.

"Evin beni niye uyandırmadın?" diye sordum kızgınlıkla.

"Uyu istedim, bilmiyorum... Şiyar altına kaçırmıştı odasına bakıp çarşafı değiştirecektim." dedim mırıldanarak. Öksürdüğümde, biri Baran'a doğru bir bardak suyu uzattığında Baran hemen almıştı bardağı. Bana doğru uzandığında titreyen ellerimle bardağı tutup, dudaklarımın arasına doğru götürüp, iki yudum içmiştim.

"Gel çıkalım." dediğinde belime elini yerleştirdi. Sakince, korumaları arkamızda bırakarak. Yürüdüğümüzde Şiyar'ın ağlama sesini duymamla duraksamıştım.

Dilşad'ın odası diye tahmin ettiğim yerden geliyordu ses. Baran'a baktığımda, "Şiyar'ı görmek istiyorum." dediğimde kafasını sallamakla yetinmişti.

Odaya girdiğimizde, Şiyar annesinin koynuna yüzünü gömmüş ağlıyordu. "Anne Evin çok bağırdı. Ben duydum, amcamı uyandırdım... Çok korktum. Çok bağırdı. Korkunçtu." dediğinde Baran'a baktığımda iç çekti.

"Bebeğim bak Evin burada." diyen Dilşad beni fark etmişti sanırım. Şiyar bana baktı. Annesinin kucağından kalktığında, bana doğru koştuğunda eğilip onu kucağıma aldığımda boynuma kollarını sarması ile kısık bir şekilde inlemiştim. "Acıdı mı?" diye sorduğunda kafamla hayır dedim.

Şiyar boynuma öpücük kondurmuştu, "Özür dilerim, benim yüzümden üzüldün... Çok korkutucuydu. Amcamı çağırdın ama bende gelirdim." dedi hayal kırıklığı ile bana bakmıştı. Gülümsemeye çalıştım. "Amcan, benim eşim. Böcek ısırdı bir şey yok." dedim yalan söyleyerek.

"Oha." dedi şaşkınlıkla bir kolu hâlâ boynuma sarılıydı annesine baktı. "Anne ben o odada uyumam..." diye mırıldanmıştı Şiyar korkuyla.

"Evin, Şiyar'ı bırak odaya gidelim." dediğinde Şiyar'ı annesine vermiştim. Dilşad bana tebessüm ettiğinde, "Yarın konuşuruz." dediğinde gözlerimi kırparak onu onayladım.
_
Oda'ya geçtiğimizde, Baran ile bakışmıştık. Baran balkona geçmeden hemen önce, "Balkona gelirsin." dediğinde o önden balkona doğru gitmişti.

Bende peşinden ilerlediğimde, koltuğa oturduğunda yanına oturmuştum.

Baran sigara içerken, ben sessizce konagın avlusuna bakıyordum.

"Evin şu günlerde evde bile bensiz ya da Dilşad yengem olmadan dolaşma." dedi uyararak. Dolaşırsam ne olduğunu gayet iyi anlamıştım.

"Başka bir eve gidemez miyiz?" diye sordum mırıldanarak. Bunu sorarken bencildim ama kendimi düşünmem gerekiyordu.

"Şu anlık böyle bir durum söz konusu olamaz," dediğinde zehirli dumanı dışarı doğru vermişti.

"Tamam anladım." dedim daha fazla uzatmayacak uyayacaktım.

Ayaklandığımda balkondan çıkıp, yatağa doğru ilerlemiştim.

Yatağa uzandığımda, Baran'ın bana baktığını gördüm. Dolaba ilerlemeye başladığında bir yere gideceğini anladım. "Nereye?" diye sordum, bu hesap sormak değildi. Normal bir çiftin de karı - koca hesaplaması değildi. Düz bir soruydu sadece.

"Geleceğim işim var." dediğinde oflamıştım az önce kendi evinde boğazıma yapışmışlardı ve o bunu umursamayıp, işi çıktığı için mi gidecekti? Belki adam sana romantiklik yapacak günahını alma. Baran mı? Baran ağa? Hah, o bana günahını bile vermezdi. Ne romantikliği? Baksana iç ses önemsemiyor bile. Yazık aşkıma. Evet yazık bana, kalbim çok kırıldı. Bilmez miyim Evin. Alay ediyorsun da neyse. Yoo ben alay nedir bilmem. YALANCI AVUKAT SUS KANARIM BEN!

Baran pantolonunu ve bir gömlek alıp, banyoya girdiğinde sırtımı dönüp uyumaya çalışıyordum.
_

Oflayıp bir o yana bir öbür tarafa dönüp duruyordum. Bir türlü uyuyamıyordum. Aklıma o adam gelip duruyordu.

Yoğun erkeksi parfüm kokusu odayı sardığında Baran'ın nereye gittiğini daha fazla merak etmiştim. Ona doğru baktığımda, "Yuh!" dedim fısıltıyla. Ne o aşık mı oldun? Yo ne munasebet.

"Düğüne mi gidiyorsun?" diye sorduğumda sert yüzüne baktım. Sinirlendiğini biliyordum. Siniri bana mıydı? Hiç bir fikrim bile yoktu.

"Baran," dedim.

"Hı." dediğinde kemerini takıyordu.

"Bana mı sinirlisin?" diye sordum düz bir merakla.

"Sence?" diye sordu, soruma soruyla karşılık vermesi sinirimi bozmuştu.

"Bence bana sinirli değilsin...Bahoz mu?" dememle Baran'ın sert bakışları beni buldu. "Evin bir daha o piç kurusunun adını bu evde, yatağımızda anmıyorsun!" diye bağırdı sesi'nin öyle sert çıkması bir anda beklemediğim bir derin boşluğa düşürmüştü beni.

"Sakince söyleyebilirdin, bağırmana gerek yoktu." dedim sessimin titerememesine özen göstermiştim.

"Evin işim var," dedi benimle uğraşmayacağını belli eden ses tonu ile ondan biraz uzaklaşmama yol açmıştı. "Şu an hiç sırası değil."

Yüzümü yastığa gömdüm, normalde abimin göğsüne sokulur ağlardım ama şu an yastıkla yetiniyordum. Baran'ın elini belimde hissettim, sessizce göz yaşlarımı yastığa dökmesini sağlıyordum.

"Evin, özür dilerim...Çok sinirliyim sana patlamak istemezdim." dediğinde, kendine küfür ettiğini işitmiştim.

"Yalancısın," diye boğuk bir sesle konuştum. "Sevdiğim, yüzünü görmeme izin ver." dediğinde yüzümü ona dönmedim. Dediklerini yapmayacak, sözünü dinlemeyecek. Yapma dediği her şeyi yapacaktım çünkü ben Evin Şahin'dim.

Baran dişlerini koluma geçirdi fazla acıtmadı ama ona dönmemi sağladı. "Acıdı," dedim kolumu elimle okşayarak. Baran ısırdığı yeri öptüğünde, bir kaç kere tekrarlamıştı bunu.

"Hepiniz benden çıkarın hıncınızı ne de olsa Evin boks torbası kaldırır değil mi?!" diye sordum Baran'a öfkeyle bağırarak.

Baran yüzümü avuçlamaya çalıştığında, yüzümü sağa çevirdim. "Dokunma bana." dedim çemkirerek.

"Baran bak şimdi çığlık atacağım. Bu adam ırzıma geçiyor, beni salmıyor diye o olacak." dedim öfkeyle onu tehdit etmiştim.

"Kocanım." dedi net bir sesle. "Bu odada bağırsanda, bir birimizi yesek de kimse giremez. Bu evin bir kuralı da bu. Karı kocaların odasına girilmiyor." dediğinde omuz silktim.

