star lost, minsung ✓

Por kenyusiimii

198K 22.6K 13.4K

ben kayıp bir yıldızdım, yerimi bulmamı sen sağladın. Más

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7 M'
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 F' ❣︎

2.5

4.3K 554 338
Por kenyusiimii

Son beş bölüm

Ve üzgünüm kitap tamamen soft ben de kaos pek yazabilen biri değilim :(

***

Sabah erkenden kalkan kişi Minho'ydu, Jisung da onunla beraber kalkarken bir şeyler hazırlamak için doğrulmuştu ki Minho onu durdurdu.  "Uykuna devam et sen, yolda atıştırırım bir şeyler ya da eve geçeceğim üstümü değiştirmek için o ara yerim, uyu hadi."

"Ya hazırlayayım işte."

Güldü. "Bebeğim gerçekten gerek yok, dediğim gibi eve geçeceğim. Orada atıştırırım, söz. Diğerlerini uyandıracağız."

Jisung yataktan kalkarak başını sallamış, Minho ile beraber koridora ilerleyip çantasına koyduğu cüzdanını ve araba anahtarını vermişti ona. "Sen eve nasıl geçeceksin," dedi Minho. "Arabamı bırakayım ister misin?"

Cıkladı. "Anneme geçerim yürüyerek, büyük bir ihtimalle annen de bizde olur. İş çıkışı buraya uğrarsın, hem anneni görürsün hem de beraber döneriz. Nasıl?"

"Bunu yaparız öyleyse."

Minho montunu üzerine geçirip elini eşinin beline atmış "Gidiyorum," deyip yanağına bir öpücük bırakmıştı. "Şirkete geçtiğimde mesaj atarım sana, sen de uyumaya devam et. Görüşürüz sevgilim."

Jisung boynuna sarılıp küçük bir öpücük bıraktı. "Görüşürüz, dikkat et kendine."

"Ederim."

Evden çıkan alfa ile gitmesini bekleyip kapıyı kapatmış, geri içeri dönerek uykusuna kaldığı yerden devam etmişti. Sabah kalktığında herkes Minho'yu sormuş, işe gittiğini söylemişti. Beraber kahvaltı ettikten sonra o da annesinin yanına geçerken tam da dediği gibi Minho'nun da annesi buradaydı.

Akşam onu almak için uğrayan Minho ile beraber eve dönmüşler, biraz sohbet edip uyumuşlardı. Minho ile evliliklerini seviyordu Jisung, başta korksa da zamanla bu bakış açısı hep değişmiş ve geçen günlerle de değişmeye devam ediyordu.

Yazın gelmesi ile beraber Jisung cüzdanını aldığı gibi terliklerini giyip koşa koşa aşağı inmiş, evden çıkmıştı. Markete uğrayıp akşam için dondurma alacaktı kendilerine, artık tamamen öğrendiği evinin çevresinde yolları bilerek hareket ederken çalan telefonunda arayan kişinin Minho olduğunu fark ederek sırıttı. 

"Aşkım!"

Alfa güldü. "Ne yapıyorsun?"

"Bize dondurma almak için dışarı çıktım," dedi Jisung. Markete girip dondurma reyonuna ilerledi. "Sen ne yapıyorsun?"

"Güzel zamanlamaymış. Kartın ya da paran yanında mı?"

"Evet ama hala ne yapmamız gerektiğini anlamadım?"

Güldü.  "Şirkete gelsene." dedi Minho ağzındaki baklayı çıkararak. "Çıkışta seni bir yere götüreceğim, vaktimiz dar o yüzden eve git gel yapmayalım dedim."

Jisung içinde kabaran merakla marketin ortasında durmuş, üstüne bakmıştı. Ev haliyle dışarıdaydı şu an, üstünde kısa penye şortu ve üstünde tişörtü vardı.  "Yalnız ben şu an resmen pijamalarımlayım," dedi.  "Şort tişört hatta yetmemiş gibi terliklerim var üstümde, eve gidip değiştirip gelsem?"

Minho odasından çıkarken sırıttı. "Sıkıntı değil, gel öyle sen."

"Gelirim bak?"

"Gel." deyip bir alt kata inmeye başladı.  "Kapatıyorum şimdi, bu arada sevgilim otobüse değil taksiye bin ben hallederim burada."

"Tamamdır."

Jisung aldığı onay ile kendine bir su alıp marketten çıkarken bir taksiye atlamış, şirketin adresini vermişti. Yanına sadece markete yetecek kadar para aldığı, kartını da evde bıraktığı Minho aşağı inmişti, o taksiye doğru ilerlerken Jisung gördüğü alfa ile sırıtıp arabadan indi. 

