Uyandığımda değişik bir yerdeydim.
Uhh burası çok sıcak. Yavaşça yatakta doğruldum ve kafamdaki ıslak bezi kenarı attım.
Ah burayı biliyorum Raymond'un çalışma odası.
Vücudum biraz halsizdi.
En son olanları hatırladım. Şu lanet küçük şeyler. Kapının açılmasıyla o yöne doğru baktım.
Giren Raymond'du.
-Demek uyandın.
-Öyle görünüyor.
-Vücudundaki zehri atmak için ne kadar uğraştım bilemezsin...
-Teşekkürler?
-Heh bu konuda bir zam yapmaya ne dersin?
Şaşırmadım...
Raymond durumumu anlatmaya başladı.
-Dün buraya ışınlanmadan önce bayıldın, küçük bir çizikti ve neyseki zehir vücuduna yayılmadan onu dışarı attık. Yan etkileri devam etse de şunu garanti edebilirim ki akşama doğru etkisini bukle hissetmeyeceksin.
Sanırım rahatlamalıyım.
-Peki zehiri alabildin mi? Yani iksir için?
-Tabi ki! O kadar da zor değildi. Ayrıca her şekilde canlıdan yararlandım senin sayende yeni bilgiler edindim. Bunlar bir servet değerinde!
Ve hala zam istemeye cüret ediyor...
Ahh kara büyüm tekrar yoğunlaşmış... Sanırım onu bastırmak için zindana bir ziyaret yapmalıyım.
Ama bundan önce imparatorluk kütüphanesinde bana lazım olan bir şey var.
Sarayı yerle bir ettiğimden beri bir çok kitap yok oldu. En azından büyü ile kopyalanmış ve arşivlenmişlerdi.
Aksi takdirde değerli hazineler yok olurdu...
Bana lazım olan ölümsüzlük meyvesi ile ilgili bilgiler. İmparatorluk kütüphanesinde onunla ilgili bilgi olabilir diye düşünüyorum çünkü Caein'in dediğine göre efsane olarak geçiyor.
Vücut kondisyonum en iyisi olmasa da buny yapabilecek kadar gücüm olmalı.
Raymond'dan ödünç aldığım at ile saraya döndüm.
Dediğine göre Caein mana yenilemek için çoktan dönmüş.
Kütüphanenin bulunduğu ek binaya yöneldim.
Şimdi bakalım bakalım burada ne varmış. Efsanelerin bulunduğu bölümlere yöneldim. Burası gerçekten çok büyük.
Bir kitap seçtim ve karıştırmaya başladım.
Ve işte ölümsüzlük meyvesi!
Caein'in bahsettiği gibi bir kara büyücü tarafından ekilen bu bitki yılda sadece bir meyve verir. Ama belirli bir süre sonra aniden yok olur
Söylenene göre meyveyi yiyenler ölümsüz olur ama aynı zamanda karanlık bir tarafı da var.
Meyveyi yiyen kişi güçlü bir iradeye sahip değilse...o zaman meyve onun hayat enerjisini yutarak bedeni yok eder.
Bir de yüce gardiyan var. Meyveyi koruyan bir tür yaratık gibi bir şey. Çok ürkünç olduğunu söylüyorlar.
Diğer kitaplarda da benzer şeyler yaşıyordu. Ölümsüzlük meyvesi dışında lanetli meyve olarak da geçiyor.
Buraya Caein'le gidemem... Ama tek gitmekte tehlikeli.
En azından bir kişi almak mantıklı şu gardiyan meselesini kendim halledemeye bilirim.
Sorun güçsüz olmamda değil, düşmanını bilmezsen ne kadar güçlü olsan da onu yenemezsin.
Bu yüzden iki kişi daha iyi zaman kazanıp gözlemleme yapabiliriz.
Mesela dün yanımda Raymond olmasaydı büyük ihtimalle o hızlı canlılara karşı bir şansım olmazdı.
En yakın zamanda yola çıkmak istiyorum. Biliyorum biraz fazla hızlı gidiyormuşum gibi ama büyük bir şey yaklaşıyor.
Çok yakında...bunu hissedebiliyorum.
Ya da sadece paranoya yapıyorum.
Saraya döndüm ve gizli yoldan içeri girdim. Sonuçta herkes dışarıda olduğumu bilirse bu iyi olmaz.
Ben tam odama girişken dışarıdan sesler geldi.
Korumama özellikle kendi hizmetçimden başkasını içeri almamasını istedim.
-Lütfen girmeme izin verin bu acil!
-Olmaz majestlerinin direk emri içeri kimseyi alamam.
-Ama...ama bu çok önemli!
Ne olduğunu anlamak için kapıyı açtım.
-Ne oluyor burada!?
İkisi de aynı anda eğildiler.
Ah bu benim tatlı asistanlarımdan biri.
-Bir şey mi oldu?
-Ma... majestleri soylular acil toplantı talep ediyorlar.
-Hm? Bir sorun mu var?
-Majesteleri bu konu hakkında... Lütfen kendiniz görün.
Ne olduğunu anlamasam da kabul ettim.
-O zaman onları toplantı odasına al. Madem ani bir ziyaret yaptılar onlarla görüşmeliyim değil mi?