"Sen sanki benim kocamsın." dedim burnumu çekerek. "Değil miyim?" diye sorduğunda omuz silkip cevap vermedim.

"İşin vardır senin ben seni meşgul ediyorum," dedim imalı bir tonda. Kafasını iki yana sallayarak, üzerime doğru uzandığında öflemiştim.

"Çık lan üstümden, ağırsın çık." dedim omuzuna darbe atıyordum. "Affet beni, küs küs gidemem, adam da dövemem. Aklım hep sendeydi...Şimdi daha çok sende. Hadi affet gideyim." dediğinde susmuştum.

"Affetmeyeceğim yanımda kal. Hem bu ilk gecemiz." dedim, ne dediğimi fark ettiğimde zorlukla yutkundum. Evin ohaaa. Sus utandım.

"İlk gecemiz doğru söylüyorsun." dediğinde sırıtmıştı. "Şafağa az kaldı." dediğinde üzerindeki gömleğin düğmesini açmaya başladığında eline vurdum. "Ne yapıyorsun be?" dedim cırlayarak.

"İlk gecemiz ya hanii sen de dedin," dedi imalı bir tonda. Yüzüme yaklaştığında, "Değil mi?" diye sorduğunda dudaklarıma nefesi çarpıyordu.

"Değil, hadiii gitt ne işin var burada." dedim omuzunu ittirerek.

"Kalbimi kırıyorsun Evin." dedi yapmacık bir hüzün kattığı sesi ile konuştu. "Kırılsın banane." dedim umursamazca.

Baran dudaklarıma buse bıraktığında hızla, üzerimden kaçıp kapıya doğru koşmuştu. "Pislik herif!" diye bağırdım ona doğru. Bana göz kırptığında. "Bende seni çok seviyorum Evin." dedi odadan çıkarken.

"Şımarık, züppe...Fırsatçı ağa." dedim öfkeyle.

Bu adam dan diye beni öpüp duruyordu ağzına bir tane çakmamak için kendimi zorluyordum.
_
Yüzümün her tarafına bırakılan öpücüklerle gözlerimi açtığımda, karşımda Baran ve Şiyar'ı görmüştüm.

Şiyar beni öptüğünde, "Günaydın Evin!" dedi Şiyar neşeli bir sesle.

"Uykum var benim." dediğimde gözümü tekrar kapatıp sırtımı dönmüştüm. "Tamam sen çık bebe ben yengeni tam uyandırıp geliyorum." dediğini duydum Baran ağa'nın. Tam uyandırmak derken ne yapacaktı ki?

Kapı'nın kapanma sesini duymamla, "Uyan hadi daha alışveriş yapacakmışsınız." dedi Baran ve uykuma dalmaya devam ettim.

"EVİN!" diye bağırdı bir anda o kadar sert çıkmıştı ki sesi yine dün akşamki sesiydi.

"Evin, hayde Evin. Haydeee." dediğinde istemeden gülümsemiştim. Ona doğru dönüp yüzüne baktım.

"Baran," dedim yorgun bir sesle.

Yüzümü avuçlarına aldı. "Baran kurban olsun sana, ne oldu güzelim?" diye sordu onun kolunu tuttuğumda bana baktı. "Çok uykum var ama uyuyamıyorum... Bugün işe gitmesen benimle ilgilensen olmaz mı?" diye sordum yüzümün kızardığını hissettim. Bu güne kadar hiç bir erkeğe ihtiyacım olmamıştı, neden bilmiyorum ama Baran ile uyumak huzur veriyordu. Rahat hissediyordum onunla.

"İş umrumda değil," dediğinde üzerideki siyah tişörtü hızla çıkarıp yere atmış, yanıma uzanmıştı. Göğsüne kafamı yasladığımda elinin varlığını belimde hissettim. "Seni seviyorum." diye fısıldadı kulağıma.

Uykumu daha derin alacağıma emindim bu sefer.
_

Duyduğum sesle rahatsızca kıpırdandım. Ne oluyordu? Bu şaka mıydı? Ses yakından geliyordu ve kimin bunu açtığından bile emin değildim.

Gözümü açmadan, "KAPAT ŞUNU!" diye bağırdım. Uzaktan değil hemen yakınımdan gelen insan topluluğunun kıkırdama sesini duymamla, içimden kendime küfür etmiştim. Pikeyi kafama kadar çektiğimde, gözlerim açılmıştı.

"Evlere şenlik kızınız var.
Bizimde onda gözümüz var.
Belki birazda nazınız var.
Almaya gelecez vallahi.
Şansınız yok billahi..."

"BARAN!" diye bağırdım bir anda, bu kadınların odada ne işi vardı?

"Evin aç yengeciğim, uyan alışverişe gideceğiz..." diyen Dilşad'In sesini duydum.

"Hıı,"diye bir ses çıktı boğazımdan.

"Tamam kızlar siz çıkın." dedi Dilşad sesler kesildiğinde gittiklerini anladım.

Pikeyi yüzümden çeken, Dilşad'a baktığımda yan tarafıma bakma gereği duymuştum ama Baran yanımda yoktu.

Yatak başlığına sırtımı dayadım, uyku mahmuru gözlerimle ona baktım. "Çok geç mi uyudunuz? Saat öğlen 3 oldu." dedi Dilşad. Gözlerim bir anda açıldığında bu kadar uyuduğuma hayret etmiştim.

"Ne alışverişi?" diye sordum mırıldanarak. Esnediğimde, oflayarak yataktan kalkmıştım.

"Kuyumcuya gideceğiz, zincir falan altın alacağız."

"Iyy altın sevmiyorum ki ben boşa masraf." dedim umursamaz bir tavırla. "Aboo kızım delirdin mi sen? Ben kaç yıl önce ne kadar altın aldım fikrin var mı? Git al zaten bizim deli'nin 12 çocuk hayali var...Çocuklarına yatırım yaparsın." dedi Dilşad.

Şaşkınlıkla ona baktım. "Ya bu adam herkese mi diyor on iki çocuk yapacağım diye? Kim doğuracak on kadar çocuğu ben mi?" diye sordum sitemle.

"Evet." diyen Baran'ın sesini duymamla, yerimde sıçramış kalbimi tutmuştum. Kalbim korkudan olması gerek ağzımda atıyordu.

Baran kolunu belime sardığında, "Ayy git be! Sırnaşıp duruyorsun!" dedim elllerini çekmeye çalışıyordum.

"Ben sizi yanlız bırakim." diyen Dilşad gülerek yanımızdan geçip gitmişti.

"Karıcığım, güzelim bebeğim Allah için milletin yanında şunu yapma." dediğinde sinirle gözlerimi devirdim.

"Sende sırnaşıyorsun. Daha 1 gün bile olmamış farkında mısın?" diye sordum kaşlarımı çatarak.

Baran kolunu çektiğinde ona doğru dönmüştüm. "Altın falan dedi Dilşad. Ben sevmem ki." dedim ona doğru sıkıntıyla söylemiştim.

"Sen ne istersen o olur dedim de bu kadar değil ki Altın al canım, niye almıyorsun? Takmazsın da olur biter." dedi Baran yumuşacık bir ses tonuyla.

"Tamam alırız o zaman." dedim mırıldanarak.

_

Üzerime beyaz bir tulum giydiğimde, saçlarımı açık bırakmıştım, dudaklarıma tek kırmızı ruj sürmüş bir de maskara sürüp odadan çıkmıştım. Aşağıya indiğimde, boynuma taktığım fuları düzelttim.

