i think i'm lost again' taeko...

By adorekimh

68.8K 7.9K 862

-omegaverse- jeon jungkook, alfa sandığı oda arkadaşı kim taehyung'a aşık oldu. More

'cause he's never been more alive
1
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17 [M]
18
19
20
21

4

3.3K 480 41
By adorekimh

-

4| Benim için mükemmel olan biri hiçbir zaman olmadı.

Parmakları bilgisayarın üzerinde gelişigüzel hareket ederken tüm odağını ekrana vermek istiyordu fakat bunu gerçekleştirebilmesi beklediğinden zor geliyordu ona.

Bir saat kadar öncesine kadar normal hayatı ve düşünceleri yeniden bir karmaşa denizine sürüklenmişti ondan izinsiz. Yoongi onu aramış, Seokjin ve Hoseok ile bir kafede oturduklarını söyleyerek Jungkook'u da bu gruba dahil etmek istemişti. Hazırlanmak için yatağından çıkmış, kıyafet seçmek için dolabın karşısına dikilmişti ki hemen diğer yatakta oturmakta olan beden "Dışarı mı çıkacaksın?" diye sormuştu. Kim Taehyung'un tedirgin bakışlarına karşılık verirken gök bir kez daha tüm heybetiyle gürlemişti. İki gündür Seoul yeniden kendini gök gürültülü ve sağanak yağmurlu bir havaya bırakmıştı.

"Yalnız kalmak istemiyorum, benimle kalır mısın?"

Jeon Jungkook'un dolabın karşısından ayrılması, yeniden yatağının içine girmesi ve telefonundaki oyunuyla ilgilenmesi için tek bir soru yetmişti. Nedenini sormamış, merak etmememişti. Kim Taehyung'un kalmasını istemesi yeterli olmuştu bunu yapması için. Gözlerine bile bakmamıştı. Ona tek kelime de etmemişti. Oyununa geri dönmeden önce arkadaşına yağmurun başlayacağına dair kuru bir mesaj atarak gelmeyeceğini söylemişti. Şimşek bir kez daha odayı aydınlatırken savaş oyunundaki karakterinin skillerinin yerini değiştirmek ile uğraşıyordu.

Oda arkadaşı şiddetli yağmurun sonlarına doğru kendini uykuya bırakmıştı. Yorganına sıkı bir şekilde sarılmış, huzursuz bir yüz ifadesine sahip görünüyordu. Onu izlemeye başladığını fark ettiğinde kendini tuhaf bir durumun içine soktuğunu fark etti. Yataktan çıktı, bilgisayarının başına oturdu ve iki hafta sonra teslim etmesi gereken örnek savunma dilekçesi üzerinde çalışmaya başladı. Ne yazdığını bilmiyordu. Gözleri ekrana bakıyor olsa da aklı hemen arkasında uyumakta olan çocuktaydı. Kim Taehyung bir Alfa olarak zihninin içinde dönüp duruyordu. Normal gelmiyordu ona bu durum. Midesinde rahatsız bir his uyandırıyordu. Gözlerini kısa bir anlığına arkasına çevirdi. Yorgan üzerinden sıyrılmıştı, tişörtü yukarı doğru çıkmış görünüyordu. Düz bir karın görüntüsü vardı.

O an Kim Taehyung'un ne kadar yapılı bir vücuda sahip havası olsa da, teninin yumuşak göründüğünü kabul etti.

Sıcak odanın onu üşütmeyeceğine emin olduktan sonra önüne döndü lakin aklını onun teninin görünen kısmından alıkoyamıyordu. Telefonunu eline alarak Hoseok'a nerede olduğuna dair mesaj attı. Gözlerini kısa bir süre dinlendirmek için kapatmış olması işe yaramıyordu, zihni susmak bilmiyordu. "Yoongi ile oturuyoruz, Seokjin hyung kalktı. Gelmek ister misin?" yazıyordu Hoseok'un cevabında, onların yanına gitmek istiyordu. Onlarla uğraşmak biraz olsun aklının Kim Taehyung'tan uzaklaşmasını sağlayabilirdi ama kalacaktı, ona sessiz bir söz vermişti içinden. "Ders çalışıyorum, bir kuyumcudan altın çalan birini savunmasını yazmak zorundayım." Onlara bir şeyler anlatmak istiyordu ama nasıl açıklayacağını bilmiyordu, bir Alfa'nın zihnini ele geçirdiğini nasıl itiraf edebilirdi onlara?

Kendini savunma metnini yazmaya odaklandırmak için çaba göstermeye çalıştı. Hem metin aklından çıkacak, hem de onu düşünmeyi belli bir süre olsun bırakacaktı. "Hyung." Kim Taehyung'un sesi düşüncelerinin arasına sızarken arkasını döndü, tişörtünü düzeltmişti ve uykulu gözlerle ona bakıyordu. "Efendim?" diye seslendi ona, Kim Taehyung'un ona hyung diye seslenmesinde bile hoşuna giden bir yan vardı. "Su verebilir misin?" Yerinden kalktı, komodinin üzerindeki sürahinin boş olduğunu gördü ve kapının yanında duran büyük şişeye ilerledi. Kim Taehyung yatakta doğrulmuş, gözlerini ovuşturmakla meşguldü. "İyi misin?" diye sordu Jungkook, sürahiye biraz su doldurdu.

