İTAAT (Değişim #1)

Par CalantheRoss

4.2K 210 319

*Elmaslar Gibi adlı hikayenin güncellenmiş hali* Los Angeles'taki normal hayatını üniversite için geride bıra... Plus

GİRİŞ
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
YENİ BÖLÜMLER HAKKINDA ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME!
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM*
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM*
17. BÖLÜM*
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM*
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM*
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM | FİNAL
BONUS BÖLÜM

16. BÖLÜM

80 6 12
Par CalantheRoss

Nicholas yanımızdan ayrılınca Lindsey benden konuşmamı bekler gibi baktı.

"Okulda tanıştık. Rektörümüzle ortak toplantı olduğu sırada," dedim özet geçerek. Çarpışmamızı ve aramızdaki enerjiden dolayı aklımın başımdan gittiği kısmı atladım özellikle. "Bir süre daha gizli kalabilmeyi umuyoruz. Böylece birbirimizi dış etkenler olmadan daha rahat tanıyabiliriz." Vermek istediğim mesajı aldığını belli ederek başını salladı.

"Annemin düzenlediği o davette görür görmez anlamıştım bir şeyler olduğunu. İkiniz adına çok sevindim gerçekten. Nicholas'ı iş dışında birisi için New York'tan buraya kadar geldiğini daha önce hiç görmemiştim. Senin için çabalıyor olması çok güzel," dedikten sonra yemeğinden birkaç lokma aldı. Sevgilimle birbirimiz için konfor alanımızdan çıkmaya çalışmamız çok güzeldi gerçekten. İkimiz için de zordu mutlaka fakat bizimle gurur duyuyordum. "İş için bile Los Angeles'a gelmeyi sevmiyor. Birlikte sadece kıyafetler üzerine alışveriş merkezimiz var. Finans müdürüyle işleri hallediyoruz. Ağabeyimle mi iş yapıyorum, yoksa Gideon'la mı belli değil."

"Los Angeles'tan taşınınca artık burası eskisi gibi hissettirmiyor sanırım," diyerek yemeğimden bir çatal aldım. "Alışveriş merkezi neden sadece kıyafetler üzerine?"

"İtalya'da moda üzerine lisans ve yüksek lisans yaptım. Kendi markamı oluşturmaktansa benim kadar imkana sahip olmayan özellikle kadın girişimcilere ve tasarımcılara olanak sağlamak istedim. Nicholas da bu fikrimi beğendi. Bazı tasarımcılardan ünlüleri giydirenler bile oldu bu sayede. Herkesin kârlı çıktığı iyi bir iş."

"Yakın çevresiyle iş dengesini çok güzel kurmuş gerçekten." Sesimdeki hayranlığı fark ettiğinde gülümseyerek baktı bana.

Nicholas'a karşı olan duygularımı birilerinin fark ediyor olması beni utandırmıştı birden. Birilerinin bizi öğrenmiş olması bir anlık hoşuma gitmiş olsa da gizliliğimize yapılmış bir darbe gibi hissetmekten alıkoyamadım kendimi o an. Nicholas'la daha fazla yalnız zaman geçirmek istiyordum sadece. Onu başka etkenler olmadan keşfetmek için sabırsızlanıyordum.

"Acaba... ilişkimizi kimseye söylemesen olur mu?" dedim tepkisinden çekinerek.

"Elbette! Kararlarınıza saygı duyuyorum. Bu konuda endişen olmasın." Şarabından bir yudum aldığında fark etmeden sıktığım bacaklarımı serbest bıraktım. Yemeğimi sessizlik içerisinde biraz yedikten sonra Lindsey'nin bakışlarını üzerimde hissedince başımı kaldırıp ona baktım. "Bunun ortak kararınız olması beni çok etkiledi," dedi gülümseyerek.

"Aslında daha çok benim talebimdi," dedim dürüstçe.

"Ciddi misin?" Şaşkınlıkla açılan gözleri karşısında bacaklarımdaki gerginliğe ek omuzlarımı da sıkmaya başladım.

"Yani dediğim gibi dış etk–" Sözümü kesti birden.