Minho ücreti halletmiş, giden taksi ile beraber de omega vakit kaybetmeden eşine sarılmıştı. "Umarım her ne yapacaksan bu kıyafete uygundur."

Alfanın eli beline sarıldı, omuzuna bir öpücük bıraktı. "Uygun uygun, takma sen bunu. Yarım saatlik bir işim kaldı, onu halledeyim çıkalım, olur mu?"

"Olsun bakalım."

Beraber şirketin içine girmişler, Jisung üstünden dolayı utanıp adeta odaya kaçarken Minho da arkasından girip kapıyı kapatmıştı. Odasını sanki hiç görmemiş gibi inceleyen eşine güldü, o yarım saatlik işini hallederken Jisung da odayı turlamış, eşyalara bakmış ara sıra Minho'yu öpmüş, vakit geçirmişti.

Beraber arabaya bindiklerinde Jisung yolu izliyordu, nereye gittiklerini bilmiyordu, Minho'nun aklında ne var tahmin dahi edemiyordu. Merakla tabelaları seyrederken yavaşça yol kenarında artık denizi görmesi ile gülümsedi.

Denizi severdi, ona iyi hissettiriyordu.

"Şimdi biraz hızlanacağım," deyip yolun boş olmasını fırsat bilerek haber verdi alfa. Omega kafasını sallarken hızını arttırmış, en kenarda ki şeride geçerek denize daha yakın durmuştu. 

Otoyoldan çıkıp köy gibi bir yere girdiklerinde taşlık bir yoldu, Jisung kıkırdayarak kapıya tutundu taşlı yoldan dolayı. "Merakım her geçen saniye daha çok artıyor."

"Az kaldı."

Yaz akşamının hafif rüzgarı ile dalgalan ağaçların arasından geçip sararmış otlarla kaplı düz bir yola gelmişlerdi. Jisung yüksek bir yerde olduklarını fark etti, tekrardan önüne çıkan deniz ile kaşlarını kaldırdı.

Bomboş bir arazidelerdi, otoban fazlasıyla geride kalıyordu, güneş batmak üzereydi, koca deniz sakin bir şekilde dalgalanıyordu. 

Koca arazideki bir evin önünde durdu Minho, araba yavaşladığında Jisung şaşkınca kapıyı açıp indi ve sıcak rüzgarın tenine değmesine izin verdi. Minik minik adımları çitlerle kaplanmış arazinin önüne vardı. 

"Tanrım!" dedi şaşkınlıkla. "Burası çok güzel. Your Name'deki gibi!"

Dikliğin altında kalan denize doğru inen bir yol vardı kenarda, isteyen biri kolaylıkla oradan sahile inerdi ve dahası kimsenin olmaması, ılık rüzgar, deniz, rüzgardan dolayı dalgalanan bitkilerin sesleri fazlasıyla güzeldi. 

Yanına gelen eşine gülerek baktığında Minho "Gel benimle," deyip onun elini tuttu ve eve doğru ilerlemeye başladı.

Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Burası kimin, Min, beni daha önce buraya getirmeliydin..."

Minho ona güldü. Beraber evin içine girmişler, üst kata çıkmışlardı. "Çatıya çıkacağız." diyen alfa eşinin ona şaşkınlıkla bakmasını sağladı. Kenarda ki merdiveni alıp çatıya çıkan minik pencereyi açtı.

"Önce ben çıkayım, sonra da sen gel."

"Hala hiçbir şey anlamadım."

Güldü. 

Merdivenle beraber yukarı çatıya çıkmış, tutunarak elini uzatmıştı. Jisung yine de reddetmeden onun elini kavrayıp çatıya çıktı, dik çatıda bir an dengesini kaybetse de Minho hızla onu belinden yakalamıştı. "Tutun bana." deyip çatının biraz daha düz kısmına indirdi onları, yan yana oturmalarını sağladı. 

İkisi de bacaklarını kendine çekmiş, karşılarındaki boşluğa bakarken alfa gülümsedi. "Yetiştik." dedi. Eşine döndü.  "Sana buradaki gün batımını izletmek istiyordum."

Jisung sonunda öğrendiği şeyle kaşlarını kaldırırken kafasını çevirip gün batımına bakmıştı, fazlasıyla sakin, fazlasıyla güzeldi. Evin çatısında oldukları için arazi gözükmüyordu, sadece deniz ve ufuk çizgisinde batan bir güneş vardı. 

"Çok güzel." deyip hayranlıkla mırıldanıp çenesini dizlerine yasladı. "Burası çok güzel."

Gözünün alabildiğince her yeri izledi başını çevirip, arkasında geniş bir arazi vardı, otoban fazlasıyla geride kalmıştı ama buraya varan ağaçlarla kaplı arazi yolunu görebiliyordu. Çok, onlardan gerçekten çok ileride bir ev daha vardı ve Jisung zar zor seçebilmişti oranın bir ev olduğunu, öylesine uzaktaydı.