Korkuluklardan inerken duyduğum sesle donup kalmıştım. Baran birine bağırıyordu. "Ulan kuş beyinli demedim mi saklayın diye. Nerede şu an?" diye sordu Baran. Yasak bir iş mi çeviriyordu? Hiç bir fikrim yoktu. Duymak da istemiyor fakat içimdeki meraklı kadını durduramıyordum.

"Tamam siz halledin ben yanınıza geleceğim...Tamam aptal herif geleceğim." diyen Baran'ın sesi giderek yaklaştığında merdivenleri inmeye başladım. Sanki daha yeni iniyormuş ve dediklerini duymamışım gibi davranmam gerekiyordu.

Yanına doğru ilerlediğimde, yemek masasına doğru ilerleyip baş köşeye kurulmuştu.

"Yüzün niye beyaz olmuş? Hasta mı oldun yine?" diye sordu. Kafamı sallayarak reddettim onu.

"Bir şeyler ye de çıkalım hemen, daha seni eve de bırakacağım." dediğinde kafamı olumsuzca salladım. Salonda bizden başkası yoktu o yüzden rahatlıkla konuşabilirdim.

"İstemiyorum Baran, ne düğün ne de başka bir şey." dediğimde tabağımdaki peyniri çatalla eziyordum. "Ben istiyorum." dedi net bir sesle. Sıkıntılı bir nefes verdikten sonra onun kestane rengi gözlerine baktım.

"Of vallahi of." dedim isyan ederek. Ayaklanmak için kalkacakken Baran bileğimi tuttu. "Ne oluyor Evin? Kime bu isyan'ın?" diye sordu kaşlarını çatıp ciddi bir yüz ifadesine kendini bürüyerek.

"Keşke geberseydim. Keşke o Salih beni o gün öldürseydi de bu sözleri duymasaydım." dediğimde Baran'ın öfkeyle masaya vurması ile bileğimi bırakması bir olmuştu. Delirttin adamı aferin sana.

Etrafımıza dolaşan insanlar muhtemelen Baran'ın delirmiş tavrını biliyordu ve sanki her zaman böyleymiş gibi fazla rahatlardı.

"Sikerim ben böyle işin anasını avradını tüm gelmişini geçmişini..."

Kürtçe küfür ettğini anladığımda sandalyeden kalkmıştım. Baran'ın yanından geçerken, "ODAYA EVİN HEMEN ODAYA ÇIK VE BENİ BEKLE KONUŞACAĞIZ!" diye öfkeyle kükremesini umursamadım odaya gitmedim evden siktir olup gidecektim. Çıkışa doğru ilerlediğimde arkama bile bakma gereği duymadım. Nereye gideceğimi bilmiyordum ama Baran'ın bu hallerini çekemezdim.

Avludan hızla çıktığımda yanağımdan akan göz yaşını elimle sildim. Düz bir şekilde ilerlerken arkama bakmıyordum hızlı adımlarla, Korkmazbey sokağından çıkmıştım, sağa doğru saparken biri bileğimi kavrayıp beni taş duvara yasladı.

Baran ile göz göze geldim.

"Her kavgada böyle çekip gidecek misin?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Bileğimi bırak, senin ne oyuncağınım Baran Korkmazbey ne de gece koynuna alacağın kadınım. Sen beni ne sanıyorsun? Böyle şeylere katlanacağımı mı? Gece beni delilercesine seven adam her sabah böyle delirecek ve sinirli huysuz herifin teki mi olacak?!" diye sordum sağ kaşımı havalandırarak.

"Evin bana ölüm kelimesini söyleme yalvarırım yapma. Herkesi kaybettim sende...Senelerdir aşık olduğum kadını bulmuşum ve bir anda kaybedecek miyim sanıyorsun? Senin için bütün herkesi karşıma alırım ama lüfen bak, yapma. Ölüm deme bana." dediğinde fısıltısı kulağıma ninni gibi gelmişti. Kafamı iki yana salladım. "Bu kadar ileri gitme. Bu kadar yanaşma bana...Sana aşık olmama izin verme Baran." dedim korkuyla.

"Eğer aşık olursam seni de kaybetmek istemiyorum." dedim göz yaşım yanağımdan süzülürken, narince dokundu göz yaşıma, sildi göz yaşımı.

"Sevdiğim konuşma böyle. Ağlama da." dediğinde yanağımı öpmüştü.

"Baran." dedim fısıltıyla çıkan sesimi titrememesi için koca bir savaş verirken.

"Baran kurban olsun sana...Söyle gulaa min." dediğinde gülümsemeye çalıştım. "Sesini bana yükseltme... korkuyorum." dedim kısık bir sesle. Yaşanmışlıklar, hep yaşanmışlıklar zihnimin ücra köşesine kazılmış çıkmıyordu.

"Kurban olduğum niye korkuyorsun?" diye sordu yüzümü ellerinin arasına alarak.

"İşte..." dedim anlatmak istemiyordum yine o iğrenç şeyler aklıma gelsin istemiyordum. Maskemin altında onun da sır taşımak istiyordum. Peki ya bizim maskemizin altındaki o sırları öğrenirsek, o zaman ne olacaktı?

"Özür dilerim, özür dilerim...seni korkutmak istemezdim." dedi yüzümün her tarafını öpüp fısıldarken.

"Tamam Baran öpme, biri görecek." dedim endişeyle etrafıma bakarak. Baran sıkıca elimi tuttuğunda konağa doğru yürürken, başımın dönmesi ile ona doğru tutunmuştum.

_

"Altınlar tamam, tektaş ve alyanslar tamam...Gelinlik ve damatlık tamam. Organizasyon tamam...Davetiyeler tamam...Eee başka bir şey var mı unuttuğumuz?" diye sordu Dilşad. Baran ve bana bakarak.

"Unutmadık Dilşad...Yeter kendini bu kadar yorduğun." dediğimde Dilşad yanağımı okşadı.

"Her gün evlenmiyorsun Evin istediğin gibi olsun her şey. Tek bir şey kaldı seni Baran evine bıraksın yarın biz seni alırız kuaför evine gelir. Arkadaşın vardı burada..." dedi Dilşad adını hatırlamayarak bana baktı.

"Çeman mı?" diye sormamla evet anlamında kafasını salladı.

"O da yanında olur hep zaten. Baran seni bıraksın hazırlan istersen." dediğinde kafamla onu onaylayıp Baran'a bakmıştım.

Baran çıplak kolumu okşadı. "Hayde bakalım Hevidar yarın bizim şanlı şöhretli gelinimiz olacak." diyen Mizgin Hanım'a baktığımda sahte bir tebessüm etmiştim.

Bir türlü bu kadına ısınamamıştım.

_

Odaya geçtiğimde oflaya oflaya çantamı hazırlamıştım. Abimler umarım beni kıracak bir şeyler demezlerdi yoksa olay çıkartırdım. Bütün her şeylerini ortaya dökerdim, annemin savunduğu oğullarının ne bok olduğunu söylerdim.

"Evin bir şey olursa hemen beni arıyorsun alıyorum seni." diyen Baran bunu kaçıncı kez söylediğini artık saymıyordum.

"Tamam Baran ararım." dedim, bu kelimeleri de kaçıncı kez söylüyordum o bıkmamıştı. Mesleğim adına ben de katlanmak zorunda da kalıyordum.

"Eğer Civan benim hakkımda bir şey falan söylerse de... Kesin beni kötüler puşt." dedi Baran ofladığımda ona dönmüştüm. Yanına yaklaştığımda, "Allah için sus Baran tamam bir şey olursa seni arayacağım abim seni kötülerse de derim ki, ' Benim kocam bir tane kocama deliler gibi aşığım ben onsuz yapamam...derim olur biter." dediğimde alaylı sesimi ciddiye almıştı.