"İlişkinin başında gizli kalma isteğin çok normal. Şaşırdığım şey Nicholas'ın bunu çok da istemiyor olması. Önümde öpüştüğünüzde anlamıştım aslında. Şimdi sen de böyle söyleyince her şey yerine oturdu. Nicholas seni dünyaya duyurmak istiyor olmalı. Bu bir ilk." Konuşmaya devam etmesi için gerginlik içinde bekledim. "Eski ilişkilerden şu an benim söz etmem ne kadar doğru bilmiyorum ama eskiden Nicholas gizli kalmak, birlikte olduğu kişi de sürekli herkesin bilmesini isterdi. Hatta eski nişanlısının da yüzükten sonra tavırları tamamen değişmişti." Son cümledeki aldığım bilgiyle kaşlarımı kaldırdım.

"Nişanlanmış mıydı?" Şarabımdan kocaman bir yudum aldım. Benden yaşça büyük olduğu için daha önce bir sürü kadının hayatından gelip geçtiğini tahmin ediyordum fakat aralarından birisiyle evlilik yoluna girmiş olabileceğini hiç hesaba katmamıştım.

"Ah... Bunu henüz bilmiyordun," dedi suçlulukla bakarak.

"Daha her şey çok yeni ve geçmişten bahsetmeyi pek tercih etmiyoruz henüz," diyerek vücudumdaki gerginliğin şarapla birlikte kaybolduğunu hayal etmeye çalıştım.

"Bu gerçekten çok iyi bir karar." Başıyla beni onayladığında gülümsedim. Bu konuyu da orada bırakmıştık anında.

Sohbetimize farklı konularda devam ederken artık daha rahat hissediyordum kendimi. Vücudumdaki gerginlik de yok olmuştu. Nicholas ve onunla olan ilişkimle ilgili konuların beni çok gerdiğini fark etmiştim. Onun dışında bir şeylerden bahsederken hiçbir problem yoktu. Nicholas'ın bana özel olmasına ihtiyacım vardı bir süre daha. Bunu ona da söylemem gerekiyordu. Bugün yanımıza gelmesi çok tatlıydı fakat yakın gelecekte böyle bir hareketin tekrarlanmasına izin veremezdim. Kaçak gibi değildik ki zaten. Bir yerlerde buluşuyor, davetlerde rahatça konuşuyorduk. Sadece ilişkimizi başkalarıyla konuşmayı ertelemek istiyordum. İki günlük ilişkiyi dünyaya duyurma düşüncesi fazla geliyordu bünyeme.

Yemeğin geri kalanı oldukça keyifli geçmişti. Kesinlikle Lindsey ile daha fazla görüşmek isterdim. Birlikte alışverişe çıkma planları yapmaya başlamıştık şimdiden. Kendimi daha hazır hissettiğimde ise Nicholas'ı kız kardeşinin ağzından dinlemek bana mutluluk verebilirdi belki.

Restorandan ayrılıp evlerimize doğru yola koyulduğumuzda Nicholas'a bir mesaj attım.

Eve gidiyorum. Uçağım 23:20'de bu arada. Birlikte mi gideceğiz?

Cevap vermesini beklerken aklıma telefonu olmadığı geldi. Alternatif bir haberleşme yolu düşünürken telefonum titredi hemen.

Uçağın biz ne zaman istersek o zaman. Birlikte gideceğiz elbette. Başka bir ihtimal mi vardı?

Yeni telefon almışsın bile...

Sen evden çıktığında yeni telefonum bana gelmişti çoktan. :)

Koyduğu gülücüğe ekrana bakmaya devam ederken sırıttım. Komik birisiydi aslında.

Hadi gel artık bana meleğim

Beni şimdiden özledin mi yoksa?

Ne kadar özlediğimi bilmek bile istemezsin.

Haklıydı. Bu yüzden cevap vermedim. Bavulumu almak için eve giderken hafızamdan çoktan silinmiş Los Angeles yaşantısını izledim camdan. New York'a göre sanki daha canlıydı bu şehir. Fakat beni kendine çekmiyordu artık. Soğuk suratlara, soğuk iklime alışmıştım. Yenilenmiş halim New York'a daha uyumluydu. Birkaç hafta öncesinde buraya duyduğum özlemimi hatırladığımda dudaklarımda buruk bir gülümseme belirdi. New York'tayken o kadar boğuluyormuş gibi hissediyordum ki Los Angeles'ın eski hisleri geri getireceğine inandırmıştım kendimi. Melekler Şehri benim için artık bir anlam ifade etmiyordu neredeyse. Bugün sahilinin iyi geldiğini inkâr edemezdim ama belki de Nicholas olmasaydı sahilin de bir anlamı olmayacaktı.