Filmlerde, dizilerde değil de böyle efsane anlattıklarında tarif edilen bir yer gibiydi sanki.

"Beğendin mi?"

Alfadan gelen soru ile kafasını salladı. "Çok."

Geri güneşi izlemeye döndüğünde güldü.  "Ama nereden çıktı bu? Bilmiyorum, hiç konuşmamıştık daha önce böyle bir şey veya geldiğimiz bu yer, ilk defa görüyorum."

"Aslında..." diyen alfa elini cüzdanına attı, Jisung onu izlerken o cüzdanından katlı bir kağıt parçası çıkarmış, eşine uzatmıştı. "Buradan." dedi her şeyi açıklamak için. 

Jisung ne olduğunu anlamadığı kağıt parçasını eline aldı, eski duruyordu. Minho'ya bakıp geri kağıda dönüp açtığında çizilmiş resmi gördü, bir çocuğun çizdiği resmi, kendi çizdiği resmi.

Kafasını çevirip oldukları alana bir kez daha baktığında kafasındaki tüm parçalar birleşmişti. "Min..." deyip gülerken dolan gözlerine de engel olamamıştı. Çok küçükken çizdiği bir resimdi bu, o anları çizerken böylesine gerçek olabileceğini düşünmemişti.

Gözünün önüne renkli boya kalemleri ile çizim yaptığı anlar düşerken o anki düşünceleri zihnine dolduğunda babasını hatırlayarak bir anda hıçkırdı, elini ağzına bastırdı.

Kağıdın arkasını çevirdi, oraya yazılmış, yazdığı mektuba baktı.

Kıkırdadı. "Sevgili babacığım," dedi mektubu okuyarak. "Annem dedi ki baban evler çiziyor sonra da o çizdiği evleri yapıyor, gerçeğe dönüştürüyor. Şey, hani sen beni hep biricik bebeğim diye seviyorsun, ne istersem yapıyorsun ya, benim bir hayalim var, onu da yapar mısın?"

Anılarla beraber dişlerini birbirine bastırdı, odadan çıkıp bu kağıdı babasına verdiğini hatırlıyordu. Devam etti. "Bence yaparsın. Ben böyle herkesten uzakta sadece bizim ailemizin olacağı, deniz kenarında bir ev istiyorum. Hani anlattığın bir hikaye var ya, tam da oradaki gibi. Canımız sıkıldığında denize inelim, sakin olsun. Ben çok ses yapıyorum, kimse benden rahatsız olmasın. Ahşap olabilir, annem bize yemekler yaparken biz de seninle denizi izleyebiliriz."

Güldü acıyla. "Yaparsın değil mi babacığım?" Mektubu kenara indirdi Jisung, ezbere bildiği cümleleri mırıldandı. "Öpücük, öpücük, öpücük. Biricik bebeğin Ji."

Hatırladığı tüm anılarla ağlamaya başlarken "Minho..." diye mırıldanıp ona doğru döndü ve gözleri dolu dolu onu izleyen eşine sarıldı minnettarlıkla. Bunu beklemiyordu, gerçekten beklemiyordu.

"Şş. Ağlama, ağlama, ağlama, canım yanıyor, ağlama."

Jisung geri çekildi, kağıdı çevirip resmine baktı tekrardan, güldü. "Babam evi o gün yapamayacağını söylediğinde çok üzülmüştüm," dedi. "Sanki hiç yapmayacakmış gibi ağlamıştım, saklamış mektubumu..." Ona döndü. "Sen nasıl öğrendin bunu?"

Minho güldü. "Noel'de annen vermişti, ikimiz şirket için babanın belgelerini arıyorduk ve aniden bunu bulmuştuk. O da bana verdi."

"O gün eve o yüzden mi gözlerin kızarık gelmiştin, reddetin, biliyordum ağladığını."

"Sadece bilmiyorum, mektubun ve çizimin, etkiledi. Gerçekleştirmek istedim hayalini, belki babanın vakti yetmedi ama... Mutlu olursun diye düşündüm."

"Burası bizim mi şimdi?"

Omeganın sorusu ile başını salladı. "Bizim değil, senin." Başını eğdi. "Belki hayalinde birkaç eksik olacak ama..."

Babası yoktu. 

Jisung titrek bir nefes çekti içine. "Teşekkür ederim," dedi minnettar bir şekilde. "Beni bu kadar güzel sevdiğin için. Bu kadar güzel büyüdüğün için, düşünce yapın için, bana çok güzel bir aile olduğun için.. Her şey için teşekkür ederim."