-...Evet Majesteleri.
Korkmuş görünüyordu... Neyse.
İçeri girmdim ve zili çaldım.
Üstümü değiştirmeli. Bir de...
Toplantı odasına gitmek için acele etmedim.
İçeri girdiğimde hepsi sıkılmış görünüyordu.
-Herkes kafasını kaldırabilir. Geç kaldığım için sıkılmış görünüyorsunuz ama bu ani ziyareti neye borçluyum?
Herkes set tavrım karşısında sustu. Sonrasında birisi cesaretle konuştu.
-Majesteleri siz tahta geçeli bir süre geçti ve...
-Ve?
-Hala bir imparator ve varis haberi yok.
-Heh demek hepiniz bu nedenle buraya toplandınız.
Bu konu var...
-Peki gösterin adaylarınızı.
Bakalım kimleri seçmişler. Tahmin edildiği gibi yüksek statülü kişilerin çocukları vardı.
Şaşırtıcı olarak veliaht adaylarda yoktu.
Sanırım şuan belli bir serveti olmadığı için.
Ahh sanırım biriyle gerçekten evlenmek zorundayım. Ama şimdi değil heh.
-Demek adaylarınız bunlar. Adayları değerlendireceğim...bir baloya ne dersiniz? Belki gerçek aşkı bulurum.
-... majestleri halk varis haberi bekliyor. Sizin durumunuzda aşk imkansız gibi duruyor.
Kendi oğullarını bana vermek için halkı bahane etmek...
-Neden öyle diyorsunuz aşk heryerde değil mi?
-...
-Adaylara bakacağım şimdi işiniz bittiyse çıkabilirsiniz.
Selam verdiler ve çıktılar.
Ahh bu çok yorucu. Neden bunlarla uğraşmalıyım?
Derin bir nefes alıp ayağı kalktım. Hangi biriyle uğraşmalıyım bilmiyorum.
Devlet işleri mi yoksa hayatta kalmak mı?
Sanırım basım ağrıyor hala tam iyileşmedim.
Aşağı doğru merdivenlerden indim. Veliaht oradaydı.
-Majesteleri.
-Burada ne yapıyorsun?
-Küçük bir yürüyüş. Bir kaç gündür ortada yoksunuz.
-Bu konuda...birkaç olay oldu da.
Çizdiğim çizgi yüzünden aramız bu aralar garip. Belki de soylular haklıydı. Benim gibi biri için aşk imkansız.
İmparatoriçe olduğum için değil, olduğum kişi yüzünden.
Yürüyüp onun yanında geçtim. Evet bu benim için imkansız.
-Majesteleri!
Sesi beni durdurdu.
-...
-Bir şeyler içmeye ne dersiniz?
Birer içmek aldık ve balkona çıktık. Bu bana bundan iki yıl öncesini hatırlattı.
Balkonda Evangeline hakkında tartışmıştık.
Gökyüzü her zamanki gibiydi.
Bardaktaki sıvı parlıyordu.
Bir sessizlik anından sonra bakışlarını üzerimde hissettim.
-Neden?
-Huh?
-Neden beni kendinden uzaklaştırıyorsun?
Rüzgar aramızdan esti.
-Haha öyle bir şey yok bunu da nereden çıkardı...
-Estelle.
Uzun zaman sonra kendim hakkında daha fazla şey öğrenebildim.
Diğerlerinin aksine yalnız kaldığım yıllar boyunca sadece diğerlerinden değil kendimden de uzak kaldım.
Bir noktada insanların sevgisini kabul edemez oldum.
Bunun ne kadarı benim hatam tartışılır ama şunu biliyorum ki o bana karşı samimi.
Öyleyse neden? Neden ondan uzaklaşmalıyım?
Cevabı ben bile bilmiyorum.
Beni seven babamın sevgisini bile doğru düzgün kabul edemiyorum.
Sonunda yalnızlığa mahkumum çünkü onu kendim yaratıyorum.
*****
Veliahtın sessizliği gibi
Estelle'de sustu
Böylece birbirlerine dertlerini anlattılar
Ama Estelle anılarda sıkışmıştı
Ona göre cennet diye bir yer varsa
Ulaşılması zor ve güzel bir yer olmalıydı
Ve anılar,
Yaşayanlar için birer kafesti
Günden güne seni sıkıştıran dar bir kafes
Ve kafese yakalandığını anda
Aşk ve sevgi onun için ağır birer zincire dönüştü
Ama ne olursa olsun sondan kaçamazdı
Hayatının sonuna kadar farkında olacağı
Ve asla ona karşı gelemeyeceği ölümün farkındaydı.
Bazen yanlış kararlar verip yanlış yola sapabileceğinin farkındaydı
Gerçekler farklı olsa da kendine itiraf etmekten korktu
Çünkü sevgi beklemenin ne kadar acıttığının en çok da o farkındaydı
*****
Sessizlik sürdü.
Ama sonunda bir karara vardım. İllaki birlikte olmamıza gerek yok arkadaşlık da iyidir.
Bu yüzden ona olanları anlatmak istedim.
Bu şekilde bir kez daha kaçtım...
________
Yazar:Villainesssss