Artık özlem duyduğum bir geçmişimin olmamaya başlıyor olması beni bir anlık dehşete düşürmüştü. Sıkıntılarımdan kaçıp sığınabileceğim anılarımın yavaşça yok olması korkutucuydu. Boşlukta gibiydim. Bu düşünce gelecek kaygımı tetiklemişti. Burada olduğu gibi geleceğim de bana bir şey hissettirmezse, o zaman ne yapacaktım?

Oradan oraya bir şeyler hissedebilmek için savrulacağımın endişesiyle yerimde kıpırdandım. Dışarda akan hayattan gözlerimi çekip rahatlayabilme umuduyla Jason'a baktım. Nasıl bir gerçeklikte olduğumu kaçırmış gibi hissediyordum. Yaşadığım hayatı bazen algılayamıyordum. İnsanların geçirdiği büyük değişimler benim de başıma gelmiş olmasına rağmen her şey çok garip hissettiriyordu. Fiat 500'üyle Los Angeles'ta eğlenen Elizabeth'in anıları artık oldukça silikti.

Şu an Nicholas Cooper'ın Rolls Royce'u içindeydim. Onun yanına gidecektim. Beni bekliyordu. Ne kadar kabullenmem zor olsa da romantik bir ilişkimiz vardı. Birlikteydik. En önemli çalışanını benim emrime vermişti. Korkularımı yendiğimde benim için yapabileceklerini hayal bile edemezdim. Artık hayatım buydu.

Nicholas'la olan bağımızı düşündüm. İçimdeki boşluk duygusu yavaşça kayboluyordu onu düşünürken. Derin bir nefes aldım. Belki de onun olmadığı bir zaman dilimine özlem duymayı reddediyordu ruhum. Onu düşündükçe hayatım hakkındaki garip hislerim de uçup gidiyordu. Onunla sanki her şey olması gereken şeklindeydi. Şehirlere yüklediğim gereksiz anlamların yerine onun varlığı gelmişti. Belki de bu yüzden az önce paniklemiştim. Değişimi kabullenmek kolay değildi.

"Bay Cooper'ın yanına hemen mi gitmek istersiniz?" dedi Jason düşüncelerimi dağıtarak. Çoktan eve varmıştık bile. Onunla aynada göz göze geldik.

"Ah, hayır. Biraz ailemle vakit geçireceğim. Çok uzun sürmez," dedim gülümsemeye çalışarak. Arabadan inip eve doğru yürürken David evin kapıyı açtı hemen. Kollarını göğsünde birleştirip sert bir ifadeyle arkamda bıraktığım Rolls Royce'a baktı. "Arabayı bakışlarınla imha etme planın mı var?"

"Nasıl bir arkadaş bu? Ben de tanışayım," dediğinde kaşlarımı kaldırarak baktım ona.

"Senin derdin ne? Buraya geldiğimden beri bambaşka davranıyorsun." Kapının eşiğinde birbirimizi boğazlayacak gibi dikiliyorduk.

"Asıl sen bambaşka davranıyorsun. New York'taki halinin oraya özel olduğunu düşünüyordum. Büyükannem seni bok gibi birine dönüştürmüş." Son cümlesiyle öfkeyle baktım gözlerine. Ağabeyim de oldukça öfkeliydi. Öfkesinin kaynağını anlayamıyordum bile. Bu yüzden onunla anlamsız bir kavgaya girmek yerine öfkemi yuttum ve onu ittirerek geçip odama çıktım.

Üstümü evden çıkmadan hazırladığım kıyafetlerimle değiştirip elbisemi ve ayakkabımı dolabımda bıraktım. Bavulumla aşağı indiğimde annem şaşkınlıkla bana baktı.