"Aferin sana." dediğinde gülmemek için kendimi tutmuştum.

_

Gece olmuş yatağa girmiştim. Annemler benimle bir kelime bile etmemişler ben de onlarla konuşmamıştım ne de olsa pişman değillerdi. Ben de evlendiğim için pişman değildim.

Telefonuma gelen bildirimle, telefonumu elime aldım. Ekranda gördüğüm bildirim mesajı ile WhatsaApp' a girmiştim.

Baran mesaj atmıştı.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Uyudun mu?

Siz: Hayır.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Beni mi özledin?

Siz: Yoo seni daha üç saat önce gördüm niye özleyeceğim ki seni?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Ben olsam kendimi özlerim.

Siz: Sen özledin mi?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evet.

Siz: Evde misin?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Hayır camının önündeyim.

"Oha Baran delirdin mi?" diye sordum kendi kendime konuşarak. Hemen klavyeye dokunmuştum.

Siz: ŞAKA MI YAPIYORSUN?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Hayır.

Siz: Civan abim evde farkında mısın? Canına mı susadın?

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Yoo umrumda değil. Karımı görmek hakkım.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: *Göz kırpan emoji*

Siz: Yanına gelemem ki. Neyse banane ağaç ol.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Kendimi dizilerdeki o serseri deli oğlanlara benzettim, camına taş atsam bir de düşünsene o cam senin camın değil Civan'ın camı tam kafasına isabet ediyor.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: *Gülücük emojisi*

Siz: Abim de seni vursun sonra.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Evin çık bir nur yüzünü göreyim.

Siz: Yok, üşendim kalkamam.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Kalk karıcığım hadi.

Siz: Yooo.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Bak bağırırım. EVİN ÇIK DIŞARI DİYE!

Siz: Bağırsana
OKDJODJPWDJPIWUDEUWPW

_

Bir anda duyduğum ses ile şaşkınlıkla yatağımdan sıçradım. Baran bağırıyordu.

"EVİN ÇIK DIŞARIIII!" diye bağırdı bir anda daha çok bağırdığında. "Siktir." dedim yataktan kalkarak. Cama doğru adeta uçtuğumda, aşağı baktığımda, Baran meydan okurcasına arabasına yaslanmış kollarını birleştirmiş bana bakıyordu.

"Delirdin mi? Herkes uyuyor." dedim ama tabi ki Baran'ın borozan sesi ile herkes camlarından, avlularından ona bakıyordu.

"Hadi aşağı gel." dediğinde Civan abimin camdan baktığını gördüm.

Yukarıya doğru bakması ile direkt içeri kaçmış camı kapatmıştım. "SİKTİR GİT LAN KAPIMIZDAN YAVŞAK AĞA BOZUNTUSU!" diye öfkeyle bağıran abim'in sesini duydum. Yatağa uzanıp yorganı kafama kadar çekmiştim. Baran'a mesaj attığımda, gülmemek için ağzımı kapatmıştım.

Siz: Aptalsın abim kıskanıyor baksana git hadi evine zaten yarın sizdeyim.

On dakika sonra telefonuma gelen bildirime baktığımda, kaşlarım alayla havalndı.

Ekran'a baktığımda bu kadar emin konuşmasına şaşırmıştım.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Benim yatağımda, uykunu iyi al güzelim.

Siz: SAPIK AĞA!

Dünya'nın en yakışklı ağası:* Göz kırpma emojisi*

Dünya'nın en yakışıklı ağası: İyi geceler karıcığım.

Siz: İyi geceler.

Dünya'nın en yakışıklı ağası: Çok kuru kuru oldu bu da neyse...

Baran'a görüldü atıp telefonumu sessize almıştım. Gözlerim yorgunluktan kapandığında kendimi uykunun kollarına atmıştım.

_

Baran ile konuşmuştum sabah. Bugün kına yarın da düğün olacaktı. Çünkü öbür türlü çok karman çorman olacağından emindim.

Kına kadınlar arasında yapılacaktı, erkekler başka bir mekanda eğlenecekmiş bana Baran öyle söylemişti.

O yüzden yarın tek Baran'ı görebilirmişim. Dilşad, Avşin ve Çeman kızın dibinden ayrılmıyordu. Kırmızı kabarık elbisesine baktı kız, taşlarla süslenmişti. Omuzları açık olan kınalığımı çok beğenmiştim. Dilşad zorla tuğralı altın kolyeyi boynuma takmıştı. Saçlarımı su dalgası yaptırmıştım. Bu model bana çok yakışıyordu. Saçımda küçük bir taç vardı. Makyajımı fazla abartmayın demiştim ama fazla olmuştu. Kırmızı mat bir ruj, eyeliner çekmişti kadın. Gözlerim ön plandaydı. Takma kirpik bile takılmışlardı. Fazla mı abartmıştım?

"Kolye kaç metre yenge?" diye sordu Avşin.

"2 metre aldık. Hevidar'a kalsak 1 metre bile olmayan en ucuz altını alırdık." dedi bana laf çarpıtarak söylemesi.

"Kız deli misin? Abim zengin lan ben olsam senin yerinde neler almazdım mehir ne isteyeceksin?" demesiyle onlara anlamsızca baktım. Mehir neydi?

"O ne demek?" diye sorduğumda, Çiman saçımı okşadı.

"Bunun dünyadan haberi yok. Kızım imam nikahı kıyılırken mehir isteniyor gelinden. Yani isteğin her şeyi iste almak zorunda yoksa evlilik olmaz." dediğinde şaşkınlıkla üçüne baktım. Çok saçma şeylerdi ve kafamı karıştırmıştı.

"Of ya çok sıkıldım eğlenmek istiyorum." dediğimde hepsi gülmüştü. Kapı'm çaldığında kapı'ya doğru baktığımda içeri giren Baran'a baktım.

Herkes'in bakışları bir Baran'a bir bana kayınca, "Biz çıkalım." dedi Dilşad.

_

Onlar çıkarken Baran yanıma yaklaşmıştı. Siyah bir smokin giymişti.Islık çaldığında hayranlıkla bana baktı. Adam'ın gözleri parlıyor. Allah'ım Baran gibi birini nasip et Amin. SUS BE!

"Ben yanlış geldim sanırım.Gideyim," dediğinde gitmek için hamle yaptığında kolunu tuttum. Bana tekrar baktı."Çok güzel olmuşsun benim güzel gelinim." dediğinde yüzüme yaklaşıp alnıma dudaklarını bastırmıştı. Baran'ın papyonunu duzelttiğimde, yamuk olan papyon simetrik olmuştu.

"Baran bu çok ağır." dedim boynumdaki kolyeye bakarak.

"Gula mın ama öyle yani yapacak bir şeyim yok, acıyor mu boynun?" diye sorduğunda kafamla onayladım.

Sıkıntılı bir nefes verdi. Kolyeyi biraz kaldırdığında tenime temas etmiyordu. Dudaklarını boynuma bastırdı. "Kızarmış." dediğinde sesi üzüntülü gelmişti kulağıma.

"Gel çıkaralım, ver bana ben sana birazdan daha guzelini aldırtim." dediğinde dilimi damağıma vurup, "Cık." sesi çıkardım.

"Dilşad da ağzıma sıçar olmaz. Neyse ya katlanırım." dediğimde kolyeyi yavaşça bıraktı.

"Biz de bekarlığa veda yapacağız da bir şey olursa ara beni geleceğim. Zaten korumalar etrafta olcak. Dilşad'lar yanından ayrılmaz." dediğinde tamam anlamında kafamı salladım.