"İyiyim, kabus gördüm sanırım."

Komodinin üzerindeki bardağa bir miktar su koydu, yatağın ucuna oturarak bardağı Taehyung'a uzattı. Bardağı alırken kendi eline değmemek için bir çaba sarf ettiğini düşünmeden edemedi Jungkook, parmaklarını boşluklara gelecek şekilde ayarlamış olamazdı, değil mi? Titreyen eliyle bardağı tutmaya çabalayan Taehyung'u izlemek hoş bir görüntü değildi. Biraz önce yaşanılan anları düşündüğünde yanlış anladığına karar verdi. Bir elini onun elinin üzerine koyarak suyu rahat bir şekilde içmesini sağladı. Kim Taehyung'un sıcak teninden, kendi tenine nüfus eden bir şey vardı. Kalbine ulaşıyor, içinin titremesine sebep oluyordu. "Teşekkür ederim." dedi Taehyung, elini onun elinden kurtararak bardağı komodinin üzerine bıraktı. "Önemli değil, biraz daha iyi misin?" diye sordu Jungkook, onun başını sallamasını izledi.

Ona sormak istediği sorular birikiyor, bir dağ olmaya yaklaşıyordu. Birkaç hafta önce onun gizemlerini artık önemsemeyeceğini söylüyor olsa da elinde değildi. "Biraz hassas yapın var." dedi düşüncelerine engel olamayarak, onun dik bakışlarını gördüğünde susmanın daha iyi bir seçenek olduğunu anladı. "İnsanların zihinlerindeki Alfa kalıbından uzak olduğum için üzgünüm." Taehyung'un sözlerindeki keskinlik gerilmesine neden oluyordu. Onu suçlamak istememişti. "Söylemek istediğim o değildi." diye kendini savunmaya geçiyor olsa da, ikisi de söylediğinin bu anlama geldiğini biliyordu. "Kabus görebilirsin ya da bu seni etkileyebilir, ben de kabus görüyorum." Jungkook söylediklerinin mantıksız olduğunun farkındaydı, kendine engel olamıyordu. Onunla garip olan oda arkadaşı ilişkisinin, daha garip olmasını istemiyordu. "Sorun ne o zaman?" diye sordu Taehyung, ciddi görünüyordu. Taehyung çok konuşan ya da gülen biri olmamasına rağmen ciddiyetin verdiği ağırlık farklıydı.

"Benim yanımda üstünü değiştirmiyorsun. Kokunu saklamak için bir çaba gösterdiğin ortada. Gök gürültüsünden korkuyorsun. Yüzün güzel, bir Alfa için fazla güzel. Bilmiyorum, hassas bir yapın var. Karakter olarak ya da fiziksel değil bu, hassas bir havaya sahipsin. Anlatabiliyor muyum, bilmiyorum."

Jungkook camı açmak, soğuk havada derin nefesler almak istiyordu. Bazı düşünceleri sözcüklere dökmek nafile bir davranıştı. Zihin içindekiler ile alakası kalmıyordu. "Anlıyorum, sorun değil hyung. Herkesin kendi içinde yaşadıkları ve yapısı farklıdır. Hayata bakış açılarının farklı olduğu evlerde de büyümüş olabiliriz. Değişkenlere göre değerlendirmek gerekir durumları. Hassas biri olduğumu sanmıyordum, belki öyleyimdir. Bu seni rahatsız ediyorsa, dikkat edeceğim." Jungkook itiraz etmek için kendini hazırlıyor olsa da oda kapıları çalınmaya başladığında yapamadı, ayağa kalkarak kapıya ilerledi. Park Jimin üzerine giydiği uzun hırkası, bucket şapkası ve sırt çantası ile kapıda dikiliyordu. "Sen Alfa yurduna nasıl girebilirdin?" diye sordu ona şaşkın bir şekilde bakarak, genç Omega omuz silkti. "Sizin güvenliğinizin zayıf iradeye sahip olması benim sorumluluğumda değil, Taehyung ile dışarı çıkacaktık." Jungkook onun konuşma tarzına kahkaha atmak istese de yapamadı, Taehyung'a seslenmek için arkasını döndü fakat onun çoktan dolabından bir şeyler almak için ayaklandığını gördü.