"Hemen gidiyor musun? Biz bırakırdık seni," dedi gitmemden memnun olmadığını gizleme gereği duymadan.

"Şoförüm var." Duygusuz sesime rağmen annem bana sarıldığında ona karşılık vermeden duramadım. Her zaman aynı kalacağımı düşünmek hepimizin aptallığıydı.

Kucaklaşmamızdan sonra kapıya yöneldiğimi görünce "Baban ve David'le vedalaşmayacak mısın?" diye sordu.

"Vedalaşmayacağım." Buz gibi ifademle kapıyı açtım. Jason arabadan hemen indiğinde ailemle vakit geçirmeyi düşünebilmiş olmama sinirlendim. Artık imkansızdı. Kimsenin kimseye tahammülü kalmamıştı belki de.

"Dikkatli git. Beni haberdar et." Annemi başımla onaylayıp arabaya yürüdüm ve Jason bavulumu bagaja yerleştirirken arka koltuğa attım kendimi.

Uzun zaman sonra buraya gelmiş olmama rağmen ailemle az vakit geçirdiğimin farkındaydım. Ben de bu kadar az vakit geçirmeyi planlamamıştım. Fakat özellikle David'in tavırlarına bakınca iyi ki az vakit geçirmiştim onlarla. Artık bu aileye ait değildim belli ki. Eski bana ait bir parçam daha eksilmişti benden. Bu gerçekle ne yapacağımı bilmiyordum. Sadece Nicholas'ın kollarında olmaya ihtiyacım vardı bir süre.

Jason beni sahil evine getirdiğinde düşüncelerimde kaybolmuştum. Aslında arabada müzik dinleseydim biraz daha az düşünürdüm. Ama bunu anca eve girerken akıl edebilmiştim.

Eve girince ona seslenmeyi düşünürken tam girişin karşısındaki camla ayrılmış televizyonlu odada onu koltuğa yayılmış bir şekilde gördüm. Ben onu fark edene kadar o beni çoktan izliyordu bile. Gözlerimi gözlerinden ayırmayarak odaya doğru ilerledim. Cam kapıyı elindeki kumandayla açtı.

"Meleğim," dedi özlem dolu bir sesle. Kollarını yana açarak beni çağırdı yanına. En azından ben yanına olduğunu düşünmüştüm. Fakat o bileğimden yakalayarak kucağına oturmamı sağladı. Omzumdaki çantayı çıkarıp yana bıraktım. Kollarımı boynuna dolayarak derin bir nefes alıp verdim. "Sorun ne?" Gözlerimin içine baktığında kendimi ruhen çıplak hissettim karşısında. Elbette dile getirmediğim bütün duygularımı fark ediyordu. Uzun süredir birlikteymişiz gibi hissetmeme rağmen ona aile problemlerimden bahsedecek kadar duvarlarımı indirmemiştim henüz. "Her şey geçti. Her şey yolunda," diye fısıldadı benim konuşmayacağımı anlayınca. Hiçbir şey demeden bacaklarımı yukarı doğru çekip kucağında top haline geldim. Yüzümü boynuna gömüp gözlerimi kapattığım anda elleri beni sakinleştiren yumuşaklıkta vücudumda gezinmeye başladı.

Sevgi dilimin fiziksel dokunuşlar olduğunu onunla keşfediyordum o an. Birlikte olduğum kişinin konuşmama bile gerek kalmadan taleplerimi hissedip, bunları içtenlikle tatmin ediyor olması beni oldukça mutlu etmişti. Farkında olmadığım beklentilerimin karşılanıyor olması benim için çok özeldi. Daha taze birlikteliğimizde bu dinamiği tutturabiliyorduk. Mesela aynı durumun tam tersi gerçekleşseydi, yani benim yerimde o olsaydı, onun beklentilerini karşılamak için aramızdaki bağ sayesinde ben de onun gibi içgüdüsel adımlar atardım.