Kağıdı ona uzattı. "Sende kalabilir mi?"

Minho reddetmedi, kağıdı alıp geri cüzdanına koydu ve başını Jisung'un omuzuna yasladı. "Dün buradaydım," dedi.  "Eve biraz geç gelme sebebim buydu, eşyalarla beraber ev iki gün önce bitti. Dün görmek için geldim ve burada gün batımının çok güzel olduğunu fark ettim, o yüzden biraz aceleciydim."

Jisung, Minho'ya olan hislerini artık tarif edecek kelimeler bulamıyordu. Her geçen gün bir insana nasıl daha çok aşık olunur, onu fark ediyordu.

"Çok aşığım sana," deyip onu öptü. "Çok, çok, çok, çok aşığım. İyi ki varsın. Annemlere buradan kocaman teşekkür ediyorum bizi evlendirdikleri için."

Minho kahkaha atarken Jisung da gülmüş, bir kez daha öpmüştü. Minho'nun konuşmasına izin vermeden onu öpüp duruyordu çünkü Minho'nun sevgisini belli etmek adına kelimelere ihtiyacı yoktu, biliyordu. 

Beraber evi gezmek için aşağı indiklerinde Minho'nun ışıkları açması ile Jisung merakla odalara girdi tek tek. "Bizim yatak odamız," deyip sırıttı. "Bizim fotoğraflarımız."

Panoya asılı olan polaroidler onu güldürdü, oradan sonra banyolara, oyun odasına, diğerlerine girmiş, girdiği boş oda ile kaşlarını kaldırmıştı. "Burası kimin?"

Minho arkasından ona yaslanıp çenesini omuzuna koydu. "İleride çocuğumuz olursa, onun."

"Ya, ya, ya."

Jisung koşa koşa penceresi deniz olan odanın içine girmiş, etrafı incelemişti. "Evin en güzel odası onun," dediğinde Minho göz kırptı.

Aşağı kat sadece salon ve mutfaktan oluşuyordu, ahşap evin salonu ve mutfağı amerikan tarzdı ve boylu boyunca duvar cam, denize bakıyordu. Jisung mutlu bir şekilde gülümsedi. "Çok güzel burası," dedi hayran hayran.

"Burası çok güzel, of, of, senin sayende bir eve aşık olabildiğimi fark ettim. Tanrım!"

"Sadece seni ve zevklerini tanıyorum," dedi Minho. "Bu yüzden neyi nerede görmek istediğini biliyorum, dışını sen içini ise ben söyledim, Seungmin çizdi."

"Teşekkür ederim."

"Bir daha teşekkür edersen ilişkimizdeki medeniliği bir kenara bırakırız."

Jisung bu sözle kahkaha attı, ağzına hayali bir fermuar çekmiş, anında başını sallamıştı. Minho dolaptan bir su çıkarıp ona ve kendine doldurduğunda suyu içmişler, fırına attıkları dondurulmuş pizzayı yemişlerdi. 

Jisung içindeki güzel hisle beraber mutfağı toplayan eşine doğru ilerledi, arkasından ona sarılmış, kulağına yaklaşmıştı. "Bence yatak odasının açılışını çok güzel bir şekilde yapabiliriz."

Alfa ona güldü.

Kollarının arasında eşine döndüğünde Jisung kollarını belinden çekip boynuna sarmış, zaten kabul edeceğini bildiği için dudaklarını dudaklarına bastırmış, gecenin devamı için ilk adımı atmıştı.

Sabaha karşı Jisung yanında uyuyakalan eşine bakarak uzandı ve çıplak omuzuna bir öpücük bıraktı, üstünden aşağı kayan örtüyü omuzlarına çekmiş, cam açık olduğu için üşümesin engellemişti. 

Açık camdan içeri gelen dalga sesleri, güneşin doğuşu ile vuran ışığa gülümsedi, yatağın içinde biraz daha kayıp kendi çıplak bedenini alfaya yaklaştırmıştı. Kafasını kaldırıp Minho'nun kolunun üzerine bıraktı ve gözlerini kapatıp yanağını severken uyuyakaldı. 

"Seninle tanışmak bir mucize olsa gerek..."

***

BAKIN STAR LOST MINSUNG FANARTI BULDUM

Seguir leyendo

También te gustarán

16.8K 2.6K 19
Korsan Lee Minho Prens Han Jisung
2.4K 324 10
Hyunjin her gece ölen sevgilisini çizerdi.. Minific Hyunin
807K 65.8K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
6.3K 906 10
kendisinin en büyük düşmanı olarak bilinen jeon jungkook'tan gizlice hoşlanan taehyung, ona anonim bir şekilde mesaj atmaya karar verir.