"Avukat arkadaşlarında kapıdaydı, selam verip bizim oraya geçersiniz." dediğinde bir şey hatırlamış gibi yüzü değiştiğinde, ceketinin cebine sağ elini sokup, bir yüzük kutusu çıkardığında. Kutuya baktığımda, açmıştı. Tektaş o kadar parlak ve büyüktü ki şaşkınlıkla ona baktım buna kaç bin Tl vermişti? Bence Hadise'nin yüzüğünden daha pahalı. Sus be suss. Yok susmam ama güzel he. Sağol canımm.

"Biraz geç oldu farkındayım ama yani yüzük şart." dediğinde sol parmağıma yüzüğü takmıştı.

Onun parmağında da alyans fark etmiştim. İkimizde evlendiğimizi millete ilan ediyorduk.

Baran bana baktığında, "Gideyim ben." dediğinde kafamla gidebilirsin demiştim. Baran ağa gözlerime baktı. Kapı'ya ilerledikçe kalp ritmim hızlanması normal miydi? EVİN AŞIK MI OLDUN?? SUS HAYIR NE ALAKASI VAR? Sadece heyecanlandım.

Baran çıktığında derin bir nefes vermiştim.
_

Korkmazbey konağına girdiğimde, herkes beni zılgıtlarla içeri sokmuştu. Ben ise şu an bakonda dışarıda halay çeken kadınlara bakıyordum. Hepsi yöresel takılmış, kaftanlarını giymişti.

İçeri elinde tepsi ile giren Çeman'a baktığımda yemek yiyeceğini anladığım için yana doğru kaymak istedim ama kabarık eteklerim her yana saçılmıştı.

"Eniştem yollattı yemeği, Evin'e yedir ben aradım ulaşamadım dedi." diyen Çeman'a baktım. Baran Çeman'a benim için yemek mi getirmesini söylemişti. Beni bu kadar düşünmesi bence kendine zarardı. Ben ondan hoşlanıyordum bile ama o beni deliler gibi seviyordu.

Tepsiyi kucağıma koydu dikkatlice. Ayran ve içli köfte vardı. Dudaklarımı yaladığımda, içliköfte' yi bıçakla, doğrayıp. Çatalla ağzıma atmıştım. Cidden sabahtan beri bir şey yemediğimi fark etmiştim. Yemeği yerken, Çeman beni sorguya çekmeye başlamıştı. "Senin acelen neydi kızım? Niye bu kadar erken evlendin? O kadınları dövecektim. Hamilesin diyip duruyorlardı. Dilşad zor tuttu." dedi öfkeli bir sesle. Ayranı yudum yudum içerken.

"Öyle olması gerekti." dedim mırıldanarak. Çeman benden net bir cevap alamadığı için sinirle bana baktı.

"Evin canım arkadaşım yavşak ağa seni tehdit mi etti?" diye sordu teori üreterek.

"HAYIR." dedim birden yükselen bir sesle.

"Eee Evin niye peki?" diye sordu.

"Çeman sonra anlatsam." dedim mırıldanarak. Kafasını tamam anlamında salladı. "Şimdilik seni sorularımla boğmama kararı aldım ama 3 gün sonra konuşacağız." dedi Çeman.

"Niye 3 gün?" diye sordum şaşkınlıkla.

"Baran ağa'nın sana haber vermediğini biliyordum. İstanbul'a gidecekmişsiniz. Baran Dilşad'a söylemiş." demesiyle kaşlarımı çatıp somurttum. Bana niye hiç bir şeyi söylemiyordu?

Yemeği de yememe kararı aldığımda, ayaklanmıştım. "Hadii biraz döktürelimm." dedim neşeyle bağırarak.

Çeman elinde tuttuğu mendili salladığında arkamdan zılgıt çalmıştı. "Tey tey teyyy." diye bağırdı.

YAZARIN ANLATAMIYLA

Baran'ın yıllardır beklediği an bu iki gündü. Yıllardır vurgundu yüreği, tutsak kalmıştı kalbi Evin de. Aşk öyle bir illetti ki onun için bir tek onu gördü gözleri. Bir tek onu bekledi.

Ve o gün geldi, Evin onun artık karısı olmuştu. Onun güzelliğine değil aklına vurulmuştu Baran ağa.

Hevidar'ın zekası bir tek onunkiyle aynıydı. Karısı'nın Avukat olduğu sene onu uzaktan izlemişti. Hatta ilk duruşmasında, orada onu izlemişti. Çünkü savunduğu kişi abisiydi.

Şiyar Korkmazbey.

Baran ağa'nın arkadaşları toplanırken Hevidar'ın delicesine eğlenmesi ikisinin de ruhlarını sevda ile dolduruyordu. Tabi Evin bunun farkında değildi.

Hevidar Çeman'a baktığında, halay'a ayak uydurdu kadın. Gelin Hevidar Evin başı çekiyordu.

"Hûr genimo...
Ew arvanê qal û qazî.
Qal û qazî Genim genim gena.
Ew arvanê qal û qazî..."

Hevidar elindeki mendili döndürürken, omuzlarını oynatıyor, dizlerini kırıp ilerliyordu. Kameranmanlar onları çekerken, Dilşad'ı godudu. Kadın üzerini değiştirmiş mor bir kaftan, siyah türbent takmıştı.

Dilşad hiç çıkarmadı, o siyah türbenti. Sevdiği adam öldüğünden beri çıkarmamıştı. Zorla çıkardıklarında, Dilşad'ın sesi Mardin'de yankılanmıştı.

"Qal û qazî Porê zeryê mila.
Ew xwarina avfirazî.
Avfirazî Genim genim gena.
Ew xwarina avfirazî, avfirazî Porê zeryê mila Hûr genimo..."

Dilşad, Çeman ve Evin'in arasına geçtiğinde kadınlar ona gülümserken. Evin baştan çıkarak ona başı vermişti. Dilşad mendili sallarken, Hevidar'ın kulağına bir şeyler fısıldamıştı Çeman.

Kadınların asaleti herkesi şaşkına çevirmişti. Gelen geçen onlara bakıyordu.

Korkmazbey'in kadınları'nın gücünün sesi taa Diyarbakır'daki ağalara kadar gitmişti. Mizgin Hanımağa gelinlerini güler yüzle izliyordu.

Gece yarısı olduğunda hayal çalmıyor. Pop çaldıran Çeman gülerek Hevidar'a yaklaştı.

Herkes duyduğu sesle fısıltıyla konuşurken, Çeman Hevidar'ın elini tutmuş. Kadını yerinde oynatıyordu.

"Ah, hiç durulmuyor.
Orda bi' dur.
Geride dur.
Vermiyosun ki sen bana huzur...

Hevidar ve Çeman bağırarak şarkıyı söylüyor. Zıplıyorlardı.

Çeman kıza doğru bağırdı gür sesle. Sesi anca duydu Hevidar Evin. "Ne zaman kına yakarız?" diye sordu.

"Bilmem birazdan herhalde." dedi Hevidar Evin onun gibi bağırmıştı.

"Konuşmadan bi' dinlesen.
Biraz sussan çok güzel olur.
Evde sen otur da.
Kendi kendine kudur... "

Şiyar'ı gören Hevidar Evin, onu kucaklayıp birlikte dans etmişlerdi.

"Su an da kulüpte ketfim yerinde arada seni duymuyom!" diye bağırdı Hevidar'a doğru. Evin bu sözlere kahkaha attığında. Şiyar bunu fırsat bilip. Kızın yanağını öpmüştü.

"Amcasının yeğeni, ikinizde fırsatçılık yapıyorsunuz." dedi yalancı bir kızgınlıkla Şiyar'a fısıltıyla konuştu Evin.