Onun her yönünü keşfetmek için sabırsızlanıyordum. Karşıma çıktığı için çok mutluydum gerçekten. Kendimden bazı parçalar kaybetmiyor olsaydım belki de Nicholas'la hiç tanışamayacaktım bile. Onun hayatıma girebilmesi için bir şeylerin hayatımdan çıkması gerekiyordu demek ki. Varlığı çok güçlü ve yoğundu. Ona sadece hayatımda değil ruhumda da yer açabilmem için yepyeni bir Elizabeth'e dönüşmeliydim. Seneler ise beni bu dönüşüme çok güzel hazırlamıştı. O sebeple bugün de yaşadığım şeylerin moralimi daha fazla bozmasına izin vermemeye karar verdim. Gülümseyerek başımı kaldırıp güzel yüzüne baktım bir süre. Başını eğip o da bana gülümsediğinde beynim güzelliğinin gerçekliğini algılayamıyordu. Bu adam. Şu an. Benimleydi.

"Ne zaman döneceğiz?" diye sordum.

"Sen ne zaman dönmek istersin?" diye cevap verdi hemen.

"Hemen. New York'un nasıl hissettireceğini merak ediyorum." İtirafım karşısında kaşlarını kaldırdı. "Buraya gelmeden önce birlikte değildik," dedim dürüstçe. Gülümseyerek dudaklarıma bir öpücük kondurdu.

"Gidelim o zaman." Popomu pışpışlayınca kucağından kalktım.

El ele tutuşarak evden çıktık. Bugün bana verdiği Rolls Royce'a bindik hemen. Jason eşliğinde bir süre nereye gittiğimizi anlayamadan dışarıyı seyrettim. Sonra LAX yerine Van Nuys Havalimanına gittiğimizi fark ettim. Havayolu firması olduğunu söylemişti. İlk önce onun firmasında birinci sınıf uçacağımızı zannettim. Fakat yarım saatte Van Nuys'a gelince onun zenginliğini gerçekten unuttuğumu anlamıştım. Elbette direkt özel jetiyle New York'a gidecektik. Bu adamın en son ne zaman birinci sınıf uçtuğunu düşünmek bile istemiyordum. Yıllar önce olmalıydı.

Arabadan indiğimizde jete ilk önce benim binmem için eliyle bana işaret verdi. İlginç bir şekilde bu hareketini seksi buldum. Popoma bakmak için mi bunu yapmıştı? Merdivenleri çıkarken bana dokunmasa bile beni tahrik ediyordu. Evet, kesinlikle gözleri şu an popomdaydı.

"Hoş geldiniz Bayan Landers," dedi güler yüzlü bir hostes. Düşüncelerimi Nicholas'tan ayıramadığım için hostese zoraki bir gülümseme verdim. "Hoş geldiniz Bay Cooper."

Jetin döşemeleri daha çok krem rengi deri ve ahşap kombinasyonundan oluşuyordu. İç dizaynı klasik jetlere benzese de denk geldiğim kiralık jetlere göre oldukça büyüktü. Arka tarafta dikkatimi çeken odaya baktım olduğum yerde durarak. Nicholas tam arkamdan kulağıma doğru eğildiğinde tüylerim diken diken oldu.

"O odayı seninle kutsamak istiyorum yol boyunca." Kahretsin. Bunu bana nasıl yapabiliyordu? Hayatım boyunca cinsel açlık çekmemiştim. Şimdi susamak kadar hayati önem taşıyordu. Beni ilerletmek için vücudunu bana yasladığında popomda hissettiğim sertliği karşısında dudağımı ısırdım.

"Önce tuvaleti kullanabilir miyim?" diye mırıldandım onunla havada sevişecek olmamın heyecanıyla.

"İlerde sağda." Vücutlarımızı ayırmadan önce saçlarımı kenara itip boynuma bir öpücük kondurdu. Bunun bende etkisini tahmin ederek yapmış olmalıydı. Çünkü acele adımlarıma karşılık arkamdan keyifli kıkırtısını duyabilmiştim.

Tuvalete girdiğimde aynada kendime baktım. Belki beni tanımayan birisi anlamazdı ama ben yüzümdeki heyecanı görebiliyordum. Sanki beni daha güzel gösteriyordu. Benim de arzuladığım inanılmaz biri tarafından arzulanıyor olmak bana hayat katmış gibiydi. Başımı sallayarak gülümsedim.