Onunla konuşmaya devam etmek istiyordu. Onun tavırlarında rahatsız edici hiçbir şeyin olmadığını, iyi olduğunu, onunla aynı odada yaşamaktan hoşlandığını dile getirmeliydi. Taehyung onun yanından geçerek odanın dışına çıkarken lavanta kokusunun ağır baskınlığına uğradı. Park Jimin onu kolundan tutarak koridora doğru çekiştirdi ve asansöre ilerlediler. Kapıyı kapattığında ne yapacağını bilemez bir durumda ayakta kaldı bir süre. Kim Taehyung'un lavanta kokusu odada asılı kalmıştı. Dolabına ilerledi, bir hırka çıkararak üzerine geçirdi. Hoseok'u arayarak hâlâ kafede olup olmadığını sordu. "Evet, seni bekliyoruz cici çocuk." Hoseok'un söylediği hitap gülmesine neden oldu, kapıyı ardında kapatarak odadan ayrıldı.

Güvenlik telefonuna odaklanmış durumdaydı, ona dönüp bakmamıştı bile. Kandırılması kolay biri gibi durduğu su götürmez bir gerçekti. Ona az önce bir Omega'nın çok rahat bir şekilde yurt binasına girebildiğini söylemek istese de yapmadı, binayı terk etmekle yetindi.

Arkadaşları yurt binasına çok uzak olmayan bir kafeye oturmuşlardı, ikisi de kahve içerken bir şey üzerine sohbet ediyor gibi görünüyorlardı. Boş sandalyelerden birine oturarak Hoseok'un kahvesine uzandı. "Kendine kahve söylesene, benimkinden ne istiyorsun?" diye sordu Hoseok, ona aldırmadan bir kısmını içti. "Sen iyi misin?" Yoongi'nin ona odaklanmış gözlerine çevirdi bakışlarını. "Siz zenginsiniz sanırım, kafeden çıktığınız yok." Onun sorusunu es geçerek konuştu, Hoseok kendi bardağını önüne çekti ve Jungkook için Americano söyledi. "Sorularımı geçiştirme, ufaklık. İyi misin?" Jungkook omuzlarını düşürerek arkasına yaslandı, ilk kez onlara hayatına dair olanları anlatmak konusunda tereddüt ediyordu. Bir Alfa'ya karşı içinde hassas duygular peydah olmasının normal olmadığını, insanların da normal karşılamayacağını biliyordu. Matematikteki iki artı iki dört eder kadar net bir durumdu bu.

Kahvesi gelene kadar konuyu dağıtmak için Park Jimin'den söz açtı. Onun yurt binasına rahat bir şekilde girebildiğini söylediğinde Yoongi'nin gözlerindeki partılılar gülümsetti onu. "Yakında çocuğun adını koluna dövme yaptırır." dedi Hoseok onun hülyalı hallerine bakarak, "Koluna mı? Göğsüne yaptırır bu, tam kalbinin ortasına. Yanına da iki ok çıkan bir kalp, içi kırmızıya boyalı." diye devam ettirdi Jungkook, arkadaşı onları umursamasa da kendi aralarında eğleniyorlardı.

"Konuyu benim umutsuz aşk hayatıma getirerek işin içinden sıyrılıyor gibi durabilirsin ama ben yemiyorum bu numaraları. Dökül ya da ölene kadar nefretimi kazan."

Yoongi'nin sözleri ne kadar alay dolu görünüyor olsa da Jungkook onun gözlerinden sabrının sonuna geldiğini anlayabiliyordu. "Nefret ile baş etme konusunda iyiyim. Lisede benden nefret eden bir kız vardı, en son bana aşkını ilan ediyordu mezuniyette." Yoongi gözlerini kapatarak birkaç saniye sakinleşmek için bekledi. "Jungkook, anlatmak istemiyor olabilirsin, bunu anlayışla karşılarım ama ben senin arkadaşınım. Biz bu zamana kadar tüm dertlerimizi beraber çözdük, eminim bu konuda da bir yardımımız olabilir." dedi Hoseok, onlara hissettirdiği kötü hisler yüzünden kendine kızıyordu. "O çok güzel." dedi Jungkook birden, anlatmalarını istiyorlarsa, onlara anlatırdı. Arkadaşları tarafından yargılanmak iyi hissettirirdi belki de, kendini toparlamasını sağlardı. "Kim?" diye sordu Yoongi, onun adı dudakları arasından beklemeden döküldü. "Kim Taehyung." Hoseok aynı konunun dönüp durduğuna dair bir şeyler mırıldandı.

"Ondan hoşlanıyor olabilirim."

-

merhabalar,
nasılsınız?
uzun zaman oldu,
neler yapıyorsunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

330 71 10
jeon jungkooktan hoşlanan yakışıklı kim taehyungun bilmediği bir şey vardı ama zamanla öğrenecekti: Jeon jungkook aşırı sakardı. Texting
3.4K 476 15
yakışıklı dilf kusacağım gerçekten buraya gelmeyi aklından bile geçirme yoksa sana acıların en güzelinden yaşatırım jeongguk böyle bir cümleyi kurar...
876K 70.3K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
clocks | tk By spring

General Fiction

73K 6K 32
under the kitchen lights, you still look like dynamite