"Şu anda kulüpte keyfim yerinde.
Arasan da seni duymuyorum.
Sanma çekilirim bir kenara.
Pistin ortasında oynuyorum... "

Şarkı bittiğinde Hevidar Evin zar zor kafanını giymişti.

Aşağı indiğinde, elinden tutan Çeman ve Dilşadla ayni anda yürüyorlardı.

Hevidar'ı kına koltuğuna oturtturduklarında kadın'ın gözleri annesini aramıştı.

Kulağına dolan müzikle, kadın içli içli ağlamaya başladı.

"Hinê bînin li teştê kin.
Şîr û şerbetê çêkin.
Kevçî bi kevî rûn lêkin.
Bînin li destê zavê kin.
Bînin li serê bûkê kin..."

Önde kına tesisini tutan Dilşad kızın etrafında dolanıyor. Peşinden bütün kızlar da geliyordu. Herkes hep bir ağızdan söylelesiyle. Hevidar göz yaşlarına boğulmuştu. Kadın daha çok ağlarsa boğulacaktı artık.

"Şarika bûkê heftreng e.
Dayê rabe dereng e.
Dawet hatî ber derî.
Dawet hatî ber malê.
Bîhna zavê pir teng e.
Bîhna bûkê pir teng e..."

Dilşad'lar iki tur daha döndüğünde, Dilşad kırmızı örtüyü açtığında kızın ağladığını görmesiyle. Onun da üzülmüştü. Kimse istemezdi ailesi ile küsmesini.

"Berbû hatin bermalê.
Rabe bûka delalê.
Ha dîlan dîlan dîlan.
Stran dîlan û lîlan.
Çi bûkekî delal e.
Zava bû xwedî malê..."

"Gelin elini açmıyor." diye bağırdı Dilşad.

Hevidar dudaklarını dişledi. "Of." dedi Hevidar isyanla.

Annesi hâlâ ortalıkta yoktu. Geldi mi onu bile bilmiyordu. En son kadın odasına hapis etmişti kendini.

Mizgin Hanımağa gelinine yaklaşıp, elini açmış. Bir cumhuriyet altını avucuna koyduğunda, kınayı Dilşad sürmüş. Kadının elini kırmızı tül eldivenle kapatmıştı.

Evin'in baba tarafından akrabaları kıza bakıp ağlarken, Hevidar ayaklanıp halasına sıkıca sarılıp göz yaşlarını dökmüş. Sonra da kandın'ın elini öpmüştü. Geri koltuğa yerleşen, Hevidar tülü tam açacakken. Bütün her yeri inleten o sesle şaşkınca bakakaldı.

Ayaklandığında önde meşale tutan, Hazar ve Muratı gördü. Davul sesi yükseldiğinde Baran'ın davula vurduğunu herkes görünce şaşkınlıkla bakakaldılar.

Baran gülümseyerek davula vuruyor hem de şarkıyı söylüyordu arkadaşlarıyla.

"Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek.
Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek.
Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek.
Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek.

Bu nasıl sevmek bu nasıl gülmek.
İnsan değil bu sanki bir melek..."

Hevidar'ın gözlerine bakarak söyleyen Baran'ı herkes videosunu çekiyordu. Hevidar şaşkınlıkla Baran ağa'ya bakıyordu.

" Allahım biri de benim için bu şarkıyı çalar mı? " diye mırıldanmıştı Çeman. Hevidar duymuş fakat arkadaşına cevap vermeyecek kadar odaklanmıştı Baran'a.

"Gözlerine bakınca deryayı gördüm.
Sevmeyi, sevilmeyi onunla bildim. (x2)"

Baran kadın'ın etrafında davula vurarken, Davulu bırakmış, Hazar'a doğru uzatmış. Hemen abisinin elinden almıştı Hazar ağa.

"Gülünce gözlerini, saçının her telini,
Tutunca ellerini, ölesim gelir, ölesim gelir
Ölesim gelir, ölesim gelir.
Ölesim gelir, ölesim gelir...."

Baran karısına yaklaştığında, zılgıt sesleri ikisinin de yüzünde tebessüm oluşturmuştu.

Baran duvağı açtığında kaşlarını çatmıştı. Hevidar kollarını Baran'ın boynuna dolandığında, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

"Sevdiğim yapma... " diye fısıldadı kulağına kadın'ın.

"Hiçbiri gelmedi... Beni sildiler." dediğinde Baran kadın'ın saçlarını okşuyordu.

"Hayır... Abinler geldi, geldiler hatta bak." dedi Kadından biraz uzaklaştığında, abisini gördü kız. Baran'ın boynunu bıraktığında abisinin boynuna atladı Hevidar. Abisi bunu beklemediği için yalpalandığında sırt üstü yere düşmüş, Hevidar Evinde onun üstüne.

" Aferin benim deli kardeşime. " dedi Civan Hevidar umursamadı. Bir gün bile dargın duramazdı ki onunla.

"Özür dilerim." dedi Hevidar fısıltıyla.

"Özür dilenecek bir sey yapmadın ki güzelim. Sadece dün böyle bir şeyin şoku ile konuştum. Ve aşırı sinirlendim. Bize haber vermeliydin. Hadi bana vermedin ama Azad malına verseydin keşke." dedi Civan Hevidar üzerinden kalkmaya çalışsada başarılı olamamıştı.

Baran karısını kaldırdığında, Cihan'a elini uzattı ama Civan onun elini tutmadı. Hevidar'ı kendine yasladı Civan."Yavşak piç. Uzak dur lan." dediğinde Baran he he dercesine kafa salladı.

"En imkansız şeyi istiyorsun Civan. Karımdan uzak durmam." dedi Baran Civan'a alayla bakarak.

"PİÇ YAVŞAK KARDEŞİMİ SANA EMANET ETTİM AMINA KOYAYIM SENDE GİTTİN EVLENDİN." dedi Civan Baran'a bakıp yüzünü buruşturdu.

"Ulan bu çok tipsiz amına koyayım. Sinir şey bu. Evin Allah sabır versin. Allah kurtarsın kardeşim." dediğinde güldü üçü de.

"Abi..." dedi Hevidar uyararak.

"İyi tamam be, var bir gideri neyse banane be bunun sıfatından. Yaşlı moruk." dedi Civan. Hevidar'ın saçına buse bıraktı. Kadın'ın tek duyacağı şekilde konuştu.

"Bal peteği'm sakın on iki çocuk yapma bundan piç herif. Birde on iki diyor. O doğurur merak etme abim. Ben doğrttururum ona on iki tanesini." dediğinde küfür etmeden küfür etmişti neredeyse adam.

_

Halaylar çekilirken, Baran Hevidar'ın belini sarmalamıştı arkadan. Hevidar'ın bakışları ona kaydı. Hevidar'ın saçlarına öpücük bıraktı adam.

Roman havası oynayan Çeman Hevidar'a yaklaştığında, onu Baran'ın kollarından aldığında, Çeman kıvırtarak saçlarını savurduğunda, Hevidar parçayı değiştirip gelmişti.

Baran'a doğru baktığında şarkı çalmıştı. Herkesin bağırma sesleri duyulurken Baran şarkıyı bilmediği için sadece karısına bakıyordu.

Hevidar Baran'a bakıp şarkıyı bağırarak söylediğinde bütün herkesin bakışları genç Gelini buldu.

"Tanrı o gamzeyi nasılda kondurmuş beline.
Canım feda olsun ölürüm inan her yerine.
Kız seni kaçırmalı dağlara tepelere.

Belam oldun hadi gel.
Hadi beni bir sarıver..."

Hevidar bu kısmı söylerken Baran ağa ona doğru adımlıyordu.