Birden asıl amacım o olmasa bile işeme ihtiyacı hissetmiştim. Küçük tuvalette eşyalarımı çıkararak klozete oturdum. Tuvalet kağıdını kullandıktan sonra gördüğüm kan karşısında hayal kırıklığına uğradım. Çantamda sürekli bir ped taşıyor olmama rağmen regl olacağımı tamamen unutmuştum. Aslında tampona da geçiş yapma vaktim gelmişti. İlk regl dönemimden beri annem bütün seçeneklerimi öğretmişti bana. O zamanlar yaşıtlarım hemen tampona atlarken ben ise vücuduma bir şey gireceği düşüncesiyle tedirgin olmuştum hep. Bu yüzden tercihimi pedlerden yana kullanmıştım bu zamana kadar. Şimdi ise tampona geçiş için hazır hissediyordum kendimi. Hemen lavabonun altındaki çekmecelerden işime yarayacak bir şey aradım. Bir çekmecede çeşit çeşit tamponların olduğunu görünce bu durumu çok da garipsemedim. Bu uçağa binen ilk kadın değildim muhtemelen. Nicholas'ın o yatak odasında başka kadınlarla birlikte olduğu düşüncesi beni öfkelendirmesine rağmen tamponlar arasından regl yoğunluğuma göre en uygununu seçmeye çalıştım. Annemin bu eğitimi çok önceden vermiş olması şimdi afallamama engel olmuştu. Tabii ki içimde bir şeyin olmasına alışma sürem olacaktı fakat dert ettiğim bu değildi şu an.

Tuvaletten temizlendikten sonra somurtarak çıktığımda koridor tarafına oturduğu koltuğunda dönüp bana baktı. Gülümsemesi surat ifademi görünce soldu hemen.

"Ne oldu?" Sesindeki endişeye karşılık eski Elizabeth'in o korkunç regl dönemi sendromu geri döndü damarlarıma. Paltomu ve çantamı karşısındaki koltuğa attım.

"Mile High Club üyesi olamayacağım," dedim cümle sonunda bir ayağımı yere vurarak. Şaşkın gözlerini kırpıştırdı. "Regl oldum." Dudaklarını gülmemek için birbirine bastırınca homurtuyla cam kenarındaki koltuğa oturdum.

"Meleğim," dedi elimi tutarak. "Neden bu kadar dert ediyorsun bunu?"

"Kusura bakma burada seks isteyen tek kişinin ben olduğumu bilmiyordum. Zaten sen alışmışsındır bu uçağa kadınları almaya." Öfkeyle elimi elinden çekip kollarımı göğsümde birleştirdim. Birden kahkahalarla gülmeye başladığında inanamayarak baktım ona.

"Bay Cooper, kaptanımız hazır," diyerek yanımıza geldi hostes. Nicholas başıyla onaylayınca kız ön tarafa doğru ilerledi.

Jason da uçağa bindikten sonra hostes uçağın kapısını kapatıp ayarlamaları yaparken Nicholas da kemerimi bağladı. Kendi kemerini de bağlarken bana bir cevap vermemiş olması karşısında öfkeyle nefes aldım. Bu öfkemin eskiden regl döneminde gelen şımarıklığımdan olduğunu fark edebiliyordum. Fakat şu an özellikle onunlayken bu şımarıklığa engel olamıyordum. Uçak kalkış yaptıktan sonra hostes uçakta gezinebileceğimizin haberini verince Nicholas ikimizin de kemerlerini çözdü. Elimden tutarak beni arkadaki odaya götürdü. Kapıyı arkasından kapatınca konuşmasını bekledim.

"Bu uçağı yeni aldım," dedi bana iyice yaklaşarak. Beni niye ilgilendiriyor bu, der gibi baktım ona. "Normalde bu kadar büyük uçak kullanmıyordum. Bizim için aldım bunu." Söylediğini algılayabildiğimde dıştan hâlâ öfkeli gözükmeye çalışsam da kalbimi erittiğini anladı hemen. Bizim için lanet olası bir uçak almıştı! Belki bir yerlere seyahat ederiz ihtimaliyle. Kesinliği olmayan bir şey için şüphe etmeden para harcamış olması inanılmazdı. Kalçalarımdan tutup beni kendine yaslayınca konuşmaya devam etti. "Sence burada seks isteyen tek kişi sen misin?" Ellerini popomda hissedince dengemi sağlamak için kollarına tutundum. Sertliği aramızdaki ateşi yükseltirken kulağıma yaklaştı. "Seni arzulamadığım bir an bile yok." Dudaklarını kulağımın hemen altına değdirince gözlerimi kapatıp ona daha sıkı tutundum.

Elleri bacaklarıma kayıp kucağına tırmanmama yardım etti. Yatağa beni bırakınca aceleci olmayan tavırla ayakkabılarımız çıkardı. Eğilip aynı sakinlikte dudaklarımızı birleştirdiğinde onu daha çok kendime çekmeye çalıştım mümkünmüş gibi. Tatlı dudaklarını öperken zaten aramızda hiç boşluk olmayacak şekilde birbirimize yapışmış durumdaydık.

Onu deli gibi istiyordum ve ona şu an sahip olmamın imkansızlığı beni sinir ediyordu. Bendeki siniri hissetmesine rağmen dudaklarımızı ayırınca kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Biraz uyuyalım. Yarın uykusuz kalmanı istemiyorum." Düşünceli tavrı kabul etmek istemesem de çok tatlıydı. Dudaklarıma bir öpücük kondurup yanıma yattı. Beni belimden çevirip kaşık pozisyonuna alınca derin bir nefes alarak gülümsedim.

"Büyükannem hâlâ Hamptons'ta. Birkaç saat Graceffa evinde benimle kalır mısın?" diye mırıldandım.

"Tabii ki kalırım." Saçlarımın arasına bir öpücük kondurunca gülümseyerek gözlerimi kapattım. Yıllar sonra ortaya çıkan şımarıklığımla ilk defa karşılaşmasına rağmen çok iyi idare etmişti. Her zaman böyle iyi idare edebilir miydi bilmiyorum ama ben bağımıza güveniyordum.

İniş yapmamızdan önce daldığım uykudan beni uyandırıp koltuklarımıza geri döndürdü. New York'a geldiğimizde saat kaçtı hatırlayamıyordum. Fakat uçaktan iner inmez o tanıdık soğuk karşısında gerçekten hayatımdan memnunmuş gibi gülümsedim.

Yine Jason bizim için getirilmiş Maybach'ın başına geçince kendisinin bir robot olduğundan şüphelendim bir an. Yolculuk boyunca uyuyup uyumadığını bilmiyordum fakat az uykuyla sürekli çalıştığı kesindi. Nicholas'ın ona emeğinin karşılığını fazlasıyla verdiğine emindim. Yine de nasıl hayati fonksiyonlarını az uykuyla sürdürebiliyordu?

Eve geldiğimizde Nicholas bavulumu alıp Jason'ı eve gönderdi. Graceffa evinde ise çalışanlar bile yoktu. Bunun getirdiği rahatlıkla odama çıktık. Onunla burada geçirdiğim son anları düşününce artık ondan kaçmayacağım için sevindim.

Kıyafetlerimizle yatağa kendimizi bırakınca yüzünü ellerimin arasına alıp dudaklarımızı birleştirdim. Öpücüğümüzü derinleştirmeden geri çekildiğimde belimden tutarak beni kendine bastırdı.

Burada olduğu için mutluydum. Fakat bunu ona söyleyemedim. Sözcükler boğazımdan geçemiyordu. Zaten her şeyi hissediyor, ruhumu görüyordu. Bu yüzden beni zorlamadan yumuşak dokunuşlarla zorlandığım durumun etkisini azaltmaya çalıştı. Dokunuşları uykuya dalmamı da kolaylaştırdığında bir gün hislerimi sesli söylememe ihtiyaç duyar mıydık, diye düşünüyordum.

*Mile High Club: Uçak havadayken uçakta seks yapanlar/yapmış olanların dahil olduğu resmi olarak var olmayan kulüp.

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

964K 53.1K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
414K 4.5K 5
Annesinin ameliyat masrafları için, bir kaç sosyete bebeğinin oyununa alet olan Beril içine düştüğü cehennemin farkına vardığında iş işten çoktan geç...
2.4M 104K 70
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
2.9K 176 10
" bir gün bir yerde yeniden tanışalım... "