"Haydi gamzelim, gece yanar tenim.
Haydi gamzelim, bu gece raks edelim.
Haydi gamzelim, gece yanar tenim.
Haydi gamzelim, bu gece raks edelim.
Haydi gamzelim, gece yanar tenim.
Haydi gamzelim, bu gece raks edelim.
Haydi gamzelim, gece yanar tenim.
Haydi gamzelim, bu gece raks edelim..."

Baran kızın belini sarmaladığında kadın ona doğru fısıldamıştı." Haydi gamzelim, gece yanar tenim... " dediğinde Baran gamzesini kadın'ın gözlerinin önüne sermişti.

Hevidar bu kezz diğer nakaratı fısıltıyla söylemeye başladı. Sesi yorgun çıkıyordu." Haydi gamzelim, bu gece raks ede-" Hevidar'ın dudaklarına hızlı bir öpücük kondurup geri çekildiğinde, Hevidar etrafına baktı ama onlar Çeman'a bakıyorlardı.

"Abi bu içmiş sanırım!" diye bağırdı Rojhat Çeman'ı yerden kaldırmak istediğinde Çeman çığlık attı.

"Bırak lan beni ırz düşmanı pislik!" diye bağırdı Rojhat'a doğru. Adam bıkmadan kızı kucağına almaya çalışıyordu.

Çeman'ı sonunda kucaklamak yerine sırtına aldığında, Çeman'ın saçları Rojhat'ın beline savruldu. Kızı bas aşağı tutuyordu.

"POLİSSSS POLİSSSS YOK MUUU İMDAT KIZ KAÇIRIYORLAR!" diye bağırdı Çeman yayık bir ses tonuyla bağırdı.

Rojhat sabır diliyordu. Hevidar Çeman'ın bu haline üzülmüştü, rezil etmişti kendini...

"YA İMDATTT İMDATTT IRZ DÜŞMANI BU AĞA!! CİVAN ABİ YETİŞŞ İMDATTT!" diye bağırdı yine Çeman. Rojhat onu konağa doğru götürmüştü ve sesi artık gelmiyordu.

Herkes yavaştan dağıldığında, Hevidar Baran'ın göğsüne yorgun kafasını yaslamıştı.

"Evin güzelim hadi kalk, eve gideceksin yarın uyusun sevdiğim haydi." dedi Baran. Hevidar hoşnutsuzca sesler çıkarıyordu.

"Hayır gitmiycem."

"Al abisi." dedi Baran, Cihan'a doğru Hevidar'ı uzattığında Hevidar Baran'ın boynuna kollarını sardı.

"Ya hayır..." dediğinde Civan sabır dilemişti.

Rojhat Hevidar'a baktığında, "Kesin o gıcık yengeme içirdi alkolü." dedi Rojhat. Baran reddetti onu. İçmemişti sadece aşırı yorgundu.
_

Hevidar gözlerini açar açmaz yanında gördüğü Çeman'a baktığında, "Ben dün gece ne yaptım?" diye sordu dudaklarını dişleyerek. "Rojhat'a dedin ki, ırz falan ben de çok hatırlamıyorum çok yorgundum." dedi Hevidar.

"Ama istersen git Rojhat'a sor de ne yaptım ben ağam? O da sana söyler." dedi alaylı ses tonu Çeman ağlayacak gibi bir ses çıkardı boğazından. Rezil olmuştu.

"Dalga geçme, rezil olduk lan!" dedi omuzuna vurdu kızın. Hevidar kahkaha attı. "Ben olmadım banane canım. Sen kendine yan bugün herkes olacak düğünde." dediğinde Çeman yastığı yüzüne bastırıp bağırmıştı.

Hevidar'ın telefonunun duyduğunda bakışları ekrana kaydı. Baran arıyordu.

Telefonu açtığında kulağına doğru götürdüğünde, "Uyandın mı?" diye sorduğunda, Evin hemen cevap vermişti. "Evet." dedi hızla.

"Güzell kahvaltı yaptın mı?" diye sorduğunda Hevidar saate bakma ihtiyacı duyduğunda, küfür etmişti. "Siktir lan saate bak!" diye bağırdı şaşkınlıkla.

Baran kaşlarını çatmış karısının küfünü işitmişti.

"Off hepsi senin yüzünden." dedi Hevidar Baran'a kızarak. "Benim suçum ne ben tıraş oluyorum." dedi Baran masumca.

"Beni uyandırabilirdin, rezil olacağım kendi düğünüme yetişemeyeceğim ağlayacağım şimdi." dedi Hevidar ağlamaklı bir ses tonuyla telefona konuşmuştu.

"Canım kapatalım o zaman hazırlan sen." dedi Baran, Hevidar telefonu sinirle kapattı Baran ağa'nın yüzüne.

Baran ağa karısı'nın bu tavrına gülmüştü.

_

Hevidar hazırdı. Sonunda yetişmişti her şeyi. Gelinliği kayık yakaydı, kaburga gelinlik diye geçiyordu, hafif kabarıktı. Göğüs modeli ve sırt modeli derin dekolteye sahipti Hevidar Evin'in bedenine tam oturmuş, tam bir peri kızına dönmüştü. Saçlarını alttan gelin topuzu yapmıştı kadın, makyajı toprak renklerine yakın koyu renkler kullanmıştı.

Hevidar'ın kapısı açıldığında, herkes içeri doluşmuştu. Abisi kuşağını bağlayacaktı. Bunu en büyük abisi Civan Şahin yapacaktı.

Civan dua ederken, kızın kırmızı kuşağını üç kez düğüm yapıp çözmüş en sonunda bağlamıştı. Arakadan annesi onu izliyordu hâlâ dargındı kızına ama Civan konuşmuş annesi az da olsa yumuşamıştı.

Abisine sıkıca sarılan Hevidar, göz yaşlarını abisinin ceketine döküyordu. Civan abisinden ayrıldığında, abisi'nin de ağladığını fark etti kadın.

Alnını öptü kız kardeşinin. "Güzelim benim büyüdün de gelin mi oldun?" diye sordu Civan. Sesi de titredi adamın buna lanet etti ama küçük kardeşine kıyamazdı ki.

Bir kez daha sarıldıklarında, kapının arkasından onu ağlayarak izleyen Azad abisini gördü, abisi kız kardeşine sarıldığında, yine doldu gözleri... kızın göz yaşları iki abisinin olmamasına mı akıyordu ya da hiç tanımadığı o ağa ile evlendiği için mi bilmiyordu. Bilmek de istemiyordu.

_

Arabaların korna sesleri duyuldu mahallede. Hevidar ayaktaydı. Konvoy sesinden duyduğu sesle herkes balkona çıkıp, video çekmeye başlamıştı.

"Dayê, mîro, mîro. Dayê vana mîro.
Dayê, mîro, mîro. Dayê vana mîro.
Ez çûm Mêrdînê, Mêrdîn rengîn e,
Mêrdîn bî qesr û bî qonax e..."

" Hay lê, lê, lê! Hay lê, lê, lê!"

Konvoy'un sonu bile görünmüyordu. Şarkı hâlâ susmuyor, korna sesleri de susmuyordu. Davul zurna sesleri de bunlara eşlik ediyordu.

"Hat im Mêrdînê, Mêrdîn rengîn e,
Min dil avêtî keçika Mêrdînê.
Hiş û aqilê'm nema di ser da.
Dayê, mîro, mîro. Dayê vana mîro.
Dayê, mîro, mîro. Dayê vana mîro... "

Baran ağa arabadan indiğinde, güneş gözlüklerini çıkardığında, takım elbisesi'nin içine koydu elinde bir buket vardı.

Mimoza çiçekleri.

Evin'e verdiği buket'in içinde en çok olan çiçek.

Mimoza çiçeği; Gizli aşk demekti. Tek aşkım demekti.

Adam'ın tek aşk'ı ve gizli aşkı olan Evin bu çiçekten bi haberdi.

Çiçek buketi ile, kapıda bekliyordu adam. Bir anda bağırdı insan topluluğu.

"Ki zava ki zava Baran zava heyy! "

Kadınların zılgıt sesleri yükseldi.

"Ki buke ki buke Evin buke heyy!"

Baran Hevidar'ı gördüğünde, kadın Azad ve Civan abisi'nin koluna girmişti. Kadın'ın yüzünü gizleyen kırmızı tül vardı.

Baran kızı görür görmez nutku tutulmuştu, zorlukla yutkunmuştu adam. Abileri kızı kocasına teslim ettiğinde, Baran'a doğru o konuşmayı yaptı Civan.

"Kardeşim sana emanet, gözün kapalı ona iyi bakacağına adım gibi eminim ama eğer ki kardeşimi üzecek bir şey de yaparsan senin kafanı kırarım." dedi Civan. Hazar bunu duyduğu için kahkaha savurmuştu. Adam bildiğin, Mardin'in ağasını tehdit ediyordu.

"Emanetim nasıl sizin emanetinizse eğer...Sizin emanetiniz benim de gözümün tacı, gönlümün sultanıdır." dedi Baran ciddi bir sesle. Hevidar'a baktı ve ant içti. "Eğer o sizin kapınıza gelirse eğer beni öldürün çünkü o zaman onu gerçekten çok üzmüşümdür." dediğinde, Hevidar'ın elini kavradı Baran.

"Aferin adam ol." dedi Azad Baran'ın sırtını kıracak şekilde vurmuştu.

_

Korkmazbey mahallesine girdiklerinde, Çeman'ı gördü Rojhat ağa.

Çeman mini, siyah ince askılı saten bir elbise giymişti. Sırtından çarpraz geçen ipler vardı. Saçını açık bırakmış masa yapmıştı kadın, siyah saçları beline kadar uzanıyordu. Toprak tonlarında makyaj yapmıştı kadın. Ve onu bu haldeyken bile bakımlı gösteriyordu.

Kadın Hevidar'a doğru ilerlemeye başladığında, "Ayakkabının altına benim ismimi tek yazacağız." dedi sinsice sırıtarak.

Hevidar kafasını iki yana salladı böyle şeylere inanmıyordu kadın.

Çeman Baran ağa ile göz göze geldiğinde utanmış gözlerini kaçırmıştı.

Çeman gizlice Hevidar'ı çekiştirip adını yazmıştı topuklusunun altına.

"Deli ya." diye söylendi Hevidar.

Halay çeken insanlara baktıklarında, Baran'ın elini tutup çekiştirdi Hevidar.

"Hadi halay çekelimmm." dedi Hevidar istekli bakışları kocasını bulmuştu. Baran onu kırmamak için peşinden gittiğinde, başı çeken, Rojhat ağa'ya bakıp mendili almıştı Hevidar. Baran'a mendili uzattığında kafasını sallayarak reddetti.

"Başı sen çek." dediğinde Hevidar'ın göğüsü kabardı. En son abisinin düğününde oynamışlardı.

Şimdi ise kendi düğünlerinde oynuyorlardı muzik sesine ayak uydururken yavaştan elindeki mendili sallamaya başladı Hevidar Evin.

"Ev roj bilbile dilsotî.
Deng da gula sor.
Gul hişyar bû, go were dilo.
Ez ya te me lo.
Gul hişyar bû, go were dilo.
Benda te me lo..."

Baranla aynı omuzlarını oynatan Hevidar mendili hızlıca sallıyordu dizlerini kırıyor nakarat ilerledikçe Hevidar yana kayıyordu.

Herkes bir ağızdan söylerken, bazı kişiler pür dikkat başı çeken karı kocadaydı.

"Min got gul re.
Bo çi dilê tu digîrî?
Wi jî got min re.
Nizanim bira çima ez hor ketime.
Wi jî got min re.
nizanim bira ar ket dilê min..."

Baran Hevidar'ın elini sıkıca tuttuğunda biraz havadırdı ellerini Hevidar Baran'ın önüne doğru adımlarken başının üstünde mendili bir kaç tur döndürmüş ve hızla eski halini almıştı.

Halay bittiğinde, Baran ter içinde kalmış su içmişti.

Mizgin Hanımağa oğlunun omuzlarına yeşil örtü öetmüştü.

Hevidar ortada tek başına dizlerinı kırıyor mendili sallıyordu.

Baran hızla karısının yanına gittiğinde, omuzlarını sallayarak ona yaklaştı.

"Tu tîrêja Rojhîlat î Bêrîtan Bêrîtan.
Tu aşitî û xebat î Bêrîtan Bêrîtan..."

Herkes halay çekiyor onlar ortada oynuyordu. Baran Hevidar'ın omzuna yeşil örtüyü koyduğunda, Hevidar gülümsemişti.

Hevidar tülü omuzlarından aldığında iki yanını tutup sağa sola doğru ritim tutturdu. Baran elinde tuttuğu mor mendili Hevidar'ın kafasında çevirdi. Sonra medili salamaya devam etti.

"Tu cenga waran, welat î.
Bêrîtan Bêrîtan(3)"

Herkes ritme göre bağırdı. "Bêrîtan Bêrîtan Bêrîtan."

"Tu tîrêja Rojava yî Bêrîtan Bêrîtan.
Silav ji bona gela yî Bêrîtan Bêrîtan..."

"Bêrîtan Bêrîtan!" diye bağırdı Baran mendili sallayarak karısının yanına geldi. Hevidar yeşil örtüyü tekrar omuzlarına serdi adamın.
_

Baran ve Hevidar yorulduğunda koltuklarına oturup gelen misafirler ile fotoğraf cekiniyorlardı.

Bir anda duydukları sesle yer yerinden oynadı. Çığlık koptu.

İnsanlar çığlık attı.

Sonra kulaklardan silinmeyecek kadar bağırdı Dilşad. "ŞİYAR! OĞLUMMM!" diye yakardı kadın.

Hevidar ve Baran Dilşad'ın bağırdığı yere doğru koştuğunda Hevidar çığlık attı.

Şiyar kanlar içinde yerdeydi. Bayılmıştı.

"OĞLUMMM YALVARIRIMM ÖLMEE! YARDIM EDİN LÜTFEN LÜTFEN!" diye bağırdı Dilşad.

Şiyar babasının kaderine mi kurban gitmişti?

BÖLÜM SONU :))


Bölüm sınırı ; 100 vote 300 yorum

SELAMMM UZUN BİR ARADAN SONRA TEKRAR SİZLERLEYİM UZUN BİR BÖLÜM OLDU SATIR ARALARINA YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN!!! OY VE DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUMM <3

_

Bölüm nasıldı??

En sevdiğiniz sahne?

Bölüm sonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Baran ve Hevidar hakkında görüşleriniz?

Diğer bölüm teorileriniz?

Hevidar'ın ailesi hakkında görüşleribiz?

İnstangram : sedawattpad

Continue Reading

You'll Also Like

925K 64.6K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
KORKAK By Lily.

Teen Fiction

1.3M 43.7K 46
Aylar boyunca biz olmanın hayalini kurarken, garip bir şekilde biz olmuştuk. Daha doğrusu biz olmamıştık, sadece bir sırrımız vardı. Bize ait ilk şey...
85K 3.4K 35
Bir köylü kızı ve askerin yanlış anlaşılmalarla başlayan çelişkili aşk hayatı.
7.1M 407K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...